24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16EKİM 2003 PERŞEMBE 14 KULTUR kutturCa cumhuriyet.com.tr FşılKasapoğlu 'nun yönettiği, Semaver Kumpanya 'nın yeni oyunu bugün ilk kez izleyicisiyle buluşuyor Murtaza seyirciyeemanetECE BAKTIAYA Savaşın kapıya dayandığı 40 'lı yıllar... Yoksullukla zenginliğin ça- tıştığı Çukurova... Ve otoritenin 'ehtileştirenıedikleri' arasmda, oto- rite ve düzen düşkünü Murtaza, bekçi Murtaza. . 'Kraldan çokkralcı' bir kişiliğin öyküsünüanlatan 'Murtaza'yı, Işıl Kasapoğlu'nun rejisiyle sahneye koyan Semaver Kumpanya bu ak- şam ki ilk gösterimleriyle 'perde' diyor. "Tiyatro bir yaşam biçimi. Ti- yatro île büükte yaşayabilmek için yönetmenin ya da oyuncunun gün- delik işleri var" diye söze giriyor Işıl Kasapoğlu.. "Önce var olmak.. Var ohnak, doğayia, içinde yaşadı- ğımız toplumla ortak bir dil oluş- rurabilmek. her an yeni bir şeyler öğrenmnıe açık olmak ve sürekti ha- reketetmekikilgili. Jean Paul Sart- re, 'Insanlann amaçlan vardır ve onlara ulaşabildikleri, onlan ger- çekleştirebildikleri sürece vardır- lar' der. Beninı için tüm yaşam bir tiyatro. Zaman içinde o bölgedeki olay, görüntü ya da ses, ya da bir aktör, bir yazar yeni gelen bilgiler- le besleniyorlar. Ve bir gün söz ko- nusu o düşünce 'oluyor', 'pişiyor' yada'hazır'halegeliyor. Dışançık- ması, paylaşılnıası gerekiyor. Gün- lük yaşam son otuz senedüir okudu- ğum binlerce oyundan birini çağı- rryor, bazen de oyuncu ya da sos- yal bir dunım çağuryor oyunu. Bu nedenle bazı oyunlara on yıl önce- den karar verebiliyor ya da son ek- lenen tuz ya da karabiber ile 'ola- bileceğini' hissediyorsam,ilkoku- mamdan bir saat sonra provalan- na başlayabiliyorum. O oyun bey- nimde sakû duran bir oyunca için 'yazılmıştır' ve her şey hazırdır, sahneye hemen inebilir, inmelidir. Ülkü Duru, Celal ile Martin Cnmp' çauşmak, TTlbe ile, Selçuk ile' Fer- nando Krapp' çalışmak, Zuhal ile 'Garbo' yapmak, Koeamustafapa- şa'da'Murtaza' yapmak ya da Bü- lent Emin Yarar ile 'Cyrano' yap- mak, Haluk ile, Köksal ile çalış- mak da böyle..." Daha önce Orhan Asena ve Or- han Kemal'in de oyunlaştırdığı Orhan Kemal 'in 'Murtaza' adlı yapıtından sahneye uyarlanan oyun, otorite düşkünü bir bekçinin hikayesini, dönemin îoplumsal çalkantılarını zemin alarak anlatıyor. Oyunda konservatuardan yeni mezun gençler rol alıyor. 'Murtaza'yı ve her iki uyarlama- yı okuyup üzerinde çalışmaya baş- İadığında, romanda ortak yakala- dıklan ve sahnede görmek, üzerin- de durmak istedikleri başka konu- lann olduğunu fark etmiş Kasa- poğlu. Bu noktada yeni bir uyar- İama yapmak. Murtaza'yı kendi bakışlanyla sahneye koymak şart olmuş. Görev başındaki halleri dı- şında aıle içi halleri ve aile sahne- leri de oyuna eklenirken. bir baş- ka düşündürücü konu çıkmış kar- şılanna; "Murtaza" gibi bir oyun gii- nümüze nasıl uyarlanır?.. Dönemi doğru yansıtmak "Bekçi kavramı, oyunun yazıl- dığı dönemde taşıdığı önenıi günü- müzde taşunıyor. Hatta bekçi kav- ramı yok olnıaya yüz tutru. Ne site bekçisi. jandarma, ne de polis 'ge- ce bekçisi'ni karşılamıyor. Günü- müzde bekçi var ım, yok mu? Ki- nıi bekçinin yerine koyabfliriz? Bun- lar üzerine konuşurken aklımıza gazete haberleri ve bu durunıa ba- sının yaklaşımı geldi ve birdenbire bir ön oyun oluştu." Oyun bir basın bürosunda geçi- yor ... Kumpanya oyunculannın bekçiler üzerine yaptıklan bütün tartışmalan ise basın mensuplan ya- pıyor. Ardından oyuna geçiliyor. Ön oyun bir yandan oyunu günümü- ze taşırken bir yandan da oyunun geçtıği döneme sadık kalınmasını sağlıyor. Böylece, o dönem doğru yansıtılırken, günümüz bakış açı- sı oyuna ekleniyor. Oyunu çalışmaya başladıklan ilk andan itibaren, Murtaza'nın halleri kimi zaman kahkahalarla güldürmüş onlan.. Kimi zaman da gözlerini doldurmuş.... İki uç nok- ta arasında gidip gelmelerini sağ- layan, birlikte yaşadıklan Murta- za'yı şimdi seyirciye emanet edi- yorlar. "Hangitarafını görmekis- terlerse o tarannı göreceklerdir. Ya- şama hangi birikimle bakıyorlar- sa Murtaza onlar için 'o'dur. Ye- terkibaksınlar!" Oyun, Murtaza'nın dar dünyası- nı, dönemin çalkantılannın anla- hldığı şarkılarla süsleniyor. Sözle- rini YavuzPekman'ın yazdığı şar- kılann müzıkleri ıse NejatYavaşo- ğullan'na ait. Işıl Kasapoğlu'na göre seyirciyi duruma yabancılaş- tınp, onu sıkmadan anlatmanın en güzel yolu müzikli anlatım. "Ne- jat'ı sabah dokuzbuçukta oyuncu- lara şarkı çaJışunrken görmek, Me- tin Deni/"i elinde fırca. pano boyar- ken yaşamak kimin haddine!.." Dekordan, oyunda kullanılan ak- sesuarlann yapımına kadar her şey buram buram Semaver Kumpan- ya oyunculannın emeği kokuyor. Birçok tiyatronun sırf ödenek alabilme uğruna 20-30 oyun oyna- yabildiği geçen sezonda 274 oyun oynadıklannı söyüyor Kasapoğ- lu... Birdeparabulabifdikçeülke- miz içindeki turnelerin yanı sıra Italya'ya, Fransa'ya, Nevv York'a turnelere gittiklerini.. Blz böyle mutluyuz...' Kimi dostlan sıkıntılannda yar- dım ederken, kimileri de aylık üç yüz elli milyonluk kampanyalan içinde destek oluyor tiyatroya. On- lar ise ödenek sistemi değişmedi- ği sürece Kültür Bakanlığı'na mü- racaat etmemekte direniyor. "Ya- pı Kredi Sigorta ses sistemimizi ye- niledLAz da olsa basın ilanlan için Cumhuriyet, Hürriyet ve Radikal gazetelerinden destek ahyoruz. Ge- ne Isviçre Hastanesi ilanlanmız ve oyunculanmızın nbbi sorunlaniçin yardımcı oluyor. Tiyatro ilanlanna destek olan diğer kuruluşlar ise bi- zi görmemezükten gelmekiçin özel çaba sarfediyorlar. Olsun. Biz mut- luyuz, oyunlartmızyapıyoruz, sevir- ciye sunabiliyor, kendi seyircimizi çoğaltmaya yöneiik uzun vadefa' ça- bşmalanmızı sürdürüyoruz. Me- tin Deniz'in, Nejat Yavaşoğulla- n'nın destekleri 'kaç paraya' satın abnabilir ki?" Ingiliz yazar David Johnston ta- rafından sahneye uyarlanan 'Don Kişot' ile Ayşenil Şamlıoğlu'nun sahneleyeceği Cuma Boynuka- ra'nın 'Mem ile Zin'i bu yılın di- ğer oyunlan. Önümüzdekı sezon için hedef çok daha farklı; mutla- ka ama mutlaka kendi içlerinde yetışnrdikleri bırinın yazacağı oyun seyirciyle buluşturulacak... (0212 585 59 35) Nur Koçak'ın 'Portreler' sergisi 23 Ekim'e dek Parmakkapı Sanat Galerisi'nde Akan zamanın tortuları...KAYAÖZSEZGtN Aile albümünün belki de hiç açıl- mayacak sayfalanna özenle ilişti- rilmiş biranı fotoğran, geçmişin gi- derek buğulanan atmosferinden çık- ma şansını elde ettiğinde, üzerin- den akan zaman tortulanna diren- me gücünü kendinde bulamaz artık. Geçmişe tanıklık, onun son da- yanağı olsa da, bu tanıklık görece bir işlevle sınırh olduğundan, sade- ce seslendiği kişi ya da kişiler için bir anlam ifade edecektir. Ama ay- ru fotoğraf, üzerinde kendi imge- süıin de yer aldığı bir kişi tarafin- dan çizgiye ve renge aktanldığın- da, resmin ifade olanaklanyla ye- niden, ama bu kez fotoğraf ik imaj estetiğiyle yanşacak bir sanat işçi- liğiyle donahlmış biçimde ele alın- dığında, sınırh işlevini aşar, insan gerçekliğinin hayal perdesine -fo- toğraf karesine- yansımış görüntü- sü olmaktan biranda çıkar, sanat ya- pıtının evrensellik amacıyla bütün- leşen yeni bir içerik kazaruverir. Fotoğraftan resim Çocukluğundan beri fotoğraf çek- tirmekten, eski fotoğraflara, resim- lere bakmaktan, albüm kanştırmak- tan hoşlandığını söyleyen ve daha eskiye uzanan çalışmalanyla bu yöndeki tutkusunu resim yüzeyle- rine taşımış olan Nur Koçak'ın, şimdi "ühaınperisi''ni bu türden tut- kulara bağlamış olması elbette ki doğal. Ancak doğal olan bir başka şey daha var ki, o da fotoğraftaki insan çehrelerinin üzerini örten o karmaşık ve bir o kadar da anlaşıl- maz gizemin büyüsünü yakalama konusunda "fotoğraftan resim" oluşturma güdüsünü hep gündem- de tutmuş olmasından kaynakla- nan "ressamca" girişimidir. Böyle bir girişim, en azından fo- toğraf kadarnet ve doğasal anJam- da gerçekçi bir imgeye vanlması- nı olanaklı hale getiren bir tutum- la da bire bir örtüştüğünden, fo- eni ve güncel sanatsal oluşumlar bağlamında, fotoğraf teknolojisini sanatçının yararlanma alanına büyük çapta sokmuş olan yaklaşımlar açısından bakıldığında, Nur Koçak'ın benimsediği eğilim, bir bakıma "hiperrealizm " olarak da yorumlanabilir. toğrafik imgeyle yanşmak gibi, konu aldığı alanın tersten okun- masınafirsatverecek bir başka ola- nakla da buluşmaktadır. Bunun en eskı ve artık Nur Ko- çak adıyla bütünleşmiş olduğu kuş- ku götürmeyen -yeni sergide de iki versıyonuna tanık olduğumuz- 197O'"li yıllara aıt "Pınar ve Ben" kompozisyonlandır. Onlan hemen arkadan izleyen aile fotoğraflanrun tual üzerine akrilik vansımalanru da bu arada anmak gerekiyor. Bu ikinciler, deyim yerindeyse, ikon- laşmış ve o nedenle de ıçerdiği an- lamı dışlaştırmakta teknigin \eri- lerini ölçülü \e dengeli kullanım so- nucu, aile intimitesinin yeni bir yo- rumla pekişmiş örneklen olarak görülebilir. Bu kez serginin boyutlannı, ge- ne fotoğrafik imge yoluyla, bılgi- sayar çtkışlannın da de\Teye so- kulmasıyla genişleten Cahide Son- ku portrelerdir. Bu portreler. ilk bakışta solarize fotoğraflann yarat- tığı etkiyi akla getirse de, dolaylı bir benzeşimin ötesine geçmıyor. Türk sinemasında yarattığı tıple olduğu kadar. engebeli yaşamının onu sürüklediği acılı çizgilerle de bir kült isim olarak belleklere yer- leşmiş olan "Cahide" üngesi. Ko- çak'ın resim karelerinde, fotoğraf karelerinin salnk değerinı oldukça aşıyor; onunla da kalmıyor. bu fo- toğraf karelerinin boyaresme akta- nlmasıyla. bir sinema yıldızınm efsaneleşen imajına. bunun ötesin- de göstergesel anlamlar yüklüyor. Koçak'ın hlperreaHzml Nur Koçak'ın 1980'li yıllarda müdahale edilmiş kartpostallar di- zisiyle ve gene aynı dönemde "Mut- lulukresimlerinizv 'le. ortak bir kay- gıdan yola çıkarak fotoğrafik im- geyi yeni baştan sorguladığı çalış- malar, bu sergide. "Memleketim- den çocuk manzaralan" dizisiyle. yalın ve saf anlamda fotoğrafa dö- nüşmüş bulunuyor. Dönüşüm, birbirine organik iliş- kilerle bağlanmış olan fotoğraf ağu"lıklı çalışmalann yeni bir cep- hesini oluşturmakta ve sanatçısuıa, bir kez daha genye dönerek renk- li fotoğraf teknolojisinin yeni baş- tan göz önüne alınması olanağım sağlamaktadır. Yeni ve güncel sanatsal oluşum- lar bağlamında, fotoğraf teknolo- jisini sanatçının yararlanma alanı- na büyük çapta sokmuş olan yak- laşımlar açısından bakıldığında. Nur Koçak'ın benimsediği eğilim. bir bakıma "hiperrealizm" olarak da yorumlanabilir. Kanımca, bu yönde eski resimleri güçlü birbaş- langıç oluşturuyordu. Yeni sergısin- de yer alan çalışmalar ise artık gün- celliğni biraz geriye itmiş bulunan bu akımın sınırlan içine sıkışıp kal- ma riskinin ötesınde, yeni seçenek arayışlannıp işaretlerini taşıyor. (0212244 2021) 21 EKİM'E DEK SÜRECEK Çağdaş Japon sanatından bir seçki Kültür Servisi - Japonya Başkonsolosluğu, tstanbul Japonya Konsolosluğu, Türk Kültürüne Hizmet Vakfi, Türk Japon Kültür \akfi ve Art Saray Project işbirliğiyle düzenlenen 'Ufiık' adlı Japon Çağdaş Sanan' örneklerindan oluşan karma sergi. Ankara'dan sonra, dün Istanbul Caferağa Medresesi'ndeaçıldı. 'Türk-Japon Dosüuk YüV çerçevesinde düzenlenen, beş çağdaş Japon sanatçının, Shigeno Sanada, Hrou Higuma, Tokio Maruyama, Nobuki Yamamoto, Shigenobu Yoshida'nın katıldığı sergi, 21 Ekim'e dek sürecek. Ülkelerinde ve uluslararası platformda sergiler ve etkinliklere katılan sanatçılardan Savvada, çalışmasıyla "varoluşun farkh yanlaruu anlatnğuu" belirtirken Higuma, belirlenmiş bir alanda yeni bir görüntü oluşturuyor sergide yer alan çalışmasıyla. Maruyama ise 'Kendimi dünyadaki her yere o an yerleştirmem münıkün mü' sorusuyla yola çıkıyor. Yamamoto, sergiye 1997 yılında oluşturmaya başladığı 'Telefon Kulübesi' adlı çalışmasıyla, Yoshida ise 'Sonsuzlşık' ile katıhyor. Çağdaş sanatın farklı disiplinlerinde üreten sanatçılar, bu sergiye yerleştirme çalışmalanyla katılıyorlar. Sanatçılar, serg kapsamında performanslanyla da sanatseverlerle buluşuyor. 18 Ekim Cumartesi 16.00'da Maruyama. 18.00'de ıse Higuma sergi alanında performans gerçekleştirecekler. (0212 513 3601) 'Sözle Göz Kardeşliği' Tok\o'daki Chihiro Müzesi'ndeld kitap sanat- lan konulu kişisel sergi 16 Kasun'a dek sürecek. CaııGölviıil TcJiyo'da... Kültür Servisi - Ressam Can Göknil'in Japonya'da açılan kişisel sergisi, büyük ilgi görüyor. Sanatçının daha önce Ankara'da Galeri Selvin'de ve Istanbul'da, Yapı Kredi Kazım Taşkent Sanat Galerisi'nde sergilediği 'Sözle Göz Kardeşliği' isimli, kitap sanatlan konulu kişisel sergisi bu kez Tokyodaki, Chihiro Müzesi'nde.. Sanatçı sergiye ilişkin şöyle dıyor. "Kitabı, yazmm ve resmin birlikteliğinden doğan bir sanat eseri olarak algılıvonım ve gravürlerimle tasariadığını beş büvüik boy el yapımı Idtabı sergilrvonım. Osmanlı kitap geleneğini çağdaş yorumlarla tekrar sahneye koyarken, Osmanlı'dan seçtiğim beş antik kitabı izleyiche tanıüyor ve buradan yola çıkıp yeni yorumlara nasıl ulasabilecegimizi gösteriyorum. Böylece serginin içerigi ve kurgusunda izlev iciv k> eski ve yeniyi bir arada yaşıjoruz". Kltapları Avrupa ve Amerlka'da Can Göknil'in buhndan üç yıl önce de bir tablosu ve çocuk kitaplannın orijinal resimleri Chihiro Müzesi'nin koleksıyonuna alındı; geçen yaz Tokyo'daki Isetan Müzesi'nde ve Osaka'nın Daimaru Müzesi'nde sergilendi. Çocuklan küçük yaşta sanatla ve edebiyatla tanıştırmayı, onlan sanatsever bireyler olarak yetiştirmeyi amaçlayan sanatçının kitaplan Türkiye'nin yanı sıra Almanya, Hollanda, Isviçre ve Amerika'da yayımlandı. Can Göknil'in T.C. Dışışîeri Bakanlığı sponsorluğunda, Japon-Türk Dostluk Yılı kapsamında, açılan Tokyo'daki 'Sözle Göz Kardeşliği' sergisi 16 Kasım'a dek sürecek. Cazcı Don Lanphere öldü • LONDRA (BBC) - Cazın önemli isimlerinden Don Lanphere, Redmond'da 75 yaşında öldü. Bebop'ın efsanevi saksofoncusu Lanphere, yakın zamanda Seattle Caz Orkestrasf na katılmak için alkol ve uyşturucu bağımlılığını yenmişti. Caz kulüplerinde çalan ve festivallere katılan Lanphere, 'Bebop' dönemi cazın özelliklerini yorumuyla belirginleştiren sanatçılardandı. Daha önce bulunduğu konserlerde ı rkestaralara katılan Lanphere sanat yaşamı süresince birçok virtüöze eşlik etti ve önemli topluluklarla çaldı. Kişisel sorunlan nedeniyle bir süre sahneden uzaklaşsa da. 80'lerde çıkardığı albümlerle yeniden müzikseverlere seslendi. 'Lanphere Quartet VVith Fats Navarro' (1949), 'Out Of Novvhere' (Hep Jazz 1982), 'Into Somewhere' (Hep Jazz 1983), sanatçının albümlerinden bazılan. BUCUN • NARDİS JAZZ CLUB'da 21 30da Demirkol&Maden&Yalay&Selçuk quartet konseri. (0 212 244 63 2V • BABYLON'da 22 00 de '13. AkbankCaz Festhah"' kapsamında 'Avaliable Jelly' konseri. (0 212 292 73 68) • YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER SALONX'nda 16. 00 da 'Capa Türkive'de Türkiye Fotoğraflan' adlı söyleşı. Konuşmacılar. Marta Daho, Richard VVhelan. (0 212 252 47 00i • BORLSAN KÜLTÜR VE SAAAT'da öğrenci sunumu': Halit Suha Çefikel'den '18. yv Ahnanyası'nda Barok Lavta'. (0 212 292 06 55) • ATATÜRKKİTAPLIĞrnda 18.00'de Lütfı Akad'ın 'DHet' adlı filminin gösterimi. (0 212 249 38 19) FILMEKİMI • EMEKSİNEMASI'nda 11. 00 'de 'Ütopya', 13.30'da 'Böcek', 16.00'da 'Bebekler Evi', 19.00'da 'AlbinoNoF ve 21.30'da 'Barbarlann fstilası'. (0 212 334 07 00) İSTANBUL KİTAP FUARI EXPOASALONU • 12.00-13.15: 'Ahlak Medeniyen' (Mehmet Akar). Düzenleyen: TİMAŞ. 1330 -14.45: Helen Yavmcüar Bhiiği Presantasyonu. (Yunanistan) 15.00-16J0: Paradokslar ve Mantık Ovıınlan. (Serhan Büvükkeçeci). Düzenleyen: TTMAŞ. EXPO B SALONU • 12J0 -1330: Geteceğuı Meslekleri (Doç. Dr.Osman Özsoy). Düzeneyen: HAYAT. 16.15- 17.15: 'Gezgin'le YoUada' (Ahmet Savaş) Düzenleyen: BİRUN. (0 212 663 09 45)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear