24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
S&YFA \ CUMHURİYET 13 EKİM 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Benzetme HAFT/fSÖNU, Istanbul Ingiltere maçına gö- mûlmüşken Ankara'nın TÜBİTAK Salonunda Yol- Iş Sendikası son derece önemli bir konuyu tar- tışnaya açma çabasındaydı. Maça ilginin binde binni bile uyandıramadan. Oysa, konu bütün ülkeyi ve bütün insanlarını ilgıiendirmekteydi: "Kamu yönetimi veyerelyö- rtetimler reforrru" adı altında Türkiye'nin "ben- zevlmesi". 'A/eye benzetme" diye sorarsanız, yanıt ancak "benzetme" sözünün günlük dilde biraz argoya kaçan havasıyla anlatılabilir: Yani, çok fena edil- rne, kendine ve hiçbirşeye benzemeyecek biçim- d edarmadağın, altüst karmakanşık hale sokma. Reform mu? Reform, var olana daha iyi bir biçim verme, düzeltme. köklü biçimde iyileştirme demektir; o değil. Yapılmak istenenleryapıldıktan sonra Tür- kiye'deki kamu yönetiminin ve yerel yönetimle- rin daha iyi, daha doğru, daha verimli işleyece- ğîni söylemek çok zor, hatta olanaksız. Devrim mi? Devrim, daha çok insanca benimseneceğine inanılan, daha iyi, daha doğru bir temel düşün- ceye göre bir bütünü kökünden yıkıp yeniden kurmak demektir; o da değil. Yapılmak istenen- lerin halkı büsbütün sıkıntıya ve şaşkınlığa soka- cağı besbelli. Ama, sanki bir devrimmişçesine, sanki gerisinde büyük halk yığınları ya da onlar- dan "vekâlet" almış olanlar varmışçasına yapıl- mak istenmekte. Kimlerce? Kayıtlı seçmen sayısının ancak dört- te birinin oyuyla parlamentoda üçte iki çoğunluk kazanıvermiş olanlarca. "Böyle şey olur mu?" derseniz, elbet olmaz. Çünkü, gerçek yaptırıcılar, Dünya Bankası'na, IMF'ye, ABD'ye ve AB'ye egemen olanlar, yani borç batağına batmış ve ille bir yerlere kapılan- mak tutkusuna kapılmış bir siyasal kadroya bu ülkeyi "benzetme" formüllerini dayatanlar. Elbet, bu kadro emellerini dıştan dayatanla- rın emelleriyle kendi emellerini birleştirmese böyle bir dayatmanın gerçekleşmesi düşünüle- bilirmi? İki yanlı biryararı olacağı düşünülen bir dayatmadır bu. Biramaç biriiği var: Mustafa Ke- mal'in kurduğu ulusalcı, bütünlükçü, çağdaşlı- ğa yönelik cumhuriyetin zayıflatılması, içteki ge- riciliğe ve dış çullanışa karşı koyamazlaştırılma- sı. Istenenlerin dile getirilmesi beklenemez. Ya- bancılar çıkıp da "Ülkeniziufalamak, seksen kü- suryıl önce yapmaya çalıştıklarımızı şimdi ger- çekleştirmek istiyoruz" derter mi açıkça? Yerli- ler, "Mustafa Kemal'in cumhuriyetiniyıkıp ken- di istediğimizi kuracağız" diyebilirler mi? Içte ve dışta herkesin kendine göre bir "takıyye"s\ olur. önemli olan, uyanık durup bizim ne istediğimiz- den emin olmaktır. Başkalan "paranoya" dese de. Ne var ki, asıl dikkat edilmesi gereken de on- lardır. ANKARA DORDUNCU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Sayı: 2001/302 Davacı T. Genel Sıgorta vekili tarafından davalılar Hayati Güser ve Ankara Ereğlı Boru Profıl San. Tic. Aleyhine mahkememizde açılan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan uyannca; Davah Hayati Güser'ın '"Celal Esat Arseven Cad. Dilek Apt. No: 6/8 Siteler- Ankara" adresıne leblıgat yapılamadığından ılanen tebligat yapılmasına karar venlmıştır. Davacı vekili 20.05.1999 tarihinde davalı Hayati Güser tarafından kullanılan 67 LL 277 plaka sayıh araç ile davacı şırket nezdinde 2301836 no'lu sıgorta poliçesi ıle sigortalı 06 KTF 17 plaka sayılı aracın kaza yaptığını ve kaza nedeni ıle 09. 07,1999 tanhin- de 847.000. 000.-TL. sigortalıya ödeme yaptıklannı bu nedenle ödeme tarihınden itıbaren banka reeskont faizi. masraflar ve vekalet ücreti de dahıl olmak üze- re davalıdan alacaklı olduklannı bu nedenle işbu da- va ikame etmış olup davalının ışbu ılanın ılan tarihin- den itibaren 10 gün içinde cevap vermeleri ve duruş- ma günü olan 12.12.2003 gün ve saat 09.30'da mah- kemede bizzat hazır bulunmalan veya bır vekıl ıle kendilerini temsil ettirmeleri ılanen teblığ olunur. 26.09.2003 Basın: 48182 Korku İmparatorluğuna Direnen Felsefe... Uzun süredir hiçbir şey eskisi gibi değildi ki... Olaylan ızlemekle yetinen, modern çağ artığı o tepkisiz dünya kalabahğı; tüketimden başka kaygısı olmayan, önüne her gün binlercesi sürülen fenomenin renkli masallanyla oyalanan günümüzün bireyi. her coğrafyada siyasal erki, çıkardan ve hükmetmekten başka değer tanımayan ellere bırakmayı neredeyse yanm yüzyıldır sürdürüyor. Zİya G Ü R E L Ressam, Söke N ew York'un ikiz kulelerinin, Penta- gon'un uğradığı 11 Eylül saldınsından sonra, 'yeryüzün- de arük hiçbir şeyin eskisi gibi (A- mayacağı' düşüncesi, bu terör eyleminın yarattığı korkudan çok daha büyüğünü yüreklere salarak belleklere yerleştırilmiş- ti. Bu tehdidin, tüm kaynaklara. geçmişin bütün birikimine el koymak gibi gemlenemez bir tutkuya kapılan zamanımızın 'süper gücüne' savrulduğu; ABD'nin uluslararası yasalan. insan haklannı bundan böyle ta- nımayacağıru bildiren bir söylem olduğu. Irakın ABD ve Ingiliz güçlerince işgalinden sonra iyi- ce anlaşıldı.. Aslında uzun süredir hiçbir şey eskisi gibi değildi ki.. Olay- lan izlemekle yetinen, modern çağ artığı o tepkisiz dünya ka- labahğı; tüketimden başka kay- gısı olmayan, önüne her gün bin- lercesi sürülen fenomenin renk- li masallanyla oyalanan günü- müzün bireyi, her coğrafyada siyasal erki, çıkardan ve hük- metmekten başka değer tanıma- yan ellere bırakmayı neredeyse yanm yüzyıldır sürdürüyor. Sor- gulamayan, neden-sonuç bağın- tısını tartışmayı gereksiz, yoru- cu bir çaba olarak algılayan bi- reylerin çoğalması, insanlığı böylesine bir boyun eğmişliğe sürükleyen kurgunun başarısı sayılmakta... Belki de yeni bin yılın faşizmi, iletişim teknolo- jisinin yayınlamayı şiddetle sür- dürdüğü şu yapay kültürle, bi- linçleri bir ölüm sessizliğinde seçeneksiz bırakarak dev adım- laratıyor. Dünya Felsefe Kuruluşlannın Uluslararası 21. Kongresi, Fede- rasyon Başkanı, değerli düşü- nürümüz İoanna Kuçuradi'nın ve Türk Felsefe Kurumu'nun kusursuz düzenlemeleriyle; Sa- yın Cumhurbaşkanımızın kat- kılanyla İstanbul'da toplandı. 82 ülkenin düşünürleri, Lütfii Kırdar Kongre Merkezi'nde ve Harbiye Müzesi salonlannda gerçekleştirdikleri oturumlarda, günümüzde yaygınca bir olgu haline getirilen 'Küreselleş- me'nin içeriğini tarüşülar. Avust- ralyalı felsefeci Peter Singer. ABD'nin, Thomas Hobbes'un "LeviathaıT kitabındaki "ege- men ülkeler" söylemine daya- narak kendisıni dünya egemeni ilan ettiğini belirtti. Oysa aynı kongre salonunun çatısı altın- da, Leviathan kuramcısı geçi- nen bir başka kişi; Batı uygar- lığının ilkel Doğu toplumlannı '"yola" getireceğini öne süren, Bush yönetiminin politikalannın sözcüsü Italya Başbakanı Ber- lusconi. TayyipErdoğan'ın oğ- lunun nikâhının candan kucak- lanan, en saygın tanığı olup çı- kıyor. Takıyyenin değil, çelişkilerin yoğunlaşması, çözümlere ulaş- mayı kolay kılacak.. Ne var ki, göreceli zaman olgusu şimdilik egemen güce çalışmakta. Di- renmek, ama düşünerek, sorgu- layarak direnmek, zamanın akı- şını insanlık yaranna olumlu kı- lacak. Ulusallık ve evrenselük bi- leşkesini evrensel değerlerde buluşturmak, çıtkınldım mili- taristlere, türedi ırkçılara en iyi yanıt olacaktır. Anımsayacak- sınız: Türk basın- yayını, 21. Uluslararası Felsefe Kongre- si'ne umduğumdan çok yer ver- di. Ama, korku salan egemen güce yönelik eleştiriler, sorgu- lamalar arttıkça, bazı gazetele- rimiz haberciliği bile bir köşe- ye kaldınp çarpıtılmış yorumla- malara giriştiler. Neymiş, simül- tane çevirinin yanlış anlamala- ra yol açması ya da bazı yayın organlannın ideolojik saplantı- sı, ünlü düşünür Habermasın söylediklerinin olduğundan çok başka söylemlere dönüştürüle- rek aktanlmasına yol açmış ola- bilirmiş! Oysa Jürgen Haber- mas, 14Ağustos'takioturumda diyordu ki, "Liberal ve küresel bir süper güç, kendi ahlaksal argümanla- nnı, uluslararası hukuksüreçle- rinin yerine koyduğunda, ulus- lararası hukuktan söz etmenin anlamı kalır nu? İyi niyetli nıüdahaleler. \ asal- lık amacuu daha etkin durunıa getirecekse, cömert bir hegemo- nun tek yanlı politikalan yanhş mıdır? Ya da ne olursa olsun uluslararası ilişkilerin anayasai- laşünbnasuida israr etmeü mi- yiz?" Düşünür. belirlediğı konu üs- tünde üç sorusuyla kışkırttığı birlikte düşünme isteğıni. ''dün- ya sorunlarmmirdelendiği bir fel- sefe sempozvTimuna" en başan- Iı bıçımde sunmuş oluyordu. Cs- telik Habermas da o ana otu- rumda konuşmacıydı, 16sayfa- lık bildirinin de yazanydı. Dü- şünceyi kışkırtan sorulara ya- bancı kalmanın ne güç bir du- rum olduğu, bu kongrede bır oruruma katılan bazı politika- cılann söylemlerinde, önerme- lerinde ortaya çıkan tutarsızlık- larla da daha iyi anlaşıldı. Yoksulluktan; faşist ya da ko- münist totaliter yönetimlerin belli düşünürlere sığınarak dü- şünce özgürlügünü ortadan kal- dırmalanndan; inanç çeşitliliği- nin korunmasından başlıca so- runlar olarak dem vuran, eski Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel. Bulgaristanın eski Cumhurbaşkanı Jeru Jelev ve Hindıstan Delegasyonu Başka- nı Karan Singh, bu olgu ve uy- gulamalann nedenleri ya da kirn- lere yaradığının üstünde durma- dılar. Oysa Habermas'ın bildi- risinden ideolojik saplantılar ne- deniyle başka anlam çıkarmak söz konusu değildi. Ama belki, çıkar kaygılan ya da yaltaklan- ma eğilimleri yüzünden bazı ga- zetecilerimiz, ünlü düşünürün masaya yatırdığı sorunu duyur- mamak ya da ört-bas etme istek- lenne engel olamamışlardı. Ha- bermas'la Serap Girgin Bay- kal'ın yaptığı bir söyleşinin Cumhurhet'te yayımlanmasıy- la, Lrak'takı ışgal güçlerine ka- tılmayı savoındukça fanatikle- şen. renkleri gıttikçe kirlenen bazı medya organlannın ıletile- nnde sıntan çarpıtma girişimi- nin önü kesildi. Amerikalı felsefeci İris Yo- ung. "İnsan Haklan, Devletler ve Uluslararası Düzcn" konulu ana orurumdaki bildirisinin so- nunda, "Öyleyse", diyerek şu sonuca vanyor: "Bir dünya diktatörlüğü al- tında yaşıyoruz. .\BD gücünü insan haklaruu,demokrasiyi ge- üştirmek için kullanacağuıı söy- lüy or. İçte ve dışta pek çok insan bunu sorguluyor. Ben de bu sor- gulamaya kaühyorum. Küresel diktatörlük altuıda hegemonya şu anda dünyada \ar olan tek oyun gibi algüanıyor. Her dikta- törlüğü besleyen vanür. Öy ley- se demokrasiye geçmek için üV keler kendi aralannda örgütle- nerekABD'yive onu destekleyen finansal güçleri önlemelidir." Düşünce tarihine baktığımız- da, insan her zaman odak nok- tası edinilmiştir. Başka türden bir yaklaşım felsefenin adımlanna, anlam kazandınlan varlığa ay- kın olurdu. Bu nedenle medya- nın bir bölümünde yer alan. "Fel- sefe fildişi kulesinden dünyaya in- di" gibi başlıkları çok densiz bulmuştum. Sözün kısası: Fel- sefe hallerin sorgulanmasıdır. Insanlığın yaşamak zorunda bı- rakıldığı seçeneksizlik hali, dü- şünsel başkaldınnın yaratacağı çözümlere gebedir. Uyanalım Beyler, Asıl Hedefi Görün... Dr.UmitDURMAZ N asıl olup da ABD'den PKK/KADEK'i etkisizleştirmesini bek- lediğimizi anlayabihniş değilim. PKK bir CIA örgütlemesidir ve de Amerika'nın ta kendisi- dir. (Adındaki komünist sözcüğü bir aldatmaca- dır. Zaten herhangi bir komünist ülkenin güdü- münde olsaydı, onlarla beraber tarihten silinir- di. Son aşamada gelip oturduğu yer de CIA'nın kucağıdır. Böylece siya- sal tablodaki asıl yerini bulmuştur). Irak savaş- lan Türkiye'nin doğusu- nu bizden koparmak için yapıhnakta ve doğrudan bizi hedef almaktadırlar. Beko'da yılın ön ödemeli kampanyasını kaçırmayın. Bulaşık makinesi 526 mîlyon TL Üstelik altı taksitle. Nedeni de daha 50'li yıl- lardan keşfedilip üstü ka- patıhnış petrol kuyulan- nın, uydularla da kanıt- lanması sonucu bu bölge- mizin dünyanın en zen- gin ve en kaliteli petrol yataklanna sahip oldu- ğunun anlaşılmasıdır. (Hatta Musul ve Kerkük petrollerinin kaynağı da bizdedir.) ABD bu petro- le bir gün tek başına el koymak amacıyla duru- mu tüm dünyadan gizle- miş, bunu da Türkiye ve Irak'tankoparılacak par- çalarla kurulacak bir bü- yük Kürdistan'la gerçek- leştirmeyi planlamıştır. 90'lann başında Sovyet- ler'in devreden çıkma- sıyla da Saddam'ı Ku- veyt'in üzerine sürerek bu yolda ilk büyük adı- mı atmıştır. (Kuveyt'in Saddam'a bir mükâfat olarak Amerikalılarca önerildiği artık herkesçe bilinmekte.) Bundan son- ra sıra, nihai amacı kak'ı zayıflatmak olan Irak/İran savaşıyla aynı zamanlarda tezgâhJanan PKK örgütünün güçlen- dirilmesine gelmiştir ki, bu da kucak açtığımız "Çekiç Güç" aracıhğıy- la olmuşrur. Bunu anla- yan Eşref Bitüs öldürül- müştür. Yani Türkler yıllarca PKK adı altında Ameri- ka"yla çarpışmıştır. Da- ha doğrusu bu kahpeler her zaman olduğu gibi kendileri geri planda ka- larak ön saflarda zavallı Türk ve Kürt gençlerini birbirlerine kırdırmışlar- dır. Sonuçta Kuzey Irak'ta bir Kürdistan De\- leti kurulmuştur. (Daha savaşın başında "Türk yanhsı" Kürt örgütü El Ansar'ın yerle bir edili- şi de bu stratejinin bir parçasıdır.) Zaten Irak sa- vaşuun asıl amacının bu olduğu, acemi Bush tara- fından en sade bir dille geçenlerde ifade edılmiş- tir: Evet Irak'ta kan göv- deyi götürüyor, Güney'i son derece karanlık bir kaos bekliyor ama "Ku- zey Irak kendini idare edebilecekaşamaya eriş- miştir". Esas olan da bu- dur! Şimdi sıra gelmiştir son aşamaya, Doğu Ana- dolu'yu bu topraklara katmaya. Bunun için de önce Irak'ta düzenin sağ- lanması gerekmektedir. Yani biz orada düzeni sağlayarak kendi meza- nmızı kazmış olacağız. Çünkü sonra sıra bize ge- lecek! (Tabii işin bir de Suriye ve Iran ayağı var ama yerimiz dar oldu- ğundan...) Şimdi burada Kürt kar- deşlerimiz diyebilirler ki "Aman ne âlâ, demek biz de Türkiye'den ayrılıp petrol zengini olacağız." Zavallı kardeşım. yeni kurulmuş bağımsız bir Kürdistan'da sen petrolü ancak rüyanda görebilir- sin. Amerikalı şirketle- rin onu bölge halkıyla paylaşmaya niyeti olsa zaten ayn bir ülke kur- mak için savaşlarla, ölümlerle yanm asır sü- ren bir tezgâha ne gerek vardı ki? Adam onu kim- seyle paylaşmak isteme- diği içindir ki Türkiye gi- bi bin yıllık, geleneği gö- reneği olan bir devleti karşısına almak istemi- yor da onu bölüyor, ye- rine zayıf, devlet gelene- ği olmayan, bir çapulcu grubun efendi olacağı ye- ni bir devlet kurmayı planlıyor. Sen o devlette Türkiye'deki günlerini mumla ararsın ancak bı- rak petrol zengini olma- yı! Nasıl ki Osmanlı'dan aynlan ülkeler şimdi bi- zi arar oldular... Senin hayatını, huzurunu, gü- venliğini daha şimdiden satmış olan yüz kadar sa- tılmışın yönettiğı bir ül- kede, bitmeyecek payla- şım kavgalannın ortasın- da kalleş Amerikalılann öl dediği yerde ölmek, sus dediği yerde susmak üzere ve de artık Ameri- kan hegemonyasına gir- diğinden ağlasan da, sız- lasan da kimsenin, hatta Avrupalılann bile yardı- mına gelemeyeceği bir konumda olacaksın. (Kü- ba'da esir tuttuklan in- sanlarla, Irak a getirdik- Ieri "demokrasi" size bir örnek olsun). Dahası, Dimyat'a pi- rince giderken evdeki bulgurdan da olacaksın. Çünkü sen şimdi büyük Türkiye'nin bir parçası- sın. Tüm Türkiye'de ser- bestçe yaşayabiliyorsun. ("'Sij'asinıültecrj'im'' de- yip A\Tupa'ya elini kolu- nu sallayarak girebiliyor- sun). Oysa. "Ben Kürt Devleti'nin vatandaşı- yun" dediğin gün Istan- bul, Antalya gibi yerlere ancak pasaportla, vizey- le, çahşma müsaadesiy- le gidip gelır olacaksın ve de hatta hiç gelemeye- ceksin. Çünkü "Bizi is- temeyeni biz hiç isteme- yiz" olacak. (Avrupa da seni aynıyla kapıya koya- cak). Sarp dağlarda, hiç alternatifsiz yaşamaya mahkûm olacaksın. Şim- di oralan yaşanabilir ya- pan, büyük Türkiye'ye aitliğidir. Yani büyük bir coğrafyada serbestçe do- laşabilme özgürlüğüdür. Hatta bu öyle bir avantaj- dır ki, iyi bir düşünseler vaktiyle Teksas'uı ken- diliğinden ait olduğu Meksika'dan kopup ABD'ye katılması gibi, Irak Kürtlerinin bile top- raklanyla gelip bize ka- tılmalan gerekir, bırakın bizden toprak koparma- yı. Çünkü PKK'yle uğ- raşmayan, petrol zengini bir Türkiye, dünyanın en önemli süper gücü olur ve öyle bir ülkenin vatan- daşı olmak, Amerikan sömürgesi bir Kürdistan vatandaşı ohnaktan çok daha onurludur. Hele ki, bize ders veren ABD'de yirmi yıl öncesine kadar " Buraya köpeklerve zen- cilergirenıez'" afişlerinin asılı olduğunu, zencilerin otobüslerde yalnızca en arka dört sıraya oturabil- diklerini düşünürsek. Tüm bunlan birlikte düşünüp birlikte uyan- maya ihtiyacımız var. Uyanınca göreceğız kı. Irak topraklannda bela- sını bulmuş, yok olma noktasına gelmiş olan bu canavan. ona destek ola- rak kurtarmak tüm dün- yaya ve insanlığa yapıl- mış çok büyük bir kötü- lük olacaktır. Çünkü bu oyun dünya çapında oy- nanmaktadır. ANKARA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Esas No: 2002 781 Davacı: Naciye Martin Vekili: Av. Yakup Güler Davalı: Uğur Uğuz Dava: Itırazın iptalı Dava Tarihı: 24.09.2003 Davacı Naciye Martin tarafından davalı Uğur Uğuz aleyhıne açılan ıtirazın ıptal) davasının verilen ara karan gere- gince; Davalı Uğur Uğuz adına çıkanlan tebligat bila ıkmal iade edılmış, zabıta tahkikatuıda da adresı meçhul olarak bıldirildığınden. dava dılekçesınin ve duruşma gününün ilanen tebliğıne karar verilmış olup, bu dava ile ılgili ibraz etmek ıstedıği belgeleri duruşmanın bırakıldığı 20.11.2003 günü saat 11 50'ye kadar göndermeniz veya bn vekil ta- rafından kendinizi temsil ettirmenız, ettırmedığiniz takdu-de 7201 sayılı TY.'nın 28-29 ve devamı maddelen ıle HUNDC'nun 213-377 maddelen gereğınce yargılamanın yokluğunuzda \apılacağı ve hüküm venleceğı tebliğ yerine kaim olmak üzere ilan olunur Basın: 48188 Cumhuriyef k ı t a p 1 a r . ZELİŞ Necati Cumalı 256 Sayfa 12.000.000TL. Türk edebiyatının usta ısmı Necati Cumalı'nın kaleminden, çarpıcı bir aşk öyküsü. Tütün Zamanf üçlemesınin ilk kitabı olan Zeliş, okurunubu çarpıcı aşk öyküsüyle birlikte, tütün üreticilerinin dramatik yaşamlarına da ortak ediyor. Çağ Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No 39 41 £«»nnurnr« 34334 Cagaloglu-Istanbul Krtap kUlUDU T e | ,0212) 514 01 96 Faks (0212) 514 01 95 Cumhuriyetı t a p FATİH VE FETİH Erdoğan Aydın 357. Sayfa 14.000.000TL Erdoğan Aydın, Fatih ve Fetih'te, mıtoslarla gerçeklen birbırinden ayırıyor. Bu kitabı mutlaka okuyunuz dıyeceğım...Dıyeceğım. çünku yazarımız kafalarımızı klişelerden temizliyor; üstelik bunu ınandırıcılıkla.cesaretle ve dürustçe yapıyor. Server Tanilli V^^w <-..—K..-K—> Ca? Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No 39 41 ı C c £ - I T T ^ 3 4 3 3 4 Cagaloğlu-Istanbul L T K I t a p KUlUDU Tfl<n?l?) SUOl 96 Faks(0212) 514 01 95 Cumhuriyet k 1 t, a p I a r ı SOSYAL DEMOKRASİDE TEMEL EĞİLİMLER Deniz Kavukçuoğlu 441 Sayfa 15.000.000TL. Bu kitapta, Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) tarihi boyunca düşünsel-sıyasal varlığının hareket zeminıni oluşturan programlar, bunların yani sıra önemli ve belirleyici programatik belgeler bir bütünlük içinde okurların bilgisine sunulmaktadır. ]r»} 34334 Cağaloglu-lstanbul ubu l 212 5 4 01 96 F k A.Ş Turkocağı Cad. No:39/41 l l b l^ 7 ] } 34334 Cağaloglulstanbul kltap kulubu T el (0212) 514 01 96 Faks (0212) 514 01 95 Mehmet Farac KOTULER MAHALLESİ . I \K\< K.OTCLEI HAHAIİE6I "Kanlı topraklarda bir Urfa destanı..." Tüm kitapçılarda Giinizi Vayıncılık 0.212 5121172 PATNOS ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1999 82 Esas Davacı K.H. tarafından davalılar Nüfiıs Müdürlüğü \e Erhan Uğuz aleyhine mahkememizde açılan kayıt tashıhı davasının yapılan açık yargılaması sonunda; Patnos C. Başsavcılığı'nın 22.07.1999 tarih ve 1999'181 Esas 1999 4 ıddia sayılı davanamesi ile da- valı Sabri oğlu Sultan'dan olma Patnos 1975 doğumlu Erhan Uğuz'un mükerrer olan kaydın ıptali konusunda mahkememize dava açılmış olup, davanın mahkeme- memızde yapılan yargılaması sonunda: mahkememız- ce adı geçen davalı Erhan Uğuz'a karann tebliğe çıkar- tıldığı ancak adresi bilinmediğinden tebligatın yapıl- mayarak ıade olunduğu bunun üzerine yapılan tüm aramalara rağmen teblıgata yarar açık adresı tesbıt edi- lemediği anlaşılmakla, adı geçenın adresi meçhul ol- duğu anlaşıldığından bu kez kendisıne Mahkeme kara- nnın ilanen tebliğı yoluna gidilmesı anlaşılmakla; Açı- lan davada mükerrer kaydının iptalı istenen Erhan Uğuz'a Patnos Aslıye Hukuk Mahkemesi'nce verilen 24.06. 2003 tarih ve 1999 82 Esas, 2003 97 karar sayı- lı ılamm ılanen teblığ edilmesi hususunda ilanen tebliğ olunur. 29.09.2003 Basm: 47902
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear