Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA
+
CUMHURİYET 17MART2003 PA2ARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Boş Beklentfler
KAHVELERDE, medyada, hattâ sorumlu
yüksek makamlarda şöyle bir denklem oluş-
turulmuştu: Amerika'ya Irak'ta yardım ederiz,
o da bizi Kıbrıs konusunda destekler. Kimileri
bunu gazetelerde yazdı, televizyonlarda sa-
vundu.
Belki, seçim sonrası cümbür cemaat gidilen
Atlantik ötesi seferlerde verilmiş sözler de böy-
le bir mantığa dayanmaktaydı.
Oysa, bilmek gerekirdi ki, böyle denklemler
kurmaya kalkışacak bir devletin kendisi güç-
lü olmalıdır. Yoksa, elden ayaktan düşmüş,
borca batmış, sorunlar ve sıkıntılar içinde bo-
calayan bir devletle kimse bu tür hesaplara gi-
rişmez. Çünkü, ortaya çıkan saygın kurumla-
ra, yüce ilkelere ve ince kurallara karşın, dev-
letler dünyasında ne yazık ki hâlâ "orman ka-
nunları" egemen. Dişsiz kaplanla av paylaşan
arslan gördünüz mü hiç? Tam tersine, halsiz
kaplanın çevresinde sırtlanlar dolaşmaya, te-
pesinde akbabalar uçuşmaya başlar.
Hepsi, halsizin halsizliğinden kendine pay
çıkarma peşinde olacaktır.
Nitekim, Birieşmiş Milletler gölgesinde yü-
rütülen son Kıbrıs müzakerelerinde, baş-
langıçta olduğu gibi Irak macerasına rastlayan
haftalar boyunca da, Türk tarafına Amerika'dan
ciddi hiçbir destek gelmiş değildir.
Ne Nevv York'ta, ne de Lefkoşa'da.
Bush yönetimi, Birteşmiş Milletler'in Güven-
lik Konseyi'nde elimizi güçlendirecek herhan-
gi bir girişimde bulunmadı, örneğin anlamsız
ve insafsız ambargoların kalkması yönünde
hiç çaba harcamadı. Üstelik, VVashington'un
yolladığı "özel koordinatör" KKTC başkentin-
de Plan lehine gösterilerde açıkça görünmek-
tençekinmedi. Bu "dolaylıkatılım"m Plan'aen
son eklenen o acayip "referandumlu yöntem"
değişikliğinde rol oynamadığı söylenebilir mi?
Boş beklentiye yol açan denklemin öbür
ucuna bakarsanız, oradaki görüntü de pek
parlak değil. VVashington'un Ankara'dan ge-
len itirazlara aldınş etmeden bağımsız bir Kürt
devleti kurdurma niyeti artık iyice sırıtmaya
başlamıştır. Türk askerinin haklı nedenlerle
Irak'ın kuzeyinde hazır bulunma girişimi kar-
şısına Amerikan askeriyle çatışma tehdidinin
dikilmesi stratejik ortağa yakışır bir tutum mu-
dur?
Türkiye'deki iyimser safdillerin, VVashing-
ton'a, Brüksel'e ve dıştaki sözde dostlara gü-
venerek yola çıkanların şimdiye kadar anla-
madıklarını hiç olmazsa şu günlerde anlama-
ya başlamalan gerekiyor. Şu iyice belli oldu şim-
di: Plancı yaklaşımlara dayalı güçlendirilmiş
ekonomisiyle, akılcı reformlara girişilerek dü-
zeltilmiş sosyal yapısıyla ve her şeyden çok da
yeterli eğitimden geçip bağımsız düşünme ye-
teneği kazandırılmış insanlarıyla gerçek an-
lamda bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti yarat-
maktan başka çare yoktur.
YÖK Nedir, Ne Olmalıdır?..
Eleştiriler ileri süriilürken, bunun arkasında mevcut
YÖK sisteminin hiç değişmeden olduğu gibi korunması
gibi bir niyet ya da heves işareti varsa, işte bunu
onaylamak olanaksızdır.
Prof. Dr. Aydın AYBAY
B
unu kaç kez yazdım:
YÖK, Türkiye'de
ûniversite yaşamı-
nın üstüne, üniver-
sitenin ne olduğun-
dan "bihaber", onu sıradan bir
meslek okulu sanan 5 kışilik bir
"darbecUeriktidan"nın, kurnaz,
işbüir ve firsatçı bir zatın "iğva-
lan" sonucunda örttükleri kap-
kara bir örtüdür. Bu "çarpüt" ku-
rumu ihdas eden yasayı çıkanrken,
ne kadarAtatürkçü olduklannı da
karutJamak için darbecı takım bü-
yük kurtancının adının geçtiği her
maddede, adın büyûk harflerle
ATATÜRK biçiminde yazılması-
nı buyurmuşlardır. Bu emre uyu-
larak, yasa Resmi Gazete'de bu bi-
çimde yayımlanmıştır. (O günler-
de, bundan esinJenen kimi yala-
ka yöneticiler, Atatürk adını sö-
mürerek, egemenlere yaranmaya
çahşmışlar, bu arada örneğin bir
spor dalındaki hakemliği düzen-
leyen yönetmelikte, hakemlerm
bu görevi "Atatürkilkelerine'' gö-
re yapacaklannı büe yazmışlardır!)
Bu YÖK düzeni niçin bu kadar
kolay kurulmuştur? Hemen be-
lirtmekgerekir ki, söz konusu ya-
sanın çıkanldığı dönemde, üni-
versiteler için kuJlanılan "anarşi
yuvaian" sözü doğru değildir.
Herkes bilmektedir ki, günde 5-
10 kişinın öldürüldüğü kanlı kar-
gaşa, ûniversite içinde yaşanan
birkargaşa değildir. Dı$andaolup-
biten olaylardan üniversiteye yan-
sıyanlar, polis yetkililerinin bile
"malumkişiler" diye kolayca ta-
nıyıp niteledikleri, çoğu devlet
içine çökmüş gizli odaklann ma-
şalan olan militanlardır.
Bunlarla başa çıkılması için, ar-
kalanndan devlet desteğinin çekil-
mesi yeterli idi. bu yapılmamış-
tır. Ama 12 Eylül sabahı bu mili-
tanlann ortadan yok olduklan göz-
lenmiştir.
Bukonu çokça yazılmış ve ger-
çek tamamen açıİdığa kavuşmuş
olduğu için fazla açıklamaya ge-
rek yoktur. Buna karşın, o tarihte
mevcut üniversiteler, hem darbe
rejimini yürüten egemenlerin hem
de aydınlıktan korkan yarasalara
benzeyen kimi çevrelerin çıkarla-
nna uygun olmayan özerk ve öz-
gürlükçü yapılan dolayısıyla "döş-
man" ilan edilmiştir.
Işte YÖK düzenini "doğuran"
yaklaşım budur: Mevcut üniver-
siteler, o zamana kadar bu "nite-
fiğj" taşımayan birçok yükseköğ-
retim kurumu ile aynı kaba kona-
rak, "haD-ihamur" edilmiş ve her
şeye muktedirbır merkeze, onun
ve başının "emirkulu" olarak ka-
bul edilecek kişiliksiz ve renksız
kuruluşlan haline getirilmiştir.
Şımdi sonınumuz şudur: Ara-
dan 22 yügeçtikten sonra, 1946'da
çıkanlan 4936 sayılı yasa ile dü-
zenlenen ve daha sonra çıkanlan
yasalarla da aslı "özerkve özgür-
lükçü" yapısı korunan (muhafa-
za edilen) ûniversite kavramını
"imha eden" bu YÖK sistemini
hâlâ savunacak ve koruyacak mı-
yız? Bu soruya yanıt vermeden ön-
ce şunu belirtmek gerekir ki bu ko-
nu, kurumun başında şu ya da bu
kişinin bulunması onun seçimle ya
da atamayla oraya gelmiş olması
ile ilgili değildir. YÖK'ün başına
ve yönetimine gelen kim olursa ol-
sun bu mekanizmanın çarpıklığı
ortadan kalkmış olamaz.
Üstelik, 20 küsur yıllık yöneti-
min "kTaaü" ve bunun şemsiye-
si altındakı ûniversite "iktidaria-
n"nın bılinen uygulamalan, soru-
nun ldşâenle değıi, "sstemde" ol-
duğunu açıkça göstermektedir.
Bugün durum, Milli Eğitim Ba-
kanlığı'nca haarlanan bir tasan ne-
deniyle yeniden gündeme gelmiş
bulunuyor. Böyle bir tasannın or-
taya çıkanlmasına karşı, YÖK'ün
veona bağlı kişi ve kurumlann şid-
detlı eleştiri ve protestolannı an-
lamakta güçlük çekiyoruz.
Tasannın kötü ve belli konu-
larda "syasalamaçh" olduğunun
ileri sürülmesinde, kuşkusuz kı-
nanacak biryön yoktur. Birdüzen-
leme girişimınin, üniversite ku-
rumunu yaralayacağı, sakıncalı
sonuçlar doğuracağı eleştirisini
yapmak her ilgüinin doğal hakkı-
dır.
Ne var ki, bu tür eleştiriler ile-
ri süriilürken, bunun arkasında
mevcut YÖK sisteminin hiç de-
gişmeden olduğu gibi konınma-
sı gibi bir niyet ya da heves işare-
ti varsa, işte bunu onaylamak ola-
naksızdır. Bu halde, öyle bir tavır
içinde olanlann, mevcut sistemin
korunmasından, ister istemez ki-
şisel çıkarlan olduğu kuşkusu dü-
şünülecektir.
Son olarak şunu belirteyim: Bu-
gün üniversite sisteminde bir re-
form gereksinmesi varsa -ki ke-
sinlikle vardır ve bu YÖK düze-
ninin tasfîyesi ile gerçekleşecek-
tır- yapılacak tarnşmalann odağı-
na, bir sürü karmaşık, melez ku-
rallar ve kurumJardan oluşan ta-
san ve taslaklar değil, 4936 sayı-
lı yasa ile temeli aülmış olan özerk
ve özgür üniversite sistemi kon-
mah ve yeni "rejjm" buna göre bi-
çimlendirilmelidir. Bu yolun er-
demini anlamak isteyenlere öne-
rim, önce hiçgedkmeden 4936sa-
yıtayasa\ı baştan aşağı,sindirerek
okunıalandır.
Amblem, Ankara ve Gerçekler...
Haydar YILMAZ Çankaya Belediye Başkanı
A
nkaralılar, Sayın
Meüh Gökçek'in
Ankara Büyükşe-
hir Belediye Başkanı olma-
sından sonra görühnemiş
birkeyfüik, vatandaşlar ara-
sında aynmı iş edinen, ken-
disinden farklı belediyelere
karşı işgüzar ve dayatmacı
ve 'sakürgan bir belediye
başkanıtipi'ylekarşı karşı-
ya kalmış olmanın şaşkın-
hğı ve kızgınlığını yaşıyor-
lar. Sayın Gökçek, 'ben bi-
faim, ben yaparun' tavny-
la öbür kurumlan ve bele-
diyeleri kendisine biat et-
meye zorlamakta, bukonu-
da her türlü aracı kullan-
maktançekınmemekte, yüz-
lerce Ankaralı ve onlarca
kurumla davalı bulunmak-
tadır.
Hukukun üstünlügü ilke-
sinin birgereğı olarak mah-
kemelenn verdığı kararlan
uygulamamakta, bu karar-
lan nalıncı keseri gibi sa-
decekendisınden yana yont-
maktadır. Bu konuda takın-
dığı tavırlar, olumsuz dü-
şünmenin ve olumsuz dav-
ranmanın klasikleri arasın-
da rahatlıkla gösterilebilir.
dehşet saatleri
Nitekim Danıştay 8. Daire-
si'nin Gökçek'in toplumu
kutuplaştırma ınadının bir
ürünü olan ve Ankara'ya
yakışmadjğı apaçık ortada
olan amblemle ilgili verdı-
ği ıptal karan karşısında
Gökçek, "Ankara'nmamb-
lemi yürürlûktedir, Danış-
tay amblemleflgffiBelediye
MecKsi'nin verdiği önceki
karan iptal etnüştir" dıye-
rek pışkınliğinı ortaya koy-
muştur. SayınGökçek'in sa-
natsal değerden yoksunluğu
çızen tarafından da kendi-
liğinden itiraf edilen amb-
lemdeld ısranonunCumhu-
riyet değerleriyle çaüşmayı
meslek edinen zıhruyetinın
bır urünü olarak da okuna-
büır.
Ankara gibi modern
Cumhuriyetimize başkent-
lik eden birkentın, pervasız-
hğı ve hoşgörüsüzlüğü ça-
lışma bıçimi haline getiren
Gökçek'in insafve izan an-
layışına terk edilmiş olma-
sı büyük birtalihsizlik, hat-
ta taÛhsızlıgin ötesınde bir
trajedidir. Gökçek, ne ya-
zık kı, büyük işlerin, büyük
projelerin peşinde koşma-
mış, küçük işlerin, küçük
hesaplann, anlamsız ve so-
nuçsuz işlerin içinde yinp
gitmeyi tercih etmiştir.
Büyükşehir Belediye Baş-
kanı olduğundan bu yana
Gökçek'inÇankaya'daakıl-
laradurgunlukveren,daha-
sı dudakuçuklatanicraatla-
n şaşırtıcıdır. Gökçek bu
yaklaşımıyla tıpik olarak
'etrafinacami,ağyannama-
ni' bir üslubun içinde kay-
bolmaktadır.
Sayın Gökçek, içinde bü-
yüttüğü Çankaya fobisini
Dikmen Vadısı Projesi do-
layımında dışavurmuş ve
kentsel değerlere uygun iş-
birliği çagnlanmızahep ku-
lak akamış, 'dediğimdedik,
çakhğnndüdük' hoyrathğı-
nı sergüemekten çekınme-
mişür. Dikmen Vadisi'nde
ilkelere dayalı tavnmızı aşa-
mamanın sıkıntısını mini-
cik yavrulanmızın kaldığı
kreşlerimizin, emekülere ve
her yaştan insanımıza hiz-
met verilen poliklinikleri-
mizin, gençlerimizin spor
yapüğı Ahmet TanerKışla-
lı Spor Salonu'nun ve bele-
diye hizmet bınalannın su-
yunu, doğalgazını keserek
kendince aşağı sanısına ka-
pılmışnr. Fakat bu iş, iş de-
ğildir, bu gidiş de gidış de-
ğildir!
Ona göre, bulvar ve cad-
de üzerindeki sıhhi işyerle-
rinin ruhsatlan ve hafta so-
nu çalışma izinleri Büyük-
şehir Belediyesi'ne aittir.
Şimdi soruyoruz? Sayın
Gökçek, bu konuda ıddıa
ettiği yeüasini ne zaman ha-
örlamışür?2002 yümda. Pe-
ki Gökçek ne zaman bele-
diye başkanı seçilmiştir?
1994'te. Peki Gökçek,neden
Ankara'da 8 metropol ilçe
belediyesinden sadece biri-
sinde, yani Çankaya'da bu-
nu uygulama denemesine
girişmiştir, burada birtutar-
sızlık, bir gizli hesap yok
mudur? Soruyorum şimdı,
sorumlu birkent yönen'cili-
ği bu tür bır arayışı mı ge-
rektırir?
Sayın Gökçek, aynca Bü-
yükşehir Beledıyesi 'nin ol-
duğunu iddia ettiği alacak-
lan nedenıyle Çankaya Be-
lediyesı 'nın banka hesapla-
nna ve arsalannahaciz koy-
ma sevdasına düşmüştür.
Aynca Iller Bankası'ndaki
belediye payımıza bile el
uzatmaya kalkışmıştır. Oy-
sa bizim de Büyükşehir Be-
lediyesi 'nden en az onlann-
ki kadaralacağımız vardırve
karşılıklı mahsuplaşma bu
sorunuçözebüir. Fakat Gök-
çek, buönerilerimize dekar-
şı çıkmaktadır.
Özetleyerek kısaca sözü
bıtirelim. Bizim kavgamız
asla Gökçek'le değildir, bir
yozlaşmış, cıvatası bozul-
muş bir sistemin ürettiği
keyfîyete ve bu keyfiyetin
vatandaşlara acı veren anla-
yışına karşıyız.
Cumhuriyetin başkentini
oldu-bittilerle yönetmeye
kalkışan, hukuk dinleme-
yen, siyasi zikzaklannın, ül-
İce çapında siyaset yapma
fıyaskosunun acısını Anka-
ralılardan çıkarmayakaUa-
şanGökçek'inkarşısına, de-
mokrasiyi, özgürlükleri ve
modern değerleri çıkarmaya
ve her ne pahasına olursa
olsun bu değerleri savun-
maya devam edeceğiz!
CÜMHURİYETTEN
OKURLARA
İBRAHİM YILD1Z
Habercttte Cumhriyet Faria
AKP hükümeti Tayyip Erdoğan başbakanlığın-
da ikinci kez kuruldu. 3 Kasım seçimlerinin ardın-
dan Abdullah Gül başbakanlığında 1. AKP hükü-
metinin görevebaşlamasıyla, Cumhuriyet gazete-
sinede önemlı bir görevdüşmüstü.Atatûrk'ün öne-
risiyle Yunus Nadi tarafından kurulan ve 80 yıllık
yayın hayatnı sürdüren Cumhuriyetgazetesi, Cum-
hur^VakrfSened'ndeöngorüten 'anayasas/'dog-
rultusunda, Atatürk ilkeleri çerçevesinde, kamuoyu-
nu doğru bilgilendirme ve objektif olma ilkelerin-
den bugüne dek ödün vermedi, vermeyecek.
• • •
Şüphesiz, okurlanmız 3 Kasım'dan bu yana
medyanın olaylara nasıl yaklaştığının ayırdındadır.
Ülkedeaydınlanmanın sesi olan gazetemiz, bakan-
lıklarda ve metrolar-
daki "namaz şovla-
nnı* gündeme taşı-
. " Cumhuriyetl
Sr'MuîabaJcfltsırlanl
mış, türban olayının
"siyasi bir oyun" ol-
duğunun artını çiz-
miştir. Olası Irak savaşının gündeme oturmasıyla,
banş yanlısı yayınlanmız ve tavnmız bazı kesimle-
rin tepkisini alsa da sürecektir.
Başyazılanmızda ve yazarlanmızın yorumlann-
da dile getirildiği gibi savaş ülkemize ve komşu-
lanmıza büyük zararlar verecektir. Türkiye; Irak,
Kıbns ve AB üçgenindeki çıkarçatışmasının siya-
si girdabına çekilmek istenmektedir.
Bu yoğun gündem ve belirsizlik içerisinde, Cum-
huriyet gazetesi çalışanlan, üzerterine düşen gö-
revin bilincindedir.
• • •
Ankara büromuz, temsilcimiz Mustafa Bal-
bay'ın yönetiminde, son haftalarda haberciliğin
nasıl olması gerektiğinin güzel ömekierini vermiş-
tir. Balbay'ın, eskı Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış'la
Bush arasındaki diyaloğu "Bush'tan gözdağı"
manşetiyle (25 Şubat
2003) Cumhuriyet'te
yer aldıktan bir gün
sonra ulusal basında
yer almıştır. Ne diyor-
duBush: "ABmikal-
dı, alın işte üçe böldüm. 21. yûzyılda BMgerek-
li mi değil mi, ona bakıyorum."
Iskenderun'daki ABD'li askerlerin "silahla liman
dışına çıkmak istemesi" (9 Mart 2003)
İskenderun'da Gerginlik" manşetiyle Cumhu-
riyet'te yayımlandıktan bir gün sonra Hürriyet ve
Posta gazetelerinde manşet olmuştur.
"Mutabakat Sırian" (10 Mart 2003) manşetimiz
de ertesi gün ulusal basının manşetlerine taşın-
mıştır.
Tezkere ile ilgili devletin üst yönetiminde yaşa-
nan diyaloglar, "Tezkereninperde arkası"(13 Mart
2003) manşeti Cumhuriyet'in ardından bir gün
sonra Sabah ve Vatan gazetelerinde, "Cumhuri-
yef'eatffyapılarak
yer almıştr.
Bu örnekler,
Cumhuriyet ga-
zetesinin objektif
vebaşanlıhaber-i
Tes&erenin pcrde arkası
1~ ! • ııılrâll
iskenderun'dagopnlik^L
ciliğini ortaya koymaktadır. Cumhuriyet'in man-
şetlerinin diğer gazetelere yansıması, bize Cum-
huriyet gazetesinde çalışmanın verdiği hazzı ya-
şatmıştır.
• • •
Bugün üçüncüsünü verdiğimiz ÖSS'ye hazırlık
Sınava Doğru dergisine üniversiteye hazırlanan
öğrencilerin gösterdiği ilgi, bizi aynca mutlu et-
miştir. Ülkeninönde gelen dershanelerinden "Fen
Bilimleri Merkezi"n\n özgün sorulan ve rehberiik
hizmeti, sınav tarihine dek sürecektir.
Beşiktaş'ın 100. yilı nedeniyle verdiğimiz dergi-
ye, Beşiktaşlı taraftarlann gösterdiği ilginin satşa
yansıması bizleri sevindirmiştir.
Son günlerde artan tirajımız, doğru yolda oldu-
ğumuzu göstermektedir. Yeniliklerimiz ve ekleri-
mizle daha iyi bir gazete yapmaçabamız sürmek-
tedir.
İyi bir hafta dileğiyle.
yön: bob misiorovvski
oyn: jean claude van damme, tomas arana
pazartesı
virüs barındıran silahın peşine düşen teröristlere,
geçit vermeyen bir amerikalının nefes kesen mücadelesi...
her anı gerilim ve heyecan yüklü bu filmi sakın kaçırmayın!
SADDAMTARİHTE N DERSLER
SADDAM HÜSEYfN SAVAŞ
BAŞLADIĞINDA NE YAPACAK?
fPUÇLARI IRAK LİDERİNİN
GEÇMİŞİNDE YATIYOR
BU AKŞAM
22:05
esas show bu show! BELGESELI
IMBC www.ntvmsnbc.com