22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 O ATRALIK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 ftotonta, laynti! - Tayyip, laiklik ilkesinden ödün vermeyecekmiş.. "Gardırop , Atatürkçülüöünden tâkkeli Atatürkcülük cıktı!" SSK Erol Uyar'ın 73 yaşındaki annesi S S K hastanesin- den telefonla randevu alamıyor ve dolayısıyla ilaçlannı yazdıramıyor- du. Çalışma ve Sosyal Gürvenlik Bakanlığı'ndan aradılar. Istanbul'da SSK hastane ve dispanserie- rinde "danışman dok- tor"ların bulunduğunu; telefonla randevu ala- maryanlara, 65 yaşın üze- rindekilere ve reçeteleri- ni düzenli yenilemek du- rumunda olanlara bu doktoriann hizmet ver- diğnni bildirdiler. Asgari t Akif Kökçe: "Bu J - işyerinde asgari ücret uygulanır. Bu sefalet üc- retin uygulanabilmesi için de bu ülkede asgari adalet uygulanır." vrupa Atatürkçü Düşünce Dernegı Genel Başkanı Dursun Atılgan'ın Istanbul'daki Islamcı terör saldınlan üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a gönderdiği mektuptan: "Yarım yüzyılı aşkın bir süredir, Atatürk ilkelerine karşı, ne yazık ki bazı hükümetler, siyasi partiler ve medya kuruluşlan tarafından geliştirilen söylem, ortaya konulan uygulama ve eylemler, yo- bazca yandaşlar yetiştirmenin kaynağını oluştur- muştur. 'Telaffuz edilmesi bile kanıma dokunuyor' dediği- niz Islami terör, Islami fanatikler ve köktendinciler ta- rafından sergilenmektedir. Fanatik Islami güruh, ba- zı AJman hükümetlerinin, yetkili Alman mercilerinin ve medya kuruluşlarının da sorumsuzca tutumlan hatta destekleri sayesinde, Almanya'da, sözüm ona 'Hilafet Devleti' adı altında bir kuruluşu oluşturabil- mişlerdir. Ulkemiz, 1974'ten itibaren ASALAterör örgütünün Hilafet devleti kanlı saldınlan dolayısıyla 4O'ı aşkın diplomatını yi- tirmiştir. 1984'ten beri ise PKK terör örgütünün kan- lı saldınlan sonunda 30 binin üzerinde insan kaybı- na uğramıştır. Bildiğiniz gibi anılan terör örgütü isim değiştirerek saldırılannt sürdürmektedir. Hal böyle iken yurdumuzda bir de şeriat yanlısı, zaman zaman kendi yandaşlannı bile Islam dini adı- na diri diri toprağa gömerek katledebilen, Islami köktendinci terör örgütleri türe(til)miştir. Bu terör he- men ülkemizin yanı başındaki rejimlerin yanı sıra sözde 'uygar' Batılı unsurlar tarafından destek bul- maktadır. Bölücü örgütlerin iddiasına da utanmaz- ca ve kansızca ortak olan bu gerici ve yobaz çev- releri, hep ülkemizdeki 'düşünce özgürlüğü' ve 'de- mokratik hoşgörü' uygulamalarının sağladığı ola- naklardan yararlanmışlar ve yurdumuzu hem siya- sal, sosyal ve ekonomik yönlerden hem de uygar- lık yönünden hızla geriye götürme çabalannı sürdür- mektedirler. Böyle köktendinci güruhlann, internet sitelerin- deki söylemlerinin de, kafalan az gelişmiş olan yan- daşlannı çok tehlikeli ve kanlı eylemlere sürükleye- bileceği kesindir. Avrupa Atatürkçü Düşünce Der- nekleri Federasyonu olarak sizden talebimiz şudur, Açıldığı zaman 'seriat.de' sitesine bağlanan 'hila- fet.de' adlı internet sitesinin, ilgili birimleriniz tara- fından derhal incelenerek gerekli saptamalann ya- ptlması, AJman hükümeti ve Içişleri Bakanlığı nez- dinde, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti olarak, gerek- li başvurunun yapılması ve bu sitenin derhal kapat- tınlarak, sorumlular hakkında hukuki kovuşturma açılmasının sağlanması." Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetenler bakalım "hila- fet" için ne yapacak? Kader # Kadınların seçme ve seçilme hakkı kazanması nede- niyle KADER Balı- kesir'de bir toplantı dü- zenliyor. Toplantı başlar- ken dışarıdan ezan sesi geliyor. KADER yöneti- cisi, "Konuşmalara geç- mek için ezanın bitme- sini bekleyelim" diyor. Yüksek Yerilim Hatt erdincutku (i yahoo.com Kuran kurslannda ûç yılda ıkı dıploma; demokrası kurslannda bir laık Cumhunvet alana bir de tslam Cumhunvetı! Efendileri, mandacılamm yalnız bıraktı! AB severlere, işbirtikçilere, mandacı köşe yazarlanna "Neredesiniz" diye soruyor Ayşe Meral: "Ingiltere vatandaşına Türkiye'ye gitmeyin diyor, Türk vatandaşına vize kısıtlaması getiriyor. UEFA, maçlan Tür- kiye'de oynatmama karan alıyor. Ispan- ya, Avustralya, Danimarka Türkiye'ye git- menin tehlikeli olduğunu söyleyerek va- tandaşlannı uyanyor... Yıllardır Türk hal- kını AB'ye giriyoruz masallanyla uyuttu- ğunu sanıp, AB'nin Türkiye'ye hakarete varan söytemlerine, yaptınmlanna, ger- dan kırarak alkış tutan AB mandacılan, Amerikanofiller hükümetlerin AB ile imza- ladığı Türkiye Cumhuriyeti'ni parçalama yolunu açan, sömürgeci himaye anlaş- malannı allayıp pullayıp zafer anlaşması olarak takdim eden işbiriikçiler nerdesi- niz? AB'Iİ dostlannız, efendilerinizin bu yaptıklanna diyecek bir şeyiniz yok mu? Atalanmız, devletler arasındaki iliş- kinin dostluk üzerine değil, çıkar üzeri- ne kurulu olduğunu ne güzel söylemiş... AB'ye giremezsek mahvoluruz, uygarlık çağdaşlık Batı'da diye kafa ütüleyen, Atatürk de böyle yapmıştı diyen man- dacılann yalanlanna, en güzel cevabı yi- ne Atatürk veriyor.. Atatürk 1919'da, Ba- tı'nın manda ve himayesini kabul etmek isteyenlere 'Ahmaklar memleketi Ameri- kan mandasına, Ingiliz korumacılığına bı- rakmakla kurtulacak sanıyorlar, kendi ra- hatlannı sağlamak için bütün bir vatanı ve tarih boyunca devam edip gelen Türk ba- ğımsızlığını reddediyorlar' demişti. Neol- du hanımlar, beyler son günlerde rahatı- nız mı bozuldu!" ÇED KÖŞESI OKTAY EKİNCt ONDER'in haberleri... Hemen tüm kentlerimizdeki "yerel basın", özellikle kültür ve doğa zenginlikkrimizi koru- ma çabalanna da çok değerli katkılar sağhyor... Bunlardan "Milas'm Gazete- si Önder"in ise benim için ayn bir yeri var. Çünkü, sadece ken- di *üçesini" değil, yıllanmı ver- diğim tüm Muğla ilini kucakla- yan "çevreyesonımhr bir gaze- tecilik örneği sergiliyor. Başan- sı ise; "yerel siyasetin bencil çe- kişmelerİDe kapılmadan" göre- vını yapmasından kaynaklanı- yor... Önder'in son aylarda önem verdiği haberlerinden iki tanesi var ki tüm ülkede duyulmasını gerektirecek aynntılar içeriyor. Biri. Bodmm-Milas arasında- ki "Tuzla"da yapılmak istenen bir "golf tesisterTne ilişkin tar- bi "korumnası istenen" doğal yaşam alanlanru "yasal gûven- ceye" alabılecek başlıca iki sta- tü var. Birincisi, eğer "doğal sit" uygunsa, bunun irdelenmesı ve karan için de Muğla'da bir "Ko- ruma Kııruhı" var... Ya da Tuz- la'nın "özel çevre koruma böige- si" olarak ılanı daha doğruysa, şimdı "ormancüarla" ayru ba- kanlığı paylaşan "Özei Çevre Koruma KururmT da yine Muğla'da örgütlü durumda... Demek kı çalıştayı düzenle- yenler; son yıllann en önemli il- kelerinden "sivil-kamu işbiriiği- ni" ya önemsemediler; ya da bu kurumlar davet edilmelerine rağmen toplantılara ilgi göster- medıler. Tuzla'da şimdi asıl bu eksik- lığı gidermek ve orada "golfte- sisleri" isteyenlenn de "çevreji &NVER -te=OUNIUK &İTA5JGAZtTt Vaimnrbr tMsla* ... Kademıc trrlrHi|imu binalv hamtır (İMTOmuşadı...Adm başı M>ni edıinı te falul iyîleştirümcsi vöniımte bir arpa bovu' b*c votalınjnididiı "Taıih< ve kıNlûiTİ zenğıntHdenmu'' birer bırer lokıılup gjdnorUr ... üıin. Rıidi Iğa Kondğı'nın bir lumbası djhd cötttü ... Parh halındeiu bir jrada nudıii hasara dd \olaı an çökın« SJrasmda. sans n f r i hrrhangı bir varaUnna olavı yavuna«iı ••• Ve geriye. gc<tıgımi/ vtllarda da »apılabılcu uk "şe)"! ydpmak kalıyofdu kı, >ine y«pıWı: >ani molozlar topbndı >e löUme tehiikesı' arzeden bdlümler Iraşlandı'... KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK bebicak"' turk.net ÇÎZGÎLlK KÂMtL MASARAC1 kamilmasaraci ' mynet.com HAYAT EPİK TtYATROSU MUSTAFA BÎLGIN tışmalar.... Diğeri ise Rifat Ağa Konağf nın başına gelenler... Her ikisi de "kamusal du>ar- hhğuı*' eksikliğini yansıtan çar- pıcı örnekleri oluşturduğundan, Önder'in haberlerini okurlan- mızla da paylaşarak yorumla- mak istiyorum. Tuzla'ya t yasal statü' Flamingo, pelikan ve balık- çıllann yuvası Tnda Sulak Ala- nıiçin Birleşmiş Milletler'ce de desteklenen bir "Koruma Ça- taştayı", Bodmm Gönüllüle- ri'yle birlikte Bodrum Mimarlar Odası temsilciliği ve Habitat Bodrum Kozası'nın da katılı- mıyla 10-12 Ekim 2003 günle- rinde gerçekleşmişti... Onder gazetesi, "UluslararasıKuş Ya- şam Örgütü" lıstesindeki Tuz- la'nın "j'aünma açılma" tartış- malannı günlerce manşetten verdi. Çalıştayın gerekçesi ise Bargylia antık kentı ile Halep Çamı Tabiat Alanı'na da kom- şu konumdaki Tuzla'nın önce- likle "konıma statüsü" belirle- nerek yatınmlara karar verilme- siydi... Ne var ki Önder'deki aynntı- lı haberlerde, katılımcılar ara- sında özellikle MuğlaKültür ve TabiatVarhkiannıKoruma Ku- rulu ile Çevre ve Orman Bakan- hğı'nı göremedim. Oysa, bu gi- gözeten bir yasal statü" içinde hareket etmeleri için, bu gibi ka- mu kurumlarını da "yasal yetki- lcriyle birlikte" sürecin "orta- ğı" yapmak geTekmiyor mu?... 'Onurumuz Jçin' Önder'in "Buraya Kadar" başlıklı habennde ise cumbala- nndan biri önceki yıllarda çö- ken Rifat Ağa Konağı'mn son yağmurlarda ıkrncısını de yitir- diğiru okuduk... (07.11.2003) Bu konak Milas'ımızı beze- yen eşsız güzellıkteki kültürel mrrasın "staıge" yapılan arasın- da... Yağmurda çökecek kadar "bakunsız" bırakılmasına ise artık "üzülmeji" bırakıp, bir an önce "kurtarmak" için hareke- te geçilmeli... Başta yerel yöne- tim ile tüm meslek kurumlan ve sivil toplum, "MİÇEV" vakfiy- la da birlikte kentin "onurumı'' kurtarmalı... Nitekim, özellikle "bekdiye- lerin" bu gibi örneklerde "se- yirci" kalmamalan ıçın de yeni yerel yönetım yasası tasansuıda "kavıtakla birtikte görev ve so- nunluluk" yükleyecek madde- lere gereksinme var.. "Muğla miDetvekiIleriııin" iş- te asıl bu konuda "etldn" olma- lan, Önder'in haberinden çıkar- tılacak en ivedi sonuç olsa ge- rek... Oekinci" cumhuriyet.com.tr. C-4 PATL/4YICILARI PEYNtR TENEKELERÎNDE,, . Ül,KEMtZE A L ' - &IRMİŞ !.. OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kjjrgenc(&yahoo.com TARİHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN lOAruhk tcıcıc.mumtaz-cuikan.com 30 GONDBİNGİLTERE-AVUSTRALYAL ana* BUGÜN.JLKKB BİR UÇAK.İHGİLTEGB-AvUSrKALYA YOLUNU HAVAOAM AÇri.AVUSTIZALyA OeVLETİkİN BU '? ıC'M O/Z7AYA KOypaĞÜ ÖDUl. 1O BİN STEfSÜN6Dİ. AMA 8'R KOŞuLU DA W*£ a • YOLCJJLUK 1AV İÇİNDE TAMAMLANMAllYCM.. AYNI AHDA, 6 SKİP YOLA TI.ANCAK İU< TAMAAAUVAU SK<P,AVU£rGALYAU İKJ KAZDEŞ OlAN GOSS K£ITH SMI7V İLE MAKlNjÇrLEIZtYDİ. VICICEÇS V/MY MAKKA UÇAKLAZlYLA 17gl'N 912 Km. Û A f D A DR'E /*ŞIÇLA VICKERS VIMY uçağınm önden ve aW. •tan görünüşü. İki mohoru olan uçağın hız.ı, PANO DENtZ KAVUKÇUOĞLU Bellek (2) Pazar günkü "Bellek" başlıklı yazıma ilişkin ola- rak birçok telefon, ileti ve mektup aldım. Genellikle olumlu olmakla birlikte Talat Sart Halman'a karşı "haksızlık" yaptığımı belirten tepkiler de vardı ara- lannda. Bu okurlanm dikkatimi 12 Mart'ın "özelko- şullan"na çekiyortardı. Onlara göre dönemin "özel koşullan" talat Sait Halman'ın bir darbe hüküme- tinde bakan olarak görev aJmasını "haklı" çıkarta- cak önemde bir nedendi. Talat Halman'ın "değer- li" bir aydın ve "değerli" bir bilim adamı olduğunu vurguluyorlar, kültür ve sanat adına yaptığı "başa- nlı" hizmetlerden örnekler veriyorlardı. Ben de pa- zar günkü yazımda tersini ileri sürmemiştim zaten. Tartışma konusu olan onun kültür-sanat alanındaki çalışmalan, çevirmenliği, üniversite hocalığı degil- di. Üniversitelerimizde "profesöriük" düzeyine yük- selmişeski muhbirlerin, ajanlann, ajan-provokatör- lerin görev yaptıklannı da biliyoruz. Bunlar çeşitli konularda sık sık televizyon ekranlannda boy gös- teriyorlar, kamuoyumuzu "aydınlatıyorfar". "Aydın" bildiğimiz kimi insanların geçmişlerine baktığımız- da midelerimizi bulandıran nice kirii sayfalarla kar- şılaşıyoruz. Türkiye, ne yazık ki bir yanıyla "dönek- likler", "ihanetler" beşiği. Son kırk yılda saymakla bitmeyecek kadar "dönek" ve "hain" yetişti bu top- raklarda. Bunlarla teker teker uğraşmaya ne gaze- te sayfalan, ne de insan ömrü yeter. Sözünü ettiğim muhbirlerin, ajanlann, ajan-provo- katörterin, kirlilerin, döneklerin, hainlerin tersine say- dam bir yaşamöyküsü var Talat Sait Halman'ın. Bu "açık duruşu" özel tarihine kuşkusuz ki olumlu bir not olarak düşülebilir. Eğer "özerk Sanat İçin öz- erk Kurum" başlığı altında geçen pazartesi günü toplanan IV. Sanatçılar Kurultayı'nın düzenleyicileri kurultayın açılış konuşmasını yapmak üzere onu seçmemiş olsalardı adının bu köşede geçmesi için ortada bir neden olmayacaktı. "12 Mart'ın Bakanı" ve "12 Eylül'ün Kültür Büyükelçisi" kimliğini taşı- yan bir kişinin altbaşlığında sanatçılann "özgürleş- me istemi" dile getirilen bir kurultaya açış konuş- masını yapmak üzere çağrılmasını yadırgadığım- dan ötürü yazmıştım o yazıyı. Nitekim kendisi de bu çağnyı benimsememiş olacak ki söz konusu kurul- taya katılmadı. • • • Fakat kimi okurlanmın Talat Sait Halman'ı "savun- mak" kaygısıyla öne sürdükleri o "özel koşullar" üzerine bir iki söz söylemeden de geçemeyeceğim. İki üç yılcık olsun, koşullan "özel" olmayan bir dö- nem yaşandı mı, yaşanabildi mi kırk yıldır bu ülke- de? Davranışlarımızı, devinimlerimizi, o birtürlü so- na ermek bilmeyen, her seferinde bir başka neden- le, bir başka görüntüyle karşımıza çıkartılan, konu- lan, işaret edilen "özel koşullar"\ görmezden gele- rek dilediğimizce özgür yaşayabildik mi? En çok konuşmamız gereken yerlerde, günlerde o "özel koşullar" nedeniyle ağzımızı tutmak, dilimizi yut- mak zorunda kalmadık mı, bırakılmadık mı? Bir za- manlar konuşan, hatta bagıran, çağıran, yeri geldi- ğinde sokaklara dökülen insanlarken ne oldu, nasıl oldu da sesimiz soluğumuz çıkmaz oldu? Yıllardır kurtulmaya çalıştığımız, ama başarama- dığımız 12 Eylül Anayasası'na da yine o özel ko- şullar" nedeniyle yüzde 92 çoğunlukla "ei'ef" de- memiş miydik? Sendikalanmız, siyasal partilerimiz kapatılırken, üniversitelerimiz liseleştirilirken, özgür- lüklerimiz budanırken hep o "özel koşullar" nede- niyle sessiz kalmamış mıydık? Bu güzelim ülke maf- ya cennetine; dolandırıcı, kara paracı, hortumcu cennetine bir gecede mi dönüştürüldü? Bu karan- lık dönüşüm süreçlerinde de bizi kör kılan, suskun kılan o "özel koşullar" değil miydi? Kanlı katiller, soyguncular, hortumcular şimdi ellerini kollannı sal- layarak dolaşıyorlar aramızda. Eğer o "özel koşul- lar" olmasaydı bunlar olabilir miydi? Kimin "özel koşullan"yü\ o hep var olan, ama hep başkalann- dan yana olan, hep bize karşı, umutlanmıza, gele- ceğimize karşı işleyen, bizi boyun eğmeye zorlayan, onurumuzu yaralayan o koşullar? Sorduk mu, sor- guladık mı? Doğal ki hiçbir şey olmamış gibi de sürdürülebi- lir yaşam. Sormadan, etmeden. Belleksiz. Dilerse, tüm yaşananlara karşın hiç yaşamamış gibi de dav- ranabilir insan. Görmeyen-duymayan-konuşmayan maymunlar gibi rahat, sorunsuz... O zaman söyle- yecek hiçbir şey kalmaz geriye. Hiçbir şey... (e-posta: dkavukcuoglu"; superonline.com) (Faks:0212-234 68 73) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 SOLDANSAĞA: 1/ Bazlamaya benzer bir çe- şit tandır ek- meği. 2/ Yu- nan rakısı... Gerçekte yeri olmayıp zi- hinde tasarla- nan. 3/ Betim- leme...Birno- ta. 4/Yönerge. 5/ Dünya... 9 Kitap getir- memişpeygamber. 6/ Taşlık yer, çıplak te- pe... Akaryakıt ve sı- 2 vılan taşımakta kul- 3 lanılan, silindir bi- çimli metal kap. II 5 Kadın üzerinde tam 6 bir egemenlik hakkı- na sahip olduğuna 8 inanan erkek... " — 9 doğmadan şavkı düşmez ovaya"(Karacaoğlan). 8/ Şıırde iki ya da daha çok dizeden oluşan birim... Me- zopotamya'da kurulmuş eski krallık. 9/Ye^m Usta- oğlu'nun bir fılmi... Erik, kayısı, badem gibi ağaç- lardan sızan zamk... Bir soru sözü. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Dört köşe kesilrniş küçük hamur parçalanndan ya- pılan yoğurtlu çorba... Ilgi eki. 2/Üye... Manda. 3/ Bir bilimin kuruluşunda temel görevi gören ve ta- nımlanmayan ilkel gerçek. 4/Bir ilimiz... Yapırun ya da arsanın boyutlannı ve suıırlannı gösteren harita. 5/ Soylu... Çin ve Japonya'da oynanan bir strateji oyunu. 6/ Yat limanı... Bir spor takımının gözde oyuncusu. 7/Tarla sının... Şeker üretiminde, billur- laşan şeker alındıktan sonra kalan posa. 8/ "Tahta- h" da denilen iri bir güvercin. 9/ Kolay işlenen, çok dayanıklı ve değerli bir element... Bir nota.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear