13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
19 ŞUBAT 2003 ÇARŞAMBA + CUMHURİYET SAYFA 17 ESektronik posta: denlzsom@cumhufiyetcom.tr - Amerikalılar, Türkiye'ye seyyar tuvalet getirmiş... "Acaba içinde ne vapacakiari" Çakıllama Dörtlük, I.K.K. rumuzuyla geldi: Sezar'ın hakkını Sezar'a vermeyen sen/ Hukuk dışı tekliflerie yüklenirsin Sezer'e/ Tann'ya şirk koşup seçimi sirk sanır da/ Cemaatten olmayana kafir dersin ezbere. Zorla tedavi Londra'dan Yaşar Attıntartı, lngiliz gazetelerinde yayımlanan bir haberden söz ediyor... Habere göre ABD'de ruh sağlığı bozuk olduğu saptanan Charles Singleton'a mahkeme karan ile ve zorla ilaç tedavisi uygulanryor. Birinci amaç Charles Singleton'u ruh sağlığına kavuşturmak. Ikinci amaç ise Charles Singleton'u ruh sağlığına kavuşturduktan sonra ölüm cezasını infaz etmek! Charles Singleton, 1979yılında işlediği bir cinayetten idam cezasına çarptınlmış fakat ruh sağlığı yerinde olmadığı için infaz gerçekleştirilememiş... Amerikalılar, insanlan idam etmek için her yolu deniyorlari efah Partisi'nden başlayarak Istanbul'un ye- rel yönetimindeki yolsuzluk iddialannı günde- me getiren CHP'nin eski Istanbul il başkanı Mehmet Bölük, yeni yılla birlikte yürürlüğe giren Kamu Ihale Yasası'yla ilgili bir dosya açıyor: "Bu yasanın uygulanması ile tüm kamu ihalelerinde olduğu gibi, Istanbul Belediyesi ihalelerinde de say- damlık sağlanacaktı. Istanbul Belediyesi bundan böy- le 'özel davetli' ihaleler yapamayacaktı. Ihaleler önce BlT'lere ve oradan istenilen kişilere verilemeyecekti. Ancak, yeni yasanın 45 gündür uygulamada olma- sına karşın, Istanbul Belediyesi hâlâ eski yasaya göre ihale yapıyor. Trilyonlarca liralık ihaleler 'özel davetli' müteahhitlere veriliyor. 100 trilyon liranın çok üzerin- de iş de BlT'lere verildi. Istanbul Belediyesi, geçmiş- te başlayan ihalelerin tamamlanmasına olanak sağla- yan yeni yasanın geçici 2. maddesini 'hülle' aracı ola- rak kullanıyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfrt Gürtuna ve Hülle kunmaylan, yeni yasanın 1 Ocak 2003'te uygulamaya sokulacağını bile bile niçin eski yasayı uygulamaktadi- reniyortar? 2 Ocak 2003'te Istanbul Belediyesi davet usulüyle bir ihale yaptı. Ismi 'Istanbullu olma bilinci ve kent kül- türü projesi kapsamında kamuoyu araştırması yaptı- nlması'. Bu ihaleye yine özel davetliler çağınldı. Kamu- oyunda bilinen büyük kamuoyu araştrma şirketlerinin hiçbiri davet edilmedi. 2.3 trilyona açılan ihaJeyi yüzde 22.5 tenzilatla Ge- nar-Art Grup ortaklığı kazandı. Kamuoyu araştırması bir ay içerisinde tamamlandı ve sonuçlan geçen gün- lerde Istanbul Belediyesi yetkililerince açıklandı. 27 il- çe ve 2 bin 300 kişi üzerinde yapılan araştırma sonuç- lannı gazetelerde okuyunca anladık ki 100 milyar lira civannda bir parayla bilinen kamuoyu şirketleri veya üniversitelere yaptınlabilecek iş için fstanbullunun ce- binden 2 trilyon lira uçmuştu. Sözü geçen şirket yine davet usulüyle 4.6 trilyon li- ralık bir ihale daha aldı. Ismi 'Istanbullu olma bilincini geliştirme eğitim semineri ve organizasyonu işi'. Da- vet edilen firmalan da sayalım: Rey Medya, Maistro, Genar, Oktay Organizasyon. Bunlann hangisini tanı- yorsunuz? Istanbul'da onlarca saygın eğitim kurum- lan, üniversiteler, tanıtım şirketleri varken Gürtuna'nın aklına bu dört firmadan başkasının gelmemesini an- lamak mümkün mü? 4.6 trilyona eğitim semineri ve or- ganizasyon. Bunlarda hiç mi insaf yok? Krt-kanaat, bin bir zoriukla ayakta durmaya çalışan üniversitelerimiz, eğitim kurumlanmız bu rakamlan du- yunca herhalde şok geçirecekJerdir. Istanbul Belediyesi, halka Istanbullu olma bilinci aşı- lamak için yasaya karşı hülle yolunu seçiyor!" SESSÎZSEDASIZ(I) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuto yahoo.com Mars'ta hayat varsa... tnşallah PETROL yoktur! Kıbrıs'ın güneyindeki kutsal ittifak * Adam koyu milliyetçi... Sağın en ucunda... Eline soykınm planlannın ka- nı bulaşmış... Faşistlerie kol kolagirmiş; uluslararası kara para aklama işine ka- rışmış... Fakat adamı komünistler de destekliyor ve Tasos Papadopulos Kıbns'ın güneyinde başkan seçilıyor... Kıbns'ın kuzeyındeki, Türkıye'nin or- tasındaki sözüm ona solcular, kasarlan- mış liboşlar, ikinci cumhuriyetçiler, ver- kurtulcularşaşkın! Kıbns'ın güneyinde- ki kutsal rttrfaka akıl sır erdiremiyoriar... Güneyden kendilerine "barış" çağrısı yapanlann attığı golü, üstüne bir bardak soguk su içerek hazmetmeye çalışıyor- lar! Şimdi bir çıkış yolu bulmalan lazım... Papadopulos'un BM Genel Sekrete- ri Kofi Annan'ın planına karşı olduğu- nu gündeme getirerek kendi ken- J] dilerine soruyoriar: Rauf Denktaş'ın kabul etmediği bu plan madem Türk tarafını ortadan kal- dıracaktı, Papadopulos niye kabul etmi- yor? A benim yanar döner Islamcıyla işbir- liği yapan şaşkın haki parkalım, pap- yonlu monşerim; Papadopulos'un pla- nı reddetme diye bir tavn yok ki... llke olarak benimsediğini hep söylüyor... Papadopulos'un planı hemen kabul et- memesi Kıbns'taki Türkleri ortadan kal- dıracak gizli hesaplan yeterli bulmama- sından... Daha çok ödün istiyorve Türk- leri adadan söküp atacak süreyi daha da kısaltmak istiyor... Kıbrts'ta bir tek Türk kalsın istemiyor... Ama bizim şaş- kaiozlan can-ı gönülden istiyor! ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKİNCt 'Reklam' Konteynerleri Radikal gazetesinin 13 Şu- bat 2003 günü manşetinde yer alan "Deprem Konteynerleri" tartışması sürüyor... îzleyebil- diğimiz kadanyla, ertesi gün Hürriyet'te de yer verilen "tep- küerin" temel nedenini ise as- lında bu konteynerler oluştur- muyor... Deprem anındaki ilk ihtiyaç- lann karşılanması amacıyla gerekli malzemeleri içerecek şekilde kentin çeşitli semtleri- ne konulmaya başlanan kon- teynerlerin, "reklam aracı" olarak kullarulması eleştirili- yor... Valiliğin önderliğinde kurul- duğu anlaşılan "Deprem Der- neğT, konteynerlerin yerleşti- rilmesini "reklam karşüığu- da" fırmalara vermeyi yeğle- yince, bu "işi* üstlenen Genç Ajans, tutmuş "reklam potan- sryeüne" göre yer belirlemiş... Istanbul'un "varlıkü'' ya da "reklam açısından verimli n semtleri, üzerlerinde afış pa- nolan bulunan ve reklam müş- terilerini bekle- yen deprem konteynerleriy- le tanışırken, gerek zemin ya- pılan, gerekse binalannın çü- rüklüğü bakı- mmdan "ris- km" çok daha yüksek olduğu "yoksul semder" ise bu olanak- tan yoksun kalıyorlarmış... Radikal'de Setim Efe Er- dem'in geniş haberiyle başlat- tığı bu tartışma, ıçine itildiği- miz"işbitiricidüzende'' üısan yaşamının bile ne denli çirkin çıkarlara araç edilebildiğini çarpıcı bir örnek olarak göster- mesi bakımından elbette çok anlamlı ve çok başanlı bir ga- zetecilik hizmeti... Ancak bu konteynerler, böy- lesi insanhktan uzak bir ticari yöntemle değü de "adil" bir yer seçimiyle kentin orasına burasuıa konsaydı, acaba "so- run" kalmayacakmıydı?.. Bir kentte yaşayanlann, gü- nün her saatinde ve her gör- dükleri yerde "depremi anım- satan" ve üstelik içinde de "ölü ve yarahlara yardım malzeme- lerinin" bulunduğunu bildiği koca koca demirden sandıklar- la karşılaşmalan, o kent ve ora- lı insanlar için acaba nasıl bir "hayat ortamı'' sağlar?... Hiç düşünüldümü 0 .. 'Denetim Yasası' gibL. Konteynerlerin hizmet değil "kazanç aracı" olarak görül- meleri, bir bakıma artık çok da yabancısı olmadığımız "rant- çı kültürün" son örneklerin- den... Nitekim aynı anlayış, yine depremle ilgili olarak, örneğin Yapı Denetim Yasası'nı bile bu konuda kurulacak özel şirket- lere bağımlı olarak düzenledi... Erzüıcan gibi tarihi hep dep- remlerle yazılmış illeri bile "yoksul" olduklan için, yam "denetim şirkeüerine müşteri bulunamayacağmı" hesaplaya- rak bu yasa kapsamı dışında bı- rakmadüar mı? Şımdi, Pülümür de insanlar bir kez daha "depremzede" olurken, binalann sağlam ya- pılmasını sadece özel şirketle- rin paralı denetimine havale e- den yasanın bile "kendüerine uygun görûlmediğini'' fark edip kim bilir ne duygulara gi- riyorlar? Bu aymazlığa ise yi- ne kimse ses çıkarrmıyor; aynı yasayı yapanlan kimse sorgu- lamıyor?.. tşte, aynı duyarsızlığın bir başka ürünü olan "reklam kar- şılığı deprem konteyneri" uy- gulamasmda da herkesin gözü bunlann üzerin- de değil, sadece koyulduklan yerlerde... Bana kalırsa, o "yoksul" ol- duklan için rek- lamlı kontey- nerlerden de ">Toksun" kalan semtlerde yaşa- yanlar, diğerlennden çok daha şanslılar ve mutlular... Hiç de- ğilse, kent yaşamlannı "sürek- H ölümü anımsa>arak" değil. kendi sevdalanyla, düşleriyle ve umutlanyla sürdürüyorlar... Sıra tabuflarda mı? Selim Efe Erdem, haberini yaparken ne düşündüğümü sorduğunda da söylemiştim... Bugün reklamlı konteynerleri keşfeden "girişimci ruh", yann üzerinde belki yine reklamla- nn bulunduğu "hazır tabuda- n"yla birlikte Taksim'de, Şiş- M'de, Kadıköyde. Bostancı'da, Bakırköyde, hatta BejkozKo- naklan ile Bahçeşehir'de bile ortayaçıkabilir... Ancak, ben asıl şu çok be- ğendiğim ve bu ülkenin "en başanhlan" arasında gördü- ğüm reklam uzmanlanmızdan bir açıklama bekliyorum... Acaba, her an ve süreİdi "fela- keti" simgeleyen böylesi abuk- luklar üzerine konacak reklam- lar, toplumda "96100" duygu- lar yaratabilir mi?.. Yoksa, ters etki yapar da insanlar artık 0 reklamdaki ürünleri her gör- düklerinde, "kaçacak bir sığı- nak" mı ararlar?.. Oekincii' cumhuriyet.com.tr KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net ÇtZGÎLlK KÂMİL MASARACI H A R B Î SEMİH POROY semihporoy(Syahoo.com TARİHTE BUGUN MÜMTAZARIKAN 19Şubat GENERAL KUROPATKİN MANCURYA'ûA.. £>£A/ ALEYEİ SUBAY SÂyAŞf SffSASfMDA İLK ASK0ZLİK. -ÇJRÂAİÇ , PLEMB ve çiPKA ÇAfSPfŞMALAg/A/OA TÛGKLER. '/A/ tcA&Şf Y0S ALMlŞrt. f9O4'T& BAŞGÖSTEISBrJ POGT UUR SOGUHÜ, RUSYA' Y(, JAPONYA İLE ÇAT/ŞkAA- YA SÜGÜKlEMİŞrİ. AYNI YIL PORT ARTHUR'U İŞGAL EOEM TAPOMLA&, ERTESİ Ytt_ DA MUKOEfJ'DE GAUP GELİNCE, GEUEBAL. tCUROPATKİH, GEMEL fOJ/SAMY LISINA SlR. OfLEKÇE yAZAGA YA 'OAKi <SÖe.£VİMDEH AF&tJt /STeU/ÇTr'. İKİ Y(LDA, TEK S/fi 8AÇA&ISI GÖEÜlMSMtfT/!. KAYSERt 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESt'NDEN Dosya No: 2002395 Da\acı Derya Soğancı tarafindan davalı Bahn Soğancı aleyhıne açılan şıddetlı geçim- sızlık nedenıyle boşanma davasının mahkememızde yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan gereğınce. Davalının bütün aramalara rağmen bulunamadığından dava dılekçesinin ılanen teblığıne karar verilmiş olup, karar gereğınce, Kayseri ilı, Mehkgazı ilçesı. Hisarcık Mahallesı. Cılt:06702. Sayfa.13. Sıra No.J4 21de nüfusa kayıth davacı Dena Soğancı tarafindan eşı Bahn Soğancı aleyhıne şıddetlı geçımsızlık nedem>le bo- şanma davası açtığı, duruşmanın 25.2.2003 günü saat 9.00 olduğu, davalının duruşmaya bizzat gelmesi ya da kendısıni bir vekılle terasil ettirmesı. aksı takdırde yargılamanın yokluğunda jürütülerek bıtırileceğı hususu davalı Bahn Soğancı'va dava dılekçesı yenne kaım olmak üzere ilanen teblığ olunur. 28.1,2003Basın 6614 Nûfus cüzdammı ve sûrûcü belgemi yitirdim. Geçersizdır. YJLDIZIŞIK Evlilik cûzdanımı ve nüfus cûzdanımı yitirdim. Geçersizdir. FATMA ÖZÜDOĞRU Nûfus cûzdanımı yıtirdım. Geçersizdir. NURİYILMAZ Nüfus cûzdanımı kaybettim. Hükiimsüzdür. HATtCE VAROL PANO DENİZ KAYUKÇUOGLU Koyunlar Gibi... Bayram tatillerini yurtdışında geçiren dostlan- mız geri döndüler. Bu kez yalnızca neler yiyip iç- tiklen'nden, hangi müzeleri gezdiklerinden, nasıl eğlendiklerinden, neler satın aldıklanndan değil, 15 Şubat günü tüm dünyada gerçekleştirilen sa- vaş karşıtı eylemlerden de söz ediyorîar. Karşı- laştıklan insan sellerini, sokaklan, alanlan doldu- ran yüz binleri, milyonlan anlata anlata bitiremi- yorlar. Gözlerine bakryorum. Kadın erkek, genç yaşlı, siyah beyaz omuz omuza vermiş büyük ka- labalıklan anlatırken, heyecanlan, kıskançlıklan gözlerine yansıyor. Evet, kıskançlıklan da... Ola- sı bir savaşın yanı başındaki 12 milyonluk bir met- ropolde ancak birkaç bin "savaş karşıtı" topla- yabilen bir toplumun bireyleri olarak büyük kitle- ler halinde sokağa dökülen Ingilizleri, Fransızla- n.lspanyollan, Italyanlan, Almanlan kıskanıyorlar. Haklı değiller mi? Amerika Birieşik Devletleri'nin Irak'a karşı baş- latacağı "Daha fazla petrol! Daha ucuz petrol!" savaşında lngiliz, Fransız, Ispanyol, ItaJyan, Al- man gençleri değil, bizim gençlerimiz, bizim ço- cuklanmız sürülecek cepheye. Ama sokağa dö- külen onlar! Onlann sokağa döküldüğü o cumar- tesi günü bizler de sokaklardayız aslında. Fakat "Savaşa hayııi" demek için değil, bir an önce Ak- merkez'e, Capitol'e, Carrefour'a ulaşmak için so- kaklardayız. Savaşın çok uzağındaki ülkelerin gençleri alan- lan doldururken, 43 üniversite ve yüksek okul bu- lunduğu, bir milyondan fazla üniversite ve yük- sek okul öğrencisinin yaşadığı söylenen Istan- bul'da ise bizim gençlerimiz kahveleri, barlan, lahmacun ve dürüm evlerini dolduruyorlar. • • • Londra'da, Paris'te, Barselona'da, Roma'da, Berlin'de polisler de yürüyor. Üniformalannı çıkar- mışlar, eşlerini, çocuklarını yanlarına almışlar, sa- vaşı durdurabilmek umuduyla, durduramayacak bile olsalar, yann, "Ben de bir şeyleryaptım o la- net olası savaş olmasın diye!" diyebilmek için yürüyoriar. Istanbul'da da yürüyor polis... Tam teçhizatla, kafalannda kasklaria, ellerinde coplar- la, kalkanlarla, makineli tüfeklerle yürüyor... Londra'da Ingilizlerie birlikte Irlandalılar, siyah- lar; Paris'te Fransızlarla birlikte Cezayiriiler, Fas- lılar, Kamerunlular; Barselona'da Katalunyalılar- la birlikte Ispanyollar, Basklar, Roma'da Italyan- laria birlikte Etiyopyalılar; Berlin'de Aimanlaria birlikte Türkler, Araplar, Polonyalılar yürüyor. Sa- vaş karşıtı yürüyüşler her yerde dostluk ve banş içinde geçiyor. Farklı görüşlerdeki, inançlardaki, ulusal kimliklerdeki, renklerdeki insanlar o yürü- yüşler boyunca aralanndaki çatışmalan, çekiş- meleri, o yürüyüşlerin ortak amacı dışındaki ta- leplerini, arzulannı biryana bırakarak yürüyoriar. Yürüyebiliyorlar. Bizde ise ne yazık ki olmuyor. Olamıyor. Birtakım gruplar o birkaç bin kişilik banşçıyı kendi siyasal amaçlan doğrultusunda "kullan- mak" hesabıyla yürüyüşün içeriğiyle ilgisi olma- yan bayraklar, pankartlar açıyoriar. Sloganlar atı- yoriar. Yetmiyor. Savaş karşıtlannın yol kenarian- na park ettiği araçlara, arabalannın içinde korna çalarak yürüyüşçüleri destekleyen araç sahiple- rine, dükkânlara, otobüs duraklanna saldınyorlar. Camlan, çerçeveleri indiriyorlar. İnsanlan korku- tuyoriar. Polisi çatışmaya çağınyorlar. Dışandan bakanlar da, "Polisler iyi ki hazıhıklı gelmişler!" diyor. • • • Biz ne yazık ki demokrasiyi de, özgürlüğü de içimize sindirememişiz. Bunlan içimize sindire- mediğimiz için de bir demokrat gibi nasıl davra- nılır, özgüriükler nasıl kullanılır, bilemiyoruz. Sa- vaş yaklaşıyor, bumumuzun dibine geliyor, ilk bomba düştü düşecek... Biz hâlâ koyunlar gibi bekliyoruz, bekleşiyoruz. Koyunlar gibi rtişiyoruz. Neyi bekliyoruz? Niçinrtişiyoruz?Işin garibi "ne- yi" de, "niçin"\ de bilmiyoruz... Tıpkı koyunlar gi- bi... (e-posta: dkavukcuoglu(§ superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/Rusmutfa- ğına özgü, içi et, balık ya da lahana ile doldurulmuş küçük börek. 2/ Un, et ve bamya ile ya- pılan bir ye- mek... Ana- dolu'nun do- ğu ve kuzey bölgelerinde el ele rutuşarak oynanan bir halk oyunu. 3/ Eski dilde ekmek... Duvar taşlanmn ya da ruğlalannın harç- la doldurulup üze- rinden mala çekile- rek düzeltilen aralı- ğı. 4/ tki elle tutula- rak kullanılan bü- 9 yük ve ağır kıhç. 5/Normal.. Utanç duyma. 6/Bir nota... Kutsal bir güce, bir dileği yerine getirme- si için yapılan vaat. 7/Kafkasya'dan Iran'a uza- nan geniş bir alanda yaşayan Türk soylu halk... Şekerkamışından elde edilen bir içki. 8/Ağzımız- daki dişlerin bir bölümüne verilen ad... Kitap ge- tirmemiş peygamber. 9/ "Çahnak, aşırtnak" an- lamında argo sözcük. YLTCARIDAN AŞAĞIYA: 1/Yunan mitolojisinde, Tannlar tarafindan güçlü ve kendini beğenmiş erkekleri cezalandırmak için yaratılan kadın. 2/ Bir peygamber... Kertenkele derisi. 3/Tütsüyle kurutulmuşu oldukça sürümlü olan bir balık. Sıkmtı verme,üzme. 4/Aşk ateşi... Aklaşmış, rengi sohnuş. 5/Çok büyük ve sağlam yapılar için kullanılan bir sözcük. 6/ "Ben Hak- kın — kuluyum" (Pir Sultan Abdal)... Sodyumun simgesi. 7/Aklama... Açık samanrengi. 8/ " — Erhat": Yazanmız... Böbneli göçebe çadın. 9/ Tümör... Kısır, hiç doğurmamış hayvan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear