Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 6 MART 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur(Ş cumhuriyet.com.tr 15
ALLEGRO EVtN tLYASOĞLU
Bir yalnız soprano: Suna Korat• Geçen günlerde müzik
dünyası acı bir kayıp daha
verdi. Dünya çapında tanınan
birçok sanatçıyla aynı sahneyi
paylaşan soprano Suna Korat
yaşamını yitirdi.
• Geçen hafta Cem Mansur
yönetimindeki Akbank Oda
Orkestrası'nın solisti Toros
Can'dı. Konserde Can,
Şnitke'ninpiyano
konçertosunu seslendirdi.
Suna Korat' ın ani ve sessiz ölü-
müyle müzik dünyamızda bir sayfa
daha kapandı. îlk kez Paris operasın-
da söyleyen Türk sopranosu! Mario
del Monaco, Tito Gobbi, Renata Te-
baldi gıbi operacılarla bırlikte La
Scala Tıyatrosu'nun Giiney Afrika ve
Amerika turnelerine katılmış. Rigo-
letto'daki başrollen Kanada'da Tito
Gobi ile paylaştığında, aynı Gilda'yı
Barselona "da, Parma operasında can-
landırdığında ınanılmaz övgüler al-
mış; dünyanın çeşıtli sahnelerinde
Gilda kadar Vıoletta'sıyla, Luciasıy-
la dinleyiciyi büyülemiş. BBC'de ya-
yımlanan bir gala temsilinde Yehudi
Menuhin, Margot Fonteyn ve Ru-
dolf Nureyev'le aynı sahneyi paylaş-
mış. Hollanda AVRO televizyonunda
Noel gecesi koro ve orkestra eşliğin-
de söylediği Ave Maria canlı olarak
yayımlanmış ve AVRO tarafından
kayda alınmış.
Kaydı bulunmayan uzunçalar
Macar Filarmoni Orkestrası eş-
liğinde Ino Savini yönetimindeki
Donizetti, Bellini ve Rossini aryala-
n da BASF firmasıncaplak yapılmış.
Ama bu uzunçalar ancak bir - iki ki-
şinın elinde var bugün. Doğal ki bu
yazımı okuyan -özellikle yeni kuşak-
lar- peki nasıl bir sesti, nereden bulu-
ruz onun kayıtlannı, diyecektir. Öyle
ya, bir edebiyatçı öldüğünde yazılan
kalır ardında; ressam öldüğünde tab-
lolan. Müzik yorumcusunun sesi kay-
dedilmemişse o hiç yaşamamış gibı
gıder bu dünyadan. Umanz şımdi el-
dekı bu tek uzunçalara ve TRT'deki
kayıtlanna Bilkent Müzik Fakültesi
sahıp çıkar ve onlan temizletip CD
olarak piyasaya sürer. Tango besteci-
si Kadri Cerrahoğlu'nun kızı olan
Suna Korat, Paris operasında söyleyen ilk Türk sopranosuydu. Toros Can, konçertoyu lirizmle barbarizmin ikilemi arasında yorumladı.
Suna Korat, anne ve babası aynldık-
tan sonra büyük annesi tarafından bü-
yütülmüş. Ankara Konservatuvan'n-
da Ul\i Cemal Erkin'den bir süre pi-
yano eğıtimı almış, elindekı romatiz-
ma sorunuyla pıyanodan vazgeçip şan
derslenne yönelmış. Savaroch, Hi-
dalgo (Maria Callas'ın hocası) ve
Brancucci ıle çalıştıktan sonra Han-
nover'de Thierfelder ıle Alman da-
ğarcığını; Milano'da Tonini ile Ital-
yan dağarcığını gelıştırmış. Anka-
ra'da kendisını dınleyen zamanın ün-
lü emprezaryosu Gorlinski ona dün-
yanın pek çok sahnesini açmış. Tıyat-
rocu Asuman Korad ile evliliği çok
uzun sürmemiş.
Aynldıklannda soyadını 'd' harfi-
ni 't'ye çevirerek korumuş. Yaşamı,
yaldızlı tırmanışlar kadar acıklı çö-
küşlerleörülmüşbirsanatçı! Istanbul
operasındaki solist sanatçılığından
yaş haddıyle emeklı olduktan sonra
Bilkent Müzik Fakültesı'nde hocalık
yaparak yenı kuşak operacılan yetış-
tirmeye koyulmuşru. Cemal Reşit
Rey'in ölümünün ardından (1985)
'Türkiyemiz
5
dergisıne yazdığı 'Bir
Yalnız AdanT başlıklı yazısında san-
ki kendı yalnız dünyasını irdeliyordu:
"...Cemal Bey gibi yalnız insanlar
bu yalnızlığın sebebini bilmem ken-
di engin müsamahalarında bulur-
lar mı? lzanacak bir el daima var-
dı onun için.. fakat bu daima kendi
eliydi. Ona el uzatmak kimsenin
aklına gelmedi. Sırasında bir araba
buiamadı ellinci sanat yılı kutlama-
sına giderken. Ondan çeşitli şekil-
lerde yardım görenler, onu hatırla-
mak zahmetine katlanmadılar...
Hocam Cemal Bey, sırasında fildi-
şi kuleye sığınmasını bildi..." Suna
Korat da kırgınlıklan, pışmanhklan
ve yalnızlığıyla kendı dünyasının fil-
dişi kulesine kapanmış bir sanatçıydı.
Toros Can'ın Şnitke Konçertosu
Yorumcuların yalnız çağdaş mü-
zikte özelleştiklerine pek tanık ol-
mayız. Dağarcıklanna her çağdan
bir şeyler katmaya çalışırlar. Ama
biliriz ki, kimi Rus bestecilerinde
daha uzmanlaşmıştır, kimi Fransız
ekolünü benimsemiştir, vb...
Toros Can, son derece yürekli
bir sanatçı: Kime satarım bunlan
demeden, yorumu son derece zor
olan modern yapıtlan öğrenip du-
ruyor. Onlan CD yapıp, dünyanın
önemli sahnelerinde çaldığı za-
man, iyi sunulan her şeyde olduğu
gibi, alıcısı olduğunu görüyor ve
yenilerini ekliyor. Ligeti ve Hinde-
mith yapıtlarından oluşan yoğun-
çalarlan yirminci yüzyıl söylemi-
ni müzik tarihindeki herhangi bir
çağ gibi gündeme getirdi. Her iki
CD de ödüller kazandı, övgüler
topladı. Şimdilerde Amerika'nın
yaşayan en büyük bestecilerinden
George Crumb'un yapıtlarını
kayda almakta.
Ve bir de baktık ki geçen hafta
Cem Mansur yönetimindeki Ak-
bank Oda Orkestrası eşliğinde,
Şnitke'nin piyano konçertosuyla
Istanbul'un konugu oldu. Doğrusu
savaşın patladığı akşam, o kötüm-
ser ortamdaki bu konser, hâlâ dün-
yanın ışıklı yüzünde umut olduğu-
nun göstergesiydi.
Şnitke (Alfred Schnittke 1934-
1998), yeni çağın en büyük beste-
cilerinden biri. Pek çok söylemi bir
arada eritebilen, karanlığın derinle-
rinde bir romantizm yaratabılen,
20. yüzyılın tüm yenıliklerini aynı
potada eritip, sürekliliği ve bütün-
lüğü koruyabilen yapıtlan var. Bu
konçertonun doruklannda piyano
artık bir vurma çalgı haline dönü-
şüyor. Toros, yapıtı lirizmle barba-
rizmin ikilemi arasında yorumla-
dı. Acaba Toros 'un daha sonraki
yoğunçaları Şnitke'ye mi ayrıla-
cak?..
evini(a boun.edu.tr
www.evinilyasoglu.com
ULUSLARARASISEMPOZYUM
Smırları
aşmak
Kültür Senisi - Istanbul Goethe Ens-
titüsü ile Istanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Ana-
bilim Dalı'nın işbirliğiyle Vezneciler
Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde dü-
zenlenen 'Sınırları Aşmak: Alman-
ya'da ve Almanya Dışında Almanca
Göçmen Edebiyatında Yeni Eğilim-
ler' konulu uluslararası sempozyum bu-
gün başlıyor.
28 Mart'ta sona erecek olan ve yedi-
si Türkiye'den olmak üzere 10 ayn ül-
keden 28 bildirinin sunulacağı sempoz-
yumun ağırlık noktasını Almanya'da ya
da Almanya dışında yaşayan ve Alman-
ca yazan yazarlar oluşturuyor. Alman-
ya'da farkh kültürlerden gelen yabancı
yazarlann ya da Almanya dışında yaşa-
yan Alman kökenli yazarlann özellikle
son otuz yıl içinde Alman dilinde ver-
dikleri ürünler, alışılmış ülke sırurlannı
aşarak kültürlerarası bir nitelik kazan-
mıştı. Aralannda Türkiye kökenli bir-
çok yazann da bulunduğu bu grup 'ya-
bancı', 'yurt', 'ulusal kimlik' gibi kav-
ramlara yeni boyutlar getirerek Alman-
ca edebiyat içinde önemli gelişmelere
de yol açmışlardır.
Toplantıya davet edilen, Almanya'dan
Yüksel Pazarkaya, Zehra Çırak, Di-
lek Zaptçıoğlu, İsviçre'de yaşayan Slo-
vak asıllı yazar Irena Brezna ve Türki-
ye'den Mario Levi yapıtlanndan örnek-
ler okuyacak; sempozyumun son günü
olan 28 Mart Cuma günü saat 16.30'day-
sa 'Gurbette Yazmak' konulu bir pa-
nele katılacaklar (Panelde eşzamanlı çe-
viri yapılacak).
Sempozyum bağlamında Goethe Ens-
titüsü tarafından bugünden başlayarak
11 Nisan'a dek Alman kökenli olmayıp
Almanca yazan yazarlara verilen Adel-
bert von Chamisso ödülü sahiplerini
tanıtacak 'Farklı Kültürler - Ortak Bir
Dil' konulu bir kitap ve belgeler sergisi
de açılacak. Sergi açıhşında Dr. Irm-
gard Ackermann (Münih) bir tanıtım
konuşması yapacak. Daha sonra Zehra
Çırak ve Yüksel Pazarkaya birer oku-
ma (Almanca) gerçekleştirecekler.
(0 212 249 20 09)
Saygun'un 'Yunus Emre' Oratoryosu insanoğlunun doğru yolu mutlaka bulacağını anlatıyor
Sevgiyle ulaşılan büyük başarı
• İzmir Devlet Senfoni
Orkestrası sanatçılannın
desteklediği DESO'nun
dinletisinin solisti keman
sanatçısı Suna Kan'dı.
Rengim Gökmen
yönetimindeki tZDSO,
geçen hafta "Çannakkale
Şehitlerini Anma Haftası
Özel Konseri' başlığı
altında Ahmet Adnan
Saygun'un 'Yunus Emre'
Oratoryosu'nu seslendirdi.
ÖNDER KÜTAHYAU
İZMİR - Değerli bestecımiz
Ahmed Adnan Saygun'un "Yu-
nus Emre" Oratoryosu beni de-
rinden etkiler; içim burkulur, ru-
hum ve bedenim başka bir dünya-
ya gider. Yapıtı geçen hafta İZD-
SO'nun yorumuyla dinlerken de
böyle oldu. Bestecinin Büyük Yu-
nus'tan seçtiği dörtlükler ve dize-
ler tüm insanlığı ilgilendırecek ni-
tehktedır. 12. parçayı başlatan di-
zeyi alalım: Aşk gelicek cümle
eksikler biter.
Çok doğru; yüreğı sevgiyle do-
lu olan kişiyi hiçbır engel durdu-
ramaz. Onun dünyası her yönüy-
le tamamlanmıştır, eksiksizdir;
sürekli çalışır, topluma yararlı gü-
zel işler yapar. Keşke sevgiyi her-
kese aşılayabilseydik...
Etkileyici bir resital
Yaşadığımız son on gün, biz kı-
sa ömürlüler açısından 21 'inci
yüzyılın en kötü dönemı sayılabi-
lır.
Izmir'deki müzikseverler, bu
küçük zaman parçasında aşkın ba-
şan içın ne güzel bir dürtü oldu-
ğunu gördü. lşte beni etkileyen bir
resital:
DEÜ Devlet Konservatuvan
flüt öğrencisi Esen Küçük, öğre-
tim görevlisi, piyanist Elvan
Öğüt eşliğinde verdiğı mezuniyet
resitalinde J. S. Bach'ın, A. Joli-
vet'nın ve C. H. C. Reinecke'nın
yapıtlancı sundu. Yorumu derin-
Suna Kan'ın yorumu olgun, deneyimli ve bilge kişinin derin anlam-
larla yüklü, aynı zamanda yüksek bir beğeni ürünü olan bildirisiydi.
likli, tekniği güvenliydi. Yüreğin-
dekı sevgı eksilmezse, müzikte iyi
bir yere geleceğı kesindir
Sevgiyle ulaşılan bir büyük ba-
şan da DESO'nun dinletısiydi.
Devlet Sanatçısı Rengim Gök-
men'in yönertiği orkestra, İZD-
SO sanatçılanncadesteklenmişti.
Solocu, Devlet Sanatçısı Suna
Kan'dı ve W. A. Mozart'ın K. V
219 No. 5 La Majör konçertosu-
nu çaldı. Sunduğu yorum, olgun,
deneyimli ve bilge kişinin derin
anlamlarla yüklü. aynı zamanda
yüksek bir beğeni ürünü olan bil-
dirisiydi.
Dinlemeye doyamadım. Or-
kestra, yıne Mozart'ın K. V Re
Majör Divertimento'su ile K.V
201 No. 29 La Majör senfonısıni
çalarak salonu coşturdu. Pekı
"Yunus Emre" nasıl seslendiril-
dı?
IZDSO'nun kendi bünyesinde
oluşrurduğu çoksesli koro ile bir-
likte ve Rengim Gökmen yöneti-
minde verdiği dinleti, "Çanak-
kale Şehitlerini Anma Haftası
Özel Konseri" başhğını taşıyor-
du. Solocular: Soprano Bengi İs-
pir Özdülger, mezzo soprano
Şebnem Algın, tenor Pekin Kır-
gız ve bas Tuncay Kurtoğlu'ydu.
Koro şefi ıse Caner Ruhsel-
mandı
Yazık ki henüz kadrolan bile
verilmemiş olan genç koro, yapı-
tı ses temizliği sağlam olan zen-
gin bir tınıyla söyledi; sözler de
rahatlıkla anlaşılıyordu.
Ruhsehnan'ın yorumu ustaca
Caner Ruhselman'ı kutlanm.
Saygun'un müziğini iyi tanıyan
orkestramız oratoryoyu ustaca
çaldı. Dördüncü parçada ("Sen
bunda garip mi geldin") Selma
Özörten'in flüt solosu, sanatçı-
nın kanyerinde önemli bir doruk
noktası sayılabilirdi. Rengim
Gökmen, metnin ötesindeki an-
lam derinliğini vıırma çalgılann
ilginç katkısıyla ve etkili gürlük-
lerle vurguladı ve yapıtın senfo-
nik yönünü ortaya koydu.
Ne var ki geride bulunmalan ve
akustiğin kötü oluşu yüzünden so-
locular, böyle yerlerde rahatlıkla
işitilemedi; ancak sanatçılann
partilerini güzel söylediğini, be-
nim açımdan bas Tuncay Kurtoğ-
lu'nun özellikle dikkati çektiğini
belirtmeliyim.
"Yunus Emre"yi, bombardı-
man altındaki insanlan ve geçmiş-
te topraklanmızı kanlanyla sula-
mış olan şehitlen düşünerek din-
lerken, içinde bulunduğumuz duy-
gu ortamını sözcüklerle anlatmam
olanaksızdır. Sadece salonu dol-
duran müzıkseverlenn. önce tam
bir sessizlikle, daha sonra dakika-
lar süren alkışlarla ortaya koyduk-
lan coşkudan söz edebilirim.
Saygun'un eşsiz müziği. insa-
noğlunun doğru yolu mutlaka bu-
lacağını söylüyor. Unutmamak
içın bir kez daha yineleyelim,
"Aşk gelicek cümle eksikler bi-
ter." »
GUZELİN ARDINDA
BERTAN ONARAN
Meryl Streep
Sinemasever olup da Meryl Streep'i tanımamak,
dahası, vurgun olmamak elde mi? Doğa vergisi gü-
zelliğine, duyarlılığına bir de sıkı bir egitimi ekleme
talihine ermiş bu sıra dışı varlık, daha ilk filminde,
Julia'da, dört büyük oyuncunun arasında, hem gü-
zelliğiyle, hem ancak şöyle bir gösterilen duyarlılı-
ğıyla gözümüze çarpmıştı.
Sonra, Geyik ^vc/s/'nda, Fransız Teğmenin Ka-
d/n/'nda, Sophie'nin Seç/m/'nde, daha başka bir di-
zi güzel yapıtta bizi hiç düşkınklığına uğratmadı; ter-
sine, sevınçten havalara uçurdu yeteneğiyle.
Şimdi adını unuttuğum bir Avustralya filminde,
oralı bir orta sınıf aile kadınını öyle inanılmaz oynu-
yordu ki, eli yüzü, davranışları, o kadar iyi bilme-
sem de, Avustralya ağzı ingilizcesıyle gerçek bir
mutluluk kaynağıydı.
Kırk yıllık Italyan vvesterni kahramanı Clint East-
wood'un hem yönetip hem birlikte oynadığı film-
de de öyle.
Günümüz sinemasının ağzımıza sürdüğü biber-
ler yüzünden, onun karşı konmaz çekimine karşın,
ürke ürke gittik sanat yoldaşım Nilgün'le Tersyüz'e.
Gitmez olaydık.
Nicolas Cage denen Amerikan tohumunun tek
bir kopyasına dayanamazken, yönetmeyen, iki ör-
nek çıkarmasın mı karşımıza!
Gerçek bir beyin-ağız sürgününün ardından,
Meryl de düzeysizliğe ayak uydurdu, film rezillik-
ler içinde sona erdi.
Buna karşılık, Vırginia Woolf'un yaşamından,
yapıtlarından esınlenerek yazılıp çekılmiş Saatlar
sanat adını verdiğimiz şeye eksiksiz yakışan bir ya-
pıttı.
Michael Cunningham'ın filme bakınca Pulitzer
ödülü'nü bileğinin hakkıyla kazandığı anlaşılan ro-
manından yola çıkılarak tasarianmış çekimöykü-
süne dayanıyor - ne yazık ki bu işi başaran insan
kardeşimin adını belleyemedim, ama bu filme na-
sılsa bir daha gider, öğrenırim.
Virginia VVoolf'un Mrs. Dalloway'\ yazdığı günler-
de başlayıp, evlerinin yakınlarındakı akarsuda ca-
nına kıymasıyla sona erecek zaman kesıtınde, üç
ayrı evde, üç kadının yaşadıkları saatları anlatıyor
filmi.
Üç ev, üç mutsuz kadın, üç ayrı dönem; yüzyılın
başlan, ortası, 2001.
Bu üç ayrı dönemdeki kadınları canlandırmak
üzere seçilen oyuncuların bedensel, düşünsel, duy-
gusal sıra dışılıklan; zaten filmdeki rol dağılımı ku-
sursuz: Hizmetçilerden çocuklara, erkeklere dek
herkes yerli yerinde, son derece çağnşımlı; herkes
işınde insanı sanatın antıcılığıyla havalara uçurta-
cak kadar başarılı.
Ikinci kadının yüzüstü bırakılmış, duyarlı -sonra-
dan yazar, ozan olacak- oğlunu canlandıran Ed
Harris soluk kesici; Virginia'nın kocasını oynayan,
adını yazmaya fırsat bulamadığım sıra dışı insan da
öyle.
Yönetmen Stephen Daldry işini, olması gerek-
tiği gibi biliyor: Bu filme yatırılan paraları, emekleri
boşa harcamamış fersyüz'deki gibı.
Meryl'le Harris'i, Vırginia'yla kocasını, Laura
Brown'la kocasını, oğlunu, belki kanser tanısı ko-
nup bir daha hastaneden çıkamayacak çarpıcı ka-
dın komşusunu izlemek yeryüzünde tadılabilecek
hazların en incelerıydi.
Hoyrat yetiştirilmiş, hoyrat bırakılmış, dolayısıy-
la kadınlannkine denk bir yalnızlık içinde yaşayan
erkeklerden -onlan bu hale ne yazık ki işte o yara-
lı bereli, sevgısiz, mutsuz kadınlar, anneler getirdi,
getiriyor- umut kesen kadınların birbırlerine yöne-
lişleri, tensel hazzı da, sevgiyi de birbirlerinde ara-
yışlarını Cunningharn da, Daldry de, başka bir de-
yişle iki erkek, kusursuz sezip yansıtmışlar.
Kendinize şölen vermek üzere, umarım gösterim-
den kalkmadan bu acı, onurlu şiiri görüp tadar-
sınız.
BUGUN
• KADIKÖY HALK EĞİTİM
MERKEZİ nde 20 30da Borusan Filarmoni
Orkestrası konseri. Şef: Gürer Aykal. Solist:
Özgür Aydın (piyano). (0 212 292 06 55)
• BOĞAZİÇİ İMVERSİTESİ ALBERT
LONG HALL KÜLTÜR MERKEZİ'nde
19.30'da İstanbul Oda Orkestrası ve Mersin
Oda Orkestrası konseri. Şef: Ender Sakpınar.
Solist: Bekir Küçükay (gitar).
(0 212 287 02 32)
• ALEGRIA'da 22.30'da Buzukı Orhan
Osman ve topluluğu De\T-i Âlem'in konseri.
(0 212 245 13 06)
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
^—=
-
. -
= ^
r
Ç
m