25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 NİSAN 2003 PAZAR 10 P A Z A R Y A Z H J A R I dWiab@cumhuriyet.com.tr NEW YORK ZULAL KALKANDELEN Gazeteci kimdir? Savaş devam ediyor. Koalisyon güçleri Irak içınde ilerliyor. Irak bombalanıyor. Askerler ve sıvü halk ölüyor. Gazeteciler gördüklerini, dyuduklannı, yaşadıklannı anlatıp yazmaya çahşıyor. Çünkü görevleri bu. Eğer herkes "gazetecinin objektif obna sorumluluğu" temelinde anlaşnorsa, geçen günlerde Amerikan medyasında meydana gelen Peter Arnett olayı nasıl açıklanabılir? Amerikan NBC televizyonu deneyimli gazeteci Arnett'i işten çıkardı. Ne yaptı Peter Arnett? Irak televizyonuna çıkıp düşüncelerini söyledi. Ne dedi? Koalisyon güçlennın ilk savaş planlarının başansız olduğunu, çünkü Irak halkının dırenişinin hesaba katılmadığını, bu nedenle savaşın bir hafta ertelenerek yeni planlar hazırlandığım ifade etti. Ne oldu Arnett bunlan söyleyince? Kamuoyundan ve özellikle George W. Bush yönetıminden büyük tepki geldi. Amerikan kamuoyunda dile getirilen görüşe göre Amett verdiği bu demecin, Irak tarafından propaganda malzemesi olarak kuUanılacağını biliyordu ve deneyimli bir gazeteci olarak bunu yapmamahydı. Amenkalılann azımsanmayacak bir kesimi konuya böyle bakıyor. Sokaktaki insandan üniversitedeki profesöre kadar. Bir senatör kızgınlığını, "Arnett Vahşi Batı'da yaşasaydı, kasaba meydanında sallandınlmışü" sözlenyle ifade ettı. Bu tepkiler, Washington"ın duyduğu öfke ıle de birleşince, önce Arnett'in objektif görüşlerini aktardığını açıklayan NBC televizyonu, ardından ünlü gazeteciyi işten attı. Bu olayda yanlış nerede? Neden söyledi bunlan Arnett? Çünkü Bağdat'ta olan buydu. Sorumlu her gazetecinin yapması gerektiği gibi "olanı olduğu şekByle r> yansıttı. Bu tarz görüşleri Amerikan medyasında dile getiren başka gazeteciler de var. Onlar işten atılmadılar. Bir gazetecinin kamuoyunda aktardığı görüşlerin niteliği mi önemli, yoksa o görüşleri nerede dile getirdiği mi? Amerikan medyasında •"~"~""~^~~—~~~~ yeraldığında bu denli tepki görmeyen bir görüş, Irak medyasında açıklandığında affedilmez bir hata olarak değerlendiriliyor. Bu durumda acaba gazeteci karşı tarafla işbirliği yapmış mı sayılıyor? Içinde bulunduğumuz dönemde insanlık tarihinin en medyatik savaşına tanık oluyoruz. ABD Savunma Bakanlığı, tarihte ilk kez görülen bir uygulamayla aralannda yabancı gazetecilerin de bulunduğu. 600 civannda gazeteciyi, Amerikan askerleriyle birlıkte Irak'a yerleştirdi. Gazeteciler askerlerle birlikte cephede yer alıyor. yemek yiyor. sohbet ediyor ve onlan ekrana çıkanp görüşlerini ahyorlar. Onlardan tek farklan silah taşunamalan. Ölen, yaralanan ve kaybolan gazeteciler var. Böyle bir ortamda bunca gazetecinin cepheye askerlerle birlikte gitmesine izin veren Pentagon, onlann yalnızca halka moral verecek haberler yapmalan beklentisi içinde midir? Öyleyse burada ciddı bir yanlışlık var. Gazeteciler, Savunma Bakanlığf nın moral destek gücü değil. Cephede yaşanan ilginç olaylar, askerlerin kahramanlıklan ve yaşadıklan zorluklar kadar, bombardıman sonucunda verilen sivil kayıplar ve yapılan yanhşlıklar da haber konusudur. Halkın beklentisi de bu yönde olmalı ki. giderek Amerikan medyasının savaşı yansıtma yönteminden rahatsvzlık duyduğunu ifade edenler artmaya başladı. Irak'ta gerçekten ne olduğunu merak eden Amerikalılar, CNN ya da Fox değil, BBC izlediklerini söylüyorlar. Çünkü BBC ile Amerikan televizyonlannı karşılaştırdıklannda büyük farklılık görüyorlar ve sonuc olarak da sadece Pentagon'un istekleri doğrultusunda yayın yapan kanallar güvenilirliklerini kaybediyor. Bu ise bir medya kuruluşu için olabilecek en kötü gelişme. Bu savaşta dünya medyası ciddi bir sınav veriyor. Amerika'da kafalan kanştıran soru ise şu: "Irak savaşında hükümeti destekkmemek, vatanseverliğe aykın mıdır?'' Amerikalılar bunu tartışıyoT. Birçok kişi, savaşın yanlış olduğunu düşünse bile konuşmak istemiyor. Çevresinden tepki görmekten çekiniyor. Oysa gazetecinin sorumluluğu açıktır: Gördüklerini objektiflikle kitle iletişim araçlanna taşımak. Bir gazeteci eğer bağımsızsa, bir holdingin, hükümetin ya da çıkar grubunun temsilcisi değilse, konuşur, yazar ve çizer. Peter Arnetfe ne mi oldu? NBC televizyonu tarafından işten atıldı fakat ertesi gün Ingilız Daily Mirror gazetesi ile Belçikanın VTM televizyon kanalmdaki yenı görevlerine başladı. Daily Mirror'daki "Bu Savaş Yürümüyor" başlıklı ilk yazısında "Bağdat'ta olup bitenin gerçeğini yazdun ve bunun için özür dilemeyeceğim" Sahte başkanınuydunna savaşıKanada yine uzun kışlanndan bırini yaşıyor. tki hafta önce bahar geldi, geliyor derken epey iyimser konuştuğumu, dışardaki 15 cm. kar ve uğultusu kesilmeyen firtına bana hatırlatıyor. Karanhk, savaş dolu günlerimize hiç değilse bahar geldi diye sevinirken, kış son bir sürpriz yaptı her zamankı gibi. Son ikı günün sürpriz gündemi olan karı bır yana brrakırsak, Kanada'nın gündemi son bir iki haftadır ikiye bölündü gibi; savaş ve SARS (şiddetli akut solunum sistemı sendromu). Gündem de SARS var çünkü Kanada, Hong Kong ve Çin'den sonra, bu hastalıktan en çok etkilenen üçüncü ülke. Yüksek göçmen yüzdesı ve seyahatler, hastalığın da Asya'dan buralara taşınmasında en büyük etken oldu. Şimdiye dek yanılmıyorsam Kanada'da 6 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi de bakımda veya karantinada. SARS hastalannın bakım gördüğü hastaneler hasta kabul etmediğı gibi. kazara o hastanelere uğradıysanız bile, karantinada tutuluyorsunuz. Sokaklar. ____ metrolar maske ve eldiven ile dolaşan ınsanlarla dolu. tnsanlar çaresiz hayatlanna devam ediyor, ama tehlike sizı nerede bekliyor bıhniyorsunaz. Öksürenden tıksırandan, vebalı gibi kaçar oldu herkes. İşyerleri, en ufak bir belirti göstereni evine yollayıp aman geUne gözünü seveyim sana 10 gün istirahat diyor. Savaş ise, tüm sıcaklığı ile gündemde. Bütün dünyanın izlediği aynı görüntüler, aynı rakamlar, yorumlar ile. Kanada'nın savaşa tavn ise neredeyse her gün bır başka şekle giriyor. Ekonominin patronlan TORONTO BERNA DEIUÎRYOL hükümetin savaşa olan sert yaklaşımını yumuşatıp törpülemeye çalışıyorlar. Buna örnek gayretlerden biri de, bugün Toronto'da düzenlenen "Amerikah kardeşlerine* dostluklannı gösterme yürüyüşü. Gazetelerde çıkan tam sayfa ilan, "Amerikan ve Kanada bayraklannızı yürüyüşe getirmeyi unutmayın" dıyordu. Ne büyük bır çelişta ve tezat değil mı? tnsan, bu aralar her şeye güvenıni kaybettiği ve basacak sağlam toprak bulamadığı için belki, ışte bu da böyle uydurma bir şey diye düşünmekten kendini alamıyor... Aynen "Bowling for Columbine" isimli belgesel filmın yönetmenı Mkhael Moore'un söylediği gibi... "Sahte bir başkanın çıkaıtbğı, tamamen uydurma nedeniere dayanan, uydunna bir savaş" yaşıyoruz! Moore, Oscar töreninde ödülünü almak için sahneye çıktığuıda böyle bağırdı milyonlara. Çektiği belgesel, Amerika'nın silah ve şiddet tutİaısunu anlatıyordu ve bu sözleri söylemek için daha uygun bir yer ve zaman olamazdı. Davetlilerden bir grup, kısa bir şoktan sonra, Moore'un ne demeye çahştığını çözer çözmez yuhalamaya başladılar onu. Salonun gerisi de, Susan Sarandon ve Sean Penn gibi isimlenn kaderini paylaşmak istemediklerinden herhalde. yorumsuz kaldı. Birkaç hafta önce ABD'de bir ıki gazete, halkı, anti-Amerikan bulduğu bu yıldızlann filmlerini boykot etmeye çağırmıştı. Evet, burası demokrasinin ve özgür düşüncenin koruyucusu olan ülke, ABD. Gerçekten de her gün gazete ve televizyonlanmızda okuduğumuz rakamlann, haberlerin, görüntülerin ne kadannın gerçek, ne kadannm uydurma yahut gerçeğin yüzde kaçı olduğunu bilmiyoruz. "KoaBsyon" birliklerinin içine yerleştirilmiş basın mensuplannın, bilinçli ya da bilinçsiz, amaçh ya da amaçsız aktardığı görüntüler, izlenimler ve rakamlarla, biraz da kendi terazimizle olan biteni ölçmeye çahşıyoruz. Kimilenne göre "çirkin gerçeğr, -yahut diyehm ki- kendı kişisel görüşlerini söyledikleri için işten kovulan biri NBC, biri Fox News muhabiri iki gazeteci, bizlere aktanlan haberlerin "önceden yazıknğnun" ya da en azından denetlendiğinin, sansürlendiğinin veya yanlı olduğunun altını çizmiyor mu? Savaşın üçüncü haftası sürerken, tüm dünya şimdiye dek "uydurma" başanlarla ve laf kalabalıklan ile mi kandmldı ve asıl savaş henüz başlamadı mı 17 Bağdaftan kaçış tşgalci güçlerin Bağdat'ın dış mahallerine girmcsi ve havaalanı çevresinde şiddetli çarpışmalann , yaşanmasuun ardmdan kentsavaşından korkan shilkr, bulabildikleri her türiü araçla ya da yürüyerek \ başkenti terk ediyor. Kucağında bebeğiyle kentten kaçan bu kadın, Amerikan askerieri tarafından vunılmamak için eündeki beyaz bez parçasını bayrak gibi kullanıyor. (Fotoğraf: AP) ,J Mavi Tuna kıyılanndaSisler içinde kıyılar. Yamaçlarda üzüm bağlan, dallan filizlenmeye başlamış ağaçlar. Uzaktan geçen tren sabah sessizliğini bozuyor. Sislerin ardında güneş. Bugün hava güzel olacağa benziyor. Tuna kıyılannda. Regensburg'da. Tepede bir tapınak. Büyük bir Yunan tapınağı. 170 yıl önce Bavyera Kralı 1. Ludvrig yaptırmış. 365 mermer basamak, Tuna nehrine ve vadisine tepeden bakan bu görkemli tapınağa yükseliyor. Alman ırkının "övgû tapınağı" Walhalla, 1930'luyıllann başında ilk ününe Münih bırahanelerinde kavuşan Hider'in gençlerle toplantılar yaptığı köşelerden biri. Onlardan geride kalanlar her yıl haziran aymda burada bır araya gelip, Führer'i anıyor! Sisler ardından ^ineş çıkıyor. Uzaklarda bir — _ — köprü görünüyor. Koskocaman. Çevresine hiç uymuyor. Geçen yüzyılın Bavyera Kralı (!) Franz Joseph Strauss'un Regensburglulara 40 yıl önce armağan ettiğı karayolu köprüsü. Daha ötelerde, yine sisler arasında kilise kuleleri. Tarihi yapılar. Eski taş evler. 2 bın yıllık bir kent Regensburg. Taş köprüleriyle, alanlanyla, yapılanyla ve sokaklanyla. Burada yaşayan rahat. cana yakın insanlanyla. Adım başı tarih ve gelenek. RECENSBURC AHMET ARPAD Kentin merkezinde büyükçe bir alan. Ortasında heybetli ve gururlu bir heykel. Taş _ — — _ kaidesinde Avıısturya Prensi Don Juan olduğu yazıyor. Heybetli durmakta haklı. Ne de olsa 1571 Inebahtı deniz savaşında Osmanlı donanmasını yenilgiye uğratmış. Roma Kralı Marc Aurel'in İsa'dan 179 yıl sonra kurduğu Regensburg, ortaçağda Avrupa'nın en büyük ticaret, politika ve sanat kentlerinden biri oluyor. On sekizinci yüzyılda Mozart yaşammın birkaç yılını burada geçiriyor. Güneş yükseliyor, hava ısınıyor. Regensburg'un dar, taş sokaklan gezmekle bıtmiyor. Romalılarm yaptığı, ortaçağın bozmadığı. dünya savaşlannda düşmanın bombalamadığı, günümüz insanının da daha büyüğünü kondurmak için yıkmadığı yapılann giriş katlarında küçücük dükkânlar, lokantalar, kahveler, renkler içinde butikler, şarap evleri, birahaneler.. Karaormanlar'dan gelen Tuna nehri Regensburg'da genişliyor. büyüyor. Kayalan yararak güneydoğuya, Passau'ya, oradan da Avusturya'ya, ta Karadeniz'e uzanan yoluna devam ediyor. Kentin biraz dışında, yamaçlarda bağlar. Şaraplık üzüm yetiştiriyorlar, Romalılardan günümüze... Bu kentin sokaklan... Bu kentin caddelerine palmiyelenn gölgesı düşer. Bir kenan Mojave Çölü'nün sıcağıyla kavrulur, diğer tarafı Pasifik Okyanusu'ndan gelen esintiyle serinler. Dağlarmda kayak, okyanusta sörf yapanlara rastlanır. 14 milyona yakın insan yaşar sokaklannda. Kenti saran otoyollar günün her saati kalabalıktır. Güneş dört mevsime saltanat kurmuştur. Kışı tanımaz bu kent. Yaz onun anayasasıdır. Dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlar yaşar burada. Çin Mahallesi, Meksika Mahallesi'ne komşudur. Hemen yanmda Japon Mahallesi'nın sokaklan başlar. Bunlan Kore Mahallesi izler. Fihpınlilerin bölgesini Vietnamlılann yaşadığı Küçük Saygon'dan ayıran sadece bir caddedir. Dünya üzerinde konuşulan dillerin tamamına yakını bu kentin sokaklannda duyulur. Etnik marketlere yapılan bir zıyaret sızı başka coğrafyalara götürür. Gece hayatıyla ünlüdür bu kent. Barlann sayısı bilinmez. 18 yaşından küçükler giremez, 21 yaş altına içki servisi yapılmaz. Içlerinde yaşananlar ise tarif edilemez. Gösteri dünyasının yıldızlan bu mekânlarda keşfedilir. Perşembe akşamı bu mekânlara başlayan zıyaretler pazar gününe kadar devam eder. Masalanndan içki, pıstlennden insan eksik olmaz. Film dünyasının kalbı bu kentte atar. Dünyanın başka köşelerinde izlenılen filmler bu kentin stüdyolannca gerçekleştirilir. Aktör ve artist adaylan bu kentin caddelerini, film şirketlerinin kapılannı aşındınr. Onlan bir restoranın köşesüıde otururken bir cafede sohbet ederken görebılirsiniz. Alışveriş yapnklan mekânlara giderseniz yüzüne yabancı obnadığımz simalan görürsünüz. Trafikte solladığınız aracın ıçındeki aktörün Jack \kholson olduğunu son anda fark edebilirsiniz. Bu kentin bulunduğu eyalet üzüm ve portakallanyla ünlüdür. Bir de peynirleriyle. Şarabın iyisi bu kentte içüir. Peynirin iyisı bu kentte yenir. Portakalın 40 çeşidine bu kentte rastlanır. Bu kentte yaşayanlar spora meraklıdır. Her mahallenin kapalı spor salonu, yeşil alanı vardır. Basketbol revaçtadır. Beyzbol da sevilir bu kentte. Takımlan dünya şampiyonudur. Voleybolu salonda oynamaz bu kentin insanlan. Plajlarda yapılan tumuvalara ülkenin her kentinden katılım olur. Okyanus boyunca uzayan caddelerinde koşanlara, bisiklete bınenlere sıkça rastlanır. tnsanlar sürekli hareket halındedir. Kimı okyanusun dalgalannda sörf yaparak boğuşur, kımi karh dağlann tepelerinde kayak yaparak rahatlar. Bira. tekıla ve kolanın yanı sıra kahve bu kentin en çok tüketilen içkilerindendir. Sabahlan işine giderken arabasında kahve kabı ohnayan sürücüye pek rastlanmaz. Bu kenri belırleyen sadece gösterişlı mekânlan değildir elbette. Çelişkiler yaşamın bır parçasıdrr burada. Vıtrinlerine bakmaya doyamayacağımz mağazalann yanı sıra caddelerinde yürüyemeyeceğiniz mahalleleri de vardır. Burada kurallar hemen değişir. Polis egemenlığinin giremediği bölgelerde mahalle çetelerinın kanunlan geçerlidir. Uyuşturucu ticareti bu mekânlarda başlar, kentin diğer bölgelerine, halka halka yayılır. Yolunuz yanlışlıkla bu mahallelerden birine LOS ANCELES REMZt GÖKDAĞ düştüyse sızi bekleyenın ne olduğunu tahmin edemezsiniz. Hareketleriniz sızi ele verir. Gözlennız "Benburanın yabanasıyım" der. Yolunuz her an kesilebilir. Şanshysanız cüzdanımza her an el konulabilır bu mekânlarda. Şansınız yoksa kaybedeceğiniz sadece cüzdanınız olmayacaktır. Ülkenin en tanınmış, en zengin, en güzel simalannın dolaştığı sokaklar aynı zamanda evsizlenn de mekârudır. Yiyecekleri kiliselerce ya da gönüllü kuruluşlarca karşdanır. Kalacak yerleri devlet tarafından karşılansa da onlann tercihi sokaklardır. Amerika'nın en zengin kentinin vazgeçilmez manzarası, anlaşılmaz trajedisıdir onlar. Bu kenti hakkıyla yaşamak para ister. Yani biraz fazla miktarda... Ev kiralan geneli yansıtmaz, yüksektir. En pahalı benzin bu kentte satılır. Elektriği, suyu, telefonu ucuz değildir. Vergiler yüksektir. Devlet bu kentte yaşamanın faturasını size her alanda soracaktır. Her şeye rağmen bu kentte yaşamak güzeldir. Çok kişinın hayalini süsler. Planlar bu kente göre yapılır ve bozulur. Yıllar önce büyük düşü yaşayanlann kurduğu kent. bugün bu düşe ortak olmak isteyenlerin mekânıdır. Bu kentin adı Los Angeles'tır. Melekler Kenti de denir. Iki harfle sımgelenir: LA. renıziffl hotnıaiLcom >
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear