01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
AĞUSTOS 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ BASEV Johannesburg'daki Dünya Zirvesi, ekolojik krize çözüm konusunda başansızlığa uğramakla kalmayıp işleri daha da kötüleştirecek Doğa oyunukullarursa...THEGUARDIAN GE1ORGE MONBIOT .Almanya seçimlerinde belki çevre ka- zanacak belki de kaybedecek. Yeni Ze- landa'da İşçi Partısi'nin beklediği ço- îunluğu sağlayamamasının bır nedeni, ge- letik olarak değiştirilmiş tanm ürünü îkirnine onay vermekte kararlı oluşuy- du. Teşiller, beklenenden daha iyi bir so- nuç elde etti, çünkii eğer üretime izin ^erilirse hükümeti de%irecekleri tehdidin- de buhmdular Almanya'da Hıristiyan Demokrat lider Edmund Stoiber, zafer- den emin gözüküyordu, ta ki seller, göl- ge kabinesinde çe\Teyle ilgili bir sözcü bulunmadığını ortaya çıkarana kadar. Almanlar doğaya bağımlı olduklannı yeniden keşfediyorlar. ÇevTe uzun va- deli olarak ele alınması gereken bir ko- nudur ama bugüne kadar hep siyasetin bsa vadelı zorunluluklanna kurban edil- di. Hükümetler çevreye, sonsuza dek bir sonraki yönetime aktanlabilecekbir so- run muamelesi yapıyorlar. Artık bu so- run, çoğu henüz fark etmemiş olsa bile, siyasileri yakalamak üzere. Zlrve felaketle sonuclanır Bugün Johannesburg'da başlayan 4. Dünya Zirvesi, felaketle sonuçlanmaya mahkûm. Zin'e, dünyanın sorunlannı çözmekte başansızlığa uğramakla kalma- yacak. Zirvede alınan kararlar, büyük olasıhkla kendi başlanna çevre için yı- kıcı olacak. Çünkii Birleşmiş Milletler ve zengin dünyanın hükümetlerinin, dünya- nın insan yaşamını destekleme kapasi- Bugün başlayacak olan 4. Dünya Zirvesi, felaketle sonuçlanmaya mahkûm. Zirve, dünyanın sorunlannı çözmekte başansızlığa uğramakla kalmayacak. Zirvede alınan kararlar, büyük olasıhkla kendi başlanna çevre için yıkıcı olacak. Çünkü Birleşmiş Milletler ve zengin dünyanın hükümetlerinin, dünyanın insan yaşamını destekleme kapasitesinin yavaş yavaş çökmesine karşı ürettikleri çözümün kendisi daha büvük bir sorun. Hükümet başkanlarımn gerçekleştirdiği en büyük zirve olan dördüncü Dünya Zirvesi 'nin BM'nin saygınlığını arttırması beklenir. Ancak bu zirve, tam tersine BM'nin saygınlığına gölge düşürecekgibi görünüyor. BM'nin büyükşirketlerle oluşturduğu ve şirkelerin hiçbiryaptırımı olmayan gönüllü sözler karşılığında kredibilite kazanmalarını sağlayan "küresel sözleşme " şimdiden insanların yabancılaşmalarına neden oldu. tesinin çökmesine karşı ürettikleri çö- zümün kendisi daha büyük bir sorun. BM, bu zirveden iki türlü sonuç bek- liyor. îlki, hükümetler tarafindan van- lan anlaşmalar. Bu düzeydeki pazarlık- larda, bugüne kadar hep ABD ve AB söz sahibi oldu. Yoksul ülkeler, zengin ülkelere bu dün- yaya karşı olan ekolojik borçlannı hatır- latıyorlar, 10 yıl önce söz verdüderi an- cak bir türlü ceplerinden çıkaramadıkla- n parayı vermeye ve büyük şirketlerin so- rumluluk üstlenmelerini sağlayacak yol- lar bulmaya çağınyorlar. Zengin dünya ise serbest ticaretin çıkarlannın yoksul- lann ve çevrenin çıkarlanndan önde gel- diği konusunda ısrarlı. Şirketlerin özgürlüğünün çevreyi ko- ruma planlarından önce gelebilmesi için taslak görüşme metinlerine, dünya tica- ret anlaşmasından bölümleri öylece ek- leyiverdiler. Zengin ülkeler diyorki: Dün- yanın su kaynaklan, iklim, sağlık, biyo- çeşitlilik, bundan böyle "özel sektörie kamunun ortakhğT yoluyla korunmalı. ABD ve AB, Ingiliz hükümetinin Lond- ra Metrosu'na yapmak istediği şeyi çev- reye uygulamak istiyorlar. Hükümetler, dünyayı, çokuluslu sermayenin yıkıcılı- ğından korumak için, kurdeleleyip çoku- luslu sermayeye hediye edecekler. Birinci tür sonuçlar belki hem yoksullara hem de çevreye zarar verecek ama ikinci tür sonuçlann etkisi çok daha yıkıcı olabi- lir. BM büyük şirketlere yalnızca görüş- melerin sonuçlannı değil, görüşme sü- recinin kendisini de etkileme izni verdi. İkinci tür sonuçlar, ilkesel olarak hükü- metler, iş dünyası ve halklann kuruluş- lan arasında yapılan görüşmeler sonucu vanlan, gönüllülük esasına dayalı anlaş- malardır. tlkesel olarak bu böyle, ancak pratik- te, sahne, halklann örgütlerinden çok da- ha fazla maddi kaynağa ve güce sahip olan şirketlere kalıyor. Kendi kendilerini de- netlemek istediklerini söylüyorlar ki bu, yıkıcı etkinliklerini "yararhetkinlikler'' olarak gösterecek yeni bir etiketleme ça- basından öteye gidemez. Avrupa Şirket Gözlemevi'nin de ortaya koyduğu gibi, kimya sektörü tarafindan verilen Sorum- lu Sağlık Programı'nın asıl amacı. Bho- pal faciasından sonra sağlıkla ilgili yeni ve daha güvenli yasalann çıkmasını ön- lemeye çalışmaktı. Yıkanlar koruyucu llan edllecek Iş dünyası tarafindan gündeme getiri- len bu ve buna benzer önerilerin, zirve- nin resmi sonuçlan olarak sunulması hayli mümkün görünüyor. Diğer bir de- yişle bu anlaşmalarla dünyanın bazı en yıkıcı şirketleri, çevrenin resmen onay- lanmış koruyuculan olarak sunulacak. BM, Enron ve WorldCom skandalla- nndan sonra, gönüllü özdenetimin de- mokratik denetimin yerine geçebileceği- ni iddia eden şirketlere yardım ediyor. Bu yüzden de Ingiltere'yi temsil eden res- mi heyette şirket yöneticilerinin bulun- ması hepimizi ilgilendiriyor. TonyBlair'inofisi, Johannesburg'aiş dünyasından kaç kişinin uçtuğunu açık- lamayı reddediyor. Ancak öğrendik ki Blair, Çevre Bakanı Michaei Meacher'i burada bırakmaya niyetlenirken Rio Tin- to, Anglo- American ve Thames Wa- ter'ın yöneticileriyle birlikte seyahet et- meyi planlıyormuş. Kamuoyunun tep- kisi sayesinde Meacher'in de baloya ka- tılmasına izin verildi. ÇevTeye verdiği yıkım ve yerli halk- lann haklannın çiğnenmesi konusunda belki hiçbir maden şirketi Rio Tinto ka- dar suçlamalara maruz kalmamıştır. Ang- lo-American, Güney Afrika'daki apart- heid rejiminin ekonomik ayaklanndan biri olarak tanımlanıyordu. Thames Wa- ter'ın küresel çevrenin resmi koruyucu- lanndan biri olduğunu öğrendikten iki gün sonra, kardeş şirketi R\VE'nin Avrupa Komisyonu karbondiyoksit üretimine karşı daha katı kontroller getirirse, 4 bin kişiye iş yaratma planından vazgeçece- ği tehdidinde bulundu. Kısacası, hükümetler kendi halklannın çıkarlanna karşı bir komplo için Johan- nesburg'da bir araya geliyorlar. Bu da paradoksal bir biçimde sorunun büyüme- sine yol açıyor: însanlar hükümetlerine giderek daha az güvenebileceklerini his- settikçe, şirketlerin doldurabileceği siya- si boşluk da o kadar büyüyor. Bundan en büyük zaran görecek ku- ruluş ise BM. Bugüne kadar hükümet baş- kanlannın gerçekleştirdiği en büyük zir- ve olan dördüncü Dünya Zirvesi'nin BM'nin saygınhğını arttırması beklenir. Ancak bu zirve. tam tersine BM'nin saygınlığına gölge düşürecek gibi görü- nüyor. Şirketlerin hiçbir yaptırımı olma- yan gönüllü sözler karşılığında kredibi- lite kazanmalannı sağlayan "küresel söz- leşme" şimdiden insanlann yabancılaş- malanna neden oldu. BM ve IMF avnı kefede BM artık, özellikle de yoksul dünya- da Dünya Bankası, IMF ve Dünya Ti- caret Orgütü ile aynı kefeye konuyor: Güçlülerin elindeki, güçsüzlere karşı kullanılan bir araç. ÇevTeyi yıkanlann, kendilerini dünya- yı kurtaranlar olarak göstermelerine yar- dımcı olarak bu imajını pekiştirecek. Çevrenin korunması, devlet adamlı- ğı için de belirleyici nitelikte bir sınav- dır. tnsanlığın ortak mülkiyetine sahip çıkmaya kalkan güçlü insanlann her zaman pohpohlanmalan, onlara ödün- ler verilmesi gerekirken insanlığın uzun vadedeki geleceği, hiçbir siyasinin kısa vadeli çıkarlannı karşılamaz. Tabii eğer doğa dişini göstermezse... Belki de bizim tek umudumuz budur: Doğanın, Almanya'da yaptığı gibi siyasilerin tah- min ettiğinden çok daha önce oyunu kullanması. Irak'ta, zafer dış destekle olur dietagBszeftung Almanya'daki Irak uzmanlanndan Prof. Dr. Ferhad İbrahim-Seyder, Die Tageszeitung'un Berlin'deki Irak Büyükelçiliği işgali, Irak muhalefetinin birlik ve be- raberliği, Saddam Hüseyin ın ABD desteği olmaksı- zın iktidardan düşürülmesi gibi konularla ilgili soru- lannı yanıtladı. Prof. Ferhad İbrahim-Seyder Berlin Hür Üniversitesi bünyesinde siyaset ve Ortadoğu ta- rihi üzerine ders veriyor. Sorular ve yanıtlan şöyle: - Berün'deki Irak Bü>ükelçiliği'nin işgaiinden son- ra, Irak muhalefeti başka eylemler yapacak mı? Büyükelçiliği işgal eden Almanya'nın Demokratik Irak Muhalefeti hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Irak muhalefetinin ana gruplan ise eylemi kınadı. Şu sıra- larda başka dertleri var. -Nedironlar? Tehlikeli bir savaş söz konusu. Aynca büyük mu- halefet gruplan Almanya'da yerleşik bir konuma ka- vuştu. Federal Meclis'le iyi Y Uişkiler içindeler. lşler20 yıl Lki Kürt partisi, ö n c e k i & bi değil. Muhale- fet, uluslararası oyunun bir aktörü. Dikkatleri üzerine çekmek için işgallere ihti- yacı yok. - Bu bir yamlsama değil mi?GeçenlerdeABDyöne- timinin Irak muhalefetiyle yapüğı toplanö göstermelik değil miydi? Hayır, buna inanmam. Ama gerçekten de ABD yö- netimiyle Irak muhalefeti arasında aynlıklar var. İki Kürt partisi, KYB ve DCDP ile Iran destekli Şii Islami Devrim Yüksek Konseyi bu görüşmeden sonra kuşku dolu açıklamalar yaptı. Ger- çi daha hâlâ Saddam Hüseyin'in düşürülmesinin şart olduğu konusunda görüş birliği egemendi. Ama Irak'ın geleceğiyle ilgili çok farklı tasanlar var. Aynca Kürt- ler, ABD'ninkendüerine 1991'denve 11 Eylül'den son- ra yardım etmediğinden yakındılar. îki Kürt partisi, IKDP ve IKYB soruyor: Eğer Saddam Hüseyin, ABD ile savaşta kendisine avantaj sağlamak için Kuzey Irak'a girerse, Kürtleri kim koruyacak? - Muhaüfler, Saddam Hüseyin'i kendi güçJeriyle ik- tidardan indirebilir mi? Kesınlikle hayır. Bunun için ne askeri ne de siyasi kaynaklan var. Bölgedeki devletler, bunlara destek vermeyi reddediyor. Muhalefetin, birlikte hedefıne ulaşabileceği tek ortağı ABD. Kürt partilerinin 80 bin savaşçısı var, bunlar hafif silahlı. Şii muhalefetin tran'da 10 bin savaşçısı var, bunlar sadece Tahran'ın ızniyle saldında bulunabilir. Irak ordusu gibi ağır si- lahlarla donanmış bir ordu karşısında hiç şanslan yok. - Mohalefet kendi arasındaki görüş aynhklannı ne ölçüde giderebildi? Asıl sorun muhalefetin 10 yıldır bir görüş çevresin- de toplanamaması. Ama bugün artık Kürt muhalefeti temsilcileri ve Irak muhalefeti ile birlikte çalışıyor. As- gari bir ortak paydada bir araya gelmiş görünüyorlar. i Kürt partisi, IKDP ve IKYB soruyor: Eğer Saddam Hüseyin, ABD ile savaşta kendisine avantaj sağlamak için Kuzey Irak 'a girerse, Kürtleri kim koruyacak? THE INDEPENDENT En az ikikere ölmüş bir Mralık katil THE INDEPENDENT ROBERT F1SK ABD Başkanı bu yaz başında öncelik vereceğini açıkladığı hedeflerine ulaşamadı Bıısh yönetimi kan kaybediyor MICHAELKELLY George W. Bush'un başkan olmasını destek- leyen ve Avrupa'daki yayın organlan arasın- da ABD'nin en tutarlı dostlanndan olan The Economist dergisi yakın geçmişte "Yok CMan Başkanhk" başlığını kullandı. Birileri bu üç kelimeyi yazıp başkanın dikkatini çe- kebileceği bir mesafeye asabilir. Bu yaz Bush yönetimi için kötü bir yaz oldu. Yöne- tim sezona iki büyük amaçla başla- dı. Biri, terorizmle mücadelede ba- şanlı bir şekilde yeni bir sürece adım atmak. Diğeri ise ulusal ve uluslararası alanda Amerikan eko- nomisine olan güveni yeniden sağla- mak. Görünen o ki Bush yönetimi sezonu iki alandakı durumu da iyi- leştireceğine kötüleştirerek kapattı. Bush, tarihe çok kanşık bir dönem olarak yazılacak bir dönemde başa geçti. Ancak. Bush aynı zamanda Soğuk Savaş döneminin tozu dağılıp, Amerika'nın hem askeri hem de ekonomik anlamdaki gücünün tüm yerkürede, egemen olduğu- nun ortaya çıktığı dönemde yönetime geldi. Bush, 20 Ocak 2001'de Amerika'nın dünya- daki önemli konumunu güçlendirme şansını yakalamıştı: Baba Bush ve Başkan CKn- ton'ın yapamadığını yapma şansını; yeni bir dünya düzeni kurmak -daha zengin, daha güvenli ve daha özgür-. Bush'un, 11 Eylül onu zorlamasa, yaşadığı anın umutlannı ve risklerini kavrayıp kavramayacağına ilişkin kesin bir şey söyleyemeyiz. Ancak, bu ta- rihten sonra kesinlikle kavraması gerekeni kavradı ve başkanlığını sorumluluklannı ye- rine getirmek için yeniden şekillendir- di.Ağustosun sonuna yaklaştığımız şu gün- lerde Bush'un başkanlık konusundaki kont- rolü günden güne daha çok elinden kayıp gidiyor gibi. Savaşta, "bulaşma" diyen koro ± az başında Amerikan ekonomisine olan güveniyeniden sağlamak ve terörle mücadeledeyeni bir döneme girme hedefleriyle yola çıkan Bush yönetimi iki alanda da işleri kötüleştirdi. Ve baba Bush gibi oğul Bush 'un başkanhğı da kan kaybediyor. kontrolü ele geçirdi ve her geçen gün "Za- vaüı küçük Irak bize ne zaman bir şey yapö kj?" şeklindeki saçma şarkıyı söyleyerek güç kazanıyor. Cumhuriyetçi Parti'nin izole olanlan, yo- rum ve makale köşelerini "sorumluluk için konsensüs" ve "büyük tehlikeler'' sözleriyle donath. Bu insanlar -Colin Powell, Lawrence Eagleburger ve Brent Scovvcroft- büyük dü- şüncelerinde yanlışlardı -stratejik olarak, ahlaken ve işlevsel açıdan yanhşlardı- her zaman büyük düşündüklerinde yanhş ol- duklan gibi. Onlann felsefesi, eğer buna felsefe denebilirse, bizi bugüne getiren, Ba- ba Bush'u Irak'a karşı ilk savaşı sonuçlan- dırmak konusunda ikna edendir. Neden insanlar onlara kulak asıyor? Çünkü onlar Başkan Bush'un kamuoyunu arkasına ahnak için kampanya yürütmeyi, işi daha da zora koşarsak savaşı onaylamayı reddederek yarattığı hava boşluğunda konuşuyorlar. Ya bu yazın ikinci hedefı? Amerikan eko- nomisini onarmak. Şimdiye kadar ABD Başkanı'nın dünyayı bu yolda ikna etmek için sarf ettiği tek çaba utandıncı şekilde sahte ve amatörce bir medyatik görünüm veren, Texas'ta ya- pılan Clinton taklidi bir ekonomi zir- vesi. Bazen bir şey yapmak hiçbir şey yapmamaktan daha kötü olabiliyor! tlk Başkan Bush, Amerikan toplumu onun artık işini yapmayı önemsemediğine inandığı için görevini kaybetti. Oğlu da onun yolunda gibi görünüyor. O da aynı şe- kilde işini kaybederse, bu bizim kişisel üzüntümüz değil, Bushlann üzüntüsü olur. Ancak, başkan eğer ulusun güvenliği, refah durumu ve dünyadaki geleceği konulannda direksiyonun kontrolünü kaybederse ve bu- nu "Benim sorunum değil" pozunda yapar- sa, bu da\Tanış afTedümez olur değil mi? Yine öldü. Ebu Nidal, bu kez kendini öldürdü. Bun- dan 10 yıl önce kanserden öbnüştü; daha önce Lüb- nan'da vuruhnuştu. Ortadoğu'nun en korkunç suçlula- nndan biri olan Sabri el Banna, yeniden dirilmek için ölmenin daha iyi olacağına karar vermiş görünüyor. Bu kez Bağdat'ta, hem de kendi elleriyle... Sanınm, Ebu Nidal'ın bir şekilde ölmek zorunda ol- duğu kaçınılmazdı. Nidal, Irak gizli senisi için çalıştı; Libya ve Suriye gizli senisleri için de. Onun hakkında ciddi bir biyografi yazmaya kalkışan tek yazar olan Pat- rickSeale. Nidal'ın, Israil'in diğerleri kadar yetersiz giz- li servislerinden Mossad adına da çalıştığını öne sürdü. Ebu Nidal, Usame bin Ladin'den bir önceki canavardı. Onu hatırladınız mı? ABD'nin Iran-Kontra skandah hakkında soruşturma başlatmadan önce yıldızı parla- yan Albay Oliver North'la ilgili haber yapan Newswe- ek dergisinin kapağındaki yüz, Ebu Nidal'ın yüzüydü. En nefret ettiğ^miz düşmanlanmızı, daha onlar ölme- den önce öldürmek gibi kötü bir huyumuz var. The Ti- mes, AyetuIlahHunıeyni'yi, ölmeden 5 yıl önce öldürdü. Albay Muammer Kaddafi'nın yakın bir zamanda kan- serden ölebileceği yönünde uyanda bulunduk. Hatta bu- nu Ebu Nidal'ın öldüğünü açıklamadan önce yapnk. Ya- ser Arafat'ın, 1978, 1982, 1983, 1990. 2001 ve 2002 tarihlerinde siyasi olarak öl- düğüaçıklandı. Saddam Hü- seyin'in 1980'de, 1986'da, 1988'de, 1990'da, 1991'de, 2001'de ve 2002'de ölebile- ceği tahminleri yapıldı. Bu kurgusal ölüm, EbuNi- dal'ın, Ortadoğu"da geçmi- şin ve bugünün en iğrenç ka- HbuNidal'ın bir şekilde ölmek zorunda olduğu kaçınılmazdı. O, Usame bin Ladin den bir önceki canavardı. tillerinden biri olduğu gerçeğini karanlıkta bırakmama- h. O, îstanbul sinagogundaki Muse\ilerin, (Ebu tyad da dahil) Arafat'a yakın ılımlı Filistinlilerin, Roma ve Vryana havaalanlanndaki yolculann öldürülmesi emri- ni veren kişiydi. O, 1982'de Israil'in Londra Büyükel- çisi'ni öldürmeye çalışan kişiydi ve bu olay tsrail'e ölüm emrini Arafat'ın verdiği iddiasıyla -ki bu yalandı- Lüb- nan'ı işgal etme bahanesini verdi. Ebu Nidal, 30 yıldan fazla bir süre 20 ülkede düzenlenen saldınlan yönetti; Varşova Paktı döneminde Doğu Av- nıpa'yı ziyaret etti ve hatta Filistin'in Ingiltere'ye giden ilk elçilerinden birinin cinayetini planladı. Ona bağlı Fe- tih De\Tİm Konseyi, kendi içindeki devrimleri nedeniy- le birçok üyesini mezara gönderdi. Lübnan'da, şüphele- nilen işbirlikçiler diri diri gömüldü. Bu işbirlikçilerin ağız- lanna yerleştinlen bonıdan önce su akınldı, ardından Lib- ya'dan "öklür" emri gehnce de borunun içine kurşun gön- derildi. Ebu Nidal, gençliğinin bir bölümünü lsra.il iş- gali altındaki Batı Şeria'da bulunan Nablus'ta geçirdi. Onun, Oslo "banşmın" çöküşüyle ilgili ne düşündüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğiz, ancak içtenlikle gerçekleş- mesini umduğu bir olaydı. Başında bulunduğu hareketin Bağdat'taki ofısinde, siyah bir bayrak veya bir çelenk yoktu. Oda tamamen boştu. Ebu Nidal'ın "intihan", uzun süredir Saddam Hüseyin'i "dünya terörü"yle ilişkilendirmek isteyen ABD yönetimi için bir hediye olabilir. Gerçek ölümüy- se bence çok daha önce gerçekleşmişti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear