Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Kuzey Yunanistan Sanayicileri Federasyon Başkanı Dimitrios Simeonides ile iş hayatını konuştuk
S Ö Y L E $ İ : LEYLA TAVŞANOCLU
leyla.tavsanoghı@cumhuriyetcom.tr
Türkiye 'yle Yunanistan arasındaki bahar havası giderek kalıcı olııyor.
Orîakyatınmlar, ikili iş olanakları, ortaklıklar arttıkça Ege 'nin iki bunalıma karşın bugün açık, düzgün ve iyi bir işbirliğine dayanan
tarafindaki hava da gitîikçe dinginleşiyor. Ne Kıbrıs ne de başka bir ilişkileri kuracak siyasi olgunluğu göstermiş olmaları. Ege 'nin iki
pürüz iki tarafin önünü kesmeye yetiyor artık. Kuşkusuz Ege 'deki bu yakasındaki işbirliği çalışmalanmn öncülerinden birisi de htanbul
masmavi gök ve ıhk havadan birileri rahatsızhk duyuyor. Ama önemli doğumlu işadamı Dimitrios Simeonides. Istanbul ağzıyla, Dimitri
olan Türkiye ve Yunanistan 'ın, geçmişlerindeki onca pürüz ve Bey le zaman zaman bir araya gelip ahbaplık ederiz. Son olarak
Atina da karşılaştık ve bu söyleşiyiyaptık.
Türkiye büyük bir pazar- Yunanistan 'la Türkiye arasında son birkaçyü-
dır iş alanında ciddibir birlikteük doğduğunu bi-
liyoruz. Sizin başkanı olduğunuz Kuzey Yunanis-
tan SanayicileriFederasyonu bu konuda negibi
çalışmalar yapıyor?
- Türkiye'de şu anda aşağı yukan 70 kadar Yu-
nan yatınmı var. Bunlar bankacılık, telekomünikas-
yon, bilgisayar, tütün, pamuk, Türkiye üzerinden
üçüncü ülkelerle ithalat-ihracat alanlan.
Sizin de bildiğiniz gibi bu tür yatınmlara Yunan
tarafindan geçmişte pek de rağbet edilmiyordu.
Böylece Yunan iş çevreleri, Türk pazannı çok il-
ginç ve çekici bulduklan için buna girmenin yol-
lannı araştırdılar. Yunan şirketlerinin yatınmlan
doğrudan AB ülkeleriyle sınırlı kalıyordu. Bugün
bile bankacılık sistemınde AB dışı ülkelerde doğ-
rudan şubeler açılamıyor. Temsilciliklerle işi hal-
letmek durumundasınız.
Gördügünüzgibi birtakımgaripliklerhâlâ var. Ama
sanıyorum bunlan aşabiliriz.
- Bu gariplikler Türkiye 'deki mevzuatta mı?
-Böyle gariplikJer olduğunu biliyorduk. Çünkü
bizim sistemde de zaman zaman bunlarla karşıla-
şıyoruz. Biz diyoruz ki:
"Sistemimiri zamanlaAB sbtemine uyduruyoruz.
KnraDanmızı, yasalanmızı AB'ninkikrfc ır>umlu
hale getirme çahşmalanmız süriiyoıf
Ama bu çalışmalar çok yavaş ilerliyor. Öte yan-
dan, yine bildiğiniz gibi, Yunan şirketleri Balkan
ülkelerinde de geniş yatınmlara giriştiler. tşin güç-
lüklerini ve bu güçlüklerin üstesinden gelmenin
yollannı çok iyi bildikleri için bu alanlara giriyor-
lar. Genelde söylemek gerekirse Yunan şirketleri Türk
pazannı pek çok yönden ciddi biçünde ilgi çekici
bulduklan için Türkiye'de daha çok yahnm yap-
maya eğilimliler.
Rfcfcfalrtönjyuksefcdeflll
- Türkiye, sadece ilgiçekici değil, aynı zaman-
da da muazzam birpazar değil mi, Yunan şirket-
leri için?
- Evet, hem ilginç hem de çok büyük bir pazar.
Yunan şirketlerinin Türkiye'ye yatınm yapmak is-
temelerinin bir başka nedeni de geçmişten gelen ta-
rihi bağlar. Bu, kimilerine belki romantik bir ne-
den gibi gelebilir, ama böyledir ve yaşanmaktadır.
- iyi de Yunan şirketleri geçmişte iki iilke ara-
sında yaşanan güçlükler doğrultusunda Türki-
ye'ye yatınm yapmayı riskli görmüyorlar mı?
-Ben, Yunan iş dünyası üyelerinin bir hayli ger-
çekçi olduklannı düşünüyorum. Zaman zaman iki
ülke arasında sürtüşme ve sonınlar patlak verme-
si olasılığını hesaba katarak bu işe giriyorlar. Ger-
çekten çok verimli ve önemli işleryaratacak bir fir-
sat yakaladıklannda hemen de harekete geçiyorlar.
Türkiye 'ye yatınm yapan bu şirketler de zaten yüz-
de yüz Yunan değil. Çoğu Yunan ortaklı.
Şimdi Türkiye için "riskfaktörü jiiksek" dersek
Balkanlar'ın risk faktörünün Türkiye'ninkinden
kat kat daha yüksek olduğun-
dan emin olabılirsiniz. Türki-
ye, Yunan iş dünyası için zor
bir pazar değil. Oradaki güç-
lüklerinüstesinden gelebüirler.
Pek çok Yunan şirketinin de al-
dıklan sonuçlardan çok mem-
nun olduklannı biliyorum.
Yatınm yok
- Hiç başlanna kötü işler
gelmedi mi?
-Ortaklıklannda zaman za-
man terslikler olduğunu bili-
yorum. Ama daha önce söyle-
diğim gibi bunlar beklenmesi
gereken risk faktörleridir. Bir
de Türk ekonomisinin çok da
gelişkin olmaması durumuvar.
Türkiye'de yaklaşık birbuçuk
yıl önce alınan devalüasyon
karan bütün Türk şirketlerine
olduğu kadar yatınmcı Yunan
şirketlerine de büyük ölçüde
zarar verdi. Bu da beklemedı-
ğiniz, ama aniden karşınıza çı-
kan durumlardan birisi. Pek
çok Türk şirketi borçlannın
dövize endekslenmesiyle na-
sıl zarar ettilerse bu Yunan şir-
ketleri de öyle zarara ugradı-
lar. Yine de Yunan iş âlemi-
nin Türkiye pazanyla ilgili
olumlu yaklaşımının değişmedi-
ğini de biliyorum. Türk pazanrun
nüfus açısından muazzam oldu-
ğunu siz kendiniz telaffuz etti-
niz. Yine de Türkiye dışında da
kalabalık bir Türk nüfusunun ya-
şadığını göz ardı etmemek lazîm.
Bu nüfusun yaşadığı pazarla-
ra bazen ortaklık yaptığınız Türk
şirketleriyle çok daha kolay ula-
şıyorsunuz.
- Yani bütün yaratıcılığınızı
mı kuüanmak durumundasıntz?
-Evet. Sadece Türkiye pazan-
nı değil, Türkiye dışında yaşayan
Türklerin bulunduğu pazarlan da
hesaba katmalısınız.
- Her şey iyi güzel de Türk şirketleri Yunanis-
tan 'da yatınm yapıyorlar mı?
- Çok güzel bir noktaya parmak bastınız. Yunan
şirketleri Türkiye'ye bu kadar yatınm yaparken ay-
nı ilgiyi Türk şirketlerinden Yunanistan'a görmü-
yoruz. Her nedense Türk işadamlan henüz Yuna-
nistan'da hiçbir yatinm yapmadılar.
- Peki, Türk tarafindan Yunanistan 'a hiç ha-
reketyok mu?
DMTRİOS SİMEONtDES
1953, İstanbul doğumlu. Ortaöğrenimini İstanbul'daki
Zoğrafyon Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1971'de
yükseköğrenimini yapmak için ABD'yegittL City College
ofNefv York'ta makine mühendisliği okudu. Aynı dalda
masteryaptu 1981 'de ailesiyle birlikte Selanik'e yerleşti.
1981 'den 2001 'e kadar Selanik'in en büyük süt
endüstrisi kuruluşunda çalıştu O arada Kuzey
Yunanistan Sanayicileri Federasyonu üyesi oldu. Geçen
yıl da aynı kuruluşun başkanlığına seçildi
- Türk şirketlerinin Yunanistan'a bir miktar ih-
racat yaptıklannı biliyorum. Şimdıkı halde sanıyo-
nım ikili ticaret iyi bir düzeye geldi. Ama yine de
bir eşitsizlik var. Bugün Yunanistan'da bir marke-
te girin. 10 kasa sebzenin üçü ya da dördünün Tür-
kiye'den ithal edilmiş sebzeler olduğunu görürsü-
nüz. Türkiye'den gayet düzenli olarak bu ithalat
yapılmaktadır.
-Peki, Yunan şirketleri Türkiye'den hangiseb-
zeleri ithal ediyor?
-Örneğin, domates. salatalık, yeşil bi-
ber, sakız kabağı, patlıcan, zaman za-
man taze fasurye. Bunun da nedeni bir
kere çok taze gelmeleri, aynca kalitele-
rinin daha iyi ve fiyatlannın daha ucuz
ohnası.
- Karayolundan mıyapüıyor bu itha-
lat?
- Evet Trakya'dan hemen hemen her
gün kamyonlarla geliyor. Kışın Antalya
üzerinden sera ürünü alıyoruz. Çünkü
takdir edersiniz ki bu sebzeler kış mev-
siminde ancak serada üretilebilir.
Ama ben Türk pazanndan daha pek çok
çeşit ürün alınabileceğini düşünüyorum.
tkili ticaretin mutlaka arttınlması şarthr.
Aynca Yunanistan ve Türkiye olarak bir-
likte komşu ülkelere, üçüncü ülkelere ti-
caret için girmemiz lazımdır.
Ortak yatınmlar
- Bildiğim kadanyla Suriyegibi bir-
iki ülkede ortak yatınmlar var...
- Evet, ama bunu çok yaygınlaştırma-
mız gerekir. Böylece ikili ilişkilerimiz-
de iki tarafin da çok ihtiyaç duyduğu kar-
şılıklı güveni güçlendirmiş ve arttırmış
oluruz. Bunu söylerken sakın yanlış an-
lamayın. Karşılıldı güvensizlik olduğu-
nu söylemedim. Demek istediğim iki ül-
kenin iş dünyalan arasında karşılıklı gü-
venin bu şekilde daha da arttınlabilece-
ğiydi. Birlikte çalıştığınız zaman birbirini-
zin mantığını, düşünce biçimini daha iyi
anlıyorsunuz... Oradanyolaçıkarakbuiliş-
kinin iki tarafin da daha fazla çıkanna ol-
ması için çalışmalannızı geliştiriyorsunuz.
Konuşmamızın başında da söylediğim
gibi bizim işadamlan derneğimizbu ikili iliş-
kiyi daha çok yüreklendirmek için çalış-
malanna hız verdi. Ben tstanbul, Izmir,
Antalya'daki seminerlere kahldım; tebliğ-
ler sundum. Dinleyicilere kendi deneyim-
lerimizi anlathm. Aynca Türk şirketlerinin,
AB üyeliği öncesinde kendilerini hızla AB
normlanna uydurmalan gerektiğini bildi-
ğim için tam üyelik sırası geldiğinde buna
tam anlamıyla hazırlıklı olmalan gerektiği-
ni söyledim. Ama bu da yetmiyor. Tam üye-
liğe geçiş döneminde de pek çok iş aktivitesi olu-
yor. 0 nedenle de hep aktif ve hazırhklı olmakta
çok büyük yarar var. Bu sadece ülkenin iş âlemi için
değil, toplumun öbürkatmanlan için de geçerli. Biz,
Kuzey Yunanistan Sanayicileri Federasyonu olarak
üyelerimize destek sağlryoruz. Bu destek Türkiye'de-
ki sanayici örgütlerinin üyelerine de kendi örgüt-
lerinden gerekmektedir. Bunun için AB fonlann-
dan epeyce de para alınabilir.
Yunanistan
kopru
olabilir
- İyi de, Türkiye AB üyesi olmadığına
göre iş dünyasına ofonlardan nasdpara
akışı sağlanabilir?
- AB üyesi bir ülkenin şirketiyle
ortaksanız hiç mesele yok. Zaten
mantalıtelenmız, alışkanlıklanmız,
olaylara yaklaşımlanmız aynı olduğu için
ortaklığımız da çok iyi olacak, demektir.
Dolayısıyla tstanbul, îzmir, Antalya'daki
toplantılarda yaptığım sunumlarda hep
bunlan söyledim. Sizin de bir gazeteci
olarak üzerinize düşen önemli görevler
var. iki toplumu birbirine daha fazla
yaklaştırmak için zemin hazırlayıcı işler
yapmalısınız. Biz Yunanistan'la Türkiye
olarak güç birliği yaptığımız zaman iki
ülkenin olumlu unsurlanndan her ikimiz
de ciddi biçimde yararlanabilir, çıkan
paylaşabiliriz. Aynca şunu da söylemek
istiyorum: Karadeniz, Balkanlar ya da
Ortadoğu bölgeleri olsun, her iki
ülkemizin de bu bölgelerde tek başına ya
da ortaklaşa oluşturacağı iş olanaklan
büyük memnunlukla karşılanacaktır. Ama
bunu ortaklaşa yaparsak kazancımız daha „.
fazla olacaktır. Demin de söylediğim gibi
Türkiye AB'ye girmek istediğine göre
onu bu bölgeye daha fazla yakınlaştırmak
için biz Yunanistan olarak köprü görevi
yapabiliriz.
- Sizce AB Türkiye 'ye 2004 'te tarih
verecek mi?
- Bence bu daha çok Türkiye'ye kalmış
bir iş. Biliyorsunuz. bir hedefe ulaşmak
için daha önceden belirlenmiş koşullan
yerine getirmeniz lazım. Bu koşullar
zaman içinde yerine getirilebilir. Yeterince
gelişme sağlanırsa verilen süreye daha da *
yakın sayılırsmız. Bana göre Yunanistan,
Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemek
için ciddi faaliyetler yapmıştır. Bu da
Türkiye'de siyasetçüer tarafindan açıkça
kabul edümiştir. Bu gelişmeyi hedef
alarak, bazı alanlarda hatta birlikte, bu
dogrultuda hareket etmeliyız. Bunu daha
önce de yaptığımız için sanıyorum bu
konuda nasıl davranıhnası gerektiğini iki
taraf da çok iyi biliyor. Biz Yunanistan
olarak çok daha önce AB üyesi
olduğumuz için üyelik sürecindeki
deneyimlerimizi size sunabilir, o yolda
daha kolay ilerlemeniz için size yardımcı
olabüiriz.
Arjantin Krizi, Başkanbk Seçîmî ve Menem
BÜLENT TANLA CHP MYK Üyesi,
tstanbul Milletvehli
2001 yıhnın Aralık ayı başmda patlak
veren Arjantin krizi başta Güney Amerika
üDcelen obnak üzere AvTupa'da da Latin kö-
kenli, Arjantin "le yakın ılışkiler içerisinde
bufunan îspanya ve îtafya'yı önemli biçim-
de etkilemiştir. "Tango" adı verilen bu kri-
zin siyasi bir kriz olduğu bugünlerde daha
da iyi anlaşılmaktadır. Krizin bir yıllık ge-
lişiminin siyasi ve ekonomik olniak üzere
iki yönü bulunmaktadır.
Krizin siyasi yönü
Arjantin'in yakın tarihinde önemli rol
oynayan General Juam Domingo Peron ve
üçüncü eşi Eva Duarte Peron'un (Evita)
kurduklan Partido Justıcialista (Adaletçi
Patti) aynen Türkiye'defc Demokrat Parti'nin
Türk siyasi tarihindeki rolü gibi Arjantin po-
litikasında önemli bir yer tutmaktadır. Pe-
ronistpartinin uyguladiğı popülist politika-
larkısa vadeli rahatlama yaratırken uzun va-
dede sorunlann doğrnasına neden olmuş-
tur. "Ptronist Parti" adı ile anılan bu partı
1950'lerden sonra Arjantin'in en önemli
siyasi partisi haline gelmiştir.
1989-1999 yıllan aıasında Cumhurbaş-
kanlıgı görevi yapan *E1 Turco" lakaplı
CarlosSaulMenemülkenin krİ2e sürüklen-
mesinde büyük pay sahıbidir. ,\rjantin de
tıpkı ABD gibi e>alet sıstemi ile yönetil-
mektedir. Başkanlık sisteminin yürürlükte
olduğu Arjantin'de cumhurbaşkanlan an-
cak iki dönem görevlenne devam edebilir-
ler. Bu duruma rağmen Menem üçüncü de-
fa seçime katılabilmel için anayasayı de-
ğiştirmek istemiş ise d e bunu başaramamış-
tir. 1999-2003 dönemi cumhurbaşkanlığı se-
çimlerinde Peronist partinin adayı olan
cumhurbaşkanı vekili Eduardo Duhalde
(şimdıkı geçici cumhurtaşkanı) Menem'den
destek göremeyince Rjdikal Parti nin ada-
yı Fernando de la R u a karşısında hezıme-
te uğramıştır.
Menem Suriye asülı bir aileden gelmek-
tedir. 1992 yıhnda Türkiye'ye yaptığı res-
mi ziyaret sırasında babasuıın Osmanlı va-
tandaşı olduğunu ve bu nedenle Arjantin'de
El Turco olarak çağnldığını söyleyerek dö-
nemın Cumhurbaşkanı Demird'den Türk pa-
saportu talep etmiş ve ülkesine cebinde kır-
mızı renkli Türk pasaportu ile dönmüştür.
Anayasa gereği 1999 Cumhurbaşkanlı-
ğı seçimlerine katılamayan Menem, bu yıl
nisan-mayıs aylannda yapılacak olan seçi-
mi kazanabilmek için çeşitli yollarabaşvur-
muştur. Menem, cumhurbaşkanlığının son
yıh olan 1999'da ülke>i daha çok borçlan-
dırmıştır. Bütün bunlann 1999-2003 dö-
neminin cumhurbaşkanı görevini zoriaştı-
rarak ülkeyi kaosa sürüklemek ve büyük kur-
tancı olarak 2003 seçimlerinde tekrar cum-
hurbaşkanı olarak gen dönme arzusundan
kaynaklandığı ifade edilmektedir. 1989-
1999 yıllan arasmdaki cumhurbaşkanlığı
görevinde Menem'in kamu kuruluşlannı
özelleştirmeden ve ihalelerden aldığı komis-
yonun 3 mih/ar dolar olduğu söylenmek-
tedir. 2003 seçim propaganda harcamala-
nnı rahatça karşılayabilecek olan Menem
ve eski bakanlan halen rüşvet almaktan.
Ekvador ve Hırvatistan'a kaçak silah sat-
maktan yargılanmaktadu"lar.
Krizin ekonomik yönfi
1950'li yıllarda dünyanın yedınci zengin
ülkesi olan Arjantin bu özelliğini yavaş ya-
vaş kaybederek bugünkü durumuna gel-
miştir. Son on yılda kişi başma düşen mil-
li gelir ortalaması 8.000 dolardan 4.800
dolara gerilemiştir. Ülkede 1980'li yıllar-
da kamu kuruluşlan, de\lete çok yük olduk-
lan ve zarar verdikleri gerekçesiyle özel-
leştirilmiştir. Şu anda kamu kuruluş ve alt-
yapı hizmetlerinin yüzde 98'i özelleştiril-
miş veya yabancı sermayeye devredilmiş-
tir. IMF'nin bir zamanlar dünyaya örnek ola-
rak gösterdiği Arjantin özelleştirme mo-
deli, ülkenin yüksek borçlanması ve faiz-
lerin gen ödenmemesıne yardımcı olama-
mıştır. At yanşlannın yapıldığı hipodro-
mun ve devletin elindeki tüm kuruluşlann
(tarım sektörü. petrol ve petro-kim>r
a, elekt-
rik, enerji üretim ve dağıtun. gaz. turizm.
telekomünikasyon, ulaştırma ve savunma)
satılması hem işsizliğin hem de iç ve dış borç-
lann artmasına neden olmuş, sosyal olay-
lan artmnış ve krizi daha da derinleştirmiş-
tir. 2001 Aralık ayının başında başlayan
"Tango" krizi birçok politikacının da so-
nunu hazırlamıştır. Bir yıl içerisinde üç
cumhurbaşkanı ve dört ekonomi bakanının
değiştıği ülkede 1999 yıh sonunda göreve
gelen Cumhurbaşkanı Fernando de la
Rua'run (Radikal Parti) pasifpolitikası ne-
ticesinde krize gelinmiştir. 1999 yılında
Menem tarafindan başlatılan yüksek enf-
lasyona karşı "convertibility'' gereği 1 do-
lar eşittir 1 Peso eşitliğıni bozmak yerine,
De la Rua, Peso'yu yüzde 30 devalüe et-
memiş, bu eşitliği korumuştur. Iç ve dış
borçlan ödeme çabası Hazine ve Merkez
Bankası'nm rezervlerini eritmiş, bütçe dı-
siplini sağlanamamışhr. Ekonominin yük-
sek borç faizlerine dayanamadığı ülkede,
bankalarda nakit paranın kalmadığını an-
layan yönetim "carroKta'' adı altında hal-
kın bankalarda bulunan 80 milyar dolan-
na el koymuştur.
IMF-Aıjantin kavgasuıdan rahatsızhğı-
nı hissettiren dünyanın en zengin yedi ül-
kesi (Yediler) IMF'ye bu görüşlerini aktar-
ması sonucunda, IMF de anlaşma koşulla-
nnı bir ölçüde değiştirerek Arjantin ile 16
Ocak'ta anlaşma imzalamıştır. Hoşnutsuz-
luğunu özellikle belirten IMF, prestijini
kurtarmak için ilk turu 27 Nisan, ikinci tu-
ru 25 Mayıs'ta yapılacak seçim sonuçlan-
nı bekleyeceğini ve yeni cumhurbaşkanı
ile görüşmelere devam edeceğini bildir-
miştir.
• • •
"Corrafito" adı altında bankalarda tutu-
lan 80 milyar dolar da yavaş yavaş halka dön-
meye başlamıştır. Bir yıl boyunca banka-
lar tarafindan işletilen bu paralar mayıs ayı-
na kadar hesap sahiplerine geri verilecek-
tir. Arjantin yetkilileri, 2002 yıluıın ekono-
mik bilançosuna da açıklama getınnişler-
dır. Verilen değerler halkın yoksullaşması-
nı göstermesi açısından da çok çarpıcıdır.
Arjantin'in nüfusu 35 milyondur.
Arjantin'de
patlak veren
krizsonrası
birçok yer
yağmalannuşo.
- 20.8 mılyon kışi yoksulluk sınınnın al-
tında yaşamaktadır. Bu da nüfusun yüzde
57.8'ini oluşturmaktadır. Bu ailelerin eh-
ne ayda ortalama 200 dolar geçmektedir.
Kriz başlamadan önce 2001 Ekim ayında
fakirlerin oranı yüzde 38.3 iken 2002 Ara-
lık ayında yüzde 57.8"e ulaşmışnr. Yani or-
ta-alt tabaka tamamen fakirleşmiştir.
-10 milyon kişi ise açhk sınınnın altın-
da yaşamaktadn*. Bu sayı nüfusun yüzde
28.5'idir. Bu ailelerin de ayda eline 100
dolargeçmektedir. Bu paranın yansını "jok-
sunuk\anümı" adı altında devlet ödemek-
tedir. 2001 Ekim ayında buoran yüzde 13.6
iken 2002 Aralık ayında bu oran yüzde
28.5'e yükselmiştir.
- Nüfusun geriya kalan yüzde 13.7 ora-
nının yüzde 11lik bölümünü orta-üst taba-
ka oluşturuyor. Diğer geri kalanı ise zen-
gin Jdtle teşkil ediyor. Orta-üst tabaka ise
krizden dolayı orta tabakaya inmiş durum-
dadır.
*Tango" krizinin Türkiye tarafindan da
önemle değerlendırilmesi gereken yönleri
mevcuttur. Arjantin de Türkiye gibi aşın
borçlanma. faiz, yoksullaşma kısu- dön-
güsüne girmiştır. Ancak Türkiye'den fark-
lı olarak sabit kur politikasuıda çok uzun
süre ısrar etmiş, serbest kura ancak krizin
aylarca sürmesinden sonra geçmiştir. Bu yer-
siz ısrar krizi daha da büyütmüştür.
Arjantin'deki eyalet sistemi ve kötü
yönetim krizi oluşturan önemli bir başka
nedendir. Eyaletlerin kontrolsüz ve aşın
borçlanmalan, bütçe disiplinine uymamalan,
aşın vergiler ve her eyaletin özel paralannın
basılmalanna kadar uzanankeyfı davranış-
lar başhca kötü örneklerdir. Ülkenin elin-
deki bütün varhklan satılmasına rağmen
yüksek reel faizler nedeniyle borçlar artmış
ve iflas noktasuıa geünmiştir. Olağanüstü
borçlanma ve yüksek faizler Arjantin'i if-
lasa sürüklemiştir. Halkın parası bitmiş, or-
ta suııf zayıflamıştır. Piyasalar durgunluk
içindedir. Ekonomi büyümeye geçemeyin-
ce işsizlik de had safhaya çıkmıştır.
Siyasal güçlerin iç çekişmeler içine gir-
mesi, eski hastalıklann sürüp gitmesi, Ar-
jantin'de bütün bir siyasi kadroyu tasfiye et-
miş, ülkede partiler dağılma noktasuıa gel-
miştir. Fakat başkanlık sistemiyle yöneü'len
ve iflas etmiş Arjantin'de bugün kötü
yönetim, popülist politikalar ve yolsuzluk-
larayol açan bir lıder, tekrarseçimin en kuv-
vetli adaylan arasındadır. Popülist politikalar
ve mali disiplinden uzaklaşma Arjantin 'i if-
las aşamasına getirirken ülke, ABD ve G-
7'nin insafına terk edümiştir. IMF eski
hatasını tekrarlayıp bir daha siyasal olarak
G-7'lerin baskısıyla kredi vermekten kaçın-
maya çalışmaktadır. Arjantin gibi Türkiye
de ekonomik ve sosyal politikalanna yön
verirken kendi kaynaklanyla dış borçlan
arasında dengeleri dikkate almamanın sıkın-
tısını yaşamaktadır.
Arjantin ve Türkiye'nin kendilerine çok
pahalıya mal olan krizler sonrası gereken
ekonomik-siyasal mesajlan almış olduk-
lan umulmaktadır. Bu mesajlar kendi kay-
naklanna ağırlık veren, mali disiplini
gözeten, dış konjonktür ve dengeleri dik-
kate alan yönetim anlayışı olarak sayılabilir.