13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Savaş Değil, Soykırım! Böyle yazılar yazmak!.. Bir yazar için en tatsız şey, birbirinin eşi olan ya- zılar yazmaktır... Sürekli değişim içindeki yaşam- dagünler boyu hep aynı havada kalmaktır. On beş gün oldu! Irak savaşı sürüp gidiyor. Yok, savaş da değil, bir kıyım, bir kınm, gerçek bir soy- kırm... Bir kent, Bağdat! Büyükbabamın sıkça söz etti- ği 3ağdat... Bir resmi var, Dicle kıyılannı gezer- ken... Yanında başkaları... Elinde baston... O gü- nün modası, sakallı birgenç adam! Otuz beşinde olmalı! Irak'a ikinci gelişi, ikinci atanışı. önce Mu- sul birkaç yıl sonra Bağdat... Şimdi o baston bende! Bağdat'ı görmüş basto- na oakarak o günleri düşünüyorum. Yayımlanmış yayımlanmamış anılan var Hazım Bey'in. Bağ- dat'ta vali olarak iki yıl yaşamış... Masallann kenti Bağdat. Binbir gece masallan- nınuçan halılan, saraylan, güzelleri... Holivutfilm- lerinde de Bağdat bir düşler kentiydi. Kaç dönem yaşanmış, kaç sattanat? Ama şimdi bombalarla de- lık deşik! Beş milyon Bağdatlı siren sesleriyle ya- tıyor, kalkıyor. Bir tek güvencesi var, Allah! Bir zu- lüm ordusu, bir katiller sürüsü yüklenmiş... ille de att edecek Bağdat'ı. İlle de "zaferbizJm olacak" di- yetanklar, toplar, uçaklar, helikopterler, olmazsaze- hirii gazlar... Sonunda nükleer bomba bile atılır. İl- le üstün çıkmak için, başka çareleri kalmazsa... Böyle yazılar yazmak istemez hiçbir yazari Bin- lerce yıldır şiirter, masallar, öyküler, romanlar insa- noğlunu yazdı, anlattı. Kan dökmenin, benzerine acı çektirmenin çirkinliğini, iğrençliğini yazdı anlat- tı. Boşuna mıydı? Binlerce, on binlerce kitap. Bin- lerce şiir. Binlerce şair... Insan, dünyaya bir kez gelir. Bir kez de gider. "İki kapılı bir handa gidiyorvm gündüz gece" demiş Âşık Veysel... Gerçeği bir tek dizede anlatan bir sesleniş! Ama kim dinliyor? Kim bu gelip gidişi de- ğerlendiriyor? Bu iki nokta arasındaki kısacık ya- şamın önemini kim anlıyor? Bir şaşkınlık içinde in- sanoğlu, sanıyor ki hep yaşayacak, hep kalacak, ölüm falan yok, hepsi masal... "Rüzgâr kanatlı atlargibi geçti hayat" demez mi Nâzım Hikmet... O, daha ilkokul üçte ezberlediğim şiirde... Herkes bilir, şu yaşam denen şeyin, bize sunulmuş biremanet olduğunu! Tevfik Fikret 'Ve- dia" der buna. Verilmiş, ama ergeç elinden alına- cak bir armağan!.. öyleyse değerini bil! ölüme, öl- dürmeye değil, yaşamaya, yaşatmaya çalış... Tarih, bir savaşlar tarihidir. Yüzlerce savaşla do- lu. Bir kuşak gelir, anlamaz, bilmez. Sonraki kuşak gelir hiç ders almaz. "Ben aynyım, ben başkayım, ona olan bana olmaz" der. Hrtler gelir, Napoîyon gider, Atilla gelir, Cengizhan gıder, ırili ufaklı sa- vaşlar. Derken bir Nixon çıkar Vietnam'da kanlar dökülür, bir Bush çıkar, Irak'ta soykınm yaşanır, Hep kazananlar, kazandığını sananlaryenilir. Yenilen de yok olmaz. Derken yeni bir kuşak, yeni bir Hrtler, yeni bir Hulagu, yeni bir Bush... Sevgili Necati Cumah'yı anımsıyorum. "Hürri- yete Ovgü"sünde ne diyordu: "Boşuna değil dökülen kan "*" Tarihin akışından anlıyorum Kuvvet zamanla yıkılır Yalnız senin uğrunda ölür insan Yarası acımadan." Soykırımcılara yiğitçe direnen Irak halkına say- gıyla... OKTAY AKBAL Satışta olmayan oyku kıtaplan yeniden basıldı: TAR2AN ÖLPO - 6 Bası,n YALNIZLIK BAHA YASAK - 6. Bastrn İSTİIMYE SULARI - 5. Basım KARSI KIYILAR - 4 Basım CAN YAYINLARI Batı'nm 'Sözde Uygarlığı'nın Sonu... Bugün Batı dediğimiz ülkeler ve bir de Japonya dışında bütün eski sömürgeler sürünmüyor mu? Batı, uygarlık adına dünyaya düzensizlik ve açlık satmamış mı? Doğan KÜBAN Emekli İTÜProfesörü B atı uygarhğı sözünü dinlemek- ten kulaklanmız sağır oldu. Bey- nimiz çalışmaz oldu ve böyle bir şey söyleyince, hemen dile getirilecek hücumlara hazır ol- mak gerek. Batı'nın bilimi var, teknolojisi var, felsefesi, edebiyatı var, sanatı, mûziği var ve hepsinin üzerinde dünyaya egemen olmuşluğu var. YTktorya dönemi emperya- lizminin dünya okumuşlanna bellettiği bir tekerleme de var: "DünyatarihiçiçeğiniBa- ü'da açü." Bir başka tekerleme daha var, Amerikalılara göre 'The American Cen- tury' olan 20. yüzyıhn iki dünya savaşı ve sonrasındaki olaylarla bütün dünyaya da- yattığı birtekerleme: "Bafa'nmteknolojiküs- tünlüğü uvgarhğına koşut (paralel) bir gös- teridJr." Bu iki söylenceyi (mitos'u) dünya halk- lannın beyinlerine şınnga eden uyuşturucu- lar sayısız. Bunlann içinde gerçek uygarlık ürünleri yanında McDonalds, T-shirt, mavi "eskimiş pantakm", sinema, müzik, resim- li hikâye, cinayet kahramanlan, superman'ler, öbür dünyalardan gelen yabancılar, Harry Potter cinsinden ortaçağ öyküleri, silahlar, silahlar, silahlar, sadece süahla ve savaşla ömürlerini geçiren bilgisayar çocuklan: Huntington,Fukuyama cinsinden sözde bi- lim kisvesi altında emperyalizm ajanlan ve bütün bunlan pazarlamak için kurulmuş uluslararası bir beyın yıkama ve rüşvet ağı... Uygar Batı 'nın(!) denetiminde 20. yüzyıl ta- rihi bir dehşet dünyası yarattı. Önce Batılı- lar emperyalizmle birlikte faşizm, komü- nizm gibi kendi öcülerini ürettiler. Sonra dünyayı kana boğdular. Savaşlann yangını bütün dünyaya sıçradığı için yüzyıl boyun- ca yerkürenin her yerinde yangınlar devam etti. Gerçek uygarlık ürünleri dehşeti gizle- yen perdeler olarak, Hasan Sabbah'ın ya- lancı cenneti gibi iş gördüler. Ve 20. yüzyı- lın dumanlan biraz dağılınca birden baktık, Batı yine eski Batı: Emperyalist ve faşist Hemen ıtiraz edecek olanlara baştan şu- nu söyleyeyim. Bu suçlama Batılı olmayan ülkelerin daha iyi olduğunu vurgulamak için yapılmıyor. Fakat toplumlar 21. yüzyıla iyi- lerve kötüler dıye girmediler. Ne Çin, ne Hint, ne Uzakdoğu, ne Afrika ne de İslam ülke- leri Batfdan daha iyi değil. Tek fark daha güçsüz olmalan. Bati'nın rinayetleri... tnsanın dayanamadığı şey güç sahipleri- nin terbıyesiz, yalancı, dünyayı hor gören te- cavüzkârlıklannı uygarlık adına dayatmala- n, dünya tarihıne bakınca ilk ve ortaçağla- nn kesin Doğu üstünlüğünden sonra, Ispan- yollann Güney Amerika kıyımı, Anglosak- son ve Avrupalılann Kuzey Amerika, Afri- ka kıyımlan, 19. yüzyıl emperyalizmi. 20. yüzyılın dünya savaşlan, atom bombası ile biten uygar Baü cinayetteri aşağı yukan 500 yıllık bir tablodur. Bu bilimin, teknolojinin, sanatın. edebiyatın, konforun, tıbbın geliş- mesine koşut (paralel) bir öldürme ve ege- menlik sürecidir. Başka bir deyişle Veiazau- ez ve Goya olağanüstü resimler yaparken Is- panyollar da Güney Amerikalı yerlileri ez- meye devam ediyorlardı. Sanayi devrimi olurken Afrıkalı siyahlan ramazanda kurban- lık koyunlar gibi haraç mezat saöyorlardı (Bu- rada 'E™ biz de öyle yapıyorduk' demek an- lamsız; 'Biz daha iyiydik' demiyorum, uy- gar Batı'dan söz ediyorum). Silah sanayiini Batılı geliştirdi ve kullandı. Zehirli gazlan Batılı geliştirdi ve kullandı. Atom bomba- sını Batılı geliştirdi ve kullandı. Bugün Ba- tı dediğimiz ülkeler ve bir de Japonya dışın- da bütün eski sömürgeler sürünmüyor mu? Batı, uygarlık adına dünyaya düzensizlik ve açlık satmamış mı? 17. yüzyıldan sonra kimse Avrupa'yı işgal etmeye kalkmâdı. 300 yıkür dünyayı işgale kalkıp sınırlar çizenler Baühlar. Müslüma- nın Çiıümin, Hintiinin VVashington'L, Lond- ra'yı, Parfe'i işgal etme olanaklan yok. Ama Bağdat'ı dümdüz etme olanağı Amerikab- da var. Bağtran ve dayağı atan aynı adam... Bir tek adamı öldürünce gaz odasına gi- dilıyor. Gerçi çok ciddi yasal prosedürler var. Uygarca öldürüyorlar(!). öte yandan Tür- kiye'de ölüm cezası var diye Avrupa Birfi- ği'nin 'Olmaz" diyen pariamentosu var. fa- kat bu herif-i naşenflerin 5.000.000"luk Bağ- dat kenti bombardıman edilirken sesleri pek cılız çıkıyor. Bazen daha da beyinsiz bir Av- rupa yobazı çıkıp bize Atatürk yerine Afga- nistan'ı öneriyor. Batı'nın bir bölümü (Anglosakson ve Is- panyollar gibi kadim emperyalistler) kendi- leri gibi bir adamı yerinden etmek için yüz binlerce ınsanı öldürmeyı göze alıyorlar. Fakat öldürmeden önce 'insani >ardnn'(!) da yapıyorlar Laboratuvarlarmda bir insanm ömrünü 5 yıl uzatmak için kanser araşOr- malanna büyük paralar ayınyoriar ama, göz knpmadan binlerce adamı kobay gibi ÖJ- dürebiliyoıiar, insan özgürlüğü adına.V Ba- tı, emme basma tulumba gibi bir sistem ya- ratmış. Dinamiti icat eden Nobd,banş ödü- lü de veriyor. Uygar insan böyle oluyor- muş! Gündüz insan, gece kurt. Batıhnın biz- den iyi tarafi ne mal olduğunu bizden iyi söy- lemesi. Fakat kendi yalanlanna bizim inan- dığımız kadar o da inanıyor. Sonuç: Dünya tarihi siyasal gücün cina- yetle koşut olduğunu gösteriyor. 500 yıldır bunun en büyük temsilcileri Batılı uygarlar. Önce Batı uygarhğı kavramını bir silkele- yelim. Uygarlık varsa bir tane olur. O uy- garlık yağmayı, şiddeti, cinayeti ve egemen- lik içgüdüsünü denetleyebilen bir uygarlık- tır. Birisı çıkacak, biliyorum ve soracak: "E, Saddam gibUeri ne olacak?" Saddam ya da Bush gibilere ne olacak bilmiyorum. Ama 500 yıldır dünyayı sömüren bir cinayetler di- zisinin temsilcilerine uygar demekten vaz- geçip uygarhğı yeniden tarumlamak gerek. Irak9 a Işık Tutmakta... UtkuERİŞİK y - T Ikesinı. "ŞiH hey! Uzun I I taçyaprağı seni!_" diye- V-/ rek seven şair, 1973 'te bir eylül sabahı radyosunu açtığın- da, duyduklanna inanmak iste- mez. Sağlık sorunundan dolayı hekinıin dinlemesini yasakladı- ğı radyo, SaKadorABende'nin öl- dürüldüğünü söylemektedir. Öl- dürenler, o dönemin Genelkur- may Başkanı Pinochefnin as- kerleridir. Cunta işbaşındadır ve şairin evini çoktan kuşatmıştır bile. Radyodan haberin aynntı- lannı dinlemekte ısrar eden şa- irin ateşi yükselir ve bu üzün- tüyle günden güne kötüye gider sağlığı. Sonunda, askerlerin ba- sıp talan ettiği eviyle ve yağma- ladığı kitaplanyla vedalaşıp kal- dınldığı hastanede yaşama göz- lerini yumar. Şairin cenaze töre- nine binlerce kişi katüır. Halk, so- kaklan doldurup hep bir ağız- danbağırmaktadır: "PabloNeru- da yaşıyor!" Peki, Allende'nin ölümü, No- bel Edebiyat Ödüllü ünlü şairi ne- den bu kadar üzer? Dünya tarihinin, devrimi se- çimle gerçekleştiren ilk ve tek sosyalist lideridir çünkü Salva- dor Allende!.. Toplumdaki gelir dengesizliklerinin üzerine korku- suzca girmesiyle, en az (asgari) ücretlilerin maaşlannı büyük oranda arttırarak onlann yaşam düzeylerini yükseltmesiyle, köy- lü kooperatiflerine toprak dağıt- masıyla, yoksul çocuklara ve ge- be kadınlara bedava süt dağıt- masıyla, ücretsiz sağlık hizmeti ve ilaç olanağı sunmasıyla hal- kın sevgisini kazanmış bir baş- kandır o. Halkın ona seslenişi ise şöyledir: ArkadaşBaşkan!^ Şili'nin, Çin ve Küba ile kurdu- ğu tehlikeli(!) ilişkiler, ABD'nin dikkatini çeker. UstünebirdeAJ- lende'nin ülkesının maden kay- naklannı yabancı şi±etlerin ehn- den ahp kamulaştırmak isteme- si, dönemin ABD Başkanı Ni- xon'ın CIA adh düğmeye basma- sı için yeterli bir neden oluştu- rur. Amerikan yatınmcılann Halk Birliği Hükümeti ile düştügü çı- kar anlaşmazlıklan ardından ABD'nin ekonomik ambargosu gecikmez. Dış dünyayla kurdu- ğu tüm ticari ilişkileri yara alan Şih'de ekonomik bunalım başlar. Tüm bu gelişmelere karşın, ya- pılan seçimlerde Allende yüzde 43.3 oy almayı başanr, ama ABD güdümüne giren ordu desteğini çekince hükümetten, muhalefet daha da güçlenir. Kıtanın kuze- yinden gerekli maddi desteği alan muhalıf güçler, Allende yan- lısı Genelkurmay Başkanı Praös'ın istifası ve Pinochet'nin onun yerine gelmesiyle daha da güçlenir. 1973 Eylülü'nde bir gün, Allende 'ye muhnra veren Pi- nochet, ondan istifa etmesini ve kendilerine teslim ohnasını is- ter. Bunu reddeden Allende, Baş- kanlık Sarayı'na saldıran asker- lerle girdiği çatışma sırasında öl- dürülür. Arkadaş Başkan'ın ölü- münün ve Pinochet'nin dikta- törlüğünün haberini alan Neru- da'nın dudaklanndan dökülen bir tümce vardır ki, şimdi diren- ci kınhnaya çahşılan Irak'a hâ- lâ ışık tutmaktadır: "Şa,sessizbir Vıemam'dır!'' SAVAŞ ve İNSAN SAVAŞIN ORTA YERİNDEN İNSAN MANZARALARI HAFTA İÇİ ^ | * \ m 4 J P " OĞUZ HAKSEVER İLE HER AKŞAM CANLI V E D Ü N Y A ' I R A K SAVAŞINI TELEVfZYONLARDAN İZLİYOR V t TELEVİZYONLAR DÜNYAYA SAVAŞI NASIL ANLATIYOR? • t i l C ^ \ \ A A NTV'DEN TAM ÇEVİRİSİ İLE GÜNLÜK TELEVİZYON HABERLERİ •V I wZMJ I t \ HANGİ KANAL, HANGİ HABERİ NASIL VERDİ? ^- — ^ •• 17:35 HANGİ KANAL, HANGİ HABERİ NASIL VERDİ? HAFTA İÇİ HER GÜN PENCERE Tavpunuzun Köşesi'ni Açalım mı?.. Odaya girdim. Leyia Tavşanoğlu masanın ba- şında oturuyor, koltukta bir kedi uyuyor... - Bu ne?.. Leyla otuz iki dişini gösterdi: - Kokoş... Meraklı bir okur sorabilir - Cumhuriyet gibi ciddi bir gazetenin işyerin- de kedinin ne işi var?.. Vallahi ben de bilmiyorum, daha bahçeye adım atar atmaz kediler ayağınıza dolanıyor, asansö- re bile biniyorlar; elimden gelse hepsini kapı dı- şarı edeceğim, ama sözüm geçmiyor. Garip bir gazete bu Cumhuriyet; Doğan Na- di kafayı çekti mi mızıldanmaya başlardı: - llhan, bu ne biçim gazete, herkesin gözü bi- zim üstümûzde, kendimizi kimseye beğendire- miyoruz... Doğru söylüyordu; şimdi de başımıza bir "yav- ru" sorunu çıkmasın mı?.. 'Yavru' kim?.. Kedi değil... • Dışarda ve içerde kimi "ftaf/fgazefe"lersatış- ları artsın diye arka sayfaya çıplak bir genç kızın renkli fotoğrafını yerleştirmeyi âdet edinmişler- dir; bizim bıçkın ceridelerden biri de o köşeye ad takmıştı: "Yavrunuzun Köşesi" Peki, Cumhuriyet'in de böyle bir pazarlamaya girişebileceğini hiç düşündünüz mü?.. Ancak bizim gazetenin arka sayfasında bir- kaç gün arayla 'çıplak fotoğraflar' yayımlanınca Hürriyet birinci sayfadan olayın üstüne atladı: "Cumhuriyet de arka sayfasına çıplak kadın fo- toğraflan koymaya başladı." Sen misin yazan, birkaç gazete daha bu tar- tışmaya katıldı, ünlü kadınlar arasında anketler yapıldı... Anlamı nedir bu ilginin?.. "Muhterem refiklerimiz" diyorlar ki: Bakın, Cumhuriyet de bize benzedi. • Güzel sanatlarda 'nü' (çıplak) eski çağlardan beri gündemdedir... Ressamlar, heykelciler, fotoğrafçılar estetik güdülerle bu alanda sanatsal ürünleryaratırlar... Seks pazarlaması başka şey!.. Bizim boyalı (renkli değil) medya, çıplaklığı ba- yağı bir pazarlamaya dönüştürüyor; basınımız- da "yavrunuzun köşesi" bu güdünün arka say- fada dışavurumu... Son yıllarda üst dudağını "Batılı gibi" tıraş eden çoğu kara bıyıklı erkeğimiz de boyalı ga- zeteleri arka sayfadan okumaya başlıyor... PazarolaL Ancak Cumhuriyet'in böyle bir kaygısı ve ama- cı olmadığı da açık seçik... • Erkekle eşitlik yolunda Batılı kadının yapma- dığı şeyyoktur hapse girmiştir, mitingleryapmış- tır, açlık grevlerine yatmıştır, iktidarlarla çatış- mıştır; bugün bile amacına ulaştığı söylenemez... Türkiye'de ise kadın hakları alınmadı; verildi. Yazmaya başladığım yıl bizim gazetede bir tek kadın çalısan yoktu; denge değişti, çoğunluk "taife-i nisa"ya geçti... Biliyorum ki onlar Cumhuriyet'te kedileri çok seviyortar... Peki, Cumhuriyet'te "yavrunuzun köşesi"ri\ severler mi?.. ] e bugün Zerda Şahin ve Zerda arasında soğuk rüzgarlar esiyor ve açığa çıkan sırlar yeni başlangıçlara kapı aralıyor. IMBC www.ntvmsnbc.com \NTV Radvo /aynı anda İSTANBUL 102.8 ANKARA 1047 İZMİR 957 6 Nısan 2003 Pazar- AT\<irnnıtını
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear