24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2003 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKB AL "CumhtriyefleBüyümefc! "Cumhuriyet'le aynı yaştayım. Her yıl sanınm kendi yaş günümdür htutlanan... Çocukken, ilk- gençlik günlerinde sevinç verirdi bu bana... Bir çeşitmuttuluk. Gururdujyardım. Şimdiyoköyleşey! Hatta bir hüzün çöküryor içime!.." Yıllar önce böyle yazrnışım! Şimdi düşünüyorum da, o eski hüznü bile b»ulamıyorum. Daha acı bir şey var, zehir acısı gibi.-. Kardeşimdir "Cumhuriyet". Küçük kardeşım... Al- tı ay benden genç... Yaşam boyu her 29 Ekim gü- nü yaşadığım birduygu . Kimi zaman sevinç, çoğu zaman da bir düş kınkl ığı. Nerden geldik, nereye vardık üzüntüsü!.. Atatürk vardı o yıllarımda!.. 29 Ekim 1933'ü anımsıyorum. Yok, yaşıyorum! 'Onuncu YılMarşı'ru okulda ezberlediğimiz, bilmeyenlere de ezberiet- tiğimiz günler. 'Çıktık aç-ık alınla'... Neydi o telaş, o coşku! Bayraklar almak, kapıya asılacak feneri kır- mızı boyalı kâğıtlarla sarmak, pencereleri süsle- mek... Tek tük evlerde radyo vardı. Ordan, usta şarkıcılardan yeni marşı dinlemek. Gururla, inanç- la söylemek... Bir düştü, karabasan c*ldu! 10 Kasım 1938'de Ata- türk'le birlikte o sevinçli yıllar uçtu gitti. Birden de- ğil, yavaşça kaydı elimizden... Şuydu buydu, sa- vaştı yoksulluktu, arna yine de 29 Ekim'ler hep umut verirdi. "Bütûn dünya öğrendi/Türklüğü saymasını" di- ye bağırırken içimize yepyeni duygular dolardı. Bü- tün dünya yenı Türkiye'ye saygıyla bakıyordu. On beş milyonduk, ama, tarn bagımsız, özgür, kimse- ye borcu olmayan, koslcoca Osmanlı Imparatorlu- ğu'nun borçlannı daödeyen birgüç, biranlam, bir kendine güven... Yan yana, baş başa yaşadım seksen yılı. Iki kar- deş, iki dost olarak. H&r yıl biraz daha büyüdük, biraz daha aydınlandık, b»iraz da bilinçlendik. Bu yal- nız benim öyküm mü? Valnız benim yaşadığım bir değer mi? Onuncu yıl, yirminci, otuzuncu... Son- ra, sonra, 29 Ekim'ler bir başka yöne kaydı. Baş- ladım ben de kuşağımın yurtsever insanlan gibi "Üsleri, tersaneleriişgal edilmiş" birülkenin insan- lan gibi, acımızı derinden duymaya, yazmaya... Geldik sekseninciyıla... El ele ulaştık. Birlikte bü- yüdük, yaşlandık. Bu değişim, bu başkalaşma, yıl- lann ağırlığından mı? Yoksa bizlen zamanın gerile- rine, çıkmazlanna, karanlıklarına sürükleyenlere karşı gereken direnmeyi gösteremeyişimizden mi? "On yılda on beş milyon genç yarattık her yaş- tan" diyorduk... Şimdi seksen yılda, seksen milyon gence ulaştık mı? Evet, ama gençliğin ateşi, coş- kusu, güvenirliği var mı? Cumhuriyet'le Büyiimek!.. Bu, bironur, biryaşa- ma, bir coşku nedeni olrnalıydı... Peki neden, içim- deki bu zehir acısı, bu yenilmişlik duygusu, ne- den? (TYS'nin "Güzel Yazılar" dergisinden...) Aramızdan ayrılışının 10. yılında İZZET RIZA YALIN'I Sevgi ve özlemle anıyoruz. AİLESİ Cumhuriyetı k. ı t a p 1 a r ı SOSYAL DEMOKRASİDE TEMEL EĞİLİMLER Deniz Kavukçuoğlu 441 Sayfa 15.000.000TL. Bu kitapta. Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) tarihi boyunca düşünsel-siyasal varfığının hareket zeminini oluşturan programlar, bunların yanı sıra önemli ve belirleyici programatik belgeler bir bütünlük içinde okurların bilgisine sunulmaktadır. " ^ r Ku >4v»f Ca i Pazarlama A.Ş Türkocağı Cad. No 39 41 T VUHHıUnyei 34334 Cagaloğlu-tstanbul ^krtapJ(UİUbUTe ı:( o212)514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95 Çağdaş Türkiye'nin Doğuşu... Atatürk, Cumhuriyet konusunda kesin kararlıydı. Bunu 1922 yılında açık bir şekilde dile getirdi: 'Benim için bir tek amaç vardır: Cumhuriyet hedefi.' YaşarÖZTÜRKs//^ E rzurum Kongresi hazırlıklan- nın yapıldığı 20 Temmuz 1919 günkü oturumunun sonunda MazharMüfit Kansu,Atatürk'e: "Başan ve zaferi ekle ettikten sonra hükümet brçinıi ne olacak" sorusunu sordu. Atatürk bir soruyla yanıt verdi: "Siz neohnasmıdüşünü>'orsunuz?"Kansu: "Top- lanü sırasında yalnızca 'ulusal egemenük il- kesine davalı tam bağımsız bir Türk devie- tinden söz edip, padişahhk ve halifeliğe hiç değinmediğinize göre, neden 'bagımsız bir Türk Cumhuriyeti' demediniz" diye sordu. Biraz düşünen Atatürk: "Bu konuda şim- diden bir şey söylemek istemem. Hatta ko- nuyu hiç açmamak uygun olur. Çünkü bu konuyu taröşmanın henüz zamanı gelmemiş- tir, geldiğinde görüşürüz. Karar verilen her şeyin uygulanması için uygun zamanı bek- lemek ve o zamanın geldiğini bilmek gere- Jdr" yanıtını verdi. Atatürk içindeki Cum- huriyet düşüncesini açmaktan çekindi. Atatürk kısa, ancak kesin bir söz söyle- yerek söyleşiyi noktaladı: "Açıkça söyieye- yim, hükümet biçimi zamanı geldiğinde Cumhuriyet olacakttr." Bu sözleri duyan Mazhar Müfıt, not deflerine bir not daha düş- tü: "Mustafa Kemal'e inamyonım. Şimdi- den Cumhuriyet düzeninin başladığını ka- bul ediyorum. Üst yanı zaman konusu." Erzurum Kongresi tamamlandığı günün akşamı Atatürk ve SüreyyaBey, kongrenin değerlendirmesini yaparken uyumaya çeki- len Mazhar Müfit'i çay içmeye çağırdı. Ge- ce gündüz durmadan çalışan Atarürk'e bu fırsattan yararlanarak sağhğını koruması yönünde uyarıda bulunmak isteyen Mazhar Müfit düşüncelerini dile getirdi. Atatürk: "Sen bunlan bırak, korkma ben bu yaşama auşığım." Emir eri AB'ye sesle- nerek, kahve yapmasını istedi ve konuşma- sını sürdürdü: "Erzurum Kongresi'nin en beürgin niteüklerinden biri de ulusal isten- ci her şeye egemen ve her şeye üstün kdma karandır. Ülkede ulasal istenç egemen ola- cak. Ulusal güçler de bu istence bağlı! Ger- çekbuoluncanelerolmaz! 'Çağdaş" sözcü- ğü hoca efendikrin tutuculuklanna dokun- du. Yanoş yorum ve düşüncelere kapıkhlar. KDngrenin bir sivasal partrye dönüşme yo- lundaki önerhi geri çevirmesi de çok iyi ol- du. Ben bugünkü durum içinde siyasal par- tilere karşıyun. Biz siyasal partilere değil, uhısalbirliğe muhtacız, Böyleyıkım anlarm- da siyasal partiler ulusun birtiğini bozar. De- min de söyledim, en önemlisi 'ulusal istenç' ilkesinin kavramp benimsenmesidir. Ulusal istenci ulus işlerinde egemen kılmak birinci amacımızdır." MazharMüfit'edönerek: "Mazharnotdef- terin yanında mı" diye sordu. Mazhar Müfıt: "-Hayır paşam" dedi. Atatürk: "Zahmet olacak, ama bir merdheni inip çıkacaksm. Al geJ!" Sabah olmak üzereydi. Onun ya- nındayken dünya, gecesi gündüzü olmayan bir âlemden ibaretri. Bu yüzden uyku gerek- sinimi de yoktu. Aşağı inip not defterini ge- tirdi. Atatürk, Mazhar Müfit'in günlük tutma- sına, her olayı not edişine çok sevinıyordu. Bunu da dile getirdi: "Befleğimizzayıfladı- ğı zaman Mazhar Müfit'in not defteri çok işimize yarayacak" yorumunu yapardı. Mazhar Müfit defteri getirince: "Anıdef- terinde bir sayfa aç. Ama bu defterin bu yap- rağuıı kimseye göstermeyeceksin. Sonuna dek gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de sen bileceksin" dedi. Süreyya ve Mazhar Müfit, "Bunaemin olabilirsiniz" dedi. Ata- türk: "Öyle ise önce tarih koy! 7/8 Ağustos 1919sabaha karşı. Zaferden sonra hükümet biçimi Cumhuriyet olacakür. Bunu daha ön- ce de bir sorunuz nedeniyle söylemiştim. Bu bir. İki: Padişah ve hanedan konusunda za- manıgelincegereken işlem yapılacaktır. Üç: Kadınlann örtünüp kapanması kalkacak- dr. Dört: Fes kalkacak, uygar uhıslar gibi şap- ka giyilecektir." Bu sırada elinde olmadan Mazhar Müfit'in elinden kalemi düştü. Mazhar Müfit ile Ata- türk göz göze geldi. Atatürk: "Neden du- rakladın" diye sordu. Mazhar Müfit gü- lümseyerek: "Danlma ama Paşam, sizin de hayalperest taraflannız var" dedi. Atatürk: "Bunu za- man betiıier. Sen yaz. Beş: Latin harfleri ka- bul edilecektir.'' Mazhar Müfit hayallerle uğraşmaktan bıkmış bir insan edasıyla: "Pa- şamyeter..yeter" dedi ve "Cumhuriyet ila- nını başarahm da üst tarafi yeter" diyerek defterini kapattı. Koltuğunun altına sıkıştır- dı. Inanmayan bir adam ta\n ile: "Paşam sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekse- niz, hoşça kalın.."1 diyerek Süreyya Bey ile dışan çıktı. Gün ağarmıştı. Yıllar sonra anı- lannda bunlan yazan Mazhar Müfit. "Olay- lann beni tekzip ettiğini ve Mustafa Kemal'i doğruladığuu, daha doğrusu Mustafa Ke- mal'in beni nasıl bir tünıce ile nıahcup etti- ğini itiraf etmeliyim" dedi. Atatürk, Cumhuriyet konusunda kesin kararlıydı. Bunu 1922 yılında açık bir şekilde dile getirdi: "Benim için bir tek amaç var- dır: Cumhuriyet hedefl" Çağdaş, uygar, yenilikçi Cumhuriyet, içinde bulunduğumuz bu çağda bile çe\Temizi kuşatan ülkelere ba- kıldığında çok ileri bir adım olduğunu gös- teriyor. Atatürk'ün gözbebeği olan bu yö- netim biçimi yaşanan ekonomik, sosyal krizlere karşın sağlam temeller üstüne ku- ruldu. Atatürk bunu Cumhuriyetin kurulu- şunun ilk ayında şöyle dile getirdi: "Cum- huriyeümiz ö> le sanıldığı gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her yanda kırmızı kanımızı akırnk. Gerektiğin- de kurumlanmızı saMinmak için gerekeni yapmaya hazınz. Cumhuriyet düşünce öz- gürlüğünden yanadır. İçtentikli ve yasal ol- mak koşuluyla her düşünceye saygı gösteri- riz. Her kanı bizce saygmdır. Yalnız karşıt- lanmızm insafb olnıalan gerekir. Bu ülke dünyada hiçbir ulusun başuıa gelmeven bir oiaydanyıkıkdökük kurtuhnuştur. Zorluk- la, ancak canımızı kurtardık. Şimdi bu ko- şullar altuıda ve henüz resmen barış haline bile girmemişken hükümetleri hiçbir şey yapmamakla suçlamak bilmem ne derece- ye kadar hakhdır. Ülke baştan sona bir ço- rak hahndedir. Hain düşman taş taş üsrün- de bırakmamışûr. Tüm buralan bayındır- laştırmak zorundayız. Bunu rümüyle kö- künden çözümleyeceğiz. Çok kısa sürede ül- kede tam güvenüği sağlayacağız. Şöyle böy- le pamuk ipligine bağlanmış bir düzen %e gü- venlik değil, en getişkin sayüan ülkedeki ka- dar dirnk gelecektir. Ne ohırsa okun ülkeçağ- daş, uygar ve yenilikçi olacaktır. Bizim için bu yaşam davasıdır. Tüm özverilerimizin ve- rimU olması buna bağndır. Iürkh e yeni dü- şünce ile donanmış, namuslu bir yönetimde olacakür.. Dünya hızh bir akımla ilerhyor. Biz bu uyumun dışında kalabüir miyiz?" Ulusal Güç Birliği'ne... Dr. Ilhan AZKANEndüstrhel Yönetim Uzmanı ^ /^VEkim 2003'te J VJCumhuriyeti- A^ ^ mizin kurulu- şunun 80'inci yıldönü- münü kutlayacağız. Bu- nun buruk bir lcutlama olacağını söylemek için çok neden var. 50 yıl ön- cesinden başlayıp 12 Ey- lül darbesiyle hızlanan karşıdevrimci hareketin ülkemizi ekonomik, top- lumsal, iç ve dış siyasal ilişkileri de kapsayan, açıkça belirtelim, bir çö- küş sürecine sürükledi- ğini aklı başında tüm ay- dınlar görebiliyorlar. "Çürü>üş" diye nitele- diğimiz durumu belirle- yen olgulann tümünün bu yazının sınırlan içine dökümünü yapmak ola- sı değil. Ekonomik çö- küntü etkilerini her alan- da duyumsatıyor (hisse- ttiriyor). Clke ekonomi- sinin iç ve dış borç bata- ğı içinde çırpınması, yö- netsel karaıiarm dış çev- relerin güdümüyle ahn- ması, gelir dağılımının kabul edilemez çarpıkh- ğı, ikridann neo-u'bera- Ust turumu gelecek için yurtseverlerin umuüan- nıaşmdıranunsurlardan bazüandır. 1990'larda bir yazunda sözünü etmiş- tim: 12 Eyiül'ün en ohun- suz etkisi; ne biçimde olursa olsun kısa yoldan köşe dönmecilik ahlaki sapmasmı meşru kılan ve \ikehflen bir değer olarak ülke genettnde yaygınlaş- drması olmuşrur. Bu an- layış, üüce insanlan ara- sındaki dayanışma ruhu- nun kaybedilmesine yol açmış. "gemisini kurta- ran kaptan" deyişine ko- şut bir "küpünü dokturan muteber" görüşünün yer- leşmesine yol açmıştır. Kuralsız ve denetımsiz piyasa ekonomisinin de ötesinde açık bir soygun düzenine terk edilen eko- nomi; deyim yerindeyse dibe vurmuştur. İçinde bulunduğumuz durumdan, sadece günü- müz iktidannı sorumlu tutamıyorum. Onlar, yıllardan beri süregelmekte olan uygu- lamalan devam ettıriyor- lar. Bir örnek vermek ge- rekirse ülkemizin günü- müzdeki "kalelerive ter- saneleri" olan. halkımı- zın malı ulusal kuruluş- lanmızın haraç mezat sa- tılması karan çok ama çok vahim bir girişim ola- rak önümüzde dunıyor. "Babalar gibi satanz" de- diler. Petkim'i beşte bir fiyatına ve teklif fiyatı- nın yansına yakın nakit varlığıyla beraber hor- tumcu bir aileye adeta bedavaya verdiler. Yıl- lardır dilimizde tüy, ka- lemimizde mürekkep bit- ti, anlatamadık mı nedir, özelleştirme ideolojik bir uygulamadır, küreselleş- menin bir aletidir dedik. Sanınm Petkim'in geri alınması zorunlu duru- ma geldi. Yalnız o mu? Öbürlerini de yeniden ka- mu mülkiyetine özerk- leştirerek kazandurnak gerekiyor. Şimdi sırada TÜPRAŞ, THY, Tekel. ormanlık alanlar, kıyılar ve daha neler var. Saya- rak sütunlan doldurma- yalım. EHne geçirdiği ta- rihi ârsaü kaçumak is- temeyen iktidar, kaynak yaratma amaa\la sorum- suzmiras\edi gibi har vu- rup harman savurmak örneği dağırmay a karar- h görünmektedir. Böyle bir uygulama ACI KAYBIMIZ Mertıum Mehmed Ipekçi ve merhume Berşan Ipekçi'nin kızı,.merhum Ali Ipekçi ve Vasfiye Ipekçi'nin kardeşi, merhum Serra Ipekçi'nin ablası, Negin Sezerman, Jale-Mehmet Ernas, Abdi Sezerman ve Sevim-llhan Aran'ın kardeşi, Leyla Ipekçi-Semih Kaplanoğlu'nun halası, Cem Hızlıalp ve Aylin Ünel'in biricik anneannesi, Ayşe Sezerman-Varol Ünel ve Zeynep- Haluk Hızlıalp'in sevgili annesi, Dr. Özge Sezerman'ın 40 yıllık melek ruhlu fedakâr eşi E. EYIVIEIM SEZERMAIM CİPEKÇİ) 26 Ekim 2003 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 29 Ekim (yarın) Çarşamba günü öğle namazını müteakip Teşvikiye Camii'nden kaldırılarak Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecektir. Çelenkgönderilmemesi, arzu edenlerin Çağdaş Eğitim Vakfı'na (ÇEV) veya Feyziye Mekteplen Vakfı'na fMV) bağışîa bulunmalanricaolunur. AİLESİ Atatürk'ün yaptıklannın ve yapmak istediklerinin tam tersidir ve devletin sonunu getirir. Işte bu noktada bu ıktidann meş- ruiyeti sorgulanır duruma gelmektedir. Elde ettiğı fırsatı değerlendirmek için yönetici kadro; bir- kaç milyar dolar borç bu- labilmek için IMF'nin dayattığı ev ödevlerini eksiksiz yaparken aynı kadro, kapısında oyalan- dığımız ve oyalanmaya devam edeceğımiz AB'ye ülke bütünlüğü- nü zedeleyecek ödünle- ri de safiyane(!) bir uy- salhkla vermeyi sürdür- mektedir. Kaynak bul- manın adaletli ve etkin bir vergi reformuyla sağ- lanabileceğini onlar da bildikleri halde ideolo- jik yandaşlan sermaye sınıfının desteğini yitir- memek için bu yolu seç- tikleri gün gibi ortada. Bunun ulusallıkla, Ata- türk'ün halkçılık ilkesiy- le ne ilişkisi var? Ama asıl safiyane olanın bu soruyu sormak olduğu dabirgerçek... "Bütün bunlar \iDar- dan beridir zaten \Bpih- yordu ve herkesçe de bi- liniy or, bir kez daha gün- deme getirmenin ne an- lamı var" diye sorulabi- lir. Bu sürecin günümüz- deki farkhhğı; ülke bü- rünlüğü de dahil olmak üzere istenmeyen bir so- na doğnı artik doJudizgin koşulmakta olduğudur. Süreç hızlannuştır. Yü- reğimize bir parça su ser- pen şey, ülkemizde Ata- türkçü düşünceye gönül- den bağlı insanlann hâ- lâ var olduğudur. Ancak aralanndaki dayanışma gerçek bir güç oluştura- cak düzeyde değildir. Ülke sorunlanna de- mokrafik yoldan çözüm getirmek gitgide zorlaş- maktadır. Olaylar, dokuz aylık ikridann yönetimdeki sü- resini doldurmasına ola- nak tanımayacağı bir mecraya dökülebilir. So- runlanmız, geçici ve yü- zeysel önlemlerle çözü- lemeyecek bir noktaya gelmek üzeredir. İsten- meyen bir sona ne kadar bir sürede gelineceğini tam olarak söylemek ola- sı değil, çünkü toplumsal ve ekonomik gelişmeler için deterministik model- ler üretmek yanlış olur. Zira modelde yer alacak değişkenlerin sayısı ola- ğanüstü büyüktür. Sadece hata payı az olan öngörülerde bulu- nulabilir. Ama süreç bu şekilde devam ederse ül- kemizin yurtsever aydın- lan ve demokratik kitle örgütleriyle karşıde\Tİm- ci kitleler ve kadrolar ara- sında kaçınılmaz hesap- laşmanın pek de uzak ol- mayan bir gelecekte ger- çekleşeceğini söylemek bir kehanet olmayacaktır. Clkemiz aydınlanna ve demokratik kitle örgüt- lerine büyük görevler dü- şüyor. Somn, toplumsaJ- ekononüksistemi ulusal- cı bir görüşle, de\1etimi- zin kalıcüığı (bekası) için halktan yana değişrirme sorunudur. Herkes aklı- nı başına toplamalı, mev- cut durumun sürdürül- mesine olanak olmadı- ğının bilinciyle yurtse- ver ve hatta varlıklannı dış odaklann reçeteleri- ne bağlayanlar dahi çık- mazdan kurtulmanın yol- lannı aramalıdırlar. Çün- kü aynı geminin yolcula- nyız. Çözüm, yurtsever- lerin bir "uhısal güç bir- Kğj" çerçevesinde örgüt- lenmesinden ve dileriz ki demokratik yollardan iktidara gelmesinden ge- çiyor. Aydınlık yannlara açı- lacak kapılan aralayacak adımlann atılacağı umu- dunu yitirmeden Ata- türk'ün Gençliğe Hita- besi'ni tüm gençliğe. yü- reğiyle genç tüm aydın- lara ve demokratik kitle örgütlerine anımsatmayı görev sayıyorum. PENCERE Kadınlar.. Bizim Kadınlarımız.. Kitabın adı: "Gelibolu'dan Kafkaslar'a" "Birinci Dünya Savaşı Anılarım" Yazan: I. Hakkı Sunata 'Iş Bankası Yayınlan' Sunata 1892 yılında Istanbul'da doğmuş, Vefa Idadisi'ni (Lisesini) bitirmiş, Darülfünun (Üniversi- te) 2'nci sınrfında okurken askere alınmış, 10 ay eği- tim gördükten sonra Çanakkale Cephesine yollan- mış, daha sonra Doğu Cephesinde Ruslaıia savaş- mış, Ermenilerle çatışmış, yenilgiyle birlikte Istan- bul'a dönerek Mütareke yıllannda hukuk öğrenimi- ni tamamlarken ailesini geçindirmeye çalışmış, bü- tün bu süreçlerde günü gününe not tutmuş... I. Hakkı Sunata'nın kitabını okumaya başlamış- tım ki ilk sayfada çakılıp kaldım, yazann anılannı daha bitirmeden altını çizdiğim satırları aktanyo- rum. • Yıl 1330.. (1914) Sunata Hukuk Fakültesi'ndedir. Anlatıyor: "Devletler hukukunda 'Harp ve Sulh' kitabını okuyoruz. Hocamız Selahattin Bey güzel ders anlatıyor. 'Vesaya ve Feraiz' (Şeri mirasta vasiyet) dersi, miras hukukuna ait. Buna Hafız Şevket Bey adın- da sarıklı bir hoca geliyor. Anlatışı iyi. Miras hukuku, kadını erkeğin yan hakkına sahip kılıyor. Bu da Allah 'ın emri imiş. Adaletli bir emre benzemiyor." Kitabı bir yana koydum, konuyu biliyordum, ama, düşünmeye başladım. 1914'te kim derdi ki beş yıl sonra Osmanlı güm- bürgümbüryıkılacak, bir Mustafa Kemal gelerek vatanı kurtaracak, Cumhuriyeti kuracak ve on iki yıl sonra, 1926'da, Medeni Kanun'u çıkaracak, mi- rasta kadınla erkek eşitlenecek... Bir kadın rüyasında bile görse bu eşitliğe inana- mazdı... • Medeni Kanun (Code Civil) Avrupa'da yüzlerce yıllık bir savaşımla aşağıdan yukanya doğru gide- rek artan baskıyla hayata geçirilmiştir; Fransa'da 19'uncu yüzyılın başında, Almanya'da ise yüzyıl so- nunda kabul edilebilmiştir; bizde ise 11-12 mil- yonluk alfabesiz bir toplumda yukandan aşağıya dayatıldı... "Kadınlar.. Bizim kadınlanmız.." Şeriatın köleleriydiler. Ya bugün ne durumdalar? Yeni kuşaklar hiç mücadele etmeden kazandık- lan haklann bilincinde midirler?.. Doğduklan zaman kavuştukları hukukun uygar dünyanın Aydınlan- ma devrimiyle gerçekleştiğini biliyortar mı? Ya demokrasiyi türban savaşımı sanan bilinçsiz- liğin kaynağındaki karanhğın zifirini bayrak edinmiş kadınane dersiniz?.. • Yoksa Gazi mi suçlu?.. Kurtuluş Savaşı'nda zaferi kazandıktan sonra Istanbul'a gidip Halife'nin elini mi öpseydi?.. Kadını kendi haline mi bıraksaydı?.. Mustafa Kemal'in suçu okumasız, yazmasız, sessiz, dilsiz Anadolu kadınını tek parti yöntemiy- le insanhk hakkına kavuşturmaktır. 'Demokratik devrim' denir bunun adına!.. Atatürk'ün suçu budur!.. Tesettürü Allah'ın emri sayan türbanlı kadınların erkek softahğıyla şartlanmış engizisyon mahke- mesi, bu suçu yüzünden Mustafa Kemal'i sanık san- dalyesine oturtmaya çabalıyor. Cumhuriyet k ı t a p 1 a r ı ZELİŞ Necati Cumalı 256 Sayfa 12.000.000TL. Türk edebiyatının usta ismi Necali Cumalı'nın kaleminden, çarpıcı bir aşk öyküsü. "Tütün Zamanı" üçlemesinin ilk kitabı olan Zeliş, okurunubu çarpıcı aşk öyküsüyle birlikte, tütün üreticilerinin dramatik yaşamlarına da ortak ediyor. Ça S Pazarlama A Ş Türkocağı Cad. No.39 41 , 4 3 , 4 C a ğ a l j l l t b l azarlama A Ş Türkoc ^UmhurTjgt , 4 3 , 4 Cağalojlu-lstanbul ^ Kltap KUIUDU TeI(0212) 514 01 96 Faks(0212) 514 01 95 Cumhuriyetp I a r ı CUMHURİYETİN BİREYİ OLMAK-II (Sorunun Değil Çözümün Bir Parçası Olmak) Türkan Saylan 326 Sayfa 13.000.000TL. Bu kıtabıma "Sorunun Değil Çözümün Bir Parçası Olmak" alt başlığını koyuyoruz, çunku dıkkat edılırse tum yazılarda, var olan bir toplumsal sorunun kendi açımdan değerlendınlmesının yanında, yurttaşlık bılıncını taşıyan ve orgütlenmenın önemıne ınanmış dostlarla yaşayarak ve de çoğu kez el yordamıyla bulduğumuz ve uygulayarak doğruluğunu sınadığımız çözüm önerılerı de var Türkan Saylan Pazarlama A S Türkocağı Cad No39 41 4 C l l l b l _ / C S 9 ? ^ ^ 3 4 « 4 Cagaloglu-lstanbul ^.kltag_kUlUbUT d | 0 : [2)514^01 96 Faks(0212) 514 01 95
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear