22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
24 NİSAN 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur(2 cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUN AISDAÇ Belleksizliğin sonu:YağmaBır dili kurtarmak, tari- hin ve bilincin aydınlığına doğru yüriimekle gerçekle- şebilir ancak. Karşınıza çı- kan engeller vumşarak yol alma duygunuzu nasıl öldü- rebilirki! Ayağınızın altın- daki toprağın dıl ve duygu dünyanızın biçimleyıci öğe- si olduğunun farlanda değil- seniz eğer, ne o türden yol- culuğunuza çıkar, ne de vu- ruşmayı göze alabilırsiniz. Günlerdir gözümüzün önûnden birer film şeridi gi- bi gelip geçen savaş manza- ralan böylesi bir gerçeklikle de yüzleştınyordubizi: Ka- yıplara kanşan diktatör, ateş kusan sılahlarla acımasız saldınsının bayrağını yük- selten Amerika, dilini ve yurdunu kurtarmak bilinci- ni yitirmış bir halk .. Tüm bu görünrülerden karşımıza çıkan; yağmanın nasıl boyutlandığı. Halkının ve yurdunun bilincini'zen- ginliğıni yağmalayan dikta- tör, kurduğu sırça köşklen- nin gölgesinde eriyip gitmişti. Üs- tünde yaşadığı tarihın, doğal zen- ginliklennin farkında olmayan halk, yeni bir yağmacının saldınla- nna kayıtsız kalmış; onun açtığı gedikten görebildiklerinı bu 'kirli savaş' ın ganimetı sanmış, yağma- ya ortak olmuştu. Bilmıyordu ki, yağmalanan kendisiydi... îğdiş edi- İen dili, unutturulan tarihi, karartı- lan geleceğiydi. Belleği yağmala- nıyordu. Farkında değildi! Ölüm tuzaklan kurulmuştu aylar önce- sinden. Babırınasmabahçelerinin suyu kesilmışti. Dicle kan ağlıyor- du. Mezopotamya ovası suskun, sessizdi... Çöl fareleri sarmıştı her yanı. Yağmanın nöbetindeydi mer- mıler, füze rampaları... Bılmem kaç model uçaklar ölüm kusuyor- du Ninova'ya, Babıl'e, Ur"a. U- ruk'a... Basra direniyordu, Musul ve Kerkük'te yağmanın adil olma- smın hesaplan yapılıyordu. Ham- murabi bir kez daha ölüyordu Me- L-^rtadoğu, yağmalanan belleği karşısında suskun... Mezopotamya suskun, sessiz. Başka ses gerekmiyor onlara, başka söz de. Çünkü onlar, artık sözün bittiği yerde yaşıyorlar. Hammurabi bin kez ölüyor artık. Babil acısı yağmalanan bellekle bir kez daha çöküyor içimize. zopotamya'da... • • • Silahları çılgın, gözü kanlıydı saldırganlann. Ajanslar bir bir ge- çiyordu son haber başlıklarını: "Donald Rumsfeld buyurmuş ki: Yağma özgürlüktür!.." Hayatı yağmalanan halk sokaklara düş- müş, bu bellek talanına kendisı de katıhnıştı. Günler günler öncesin- den pusuya yatmış, savaşın getire- ceği sonuçlan önceden görmüş olan yağma şebekeleri; insanlığın ortak mirası, yeryüzünün belleği olan Bağdat Ulusal Arkeoloji Mü- zesi'ni, Irak Ulusal Kütüphanesi'ni bir anda yağmalamışlardı. Kuşku- suz bu öyle bir anlık olay değildi. Büyük soygunun planlan nice za- mandır dillendiriliyordu. Akıl al- maz bir talan başladı başlayacaktı. Uygar Batı, Ortadoğu'nun her so- kak başına tüneyen yeni lejyoner- lerini küserek selamlıyor, yağma- dan paylanna düşeceklerin hesap- lannı yapıyorlardı. Bilinci dağla- nan, belleği çok çok önceden taru- mar edilen bir halk sokak yağma- sında bir bayram sevinci yaşıyor! h-ak ulusunun aydını, yazan, sanat- çısı nerede? Kendi yurduna, tarihi- ne, diline, belleğine sahıp çıkmak bilincınden bu denli yoksun mu bı- rakıldılar! Yeni bir bölüşümün pe- şindeki 'sözde muhalif'lerin sesi- ni kendi seslerinden yaban gören 'gerçek muhalifler nerede? Bu Işgal yaflmayı getlrdl Savaş, insanı aşağılamadır. Onun yaşama hakkını elinden almadır. Doğayı, tarihi, insanlığın belleğinı yok etmektir. Hiçbir savaş, hiçbır işgal özgürlük getirmez. Neler ge- tirebildiğinin gerçeği bugün orta- dadır: Bu ışgal yağmayı getirdi. Önce insanlığın onurunu ayaklar altına aldı. belleğinı yağmaladı.. Ortadoğu, bu yağmalanan belleği karşısında suskun... Aymaz, ilgi- siz, korkak; hayatm ve çağın öte- sinde yaşarcasına bir bakış. duruş içinde. Mezopotamya suskun, ses- siz. Başka ses gerekmiyor onlara, başka söz de. Çünkü onlar, artık sözün bittiği yerde yaşıyorlar. Hammurabi bin kez ölüyor artık. Babil acısı yağmalanan bellekle bir kez daha çöküyor içimize ••• Ortega'nın "Ölüm ve Diriliş" denemesıni okuyorum o acıyla. IV. yüzyıl Ispanyasf na uzanıyorum. Dıle getirilen Escorıal Manastı- n'nın öyküsünü, El Greco'nun "Ermiş Mauricius" tablosuna yansıyan gerçekliğin anlamını dü- şünüyorum. Ölüm isteğinin bir di- nliş yaratabileceği bilincıyle eş olabileceğini... Yurdunu, dilini, ulusunun belleğini. insanlığın or- tak mirasını savunabilmek de ölüm ve diriliş düşüncesinden geçmez mi? ÖKUMA ÖNERİLERİ 1) Ortega YGasset, Tarihsel Bunalım velnsan, s.37-41 Çev: N. Gül Işık, 1992, Metis Yay. 2) Jan Assmann, Kültürel Bellek, Çev Ayşe Tekin, 200l,Aynntı Yay., 345 s. 3) Russel Jacoby, Belleğini Yitiren Toplum, Çev.: Hakan Atalav, 1998, Ayrıntı Yay., 184s' 4) Horst Klengel, Kral Hammurabi ve Babil Günlüğü, Çev: Nesrin Oral, 2001, Telos Yay., 292 s. 5) Walter J. Ong, Sözlü ve Yazılı Kültür, Çev: Sema Postacıoğlu Banon, 1995, Metis Yay, 230 s. 6) Lev N. Tolstoy, Sayaşa Karşı Yazılar, Çev: Oğuz Özügül. 1994, Pencere Yay, 80s. 7) Jean Bottero/Marie-Joseph Steve, Evvel Zaman İçinde Mezopotamya, Çev: Anita Tatlıer, 2002, Yapı Kredi Yay., 160 s. 8) Yeryüzü Şiiri 1, Yeryüzü Destanları 2/însanoğlunun Beş Bin Yılhk Şiir Serüveni 2, Sait Maden, 1998, Çekirdek Yay. 360+206 s. BELLEK KUTUSU "O ki her şeyigördü, tamtmak isterim onu ülkedejo ki denizleri tamdı, her şeyi bilii/ınceledi hep birden bütün gizleri;/Gılgamış, o herşeyi bilen evrensel bilge/gizJi şeyleri gördü ve aktardt saklı olanı/Tufan 'dan daha eski bir bilgiyi iletti bize;/uzun bir yoldan dönüp, yorgun ve mutlu/görüp geçirdiklerinin öyküsünü bir taşa kazdu" "Gılgamış Destanı", Çev.: Sait Maden ARIŞMA FÎLMLERİÎÇÎN GERİSAYIM Festival jürileri belli olduKültür Servisi - '22. Uluslararası tstanbul Film Festivali' jünleri 22 Nısan Salı günü The Marmara'da duzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Bu yıl 13 filmin katıldığı Uluslararası Yanşma'yı değerlendirecek olan 'Altın Lale Jürisi' yanşma filmlenni bu hafta başından itibaren izlemeye başlıyor. Altı ülkenin sinemasını temsıl eden ve sınemanın değişik alanlannda etkınlik gösteren yedi kişiden oluşan jürinin başkanhğını Irlandah yönetmen Jim Sheridan üstleniyor. Jürinin dığer üyeleri Yunan sinema eleştırmeni Dimitris Haritos, Brezilyalı yönetmen Aluzio Abranches, Tunuslu yapımcı Ahmet Baha Eddine Attia, ünlü yönetmen VVilliam Wyler'ın kızı Amerikalı yapımcı Catherine VVyler, yönetmen Kutluğ Ataman. yönetmen Mahinur Ergun. Başkanhğını yönetmen Tunç Başaran'ın yaptığı beş üyeli 'Ulusal Yanşma Jürisi'nin diğer üyeleri Sezer Sezin, Cahit Berkay, Ercüment Akman ve Sandra Hebron. Beyoğlu Sineması'nda gösterilecek olan yanşma filmlen değerlendirilerek aralanndan 'En lyi Türk Filmi' ile 'En lyi Yönetmen' seçilecek. Seçilen film ve yönetmene 35'er milyar TL para ödülü venlecek. Seçilecek 'En lyi Erkek Oyuncu' ve 'En lyi Kadın Oyuncu' ise onursal nitelikte bırer ödül alacak. Jüri bu dört ana ödülün yanı sıra yönetmenlık ve oyunculuk dışında herhangi bir alanda (senaryo, görüntü, kurgu, müzik vs.) üstün başan göstererek yedinci sanata katkıda bulunan bir kişiye de, onursal nıtehkte bır 'Jüri Özel Ödülü' verebilecek. 'Lluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu FIPRESCI Jürisi'nin başkanı Bulgar eleştirmen Bojidar Manov. Dığer üyelerse şöyle sıralanıyor: Gönül Dönmez Colin, Constantin Terzis, Ikbal -Zalila, Zeynep Tül Akbal. 'Savaş Mesleği' 16. yüzyılda geçen gerçek bir öyküyü aktanyor izleyiciye Ermanno Olmi'nin filmi, ateşli silahların keşfedilmesiyle genç ve başanlı bir şövalyenin yaşadığı düşüşü anlatıyor. Batıtianbir 'Köroğlu' öyküsüKültür Servisi - Festivalde sona yak- laşırken Jacob Berger' in yönettiği 'Ba- banı Sev', Ermanno Olmi imzalı 'Sa- vaş Mesleği' ve John Malkovich'in ilk yönetmenlık denemesi 'Yukarıdaki Dansçf filmleri bugün izlenebilecek nitelikli yapımlann başında yer alıyor. 'Savaş Mesleği'nde Italyan yönet- men Olmi, 16. yüzyılın başında geçen gerçek bir öyküyü, ateşli sılahlann ilk kurbanının ve onun muktedirlerin ent- rikalan ve hıyanetleri arasında yaşadı- ğı acının hikâyesinı, günümüzde sılah- sızlanmayı teşvik eden alegoriye dönüş- türüyor. Soylu savaş sanatının ustası bir şöval- ye olan 28 yaşındaki Giovanni de'Me- dici, V. Charles'ın işgalci Alman para- lı askerleri olan Landsknechten'e kar- şı yürütülen savas sırasında, Papalık or- dusunda yüzbaşıdır. Daha yaşarken bir efsane olmuştur; silah kullanmaktaki büyük deneyimi nedeniyle prensler onu paylaşamamaktadır. Tam talıh yüzüne gülerken ve tüm kadınların gözdesiy- ken ateşli silahlann keşfedilmesiyie genç adamın düşüş süreci başlayacak- tır. Bacaklannın üst kısmına top mermi- si isabet ettikten sonra, De'Medici vü- cudunu içten içe yiyen acı kaynağı kangrenle mertçe savaşır ve son saatle- rinde can çekişirken, bir savaşçı olarak yaşadığı hayatın korkunç gerçeklerini anar... 'Babanı Sev', bir baba-oğulun kar- maşık ilişkisi üzerine bir güzelleme. Genç Paul, ünlü ama uyumsuz bir ya- zar olan babası Leo Shepherd'ı, Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanması üzerine tebrik etmek ısterken azarlanınca çok öfkelenır. Ve babasını, ödülünü almak üzere Stockholm'e gittiği sırada kaçır- maya karar venr. İki erkek, zamanlan- nı birbirlerine tehdit ve yumruk yağdı- rarak geçirirler. Bu arada fark etmeden geçmişle banşma fırsatı da bulurlar. 'Yukandaki Dansçı', polisıye, poli- tik drama ve aşk öyküsü türlerinin ba- şanlı birkanşımı olarak karşımıza çıkı- yor. Adı verilmeyen bir Latin Amerika ülkesinde kötü şeyler olmaktadır. Taş- rada düşük kademelı devlet memurlan öldürülmekte, başkentte ise sokak lam- balanndan üzerlerine sloganlar sıvan- mış ölü köpekler sallanmaktadır. Orta- ya, devrim yapmaya ant içmiş, fanatik taraftarlannın bır tann gıbi tapındığı gö- rünmez 'Ezequiel' dıye bir lider çık- mıştır. Ortalıkta panik havası esmeye başlar. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Barış İçin Çeyiriler (2): Albert Einstein ve Yannis Ritsos YAZKO Çeviri Dergisi nın 8. sayısında, "Ba- nş Için Çeviriler" başlıklı özel bölümün ilk yazısı, Albert Einstein'a aitti. Bilim insanı olmayı tüm insanlığı kapsayan bir sorumluluğun da kaynağı sayan ender düşünürlerden olan Einstein, "Ba- nş Savaşımı Için" başlıklı yazısında savaş ve ba- rış üzerine şunları söylemışti: "Katı ekonomi öğretilerinin ya da gelenekleri- nin kölesi olacak yerde, dünyanın zenginliklerini doğru dağıtabilseydik, herkese yetecek kadar pa- ra, iş ve yiyecek olacaktı şu yeryüzünde. Ama özellikle bir şeye, düşünce ve çabalanmızın ya- pıcı çalışmalardan saptınlıp yeni bir savaşın ha- zıhığı uğruna kötüye kullanılmasına asla izin ver- memeliyiz. Ben de o büyük Amerikalının, Benja- min Franklin 'ın söylediğine katılıyonım. lyi bir sa- vaş ve kötü birbanş, hiçbır zaman olmamıştır. Yalnızca banşçı değil, aynı zamanda bir banş savaşçısıyım. Banş uğruna savaşım venrıek isti- yorum. Insanlar savaşa savaş açmadıklan süre- ce, hiçbir şey savaşlan ortadan kaldıramayacak- tır. Büyük ideallerin savaşımı önce küçük, ama gözü pek bir azınlıkça başlatılır. Banş gibi inan- dığımız bir dava uğruna ölmek, savaş gibi inan- madığımız bir şey uğruna acı çekmekten daha iyi değil midir? Her savaş, insanlığın ilehemesini en- gelleyen o kötülük zincirine bir halka daha ekler. Ama savaşa başkaldıran bir avuç ınsan, savaşa yönelik genel bir protestonun sözcüsû olabilir. Kitlelerasla savaş düşkünü değildin'er, yeterki propagandayla zehihenmiş olmasınlar. Yapma- mız gereken, propagandaya karşı kitlelere bağı- şıklık kazandırmaktır. Yapmamız gereken, çocuk- lanmızı banşçı anlayış doğrultusunda eğitmek, böylece de onlara savaşa karşı olmayı aşılamak- tır. Avnıpa'nınacınasıyanı, uluslannyanlışhedef- ler doğrultusunda eğitilmiş olmasıdır. Okulkitap- lanmız savaşı yûceltir, ama savaşın dehşetini ha- sır altı eder. Çocuklara nefretin öğretısini aşılar. Bana gelince, nefret yerine banşı, savaş yerine de sevgiyi öğretmeyı yeğliyorum. Okul kitaplannın yeni baştan kaleme alınması gerek. Eğitim sistemimizin içeriğini, kökü ta es- kilere uzanan çekişmelerin ve önyargılann ölüm- süzleştirilmesi değil, yeni bir ruh oluşturmalı. Eği- tim sürecimiz daha beşikte başlar Bundan ötü- rü de yeryüzündeki bütün anaların sonjmluluğu, çocuklannı banşı koruma anlayışıyla yetiştirmek- tir. Savaş uğruna hiç direnmeksizin göze aldığımız özven'leri banş uğruna da göze almak zorunda- y/z..." Şimdi de bir şairin, dilimizde Ataol Behra- moğlu'nun konuşturduğu Yannis Ritsos'un ba- nşı nasıl tanımladığına, "Banş" adlı şiirinden bir alıntı yaparak kulak verelim: Banş sıcakyemeklerden tüten kokudurakşamda, yüreğı korkuyla ürpertmediğinde sokaktakı ani fren sesi ve çalınan kapı, arkadaşlar demek olduğunda sadece. Banş, açılan bir pencereden, ne zaman olursa olsun gökyûzünün dolmasıdır içeriye; gökyüzünün tek biryürek olan çanlanyla bayram günlenni ça/an gözlenmizde (...) Bir tas sıcak süttür banş ve uyanan bir çocuğun gözlerinin önüne tutulan kitaptır. Banş budur işte. Kitaplık yapıldığı zaman hapishaneler. (...) Banş, sımsıkı kenetlenmiş elleridir insanlann, sıcacık bir ekmektir o, masası üstünde dünyanın. Banş, birannenin gülümseyişinden başka bir şey değildir... e-posta: ahmetcemal ı superonline.com acem20(« hotmail.com 'Sarı Günler' fümine sansiir • Kültür Servisi - Alman, Kürt ve Türklerden oluşan bır ekibin ortak çalışmasıyla oluşan 35 mm.'lık Kürtçe 'San Günler' adlı sinema filmi, Kültür Bakanhğf nca sansürlenerek gösterimi ve işletimi yasaklandı. Saddam Hüseyin rejiminin Irak Kürdistanı'ndaki küçük bir köyde uyguladığı baskı politikasmı bır çocuğun gözünden anlatan, yer yer mizah ıçeren ve Kürt köyündeki feodal ilişkileri de eleştiren film, Antalya'da 'en iyi görüntü' ve 'en iyi sanat yönermeni' ödüllerini kazanmıştı. 'San Günler', yerli yapımlardan sansür belgesi istenmesi nedeniyle 22. Uluslararası îstanbul Film Festivali'ne katılamadı. tSTKNBUL FİLM FESTİVAÜ'NDE BUGÜN • EMEK SİNEMASI'nda 13.30: 'Rus Hazine Sandığı', 16.00: 'Sihirli Kutu', 19.00: 'SahiP, 21.30: 'Babanı Sev'. (0 212 293 84 39) • ATLAS StNEMASI'nda 10.30: 'Teröristler', 13.30: 'Savaş Mesleği', 16.00: 'Bebekler', 19.00: 'Kötülük Çiçeği', 21.30: 'Yukandaki Dansçı'. (0 212 252 85 76) • SİNEPOP SİNEMASI'nda 10 30: 'Japonya', 13.30: 'Rahip Amaro'nun Günahı', 16.00: 'Öldürmeye Hazır', 19.00: 'Aniden', 21.30: 'Yaşamak Beni Öldürüyor'. (0 212 251 11 76) • BEYOĞLU SİNEMASInda 10.30: 'Büyük Adam Küçük Aşk', 13.30: 'Uzak', 16.00: 'Düttürü Dünya', 19 00: 'O Şimdi Asker', 21.30: 'Domüzlar Uçacak'. (0 212 251 32 40) M REXX SİNEMASI'nda 10.30: 'Batı', 13.30: 'Solino', 16.00: 'Âşık', 19.00: 'Aşka Dair Her Şey', 21.30: 'El Bonaerense'. (0 216 336 01 12)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear