25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 EYLÜL 2002 PAZARTESİ DIŞ BASEV ABD'nin eski BM Büyükelçisi Richard Holbrooke'a göre Başkan Bush Irak operasyonu için Güvenlik Konseyi'nden onay almalı enyol BM'dengeçer SJCHARD HOLBROOKE* Bağdat'a giden yol, Birleşmiş Mil- etler(BM) Güvenlik Konseyi'nden »eçer. Bushyönetımi, Irak'ta başan- sa ulaşmak için öncelikli gereken ıluslararası desteği istiyorsa, bu ba- >it gerçeği anlamalıdır. Böyle bir desteği yaratmak için, Saddam Hüseyin'in silah denetçile- -inı "ülkeye sokmanıası durumunda *üç kullanımına izin -verecek otan" /eni bir Güvenlik Konseyi karan ge- reklidir. Böyle bir karar, Türkiye ve jıgiltere gibi, Saddam'ı devirmeye destek vermek isteyen iilkelere, meş- rulaştınlmış bir harekât zemini yara- tacak. Almanya, Fransa ve Suudi Ara- bistan gibi harekâta karşı ülkelere de baskı unsuru oluşturacaktır. Güvenlik Konseyi, II. Dünya Sava- şı sonrasında ABD'nin büyük çaba- lan sonucunda kurulmuş olsa da bu- gün çok az insan, Konsey'in, askeri bir müdahaleyi onaylamasının hem ahlaki hem de siyasi açıdan dünya çapındaki büyük gücünü anlıyor. Böyle bir karar, uluslararası kamu- oyunu harekete geçirir, birlikte plan- lanan harekâtı ateşler ve birçok eleş- tiriyi de susturur. tlk Bush hükümeti bunu 1991'de çok iyi anlamıştı. Bunun bir nedeni, GeorgeHerbertWalker Bush'un, bir dönem ABD'nin BM Büyükelçisi ol- ması olabilir. Dışişleri Bakanı James Baker ve ABD'nin BM Büyükelçisi Thomas Pkkering, Çöl Fırtınası ope- rasyonu öncesinde Konsey'deki oy- larla başanh bir biçimde uluslarara- sı destek oluşturmuştu. Bugünse Washington, ne yazık ki BM'ye karşı farklı bir tutum içinde. Güvenlik Konseyi'ni görmezden gel- mek, BM'ye saygı göstermeyen ve bu saygıyı da ikincil konular üzerinde- ki gereksiz tartışmalar ve düzenli ha- • Richard Holbrooke, Güvenlik Konseyi'nin askeri bir müdahaleyi onaylamasının hem ahlaki hem de siyasi açıdan dünya çapındaki büyük gücünü anlayanlann sayısının fazla olmadığını vurguluyor. Ve, etkili bir Amerikan diplomasisinin Irak'a askeri müdahalenin temellerini hazırlayacak kadar güçlü bir Konsey karanyla sonuçlanacağına dikkat çekiyor. karetleriyle daha da gerileten Dışiş- leri Bakanı Colin PüvveU'ın yönetim tarafından onaylanmasıyla kendini açıkça gösteriyor. Mütteflksiz saldırı olmaz Öte yandan, müttefikler olmadan Saddarn Hüseyin'e karşı bir saldın ya- pılamaz. Türkiye'den tngiltere'ye ABD'nin en fazla gerek duydugu bir- çok ülke, kendi kamuoylanndan Irak konusunda giderek büyüyen bir bas- kı görüyor. Bazı kesimler, 1991 'deki Konsey kararlannın Saddam Hüseyin tarafından ihlal edilmesinin, Irak re- jimine karşı güç kullarumını onayla- yacak, Baker'ın deyimiyle, "yeterli ya- sal yetJd"yı çoktan sağladığını söy- leyecektir. Bu tartışma, yasal çerçe- vede önemli olabilir, ancak siyasi alanda ve uygulamada hiçbir değer ta- şımaz, değeri yoktur. Washington'daki siyaset uzmanla- n, Güvenlik Konseyi seçeneğiyle il- gili 3 konuda kaygı duyuyor. Birin- cisi, Irak'ın önce silah denetçilerine izin vereceği, ardından da hile yapa- cağı; ikincisi. Rusya ve Fransa'nın her karan anlamsızlık boyutuna indirge- yeceği; üçüncü ve son olarak da ka- rann, bir rejim değişikliğine izin ver- meden, yalnızca kitle imha silahlan- nı ortadan kaldırma gibi daha küçük bir hedefe ulaşacağı. Etklll diplomasi onav alır Etkili bir Amerikan diplomasisi -Ba- ba Bush'un yaphğı gibi, Başkan'ın doğrudan müdahalesinı içeren bir dip- lomasi- Irak' a askeri müdahalenin te- mellerini hazırlayacak kadar güçlü bir Konsey karanyla sonuçlanacaktır. Öte yandan, böyle bir karann alın- maması durumunda bile Konsey'e danıştıktan sonra, uluslararası düzey- de ve ülke içinde destek sağlamak ve gerekçelerini anlatmak için daha iyi bir konumda olunacaktır. Irak ordusunun, bir önceki savaşa oranla daha küçük, ABD ordusunun- sa çok daha güçlü olduğunu göz önün- de bulundurursak, başarı ibresi ABD'nin tarafmı gösteriyor. Ancak, hiç kimse savaş başladıktan sonra ne olacağını kesin olarak tahmin edemez. Bir suikast, isyan, Irak ordusunun direnişinin kınlması, Bağdat'ın îs- rail'e fuze fırlatmasını önleyecek er- ken bir başan da olabilir, uzun bir mücadele de ya da çok daha kötü gelişmeler de. Ne olursa olsun, Saddam Hüseyin'e karşı girişilen mücadele hiçbir şekilde durdurulamaz. Başkan, ilerde vermek zorunda kalacağı zor kararlar için Amerikan halkının desteğini alacaktır, ancak uluslararası bir destek yaratmak için elinin altında bulunan, başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere askeri olmayan tüm araçlan kullanmanın önemini de hatırlamahdır. (27Ağustos 2002) * Yazar, ABD'nin eski Başkanı Bill Clinton döneminde ABD'nin BM Büyükelçisi'ydi. Rtyad-ABD ortaJdığının sonu RAEVER HERMANN ABD ile Suudi Arabistan arasındaki ittifak, yıl- lardır dünya politikasının değişmezlerinden biriy- di. Bugün bunun temeli sarsılmış durumda. 11 Ey- lül'den bu yana ortaklar, acılı bir süreç içinde bir- birine yabancılaşıyor. Düşrnancadavranışlarbir- birini izliyor. Bush yönetimi bir politika değişik- liği olduğunu reddediyor, ancak kınlmalar belir- gin hale gelmiş durumda. Rand Corporation'ın, hem de Pentagon'da Suudi Arabistan'a eleştiriler yöneltmesi, elbette bir raslann değil. Kurum, Su- udilerin terör zincirinin her halkasında etkin ol- duklanndan şüpheleniyor ve Suudi petrol bölge- lerinin işgaliyle, Suudi sermayesinin dondurulma- sı gibi önlemler öneriyor. Geçmişte ABD ve Su- udi Arabistan ortaktı, gelecekteyse yollannı ayı- racaklar. Washington, 11 EylüTden bu yana yeniden li- derliği ele aldı, Körfez'deki güvenlik politikası- nın koordinatlan değişti. Bansı koruînak anla- mını yitiriyor, çünkü fe. A n n ' ' Washington kendi ye- W A D U lÇin niterorizmanlayışıy- MlSlî, Suudi btamarmylaîsrairde- Arabistan, Irak v e K §»<» hükümetin- Suriyegibi denyanaçdayor.lran 1 ıf 1 v e durdunnak geleneksel giderek zorlaşıyor, Arap çünkü Körfez üîkele- liderliklerinden nbirbirimyaklaşryor. , », Ve son olarak daKor- sadece Mısır f e z ,d e k i ^ ^ to_ müttefîk olarak şnjmasınıngüvenliği- kaldl. GÜnÜmÜzde, nin önemi azalıyor, buülkelerdeki çürMWa^hingtonye- , ., , nı kaynaklann peşın- Amenkan karşıtı & && ^ « 3 . ^ duygusalllklar liklebuyazsondere- Körfez'dekinden cekötüleşti.Suudile- hic de az de&il r e g ö r e ' k r i z i n b ü y ü " nıç ae az aegıı. mes inden Ameri- ka'dakı sağcı Hıristi- yanlarla Yahudi lobisinin ittıfakı sorumlu. Suudi Arabistan, Hıristiyan köktendincilerin kutsal top- raklan sadece Yahudilere vermeyi hesapladıkla- nndan şüpheleniyor. Yahudl loblsl lcln kolav hamle Bush yönetiminin terörle sayaşun hedefıni Ha- mas ve Hizbullah'tan daha geniş bir alana yay- mak da Yahudi lobisi için kolay bir hamle oldu ve Arap dünyasını Israil'le banş için birleştirebi- lecek olan Suudi Arabistan, tslamcı terörün yu- vası olarak gösterilebildi. Ortaklığın sona ermesi Suudi Arabistan'da, Amerika'nınbölgedeki atak girişimleri kadar kor- kutucu bulunmadı. Kralhk kendi güvenliği için giderek daha az Amerikan askerinden yararlanı- yorve daha çok Körfez'deki devletlerinyakınlaş- masına güveniyor. Suudi Dışişleri Bakanı, hem de Tahran'da ül- kesinin Irak'a karşı bir askeri müdahaleye karşı olduğunu tekrarîadı. Ortakhğm sonu, Suudi Ara- bistan'dan çokABD'nin bölgedeki çıkarlannı za- yıflatır. Krallık böylece kendisini ABD'nin bir kur- banı olarak gösterir ve bu da onun Arap dünya- sındaki saygınlığını arttırır. Buna karşın, Was- hington da Ortadoğu'da oluşturmak istediği yeni düzeni tehlikeye atar. îsrail için, kendisine el uza- tacakbir ortak bulma olanağı daha da azalır. Geç- mişte ABD buradaki çıkarlannı askerleri ve müt- ^tefikleriyle korumuştu, şımdi sadece kendi as- kerlerine güvenebiür. Mısır, Suudi Arabistan, Irak ve Suriye gibi geleneksel Arap liderliklerinden sa- • dece Mısır müttefîk olarak kaldı. Ve oradaki Ame- rikan karşıtı duygusalllklar Körfez'dekinden hiç de az değil. (26 Ağustos 2002) THEGUARDIAN OhtiAntlaşması uygulanmalı THE«âftfig<TIMES Kosova'daki savaşın üzerinden üç yıl geçmesine rağmen Balkanlar'ın sorunlan hâlâ u tngfltere'nin işi". Balkanlar'ın güneyindeki, özellikle de Kosova ve Makedonya'daki istikrarsızhğın sonuçlan îngil- tere'nin sokaklanna yansıyor. Bölgede insan ve uyuş- turucu kaçakçılığı yapan paramiliter gruplar ve çe- teler Birleşik Krallık'ın eroin ve kadın pazarlama so- rununu körüklüyor. Ulusal Istihbarat Servisi Lond- ra'ıun göbegindeki genelevlerin yüzde 70'inin Ar- navut gangsterler tarafından yönetilmesinden kay- gılanıyor. Uyuşturucu kaçak- çılığı ve seks kölesi ışine ka- • Ohri'yle nşanbu gruplar Balkanlar'da- resmilesen ki istikrarsızlığı körüklüyor. , , , . Bunlar istikran sağlayacak m a a a e l e i i n adımlannatılmasuunlngilte- hayata re için öneminin göstergeleri. geçirilmesinin tüm anlamall UZeiinde kalmamall. navut azınlık ve Slav-Makedon çoğunluk arasındaki çatışma- lanbastırmakiçinNATO'nun müdahalesigerekmıştı.Ama- vutlann kamu yaşamına daha çok kaülmalannı sağlayacak haklar, Amavutça eğitim ve- recek bir üniversite ve Slav güvenlik güçlerine daha fazla Arnavut'un dahil edil- mesi bazı kesimlerden eleşhri alan Ohri Antlaşma- sı'yla garantiye alındı. Anlaşmadan beri 700 kişilik NATO kuvveti bölgede göre\' yapıyor. Bu hafta başında Birleşmiş Milletler'in ^'vet- len silahlı bir Arnavut'un saldınsına uğradı. Bu da NATO'nun bölgedeki sorumluluğunu arttırdı. An- cak, Balkanlar'da iktidara gelmeye niyetlenenlerin sorumluluğu daha da arttı. NATO ve AB bölgede- ki her kesime, Bah'dan gelecek siyasi ve finansal desteğin Ohri Antlaşması çerçevesindeki sınırlara saygı göstermek, azınhk haklanm korumak gibi maddeleri uygulamalanna bağh olduğunu açücça anlatmalı. Ohri'yle resmüeşen maddelerin hayata ge- çirilmesinin şart olduğunu tüm kesimler anlamalı. Ohri Antlaşması'na konulan maddelerin kâğıt üze- rinde kalması kimsenin işine yaramaz. (31 Ağustos 2002) Müslüman dünyası ve ABD'yi yakınlaştırmak için 'İnsanlığın Ortaklan' adlı bir organizasyon kuruldu Dımlılar kutuplaşınayı öııleıııeli PRENS HASAN BİN TALAL- JOHN MARKS* Birimiz Ürdün Prensi, diğerimiz uluslarara- sı sorunlann çözümüne yönelik çahşmalaryü- rüten bir organizasyonun başındaki bir Ame- rikalı. Ortak güçlerimiz var. Bizi bir araya getiren şey Müslüman ülkeler ile ABD arasına giren ve gün geçtikçe iki ta- rafı birbirinden uzaklaştıran soğukluk hakkın- da bir şeyleT yapmak. Kendimizi, kutuplaşma- yı azaltmaya ve iki tarafin ılımlılanm güçlen- dirmeye adadık. tsrail ile Filistin arasında banşın sağlanma- sı ve Irak sorunundan memnun edici bir sonuç- la çıkılmasım elbette istiyoruz, ancak bu so- runlann çözümünü beklemeye niyetimiz yok. Çünkü, şu anda iki kültürün ortak insanlık de- ğerleri etrafında birleşmesine acilen ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Pearson'ın yolunda Dünyanın şu anda köprüler kuracak olan ve temel insani ihtiyaçlan giderecek olan bir li- derliğe ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Gerek- li olmakla beraber, polis ve askeri güçlerin gerçek güvenliği sağlamak için yeterli olma- • Ürdün Prensi Hasan ve Ortak Zemin Araştırma Merkezi Başkanı John Marks, Kanada'nın eski başbakanlarmdan Lester Pearson'ın 1969'da kurduğu Kalkınmada Partnerlik'ten yola çıkarak yeni bir organizasyonun temellerini attı. 'İnsanlığın Ortaklan' adlı organizasyon Müslüman ülkeler ve ABD arasındaki soğukluğu ortadan kaldırmayı, kutuplaşmayı önlemeyi ve iki tarafin ılımlılarını bir araya getirmeyi amaçlıyor. dığı açık seçik ortada. 1969'da, vizyon sahibi bir lider olan Kana- da'nın eski başbakanlanndan Lester Pearson, "Kaüannıada Partnerlik" adı altında bir ini- siyatif kurdu. Yoksul ve varsıl ülkelerin başanh bir eko- nomik gelişmenin sağlanması için birlikte ça- lışmalan gerektiğini savunuyordu. Bugün, Müslüman ülkeler ve ABD arasında buna ben- zer bir ortaklığın gerektiğini görüyoruz. Ve bu gereklilikten yola çıkarak Pearson ruhuyla yeni bir organizasyon kuruyoruz. Bizim adı- mız "'însanhğın Ortaklan" olacak. Batı ve Islam dünyası arasında katalizör gö- revini üstlenebilecek hükümet dışı organizas- yonlar, resmi kurumlar ve uluslararası orga- nizasyonlann yer aldığı bir ağ oluşturacağız. Ortaklarımızın yapması gereken tek şey farklı kültürler arasında işbirliğini ve iletişimi sağlamak olacak. Bazılannın kaçmılmaz ola- rak gördüğü uygarlıklar çatışmasını önleme- ye kendimizi adayacağız. Pearson gibi biz de toplumlann ortak insa- ni değer ve erdemlere odaklandıklan takdir- de farklılıklarının üstesinden gelebilecekleri- ne inanıyoruz. Üzerinde duracağımız konu- lar medya, popüler kültür ve eğitim olacak. iki tarafin da bireylerinin iletişim kurmak için daha iyi ve etkin yollara -okul kitaplan, uy- du kanallan, internet siteleri- ihtiyacı var. İletlşlm sağlanmalı Bu tür iletişim iki taraflı olmalı. Batılı fikir- leri getirip Müslüman dünyaya enjekte etmek, Müslüman toplumlarda oturtmaya çalışmak çok iyi bir yöntem değil. Özellikle aşağıdaki satırlara uyarak etkinlikler düzenleyeceğiz: "tslam dünyası-Baü arasındaki diyalog için çahşan organizasyonlan ABD dernekleri ve resmi kunımlanyla buluşturacağız. ABD, Av- rupa, Ortadoğu, Asya'da bu tür organizas- yonlar var. Bu organizasyoniann sağladığı di- yaloğun geliştirilmesini istiyoruz. Bu kurum- lan iBski içine sokmak sadece etkilerini artor- ma\ acak, oıüara çok yüksek kalitede çabşma şansı da verecek. Eğitim programlannı güçlendireceğiz, bu öğrenci değişikHkleri, Amerikan ve Islam kül- tûrü programları, değişikükkrini de içerecek. Amaç iki taran da ögrenmek. KHşelerden azaklaşmak için Müslüman ve Banlı film yapınıcılannı bir araya getiren bir film ve tele\izy on zirvesi düzenle>eceğiz. Dun- ta düşünenlere ve ılımlı akti'vistiere forum oluş- turmak amacı> la talk şov, \ideo ve eğitici maJ- zeme haznianmasuıa öncülük edeceğiz. Bu gibi etkinlikler ıhmhlaştırma> 1 güçlendirecek. Sonuçta, biz ıhmnlar işünize bağbbk konusun- da "aşıncf lann olduğu kadar enerjik ve ısrar- cı oünalıyız," "^^-- = — ™ (25 Ağustos 2002) *Prens Hasan, Arap Dûşûnce Forumu Başkanı ve Dünya Din ve Banş Konferansı'nın yöneticilerinden. John Marks, Ortak Zemin Araştınnası ve Ortak Zemin Avrupa Merkezi Başkanı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear