25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S\YFA CUMHURİYET 9 ARALIK 2003 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Bir Şarkıydı: 'Sana Ad Bulamadım' Hızbullah diyemiyor! İBDA-C diyemiyor! Müslü- manlar diyemiyor! Sıkıla sıkıla Kaidecileri suçla- mak istiyor! Onu da yapamıyor... Büyük terörolay- lan olmuş, insanlar ölmüş. Yetmemiş, tüm dünya yeniierini bekliyor! Istanbul'a sporcularfutbolcular gelmiyor. Neredeyse turistler de ayağını kesecek! Herkes bir şeyler bekliyor. Bir Hizbullah'tırgidiyor... Eve dönüş yasası zaten nice kandökücüleri kurtar- mş... Evet durum böyteyken, Başbakan bocalıyor. Kar- rnakarışık bir şeyler söylüyor. Dediklerini kendi de anlamıyor. Oysa bütün bu terörcülerin kimlikleri or- tada... Hizbullah'lar, Kaide'ler, İBDA'lar; Ama Baş- bakan bir ad veremiyor, "Kanı donuyor" TV'de seyrediyorum... Geçmişten birşarkı geli- yoraklıma, ta 1939'dan gelen 'Saçlanma ak düştü Sana ad bulamadım" Bir ad bulmak o kadar zor mu? Zor! Sen yıllar yı- lı kutsal din duygularını kullanarak iktidar olmuş- san, zor! Ne derler: 'etme bulma dünyası!..' Yetiş- tirmeye çalıştığın, savunduğun anlayış, özlediğin düzen, kimlerin önünde dize geldiğin günler, tutum- larf.. Gel de şimdi bu olaylara ad ver; verebilirsen!.. Ikinci Dünya Savaşı yeni çıkmıştı. Harbe girdik girecektik... Polonya, Fransa düşmüştü. Nazı or- duları sınırlara dayanmıştı. O günlerin şarkısıydı bu 'Saçlanma ak düştü'. Bir aşk duygusu, güz ayla- nnın hüznünü duyuran... Saçlanma ak düştü. Sana ad bulamadım. Gönüle uçmak düştü. Bir kanat bulamadım... Tayyip Bey nasıl çıkacak bu çıkmaz sokaktan? Ne dese yanlış, ne dese boş; ne dese kendini, geç- mişini, umutlannı, eski özlemlerini, hem kendisini hem partisini hem yandaşlannı yadsımak olmaya- cak mı? 'Ben değiştim' dememiş miydi? öyleyse, şimdi bunu kanıtlamak saati! Yakında yerel seçimler var. Dinsel seslenişleriyle oylannı al- dığı insanlan nasıl kandıracak? Değiştim deyip hiç mi hiç değişmediğini göstererek!.. Bu yüzden ad veremiyor. "Bu cinayetleri Müslümanlar işledi" di- yemiyor. Ama Baykal ne diyor: "Benim de kanım donu- yor, Tayyip'in Hikmetyar'ın dizidibindekiresmini gördüğümde"... Hikmetyar, Bin Ladin, Kaide'ler, Hizbullah'lar!.. Tann kimseyi Tayyip beyin içine düş- tüğü durumda bırakmasın! Zor, çok zor! Adıyla sa- nıyla "Bu işi Islamcı birkadro yaptı" demekL Bir yanda oylar, bir yanda gerçekler!.. En iyisı "Gönüle uçmak düştü/Bir kanat bulama- dım " diyerek ya kaçıp gitmek, ya da gerçekten de- ğişip yepyeni bir insan.. uygar, çağdaş yurrtaş ol- mayaçalışmak... Toplumsal Yapı ve Siyaset Güçlü kamu kuruluşlannın, kamu yararının ön planda tutulmasının "modası" geçmiş değildir. Pek çok ileri ülkede tüm bunlar korunmaktadır. Devlet yalnızca kişisel çıkarlan, "özel"i destekler konumuna düşürühnemelidir. Kurtuluş Savaşı'yla kazandığımız değerleri yitirmeyelim. PlX)f. Dr. Suna KflÂBogaziçi Üniversitesi ir ülkenin nomi- politikalar üretti, B Erzurum muhabirimiz Gürkan Ata'nın ağabeyi NECDET ATA yaşamını yitirdi. Arkadaşımıza ve yakınların başsağlığı dileriz. Cumhuriyet Çalışanlan toplumsal yapısı onun siyasal ya- şamınıdoğ- rudan ve derinden etkile- yen bir öğedir. Bu tüm ülkeler için bir "doğnı- dur". Tarihimizde oldu- ğu gibi, bugün de ülke- mizin toplumsal yapısı, "merkez" ve "çevre" iliş- kileri, siyasal yaşamımı- za büyük ölçüde yön ver- mektedir. Ülkemizdeki tophımsalyapı-siyasetiliş- kilerini inceîemeden ön- ce bir ikı yabancı ülkeyi; örneğin, ABD, Ingiltere ve Fransa'yı bu açıdan incelersek bu ülkelerin siyasal yaşamlannın da ne denli toplumsal yapı- lardan etkilendiğini göre- biliriz. ABD. İngittere ve Fransa örnekleri Yerel yönetimin de- mokratik olduğu varsayı- mı her zaman ıçin geçer- li değildir. Örneğin. ABD'deAla- bama gibi eyaletlerde ye- rel yönetim siyahlara hak verme konusunda çok uzun süre diretti ve Ken- nedynın başkanlığı dö- neminde siyahlarla be- yazlann aynı okullarda birükte okuması doğrul- tusunda alınmış olan ka- rarlan ve anayasada ya- zılı hükümleri uygulat- mak için "merkez" o eya- letlere, "çevreye", aske- ri güç göndererek gerici direnişi aştı. Amerika ekonomisini düze çıkart- mak için bir ölçüde dev- let müdahaleciliğine ola- nak veren "New Deal" (Yeni Düzen) siyasası, büyük iş çevrelerinin kar- şı koymasına karşın, "merkez" tarafından, Başkan Roosevelt tara- fından uygulamaya ko- nuldu. New Deal siyasa- sını uygulayarak, "mer- kez" ABD'de ilerici eko- örneğın, TVA (Tennes- see Vadisi Otoritesi) gi- bi kuruluşlan yaşama ge- çirdi. Öte yandan, Ingiltere ve Fransa'nın toplumsal yapılanndaki farklılıklar her ıki ülkenin tarihini ve siyasasını derinden etki- lemiş ve etkılemektedir. Ingiltere topraklan yete- rince zengin, tanma Fran- sa'nınki kadar elverişli değildi. Bu durum ve ba- zı başka etkenler Ingiliz feodal beylerini. Ingiliz soylulannı, özellikle 12. yüzyıldan başlayarak "merkez"le ilgilenmeye. devlet işlerinde söz sahi- bi olmaya itti. 13yüzyı- lın başlannda soylulann baskısı sonucu elde et- tikleri "İVfagnaCharta" böyle bir anlayışın ürünü- dür. Bu belge feodal bey- lere '*merkez"ı. hükümet siyasalarını bir ölçüde yönlendirebilme olana- ğını yarattı. Ve Ingiliz fe- odal beyleri "kurum" olarak Parlamentoyu be- nimsediler. Böylece lngiliz soylu- lan daha başlarda "mer- kez"in içinde yer aldılar. 1647'de gerçekleşen Cromweü İhtilali smıilar arasından çok "kurum- lar" arasuıda bir çekiş- meydi: Parlamento ve yü- rütme erkini temsil eden Krallık. Bazı soylu aile- ler içinde. örneğin ünlü "Warwick" ailesi. kar- deşlerden birinin "Kral". öbürünün de "Parlamen- to*nun üstünlüğünü savu- nan CromweH'cilerin ya- nında olduğu örnekler vardı.. Ancak, hiç kuş- kusuz feodal beylerin bü- yük çoğunluğu Parla- mento'nun üstünlüğü gö- rüşünün yanında yer al- dılar. Böylece, tngilte- re'deki büyük siyasal de- ğişim bir "sınıP çatış- masından çok "Mer- kez"in 2 önemli kurumu evırmenDilerseniz İngiiizce, Dilerseniz Ticari Mektuplannızı Kendin Bilgisayannıza yükieyeceğimiz Ticari Yazı Kılavuzu'nuzun yönlendirmesiyle yazdığıntz mektupları e-maıl He anında gönderebileceksiniz. 'Kendi özei scÖİB^girişiyle programınızı istediğiniz kadar geliştirebieceksınız (Ttcari, Teknik, Tıp, T' Günee? vb.) Kulanşiı tasanmrsayesinde Türkçe, İngiiizce, Aimanca karşıl Kİarı aynı anda görebileceksiniz. 110.000 satır, 20.000 cümfe kapasitesiyfe alU iCnfeiyonıu tjcan yazım olanağina Türkçe-lngiHzce^ Türkçe-Aimancâ tngrttzce-1 urkçe Ingiîizee^AlmancaCeviruen Ingi'ace'den Türkçe'ye (Upper-lntermedmte) sevıyesinde gramer uyumlu çevtriye yaretımct bir pı Aimanca-Türkçe Almanca-lngilizce Cevir«en Irttemettekı Ingihzce web sayfalarını ,. * * •/ kısa sDnede Türkçe'yB çe</jren birprogramdır. Çetleşırken Tüfkçe yazdığ Ingilizceye, İngiiizce yazaığınızı Tütkçe'ye çeviren birprogmmclır. 25Mlyo» X 3 = 75 Uİ»e»> Fiyatlara KDV dahii değktir. ' ve/Hecektir. İngiiizce > i.nqijfrre > Türkçe > s'z' AriresA ıirretsİ7 tpsfim *Adrese ücretsiz teslim Bir Telefon Yeterli (0212)292 77 77 sim@u!usalmag Gecekuşu sok ÇavuşoğSu I&212) 292 77 77 pbx. Faks: (021?) 251 71 70 arasındaki çatışmadan ka3maklandı: Parlamen- to ve Krallık. Görüyoruz ki İngiltere'deki feodal düzenin, Fransa'nuı ter- sineçokderine inen, kök- leşmiş bir gekneği yok- tu. Sınıflar arası çatışma- yı Fransa'ya göre, daha yumuşak yaşayan Ingil- tere, yüzyıllar boyunca "merkez", "çevre" ikile- mini derinden yaşama- dı: Bu nedenle de. bazı sorunlara karşın. Ingilte- re'nin "içpoiitikası'' Fran- sa'dan daha istikrarlı ol- du. Fransa'da ise feodal dü- zen çok kökleşmişti. Töp- raklar verimli ve feodal beyler zengindi ve kral- lann yönetimi "merke- zjkstirme" çabalanna sı- cak bakmıyorlar ve dire- niyorlardı. Bir "Estates Generale" (Parlamento) geleneğini de yeşertme- diler. Benimsedikleri bir ku- rum yoktu. Fransa'da *çevre"nin, feodal beyle- rin gücü büyüktü ve fe- odal düzen kökleşmişti. 14. Louis Fransız soylu- lannın bazılarının zen- ginliğinin devlet bütçe- sinden daha fazla oldu- ğundan yakınıyordu. Ve Louis çabalannın sonu- cunu bir süreç içinde al- dı. Kral soylulan. feodal beylerini yanına almayı başardı. Böylece soylular yani "çevre", "merkez"le, KraDa kader bnüğine git- ti. Bu saltçı düzene karşı koynıa burjuvadan ve haİktan geldı. Ve çaüşma, temelde, bir sınıf çaöş- masına dönüştü, Fransız thtilaKgerçekleşti. Fran- sa'nın toplumsal yapısı- nın bu özellikleri Fran- sa'nuı tarihini ve siyasa- sını etkiledi, hatta yönlen- dirdi. Bu özellikler Fran- sa'da sınıflararası uzlaş- maz tutumu yarattı ve kö- rükledi. Bazı siyasal bi- limciler 19. yüzyıl Fran- sa'sındaki siyasal geliş- meleri tanunlarken "Si- yah-Kırmızı" Fransa de- yimini kullanırlar. "Si- yah" kiliseyi, sağcıpoli- tikalan ve "kırnuzı" da sosyalist akımlan temsil ediyordu. Suııflar arası derin gö- rüş aynlıklan Fransa'nuı 20. yüzyıl politikasını da derinden etkiledi. 1930'lu yıllarda sosyalist Leon Blum iktidanna karşı olan Fransız burjuvazisınin bir kesimi "Hitler, Leon Blum'dan daha ehven- dir" diye konuşabildi. Fransız siyasasındaki bu "bölünmüşlük" şimdi- lerde daha azalmış olma- sına karşın sınıflar arası ilişkiler, îngiltere'ye gö- re, hâlâ daha sert, daha keskin olabiliyor. Ülkemizde toplumsal yapı ve siyaset iBşkileri: Osmanlı döneminde w merkez" uzun yüzyıl- lar "geleneksel değerie- rin ve geleneksel kurunı- lar"ın destekleyicisi idi. Bu dönemde, siyasal açı- dan "çevre", genelde, pa- sif bir konumdaydı. Os- manlı devletinin gerile- mesini durdurma griişim- leri ilk aşamada "mer- kez"den ve bazı üst dü- zey yöneticilerden geldi. Böylece "merkez" gele- neksel değerleri ve ku- rumlan destekler duru- mundan bir süreç içinde çekilirken; örneğin, II. Mahmut un Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldı- np, orduyu yeniden kur- ma girişimi gibi, bazı ''ye- ni değerleri" ve "yeni ku- rumlan" topluma kazan- dırmaya çalıştı. Güneydoğu Anado- lu'nun toplumsal yapısı, oradaki feodal düzen. Os- manlı döneminde o yöre- nin yönetiminin Bağdat Eyaleti'ne bağlanarak var olan düzenin daha da pe- kişmesine yol açmıştır. Birkaç yabancı tarihçi- nin "Haçh seferlerinden dönen bazı Batılı feodal beylerin ülkelerine dön- mevip o yörede yerleşme- lerini de oradaki feodal düzeni daha da güçkn- dirmiştir" savlan olma- sına karşın, bu sav henüz bilimsel açıdan yetenn- ce kanıtlanmamıştır. An- cak özellikle son 40 yıl- dır Türkiye'nin toplum- sal yapısındaki değişik- likler, çevre ve merkez ilişldleri daha çeşitlilik göstermektedir. Artık "çevTe" tümüyle "çev- re"de yaşamamaktadır. Göçler, çeşitli eğitim ola- naklan onu kentlere taşı- mış ve bir ölçüde kentler de "çevreleşmiştir". "Çe\ne" siyaset kanahy- la "merkez"e ulaşmış ve merkezi kendi değerleri, inançlan doğrultusunda değiştirmeye yönelmiş- tir. "Kamu Yönetimi Te- mel Tasansı" bu girişi- min somut bir örneğidir. Geldiğimiz aşamada "çevre" ve "merkez" ar- tık coğrafi bir tanımla- madan çok olaylara, ül- keye, geleceğe bir bakış açısı, bir değerler bütünü- dür. Bir örnek verelim: "Harbiye" "çevre"den de öğrenci ahyor. Ancak "HarbheB" "merkezi", "devleti", "ilerid", "çağ- daş" değerleri destekle- yen bir eğitim alıyor. "Merkez" kamu yaran- nı, kısacası, curnhuriyet- çi değerleri destekliyor. Sırf bu örnek eğitimin içerik ve niteliğinin ne denli önemli olduğunu açıklamaktadır. "Çevre"-"merkez" çelişkisi "Kamu Yönetimi Te- melYasaTasana'' üzerin- de öne sürülen görüşler "çevre" ve "merkez"in taşıdıklan değerler ara- sındaki anlayış farklılık- lannı, çelişkilerini bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Kamu yönetiminde re- form yapılması gerekti- ğini \'urgulamalanna kar- şın ilerici görüşleri ve cumhuriyetçi değerleri benimsemiş olan kuru- luşlardan, kişilerden bu yasa tasansına çeşitli açı- lardan yoğun eleştiriler gelmekte, bu tasarının devlerin üniter yapısını güçsüzleştirmeye yönelik olduğuna işaret edilmek- tedir. KESK Genel Başkanı Sami Evren tasannın içer- diği anlayışa tepki göste- rerek "kamu hizmetleri- ni tasfiye erme>e, kamu kaynaklanıu phasaya ve sermayeye peşkeş çekme- ye hiçbir iktidann hakkı yokrur" demektedir (Cumhuriyet, 24 Kasım 2003). Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yek- ta Güngör Özden ise "Devleti şirketleştirijor- lar, devletin tekliği ulusal bhüğiiIkekTİgözardıedi- üyor" diyor ve "tasan- daki en sakıncalı bölü- mün öğrenim birliği ilke- sini yıkacak biçimde ulu- sal eğitim hizmetinin ye- rel yönetimlere bırakıl- masına ve bunun Ana> a- sa'ya aykın olduğuna" işaret ediyor (Cumhuri- yet, 10 Kasım 2003). Kı- sacası, "merkez", "cum- huriyetçi" değerleri be- nimseyenler bu tasanyla "kamusal hizmederin ye- relleştirildiğini, özeDeşti- rildiğini veböylece sos\aJ devlet ilkesinin ortadan kakünkiığmr (Işık Kan- su, Cumhuriyet, 17 Ka- sım 2003) öne sürüyor- lar. Alpaslan Işıklı da bu tasannın "Kamu bürok- rasisinin son kaleleri olan MaKyeve Sayıştay'ı ulus- lararası sisteme teslim et- me operasyonuna hizmet edecek" hükümler taşı- dığına işaret ediyor (Cumhuriyet, 7 Kasım 2003). Ülkemizin geleceği ko- nusunda birinci derecede önem taşıyan "çe>Tie" ve "merkez"ın inandığı de- ğerler ve benimsediği devlet biçimidir. Yinele- yelim: "Çevre"den ge- lip, cumhuriyetçi değer- leri benimsemek olanak- Iıdır. Alınan eğitim, be- nimsenen değerler, ülke- ye ve dünyaya bakış açı- sı bu değerlen bıçımlen- dirmektedir. "Kamu Yö- netimi Temel Tasansı" üzerindeki tartışmalar hâ- lâ "çevre" ve "merkez" çelişkısinin sürdüğünü gösteriyor. Üstelik böy- le bir tasan bizi AB'ye daha da yaklaştıracak di- yenler de var. Cumhuri- yetçi değerlerini yitirmiş, kamu yararını göz ardı etmiş, ülkeyi güçlü kılan tüm kuruluşlar etkisiz- leştirilmış. devletin üni- ter yapısı zedelenmiş, var olan gücünü, kimliğini yitirmiş bir Türkiye'nin AB üyeliğinin hiçbir an- lamı olmaz. l nutmaya- hm ki AB dahil çoğu ya- bancı devlet, ülkemizde "merkez"in temsil ertiği değerlerden rahatsızdır, çönkü o değerleri taşryan kadro Kurtuhış Sa\aşı'nı utku ile sonuçlandırmış, bağımaz ulusal Türk dev- letini kurmuş, çağdaşhk ve cumhuri>etçi değerler doğrultusunda devrim- ler vapnuştır. Bu yaban- adevieder.vazıkkjiçinûz- den de destek alarak, ül- ke\igüçsüzleştirmeye, bö- lünme>e götürecek siya- salan bu "demokrasinin gerekleridir" diyeöne sür- mektedirier. Güçlü kamu kuruluşla- nnın, kamu yarannın ön planda tutulmasının "ıno- daa" geçmiş değildir. Pek çok ileri ülkede tüm bun- lar korunmaktadır. Dev- let yalnızca kişisel çıkar- lan, "özeTi destekler ko- numuna düşürülmeme- lidir. Kurtuluş Savaşı'yla ka- zandığımız değerleri yi- tirmeyelim. "Cumhuri- yet"imize ve cumhuri- yetçi değerlere sahip çı- kalım; bu konuda var gü- cümüzle sesimizi duyu- ralım. Unutmayalım ki kamu yararını, sosyal adaleti göz ardı eden dev- let, çağdaş "hukuk dev- leti" olamaz. TC KAKTAL 1.ASLİYEHUKUK HÂKİMLİĞİNDEN Dosya No: 2003 986 Davacı Ak Sıgorta A.Ş. vekili Av. Derya Münüklü tarafından davalı Zeynel Kahraman (Klas Kuaför Güzellik Salonu) aleyhine mahkememıze 1 384 000. 000.-TL tazminann ödeme tarihi olan 23.10.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesı ıçın dava açmış olup, davalı Zeynep Kahraman (Klas Kuaför ve Güzellik Salonul'nun tebligata yarar adresi tespit edilerek davetiye tebliğ edilemedığınden. ilanın gazetede yayınlan- dığı tarihten 7 gün sonra tebliğ yapılmış sayılacağından davalı Zeynel Kahraman (Klas Kuaför ve Güzellik Salonu'na) tebliğden itibaren 10 gün içinde davaya kar- şı ce\'aplannı bıldirmesi. tayin edilen 26.2.2004 gunü saat 9 30'daki oturumda hazır bulunması veya kendini bir vekille temsil ettirmesi. duruşmada hazır bu- lunmadığı veya kendini bir vekille temsil ettirmediğı takdirde HUMK'nin 213 ve 377 mad. uyannca yargılamanın yokJuğunda yapılarak karar verileceği davetiye yerine geçmek üzere ilanen tebliğ olunur. Basın. 60946 PENCERE Ne de Çok.. Ne deÇok.. Mayamızdavar. Ne?.. Osmanlı, Avrupa'nın karşısında biçareliğini ya- şarken, bir lngiliz 'Sefiri Kebir'i bizim nüktedan tanzimatçı Fuat Paşa'ya sormuş: - Dünyanın en güçlü devleti hangisidir?.. Paşa: - Osmanlı Imparatoriuğu!.. lngiliz şaşırmış: - Nasıl olur?.. - Siz dışardan, biz içerden yıkmak için elimiz- den geleni yapıyoruz, yine yıkılmıyor; daha güçlü bir devlet olabilir mi?,. • Osmanlı yıkılmıştı, birMustafa Kemal çıktı, 'Kur- tuluş'\ı yaşadık... Sonra da 'Kuruluş'u... Her ikisini de içerden alabildiğine baltalayanlar hiç eksik olmadılar... Mayamızdavar!.. 'Kurtu/uş'sürecinde Istanbuf basını işgalcilerden yana az mı çalıştı?.. Ya 'Kuruluş' sürecinde Babıâli'nin Atatürk'e di- renişine ne dersiniz?.. Mayamızdavar!.. • Bugün de pek değişmiş bir şey yok; Tanzimatçı Fuat Paşa'nın kulaklan öteki dünyada çınlasın; on- lar dışardan, biz içerden ha gayret çabalıyoruz... Kıbrıs'ta seçim yapılacak değil mi?.. Taraflarkimier?.. Partilermi?.. Yok canım.. Kıbrıs dediğin nedir ki, bir avuç toprakla bir avuç insan; oldu olacak 120 bin seçmen var; bir kasa- ba bile değil, bir mahalle... Ama seçimde taraflar kimler?.. Koskoca Avrupa Birliği bir avuç Kıbrıslı Türk'e abanmış, bastınyor. Rum Güney Kıbns elinden geleni yapıyor. Yunanistan devrede.. Bizim eski Babıâli'nin yerine geçen kartelci med- yada ise 'Mütareke Basını'nı aratmayacak bir sü- rü sözüm ona gazeteci çabalayıp duruyor... Onlar dışardan.. Biz içerden.. • Kıbrıs seçiminde 'Ver Kurtul' üzerine çalışan medya tayfasında ortak bir nokta var.. Bunlar PKK'ye göz kırpıyoriardı.. Dincilerle al takke ver külahtırlar. Irak'a ABD ile birlikte girmek için ellerinden ge- leni artlarına koymadılar.. Atatürk'ü de sevmezler.. Peki, tesadüf mü bu?.. • Bu köşede birkaç kez anlattım: Bektaşi mahalleye ginmiş, yürüyor, birdenbire bağırmış: - Ulan pezevenkler!.. Evlerden pencereler açılmış, başlar uzanmış, Bektaşiye bakıyorlar... Bektaşi söylene söylene yürümüş: - Ne de çok, ne de çok, ne de çok... Yıne de diyorum ki güçlü devletiz; ama onlar dışandan biz içeriden yıkmaya çalışıyoruz; Allah so- numuzu Osmanlı'ya benzetmesin. BİRLEŞMİŞ MİLLETLER TÜRK DERNEĞİ İNSAN HAKURININ NERESİNDEYİZ? Sunuş Rahmi KUMAŞ Eğitimci-Hukukçu-Yazar Konuşmacı Prof. Dr. Semih GEMALMAZ İ.Ü.H.F. Öğretim Üyesi 10.12.2003 Çarşamba Saat 17.30-19.30 Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatiar Merkezi Okurlanmıza duyuru "Cumhuriyetin 80 yılı" fasiküllerini saklayabileceğiniz özel olarak hazırlanan Klasörlerin dağıtımı, Aralık 2003 son haftasından itibaren bölgesel olarak yapılmaya başlanacaktır. Ardık 2003 son haftasında hangi gön hangi bölge dağıtımı yapıiacağı konusunda da aynca duyuru yapılacaktır. ı
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear