22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 MART 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EYET/HAYIR OKTAY AKBAL ABD'yi İyi Tanımak! "Evet, Amerika'da hertüriü düşünce, fikiraçık- lama özgüriüğü vardır. Ama bir tek şeyi asla ya- pamazstnız, yapmanıza izin vermezler. O da Ame- rika'yı değiştirmektir." Değişim, kaçınılmaz birşeydir. Toplumda, birey de hep aynı çizgide kalamaz. Insanoğlunun ama- cı daha iyiye, daha güzele, daha doğruya gitmek- tır. Ama engeller dikilir önüne, yapamazsın, ede- mezsin, degişemezsin! Felsefeler, bilimler, sanat- lar, ne denli çaba harcasa da bir bakarsınız, ha yüz- yıl öncesi ha daha gerilerin gerici saplantısı!.. Şu günlerde "New York Çeteleri" adlı bir film oy- nuyor. 1846'dan 1864'e uzanan birzaman döne- minde Amerika'dan kesitler... Protestanlık, Kato- liklik, Yahudilik çekişmeleri... Göçmen toplulukla- nnın Amerika'ya akını... önce kıtanın gerçek sa- hipleri, Kızılderililerin kökünün kazınması... Sonra Avrupa'dan kopup gelen Alman, Italyan, Irlanda, Isveç vb. halkların birbirleriyle yaşam kavgaları!,. En acı, en acımasız, en kaba, en kanlı olaylarla bü- yüyen, yetişen, sözde uygarlaşan, teknolojide ön yeri alan bir ülke, bir karmaşık halk... Ama hep ay- nı kalan bir anlayış; değişmemek, insan olamamak, kendini dünyaya yön veren bir üstün soy saymak!.. Yazımın başındaki alıntıyı dostum Dr. Coşkun Öz- demir'ın "Üniversiteden Toplumsal Sorunlara Ba- /c/ş"ndan (Cumhuriyet Yayını) aldım. Biryazısında ilk Amerika'ya gidişini anlatıyor... Hep böyle olur. Ben de, 1960'ta Amerika'ya gittiğimde benzer şaş- kınlığa uğramıştım. İlk görünüşte gerçek birözgür- lük ülkesi gibi gelmişti. Her şey yazılır, söylenir, tar- tışılır. Ama bir tek şey var değişmeyen, o da Ame- rika'yı, Amerıkalıyı değiştirmek. Yani, onu gerçek bir 'insan' yapmak, uygar olmanın ne demek ol- duğunu bilen, duyan insanlann ülkesi yapmak, yapmaya kalkışmak... Dr. Özdemir'e böyle demişler... Bana da bir Ame- rikalı gazeteci "Sizigezdirip gösterdikleri güzellik- lere kanmayın. Biraz New York'un kenar semtle- rini dolaşın. Gerçekleri görürsünüz." dememiş miydi? Bir ülke, bir halk, ki dört yıl birbiriyle boğuştu. Un- coln'ın köleliği kaldırma uğraşına karşı zengin top- rak sahiplerinin direnişi tarihin en kanlı bir iç sava- şına yol açmamış mıydı? Kendi halkına bu denlı acımasız bir toplum, elbet başkalanna hiç mi hiç acımayacaktı! Arka bahçe, ön bahçe saydığı tüm dünya, ABD'nin malıydı sankü. Yeni değil, Th'eodor Roosevelt'ın 'Kocaman Sopa' politikasını anım- sayalım. Kim başkaldınrsa kafasına sopayı yiye- cekti. Ispanyollar, Kübalılar, Filipinliler, tüm Güney Amerika halklan.. O gün bugün gizli açık koşullar- da ABD egemenliği sürüp geldi. Şili'ler, Vietnam'lar, Irak'lar... Kim kalkıp Amerika'yı değiştirmek istedi ise, Amerikan uygarlığını vahşi kapitalizm yandaşları- nın elinden birazcık kurtarmaya kalkışmışsa, ezil- miştir. Coşkun özdemir'e işte bu gerçeğı anlatmış- lar, ilk umutlu iyimser günlerin ardından demişler ki "Böyle bir girişimde bulunursanız, buna gücü- nüzün yeteceği ortaya çıkarsa tıpkı Kennedy gi- bi alnınızın ortasına kurşunu yersiniz." Amaç, ne kendini, ne de dünyayı düzeltmek! Amaç, Amerika'yı dünyanın tek efendisi, tek gücü yapmak. Eskiden de böyleydi, şimdi de... 'Tekku- tupludünya', 'Küreselleşme'masallan biruyutma- caydı; kandınlan kimi gafillersonunda uyandılarmı? Yoksa paranın gücü dümdüz etti mi hayır insan- lık, uygarlık bu değildir' diye karşı çıkanları? Şimdi en haksız, en acımasız, en gereksiz bir sa- vaş varyanı başınızda, hatta içimizde... Saçma bir savaş!.. Ne demişti Camus, Veoa'sında "Saçma, ama o saçma saydığınız şey, kalkıp insanlan öl- dürüyorsa..." 24 MartP.tesi20.30 MUAMMER KARACA rİYATROSU Gise Tel: 0212 25189 89 Bilji T»l: 0212.291 51 96-97 | Orgeneral Faik Türün... Tümgeneralliğinde Faik Türün'ün bir tarikata girdiğini, Erenköy'de bir şeyhin huzuruna dizleri üzerinde yüriiyerek çıktığını duyduğumda şaşkına döndüm. Fakat 12 Mart döneminde İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı sırasında bölgesinde, baskı ve işkence yapıldığı konusunda duyulanlar, tarihin ibresini hoplatacak boyutlarda etki yarattı. SuphiKARAMAN 1 7 Şubat 2003 tarihı Orge- neral Eşref Bidis'in ölü- münün 10. yıldönümü ıdi. A>iıı gün Orgeneral Faik Türün'ün de tstanbuFda cenazesı kaldınlıyordu. Haberien ertesı günkü gazetelerde verildi. 18 Şubat tanhli bir gazetede iki ha- beryan yana düşmüştü. Manşetler birinde: *tP, Orgeneral Bftfc'iUnut- madT. diğennde; *Ordu,Türün'e SahipÇıktT ıdı. Orgenerallik banş zamanında Si- lahlı Kuvvetler'de en büyük rütbe- dir. Bu onura erişebilenler kuşku yoktur ki, geçmişlerinde önemlı hizmetlere ve başanlara imza atmış- lardır. Elbette saygı ıle anılırlar. Askerlik mesleğinde, özverili bir ya- şam ortamında, çelikleşmiş karak- terlerle geçirilen hizmet yıllan, en üst rütbelere gelmiş olanlan bile genelde kamuoyunda tanmnuşkim- seler durumuna getiremez. Ama önemli bır olaya adı kanşanlar, top- lumsal bir sürece bulaşanlar ka- muoyunda az ya da çok iz bırakır- lar. Orgeneral rütbesinde kuşkulu biçımde uçağı düşürülerek şehit olmak görülmüş. duyulmuş şey de- ğildir. Bu yüzden EşrefBitiis unu- tulmayacakhepanılacakur. 1970'li yıllarda 1. Ordu Komutanı ve 12 Mart döneminın istanbul Sıkıyöne- tim Komutanı Faik Türün de, yö- netimi altında işlenmiş bunca işken- celer yüzünden, unutulmayacak, hep anılacaktır. 1. Kore Tugayı Harekât Şubesi Müdürü Kur. Bnb. Faik Türiin'ü Kore'den dönüşünde, 1951 yılıyaz aylannda, ilk kez, Genelkurmay Başkanhğı brifıng salonunda tanı- dım. 1950 yılı Kasım ayı sonlann- da yapılan ve ağır kayıplan nede- niyle ülkemizde büyük yanlalan olan Kunuri muharebesinin (Birli- ğimizin Kore toprakJannda ilk mu- harebesi) bilinmeyen yönleri, iç- yüzü Genelkurmay Karargâhı'nın Askeri Şûra salonunda sadece ge- neral rütbesinde olanlara anlatılı- yordu. Toplanü gizli idi. Biz genç üç kurmay yüzbaşı (Sadi Koçaş, Ahmet Ziya Önde, Suphi Kara- man) paravanlann arkasında sak- lanarak salonda kalmış ve toplan- tı başladığında arka sıralardaki kol- tuklara yerleşmiştik. Harita ve plan- lar üzerinde ikı saat kadar süren anlatımlarla Kunuri muharebesi- nin bütün aynntılan sergilendi. Amerikalı yüksek komutanlığın stratejik hatası Türk Tugayı'nı, dar bir boğazda, karşıt güçlerin ani bas- kınına maruz bırakmış ve perişan etmişti. Teşkilatı bozularak, emır ve komutası kaybedilen bırlığımiz dar- madağınık bır halde geri çekiliyor- du. Tam bır bozgun vardı. Yaşlı Tu- gay Komutanı bir yolun şivinde hüngür hüngür aglamaktadır. Yü- rekli bır Kur. Bınbaşı ve bırkaç yüz- başı silahlannı çekerek ve şiddet kul- lanarak kaçanlan durduruyor, ye- niden örgütleyerek yere yatınyor- lar. Toplannı kaybetmiş ve yaya piyade muharebesine girmiş, bir- lik bütünlüğunü henüz koruyan 1.5 topçu bataryasının, himayesinde dağılan tugayın toparlanabilen bö- lümleri örgütlenerek direnışe geçı- liyor. Durum kurtanlıyor, zaman ka- zanılıyor, daha büyük bır felaket ön- leniyor. Silahını çeken subaylann en büyük rütbeli olanı Kur. Bnb. Fa- ik Türün'dür. Bırliğimızin düştüğu durum tam bir bozgundur. Ölü, yaralı ve kayıp olarak zayiat 1000 kişiyi aşkındır. Fakat toparlamş ve direniş bir des- tandır. Bu sayede Amerikan 5. Or- dusu daha büyük bir felaketten kur- tulmuştur. Olayı hemen ve daha sonraki yıllarda bu muharebeye ka- tılmış subaylardan doğrulattım. (BunlarP Yzb. MemduhBudakve Ziver, Topçu Yzb.'lar Orhan Ate- şeri, Halil Kavakbpmar, Sükyman Polatve öbürleri). Buüktanryışun- dan sonra Kur. Bnb. FaikTürün be- nim için bir kahramandL Ciddi.va- kur. soğukkank özdyaşanunda dü- riist bir asker. Tarihsel portreler içinde, hiç gülmeyen, asık suraüı sanki bir NlogoL bir Tatar, bir Ma- kedon. Onu bu hayal içinde 27 Ma- VB'DIbutarafinda kurma\ aft»a\ otj- rak bulduk. İki ay sonra yapılan büyük ordu rütbe reformundâ, tıp- kı Faruk Gürler'e \'aptigımız gibi onun daetrafinı boşaltük,önünü aç- ük. 1961 Anayasası'nın özgürlükçü ortamında yıllargeçerken biryan- da demokratik yaşamı genişletme- ye çalışanlar, bir yanda bunu komü- nizme kayış sayanlar, bir başka yönde de Kemalizme karşıirtica'yı azdıranlar giderek bunalımı arrar- dılar. Köprülerin altından çok su- lar akıyordu. Herkes uyanabildiği ölçüde yerini alıyordu. Tümgeneralliğinde Faik Tü- rün'ün bir tarikata girdiğini, Eren- köy'de bır şeyhin huzuruna dizle- ri üzennde yüriiyerek çıktığıru duy- duğumda şaşkına döndüm. Fakat 12 Mart döneminde Istanbul Sıkıyö- netim Komutanlığı sırasında böl- gesinde, baskı ve işkence yapıldı- ğı konusunda duyulanlar, tarihin ibresini hoplatacak boyutlarda et- kj yarattı. Tabutu başında yapılan töreni televizyonlardan izleyenler görüyorlardı ki, 30 yıl sonra bile si- lah arkadaşlan, generaller, aile ya- kınlan kadın-erkek herkes onun iş- kenceci olmadığını hırsla, telaşla sa- vunuyordu. Elbette Org. Faik Tü- rün hiç kimseye şahsen işkence yapmamıştır. Yapılması için emir vermemiştir. Fakat emrindeki ve yönetimindeki görevliler işkence- yi, hakareti yağdırmışlardır. Binler- ce aydına. bu arada llhan Sdçuk, seçkin general Ceffl Gürkan, Kur. Yb. TalatTurhan, eski Milli Bırlık Komitesi üyesi Numan Esinve da- ha nicelerine yapılan işkenceler, Ziverbey Köşkü'ne ilişkin yüzler- ce öykü İstanbul Sıkıyönetim böl- gesindeki yönetimi ağır biçimde lekelemiştir. Bütün şehir halkı için sokağa çıkma yasağı konularak, Fırtına- 1, Fırtına-2 adı altında askeri bir- liklere yaptınlan ev aramalannda korkudan bayılanlann, çocuk dü- şüren hamile kadınlann feryatlan, durumu daha da ağırlaştırmıştır. Mütareke yıllannın tstanbulu'nda, düşman işgali altında iken bile bu tür facialar işlenmediği söylenmiş- tir. Elbette tarihin ibresı titreyecek- tir. Bir Orgeneral için bunu bilme- mek, görmemek olur mu? Gizli örgütlerdekı yüzlerce iş- kencecibaşı Faik Türün'ün sorum- luluk bölgesinde, gözleri bağlı sa- nıklannyanındabirbirlerine: "Bin- başım, Alba>ım, Komutanım" di- ye seslenerek orduya karşı aydın- lann nefretini kamçıladılar. Psiko- lojik savaşın yüriitücülüğünü yap- tılar. Yüz otuz yıllık devrim tarihi- mizin asker - aydın ittifakını par- çaladılar. Sunuian bilgiler: Lüleburgaz'da- Id Tümen Komutanı 'nın koluna gi- rerek ve kulagına fisıldayarak; "Ba- şunızdakilerin hepsi kızıi, Faruk Gürierkızıi, Muhsin Baturkızıl'' di- yen Kolordu Komutanı Korg. AJi Fethi Esenerhangi üstünden bu bil- gilen edınıyordu. Geçmişte kafa- lannı aydınlatinak için çabaharca- mayan yöneticiler hep lcaosun için- de kaldılar, onu derinleştirdiler. Ge- ricilerin, şeriatçıların, çıkarcılann emellenne hizmet ettiler. Ülkeyi bugünkü konumuna getirdiler. Da- ha sonraki yıllarda bu yöneticile- rin ikiyüzlü olanlan, muhbirleri ve de işkencecibaşılan sağ partiler saflannda çanak yalayıcı oldular. Evet nerede kalmıştık? Ölümünün onuncu yıldönümünde Orgeneral Eşref Bitlis'in mezarı başındaki konuşmacı ne diyordu. "Orgeneral EşrefBitiis karargâhında ve bölge- sinde CIA ajanı ve kontrgeriDa ba- nndırmnordu- Gıda yardnnı adı altında PKK'ye silah taşryan kam- yonlan engellhonhi- Bindiği uçak- İar tadz edür>ordu_" Gözlerimizi Dört Açmamız Gerek... Prof.Dr.SinaAKŞİN A tatürkçüler son aylarda ve özellikle son günlerde ra- hatsızdırlar. Çünkü ikti- dardaki AKP, şeriatçı Fazilet'ten çıkmış bir partidir. AKP'nin ön- derleri kısa bir zaman önce Erba- kan'ın sağ kollarıydı. Şeriatçı AKP Erbakan'ın başaramadığını başar- mış ve tek başına iktidar olmuştur. Şenatçı olduğuna inanmayanlar, dış kaynaklann yetkesine merak- lıysalar, bu tanıyı başka ülkelerin gazete ve deıgilerinde bulabilirler. "Türkiyeîranobnaz" diyenlerdog- matik bir tutum içindedirler. Doğ- rusu şudur: "Birtakım koşuDaryan yana gelirse Türkiye tran olabiİiıf Türkıye'de şeriatçı hareketin Al- manya ve İtalya'daki Hıristiyan- Demokraüargibi "Müslüman-de- mokrat". yani çağcıl bir hareket olması zordur, çünkü bizim orta- çağımız (şeyhlik-ağalık düzeni) dipdiri, yaşıyor. Oysa Avrupa'nın ortaçağı çok eskilerde kaldı. Örne- ğin, 1700'den sonra cadı yakmadı- lar. Bizim ortaçağcılanmız ise da- ha 1993'te 37 kişiyi yaknlar, bugün de seçim kazamyorlar. Tabii şeri- ab bir anda getirebileceklerine göz- leri kesmiyor. Ama çok kurnaz ol- duklan için her çatlağı, her olana- ğı da değerlendirerek işi adım adım oraya götürmek istiyorlar. Bir de başımızda şu Irak derdi var. Bu konuda aşağıdaki noktala- ra dikkat çekmek istiyorum: 1) Geçende tezkere'nin reddi do- layısıyla Türkiye'run ABD saldı- nsına katılmasına olumsuz bakan- larTBMM'ye birçok övgüler yağ- dırdılar. Annç, Atatürk ve Milli Mücadele'den söz etti. Bana bun- lar biraz hüsnükuruntu gibi gelı- yor. AtatürkçüJüğün olumsuz oy vermeyi gerektirdiğine en ufak bir kuşku yok. Fakat korkanmki olum- suz oy veren AKP'liler herhangi bir Atatürkçü güdü'yle hareket etme- diler. Belki tarikat şeyhlerinin yö- nergelerine uydular, belki de Irak halkıyla tslami dayanışmanın ge- reğıni yerine getirdiler. Ote yan- dan, CHP'nin günahına girmek pa- hasına da olsa şu soru kafama ta- kıhyor: CHP, AKP'nin yerinde ol- saydı, acaba olumsuz oy verir miy- di? 2) Deniyor ki, ABD'nin Irak'a saldırmak için kuzey cephesine ge- reksinimi var. Sanmıyorum, Irak, içinden Dicle ve Fırat'ın aktığı ko- ca bir çöldür. Bitki örtüsü olmadı- ğı için çölde ABD'nin mutlak bir hava egemenliği vardır. Zaten esas saldın güneyden, yani çölden ır- maklann aktığı bölgeye doğru ya- pılmaktadır. Bu saldınyı ABD is- terse iki koldan, isterse on koldan yürütebilir. Kuzeydeki petro! böl- gesini hemen güven altına almak işi de hava indirme birlikleriyle pe- kâlâ sağlanabihr. Bu durumda, ku- zey cephesi ısran salt Türkiye'yi de işgal etmek için bir bahane olma- sın? 3) Kuzey Irak'ta bir Kürt devle- ti kurulursa Türkiye'deki Kürtlerba- kımından kötü örnek olurmuş. On- lan aynlıkçılığa özendirirmiş. Bu Basın Enstitüsü Derneği Gazetecilik Sertifika Programı TURK MEDYASI DAHA İYİ GAZETECİLERE İHTIYACI VAR Program: Yer: Boğaziçi Üniversitesi Kampüsü Torih: Ders ve Senıinerlerden bazıları: Türkiye'yi daha açık bir toplum haline getirecek ve Türkiye'de ifade özgürlüğünü arhracak etken medyadır. Türk medyasının lcalitesini arhrmak, etik ve profesyonel bakış açısını geliştirmek için şimdi medyanın daha iyi gazetecilere ihtiyacı var. Kariyerinde daha hızlı ilerlemek ve gazetecilik alanında kendini gelişrirmek isteyen tüm genc gazetecılen 'Basın Enstitüsü Derneği Gazetecilik Sertifika Programı'na çağırıyoruz. Türk ve dünya basın tarihinin en önemli gazetecileri ve akademisyenlerinin eğifmen olarak katılacağı Basın Enstitüsü Derneği Gazetecilik Sertifika Programı', ülkemizdeki medyanın geleceğine hizmet edecek geniş kapsamlı bir gazetecilik eğitim programıdır. Son başvuru tarıhı : 24 Mart 2003 Başvurularınız için : basvuru@tbed org (0212)224 95 13-15 &i*ttt\i%£ r r»r^ * Uluslorarosı Basın EnstiKhü tecilik Sertifika Programı Için kahlımcılar hiçbır ucrel bdemeyecektir da bence yanlış. Siirt, Mardin, Ur- fa, Hatay'da Arap kökenli pek çok yurttaşımız var. Suriye ve hak Arap devletlerinin varlığı bu yurttaşlan- mızı herhangi bir olumsuzhığa iti- yor mu? 4) Varsayalım ki Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması çıkar- lanmıza aykın olsun. Bu uğurda oradaki Kürtlerle sonu belirsiz bir silahlı çatışmaya girmeye değer mi? Ve/ya da bunun için Türki- ye'yi ABD'nin askeri işgali altına aldırmanın bir mantığı olabilir mi? Varsayalım ki bir eviniz var, birisi başkasına ait olan yanınızdaki ar- saya bir gecekondu yapmaya çalı- şıyor. Siz bunu önlemek için ma- hallenin kabadayısına ba^oıruyor- sunuz. O da buna karşılık kendisi için oturma odanızda bir koltuk, yemek masanızda bir sandarye ay- nlmasım ve belirli günlerde gelip banyonuzda duş yapmak hakkı is- tiyor. Kabul eder misiniz? Üstelik o kabadayının gecekondunun ya- pılması için o adama her türlü yar- dımı yaptığım bildiğiniz halde? 5) ABD'nin Almanya ya da îspanya'da asker ve üs bulundurmasıyla Türkiye'de buhmdurması farklıdır. Çün- kü ABD'nin onlann ülke bütünlüğüne yönelik her- hangi bir kötü niyeti yok- tur. Fakat genel olarak Ba- tılılann Türkiye ile ilgili bir tasarımlan var. Onlar, te- melde Anadolu ve Rume- li'yi eski Yunan ve Roma, Hıristiyan topraklan olarak görüyorlar. Sevr'e kadaruy- gulamaya sokulmuş olan bu tasanm, Lozan'da bir yana itilmiştir. Ama biz Atatürk devrimini rafa kaldırdıkça, şeyhlik ve ağalık düzenin- de ısrar ettikçe, borca batuk- ça onlann kafasındaki o es- ki tasanm kımıldamaya baş- lıyor. Onun için bir ABD iş- gali asla kabul edilemez. Er- zurum Kongresi'nin Veciz sözleriyle "Hertürlü işgalve müdahale Rumluk ve Er- meniük teşkili gayesine" yö- nelik sayılmalıdır (md. 3). Kürtçülük ise Rumluk ve Ermeniliğe geçmek için bir araçtır. Son gelişmeler gösteri- yor ki Atatürkçüler uyanık, büinçli ve örgütlü olmak zo- rundadırlar. Gittikçe güç- lenmekte olan Atatürk- çülüğü hiçbir kişi ya da kuruluşa emanet edip uy- kuya çekilemeyiz. « PENCERE İlkellere İlle de Düşman Gerek... Yüce Allah hiç kuşkusuz kutsal coğrafyada ya- şanan pis savaşı yukardan seyrediyor... Biz televizyondan izliyoruz... Tann'nın TV ihtiyacı yok!.. Savaşanlardan biri Müslüman.. öteki Hıristiyan.. Tann hangisine yakın?.. • Amerika bir federal devlettir; en üstte Başkan Bush bulunuyor. Federe devletler iç yönetimlerinde serbesttirler; ama temelde Başkan Bush'a bağlıdıriar. Bush şimdi bu modeli Asya'nın Ortadoğu'sun- daki Müslüman petrol coğrafyasına taşımak isti- yor... Lamı cimi yok.. Çağdaş uygarlık öyle bir aşamaya geldi ki, Kü- reselleşme denen süreçte, kapitalizmin doruktaki patronajı tüm dünyaya el koyacak güce erişti... Petrol coğrafyasındaki Müslüman devletlerin ba- şında kim varsa eyalet valisine benzeyecek... Halkı yönetecek; ama, yulan Bush'un elinde ola- cak... • Zavaliı Müslümanlar.. Tanrı'ya sığınıyortar. Ancak Tann cehennemin ateşini Bush'a kirala- mış; füzelerle Irak'a yağdınyor... Biz de bu kavgaya uzak dunmaya çahştığımız için ilerde Türkiye'nin ne olacağı belli değılmiş.'.. Riva- yete bakılırsa Bush bize çok kızmış, canımıza oku- yacakmış... Peki, ne/eryapacakmış?.. Neler de neler?.. Maydanozlu köfteler.. Şu günlerde, aklı başında bir kişi, bizim televiz- yonlarda konuşulanlan dinlese oynatır, uzman mı uzman yorumcuların söylediklerine bakarsanız, Türkiye Cumhuriyeti'nin sonu geldi; hem ölümü- müz kimin elinden olacak?.. Amerika'nın elinden... Hani Amerika dosttu?.. • Ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra, Amerika, Tür- kiye'de öyle bir Rusya ve komünizm düşmanlığı kö- rükledi ki, herkesin aklı başından gitti... Başımızdan eksik olmasın, devletimiz bu hava- ya kendini gözeneklerine dek kaptırdı; her yerde komünist aramaya başladık; bugün anlatmak çok zordur o günkü havayı... Komünizmin Türkiye'de iktidarlaşması için bin- de bir bile olasılık yoktu... Ancak aklımızı peynir ekmekle yedik, Ameri- ka'nın propagandasına kapıldık, korkuya ürküye sar- dık, doğru dürüst düşünmekten yoksunlaştık, ökü- zün altında buzağı aradık, kendi kendimizle düş- manlaşıp kahrolduk, tüm gücümüzü kuvvetimizi ko- münizmle savaşıma verdik... Bize bir düşman lazımdı.. O düşman şimdi yok!.. • Ancak bize bir düşman lazım... Amerika gözlerimizi şaşılaştırıp körleştirmek, mantığımızı yiyip bitirmek, aklımızı buharlaştırıp uçurmak, sonra da bizi istediği gibi çekip çevirip teslim almak için ne yapacağını iyi biliyor... Bizlere bir düşman gerek!.. O da icat ediliyor. Kim o?.. Kürtler!.. Peki, Anadolu'nun taşıyla toprağı sayılan Türk- ler ve Kürtler bu numarayı yiyecekler mi?.. Prof. Dr. TARIK ZAFER TUNAYA'NIN ANISINA ÇARSAMBA TOPLANTHARI KAFKASLAR, BALKANLAR VE IRAK ÜÇGErVtNDE TÜRKİYE Konuşmacı MUSTAFA BALBAY (Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcısı ve Köşe Yazan) Sunuş Dr. NUR ÖZMEL AKIN (Boğaziçi Üniversıtesı Öğretim Görevlisi) 26 MART 2003 Çarşamba 17.30- 19.30 TARIK ZAFER TUNAYÂ Kültür Merfcea (Şahkulu Bostan Sok. Beyoğlu - Tünel) HABERiNTEKADRESi ABDKiMYASALSiLAH UYORDU İNCİRLİK'EELKOYDUK KEŞiF GÜCÜ'NÜ DURDURDUK • GiZU MUTABAKATTUZAĞINA DfKKAT! • TÜRKİYE "SAVAŞ HALfNE DOĞRU... • OiYANETiŞLERlBAŞKANI'NIN İSTıFASININiÇYÜZÜ • AVRASYADtPLOMATLARI iSTANBULDA • PROFDRCENGıZKirrAY: ÇANAKKALE, DÜNYANIN KADERıNı DEĞiŞTİRDi Aydınlık HER PAZAR BAYİLERDE 1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear