Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 OCAK 2003 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
^ tojmantorm üstüne
i gktyor?
a Hortumcumm iistüne
"5? gtiemed& için!
- Islami holdingler
gurbetçilerin paralannı
batınyormuş...
"Para uçmaz. seyh uçurur!"
Turizm fuarıMustafa Taşar, Turizm
Bakanı iken Londra'da
katıldığı bir turizm fu-
arında heyet üye-
lerine birer Mer-
cedes tahsis
edildiği için ba-
sında tefe konmuş-
tu... Güldal Akşit, Tu-
rizm Bakanı olarak
Londra'da bir tekne fu-
arına katıldı... Daha ön-
ce tanıtma müşavirliği
düzeyinde bile katılma-
dığımız fuar 650 bin
sterline, yaklaşık 1.7
trityon liraya mal oldu ve
hiçbir yarar sağlama-
dı... Ama Güldal Akşit'e
günlüğü 500 sterlinden
yaklaşık 1.3 milyar lira-
dan üç ayrı limuzin tah-
sis edildi ve nedense
"skandal" olmadı...
Y
unanistan'dadoğmuş, büyümüş, okumuş...
ArtıkTürkiye'deyaşıyor... O bir "dış" Türk...
Adının saklı tutulmasını istiyor... Çünkü bir
I Avrupa Birliği üyesi olan Yunanistan'daki
can ve mal güvenliğinden kuşku duyu-
sosyal demokrasiye hatta sosyalizme
e giderek daha fazla inanan bir kişi olarak ta-
nımiıyor...
Şöyle diyor: "Son dönemde Kıbns ile ilgili yazılar-
la; bılgim, siyasi görüşüm, belleğim, anılarım, insan-
lar hakkında düşüncelerim o kadar kanştı ki, doğru-
yu bıldiğim halde şüphe eder oldum. Duyduklanma,
okuduklanma, seyrettiklerime o kadar hayretler için-
de ^alıyorum ki sormayın."
Anlatıyor: "Herkes Kıbrıs'ın bu ülkenin 30 yıldır
kamburu olduğunu ve artık bu kamburdan kurtul-
mak gerektiğini; sağcısı, solcusu, eski solcusu, sol-
cu geçineni, dincisi ve hatta sıradan 'TC vatandaşı
dahr ısrarla savunur oldu. Hatta bir gazetenin eski
30 yıllık kambur!
solcu yazarlarının aylardır süren bu 'satış politika-
sı'na bir de amblem eklemişler; 'Kıbrıs'ta çözüme şu
kadar gün kaldı' diye."
Birkaç saptama yapıyor.
İlki... BizdışTürklerbu ülkeyeyükveyasığıntıde-
ğiliz, olmadık da. Benim dedelerimden biri Çatal-
ca'da diğeri Yemen çöllerinde şehit... Biz bu ülkeye
bilinen ve iddia edilenden daha fazlasını kattık. Ata-
türk bile iddia ettikleri gibi 'dışTürklerden' idi.
Ikincisi... 'Statükocular'ın duvarlarına astığı Kıb-
ns'taki o eski katliam resminin altına iyi bakılırsa şöy-
le yazdığı görülecektir:
'Sevgili gençler, biz sizler ileride bugünkü gibi mey-
danlarda rahatça bağırabilesiniz diye bu küvette ya-
tıyoruz. Eğer o zamanlar biz kimliğimizde ufacık bir
değişiklik yapıverseydik şu an ihtişamlı ve zengin bir
tablo görürdünüz.'
Insanın kimliği ve kaldıysa onuru yıllık 15 bin dolar
gelirden daha pahalıdır.
Üçüncüsü... Yıllardır Yunanistan ve Kıbns Rum ke-
siminin ve dostumuz Papandreulann izlediği politi-
kalar sonucu bizim özgür basınımızın yazılan ve med-
yatik canlı yayınlanmız neredeyse Türkiye'deki Türk-
lere 'Ulan bu aşağılık herifler için mi biz sıkıntıyı çek-
tik'; Kıbnslı Türklere de, 'Şu barbar Türkler gelme-
seydi biz bir elimiz yağda bir elimiz balda olurdu' de-
dirtir hale gelmiştir.
Bunu yaratan, özgüriük getirdiklerini iddia eden
saygıdeğer şovmen yapımcılann bu günleri görebil-
mek için Yunanlann 30 yıldır planlı ve programlı, sağ-
cısıyla ve solcusuyla çalıştıklannı bildiklerini sanmı-
yorum."
Ne yazık ki biliyoriar... Bilmez gibi yapıyoriar... Çün-
kü 15 bin dolann tadından vazgeçemiyorlar!
Seçim
Recep Tayyip
Erdoğan'a,
"Milletvekilliğine
adaylığınızı koyacak
mısınız?" diye
sormuşlar. Erdoğan:
- Koyacağım ama
demiş, Siirt'ten değil;
daha garantili bir
yerden...
- Mesela nerden?
- Mesela Yunanistan'ın
bir ilinden!
Can Ozan
SESSÎZSEDASIZ(!)
Yüksek Yerilim Hatta
erdincutku ı yahoo.com
Irak'ta illaki silahlı çözüm isteniyorsa:
Bush ile Saddam RUS RULETl oynasın!
Nobel Banış Odiillü Jimmy Carter
VVashington'daki Banş Merkezi'nin
müdürü ve VVashington Post'un es-
ki yazarlarından Colman Mc-1
Carthy'nin Progressive dergisine
yazdığı yazıdan:
"Norveç'teki Nobel ödül kurulu, ba-
rış ödülünü verirken Jimmy Carter'ın
başkanlık siciline bakmayı pek aklına
getirmedi...
Dünyada bir banş simgesi olarak ün-
lenen eski başkan Jimmy Carter, Or-
tadoğu'daki petrol kaynaklarının,
ABD'nin güvenliği için yaşamsal öne-
mini vurgulayan ve 'bu güvenliği aske-
ri müdahale dahil her yöntemle koru-
maya kararlı' bir başkandı.
Carter, geliştirdiği 'doktrin' ile Afga-
nistan'da CIA destekli Mücahiddin'e
milyonlarca dolarlık silah ve para yar-
dımı başlatmıştı. Usame bin Ladin'le
t iş yapmıştı. Sovyetler'e karşı açılan
\fganistan cephesinde 'Allahsız ko-
'münizmin yok edilmesi'nde başrolü
oynamıştı.
1979'da El Salvador denen cehen-
nemde iç savaş başladığında başpis-
kopos Öscar Romero'dan 'aman
cuntaya askeri yardım yapma' ricası
almıştı.
Hepsi 'Amerikan okulu' mezunu
olan cuntacı subaylar, hem başpisko-
posu öldürmüş hem de Carter'dan 10
milyon dolarlık askeri yardım almıştı.
Başkanlığı Reagan'a kaptımnadan ön-
ce El Salvador'da katillere destek ve-
ren Jimmy Carter, daha sonra Orta
Amerika'nın CIAeliyle kan gölüneçev-
rildiğine tanık olacaktı."
ÇEDKÖŞESÎ
OKTAY EKİNCİ
Anadolu'da 'double' yollar...
Yeni iktidann ilk büyük ba-
yındırhk hamlesiyle birlikte
Anadohı insanı da her gün
"duMe" diyerek yatıp kalkı-
yor... "Çift yol" dururken mil-
yonlara sadece "rakryr anım-
satan bu "Frenk" deyımini kul-
lanmakla da AKP'liler "Baüh"
görünümlerini güçlendirdikle-
rini mi sanıyorlar?..
"DuMe"yi, dedelerimiz ve -
ninelerimiz olmasa bile- annele-
rimiz, gerçekten Batıh kültürün
içki söyleminden öğrendiler.
Örneğin, "şerbetin'' dublesi-
olmaz... Selçukhı saraylannda
bile törenle içilen "şarap" kül-
türümüzde, duble yoktur.. Kimi
Orta Asya kökenli ailelerin hâ-
lâ evlerinde içtikleri "kum/"
için de hiç kimse "Bir dubieda-
ha ver" demez...
Hele, hacdan sağ salim dö-
nenler naylon bidonlarda getir-
dikleri "Zemzem suyundan"
ikram ederlerken; "Al sana bir
duble kutsal su" derlerse, her-
halde hacılıklannı bile yitire-
cek kadar "günah" işlemiş
olurlar...
Bu nedenle, hem "çift" anla-
mındaki sözcük
kökeniyle, (örne-
. ğinlngi-
yan" ABD raporu özetle şöyle-
dir:
"Demiryonan yerine, kara-
yollannı hızla yaygınlaşürabU-
mek için, hükmi şahsiyeti haiz
bir karayollan genel müdürtü-
ğü kurun. bunu da l laşürma
Bakanhğı'ııdan ayn-m-"
Nitekim, aynı yıl çıkartılan
yasayla "hükmi şahsiyeti haiz"
(yani, "kendi başma buyruk"
anlamında) Karayollan Genel
Müdürlüğü (KGM) kuruldu ve
demiryollan geleneğine bağlı
Ulaştırma Bakanlığı'nuı "de-
netiminden" kaçınhnış oldu...
Şimdi Türkiye, ulaşımının
yüzde 90'ından fazlasının kara-
yollannda yapıldığı, ancak bu
aymazhğa ve "ABDbuyruğun-
daki" sözde "mflB"(!) yol poli-
tikasına ise "ulaşürmadan" so-
nımlu bakanlığının sadece "se-
yirci" bırakıldığı bir tuzağın,
50 yıllık tahribatını ve kan re-
van içindeki toplumsal sonuç-
lannı yaşıyor...
Denıir\oluna bir 'duble'-.
AKP'nin siyasal programın-
da; "KGM l iaşürma Bakanb-
ğı'nabağjanacak" sözünü oku-
yunca, doğrusu içimi hem bir
rahatlama, hem de bir "buruk-
luk" sarmıştı...
Adana gar binası... Anadolu'da "demiryolu uygarhğı'' mimarisL.
lizcedeki "doubte") hem de Ba-
tı'nın içki geleneklerine ait
özelliğiyle tam bir "A\TupaiBk''
simgesi olan duble, şimdi de
"muhafazakâr" bir iktidar par-
tisinin "karayohı aşkınT tanım-
lıyor...
Eğer ulus olarak, önce bir
"tek" atıp, ardından kesmeyin-
ce "bir duMe" daha istemenin,
öncekinin "fld katı" rakı anla-
mına geldiğini bilmeseydik,
AKP'nin "duble yoriannın da
aslında "çift yol" demek oldu-
ğunu herhalde bu kadar kolay
kavrayamazdık...
'Hihz Raporu' sûrûyor
Arkadaşımız Serdar Kmk' ın
demiryolu dizisinde önemli bir
aynnh belki gözden kaçmışnr...
1950 sonrasındaki "demiryolu
düşmanfağnun" en çarpıcı bel-
gesi, ABD Karayollan Örgü-
tü'nün 1948'de hükümete ver-
diği "H.G. Hilfz" imzah rapor.
(Cumhuriyet, 04.01.2003)
Serdar, aynntısına değinme-
miş, ama dönemin "BberaDeş-
mek" isteyen hükümetine öne-
rilen ve "bugünü de hazuia-
Rahatlamam, elbetteki ülke-
min "uzun vadefi" çıkarlan açı-
sındandı... Ancak burukluk da-
ha bir baskmdı... Çünkü, bu sö-
zü asıl vermesi gereken "Ata-
türk'ûnpartisi''ndekiler, yıllar-
dtr gündeme bile getirmemiş-
lerdi... Üstelik, iktidar oldukla-
nnda tüm ilgili bakanlanna da
bizzat hatırlatmış ohnamıza
rağmen...
Bari, şimdi "ana muhakfet"
olarak seslerini yükseltseler ve
deseler ki: "Önce şu duble yol
lafinı bırakın. dosdoğru çift yol
dejin... Sonra da programımza
uyun; KGM'vi ITaşürma Ba-
kânhğı'na bağla>ın, karayoDan
imparatoriuğuna son verip de-
miryolu ırvgarhğmı yeniden bir-
fikte başlatabm-."
2003, işte böyle başlasa, fe-
na mı olur?
Biz de demiryollannın şere-
fıne bir duble daha içip, Boğa-
nçi'ni köprüden ve otomobille
değil, tüp tünelden demiryolu
ile geçerek evimize "uygarca"
jıdeceğimiz günlere kavuş-
jak?..
Oekincic cumhuriyet.com.tr.
KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicakfaturk.net
ÇİZGİLİK KÂMtL MASARACI
HARBt SEMİHPOROY semihporoy (a yahoo.com
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 8Ocak
GIOTTONUN ÖNCULUGÜ..
1337 'De 8U&ÜN, RÖNGSANS'I HAZ/etArAN EN OHSM
Ü RESSAMLAKPAN, İT*LVAH AUSKO6LI0 CH tONDOHE,
ÜNLÛ AO/yuTSfOm' ÖLOÜ. ÇAİÜAÇ RESİU SANATt-
UIH KJJZUCULA&NPANSAYİLAH GIOTTO,OÇA6C*
YAYetN OLAN BİÜAHS RESİU ANLAYIŞINtN KAUfHA-
RJNI KIRAAAYA.PO&AYA VAKLApMVA ÇALtpMŞTl. /=/-
6ÜRLE* PAHA SAİLAMLAÇMIŞ.İÇİNPE SüLUNU-
LAU YER(AAEJCAN') &EÜB&İNLEŞMİŞ, EN ÖNEİUİ-
LİSİ,/İBSME P£&SP£HrİF 6İ&ASYE BAÇLAAtŞTT.
BÖYLECE, HeSİM ABniC YÜZEYSEL Ot-MAKTAN
ÇUcrP PERİNÜK KA2AMIYOBPÜ. SEN PlEME'İN
İÇ. AVUlŞUNDAKİ D€v"^AVIC£UA *MO2AYİĞ/, ASSİ-
Sİ 'D£Kİ *EJSMİŞ MIANCBSCO'HUH YAŞAMt*ADU
F8£e*OLARI(pUVA/? K£SİML£&), 61OTTO 'NUN
ÛMLÛ
Ofis Yöneticisi Aranıyor
Bir vakıf ofisi için, her türiü görüşme, yazışma ve
e-mail haberleşmesini Ingilizce ve Türkçe olarak
yapabilecek, plastik sanatlara ilgi duyan, bilgisa-
yar kullanabilen, tercihan bayan, bir OFİS YÖNE-
TİCİSİ aranıyor. Taliplilerin kısa özgeçmişlerini,
adres ve telefonlarını belirterek P.K. 62 Aşağı Ay-
rancı - Ankara adresine göndermeleri rica olunur.
Yaşam, kalbin iki vuruşu arasındaki zamandır.
Kalbinizi koruyun.
19MayısCad.No:8Ş$i/İSTANBUL
Tel:(0212)21207Q7(p*ıx) • faks:(0212)2126835
Intemet http;//www.tkv.orç.tr TTIM F AI p Vrnı
e ^ l : gen.sekreter»tkv.org.tr • koordinatorWv.org.tr ' u w
^ w
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
'Ya Arabam Kan Ohırsa?.
Taksim İlk Yardım Hastanesi'ne yetişmek üzere
binmek istediği taksinin sürücüsünün, Murathan
Mungan'ın kesik damanndan kanlar akan koluna
bakıp onu "Arabam kan olacak.." deyip hastane-
ye kadar yürümeye "iknaya" çalıştığını gazetede
okuyunca yıllar önce tanık olduğum benzer bir
olayı anımsadım...
Bir arkadaşımla Yunanistan sınınna doğru yol
alırken Edirne-lstanbul yolu üzerindeki Tekirdağ
rampasını aşar aşmaz büyük bir karmaşa ile kar-
şılaşmıştık. Rampadan aşağıya doğru önümüzde
uzayıp giden araç konvoyunun birkaç yüz metre
ilerisinde araçlar birbirine girmiş, ulaşım her iki yö-
ne doğru kilrtlenmişti. Çarpışıp devrilmiş araçlan,
araçların başında toplanmış insan kalabalığını
uzaktan seçebiliyorduk. Böylesine büyük bir ka-
zada mutlaka yaralananlar, belki de ölenler olmuş-
tu, fakat ortada ne bir cankurtaran ne de yaralıla-
n hastanelere taşıyan başka araçlar vardı. önü-
müzdeki araçlann yolculan gibi biz de arabamız-
dan inmiş, aramızda konuşarak kazaya ilişkin var-
sayımlar üretiyorduk. Konuştukça, varsayımlar
ürettikçe, ürettiğimiz varsayımlan yeni seçenekler-
le zenginleştirdikçe birkaç yüz metre ötemizde kim
bilir kaç cana mal olmuş o kaza da "somut" bir o-
lay olmaktan çıkıyor, "soyut" birtartışmaya dönü-
şüyordu.
Aradan dakikalar geçip de kaza yerindeki görün-
tüde hiçbir degişiklik olmadığını gören arkadaşım,
artık dayanamayıp patlamış, "Boş boş konuşaca-
ğımıza birşeyleryapalım!.." diye bağırmaya baş-
lamıştı. Aynı anda da bir kadının kaza yerinden bi-
zedoğru koştuğunugörmüştük... "Birçokölü, bir-
çokyaralı var... Yetişin... Kurtarın... Herkes bakı-
yor, kimse yardım etmiyor.." diye haykınyordu. O-
lay yerindeki araçlann sürücüleri, "Arabamız kan
olur.." gerekçesiyle yaralılan hastaneye taşımak is-
tememişlerdi. Bizim, koşmaktan, haykırmaktan
gücü tükenmiş o kadını da yanımıza alıp yan yol-
dan kaza yerine doğru harekete hazırlandığımızı
gören öbür sürücüler bir anda çevremizi sarmış-
lar, bize, "Başınıza iş açarsınız...", "Yolda biriölür,
mahkemelerde sürünürsünüz.." yollu öğütler ver-
mişlerdi. Hiç kuşkusuz arabamızın koltukdöşeme-
lerini düşünenler de vardı içlerinde, ama kadının
tepkisinden çekinip bunu dile getirmemişlerdi.
Yaralılara yardım etmeyi düşünmeyen, fakat me-
raklannı da birtüriü yenemeyen araç sahipleri ne-
deniyle kaza yerine ulaşamamıştık. Bu sırada iki
cankurtaran birden gelmiş, ilkyardım görevlileri ya-
ralılan taşımaya başlamıştı.
O günden beri ne zaman gözüme benzer bir ha-
ber ilişecek olsa, Tekirdağ rampasındaki o kaza-
yı, o kaza sonrasındaki "insan görüntülerini" anım-
sanm. Bir insanın, başkasının yaşamıyla kendi ara-
basının döşemesi arasındaki seçimini arabasının
döşemesinden yana yapan o "titiz insanlann" yüz-
leri gelirgözlerimin önüne. ölümün, kanın, denşe-
tin hep kendilerinden uzak kalmasını isteyen; ölü-
mün, kanın, dehşetin hep izleyicisi olmak isteyen
o insanlann yüzleri...
ölümden, kandan, dehşetten uzak kalmayı is-
temeyi ne kadar "insani" bulsam da ölümün, ka-
nın, dehşetin hep izleyicisi olmayı, ölüme, kana,
dehşete karşı "bir şeyler" yapabilecekken, hiçbir
şey yapmamayı "insanca" bulmuyorum.
Bir süredirtelevizyonda Irak haberlerini izlerken
Tekirdağ'daki o kazada gördüğüm yüzleri görür gi-
bi oluyorum. Ekranlardaki o benzer yüzler kendi-
lerinden uzak ölümleri konuşuyorlar. Irak nasıl yer-
le biredilir, Saddam nasıl yıkılır, petrol yataklan na-
sıl paylaşılır, topraklar nasıl dağılır? Bunlan tartışı-
yoriar. Stratejiler, planlar, projeler üretiyorlar. Tek
endişeleri arabalannın döşemesine kan bulaşma-
sı... "Benim döşemem temiz kalsın da, kaç insan
ölürse ölsün!" diyorlar.
Bilim adamlan, gazeteciler, diplomatlar, emekli
askerier vararalannda... Titizlikte hiçbirfarklan yok
birbirlerinden... Tekirdağ rampasındaki o titiz yüz-
ler gibi... Aynen...
(e-posta: dkavukcuoglurn superonline.com)
(Faks:0212-23468 73)
BUL3VIACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5SOLMNSAĞA:
1/ Yeraltında 1
galeriler ve
geçitler biçi- '
minde oluş-
turuhnuş,
ölüleri koy-
mak için giz-
li girintileri
olan mezar
yapılanna ve-
rilen ad. II
Osmanlılarda
önceleri halktan yal-
nız olağanüstü du-
rumlarda, sonralan
ise sürekli olarak
toplanan vergi...
Ilaç. 3/ Şöhret...
Ayakkabılann altına
çakılan demir. 4/
Şarkı, türkü... Güzel
çiçekli bir sus bitki-
si. 5/ Çirişli bir çeşit
parlak bez... Kadınlann sus için gözkapaklanna
sürdükleri boya. 6/Kazı yeri... Birnota. 7/Sahip...
Bir akarsu yatağının en derin yerlerini birleştiren
çizgiye verilen ad. 8/ Eski dilde aslan... Bir göz
rengi. 9/Nişastayı parçalayarak şekere çeviren bir
enzim... Yabancı.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Uzun bacaklı bir su kuşu. 2/ "Başını taştan taşa
vurup gezer — su" (Fuzuli)... Zehir. 3/Güneş doğ-
madan önceki alacakaranlık... Uzaklık işareti... Bir
nota. 4/ "Müjde —": Sinema oyuncumuz... Gemi-
lerde içlerine içme suyu konulan küçük fiçı. 5/ ts-
tanbul yakınlannda bir ada. 6/Halk şairi... Hollan-
da'nın plaka işareti. II "Onlar ki verir — ile dünya-
ya nizâmat' Bin türlü teseyyüp bulunur hanelerin-
de" (Ziya Paşa)... Bir bağlaç. 8/ Evde soba yerine
kullanılan, toprak ya da tugladan yapıhnış ocak... Iş-
çi. 9/insan sesleri için yazılmış oda müziği.