Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 27 NİSAN 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Şiip Gibi Anlaşmak!
Adam yine tutturmuş: "Irtica paranoyası" diye!..
önce de yazdım. irtıca eylemlerini, heveslerini, kış-
krtmaJannı görmezden gelenler, gerçek birer parano-
yaktıri.. Daha doğnjsu önyargılı, önhesaplıdır... Içlenn-
de biriktirdiklerı Atatürk ve laik Cumhuriyet düşman-
lığını her fırsatta ortalığa dökmekten çekinmezler!
TBMM'nin 83. yıl kutlamalannı bir AKP gösterisine
çevirenler, onlardır... Ülkü Ocaklan, Aydınlar Ocağı,
Milli Görüşçülûk, Fethullahcılık, Erbakancılık dersha-
nelerihde yetişmişler; ellerine fırsat geçtiğinde, biraz
kabadayılıkJa, birazda korkarak gerçek duygulannı açık-
lamaktan vazgeçniyorlar.
Bazı gazetelerde yıllardır neyin peşinde olduklan bı-
linen yazarcıklar da sözde demokrasi, özgürtük yaf-
talan altında halkımızı aldatmakta dırenıyorlar. Ne di-
yor Başbakan geçen akşamki toplantıya katılmayan-
lar için: "Millet onlan affetmez." Bir 23 Nisan bayra-
mının anlamını bozanlar kimse, aal millet onlan affet-
mez. Ne de tarih!..
Başbakanın eşi de, Dış Bakanın eşi de, Meclis Baş-
kanı'nın eşi de, bakanlann eşi de, milletvekillerinin he-
men çoğunun eşi detürbanlı!.. Oysa genç kızlıklann-
da okullarda öğrencıliklerinde bu hanımlar, "tesettür"
diye bir şey bilmiyorlardı... Ama birtakım karanlık ruh-
lu insanlarla evlendikten sonra, çaresiz "kapandılar"..
daha doğrusu kapatıldılar. Erkek egemenliği bu! Se-
ver de döver de.. ıster soyar, ister giydirir!
Gerçekte, kimsenin, bazı hanımlann başlannı örtme-
sine, upuzun mantolarlayerleri süpürerek dolaşması-
na, hatta kara çarşaflara bürünmesine, peçe takma-
sına, saçının bırtelını bıle göstermemesıne kanştığı yok!
Herkes istedıği gibı giyinır. Çağdışı, komik görüntüler
kendi bileceği iş!..
Ama deviet protokotünde, resmi dairelerde, okullar-
da, Meclis'lerdekadınlannbaşlanaçıkolmalıdır. Evin-
de, sokakta varsın sevdiği, hoşlandığı gibi dolaşsın.
Isteyen mini etekle, isteyen pantolonla, isteyen enta-
n ile!..
"Bjz Başbakanla şiir gibi anlaşıyoruz!" demişti Sa-
yın Özkök... Şaşmıştım, inanılacak gibi değildi? Ya-
şamı boyunca laik Cumhuriyete, demokrasiye, Ata-
türk çağdaşlığına ters düşmüş, sayısız kez sözleny-
le, davranışlanyla bunu kanıtlamış bir Tayyip Bey'le,
Atatürk ordusunun başkomutanının 'şiirgibi' yakınlık-
lan, olacak şey değildi!
Işte sonunda döndük dolaştık gerçeğe döndük! Si-
lahlı Kuvvetler, bir 28 Şubat'ta sesini yüksettmişti, ir-
tica odaklannın kökünün kazınmasını istemişti. Hem
de kimden.. o günün Başbakanı Erbakan'dan... Yıl-
lar geçti bir de baktık başka biri çıkmış, Milli Görüş-
çülüğü savunan, devletin tüm doruklannı adamlany-
la ele geçirmeye çalışan!.. Böyle biriyle, 'şiirgibi' an-
laşmak!..
'Halklara Sorsalar'
Gelecek için de gerçek olan halklann global dünyada,
birbirlerine bağımlı yaşamasını öğrenmeleri gerektiğine
göre bugün yapılması gereken kimliklerinin bilincinde,
kişilikli. kendine güvenen, esnek, onurlu, saygılı,
olaylara birbirlerinin açısından bakabilecek gençlerin
yetiştirilmesine, eğitilmesine bir an önce başlamaktır.
Prof. Dr. Ayseb USLUATA Halkla tlişkiler ve
Tamtım Bölümü Yediîepe Üniversitesi
M
ünih Üniversite-
si Felsefe Bölü-
mü'nde gerçek-
leşen Avrupa île-
tişım Derne-
ği'nin (ECA) 2. Genel Kongre-
si'nde (24-26 Mart), Avrupa dışın-
dan akademisyenlerin de katdımıy-
la iletişim alanında Avrupa'da sü-
regiden araşbrmalar, eksikliği du-
yulan konular ve uygulamalar ge-
niş bir perspektiften irdelendi.
Kongrenin "Avnıpa Birtiğfne
eteştirici baJoş"a aynlan oturumun-
da öncelikleAmerikalı akademısen-
lenn Avrupa Birliği (AB) medya-
sına ılişlan araştırmalan sunuldu.
SunumJarda, uygulamalar inceien-
dığınde. medyada çalışanların, ya-
zarlann ve benzerlerimn Avrupalı
olma zorunluluğuna uyulmadığı,
medyada Avrupa kimliğinin oluş-
turulmasından vazgeçildiği, kota-
lann yavaş yavaş kalktığı, yalnız-
ca "tele-aJışveriş"in süregittiği,
Amenka kaynaklı programlann
çokluğu aynntıh verilerle belge-
lendı ve Avrupa'nın bir Avrupa
kültürii oluşturamadığı belırtildi.
Yine bu oturumda Türk üniver-
site öğrencilerinin sekiz yıllık bir
zaman diliminde Avrupa Birliği'ne
bakışlanndaki değişıklikleri ele
alan bildırimın sunumuna geçüdi.
Önce, bağımsız ulus-devletlerinin
ışbirliğine dayanan uluslararası
kavramına karşın supra-ulusçuluk
arayışı ıçindekı "Supra-Avrupa"nın
"KzJer" ile "Ötekfler" karşıtlığı-
ru körüklediği. olumlu Avrupalıla-
nn karşısında olumsuz dışardakı-
ler, "attohna" karşısında "aıtohna-
ma" yaklaşımının tehlıkesini de
birlikte getireceği öne sürüldü. "Ait
olmama", "dışanda bırakılma"
duygusunun, "önyargk" yaklaşım-
lann gençlen karamsarİığa ittığı
belirtildikten sonra da olumsuz bi-
nkımlerin gelecek için yaratacağı
sorunlann uluslararası düzeyde dü-
şünülmesi ve kaygı duyulması ge-
rektiği savunuldu
Genç nüfusu en çok olan bir ûl-
kenin tüketıci olarak onaylanıp do-
laşım özgürlüklerinin ise engellen-
diğinin bilincindeki gençlerinden
Avrupa Birliği'ne olumlu bakma-
lannın beklenemeyeceği; geleceği,
yenı dünyayı bu gençlerin kuraca-
ğının unutulmaması gereğı belırtil-
di. Tüm dünyada gençlere arhk da-
ha başka bir eğıtımın, bırlıkte ya-
şamayı öğreten, empatıye, dışla-
mamaya yönelik, önyargıdan uzak
bir eğırimın verilmesi gereksinı-
mıne değinıldı. Global balaş kazan-
mış gençlerin yeüştinlmesıne bir an
önce başlanmasının zorunluluğu-
nun vurgulandığı sunumun sonun-
da sorulara geçildiğinde, Hollan-
dalı birmeslektaş söz olarak " Biz-
lere sorsalanh,Tüıidyedışardakal-
mazdı; Avrupa Bnüği'ndedemok-
rasi yok, birim yerimize karar ve-
riyorlar* yorumunda bulundu.
O an üzennde durulmayan, yal-
nızca teşekkürie geçiştirilen, yete-
rince önemsenmeyen bu sözler, da-
ha sonra Münih sokaklannda do-
laşırken giderek daha çok anlam ka-
zandılar. Sokaklarda kaldınmüzer-
lerine yazılan savaş karşıtı yazıla-
n, resimleri gördükçe, halkın el ele
vererek gerçekleştirdikleri etkin-
likleri izledıkçe bu sözlerin duru-
mu ne güzel dile getirdiğinı. özet-
lediğini düşündüm. Evet, halklara
sorsalar savaşlar olmazdı belki de.
New York'tan gelen birakademis-
yenu
Binlerce New Yorklu gibi ben
de savaşa karşryınr sozlenyle ko-
nuşmasına başlamıştı; bir anlam-
da kendilenne sorulmadığını, gö-
rüşlerinin ahnmadığını belirtiyor
ve bunun için özür diliyor gibiydı.
Savaş daha başlamamışken Kasım
2002'de Cincinnati'de yapılan sa-
vaş karşıtı gösteriler, bir ay önce
New Hampshire'da Darthmouth
Koleji kampusunda iki çocuğuyla
bildiri dağıtan bir üniversiteli ha-
rum akademisyen, Münih sokakla-
nndaki<t
Sa\'aşyanıtdeğfldir'' ya-
zılanyla, göstenlerle sa\aşa karşıt
eylernler sankı söz sahibı olmayan
halklann daha duyarlı, daha sagdu-
yulu olduğunu gösteriyordu.
Halklara bıraküsa gerçekler da-
ha başka olabüir mi>di? Birkac \il-
dır karjldığun uluslararası konfe-
ranslarda ayn kültüıierden, ulus-
lardan geJen tüm Avrupa Birliği
"ıçindekı" kabhmalardagözJem-
lediğim supra-ulusçuluğun (sup-
ra=superin de üstünde) onlan Ugi-
lendirmedüği; ancak, kendi toplu-
luklan,kendi kültürieri.kendi kinv
liklerine bağülıklannın daha da
güçlendigi yönünde oldu. Kişilehn
sorunu 'İçerh'e ahnan" ile "dışa-
nda bıraküan" değildi; Avrupa
Birliği içüıde olmakla pek ilgilen-
miyordu bireyler. Akademısyen-
len ılgilendıren ortak araşnrmaya-
pacaklan meslektaşlar bulabilmek;
sıradan kişiler için ıse önemli olan,
sıcak iletişim kurabilecekleri kişi-
lerle birlikte yaşayabilmekti. Mü-
nih Üniversite Panosu'nda Türk
öğrencilerle Yunanlı öğrencilerin or-
tak düzenledikleri birgecenın çağ-
nsı vardı; Türk bayrağı ile Yunan
bayrağı giysilen içınde ıkı gencın
resimleri süslüyordu çagnyı. Otel-
den bindiğım taksinin sürücüsü Yu-
nan asıllı idi.
Yirmi yıldır AJmanya'da yaşı-
yormuş anne babası, akrabalany-
İa birlikte; ancak, ısınamamış bir
türlü Almanya'ya. Türkleri çok
sevdığını, pohtikacılann halklann
arasına girdiğini, uluslararası güç-
lenn çıkanna düşmanlığın köriik-
lendiğıni söylüyordu.
Global köyde gelecegın gençle-
ri birlikte yaşamak zorundalar; ay-
nca artık "içerij'e ahnmak" ya da
"dışanda bffakümak" anlamsızlı-
ğıyla sınırlandınlamayacaklar. Ni-
tekim daha şimdiden Avrupa'ya
özel kongreye Hindistan'dan, Ka-
nada'dan, Japonya'dan, Tayland'dan,
Israil'den araşürmacılar, akademıs-
yenlerkatüıyorlar. Gelecek için de
gerçek olan halklann global dün-
yada, birbırlenne bağımlı yaşama-
sını öğrenmeleri gerektiğine göre
bugün yapılması gereken kimlik-
lerinin bilincinde, kişilikli, kendi-
ne güvenen, esnek, onurlu, saygı-
lı, olaylara birbirlerinin açısından
bakabilecek gençlerin yetiştirilme-
sine, eğitilmesine bir an önce baş-
lamaktır.
Eski TürkFilmlerindeki 'Etkileme'...
KOOP-C'DEN
23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve Çocuk Bayramı Etkinlikleri
Her yıl kutlamakta olduğumuz geleneksel 23
Nisan şenliğini (hafta içine gelmesi
nedenjyle) bu yıl 27 Nisan 2003 Pazar günü
Çanta Cumhuriyet Mahallesi 1. kısımdaki kır
kahvesinde saat: 12.00'de kutlayacağız.
İZLENCE:
1 - Açılış ve açflış konuşmalan,
2- Ruhi Su Dostlar Korosu dinletisi,
3- Yemek ve kır sohbetleri,
4- Uçurtma (Çocuklar ve büyükler için).
bizım üydlro
bizimtiyatno@superonline.com
Kadıköy Banş Manço K .M. (0 216) 418 95 49
26 Nisan C.tesi 18:30
27 Nisan Pazar 15:00
oyunlaşbran-yöneten zafer diper
KOtürBakankğı'nm kattotanyla
^SVİCRE HASttNBİ v,«.'«. ı,-,,:,.^
SibelAKYEL
A
merikansineması-
nın yaygın anlam-
da yaşantımıza gir-
diği 8O'lı yıllar öncesuıde
özellikle, o yıllarda aşağı
yukan her mahallede bu-
İunan açık hava ve kapalı si-
nema salonlannda seyretti-
ğimiz sayısız Türk fılmi-
nin kişiliklerimizi, umutla-
nmızı, hayallenmızi dahada
öte yaşamlanmızı biçun-
lendirmede oldukça önem-
li etkılerinin olduğunu söy-
lemek hiç de yanlış olmaz.
Can Kozanoğlu, Can
Dündar, AtiDa Dorsay gıbı
nice toplumbilimd (sosyo-
log) ve gazeteci yazann bir-
çok irdeleme ve çalışması-
na karşın, bu filmlenn her
sosyal sınıftan insanımız
üzerindeki önemli etkileri-
nın yeterince irdelenmedi-
ği kanısındayım.
Benim bu yazıdaki ama-
cım çok daha iddiasız ve
öznel (subjektif) gerekçele-
re dayanmakta; çok sevdi-
ğim eski Türk fîlmlerini,
derin bır iç çekişten sonra
şöyle bir anımsamak iste-
dim. Gerçek yaşamla ör-
tüşmediğini bildiğinuz hal-
de ve onlarca kere izlemış
olmamıza karşuı, hâlâ bü-
yük bir keyifle TV'de tek-
rar tekrar yayımlanışlannı,
merakla izlemeye devam
ettiğimiz, son derece zor
koşullarda, büyük özven
ve yoksunluklarla çekilmiş,
basmakalıp konulan ıle na-
if (doğal, saf) ve çoğu kez
masala yaklaşan bir gerçe-
küstücülükle bezediği yak-
laşımlanyla, bu eski Türk
fümlerinin değerli oyuncu-
lan, senaryo yazarlan ve
yönetmenlerinin çoğumu-
zun mutsuzluklannda ve
yalnızlıklannda, en fanatık
(bağnaz) sa\ıınuculanndan
en ağır eleştinleri savuran-
lara, en karşı çıkanlar ve en
küçümseyenlere değin top-
lumun hemen hemen her
kesimi üzerinde önemli et-
kilerinin olduğunu düşün-
düm -en azından benimki-
lerin-.
6O'h,70'live80'liyılla-
nn kuşaklan olarak bizler,
hangi kültür düzeyinde olur-
sak olalım, bu filmler ve
kahramanlanndan etkılen-
medığımizı söyleyebihne-
miz asla olası değil; bu ku-
şaklann insanlan yaşamla-
nnda, yaşadıklan aşk ve
dostluk ılişkılennde, yapuk-
lan evliliklerde asla bu film-
lerden etldlenmediğini söy-
lemesin.
Bizler bu kuşaklann ka-
dınlan, evliliklerimizı de
ve hayal ettığımız aşklarda
hep Ediz Hıın, Engin Çag-
lar yakışıklılığı, sadakat ve
romantizmini, Kartal Tî-
bet'in mağrurluğunu, Cü-
üeytArkm'ın gözü pekliği-
ni, koruyuculuğunu, YıJ-
maz Güney'ın başkaldın-
cılığım ve yiğitliğinı; er-
keklerin ıse bırliktelıklenn-
de Hürya Koçyiğit duyarh-
lığı, Türkan Şoray boynu
büküklüğu ve masum gü-
zelliğını, Fatma Girik, Sei-
da Alkor yırtıcılığı ve kes-
kinlığuıi, FîMz Akın zara-
fetini, hatta çoğu kez hep-
sini bır arada (nasıl olacak-
sa!) aramadığını kim söy-
leyebilır? Sevgilinin göz-
leri güzel ve yeşıl ise Fat-
ma Girik'e, siyah ve buğu-
lu ise Türkan Şoray'a ben-
zetilir; erkek çok yakışıklı
ya dabize öyle gehyorsa, yi-
ne bu yıldızlardan binsine
benzetilerek beğeninin öl-
çüsü vurgulanır.
En alttan en üst tabaka-
ya sosyal geçişlen dahi ola-
sı kılan yoksul kız-zengin
erkek aşklannın yanı sıra
aşkı, sevgiyi, dostluğu,
adanmışlığı, cesareti, ya-
şamda aslında olması gere-
ken yere, en önemli hiyerar-
şık konuma, enüst tercih ol-
ma özelliğıne taşıyan bu
fılmler bizleri biçimsel ola-
rak son derece etİdlemiş ol-
masına karşın öz'de etkile-
me de çok başanlı olama-
dılar ki, bu öyküler gerçek
yaşamlara bir türlü taşına-
madı.
Bizler bir süre sonra fark
ettik ki evlendiğimiz ya da
âşık olduğumuz adamlar ne
Ediz Hun, ne Engin Çağlar
ne de Kartal Tibet'tiİer; ne
de biz kadınlar onlann ha-
yallerini süsleyen Hülya
Koçyiğit, Türkan Şoray, Fi-
liz Akın'dık. Bu vahşi, ka-
pitalist düzenin kirletme-
ye, sindirmeye ve günlük
çıkarlariçinde boğmaya ça-
lıştığı bizler, korkulannı,
umutsuzluklannı basnrma-
ya çahşırken daha emin, da-
ha güvenli bir köşe arayışı
içerisinde kimi zaman tüm
umudunu mutlu bir evlili-
ğe ya da beraberliğe bağla-
mış; sanki böyle bir şansı,
büyüyü (ölsımı) yakaladı-
ğında, tüm acüan dinecek-
miş ve sorunlan çözülecek-
mişçesine mutlu bir aşk ve
bir an önce evlenmeye ta-
kınnlı bireylere dönüşmüş-
tük.
Evet ne babalanmız Hu-
lusi Kenbnen'di ne uşakla-
nmız, çalışanlanmız mut-
luluğumuzu ve üzüntülen-
mızi yüreklerinde duyum-
sayan. başanlanmızda et-
raiîmızda tencere tava dö-
nerek şarkı söyleyen, Nec-
det Tosun, Ce\^at Kurtuluş,
SamiHazmses'ti; ne acıla-
nmız acılan, mutluluklan-
mız da mutlulukları olan
dostlarımız Suphi Kaner,
SunaPekuysal; ne düşman-
lanmız Ahmet Tank Tek-
çe. Danyal Topatan, Erol
Taş kadar sevımhydiler; ne
ogullanrnız Ömerdk, kız-
lanmız Av^ecUc ne de an-
nelerimtz Nedret Güvenç;
AKyeRona'lardı
Bizler onlann beyaz per-
dede yansıtüklan ve "uğru-
na neler \r
ermezdik'' dedi-
ğimiz yaşamlarmaözenerek
kurmaya çalıştığımız aşk-
lanmızda, yuvalanmızda,
yaşamlanmızda bır bir, bu-
run üstü düştük; duvara ça-
kıldık.
Tüm sosyolojik, psiko-
lojik ve mantıksal hatalan-
na karşın, insansal boyu-
tuyla, topluma ve bizlere
vermeye çalıştıklan ileti-
lerle (mesajlarla) -yönet-
menının. kimi zaman kah-
ramanlannın yetersiz kaldı-
ğını düşündüğünde tok ses-
li anlatıcılarla kafamıza ka-
zıdığı- tertemiz, saf, güzel
duygulan, erdemlıliği ve
soyluluğu salık veren ileti-
Ieri ile dimağlanmızın en sı-
cak ve en güzel köşelerini
işgal eden (elbette çok kö-
tü ve başansız örneklerini
bu kapsamın dışında tuta-
rak), ben de dahil olmak
üzere bu-çoğumuza, farkın-
da olmaksızın sunduğu yan-
lış levhalar ve klişeler ne-
denıyle yaşantilanmızı yan-
hş referanslar (öncelikler),
tercihler (seçenekler) ve ha-
yaller üzerine kurmamıza
yol açnklan için kişisel kız-
gmlıklanmızı da sakh tuta-
rak, bu tür filmlerin ve de-
ğerli yaratıcılannın önle-
rinde saygıyla eğiliyor ve
onlara teşekkürlerimi sun-
mak istiyorum.
Bizlere bu hayalleri ya-
şattıklan için onlara teşek-
kür ederken, ne kadar aydın
ve ilerici olursak olalım, en
sağcunızdan en solcumu-
za değin çoğumuzu en azın-
dan bır kısmımızı, gerçek
olabilirmiş izlenimini ve-
rerek peşlerinde bir ömür
boyu bu hayaller ve masal-
sı öyküler peşinde koştur-
duklan ıçın sitemlerimi de
aynca eklemek istiyorum.
Ben yine de herkese, han-
gi konuma, hangi yaşa ge-
lirse gelsin, Bebek sırtla-
nndaki o ünlü ağacın etra-
fında birbirlenyle kovala-
maca oynayabüecekleri te-
mizlık ve çocuksulukta
(Ediz Hun - Hülya Koçyi-
ğit, Emel Sayın - Engin
Çağlarçiftleri gibi) bırel tu-
tuş, bır sıcak gülüş ya da ug-
runa bir ömür boyu peşin-
den koşulabilecek, günü-
müz yaşamının tüm kffülik-
lerine ve zorluklanna inat,
saf, onurlu, gururlu, sada-
kat ve özveri dolu bu eski
Türk fılmi aşklannı, dost-
luklannı, aile bağlannı, sev-
gilennı, çoğu kez platonik
olan bu çokgüçfü aşklan ya-
kalayabilmelerini diliyo-
rum. Kim bilir, günün bi-
rinde belki, ne dersiniz?..
PENCERE
Halklann Kardeşliği
Üzerine...
Bizim Mütareke basınının hedef tahtasınadönüş-
türdüğü Rauf Denktaş olmadık bir iş yaptı, başın-
da bulunduğu devletin sınıriannı açtı...
Vay.. vay.. vay..
Güney Kıbns'taki Rumlarakın akın KKTC'ye geç-
meye başladılar; sınırda kuyruklar oluştu, kuzeye
geçen Hıristiyan Rumlarla Müslüman Türkler al
takke ver külah, sarmaş dolaş, bir muhabbet ki sor-
mayın gitsin...
Ama meraklısı sormaz mı:
- Hani Türklerie Rumlar boğazlaşacaklardı?..
Hani kapılan açsan Kuzey Kıbns'ta tek Türk kal-
mayacaktı?.. Hani nerede düşmanlık?..
Düşmanlık halklarda değil..
Başka yerde.
•
Son zamanlarda olanbitenler karşısında kişinin
zihni kabak çiçeği gibi açılıyor; Türkiye'de bir ara
Manc'ın, Leninin kitaplannı okuyanlan içeri atar-
dık; ama bu adamlann doğrulan yazdıklan bir bir
ortayaçıkıyor...
Şu ABD'nin halıne bakın!.. Baştaki herifler geçen
yüzyılın sömürgecilerinden farksız...
Niçin?..
Anaian Bush'u, Rumsfekl'i, PovveH'ı, Wotfowitz'i
kötü doğurduklan için mi?..
Hayır...
Kapitalizm canavan aç kaldığı zaman kurban is-
tiyor; koskoca Amerika dünyanın öteki yanm kü-
resindeki Irak'ı yemese çatlayacak...
Suç kişilerde değil..
Sistemde.
•
Küreselleşme demek ki yalnız piyasa marifetiy-
le yürümûyor, kapitalızmin biryüzü liberal, öteki yü-
zü de emperyalist...
Hem de nasıl emperyalist?..
Saddam'ın sağ kolu Tank Aziz teslim oldu..
Habertere göre, yargılanacakmış..
Bush yaman mı yaman!..
Hem "kitle imha silahlan var" diye Irak'ı işgal et-
ti..
Hem silah milah çıkmadı..
Hem ülkesıni savunmaktan başka bir suçu ol-
mayan Tank Aziz'ı yargılayacak..
Hem petrole el koyacak..
Eskiden bir 'Kırk Haramiler' vardı; Amerika'nın
tutumu bu masallan solladı.
•
Tüm göstengeler 'liberalpiyasa' yerine 'liberal em-
peryalizm'\r\ 'Küreselleşme'de itici güç olacağını
vurguluyorlar...
Peki, dünyamızın 'post modem emperyalizm'i
aşamadığı bir gerçekse, Anadolu'yu nasıl koruya-
cağız?..
Sorun bu!..
Anadolu insanlannı birbırine düşürüp birbirine
kırdırmak yolunda emperyalizmin istediği gibi iş tu-
tanlan tanımak için çok birzahmete de gerekyok...
Etnikçi terör 20'nci yüzyılın son 10 yılında silah-
lı eyleme geçti; ama, Türk ile Kürt'ü birbirine düş-
man edernedi; dinci terör çok insanımızı dni diri yak-
tı, ama kin tohumlannı yeşertemedı.
Anadolu insanının en değerli erdemi, bir arada
banş içınde yaşamanın bilincine varması...
•
Kıbns'ta Rauf Denktaş'ın dünyaya verdiği ders
kulağa küpe olmalı:
Düşmanlık halklarda değil!..
Batı dediğimiz yüzü uygar, ama suratı emperya-
list canavar mazlum ülkelerden elıni çekse, insan-
lığın sorunlan daha kolay aşılacak...
SEVGtLÎAVNİARBAŞ,
ÎYI Ki DOĞDUN
lyi ki doğdun ECE
Fazo-Haluk
DÜZELTME İLANI
Gazetenızde 17 04 2003 tanh ve 17711 basın numarası ıle
yayımianan Borao\a 2 Icra Mudürluğû 2001 4084 Tal. sa-
yılı dosvadan gavnmenkullenn satış ılanının,
Satışa konu gavnmenkullenn ımar durumu bölümünde
sehven "Ön bahçe mesafesı. 5 00 m. arka bahçe mesafesı:
5 00 m olarak gostenlmıştır" şeklınde >azılmış olup doğnı-
sunun "Ön bahçe mesafesı 5 00 m . komşu mesafeler- 5 00
m . arka bahçe mesafesı 5 00 m. olarak gostenlmıştır" şek-
lınde olduğu ılan olunur Basın Tashıh
HABERiNTEKADRESi
BAŞAKTÖR SAMİ DEMİRKIRAN AÇIKLADI
EYMÜR'ÜN KOMPLOSU
• HASAN CEMALPSİKOLOJİK SAVAŞ
ELEMANIOLDU
• TAYYİP, GENELKURMAYM ABD'YE İHBAR ETTİ
• SENDİKACILAR.
1 MAYIS*ATÜRKBAYRAKLARIYLA
• KOMINTERN'IN MILÜ BAYRAK GELENEĞİ
•ABD'YE DİRENEN TURKİYE, ALMANYA
VE FRANSA İLE AYNICEPHEDE BULUŞTU
Aydınlık
HER PAZAR BAYÎLERDE