22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16ŞUBAT2003PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Brüksel'de ilk 'Turkish Gay Night'T? nder de olsa görüştüğümüzde, yapüğı d espnleriyle çevresınde ilgi odağı iluşturac ve benim pabucumu dama attıran rürk tarudığım. gönderdiği e-postalarla da jöriişmemıze gerek kalmadan beni rahkahalara boğuyor. Geçenlerde "yine ne Jöktünnüs* diye merakla açtığım e-posta ietisinde hiç de beklemediğim bir metinle larşılaştım. Bu kez şaka yapmıyordu ve şunlan jazmışü: "Sevgüi arkadaşlar, uzuıı zamandır japmak ve yapmamak arasında tereddüt rttiğimiz etkintiği nihayet gerçekleştinneye karar venök. 22 Şubat'ta Brüksel'de ilk Turkish Gay Night eğkncemizi dûzenüyoruz. Amacunız Tûrkeşcmsd arkadaşlan bir eğtence ortammda bir arava getinnek, tanışmalannı sağlamak. Bu eğkncemiz herkese açıkür. Hoşgöriinüze nanarak sizJeri de haberdar ettik. Bidere \ereceginiz destek bu tür faaüyederin devannnda etkiM olacaktnf tyi bir gözlemcı oldugumu düsündüğüm halde yakından tanıdığımı sandığım bırinin, eşcinsel olduğunu fark edememistim. Halbuki deneyimsiz sayılmam. Üniversitedeki bir arkadaşımızın eşcinsel olduğunu hepimiz biliyorduk. Muğla Cniversitesi'nde öğretim görevlisiyken eşcinsel bir öğrencim vardı. Bir önceki işımde, işyerinde en başanlı arkadaşımız da bir eşcinseldi. Bir pazar yazımda da şimdiki işımdeki bir Belçikalı meslektaşımızın cinsiyet değiştirerek kadrn olmasını ele alnııştım. Belçika'daki Türk eşcinsellerin cesaretlerini toplayıp düzenlemeye karar verdilderi etkinliğe •"nihavet, nihaaaaaayet" başlıklı e-posta iletisiyle destek veren Fethi, Belçika'daki Türk toplumu içinde eşcinsel olmanın zorluğunu vurguladı. "Heteroseksüel olmayan bir ha>li insan tanıyorum ve özeffikk Türk homoseksüel arkadaşlann gay obnalarmın sanki doğal bir özeflüderi değil de rahatsızlık veren bir yara, gjzlenmesi gereken doğanın bir yanılgısı oiarak bakılmasından uzun süredir rahatsızlık duymaktaydırn. Elbette Türk toplumu siz botnoseksüeDere çok vahşj şekilde davranryor ve şiddeüe tavır ahyor. Bu tür yaklaşmnn, sizin de kendi kendinizi kabuDenmenizi ve öz sevgmizi ohımsuz şekflde etküediği tarnşma götürmez, Nihayet, nihaaaayet bunlan yavaş "™~^"~"~"~ yavaş flk etapta kendînizin iç dünyasında, söküp atmanız beni homoseksüel olmaiTiaına rağmen müthiş sevindirnıekte. Çocukhtğunuzdan beri iç baslalar. dış baskılar. bclki de ufak ufak travmalar gibi sorunlan kat edip bu eğienceyi düzenleme aşamasına gekhginiz için sizJeri kuthıyorum. Kennedy'nin "Ich bin ein Berlıner" demesi gibi ben de hetero oiduğum halde bu eğlencenize katümak umuduyla şnndiden haykınyorum: Ich bin ein İBNE." Eşcinsel tanıdığıma bir başka destek de bir BRUKSEL ERDtSÇ UTKU Türk kadın arkadaşımızdan geldi "Geç bfle kakhnız. Sizkri açık vürektüiğiniz ve cesaretiniz için kuthryorum ve desteklrvorum. Kendi doğanızı. benhğinizi basûrarak yaşamanız yetti arük! Sizi sevgryle kucakhyorum ve sevgih' Fethi'ye kaolarak 'Ich bin AUCH ein ÎBNE!' dryorum." Eşcinsellerin 4 ay sonra yasal oiarak evlenebıleceği Belçika'da, Türk ve Faslı eşcinseller "Merhaba" adında bir deraekte örgütlendi. Dernek, dinsel ve kültürel farklılıklar nedeniyle Belçikahlardan ayn bir olusuma gittikJerini vurguluyor. Zaten 10-14 Şubat tarihleri Belçika'da ilk kez ırk, cinsiyet, milliyet, cinsel tercih, özürlüler ve kültürel farklılıklara saygı duyulan bir ortam oluşturmak amacıyla "Çesitiüik HaftasT oiarak kutlandı. Katolikler, bu hafta boyunca eşcinselliğin gereğinden fazla ön ~~~~~ plana çıkanldığını öne sürerek haftayı eleştirdiler. Toplumsal hayatta heteroseksüelliğin merkezi belirleyicıliğinin, gay ve lezbiyenlenn hayatlannda çeşitli sorunlara yol açtığı Türlaye'de, aynı cinsten insanlann cinsel açıdan birbırlerine yönelmeleri yüzyıllardan beri bilinen ve yaşanılan bir gerçek. "Lezbiyen veya gay olmak" ise Türkiye'de 9O'lı yıllarda açıkça tartışılmaya başlandı. "Salt bir cinsel edimden öte bir kinıHk oiarak kunılan eşcinseflik", toplumsal hayatın her alanındaki gay ve lezbiyenlerin örgütlenmeleriyle ülkemizde arük rahatça boy gösterebiliyor. Farklılıklar yaşamın bir parçası ve insanlar da zamanla buna alışacak. Belçika'da bile toplumdaki çeşitlilik, bazı insanlar için hâlâ problem oluşturuyor. Medya ve TV dizıleri, siyaset ve eğitim sistemi farklılıklannın yarattığı zengınliği yeterince vurgulamıyor. Insan, "Niçin Belçika'da yaşamm her alanmda beyaz, heteroseksüel ve fiziksel ve ruhsal özürtii oimayan erkekler baskın? Göçmenler. eşcinseller, kadmlar ve özürlüler neredder?" diye sormadan edemiyor. Kendisi ırkçılığa ve aynmcıhğa maruz kalan Belçikalı Türklerin, Türk eşcinsellere Türkiye"deki Türklere göre daha hoşgörülü davranması beklenir. Ancak baskılar nedeniyle yakın çevresine açılamadığı için evlenmek zorunda kalan homoseksüel Türklerin varlığuıı bilmek insanı üzüyor. Almanya ve Hollanda'da Belçika'dan görece daha iyi konumda olsalar da zaten "Türk oiarak yaşamanın hiç de kolay olmadığı" Avrupa'da "Türk ve eşcinsel obnak* çok daha zor. Kendilenni, kendilerinden bıle saklamak zorunda kalan Belçikalı Türk eşcinseller, nihayet kendilerinı keşif yolculuğuna çıkıyor. Yol uzun; bizi kahkahalara boğan eşcinsel Türk tanıdığımın adını, kendısıne zarar vereceğinden çekinmeden yazabileceğim günlere daha çok var!.. erdincutku@yahoo.com Türk-Yunan Forumu... Dün bır gazetemızin manşetine taşınan araşürma sonuçlan kimi şaşırttı? Bana kalırsa kimseyi şaşırtmadı. Eğer bu araştırma birilerine ilginç geldiyse, bu insanlann ya dünya ile ilgileri yoktur ya tarihi bilmiyorlardır. Ancak sonuçlan önemser görünüp. abartılı oiarak ele almak istersek "Gerçekten çok ilginç, halbuki Kıbns'taki bu insanlar ne kadar da birbirierine yakındır, ne kadar da birbirierini severler, bu araşbrma sonuçlan inandına değü" de diyebüirsiniz. Kıbns'ta yaşayan iki toplumun insanınrn birbirlennden "iki gezegen kadar uzak" olduğunu bilmeyen varsa, bana Atina'ya ATİNA MURAT İLEM gelsin ya da murilemfa otenetgr adresime mail atsm onu bilgilendireyim. Aslında "laf ola beri gete" yapılan araştırmanın sonuçlannı bir tarafa bırakın. Tüm dünyadaki en cahil insanlar bile bu sonuçlan biliyor. Siz araştırmayı kimin ya da hangi kuruluşun yaptırdığına bakın. Ben de zaten o kuruluşa bakıyorum. Araştırmayı yaptıran kuruluş başhkta yazılı. Neden kuruldu? Kimler tarafindan kuruldu? Ne amaçhyor? Kimler maddi çıkar sağlıyor? Türk-Yunan ilişkilerine ne katkısı oldu? Aklrnıza gelen böyle yüzlerce soruyu sorabilirsiniz. Ama alacağınız cevap bir hiçtir! Yunanistan'da 15 yıldır gazetecüik yapmama rağmen şu foruma bir türlü davet edilmedim. Bu konuyu bazı büyüklerimle de tartıştım. Onlar da sanıyorum ki egolannı tatmin eden bazı gazetecilerin etkisi altında kalarak sessiz kalmayı tercih etti. Şımdı. "öküz alünda buzağı aramaya" başlayacaksmız. "Davet edflmediğin için kuyruk acın\-ar,bu foruma saldırnıak için firsat buklun, saldır bakahm" diyenleriniz olacaktır. Ancak edindiğim bilgiler doğrultusunda "Türk-\njıan Forumu"nu mercek altına almak, bildiklerimi kamuoyuna sunmak bir gazeteci oiarak görevimdir. Sen kımsin ki bu kuruluşu mercek altına alacaksın diyenlere de cevabım, "Ben gazeteciyinT olacaktrr. ısterseniz "çünkülerfc'' dolu biyografimi vereyim. Evet, ben gazeteciyim ve ölene kadar bu şereflı görevi sürdüreceğim. Çünkü mesleğimi severek seçtim. Çünkü bu mesleği sürdürebilmek için şoförlük bile yaptım ve bundan da şeref duydum. Çünkü mesleğimden ödün vermedim. Çünkü kimseye yalakalık yapmadım. Çünkü baskılara rağmen kalemimi satmadnn. Çünkü bu mesleğe bırakrn mutfağı, kilerden başladnn, kilerdeen. Çünkü bu mesleğin stresi yüzünden dert sahibi oldum. Çünkü bu meslektekı hocam Mustafa Yücel'dir. Ve bu yıl Yunanistan'daki 15.. meslektekı 24. yılım doluyor. Neyse, nerede kalmıştık... Şu Forum. Bu forumun nasıl kurulduğunu, kimlerin fınanse etriğini, hangi ıstıhbarat kuruluşlannın kontrolünde olduğunu, Atina ve Istanbul toplantılannda dönen rezaletleri!Gazeteci kimliğiyle katılan istihbaratçılann eski mesleklerini (garsonlan, çevirmenlen), gittikleri restoranlarda çıkardıklan olaylan! Sonradan görme gazetecilerin rezaletlerini! Verilen yemeklerde garsona, "Salatamın üzerinde beş çeşit peynir obnazsa yemem" diye çuşan görmemişleri. Toplanülarda çekilen görüntülenn kopyalannı bağlı olduklan istihbarat kuruluşuna veren sözde gazetecileri, otelleri aşk yuvasına çevırenleri, bedava seyahate katılabilmek için yalakalık yapanlan. Forum kalabahk görünsün diye toplantılara çağnlan garsonlan, çaycüan! Yunanlar bu görüntüye "burtlela'' derler. Bu kelımeyi bilmeyenler foruma katılanlardan öğrensin. Kısaca Türk- Yunan Forumu'nu merak ediyorsanız, araştınn, meslekteki büyüklerim de araştrrsın. Belki bir şeylere ulaşırlar da "burdela" oiarak tanımlanabilecek Türk-Yunan Forumu'un ne işe yaradığını tartışmaya açarlar ve de kınarlar. Tabi kınayabüirlerse! Hindistanhn sanatçı devekri Hindistan'ın baasmdaki Racastan e> f aletinde her yü düzenlenen 'ÇölFestivah' renkli görüntülere sahne oluyor. Racastan'uı Caysalmer kentinde düzenlenen ve 3 gün süren şenlikte güvenlik görevlileri develeriyle birükte akrobasi gösterisi yapti. Geleneksel festivaL, bölgenin zengin gecmişini ve küMrünü yansıtryor. (Fotoğraf: REUTERS) Savaşın gölgesinde pazar yazısı T imon kolonyamrn dibi A~d gözükmeye başladı, demek memlekete gitme zamanı geldi. Böyle zamanlarda TRT-INT'e bıraz daha sık bakanm, özellıkle gezi programlanna. Buraya takılıp kaldığım için göremedığim güzelim Anadolu'nun çeşıtlı yörelerini gösteren programlara. Stüdyo programlannda takdımcı hanımlar gözüme giderek daha güzel gözükmeye başlarlar. Bir zamanlann memleketi yoktur artıkama. memleket yine de memlekettır. Sayılan hızla azalan dostlann olduğu yerdir. Köşedeki bayiden henüz mürekkebi kurumamış bir Gumhuriyet ve yanındaki sımitçi den iki simit aldığım yer. Yani o güzelim şarkıdakı gibi, "Maksat muhabbet olsun, kahve bahane" (yoksa biraz farkh mıydı?); benim için de kolonya bahane. Ülkemizı kalıcı dertlere ve belalara sokmak isteyenler var, Türkiye'nin sınırlannın değişmezliğini. Mustafa Kemal'ın sözlenni unutanlar var. "DenizTerin" sözlerinin nasıJ haklı çıktığını izlemek insanın ruhunu yaralıyor, Ata'nın Bursa Söylevi'nin de. Ruhta açılan yaralar en güç giderilenlerdir. Acaba bu son gelışmeler 60'h yıllarda olsaydı tepkiler nasıl olurdu? Ancak olumlu gelişmeler de var. Doğrudan. banştan yana, sömürgecıhğe ve savaşa kârşı insanlar, artık bırbırlenni srnırlar ötesinden destek . x olabilıyorlar. | M k A Pislıkler, karanhk «•flt ^ köşelerde kalmıyor, saklanamıyor. Artık kralın çıplak olduğunu hayloranlar var, bunu yapmak yahnzca o masaldakı çocuğa kahruyor. îsveç halkının yansından biraz fazlası, BM desteği oiarak veya olmayarak Irak'a saldrnlmasına karşı. Kalan bölümünün yansı BM destekli savaşa evet diyor; kalanlar da BM desteksiz savaşa hayır. Lise ve yüksek okul öğrencileri, bütün dünyada bu cumartesi, yani siz bu satırlan STOCKHOLM GÜRHAN UÇKAN okurken yapılmış olacak olan 'Savaşa hayır' gösterilerine, bir gün önceden, çeşitli eylemlerle destek olma>n tasarhyorlar. îsveç basını ise iki safa aynlmış durumda: Dünyada demokrasinin. bireysel özgürlüklerin ve kapitalizmin tek garantörü oiarak ABD'yı görenler ve amaç ne olursa olsun, bir ülkenin kendi başına başka bir ülkeye saldınp srvil halkı öldürmesine karşı olanalar. Özellikle yeniyetme mm ^_^_ kalemşorlar, çılgın bır ™"^^"^ Amerika hayranlığıyla, bu ülkenin bunca yıldır kaç diktatör yarattığını, kaç diktatörü desteldediğini ve Iran'a karşı Saddam Hüseyin'i nasıl kışkırtıp silahlandırdıgını görmezlikten geliyorlar. Amaç demokrasi ise, ABD'nin ışe neden Suudi Arabistan ve Kuveyt'ten başlamadığı sorusuna yanıt vermeye de çalışmıyorlar. Ülkenin en büyük gazetesi Aftonbladet ise (bağımsız sosyal demokrat) savaşa karşı onurlu bir tavırla çok önemli bir işlevi yerine getiriyor. Orada çıkan bazı yazılan sızlere aktardım, çünkü o zevki sızlerle paylaşmak ıstedim. Isveçlı ünlü yazar Jan M>Tdal'ın yazısını belki anımsayacâksınız. Istanbul'daki savaş karşıtı uluslararası konferansa gelmeden önce ya>imlamışn yazısını bu gazetede "Türkiye'nin parçalanmasnu istemedigim için bu tophnrjya gjdeceğbn" diye yazmıştı. Atatürk'ün ülkemizi "Istanbul ch-annda hokka kadar bir deviet ohnaktan" kurtardığını, 1920'h yıllarda ülkenin parçalanmasına karşı kollan sıvayan politikacılann olduğunu anımsatmış ve şu acı, düşündürücü sözle yazısını bıtırmiştı: "Aksi halde ben ha\-atta>1cen -ki ben 75 yasında\Tm- bu ülkenin parçalandığuıa tanık olacagım. r Hiç sevmedığım bır ıfadedir ama, belkı bınlen bundan daha iyi anlarlar: "EKn gâvuru bfle_." Sözün sonunu siz tamamlayın, benim ıçim elvermiyor... Noel'den karnavala!20O3'ün daha başındayız ve Rio de Janeiro'da da yeni yıl heyecanınrn ardından karnaval coşkusu başladı. Fakat önce bu güzel şehirde Noel kutlamalan nasıldı, yeni yıl nasıl karşılandı ona bir bakalmı. Noel ve yeni yıl hazırlıklan kasımm sonuna doğru başlıyor. Ahşveriş merkezleri noel ağaçlanyla ve Papai Noel (onlar da bizim gibi Noel Baba dıyor) resimleriyle donatılıyor. Herkes bir hediye telaşı, heyecanı içinde. Buradaki Noel'de, Noel kavTamıyla bütünleşmiş dize kadar kar yok. Brezilyahlar, Bing Crosby'nin T m Dreaming of a WTüte Christmas" adlı şarkısıyla ABD'de yerleşen, başka kültürlere de yayılan bembeyaz Noel hayalrnın farkındalar; alışveriş merkezlerinde ve bu gibi yerlerde kar yağmışcasına donatmışlar her yen. Fakat kimse de dönüp, "Ah bir kar yağsa ne güzel ohır!" diye yakınmtyor - ne de olsa burada Noel yaz mevsiminin ilk ayında ve bu insanlar plajlanna. güneşe ve denize âşık (tabii aslında burada hep yaz var: diğer mevsimlerde sıcaklık 28-30 derece iken "yazm" 35-38 derecelerde). Noel ailelerin bir arada kutladığı bir bayram. 24 Aralık Noel anfesinde akşam yemeği özel oiarak 11 'e doğru yeniyor ki tam gece yansı herkes uyanık, tok ve kutlamaya hazır olsun. Eğer masa dışan kunılabiliyorsa ev içinde kalınmıyor. Herkes ayn bır yemek yapıp getiriyor ve yemekler çeşit çeşit: pilav, kuru fasulye, lazanya türü yemeklere ek oiarak bugün için özel oiarak hazırlanan presuntu (domuz eti), chester (tavuk), findık fistık ve kurutulmuş meyva. tçki oiarak cidra (ehna şarabı) ve tatlı oiarak leziz rabanada - dilim dılim ekmekler süt ve yumurta akı ile kızartılıyor, tarçın- şeker kanşımına batınlıyor. Noel ıçın okullarda, işyerlerinde ve aile içinde popüler bir oyun amıgo culto - "gizli arkadaş". Noel'den üç hafta önce torbadan bır kâğıt çekiyorsunuz, kâğıtta kimın adı varsa o gizli arkadaşınız oluyor. Hediye seçmeyi kolaylaştırmak için, herkes bir kâğıda istediği birkaç şeyi yazıyor. Noel'den önce toplanılıyor - eğer aile içinde oluyorsa, Noel arifesinde yemekten sonra, aile fertleri teker teker kalkıp gizli arkadaşını tarif ediyor, diğerleri kim olduğunu tahmin etmeye çalışıyor ve herkes hediyesıne kavuşuyor. Gece yansına doğru radyoda çalan Noel şarkılanna eşlik edıliyor, komşular bırbirine uğruyor, sokaklarda muhabbet edüiyor... Saat tam 11 'de herkes birbinnin Noel'ini hıtluyor. Bu Noel özellikle hoştu. Ben Brezilyalı erkek arkadaşımla teyzesinin e\'indeydim (kalabalık bır Latin ailesi!) ve yemeğimizi bahçede yiyorduk. Tam 12'de hafif yagmur başladı dışanda kutlayanlan ferahlatmak istercesine. Yeni yıl ise daha çok arkadaşlarla kutlanıyor. Gelenek yeni yıla bembeyaz bir kıyafetle girmek. Bence çok hoş bir şey beyazın banşı temsil etmesi ve bu geleneğe göre yeni yılda en büyük dileğin "dünyada banş" olması. Yeni yıl kutlaması Revellion (Fransızcadan gehniş bir kelime) için en popüler yer plaj. Özellikle Çopacabana, Ipanema ve Barra plajlan. Saat ona doğru insanlar plajlara gidıyor. Bu akşamın geleneksel yemeği atıştırmalar ve ıçeceğı ise RİO DE JAIMEIRO BARIŞ GÜNERSEL sadece bira! Herkes torbalara atıştırmalannı ve kutu biralannı koyup plaja götürüyor. Hoparlörlerden pop şarkılan duyuluyor; insanlar eşlik ediyor, dans ediyor, yiyip içiyor. Saat 12'de olağanüstü havai fışek gösterileri başlıyor ve gösterilerin ana mekânı Çopacabana. Rengârenk havai fışekler gökyüzünde değişik şekiller çiziyor, diğer tarafta otuz katlı The Meridien Hotel'in en üst katından aşağı doğru atılan havai fışekler pınl pınl bir şelale göriintüsü yaratıyor. Ipanema ve Barra plajlannda da havai fışek gösterileri yapılıyor. Görsel şölen yarım saat sürüyor. Ikı yıl öncesine kadar bu gösteri daha da muazzammış. Havai fışekler kumun üstünden fırlatılıyormuş. Ama 2 yıl önce birkaç kişi yasak bölgeye ginp havai fışeklere yaklaşınca yanarak yaralanmış. Artık, havai fışekler kumdan değil, denızdeki botlardan fırlatılıyor. Plaja gitmeyen ise ya arkadaş evinde bir partiye katılıyor ya da geceyi evinde ailesiyle geçiriyor. Televızyonda ünlü şarkıcılar toplamp şarkılar söylüyor Hepsı de mutlaka beyaz giyip, "Yeni yıMa dünyada banş!" diye milleti coşturuyor. Bu kutlamanın heyecaranı arttıran unsur ise Noel'le beraber şubat başına kadar sürecek yaz tatilinin başlamış olması. Noel ve Revellion'dan sonra herkes ya tatile çıkıp yazı başka yerlerde geçiriyor ya da Rio'da kalıp güzelliklerin tadını çıkanyor. Sonra da yakrnda gerçekleşecek olan Karnaval heyecanı başhyor. O irkaç gün önce -belki 40 yıl Jj aradan sonra- Hinüi ünlü yönetmen, Boüywr ood'un (Bombay - Hollywood kısaltılmışı) kralı Raj Kapoor'un eskimeyen fdmi "Avare"yi yeniden gördük. 3 saat 13 dakikalık, popüler sinemanın bu baş klasığinden belleğimizde hiçbir görüntü kahnamasma karşın, "Awaara hoon" (Avare mu diye diümize doladığımız) diye başlayan Hintçe melodisi hâlâ kulaklanmızdaydı. Şarkıyı fıhn boyunca Kapoor eşliğinde üç defa tekrarlayrnca, "yorgun hafizanın", çocukluk yıllanna olan sadakatine kendimiz bile şaştık. Biz buralarda AvTa^yahhğımmn tadrnı ancak böyle sürpriz buluşmalarda çıkartabihyoruz. Fransa'nm kuş uçar kervan geçer kasabalanndan Vesoul, "Senede Bir Hafta" (bu yıl 4-11 Şubat tarihleri arasında) Asya kültürlennı, aracılığıyla Derin Fransa ile buhışturuyor. "Derin Fransa_." deyip burun kıvirmayın lütfen! Derin var, derin var hani yani... Franche-Comt'e bölgesinin 18.000 nüfuslu bu küçük kentinde "Avare ruhlu" insanlar yaşıyor. tnsanlıklannrn, Avrupahlıklannın özgüllüğünü Avrasyalı Avarelerburunlaraun dibinden öteye götürmesini bilen insanlar. Tarihi, uygarlığı, toplumsal ilerlemeji bahçe duvarlanyla sınrrlamayan insanlar... Vesoul'ü Derin Fransa simgesi bıçimınde ünlendırmış şarkıcı Jacques Brel'in adı verilen bır ortaokulda öğretmenlık yapan Martine ve Jean- Marc Th'erouanne çifti işte böyle insanlardan. Yollan 1982'deParis'te çakışuıcaya kadar Asya'da yıllarca ayn ayn on binlerce kilometre taban tepmişler. Vezullü VESOUL p Martine'nin ilk Asya gözağnsı, 18 yaşrnda sırt çantasıyla bahdan doğuya kat ettiği Türkiye olmuş. Jean-Marc da Asya'ya meraklı bir "Awaara"ymış. Paris'ten arabalanna otostopçu oiarak katıldığı, o zamanlar Nanterre üniversitesinde öğretim görevlisi, ressam Ayşegül Beton ve riyarro sanatçısı Lulu Menase tarafindan tstanbul'da ağırlgnınca, o da Asya'nrn kapısı Türkiye'ye vuruhnuş. 1982'de Martine ile tanışıp yıldınm nikâhla "havatlannı birieştirdikleriDde'' orak bir aşklannın daha farkına varmışlar: "Sinema". Jean-Marc hanım köyü Vesoul'e yerleşmiş. Hayat gailesi, çoluk çocuk Avare ruhu engeüeyememiş. Yine çıkmışlar gezilere, ancak >ıllar bu 68 ruhlulan başka projelere ıtmiş. Th'erouanne çifrinin "Asya ve Sinema" aşkından 1995 'te bir uluslararası festival doğmuş. ^^^™ Dostluk, dayanışma, gönüllülük temelmde ve "Oteki''ni daha iyi tanıma amacıyla kunılan "Asya Sinemalan" derneği kısa sürede tüm Vezullülere mal ohnakla kahnamış, ulusal düzeyde de benimsenmiş. Gerçi bu festival şu anda Fransa'dan ziyade Asya'da bilınıyor. Potansiyelin farkına varan bazı uyanıklar, 4 yü önce "Sennaye ve Siyasi Nüfiız" gücüyle, kumarhaneleri ve Amenkan Fihnlen Festivali ile UĞUR HÜKÜM tanınan, kuzey Fransa'nm en burjuva kenti "DeauviDer 'de de bir "Asya Fihnleri Festivali'' başlatıyorlar. Tamamen Japon ve Güney Koreli yatınmcılan çekmeyi hedefleyen "festival" şimdiden vahhn iç sorunlarla karşı karşıya. Halbuki Vesoul daha başmdan Asya'yı Çin- Hindiçini- Japon, özetle Uzakdoğu üçgeni diye tanıyan Fransa'ya, bu kıta kültürünü Ortadoğu, Orta Asya, Iran, Hindistan-Pakistan-Sri Lanka, Rusya- Sibirya gibi engin başka kültürleri de içerdiğini ammsatıyordu. Bu küçücük kentin topraklannda ne de olsa Osman Hamdi'lerden llhan Koman'lara hocalık etmiş, "G'erome" ve okulunun kurucusu, ilk oryantalistlerden Jean- L'eon G'erome (1824-1904) ve büyük tiyatro sanatçısı Edwige FeuuTere (1907- 1998) gibi kışıliklenn mirası \'ar... 2004'te 10. yaşmı kutlayacak "Vesoul Uhıslararası Asya Sinemalan Festivali", gündelik hayatlannın yani sua Th'erouanne çifrinin çevresinde kenetlenen, her yıl genişleyen minik bir avare gönüllukr ordusu eşliğinde Avrasya'yı yeniden buluşrurmaya hazırlanıyor. Örneğin, aynı tarihin G'erome'un ölümünün 100. yılına denk gelmesi, ünlü ressarrnn Ortadoğu ve îstanbul seyahaüeri etrafinda, Türk sinemasına özel sayfalar açılabilecek bir "bölüm" düşündürtüyor. 10-17 Şubat 2004'te "Çin Sinemasına Bakış" bölümünün dışında, "Asyah Bir l staya Bakış" ve 5 ayn bölüm daha yer alacak. 61 fılmin gösterildiği 2003 festivalinin toplam bütçesi 115.000 Euroya bile ulaşmıyor. Yerimiz elverse de size Vesullü gönüllü "Avare"lerin heyecan ve özverilerini anlatabilsek... Jacca isinüi eşkıya, kendini yahnzca bir haydutun çocuğu olduğu için hapse atan yargıcın hamile kansını kaçrnp doğan çocuğa kendi çocuğu süsü verir. Başta "Avare", suçsuz çocuk (Kapoor) olmak üzere hayat herkese zehir olur. Sınıf farkı, kast sistemi ve önyargılara karşı bir bayrak fıhnde kahraman şöyle seslenir dünyaya "Avvaaara hoon, Avvaara hoon; Ya gardish main hoon, asman katara hoom; Anaara hoon_ / Bir serseri, serseriyim ben; Y ıkılmış ömrüm, kuıhnış kalbime rağmen, muduluk ezgfleri söyrüyorum: Bir serseri, serserrvim ben_"
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear