24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 EKİM 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA J\_ LJ VJ M. U MA. kurtur(a cumhuriyet.com.tr 17 KULE CANBAZI SUNAYAKTN Everest'ten düşenressam!~T~ ıse müdürü, okul birincisine i takdırname ve dıplomasını M-J vermek için eğilır.. Eğılır çünkü, karşısında tekerlek- tı sandalyede oturanbıröğTencivar- dır Ankara, Yenımahalle Endüstn Meslek Lisesi öğretmenlen ve öğ- rencileri okul bırincısını alkışlarken müdür, tekerleklı sandalyedekı genç ıdamla göz göze gelmekten kaçınır. Engellı öğrencı, kas erımesı hastası- iır ve Lıse 1. sınıfa kadar zor da ol- a yürüyerek gıdıp gelmiştir okula. lincı sınıfa, hastalığının ilerlemesı 'onucu tekerleklı sandalyeyle devam etmek zorunluluğu doğar. Bu yüz- len. okulun üçüncü katındakı sınıfin gıriş katına ahnmasını ıster. Müdür, Larşılık olarak okul düzenınin bozu- lamayacağını söyler! Bu insanlık dı- şı yanıt bakanlığa bıldınlince bır müfettış çıkagelır ve müdürü fırça- lar. Müdürün, bakışlannı tekerleklı sandalyedekı okul birincısınden ka- çırmasmın nedenı de budur! Kemal Uluer'dır o güzel öğrencı- nin adı. Ünıversıte sınavında tek ter- cıh yapar: ODTÜ Mımarhk... Kaza- namayınca, aılesine yük olmamak içın Bayındırhk Bakanlığrnda ışe başlar. Bır okul şantiyesıne kontrol memuru olarak atanır Kemal Uluer. Inşaat alanına gıttığinde her şeyın durduğunu ama yirmi kontrol me- murunun imza atıp maaşlannı aldı- ğını görür. 0 günlen, şöyle anımsar yıllar sonra: ""Diğerleri aldıkları paraları birahanelerde yerken ben eğitimime harcayacaktım. Aldı- ğım maaşı devlet bursu olarak gö- riiyordum ve artık geceleri uvkum kaçmadan mışıl mışıl uyuyor- dum." tki şey binkmeye başlamıştır ha- yatında: Binncisi, eğitimınde harca- mak üzere bir kenara koyduğu ma- aşı; ikıncisi, tak\ im yapraklanndakı fotoğraflara bakarak yapmaya başla- dığı yağlıboya resimler. 1983 yılın- da, Ankara Uni\ ersitesi Siyasal Bıl- giler Fakültesi'ni kazanınca yenı bir şey eklenır bıriktirdiklerine; arka- daşlan!.. Benl tutabilene aşk olsun!' Yurtiçı ve yurtdışı pek çok yolcu- luk yapar Kemal Uluer. Ama, onun hayatında en unutamadığı yolculuk, arkadaşı Doğan Akın ile yaptığı şu yolculuktur: Bır sonbahar akşamı i- ki kafadar sinemadan çıkarlar. Ke- mal, "ortak" diye seslendiği arka- dışının kendisini taksiye bindirece- ğinı sanır her zamanki gıbi... Oysa Doğan, otobüs durağına doğru sürer ''Çok güzel günler beni bekliyordu fakat ben, 'Tüm güzellikleri yaşadım, diğer insanlara da kalsın' diyorum!' tekerlekli sandalyeyi, Kemal'ın "Hayır, ben otobüsle gidemem, be- ni taksiye bindir" diye haykınşına hıç aldınş etmeden. Doğan, otobü- sün arka kapısından bmdırdiği orta- ğını bır kolruğa oturtur ve tekerlek- lı sandalyeyi de katlayarak bır köşe- ye koyar. Hep seyırcısi olduğu bır kalabalığın ıçındedır Kemal! 0 gü- nü şöyle anımsayacaktır: "Rüyalarımda bile ger- çekleştiremediğim şeyi sevgili ortak gerçekleştiri- yor, böylece kafamdaki bir karanlık nokta daha ay- dınlanıyor. Bundan böyle beni tutabilene aşk ol- sun!" ... Ve bir gün, Kemal Ulu- er bir düşüncesını açıklar Doğan Akın'a: "Ortak, za- manı geldiğinde odama kapanıp son 10 tablomu yapıp her şeye nokta koymayı planİıyorum." 2000 yılınm ılk günü, bırçok ın- san, geceden kalma kuruyemış ve meyve kabuklan arasında, ellerınde- kı pıyango biletının numarasını ga- zete sayfalannda ararken, Kemal Uluer kendine verdiği sözü tutmak üzere odasma kapanır. Son tablola- nnı yapacağı 91 gün boyunca dışa- nya hiç çıkmayacak, yalnızca resim- de yoğunlaşacaktır. Ressamın, 91 günde neler yaşadığı, neler düşündü- ?;ü tuttuğu günlükle ulaşır bizlere. Ik resmıne odaya kapanışının 4. gü- nünde başlar. Ondan öncekı günler- de, günlüğün sayfalarını kanştırdığı- mızda, yaşadığı dönemı sorgulayan metinlerçıkarkarşımıza: "Ayakka- bı boyamanın bile insana huzur veren, rahatlatıcı bir etkisi vardır Lntihar mı?.. Hayır!.. O gün, Everest gibi insanlığın ulaşabileceğ en üst noktadan biri düşer yalnızca... Zirveye ulaşmış, oradan tüm dünyaya bakmayı başarmış mutlu bir hayat tırmanıcısı! ama bazıları o pis ayakkabılanna değemezler. onu boyamak başka- larının görevidir. Haydi köleler iş- başına! Zamanı olmayan efendi- mizin zamanını çalacak işleri biz y apalım ki efendimize bol çene ça- lacak zaman kalsın..." Davetslz mlsaflr Kemal Uluer, sonunda "her şeye nokta koymayı planladığı" tablo- lannı yaparken 40 yaşındadır. Kla- sik müzik dınledığı, ansıklopedı okuduğu, yazdığı ve resım yaptığı odasına davetsız bır mısafir gırer, 48. günde!.. Bu mısafir dört yaşın- dakı yeğenidır. Neler olup bıttiğinı ressamın günlüğünden öğreniriz: "Toplamış olduğu eski bankama- tik kartlarından tren yaptık, CD kutularından köprüler, tü- neller ve oyunumuza başla- dık. Her gün tuval başında yaptığımız da bundan farklı bir şey değil zaten! Çocukla- '* rı anİayabilmek ve onların dünyasına girebilmek çok kolay değil. Yeğenim pilli oyuncak treniyle en fazla 10- ' 15 dakika ilgilenmiştir, oysa bugün yaptığımız (5-6 adet ., -,; kredi kartını peş peşe bant- la yapıştırarak) trenle iki sa- ate yakın oynadı: kâh vagonlara kolonya şişesi, mum, küçük ara- basını yükley erek dolaştı, kâh ba- basını ve halasını işlerine bıraktı; köprüleri yıktığında da acemi ma- kinist oldu." Resım yapmayı bır oyun olarak gören ressamın insanlara kapadığı dünyasına, hayattakı en büyük ama- cı oyun olan bır cocuk gırebılirdi el- bette. Kemal Uluer o gün, oyuncak konusunda şu görüşe vanr: "Demek ki çocuklara alınan çok pahalı oyuncaklar onlar için bir şey ifade etmiyor, onlann da istedikleri tek şey ilgi ve sevilmek, bunlar olduk- tan sonra onlar için bir kâğıt par- çası bile büyük bir oyuncak olabi- liyor." Afacan yeğen, 69 günde de konuk olur Kemal'in odasına: "Trenden sonra kutulardan kamyon yaptık, bir güzel oynadı; sonra yatağıma çıkıp uyudu, henı de tam üç saat..." Dört yaşında bır çocuğun bır ham- lede çıktığı yatağa ulaşmak, Kemal Uluer içın zorlu bır dağ tırmanışın- dan farksızdır. Tekerlekli sandalye- sinden düştüğünde, iki saatlik bır uğ- raş sonucu ulaşmaktadır yatağına: "Düşe kalka çıktığımda sanki Eve- rest'in tepesine çıkmışçasına say- gı duyarım kendime." Kemal Uluer, odaya kapanışının 80. gününde 9. tablosunu bıtırir. Ge- ride kalan 11 gün son rötuşlan ya- pacak, 86. günde yeğenınin tahta oyuncaklannı boyayacaktır. Odadan çıktığında, bundan sonra yapacağı- nın son tablosu olduğunu çok ıyı bıl- mektedır. Arkadaşlan sayesınde yur- tiçı ve yurtdışında gezılere katılır... Son tablo. son sözler... 27 Arahk 200l'e gelındığınde. şu sözlerle bıten son yazısını tamamlar: "14.45'te 15 dakika Aborijinler gi- bi deneyeceğim, olmazsa 15'te di- ğer yöntemi deneyeceğim. Aslında Aborijinlere inanıyorum ama za- manım yok. Tüm insanlan ve siz- leri çok seviyorum, daima mutlu yaşayın. Nihayet 10. tablomuz (41X41) bitti; çok güzel günler be- ni bekliyordu fakat ben, 'Tüm gü- zellıkJen yaşadım, dığer insanlara da kalsm' diyorum!" Aborijinler, kalp atışlannı durdu- rarak yaşamlanna son vermek konu- sunda ustadırlar. Kemal Uluer'ın bu- nu başaracak zamanı yoktur. Çünkü her an eve bınnın gelme olasılığı var- dır. Bu yüzden, nefes almasını en- gelleyecek bır poşetı başına geçınr ve kendını tekerlekJı sandalyesınden yere atar... Sıyah boyayla yapılan ve yaşıyla aynı ebatlarda olan son tab- losunu bırakarak gende. . Intihar mı?.. Hayır!.. O gün, Eve- rest gıbı insanlığın ulaşabılecegı en üst noktadan bırı düşer yalnızca... Zirveye ulaşmış, oradan tüm dünya- ya bakmayı başarmış mutlu bır hayat tırmanıcısı! Not: Kemal Uluer 'in resimleri Or- taköy Kültür Merkezi 'nde sergileni- yor. Kaçırmayın! ERGÎDE 57 YAPIT YER ALIYOR Japon seramiğinin başyapıtları Kültür Servisi - îstanbul Güzel Sanatlar Galerisi 18 Ekim'e dek Japon seramik sanatının 5 bın yıl öncesine ait örneklermden oluşan bir sergiye ev sahipliği yapıyor: "5000 yıllık Japon seramiğinin başyapıtları sergisi." 57 yapıttan oluşan sergi, TC Kültür ve Turızm Bakanlığı, Japon Kültür işleri Ajansı, Japonya Büyükelçiliği, Japonya Başkonsolosluğu, Aıchı İli Seramik Müzesi işbirliğı ile düzenlenıyor. Yapıtlar geleneksel Japon seramiğinin "Nara" (8.yy.)ve"Heian" (9.yy.) dönemlerine ait. Nara dönemi seramiklerinin en belirgin özelliğı 3 renk sır kullanılması. 710-784 yıllan arasmdaki Nara döneminde yeşil, kahverengı ve beyaz olan bu sırlann kullanılmasıyla Japon sanatında yenı bır dönem açılmıştı. Bu yapıtlar çok düşük ısıda (700-800 C) pışirilen dokulu örneklerdi. Japon seramik sanatında ılk kez sır kullanılan bu dönemın ardından, küllü sınn İ kullanıldığı erken Heian \ dönemı başladı (794-1192). Bu dönemde sır kullanılan seramikler 1200 C dereceye varan yüksek ısıda pışirilmeye başlandı. (0 212 243 30 53) Dün başlayan ve dokuz sanatçının katıldığı 'Uluslararası Ney Festivali' yarın sona eriyor. Akdenizli neyzenler îstanbul'dabuluştu Kültür Ser\isi - Avrupa Birli- ği'nin desteklediği Euromed Mıra- sı II programının genişletılmış MediMuses projesi çerçevesinde düzenlenen 'Uluslararası Ney Festivali' dün başladı. 13 Ekim'e kadar sürecek olan festıvalde, Akdenız'in ortak mü- zik mirasını araştırmak ve birleş- tirmek amaçlanıyor. Daha önce ut ile Selamkte. kanun ile Lübnan'da birer festival düzenlendı. Organi- zasyon, Akdeniz müzık çalgılan- na odaklanan bolümlenyle proje- nın en çarpıcı etkinlıkleri arasında yer aldı. Ney Festivali'ne katılan 9 sanat- çırun seçımmde Akdeniz kjyılann- da gelişen bütün ekollerin farklı ta- vırlan, teknikleri ve reperruvarla- nyla temsil edihnesi hedeflendi. Festival kapsamında bugün saat 10.00'da Tank Zafer Tunaya'da MediMuses Projesi Sanat Yönet- meni Kyriakos Kalaitzides'in ya- pacağı açılış konuşmasınm ardın- dan 10.30'da Fikret Karaka- ya'run (Türkıye) 'Türk müziği ta- rihinde ney ve Niyazi Sayın'ın Rolü',11.00'de Mahmoud Guet- tafın (Tunus) 'Arap müzik gele- neğinde ney', 11.30'da VValter Feldman ın (Israil) 'Osmanlı Türkiye'sinde dini ve lâdini alanlarda ney icra tarihi', 12.00 de Cem Behar'm(Türkiye) 'Osmanlı Türkiye'sinde ney' ve 12.30'da Hossein Omoumi'nin (İran) 'İran müziğinde ney: Geç- mişten günümüze' başlıklı semi- nerleri izlenebilır. Yine bugün Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda 19.00'da Ah- met Şahin (Türkıye), 21.00'de Haris Lambrakis (Yunanistan), Rachid Zeroual (Fas) ve Samir Mahmoud Siblini (Lübnan) birer konser verecek. Festivalin son günü olan 13 Ekim'de Tank Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde 10.00'da Hassan O- mar Al-Faqir (Ürdün), 12.00'de Ahmed Şahin (Türkiye), 13.30'da Hossein Omoumi (iran), 15.00'te- Rachid Zeroual'ın (Fas) konserleri izlenebilır. Aynı gün Cemal Reşıt Rey'de 19.00'da AUTüfekçi(Tür- kıye), 21.30'da Slah Eddine Ma- naa (Tunus), Hassan Omar Al-Fa- qir (Ürdün), Hossein Omoumi (tran) ve Süleyman Ergunerın (Türkiye) vereceği konserle üç gün- lük festival son bulmuş olacak. 7.5 ve 10 milyon TL arasında de- ğişen konser bıletlen Bıletix'ten edinilebilir. (0 216 454 15 55) ESINTİLER ZEYNEP ORAL Marş, Mar|r Suç Ortaklıgına! (Bugün sizlerle, 25 yıl önce şu günlerde dünya- dan ayrılan, şair, şarkıcı, besteci, oyuncu Jacqu- es Brel'i paylaşmak istiyordum. Yüreğinden ko- pan her sözcüğün, her notanın bedelini fazlasıy- laödeyen; hergözyaşının, herkahkahanın, herter damlasının hesabını veren o insanın... Gelin gö- rün ki...) Meclis'ten karar çıktı. Irak'a asker yolluyo- ruz. Birleşmiş Milletler'j falan beklemeden, Irak'ta batağa saplanan, her gün daha çok ka- yıp veren işgal güçlerine yaranmak için, 8.5 mityar dolar kredi almak için, daha çok Ame- rikan askerinin ölmemesi için, adeta efendi- köle ilişkisi içinde, bu insanlık suçuna ortak olmaya gidryoruz. (Brel, dizelerinde ve şarkılarında 'savaş bezir- gânları'na. 'kahraman' olabılmek için savaşı göz- leyenlere, 'uygarlık adına silahlan, gaz odalannı, idam sehpalannı, elektriklı sandalyeleri, atom bom- basını keşfeden arsız maymunlara' öfkesini kusu- yordu... "Hıçbırdüş, savaşı, bombalan, cinayetle- ri haklı kılmaz" diyordu.) Geçen mart ayında Meclis'ten çıkan onurlu karar, hükümete ağır geldi. O günkü koşullar- da neydi ileri sürülen savlar? 1) Irak'taki krtle imha silahlan, biz de dahil ol- mak üzere tüm dünyayı tehdit ediyordu. 2) I- rak'ın, terör örgütü El Kaide ile ilişkileri vardı. 3) Diktatörlük yıkılacak yerine demokrasi ge- lecekti. 4) Korkulu paranoyamız 'Küıi sonınu' halledilecekti. 5) Asker yollarsak Ortadoğu'nun geleceğinde söz sahibi olacaktık... O gün belki herkes bilmiyordu. Ama bugün bunlann tümünün yalan, koskoca bir yalan ol- duğunu biliyoruz. Hükümet de biliyor. Meclis'e yalan söyleyerek, halka yalan söyleyerek, as- ker gönderme iznini Meclis'ten aldı. (Jacues Brel, 'kolayı seçenlere' savaş açmıştı. Yani, 'savaş bittikten sonra, bu sonuncuydu, de- yip geçmiş ve gelecekteki ölümleri görmezden ge- lip ahkâm kesen militaristlere'; yani 'Bağışlamak için, gözlerini kapayan din adamlarına', yani 'yaş- landıkça daha çirkinleşen burjuvalara'; yani dille- rinden 'asla've 'sonsuza dek' sözcüklerini düşür- meyen yalancı âşıklara... Kısacası , 'sanki... gibi' yapanlara, "Kendinize gelin!" diye haykırıyordu.) Irak'a asker yolluyoruz. Hükümet yalanı sür- dürerek yardakçısı olduğu ABD sayesinde ik- tidarını sürdürmeye; ABD'ye çok önce vermiş olduğu ve seçmeninden gizlediği sözü yerine getirmeye; alacağı ekonomik katkıyla durumu 'kurtarmaya' çalışıyor... Irak halkı Türk askerini topraklarında istemi- yor. Kuzeydeki Kürtler Türk askerini toprakla- rında istemiyor. Irak geçici hükümeti Türk as- kerini istem'ıyor. Şiiler de Türk askerini istemi- yor, Sünnilerde. Ve bunlann hiçbiri karşı koya- caklarını gizlemiyor. Başbakan her ne kadar askerimizin oraya 'huzurve mutluluk' götürmek için gideceğini açıklasa da, bu saydıklarımın tümü de, Türk askerini 'işgalci' olarak değer- lendireceklerini açıkladı. (Brel, kımı zaman af diliyordu: 'Bozuk para gibi harcadığımız sözcükler, attığımız nutuklar, verdiği- mızvaazlar' içın, 'yeryüzündeyüzbaşılardan oluşan ülkeler" içın tüm ınsanlardan özür diliyordu. Doğ- duğu o dümdüz ülkenin - Belçika'nın -, klasikleş- tirdığı Fransız şarkılarının, en çok da kendı sınırla- rını aşmak içın uçmayı -pılotluğu- ve bilınmeyen denızlere yelken açmayı öğrendi. "Serüi'ene koş- makiçin trenler beklıyorsan, güneşi yakalayıp göz- lenneyerieştirmekiçin, beyazyelkenlilerin senige- lip almasını beklıyorsan... Yanna inanmakiçin gün- batımını görmen gerekiyorsa, umudu yaşatmak için yannlan bilmen gerekiyorsa... Derin görûnmekiçin can sıkmtısına, iyi kalpli görûnmek için zayıflığa ve güçlö görûnmek içın öfkeye ihtiyacın varsa... De- mek ki hıçbir şey anlamadın" diyordu. Mutluluğu dostluklarda ve aşkta buluyordu.) Bakmayın kimi çok satışlı gazetelerin man- şetlerde Kerkük-Musul özlemlerini tüttürerek 'bûyük devlet' olmamız gereğiyle asker gön- dermeyi körüklemelerine! Onlarınki çıkar iliş- kisi, yardakçının yardakçısı olma meselesi. Bü- yük devlet önce kendi sorununu halleder, işgal güçlerinin sorunlarından önce... 7 Ekim'de hükümetin aldığı karar, belki son- lannın gelmesini hızlandıracak ama ülkeye çok pahalıya mal olacak. Bu kararın karşısında ödeyeceğimiz bedel, beni korkutuyor. (Tüm kötülüklere, yozluklara, kin ve öfkeye kar- şı "Neyse kiaşk var" diyordu Brel. "Sabahlan giy- dirmek, yürekleri zenginleştirmek, heryolaynmın- da yolumuzu bulabilmek içın yalnızca aşk varsa... Silahlara karşı durmak için tek sığınağımız aşksa... Birbirimize sunabileceğimiz, paylaşabileceğimiz yalnızca aşksa..." korkmamamızı öneriyordu. Bu- gün için nafile bir öneri...) e-posta: zeynepm zeyneporal.com Faks:(0 212)257 16 50 BUGUN • YAPI KREDİ SERMET VEDAT NEDÎM TÖR MÜZESİ nde 15.00'te Oktay Bellinin katılacağı 'Urartu: Savaş ve Estetik' sergı gezisi. (0 212 252 47 00) • BABYLON'da 18.30'da Naapcaz konseri. (0 212 292 "3 68) • MLAMMER KARACA TİYATROSUnda 11.00'de Orhan Kurt'un 'Karagöz Tiyatrosu'. (0 212 252 44 56) FİLMEKİMİ'NDE BUGÜN • EMEK SİNEMASI'nda 11.00'de 'Yaz Kaçamakları', 13.30'da'Son Tren', 16.00'da 'Dogville', 19.00'da 'Kısmetse' ve 21.30'da 'Afıli Delikanü'. (0 212 334 07 00) KİTAP DÜNYASI FUARI'NDA BUGÜN • DOLMABAHÇE KÜLTÜR MERKEZİ nde 12.30'da Münir Ankan'm katılacağı 'NLP ve İletişim'. Turhan Feyzioğlu'nun katılacağı 'Devrimci Gençlik ve Hareketleri' ve Durali Yılmaz'ın katılacağı 'Anadolu'nun İsyan Tarihi ve Şeyh Bedrettin' konulu söyleşiler. (0 212 363 13 03)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear