22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 OCAK 2003 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA J\_ U Li J. LJ J \ kultur(5 cumhuriyet.com.tr 15 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ 2003 'te tarih, çevre ve kimlik değerlerimizi kurtarma seferberliği için öncelikler Korumanm eylem planı• Başta Cumhurbaşkanlığımızın ve Başbakanlığın desteği altmda, Kültür Bakanlığrnm eşgüdümü ile tüm ilgili kamu ve sivil kurumlar hemen 'ulusal koruma seferberliğini' başlatarak, 2003 yılı plan, bütçe ve hizmet programlannda kültür ve uygarlık mirasını kurtarma ve yaşatmaya öncelik vermeli, TBMM'nin de 'yasama gündemi' buna göre belirlenmelidir... Dünya ve Avrupa Birliği (AB) karşısındaki "medeniyetleri buluşturma" davamızda güçlü ve inandıncı bir konuma ulaşabilme- miz için, öncelikle "uygarlık (medeniyet) bi- rikimlerimizi çok daha fazla korumamız ve yaşatmamız" gerektiğini kimbilir kaç kez yazdık, konuştuk... Bu ulusal ve evrensel görevin artık ertelen- memesi için de 2003 yılının "koruma sefer- berliği yıü" olması yönündekı yenı yıl dile- ğimize ise destek yağıyor... (01.01.2003 - ÇED Köşesi - "Artık Şafak Söküyor"). Okurlardan, hocalanmızdan, Kültür Bakan- lığı, Tanhı Kentler Birliği, ÇEKÜL, Mimar- lar Odası, Koruma Kurullan vb. kurumlarda- ki dostlardan gelen mesajlar, bu seferberliğin "acil eylem planını" da hemen belirleyebi- leceğimiz önerileri içeriyor... îşte. hemen devreye sokulabilecek önlem- ler ve ilgili kurumlara düşen sorumluluklar- dan bir özet: Takas' hemen başlatılmalı... Ulusumuz ve insanlık adına "kesin imar yasağı" getirilen "1. Derece Doğal ve Arke- olojik SIT'ler"deki taşınmaz sahiplerine, "hazine arazilerinden arsa verilmesi"ne olanak sağlayan "yürürlükteki"(!) 5 yıllık yönetmelik artık işletilmeli... Maliye Bakanlığı'nın, buna uygun arazile- ri satması yerine, yapı yasağı getirilen tarih ve doğa değerlennin bulunduğu arazi sahipleri- nin "mağduriyeti", onlara bu alanlardan yer verilerek giderilmeli. Onarım Rredlsl - ahşap yardımı Yine yıllardır yürürlükte bulunan "Kültür Varlığı Yapıların Onarımına Yardım Yö- netmeliği" de 2003'te artık işler duruma ge- tirilmeli. Gerekli "tüzük değişikliği" de yıl- lar önce yapılmış olan ve TOKİ'nin yeni ya- TRT VE NTV'DE KOLLAR SIVANDI - Ülke gündeminin, kısır siyasetin ötesinde "kahcı kültürel kazanımlarla" buluşabilmesi için 2003'te ilk kollan sıvayanlar TRT ve NTV oldu... Yönetmenliğini Zeynel Elçioğlu'nun, genel danışmanlığını Metin Sözen'in ve metin yazarlığını Metin Keskin'in üstlendiği "Anadolu'da Ev ve lnsan" belgeseli, 6 Ocak'tan itibaren 16 bölüm olarak her pazartesi 20.30'da TRT-2 ekranlarında... NTV'nin Kültür Girişimi ve ÇEKÜL işbirliğinde başladığı, "ortak miras" temalı kültür ve tarihsel çevre programı da her pazar öğlen kuşağında yıl sonuna dek sürecek... pılann dışında "mevcut eski evlerin" de res- torasyonuyla konut gereksinmesinin karşılan- masına "katkısını" amaçlayan "tarihi do- kularda sağlıklılaştırma" yardımlan ve bu- na dayalı "iskân anıaçlı kentsel koruma pro- jeleri" artık başlatılmalı... Bu çerçevede, önceki yıl Orman Bakanlı- ğı'nca yasal dayanağı hazırlanan ve "tarihi yapıların restorasyonuna ahşap tahsisini" öngören uygulama da ülke düzeyinde yaygın- laştınlmah... Kamu hlzmeti 'tarlhser mekânlarda Kentlerdeki sahipsız ya da metruk kalan ta- rihi-sivil yapılann "kamu hizmetleriyle" de yaşatılması için birkaç yıldır kimi valilikler- de ve belediyelerde başlayan duyarhhğın da artık "genel devlet uygulamasına" dönüş- mesi gerekiyor... Örneğin, artık her türlü lojman ya da misa- EV vr INSAN firhane için öncelikle "eski evler" yeğlen- meli... Uygun kamu hizmetleri için de yeni ya- pılar inşa etmek yerine, aynı paralar tarihi bi- nalan kullanmak için harcanmalı... "Beledi- ye başkanlan" ise artık apartmanlan bıraka- rak, kendi kentlerindeki uygun bir tarihi ko- nağı restore edip o kentin sürekli "Başkanlık Konutu" yapmalı... Eğltimde kültür reformu' Üniversiteler için önerilen "temel kültür derslerinin" yanı sıra, tzmir'de Büyükşehir Belediyesi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'yla (MEB) işbirliği içinde başlattığı "LiseUlere Kent Tarihi Seminerleri"nin ve yine MEB ile Tarihi Kentler Birliği'nin Kars ve Edir- ne'yi pilot uygulama kenti olarak belirledik- leri "Ilköğretimde Tarihsel Miras" dersle- rinin, 2003 eğitim dönemlerinden itibaren ül- ke düzeyinde yaygınlaştınlması planlanmalı. •Eski çarşı geleneğine' saygı Önceki yıllarda hazırlanan, ancak "baskı- lar" nedeniyle geri çekilen "Süpermarket- lere Sınırlama Yasa Tasarısı" da bu koruma seferberliği içinde mutlaka yeniden ele alın- malı... Çünkü, toplumsal yaşamın, tarihi kent kimliğiyle bütünleşerek sürebilmesinde "ge- leneksel çarşı- pazar zenginliğimizin" çok önemli ve özel bir yeri var... Bu nedenle hem "arastalarımızı" yitirme- mek, hem de tarihten gelen esnaf-müşteri iliş- kilerindeki insani değerleri kentsel mekânda- ki mimari zenginliğiyle birlikte korumak için, aynı tasannın 2003 yılının "yasama progra- mına" da ahnması gerekiyor. 'Medeniyetlere' duyarlı yatırımlar Özellikle 2000 yıhndaki "Zeugma" (Bire- cik Barajı) dramıyla doruğa çıkan "medeni- yet katmanlanna duyarsız" tüm enerji pro- jelerini yeniden gözden geçirmek de "acil" bir insanlık görevi... Barajlar nedeniyle Yusufeli, Hasankeyf ve Alliaoni (Bergama) gibi merkezlerin su altın- da kalmayacaklannın dünyaya ilan edilmesi ve Fırtına Vadisi'ndeki gibi duyarsızlıklann artık terk edileceğinin açıklanması, bu göre- vin ilk adımlan olmalı... Aynı eylem planı içinde, Karadeniz'de kı- yı dokusu ve kültürü bırakmamaya aday gö- rünen "plansız sahil yolu" ile kentin onuru olan Trabzon Kalesi'ni ezerek altına alacak "uçan yol" ve efsanevi tda (Kazdağı) etek- lerinde antik ve doğal peyzaja göz diken "As- sos yolu" gibi olumsuz örnekleri de bu koru- ma yılında durdurmak şart... ve 'ulusal seferberlik' kararı llerleyen günlerde daha da zenginleştirile- bilecek bu gibi "acil eylem planı" önerileri için kuşkusuz ilk yapılması gereken ise başta Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık desteği olmak üzere, Kültür Bakanlığı eşgüdümün- de ilgili tüm kamu ve sivil kurumlann hep bir- likte "koruma seferberliği karannı" alma- lan... Ardından; "2003 yılı bütçe, yatınm ve hizmet programlannı" da öncelikle bu pla- na göre belirlemeleri... Eğer, gecikmeden bunu yapabilirsek, 2004'ü dünyaya ve AB'ye karşı çok daha güç- lü bir "ulusal kimlik coşkusuyla" karşılaya- cağımızdan kimsenin kuşkusu olmasın... Hem de "medeniyet" denince sadece din- sel inanç ve geleneklerin değil, daha derinler- deki "Anadolu uygarlıklannın" anımsandı- ğı bir "tarihsel ayrıcalık" içinde... nAZİF TOPÇUOĞLU'NUN FOTOĞRAFLARI GALERİNEV'DE Erkekleri bilgileriyle korkutan kızlarKültür Servisi - Galeri Nev, 'Ruh Halleri Czerine' temasıyla düzenlediği sergilerin dör- düncüsünde Nazif Topçuoğlu'nun yapıtlanna yer veriyor. 10 Ocak - 8 Şubat tarihleri arasın- da gerçekleşecek sergide Topçuoğlu'nun alı- şılageldik, basmakalıp değer yargılanmızı sor- gulayan fotoğraflan yer ahyor. Sanatçı, gençlik yaşlılık, ölüm, hatrralar, ka- lıcılık geçicilik, yüzeysellik gibi temalara gön- dermeler yaparken, okurken çektiği genç kız fotoğraflanyla ilgili şöyle diyor: "...Neden okuyanlar? Kitap okumak, bilginin kendi- si, insanları dehşete düşürüyor, şoke edi- yor!.. Sanki bir eksikliklerini yüzlerine vu- "Bu fotoğraflar sanki genç kız olmanın ikinci elden anıları." ruyormuşuz gibi hissediyorlar. Ünlü atasö- zümüzün tersi geçerli neredeyse, bilmemek değil öğrenmeye çalışmak ayıp! Bir nevi il- kel antikonformizm (!) kural oldu; okumak, çalışmak, öğrenmek vs. gibi eskiden değer verilen eylemlerin modası geçti! Artık er- dem az bulunuyor. Halbuki. ancak bilgile- nen gençler, kızlar günümüzün distopik er- kek egemen, otoriter ve kitleleri uyutarak ayakta durabilen kurumsallaşma eğilimine karşı çıkabilirler... Terbiyeli, hali vakti ye- rinde, en iyi okullarda okumuş. düzgün kız- lar bunlar. Anne- babalarının iftihar vesi- lesi ve gurur duyduklan, türlerinin son ör- nekleri. Bir de kendilerine sormalı (bu toplumda) kız olmak ne demek? Bu fotoğ- raflar sanki genç kız olma- nın ikinci elden anıları. Bu- radakilerin çoğu geleneksel erkeği sinirinden çatlatacak kadar özgür ve bağımsız kızlar, kendilerinden, bilgi- lerinden eminler; erkeklerin içlerini gicıklayıp onları cin- sel yönden tahrik etmek ye- rine, korkutup, onlara ken- di eksiklerini hatırlatıyor- lar." Fotoğraflarda ağır basan eğilim, bir yandan da, zaman, hafıza ve kayıp ile sürekli bir hesaplaşma gibi görünüyor. Nesnelerin -ve insanlann - ge- çiciliği ile başa çıkabilmek için idealize edilen bir geçmi- şin bulanık ve kusurlu görün- tülerini yeniden yaratmaya ça- lışıyor. Sanatçı ikili, üçlü ve daha fazla insanın yer aldığı gruplamalarla izleyiciyi fo- toğrafçı ve projesi üzerine ka- fa yormak yerine, resmin için- deki kişiler, orada olan biten olaylar hakkında düşünmeye zorluyor. (0 212 231 67 63) Etkinlik kapsamında Hüseyin Karabey'in 'Sessiz Ölüm' filmi de gösterilecek. Diyarbakır'da Belgesel Film Günleri başlıyor DtYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) - Diyarbakır Sanat Merkezi (DSM) ve Is- tanbul'daki Belgesel Sinema Birliği ile bir- likte geçen yıl aralık ayında gösterime so- kulması planlanan, ancak iklim koşullan nedeniyle ertelenen "Belgesel Film Gün- leri" yann başlıyor. DSM yöneticisi Melike Coşkun, bu tür etkinlikler düzenlemekteki hedeflerinin Diyarbakır'da ve bölgede var olan, ancak çeşitli nedenlerle ortaya çıkmamış yerel potansiyeli bulmak ve artırmak olduğunu belirtti. Diyarbakır'da sanatın her alanına olduğu gibi sinemaya da bir ilgi olduğunu vurgulayan Coşkun, bu tür etkinliklerle il- gili insanlara teknik destek sunma olanağı bulduklannı da ekledi. Diyarbakır'da bir süre önce bir grup ilgili gencin çeşitli ke- sünler tarafından desteklenen bir sinema atölyesinde bir dizi eğitimden geçtiğini anımsatan Coşkun, "Belgesel Film Gün- leri" kapsamında aynca bu gençlere yöne- lik olarak sinema eğitimlerinin pekiştiril- mesi amacıyla Belgesel Sinema Birli- ği'nden Enis Rıza'nın da bir atölyede bel- gesel sinemacılığı anlatacağını belirtti. DSM'nin 10-12 Ocak'ta Diyar Galeria Alışveriş Merkezi'nde düzenleyeceği "Belgesel Film Günleri" kapsamında 3 gün boyunca toplam 15 film gösterimde olacak. Gösterimdeki filmler ise şöyle: Yann Orhan Çalışır ve Michael En- ger'in "Akkuyu", Tarık Demirkan'ın "Dalmak Özğürlüktür", Şehbai Şen- yurt'un "Adige", Belmin Söylemez'in "Bıyık", Eran Riklis'in "Sınırlar", 11 Ocak'ta Hakan Aytekin'in "Keşfin Kıyı- sında", Enis Rıza'nın "Balığın Günlü- ğü", Elçin Musaoğlu'nun "Kum Tane- si", Nilgün Eroğlu Maktav'm "Dağlar ve Rüzgâr", Nitzan Glady'nin "Son Düş- man", 12 Ocak'ta da Hüseyin Karabey'in "Sessiz Ölüm", Kemal Öner'in "Çölün Mavi Gözü-Aral", Mai Masri'nin "Düş- lerin ve Korkuların Sınırları", Enis Rı- za'nın "Ayrıüğın Yurdu Hüzün: Kaya- köy" ve Tami Gross ile Yuval Kohen'in "Akılh Deli". ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Sanatta Şimdiki Zaman Üzerine Bir Deneme Şimdiki zamanı gözden kaçırmak, kanımca bizden önceki sanatı yorumlarken gerçeklikte- melinden uzaklaşmamızın temel nedenlerinden biri. Çünkü ne yaparsak yapalım, geçmişin sa- natına ancak bugünkü biz olarak, bugünün de- neyimleriyle, ağırlıklı olarak sanattan bugün ne anlıyorsak, o açıdan bakabiliyoruz. Bir yanılsamadan kesinlikle uzaklaşmalıyız. Geçmişteki herhangi bir dönemde sanattan ne anlaşıldığını eksiksiz bilmemiz, bizim için o dö- nemin sanat eserlerine o dönemin anlayışıyla bakabilmeyi ve sanat eserinin o dönemde ilet- tiği estetik yaşantıyı paylaşabilmeyi kendiliğin- den olanaklı kılmaz. Michelangelo'nun P/efâ'sı (çarmıhtan indiril- miş Isa'yı kucağında tutan Meryem heykeli), sanatı dinin yönlendirdiği ve koruduğu, sanat- tan dini duyguları yüceltmesinin beklendiği bir dönemin ürünüydü. O dönemin izleyicisi için bu Pietâ, dinsel bir işlevin de taşıyıcısıydı, ve anılan heykelin Basilica di San P/efro'daki var- lığı da onu sanat eseri kılan nitelikler arasınday- dı. Bugünün izleyicisi ise bir sanat eserine, ken- dini herhangi bir somut işlev ya da görev dü- şüncesiyle sınırlamadan bakıyor. P/efâ'da Mer- yem ya da Isa ile karşılaştığında, onları Meryem veya Isa olarak daha önce hiç öyle düşünme- mişliğinden ötürü etkilenmiyor. Michelange- lo'nun sanat dehasında bugünün izleyicisini et- kileyen asıl nokta, acı çeken veya acı çekerek, ama yüce bir ideal uğruna ölmüş insan yüzü- nün böylesine yetkin biçimde betimlenişi olu- yor. Isa'nın o P/efâ'daki yüzünde Isa'dan başka- sını aramak, hiç kuşkusuz Rönesans insanının aklının ucundan bile geçmezdi. Bugün ise o yüzde, başkaları için kendini feda etmiş bütün insanlann yansımalarını görmemize hiçbir en- gel yok. Ve Michelangelo'nun kalıcılığı da za- ten burada. Yani beni, bir peygamber betimle- mesi aracılığıyla bugünün acılanna da götüre- bilmesinde! Demek ki şimdiki zaman, yorum ve bana ge- çecek estetik yaşantı bağlamındaöugün benim için bağlayıcı olabilecek tek zaman kipi. Geç- miş zamanın bir sanat eserini yaşayabilmek ve estetik yaşantısı bağlamında doğru yorumlaya- bilmek için kendimi o zamana taşımam, ne ola- naklı, ne de gerekli. Bundan birkaç yüzyıl ön- ceki bir sanat eseriyle karşılaştığımda bile, ben ona bakışımda şimdiki zamana yargılıyım. Go- ya'nın Asilehn Kurşuna Dizilişi tab\osuna bakar- ken, kendimi Napoleon'un işgal ettiği Ispan- ya'da varsaymak zorunda değilim. Bunu iste- sem de tümüyle yapamam. Elbet bu, Goya'yı ve çağını bilmemin gereksiz olduğu anlamını taşımıyor. Çünkü Goya'nın resim sanatını, an- cak ona kadar uzanan resim yoluyla betimleme geleneğini bildiğim takdirde değerlendirebili- rim. Goya'nın biçemini, ondan geriye uzanan biçemsel geçmiş bağlamında yerine oturtabili- rim. Üstelik bunu yapmak zorundayım, yoksa Goya'dan biçem ve resim tekniği bağlamında kendisinden sonrasını da bekleme gibi bir ya- nılgıya düşebilirim. Buna karşılık Goya'nın bana ileteceği estetik yaşantıyı, ancak kendi şimdiki zamanımda ya- şayabilirim. Asilehn Kurşuna Dizilişi, bende sa- dece yurtlarını savunan Ispanyolların kahra- manlıklarına ilişkin çağrışımlar yaratmak zorun- da değil. Ne de ben, o tarihe ilişkin bildiklerim aracılığıyla böyle çağrışımlar algılayabilmek için zorlanmalıyım. Kendi şimdiki zamanımda, dün- yanın hangi zamanında ve köşesinde olursa ol- sun, kurşuna dizilmek üzere duvarın dibine gö- türülenlerin tanığı olabilmek; bu tanıklık sıra- sında böyle bir şeyi ilk kez gördüğümü ya da da- ha önce hiç böyle görmediğimi duyabilmek - Goya'dan bekleyebileceğim, ve ondan bir ya- ratıcı, bir ressam olarak alabileceğim, yalnızca bu. e posta: ahmetcemaKo superonline.com acem20(a hotmail.com Metin Kaçan Can Yayınları'nda • Kültür Servisi - 'Ağır Roman' kitabıyla ünlenen. Fındık Sekiz', 'Harman Kaplan' ve son olarak da 'Adalara Vapur' adlı kitaplanyla yazun serüvenini sürdüren Metin Kaçan, bütün kitaplanyla Can Yayınlan'na geçti. Kaçan'ın ilk iki romanı olan 'Ağır Roman' ve 'Fındık Sekiz', bu ayın sonuna doğru kitap raflannda yerini alacak. Öykü kitaplan Harman Kaplan ile Adalara Vapur, nisan ayına kadar yayına hazırlanacak. Metin Kaçan'nın Ağır Roman kitabı kasım ayında Almancaya çevrilip satışa sunulmuşru. BUGUN • CEMAL REŞtT REYde 19 30da Alihan Samedov ve Balaban Orkestrası konseri. (0 212 - 232 98 30) M BORUSAN KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 18.30'da Prof. Dr. Ahmet Yürür'ün sanat yönetmenliğini üstlendiği 'İstanbul'da Yeni Müzik' adlı söyleşi ve dinleti. (Biletix: 0 216 - 454 15 55) • NARDİS'te 21 30da Donovan M«on, Ozan Musluoğlu, Ferit Odman konseri. (0 212 244 63 27) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 18.30'da Sabahattin Türkoğlu'nun konuşmacı olarak katılacağı 'Anadolu'da Giyim Kuşamın Öyküsü' konulu konferans. (0 212 252 35 03) UZAKDOĞU FİLM FESTİVALhVDE BüfiÜN • İZMIR SANAT SİNEMA SALONU'nda 16.00'da Huang Jianzhong'un '1919', 18.30'da Ming-Liang Tsai'nin 'Delik' filmlerinin gösterimi. (0 312 490 51 40)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear