Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 28 EKİM 2003 SALI
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKB AL
"CumhtriyefleBüyümefc!
"Cumhuriyet'le aynı yaştayım. Her yıl sanınm
kendi yaş günümdür htutlanan... Çocukken, ilk-
gençlik günlerinde sevinç verirdi bu bana... Bir
çeşitmuttuluk. Gururdujyardım. Şimdiyoköyleşey!
Hatta bir hüzün çöküryor içime!.."
Yıllar önce böyle yazrnışım! Şimdi düşünüyorum
da, o eski hüznü bile b»ulamıyorum. Daha acı bir
şey var, zehir acısı gibi.-.
Kardeşimdir "Cumhuriyet". Küçük kardeşım... Al-
tı ay benden genç... Yaşam boyu her 29 Ekim gü-
nü yaşadığım birduygu . Kimi zaman sevinç, çoğu
zaman da bir düş kınkl ığı. Nerden geldik, nereye
vardık üzüntüsü!..
Atatürk vardı o yıllarımda!.. 29 Ekim 1933'ü
anımsıyorum. Yok, yaşıyorum! 'Onuncu YılMarşı'ru
okulda ezberlediğimiz, bilmeyenlere de ezberiet-
tiğimiz günler. 'Çıktık aç-ık alınla'... Neydi o telaş, o
coşku! Bayraklar almak, kapıya asılacak feneri kır-
mızı boyalı kâğıtlarla sarmak, pencereleri süsle-
mek... Tek tük evlerde radyo vardı. Ordan, usta
şarkıcılardan yeni marşı dinlemek. Gururla, inanç-
la söylemek...
Bir düştü, karabasan c*ldu! 10 Kasım 1938'de Ata-
türk'le birlikte o sevinçli yıllar uçtu gitti. Birden de-
ğil, yavaşça kaydı elimizden... Şuydu buydu, sa-
vaştı yoksulluktu, arna yine de 29 Ekim'ler hep
umut verirdi.
"Bütûn dünya öğrendi/Türklüğü saymasını" di-
ye bağırırken içimize yepyeni duygular dolardı. Bü-
tün dünya yenı Türkiye'ye saygıyla bakıyordu. On
beş milyonduk, ama, tarn bagımsız, özgür, kimse-
ye borcu olmayan, koslcoca Osmanlı Imparatorlu-
ğu'nun borçlannı daödeyen birgüç, biranlam, bir
kendine güven...
Yan yana, baş başa yaşadım seksen yılı. Iki kar-
deş, iki dost olarak. H&r yıl biraz daha büyüdük,
biraz daha aydınlandık, b»iraz da bilinçlendik. Bu yal-
nız benim öyküm mü? Valnız benim yaşadığım bir
değer mi? Onuncu yıl, yirminci, otuzuncu... Son-
ra, sonra, 29 Ekim'ler bir başka yöne kaydı. Baş-
ladım ben de kuşağımın yurtsever insanlan gibi
"Üsleri, tersaneleriişgal edilmiş" birülkenin insan-
lan gibi, acımızı derinden duymaya, yazmaya...
Geldik sekseninciyıla... El ele ulaştık. Birlikte bü-
yüdük, yaşlandık. Bu değişim, bu başkalaşma, yıl-
lann ağırlığından mı? Yoksa bizlen zamanın gerile-
rine, çıkmazlanna, karanlıklarına sürükleyenlere
karşı gereken direnmeyi gösteremeyişimizden mi?
"On yılda on beş milyon genç yarattık her yaş-
tan" diyorduk... Şimdi seksen yılda, seksen milyon
gence ulaştık mı? Evet, ama gençliğin ateşi, coş-
kusu, güvenirliği var mı?
Cumhuriyet'le Büyiimek!.. Bu, bironur, biryaşa-
ma, bir coşku nedeni olrnalıydı... Peki neden, içim-
deki bu zehir acısı, bu yenilmişlik duygusu, ne-
den?
(TYS'nin "Güzel Yazılar" dergisinden...)
Aramızdan ayrılışının 10. yılında
İZZET RIZA
YALIN'I
Sevgi ve özlemle anıyoruz.
AİLESİ
Cumhuriyetı k. ı t a p 1 a r ı
SOSYAL DEMOKRASİDE TEMEL EĞİLİMLER
Deniz Kavukçuoğlu
441 Sayfa
15.000.000TL.
Bu kitapta. Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) tarihi
boyunca düşünsel-siyasal varfığının hareket zeminini
oluşturan programlar, bunların yanı sıra önemli ve
belirleyici programatik belgeler bir bütünlük
içinde okurların bilgisine sunulmaktadır.
" ^ r Ku >4v»f Ca
i Pazarlama A.Ş Türkocağı Cad. No 39 41
T VUHHıUnyei 34334 Cagaloğlu-tstanbul
^krtapJ(UİUbUTe
ı:(
o212)514 01 96 Faks:(0212) 514 01 95
Çağdaş Türkiye'nin Doğuşu...
Atatürk, Cumhuriyet konusunda kesin kararlıydı. Bunu 1922 yılında açık bir
şekilde dile getirdi: 'Benim için bir tek amaç vardır: Cumhuriyet hedefi.'
YaşarÖZTÜRKs//^
E
rzurum Kongresi hazırlıklan-
nın yapıldığı 20 Temmuz 1919
günkü oturumunun sonunda
MazharMüfit Kansu,Atatürk'e:
"Başan ve zaferi ekle ettikten
sonra hükümet brçinıi ne olacak" sorusunu
sordu. Atatürk bir soruyla yanıt verdi: "Siz
neohnasmıdüşünü>'orsunuz?"Kansu: "Top-
lanü sırasında yalnızca 'ulusal egemenük il-
kesine davalı tam bağımsız bir Türk devie-
tinden söz edip, padişahhk ve halifeliğe hiç
değinmediğinize göre, neden 'bagımsız bir
Türk Cumhuriyeti' demediniz" diye sordu.
Biraz düşünen Atatürk: "Bu konuda şim-
diden bir şey söylemek istemem. Hatta ko-
nuyu hiç açmamak uygun olur. Çünkü bu
konuyu taröşmanın henüz zamanı gelmemiş-
tir, geldiğinde görüşürüz. Karar verilen her
şeyin uygulanması için uygun zamanı bek-
lemek ve o zamanın geldiğini bilmek gere-
Jdr" yanıtını verdi. Atatürk içindeki Cum-
huriyet düşüncesini açmaktan çekindi.
Atatürk kısa, ancak kesin bir söz söyle-
yerek söyleşiyi noktaladı: "Açıkça söyieye-
yim, hükümet biçimi zamanı geldiğinde
Cumhuriyet olacakttr." Bu sözleri duyan
Mazhar Müfıt, not deflerine bir not daha düş-
tü: "Mustafa Kemal'e inamyonım. Şimdi-
den Cumhuriyet düzeninin başladığını ka-
bul ediyorum. Üst yanı zaman konusu."
Erzurum Kongresi tamamlandığı günün
akşamı Atatürk ve SüreyyaBey, kongrenin
değerlendirmesini yaparken uyumaya çeki-
len Mazhar Müfit'i çay içmeye çağırdı. Ge-
ce gündüz durmadan çalışan Atarürk'e bu
fırsattan yararlanarak sağhğını koruması
yönünde uyarıda bulunmak isteyen Mazhar
Müfit düşüncelerini dile getirdi.
Atatürk: "Sen bunlan bırak, korkma ben
bu yaşama auşığım." Emir eri AB'ye sesle-
nerek, kahve yapmasını istedi ve konuşma-
sını sürdürdü: "Erzurum Kongresi'nin en
beürgin niteüklerinden biri de ulusal isten-
ci her şeye egemen ve her şeye üstün kdma
karandır. Ülkede ulasal istenç egemen ola-
cak. Ulusal güçler de bu istence bağlı! Ger-
çekbuoluncanelerolmaz! 'Çağdaş" sözcü-
ğü hoca efendikrin tutuculuklanna dokun-
du. Yanoş yorum ve düşüncelere kapıkhlar.
KDngrenin bir sivasal partrye dönüşme yo-
lundaki önerhi geri çevirmesi de çok iyi ol-
du. Ben bugünkü durum içinde siyasal par-
tilere karşıyun. Biz siyasal partilere değil,
uhısalbirliğe muhtacız, Böyleyıkım anlarm-
da siyasal partiler ulusun birtiğini bozar. De-
min de söyledim, en önemlisi 'ulusal istenç'
ilkesinin kavramp benimsenmesidir. Ulusal
istenci ulus işlerinde egemen kılmak birinci
amacımızdır."
MazharMüfit'edönerek: "Mazharnotdef-
terin yanında mı" diye sordu. Mazhar Müfıt:
"-Hayır paşam" dedi. Atatürk: "Zahmet
olacak, ama bir merdheni inip çıkacaksm.
Al geJ!" Sabah olmak üzereydi. Onun ya-
nındayken dünya, gecesi gündüzü olmayan
bir âlemden ibaretri. Bu yüzden uyku gerek-
sinimi de yoktu. Aşağı inip not defterini ge-
tirdi.
Atatürk, Mazhar Müfit'in günlük tutma-
sına, her olayı not edişine çok sevinıyordu.
Bunu da dile getirdi: "Befleğimizzayıfladı-
ğı zaman Mazhar Müfit'in not defteri çok
işimize yarayacak" yorumunu yapardı.
Mazhar Müfit defteri getirince: "Anıdef-
terinde bir sayfa aç. Ama bu defterin bu yap-
rağuıı kimseye göstermeyeceksin. Sonuna
dek gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir
de sen bileceksin" dedi. Süreyya ve Mazhar
Müfit, "Bunaemin olabilirsiniz" dedi. Ata-
türk: "Öyle ise önce tarih koy! 7/8 Ağustos
1919sabaha karşı. Zaferden sonra hükümet
biçimi Cumhuriyet olacakür. Bunu daha ön-
ce de bir sorunuz nedeniyle söylemiştim. Bu
bir. İki: Padişah ve hanedan konusunda za-
manıgelincegereken işlem yapılacaktır. Üç:
Kadınlann örtünüp kapanması kalkacak-
dr. Dört: Fes kalkacak, uygar uhıslar gibi şap-
ka giyilecektir."
Bu sırada elinde olmadan Mazhar Müfit'in
elinden kalemi düştü. Mazhar Müfit ile Ata-
türk göz göze geldi. Atatürk: "Neden du-
rakladın" diye sordu. Mazhar Müfit gü-
lümseyerek:
"Danlma ama Paşam, sizin de hayalperest
taraflannız var" dedi. Atatürk: "Bunu za-
man betiıier. Sen yaz. Beş: Latin harfleri ka-
bul edilecektir.'' Mazhar Müfit hayallerle
uğraşmaktan bıkmış bir insan edasıyla: "Pa-
şamyeter..yeter" dedi ve "Cumhuriyet ila-
nını başarahm da üst tarafi yeter" diyerek
defterini kapattı. Koltuğunun altına sıkıştır-
dı. Inanmayan bir adam ta\n ile: "Paşam
sabah oldu. Siz oturmaya devam edecekse-
niz, hoşça kalın.."1
diyerek Süreyya Bey ile
dışan çıktı. Gün ağarmıştı. Yıllar sonra anı-
lannda bunlan yazan Mazhar Müfit. "Olay-
lann beni tekzip ettiğini ve Mustafa Kemal'i
doğruladığuu, daha doğrusu Mustafa Ke-
mal'in beni nasıl bir tünıce ile nıahcup etti-
ğini itiraf etmeliyim" dedi.
Atatürk, Cumhuriyet konusunda kesin
kararlıydı. Bunu 1922 yılında açık bir şekilde
dile getirdi: "Benim için bir tek amaç var-
dır: Cumhuriyet hedefl"
Çağdaş, uygar, yenilikçi
Cumhuriyet, içinde bulunduğumuz bu
çağda bile çe\Temizi kuşatan ülkelere ba-
kıldığında çok ileri bir adım olduğunu gös-
teriyor. Atatürk'ün gözbebeği olan bu yö-
netim biçimi yaşanan ekonomik, sosyal
krizlere karşın sağlam temeller üstüne ku-
ruldu. Atatürk bunu Cumhuriyetin kurulu-
şunun ilk ayında şöyle dile getirdi: "Cum-
huriyeümiz ö> le sanıldığı gibi zayıf değildir.
Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir.
Bunu elde etmek için çok kan döktük. Her
yanda kırmızı kanımızı akırnk. Gerektiğin-
de kurumlanmızı saMinmak için gerekeni
yapmaya hazınz. Cumhuriyet düşünce öz-
gürlüğünden yanadır. İçtentikli ve yasal ol-
mak koşuluyla her düşünceye saygı gösteri-
riz. Her kanı bizce saygmdır. Yalnız karşıt-
lanmızm insafb olnıalan gerekir. Bu ülke
dünyada hiçbir ulusun başuıa gelmeven bir
oiaydanyıkıkdökük kurtuhnuştur. Zorluk-
la, ancak canımızı kurtardık. Şimdi bu ko-
şullar altuıda ve henüz resmen barış haline
bile girmemişken hükümetleri hiçbir şey
yapmamakla suçlamak bilmem ne derece-
ye kadar hakhdır. Ülke baştan sona bir ço-
rak hahndedir. Hain düşman taş taş üsrün-
de bırakmamışûr. Tüm buralan bayındır-
laştırmak zorundayız. Bunu rümüyle kö-
künden çözümleyeceğiz. Çok kısa sürede ül-
kede tam güvenüği sağlayacağız. Şöyle böy-
le pamuk ipligine bağlanmış bir düzen %e gü-
venlik değil, en getişkin sayüan ülkedeki ka-
dar dirnk gelecektir. Ne ohırsa okun ülkeçağ-
daş, uygar ve yenilikçi olacaktır. Bizim için
bu yaşam davasıdır. Tüm özverilerimizin ve-
rimU olması buna bağndır. Iürkh e yeni dü-
şünce ile donanmış, namuslu bir yönetimde
olacakür.. Dünya hızh bir akımla ilerhyor.
Biz bu uyumun dışında kalabüir miyiz?"
Ulusal Güç Birliği'ne...
Dr. Ilhan AZKANEndüstrhel Yönetim Uzmanı
^ /^VEkim 2003'te
J VJCumhuriyeti-
A^ ^ mizin kurulu-
şunun 80'inci yıldönü-
münü kutlayacağız. Bu-
nun buruk bir lcutlama
olacağını söylemek için
çok neden var. 50 yıl ön-
cesinden başlayıp 12 Ey-
lül darbesiyle hızlanan
karşıdevrimci hareketin
ülkemizi ekonomik, top-
lumsal, iç ve dış siyasal
ilişkileri de kapsayan,
açıkça belirtelim, bir çö-
küş sürecine sürükledi-
ğini aklı başında tüm ay-
dınlar görebiliyorlar.
"Çürü>üş" diye nitele-
diğimiz durumu belirle-
yen olgulann tümünün
bu yazının sınırlan içine
dökümünü yapmak ola-
sı değil. Ekonomik çö-
küntü etkilerini her alan-
da duyumsatıyor (hisse-
ttiriyor). Clke ekonomi-
sinin iç ve dış borç bata-
ğı içinde çırpınması, yö-
netsel karaıiarm dış çev-
relerin güdümüyle ahn-
ması, gelir dağılımının
kabul edilemez çarpıkh-
ğı, ikridann neo-u'bera-
Ust turumu gelecek için
yurtseverlerin umuüan-
nıaşmdıranunsurlardan
bazüandır. 1990'larda bir
yazunda sözünü etmiş-
tim: 12 Eyiül'ün en ohun-
suz etkisi; ne biçimde
olursa olsun kısa yoldan
köşe dönmecilik ahlaki
sapmasmı meşru kılan ve
\ikehflen bir değer olarak
ülke genettnde yaygınlaş-
drması olmuşrur. Bu an-
layış, üüce insanlan ara-
sındaki dayanışma ruhu-
nun kaybedilmesine yol
açmış. "gemisini kurta-
ran kaptan" deyişine ko-
şut bir "küpünü dokturan
muteber" görüşünün yer-
leşmesine yol açmıştır.
Kuralsız ve denetımsiz
piyasa ekonomisinin de
ötesinde açık bir soygun
düzenine terk edilen eko-
nomi; deyim yerindeyse
dibe vurmuştur.
İçinde bulunduğumuz
durumdan, sadece günü-
müz iktidannı sorumlu
tutamıyorum.
Onlar, yıllardan beri
süregelmekte olan uygu-
lamalan devam ettıriyor-
lar.
Bir örnek vermek ge-
rekirse ülkemizin günü-
müzdeki "kalelerive ter-
saneleri" olan. halkımı-
zın malı ulusal kuruluş-
lanmızın haraç mezat sa-
tılması karan çok ama
çok vahim bir girişim ola-
rak önümüzde dunıyor.
"Babalar gibi satanz" de-
diler. Petkim'i beşte bir
fiyatına ve teklif fiyatı-
nın yansına yakın nakit
varlığıyla beraber hor-
tumcu bir aileye adeta
bedavaya verdiler. Yıl-
lardır dilimizde tüy, ka-
lemimizde mürekkep bit-
ti, anlatamadık mı nedir,
özelleştirme ideolojik bir
uygulamadır, küreselleş-
menin bir aletidir dedik.
Sanınm Petkim'in geri
alınması zorunlu duru-
ma geldi. Yalnız o mu?
Öbürlerini de yeniden ka-
mu mülkiyetine özerk-
leştirerek kazandurnak
gerekiyor. Şimdi sırada
TÜPRAŞ, THY, Tekel.
ormanlık alanlar, kıyılar
ve daha neler var. Saya-
rak sütunlan doldurma-
yalım. EHne geçirdiği ta-
rihi ârsaü kaçumak is-
temeyen iktidar, kaynak
yaratma amaa\la sorum-
suzmiras\edi gibi har vu-
rup harman savurmak
örneği dağırmay a karar-
h görünmektedir.
Böyle bir uygulama
ACI KAYBIMIZ
Mertıum Mehmed Ipekçi ve merhume Berşan Ipekçi'nin kızı,.merhum Ali Ipekçi ve Vasfiye
Ipekçi'nin kardeşi, merhum Serra Ipekçi'nin ablası, Negin Sezerman, Jale-Mehmet Ernas,
Abdi Sezerman ve Sevim-llhan Aran'ın kardeşi, Leyla Ipekçi-Semih Kaplanoğlu'nun halası,
Cem Hızlıalp ve Aylin Ünel'in biricik anneannesi, Ayşe Sezerman-Varol Ünel ve Zeynep-
Haluk Hızlıalp'in sevgili annesi, Dr. Özge Sezerman'ın 40 yıllık melek ruhlu fedakâr eşi
E. EYIVIEIM SEZERMAIM
CİPEKÇİ)
26 Ekim 2003 tarihinde Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 29 Ekim (yarın) Çarşamba
günü öğle namazını müteakip Teşvikiye Camii'nden kaldırılarak
Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedilecektir.
Çelenkgönderilmemesi, arzu edenlerin Çağdaş Eğitim Vakfı'na (ÇEV) veya Feyziye Mekteplen Vakfı'na fMV) bağışîa bulunmalanricaolunur.
AİLESİ
Atatürk'ün yaptıklannın
ve yapmak istediklerinin
tam tersidir ve devletin
sonunu getirir. Işte bu
noktada bu ıktidann meş-
ruiyeti sorgulanır duruma
gelmektedir. Elde ettiğı
fırsatı değerlendirmek
için yönetici kadro; bir-
kaç milyar dolar borç bu-
labilmek için IMF'nin
dayattığı ev ödevlerini
eksiksiz yaparken aynı
kadro, kapısında oyalan-
dığımız ve oyalanmaya
devam edeceğımiz
AB'ye ülke bütünlüğü-
nü zedeleyecek ödünle-
ri de safiyane(!) bir uy-
salhkla vermeyi sürdür-
mektedir. Kaynak bul-
manın adaletli ve etkin
bir vergi reformuyla sağ-
lanabileceğini onlar da
bildikleri halde ideolo-
jik yandaşlan sermaye
sınıfının desteğini yitir-
memek için bu yolu seç-
tikleri gün gibi ortada.
Bunun ulusallıkla, Ata-
türk'ün halkçılık ilkesiy-
le ne ilişkisi var? Ama
asıl safiyane olanın bu
soruyu sormak olduğu
dabirgerçek...
"Bütün bunlar \iDar-
dan beridir zaten \Bpih-
yordu ve herkesçe de bi-
liniy or, bir kez daha gün-
deme getirmenin ne an-
lamı var" diye sorulabi-
lir. Bu sürecin günümüz-
deki farkhhğı; ülke bü-
rünlüğü de dahil olmak
üzere istenmeyen bir so-
na doğnı artik doJudizgin
koşulmakta olduğudur.
Süreç hızlannuştır. Yü-
reğimize bir parça su ser-
pen şey, ülkemizde Ata-
türkçü düşünceye gönül-
den bağlı insanlann hâ-
lâ var olduğudur. Ancak
aralanndaki dayanışma
gerçek bir güç oluştura-
cak düzeyde değildir.
Ülke sorunlanna de-
mokrafik yoldan çözüm
getirmek gitgide zorlaş-
maktadır.
Olaylar, dokuz aylık
ikridann yönetimdeki sü-
resini doldurmasına ola-
nak tanımayacağı bir
mecraya dökülebilir. So-
runlanmız, geçici ve yü-
zeysel önlemlerle çözü-
lemeyecek bir noktaya
gelmek üzeredir. İsten-
meyen bir sona ne kadar
bir sürede gelineceğini
tam olarak söylemek ola-
sı değil, çünkü toplumsal
ve ekonomik gelişmeler
için deterministik model-
ler üretmek yanlış olur.
Zira modelde yer alacak
değişkenlerin sayısı ola-
ğanüstü büyüktür.
Sadece hata payı az
olan öngörülerde bulu-
nulabilir. Ama süreç bu
şekilde devam ederse ül-
kemizin yurtsever aydın-
lan ve demokratik kitle
örgütleriyle karşıde\Tİm-
ci kitleler ve kadrolar ara-
sında kaçınılmaz hesap-
laşmanın pek de uzak ol-
mayan bir gelecekte ger-
çekleşeceğini söylemek
bir kehanet olmayacaktır.
Clkemiz aydınlanna ve
demokratik kitle örgüt-
lerine büyük görevler dü-
şüyor. Somn, toplumsaJ-
ekononüksistemi ulusal-
cı bir görüşle, de\1etimi-
zin kalıcüığı (bekası) için
halktan yana değişrirme
sorunudur. Herkes aklı-
nı başına toplamalı, mev-
cut durumun sürdürül-
mesine olanak olmadı-
ğının bilinciyle yurtse-
ver ve hatta varlıklannı
dış odaklann reçeteleri-
ne bağlayanlar dahi çık-
mazdan kurtulmanın yol-
lannı aramalıdırlar. Çün-
kü aynı geminin yolcula-
nyız. Çözüm, yurtsever-
lerin bir "uhısal güç bir-
Kğj" çerçevesinde örgüt-
lenmesinden ve dileriz
ki demokratik yollardan
iktidara gelmesinden ge-
çiyor.
Aydınlık yannlara açı-
lacak kapılan aralayacak
adımlann atılacağı umu-
dunu yitirmeden Ata-
türk'ün Gençliğe Hita-
besi'ni tüm gençliğe. yü-
reğiyle genç tüm aydın-
lara ve demokratik kitle
örgütlerine anımsatmayı
görev sayıyorum.
PENCERE
Kadınlar..
Bizim Kadınlarımız..
Kitabın adı:
"Gelibolu'dan Kafkaslar'a"
"Birinci Dünya Savaşı Anılarım"
Yazan:
I. Hakkı Sunata
'Iş Bankası Yayınlan'
Sunata 1892 yılında Istanbul'da doğmuş, Vefa
Idadisi'ni (Lisesini) bitirmiş, Darülfünun (Üniversi-
te) 2'nci sınrfında okurken askere alınmış, 10 ay eği-
tim gördükten sonra Çanakkale Cephesine yollan-
mış, daha sonra Doğu Cephesinde Ruslaıia savaş-
mış, Ermenilerle çatışmış, yenilgiyle birlikte Istan-
bul'a dönerek Mütareke yıllannda hukuk öğrenimi-
ni tamamlarken ailesini geçindirmeye çalışmış, bü-
tün bu süreçlerde günü gününe not tutmuş...
I. Hakkı Sunata'nın kitabını okumaya başlamış-
tım ki ilk sayfada çakılıp kaldım, yazann anılannı
daha bitirmeden altını çizdiğim satırları aktanyo-
rum.
•
Yıl 1330.. (1914)
Sunata Hukuk Fakültesi'ndedir.
Anlatıyor:
"Devletler hukukunda 'Harp ve Sulh' kitabını
okuyoruz. Hocamız Selahattin Bey güzel ders
anlatıyor.
'Vesaya ve Feraiz' (Şeri mirasta vasiyet) dersi,
miras hukukuna ait. Buna Hafız Şevket Bey adın-
da sarıklı bir hoca geliyor. Anlatışı iyi.
Miras hukuku, kadını erkeğin yan hakkına sahip
kılıyor. Bu da Allah 'ın emri imiş.
Adaletli bir emre benzemiyor."
Kitabı bir yana koydum, konuyu biliyordum, ama,
düşünmeye başladım.
1914'te kim derdi ki beş yıl sonra Osmanlı güm-
bürgümbüryıkılacak, bir Mustafa Kemal gelerek
vatanı kurtaracak, Cumhuriyeti kuracak ve on iki
yıl sonra, 1926'da, Medeni Kanun'u çıkaracak, mi-
rasta kadınla erkek eşitlenecek...
Bir kadın rüyasında bile görse bu eşitliğe inana-
mazdı...
•
Medeni Kanun (Code Civil) Avrupa'da yüzlerce
yıllık bir savaşımla aşağıdan yukanya doğru gide-
rek artan baskıyla hayata geçirilmiştir; Fransa'da
19'uncu yüzyılın başında, Almanya'da ise yüzyıl so-
nunda kabul edilebilmiştir; bizde ise 11-12 mil-
yonluk alfabesiz bir toplumda yukandan aşağıya
dayatıldı...
"Kadınlar..
Bizim kadınlanmız.."
Şeriatın köleleriydiler.
Ya bugün ne durumdalar?
Yeni kuşaklar hiç mücadele etmeden kazandık-
lan haklann bilincinde midirler?.. Doğduklan zaman
kavuştukları hukukun uygar dünyanın Aydınlan-
ma devrimiyle gerçekleştiğini biliyortar mı?
Ya demokrasiyi türban savaşımı sanan bilinçsiz-
liğin kaynağındaki karanhğın zifirini bayrak edinmiş
kadınane dersiniz?..
•
Yoksa Gazi mi suçlu?..
Kurtuluş Savaşı'nda zaferi kazandıktan sonra
Istanbul'a gidip Halife'nin elini mi öpseydi?..
Kadını kendi haline mi bıraksaydı?..
Mustafa Kemal'in suçu okumasız, yazmasız,
sessiz, dilsiz Anadolu kadınını tek parti yöntemiy-
le insanhk hakkına kavuşturmaktır.
'Demokratik devrim' denir bunun adına!..
Atatürk'ün suçu budur!..
Tesettürü Allah'ın emri sayan türbanlı kadınların
erkek softahğıyla şartlanmış engizisyon mahke-
mesi, bu suçu yüzünden Mustafa Kemal'i sanık san-
dalyesine oturtmaya çabalıyor.
Cumhuriyet
k ı t a p 1 a r ı
ZELİŞ
Necati Cumalı
256 Sayfa
12.000.000TL.
Türk edebiyatının usta ismi Necali Cumalı'nın
kaleminden, çarpıcı bir aşk öyküsü.
"Tütün Zamanı" üçlemesinin ilk kitabı olan Zeliş,
okurunubu çarpıcı aşk öyküsüyle birlikte, tütün
üreticilerinin dramatik yaşamlarına da ortak ediyor.
Ça
S Pazarlama A Ş Türkocağı Cad. No.39 41
, 4 3
, 4
C a ğ a l j l l t b l
azarlama A Ş Türkoc
^UmhurTjgt , 4 3
, 4
Cağalojlu-lstanbul
^ Kltap KUIUDU TeI(0212) 514 01 96 Faks(0212) 514 01 95
Cumhuriyetp I a r ı
CUMHURİYETİN BİREYİ OLMAK-II
(Sorunun Değil Çözümün Bir Parçası Olmak)
Türkan Saylan
326 Sayfa
13.000.000TL.
Bu kıtabıma "Sorunun Değil Çözümün Bir Parçası Olmak" alt
başlığını koyuyoruz, çunku dıkkat edılırse tum yazılarda, var olan
bir toplumsal sorunun kendi açımdan değerlendınlmesının yanında,
yurttaşlık bılıncını taşıyan ve orgütlenmenın önemıne ınanmış
dostlarla yaşayarak ve de çoğu kez el yordamıyla bulduğumuz
ve uygulayarak doğruluğunu sınadığımız çözüm önerılerı de var
Türkan Saylan
Pazarlama A S Türkocağı Cad No39 41
4
C l l l b l
_ / C S
9 ? ^ ^
3 4
«
4
Cagaloglu-lstanbul
^.kltag_kUlUbUT d | 0 :
[2)514^01 96 Faks(0212) 514 01 95