22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 MART 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA JV. U 1-i J. LJ M\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Kurulmamış zembereği...A lman asıllı Pascal Raymund, Be- /m yoğlu'ndaki Hristaki Pasajı'nda A-l bulunan Japon Nakamura nın -A JL. dükkânında işe başlar. Japon çiçe- ği, Japon ayakkabılan ve ipek kimonoların alıcısının pek olmadığından mıdır, yoksa başka nedenden dolayı mıdır pek bilinmez, Nakamura Istanbul'dan ayrılır ve dükkânı Raymund'a bırakır. 1930 yılına gelindiğin- de Raymund, Istiklâl Caddesi'nde, Küçük Sahne'nin karşısında bulunan tek katlı bir mağazaya taşınmayı uygun görür. Alman- ya'dan oyuncak ithal etmeye başlayınca da mağazanın vitrini Istanbul'un en renkli kö- şelerinden biri olur. 1936yıhmn 1 Nisangününegelindiğinde, Akşam gazetesindeki "Oyuncak Olmayan Oyuncaklar" başlıklı yazıda mağazanın vit- rininden söz edilir. "Beyoğlu'nda bir oyun- cakçı dükkânı var. İki iiç gündür bu dük- kânın önii iğne atsan yere düşnıez. Büyük- lü küçüklü, kadınlı erkekli bir kalabalık iki üç gündür bu oyuncakçı dükkânının vitrini öniinde toplanıyor. Dün tramvay beklerken ben de merak ettim; henı nasıl oisa arka arkaya on araba geldikten son- ra ancak on birincisinde ayakta durulacak bir yer bulunabiür kaidesini denemiş ol- duğum için, gittim oyuncakçının öniinde- ki kalabalığa karıştım. Bir de ne göreyim? Herif dükkânının kocaman vitrini arka- sında, dağları, ovalan, tankJarı, tayyare- leri, süvarileri, piyadelerivle bir harp meydanı kurmamış mı? Hem öyle ki, o kadar sahici ki, insan, çok yüksekte bir uçaktan aşağıya bakıyor gibi oluyor. Mi- nimini kurşun insanlar. Minimini tank- lar. Minnacık toplar." Sözünü ettiğimiz yazının sahibi ilerleyen satırlarda "Bunda şaşılacak ne var?" diye sorar kendine. Ne de olsa her çocuğun oyun- cak askeri olmuştur. Bu açıklamayı yaptık- tan sonra şaşkmlığınm nedenini anlatır: "Bi- zim çocukluğunıuzdaki küçük kurşun as- ker oyuncakların sırtlarında allı, veşilli, cici merasim üniformaları vardı. Hepsi ge- çit resmi adımlarıyla dimdik yürürlerdi. Biz onları karşılıklı kavga etsinler diye koyduğumuz vakit bile ne üniformaları kirlenir, ne de birbirlerini süngülerlerdi. Öylece karşılıklı oyuncak oyuncak durur- lardı. Oysa ki, dün benim gördüklerim birbirlerini süngülüyorlar. fçlerinde ya- ralanmış. can çekişmekte, ölmüş olanları var. Hayir, bu minimini kurşun insanlar oyuncak değildiler." 'OyuncaMar blrblrlnl öldürmezler' Yazar, oyuncak askerleri kendi çocuklu- ğundakilerle karşılaştınrken 34 yaşındadır. Oyuncak askerlerin bir resmi geçitte yürür gibi yapıldığı ve yazann onlarla oynadığı ço- cukluğunda, I. Dünya Savaşı henüz patlak vermemişti. Yazann şaşkmlığından, birbiri- ni öldüren oyuncak askerlerin 1. Dünya Sa- vaşı sonrasında yapıldığını, yaygınlaştığını öğreniriz. On birinci tramvayda boş yer bul- du mu bilemem ama mağazanın vitrininde, oyuncaklarla canlandınlan savaş sahnesin- den ürperen yazann Nâzım Hikmet olduğu- nu sizlere söyleyebilirim. Çocuklara böyle oyuncaklar satılmasını sakıncalı bulan Nâ- zım Hikmet, o gün, mağazanın vitrinine ba- karak, yaklaşmakta olan II. Dünya Savaşı'nı sezmiş gibidir. Ne gariptir ki, Pascal Ray- mund'un öldükten sonra, oğlu Paul'un işlet- tiği mağazanın adı "Japon Mağazası"dır ve Akşam gazetesinde "Orhan Selim" tak- ma adıyla kaleme aldığı yazısını "Oyuncak- lar birbirini öldürmezler. Harp ü darp in- sanlann inhisarındandır" sözlerıyle biti- ren Nâzım Hikmet, atom bombasının ilk kez atıldığı savaş sonrasın- da şu dizeleri yazacaktır: Hiroşima 'da öleli oluyor bir on yıl kadar Yediyaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar. Nâzım Hikmet'in, oyuncakçı mağazalan- nın vitrinine olan ilgisiyle yalnızca düzyazı- lannda değil, şiirinde de karşılaşınz. 1956 yılının son günlerinde, Prag'ın Vatslav Cad- desi'nde gezinen şair, bir oyuncakçının öniin- de, uzun süredir göremediği oğlunu anımsar: önündeyim bir vitrinin bütün bir dünya oyuncak, kurtlar, ayılar, şipşirin düşüp b'ldürmeyen uçak, sarı bacalı vapurlar, otobüslerpırılpırıl. tstanbul'da bir Memet var altısına bastı buyıl. 'Benlm ofllan fotoflraflarda büyür' Nâzım Hikmet, çok sevdiği memleketin- den aynldığı yıllarda, karşılaştığı her oyun- cakta oğlu gelir aklına ve hüzünlenir. Öyle ki, bu hüzün Moskova'daki çalışma odasında bi- le bırakmamıştır yakasını. Olümünden son- ra Nâzım Hikmet'in odasını ziyaret eden Fahri Erdinç, şaire verilen "Barış Diplo- ması"nın yanında gördüklerini anılannda şöyle anlatır: "Diplomanın yanında da döv- me demirden bir kasnağa ilişik Memet'in fotoğrafı. Memet, hık demiş de babasının burnundan düşmüş. Tümüyle bir kumral gülüş. Bir yanağı çukur. Pencerenin eşi- ğinde, Ekber'in söyledigine göre, ona gön- derilmek üzere alınıp da gönderilmeyen çeşitli oyuncaklar durup durur. Ve bu burkuluş Nâzım'da bir dize oluşturmuş- tur: Benim oğlan fotoğraflarda bü- yür." Fahri Erdinç, Nâzım Hikmet'in oğ- lu Memet ile fotoğraflan arasmda kurduğu dizeyi yakalar ama oyun- caklan kaçınr gözünden. Sözü edilen oyuncaklar şairin Karlı Kayın Ormanın- da" adlı şiirinde çıkar karşımıza. Eski takvim hesabıyle bu sabah başladı bahar. gerigeldi Memed'ime yolladığım oyuncaklar. Kurulmamış zembereği küskün duruyor kamyonet, yüzdüremedi leğende beyaz kotrasını Memet Fahri Erdinç in "Kalkın Nâzım'a Gide- lim" adlı kitabındaki bir yanılgıyı düzeltme- liyiz. Nâzım Hikmet'in çalışma odasındaki pencerenin önüne dizili oyuncaklar "gönde- rilmeyen" oyuncaklar değildir. Şiirden de anlaşıldığı gibi bunlar, Istanbul'a gönderilen ama posta idaresi tarafından adresine teslim edilmeyip, geri çevrilen oyuncaklardır. Şair "Postacı"şiirinde de bu durumdan yakınır. Nâzun Hikmet, penceresinin önünde du- ran, oğlu tarafından zembereği kurulmayan kamyonet, leğende yüzdürülemeyen beyaz kotrarun arduıdan bakıyordu yağmura, kara, bulutlara, güneşe, yıldızlara... Erich Mendelsohn'un taslak, çizim ve maketlerinden oluşan bir seçki ÎTÜ Mimarlık Fakültesi'nde Bir mimarın gerçekleşen hayalleriKültür Servisi - 20. yüzyılın en önemli mimarlanndan Alman Erkh Mendelsohn'un (1887 - 1953) taslak, çizim, maket ve fo- toğraflanndan oluşan bir seçki ÎTÜ Mimarlık Fakültesi'nde sergileni- yor. Goethe Enstitüsü, Mimarlar Oda- sı tstanbul Büyükkent Şubesi ve ÎTÜ Mimarlık Fakültesi işbirliğiy- le düzenlenen sergi, 'Dinamizm ve Fonksiyon - Evrensel Bir Mima- nn Gerçekleşen Hayalleri' başlı- ğını taşıyor. Postdam'daki Einstein Kulesi, Luckenwalde'deki Şapka Fabrikası ve Berlin'deki Mosse Evi gibi ilk yapılanyla öncü mimarlar arasına giren Mendelsohn, öğren- cilik yıllannda dışavunımculuğa yakın durur. Konferanslannın yanı sıra eskizleriyle de ilgi toplayan mi- mann çalışmalan 1. Dünya Savaşı sonrasında yeni bir mimari anlayı- şı ortaya koymaktadır. Mendelsohn'un sergilenen mi- mari çizimlerinin konulan fabrika, uçak hangan, alışveriş merkezi, fıhn stüdyosu ve sergi salonu; ge- reçleriyse demir, cam ve betonar- me. Mendelsohn'un geleceğe iliş- kin düşüncelerini yansıtan bu yeni- likçi tasanmlar uygulama aşaması- na geçemese de, daha sonraki tasa- nmlan için çıkış noktası oldu. Yirmili yıllarda en başanlı Alman mimarlardan biri olan Mendelsohn, Yahudi olmanın zorluklannı yaşar Ingiltere, Filistin ve son olarak Amerika'ya göç ederek, yaşadığı her ülkede önemli işlere imza atar. Mendelsohn, Filistin için tanım- ladığı ve Uluslararası Araştırma - Öğretim Enstitüsü'yle yaptığı Av- rupa Akdeniz projesiyle Doğu-Ba- tı sentezi kuramını ortaya koyar. Bu görüşe göre. binlerce yıllık Filis- tin'e modern AvTupa kültürünü hiç- bir değişikliğe uğratmadan sokmak yerine, Sami ve Batı kültürlerini bağdaştırarak yeni bir kavram üret- mek gerekiyordu. (Sergi, 28 Marî 'a kadar ÎTÜ Mi- marlıkFakültesi'nde. Tel:0212249 20 09) L.DVD / Asl, SELÇUK ^ J The Tlme Machine (Zaman Tüneli) / Yön: Si- mon Wells / Oyn: Guy Pe- arce, Samantha Mumba, Mark Addy, Jeremy Irons / 2002, renkli, 92 dakika / VVarner Home Video-Tiglon. Ünlü yazar H.G. Wells'in ölümsüz klasiğinden dördüncü kez beyazperdeye uyarlanan ça- lışma bilimkurgu sinemasının en önemli klasüderinden. Hem de bu kez Wells'in torununca yö- netildi. Wells yapıtında zamanm durdurulmaz akışı, silip süpürme gücü karşısında insanın yetersizliğini göstermek istemiş. Olağanüstü bir görsellik taşıyan bu son çevirimin Özel Bölümler'ı de çok zengin ve ilginç. Mor- lock'Iarı Yaratmak'ta evrim sonu- cunda ikiye bölünen insan türünün ka- ranlık yanım süngeleyen Morlock'la- nn yaratımı, özel kostümlerinin ve yüz mimiklerinin hazırlanması yer alıyor. Zaman Makinesi'nin İnşa- sı'nda mimarlarla, özel efekt uzman- lannm işbirliğiyle Zaman Makine- si'nin yapımı, zamanda yolculuğun dijital ortamda yaratunı bulunuyor. Görsel Efektler'de efekt sahneleri- nin dijital tasanmı ve filme yerleş- tirihnesi; dövüş sahnelerinin koreografisi ve provası da var. Kullanıhnayan alternatif baş- langıç sahnesinin yanı sıra yönetmen Wells, kurgucu W. VVahram'ın ya da yapuncı D. Val- des, yapım tasanmcısı O. Scholl, özel efekt- ler süpervizörü J. Price'ın yonımlanyla da düşlerinizin ötesine uzanan, fel- sefi göndermelertaşıyan bu sü- rükleyici serüveni keyifle izli- yorsunuz. ••• Being There (Bir Yerde) /Yön: Hal Ashby/Oyn: Pe- ter Sellers, Shirley Mac- Laine, Melvyn Douglas, Jack VVarden /1979, renk- li, 125 dakika / VVarner Ho- me Video-Tiglon. Jerzy Kosinski'nin yüzyıhmıza alaycı, ze- ki bir bakışla yazdığı romamndan sinemaya uyarlanan çalışmada çocuksu, naif, okuma- yazma bilmeyen, dünyadan yalıtılmış bir ya- şam süren bahçıvan Chance'in yaşama açılıp, insanlar arasına kans^ığında çevresindekileri nasıl etkilediğini tebessümle izliyo- ruz. Rastlantı sonucu nüfuzlu, çok zengin bir işadamının evine yerleşen Chance, bir süre sonra onun en yakın arkadaşı ve danışmanı olur. İş bu ka- darla da kalmaz bu garip kişiliğe ABD başkanlığı yolu bile açılır. Chance rolünde unutulmaz Peter Sel- lers kariyerindeki en çarpıcı yorum- lanndan birini sunuyor. Politikaya, di- ne ve tüketici topluma ince, zeki gön- dermeler taşıyan çalışmanın senaryo- su ünlü yazar Kosinski'nin. Özel Bölüm- ler'de oyuncu ve yaratıcı kadronun listesi, fil- min kazandığı ödüllerin dökümü, fragman, çekim hatalan yer alıyor. Bir sinema ldasiği- ne dönüşmüş bu eskimeyen ironi dolu filmi gerçekten ilgiyle, zevkle izliyoşsunuz. EStNTİLER ZEYNEP ORAL Bu Sayaşın Neresindesiniz? Said, gözlerini kocaman açmış, annesine hep ay- nı soruyu sorup duruyordu: "Anneyann okula gitmesem olmazmı? Yann bel- ki okul bombalanır?" Aylardır duyduğu soru, anne- nin yirıe yüreğine yerteŞti, omuzlarını biraz daha çö- kertti. Anne bana döndü. Çaresizlik ıçınde, sız olsa- nız buna ne cevap verirdiniz" dedi. Sonra yanıtımı beklemeden, "Yok öyle şey, yann da, her gün de doğru okula!" diye Saıd'i yanımızdan kovalayıverdi. Hatta başında, Bağdat'ta tüm okullann kapatıldı- ğı haberi geldiğinde, önce Said ve annesini düşün- düm... Artık tonlarca ağırlıktaki o soru kalkmıştır or- tadan... Acaba Said ve annesi şimdi savaşın neresinde? Badem gözlü Merve, yataktan yatağa hoplayan Abbas, hastalığından başkalarını suçladığı içın, öf- ke dolu olduğu için hiç konuşmayan, gözlerini yer- den hiç kaldırmayan Medine ve elinın sıcaklığını hâ- lâ elimde hissettiğim, buklelerini savurarak gülen Sema... Bağdat çocuk hastanesinde tanıdığım mi- nik lösemililer. Seyreltilmiş uranyum başlıklı füzele- rin vurduğu topraklardan yetişen, suyundan içen, havasından soluyan çocuklar. Kemoterapi tedavisi gören, evle hastane arasmda gidip gelen çocuklar... Üç gün önce sabaha karşı Tomahavvk-Cruize fü- zeleri Bağdat'a fırlatılırken siz neredeydiniz? Has- tanede mi, yoksa kemoterapiye ara verilen dönem- lerin birinde evde mi? Dilerim hastanedeydiniz. Bağ- dat'ın merkezine değil, çevresine rastlamış ilk füze- ler... Sakın çıkmayın hastaneden! Nedima geçen ay kızını evlendirecektin. Basra'ya gelin gidecekti. Dünürle birolmuş, çarşıda birtüriü yüzük begenemiyordunuz... Düğün oldu mu? Genç- ler Basra'ya gitti mi? Sen ya da çocuklar F-117 ha- yalet uçaklannın yağdırdığı bombalann neresinde- siniz? "Hayır, bu kez sığınağa, sığmaklara gitmeyeceğiz" diyen Manal, VVassen, Şayma, hâlâ, "akıllıbomba- lar" altında cehenneme dönüşen El Amiriye sığına- ğını ve orada ölen 422 anne ve çocuğu anımsayıp sığmaklara girmemeye karartı mısınız? Ne zaman "akıllı bomba" sözü geçse, sizi düşünüyorum. İlk siz- den duymuştum akıllı bombaların marifetlerini. Pe- ki şimdi, şimdi akıllı bombalarla sığınaklar arasıı ıda neredesiniz? Ve Huda Ammaş, "fi/z uygar bir ülkeyiz. Bizim eğitimimiz var, kûltürûmûz var" diyen bilim kadını, yerel yönetimin başındakilerden biri... "Bu bir savaş değil, işgaldir, ülkemizi savunacağız" sözlerin hâlâ kulaklanmda. Amerikan ve Ingiliz saldınsının başlan- gıcı "KafaKoparma Harekâtı"diye nitelendirildi. Sen de Baas Partisi'nin önde gelenlerindendin. Acaba sen bu "Kafa Koparma Harekâtının" neresindesin? Bağdat'ta bir süre önce tanıdığım, gördüğüm, ko- nuştuğum, sarılıp kucaklaştığım onca insan... Eti, kemiği, canı olan insanlar... Sizin, benim gibi insan- lar... Televizyonlarda, gazetelerde işgalin, saldınnın ay- nntılannı, savaş taktiklerini, stratejilerini, ölüm kusan savaş uçaklannın, tankların, silahlann her bir aynn- tısını öğreniyoruz... "Ah, geç kaldık, daha önce şu işgale ve saldınya katılsaydık da, 6 milyar dolaha ekonomiyi düzettiverseydik" diye ağlaşmalan, yakı- lan ağıtları, ayakta kalma umutlarını hep çıkacak yeni bir savaşa bağlayanlan bol bol dinliyoruz... Bu ortamda, bari ben de insanlann halini sorayım dedim... ••• R S. Bu yazıyı Bağdat'a "şok ve dehşet bombar- dımanından" önce yazmıştım ve siz bu işgalin ne- resindesiniz diye sorabiliyordum... Şimdi ise sade- ce tüm insanlığın utanç duyması gerektiğine inanı- yorum. e-posta: zeynep@zeyneporal.com Faks:0 212 25716 50 Oscar töreni savaşın gölgesinde • LONDRA (BBC) - Bu gece yapılacak olan Oscar Ödül Törenı'nin, Irak'a açılan savaş yanlısı ve karşıh söylemleri buluşruracak bir küresel platforma dönüşmesinin kaçmılmaz olduğu belirtiliyor. Hollywood, savaşın yansımalanndan oldukça rahatsız. Töreni düzenleyen yetkililer, Irak'taki savaş nedeniyle, bu yıl törenin eskisi kadar renkli gerçekleştirilmeyeceğini, sanatçılann fotoğrafçılara poz vermeyeceğini ve röportaj yapmayacağını, aynca 'Kodak Theatre' civanna dışandaki izleyiciler için koltuk konmayacağını açıkladılar. Oscar Ödül Töreni'ne ABD'nin Irak'a yaptığı saldın nedeniyle bazı sanatçılar katıhnaktan vazgeçerken, Paul Simon ve U2 ise daha önce duyurulduğu gibi sahneye çıkacaklar. Törende, Chicagofilmindekibaşansıyla gündemde olan Catherine Zeta -Jones ve Queen Latifah, 'I Move On' adlı şarkıyı birlikte seslendirecekler. Zeta-Jones ve Latifah Oscar ödülünün güçlü adaylan arasmda yer ahyorlar. BUGÜN • ANKARA OPERET SAHNESt nde 20.00'de Devlet Opera ve Balesi'nın 'Arşm Mal Alan' adlı opereti. (0 312 468 54 54) • BtLGİ ÜNtVERSİTESİ KUŞTEPE KAMPUSU'nda 'II. üluslararası Fotoğraf- Sinema Buluşması' kapsamında 14.00'te Nuri Bilge Ceylan'ın 'Uzak', Dolapdere Kampusunda 16.30'da Paxton VVinters'uı 'îpek Yolu ala Türka' filmlerinin gösterimi (0 212 293 50 10) M YAPI KREDl KÜLTÜR SANAT MERKEZİ TURKCELL BİNASI'nda '50 Yıl Önce Türk Sineması Toplu Gösterimi' kapsamında 13.30'da 'Ana', 16.30'da 'Bataklı Damın Kızı Aysel', 19.00'da 'Duvarlann Ötesi' filmlerinin gösterimi. (0 212 252 47 00) • PARKORMAN PİNE CLUB'ta 14.00'te Altan Öymen'in imza günü. (0 212 328 20 00) • BEKSAV'da 14.00 - 19.30'da 'Ortadoğu'nun Kültür Sanat Haritası' konulu sempozyum. (0 212 349 91 55) U KADIKÖY BELEDİYESİ YÖNETİM BtNASI FUAYESlnde 11.00-14.00 arasında Bilfen Sihirli Çan okullan, çocuklann güller ve nazar boncuklanyla bezeli el ürünlerinden oluşan bir sergi açıyor. (0 216 386 41 44)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear