01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
5 AĞUSTOS 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER ABDÜLCANBAZ TURHAN SELÇUK ALLAH IIL^MA pEOı- rjuHU YArTl tlM İ^iM, 6UTUM V^lP-lA^M f M VE lug ALLAH YtMB ALLAH Â^MA SfiÜNîp ONA ptW; .'JN ?.., Vc 0 i?£Pi; 5cNÎM SfSî Mî i(iTTiM VE. ü ıM'vE driîlENPİM. OÜTÜM tö ^ i M . \İE ScMîRlf KfrDlM APASlKA v/L iEKı'N ZÜ^erÎNtf ONu*<ZÜfWfl LIR M A f l M . 0 60 'Iı yıllardan günümüze Galaîa Köprüsü 'nde bir geziye çıktık. O günlerin ince, zarifköprüsünde biralar tıkış tıkış içilirdi ama havası başkaydı. Bugünün lokantalan da müşterileri de başka...Köprüalü: Nerde eskilokantalar G EGEMENBERKÖZ Vapur Emınönü'ne yaklaşırken başımı okuduğum ldtaptan kaldı- np dışan bakacagım tuttu. O da ne, köpriinün alünda insanlar var, yok- sa açılıyor mu dedim kendı ken- dime, sonıa da günün koşturma- cası arasında unuttum gittı. Birkaç gün sonra, sabah toplan- tısında gündeme geldi aynı konu, meğer köpriinün altında bazı dük- kânlar açılmış, daha da açılacak- mış. tbrahim Yıkhz bir röportaj yapalım dedi ve ışı oradaki en genç gazetecıye verdi, yani bana. Tek su- çum da İcöprüyle ılgili anılanm ol- ması (olasılığı). Vardı elbet anılanm, belleğime başvurunca da. 6-7 yaşlanma ka- dar inmek zoranda kaldım. Göz- lerimin önünde, kocaman, şoyle bir çocuk beşiğı büyüklüğünde bir çıft ayakkabı belirdi. Ayakkabılar köp- rü altındaki bir dükkânın önünde yerde dnruyor. Ben, babamın elin- den tutmuş, bakıyorum. Orada Milli Piyango bileti satan Uzun Ömer'ınmiş. Bir de 'FokYaşar' vardı... Köp- riinün Eminönü ayağında, Haliç tarafinda bir havuzda mı ne... Ço- luk çocuk görmeye gelirdi, krmbı- lirkaçkunışa... Sonra 60'h yıllar... Genç şaırhk yıllanm.. Köprü altındaki içkiev- lerinde ıçmeler, özellikle de Halıç'e bakan Eşref Şefik'in yerinde (tabe- lasında Avşa Restoran fılan gıbi bir şey yaalıydı dıye anımsıyorum) gü- nü batırmalar, Erzurum Kıraatha- nesi'nde nargile denemeler, daha neler... Üstünden yürüyüp geçmeler... Düşünüyorum da bir tek olta sal- landırmamışım denize üstünden... Ha, bir de 62-63'te, ŞükranKur- dakuTla birlikte çalışırken dergi ve kıtap dağıtma adreslerimızden biri de köprünün-altındaydı... Ada vapurlanna binenler gazetelenni, dergilerini buradan ahrlardı.. 68 öğrenci olaylannın ılk günlerinı anımsıyo- rum sonra... Önden 40 kışinin tutuklandığı Ca- ğaloğlu yürüyüşünün ertesi günü galiba... Pan- kartlar, dövizlerle köprüden Karaköy'e doğru yü- riiyen öğrenciler geliyor gözlerimin önüne... Karaköy 'de lokanta ya da kahve gibi bir yer var- dı, onun terasından -sanınm- izliyoruz bir arka- daşla. . Sağımızda solumuzda fotoğraf çeken gazete muhabirleri.. Blzlm köprü meğer köprü değllmls Böyle böyle 70'len. 80'leri, geçip 90'lara ge- liyoruz ve bir gün... -kesin tarihı anımsamam olanaksız, küçük bir kaynak taramasıyla bulu- yonım- 16 Mayıs 1992 günü köprümüz yanı- yor.. Ve yerine, beş on gün içinde, yapılmakta olan şimdiki çirkin köprü konduruluveriyor. O zaman anlıyoruz işte Hanya'yı Konya'yı... As- lında köprü değilmış bizim köprü meğer. . Üs- tünden gelip geçmek en az yaptığımız şeymış belki de... Elimiz böğrümüzde kalakalıyoruz öyle.. Ve o gün bugün köprüsüsüz işte. Daha doğnısu köprüsüzdük, ama artık -eski- sine pek benzemese, onun kadar ince yapılı, onun kadar başdöndürücü olmasa da- bir köprümüz var artık, ara sıra gidip soluk alacak, bir iki ka- deh parlatacak bir köprüaltımız var... Ve, hemen o günün akşamı (genel yayın mü- dürümüzün işi bana verdiği günün akşamı) Sun- gu'yu (Çapan) da yanıma katıp köprüye yolla- nıyorum, iş çıkışı. Eminönü yakasından giriyo- ruz köprünün altına, yan yana dızili içkievleri- nin önünden geçiyoruz... Masalarda az ınsan var, ama daha vakit erken. Garsonlar çağınyor, balıklanrtın taze, fiyatlan- alata Köprüsü 'nün altındaki lokantalar açıldı. Köprünün de eski şaşaası yok, lokantaların da... Dükkân sahipleri kiralardan yana dertli, turistler dışan konmayan masalardan... Galata'nın köprüaltı lokantalan 'eskinin' bereketini arasa da siz yine bugünün mütemadiyen onarıma alınan köprüsünü bir ziyaret edip Boğaz ın tarihi sularına nazır biranızı için. Eskinin müdavimleri Galata Köprüsü'nün alünı yavaş yavaş mesken ediniyor. Fryaüardan bir iki örnek, karan siz verin: Bira-patates ya da çerez 1.5 miryon; Balık-ekmek-salata-bira ya da cola 7.5 mihon. (Fotoğraflar: Kaan Sağanak) nın uygun olduğunu söylüyor. Ama girmeyip iler- liyoruz... Önce bir görmek istıyorum çünkü... Böylece Eminönü bölümünün sonuna kadar gidiyor, merdivenlerden köprünün üstüne çıkı- yor, yine iniyor ve Karaköy bölümünün de so- nunakadar gidip dönüyoruz. Epey dükkân açıl- mış, ıçkıevlerinin dışında da açılmış yerler var. Bir lostra salonu, orta yolda bir şarküteri, -bu- rada, burnumuza İstanbul'un tüm altgeçitlerin- de duyulan o ünlü koku geliyor- köşede o\aın- cakçı, Haliç tarafinda bir gümüşçü... Aynca ha- h-kılim satan bir dükkân. bir incık-boncuk-he- diyelik dükkânı, bir nargileci... Bir de oyuncak devekuşu satan satıcı geçmez mi! Sonra dönüyoruz ve Eminönü bölümunde, Yıldızlar'da otunıp bırer bıra söylüyoruz ve bu arada garson Aziz'le de laflıyonız biraz. Dük- kânı açalı 40-45 gün olmuş meğer... "İşler ya- \aş yavaş açıhyor, daha iyi olacak" diyor "Eski köprüaltında tıkış tıkış içilirdi ama havası baş- kaydı. daha güzeldT diye de ekliyor. "O köprü sallamrdı. daha içmeden kafa>ı bulurdu insan" diyorum ben de .. İsporta tezgâhları açılıyor Bu arada Haliç tarafinda güneş alçalıyor iyi- den iyiye, oturduğumuz dükkânın Haliç "e ba- kan yüzü cam olduğu için görülebiliyor. Bir yandan da yukardan oltalar iniyor aşağı- ya, yukan oltalar çekiliyor, bazılannın ucunda ufacık balıklar... Ve biz günübatınyoruz orada, on yıl aradan sonra, bir kez daha... Bu yazıyı tamamlamak için bir hafta, on gün sonra bir daha gelıp bir gelışme olup olmadığı- nı görsem ve bu arada birkaç işyen sahibiyle de konuşsam iyı olur, dıye düşünmüştüm. Ve tam bu kadar gün sonra köprünün onanm nedenıy- le trafığe kapatılacağı haberi patladı. Böylece 15 Ağustos akşamüstü gazetemizin genç fotoğrafçılanndan Vedat ile birlikte köprü- ye yollandık. Eminönü tarafindan köprüye girer- ken ufaktan ışporta tezgâhlannm açılmaya baş- landığını gördüm. Bunların önünde dizildiği ka- palı bir iki dükkândan sonrakı açılmış olan ilk iş- yeri bir lokantavdı. İlk gelişimde de \ardı burası. "Hadi. burdan başla\ahm~ dıyorum Vedat'a. Ginyoruz. İyı kı de gırmışız, Çünkü Cansın Ka- fe Restoran'ın sahıbı Sevda Hanım kâse-ı fağ- furdan farksrz. İlk dokunuşla birlikte başlıyor 44 ah"lannı sıralamaya: Beledıye buradan ayda 200.000 dolar topluyormuş ama hiç ilgilenmi- yor, üstüne düşenleri yapmıyormuş... Yalnızca günde 40 zabıta sabahtan akşama kadar dolaşı- yor, dışan masakoydurtmuyormuş... Dışardaotu- ramayınca niye gelsin müşterı? Zaten otobüs- lerle gelen tunstler de bu yasağı duyunca "crazy" diyerekdönüp gidiyorlarmış... Cansın Kafe Res- toran köprünün yenısi değıl. 1983 başında açıl- mış, 1992'dekı yangına kadar da hizmet etmiş. O günden bugüne ne yaptığını sormadım Sev- da Hanım'a, ama bugün restoran sahibi olma- nın yanı sıra GALKOV 'un da başkanı. GALKOV Galata Köprüsü Kıracılannı Koruma Geliştir- me Derneği demek. Eski dükkânlar geri gellyor Se\da Hanım diyor ki: "Belediye dükkânlan v üksek fıyatla kiraladu ama açıldığının duvıırul- masıiçinhiçbirşeyyapmrv'or,buranınaçüdığını İs- tanbul'da 100 kişiden 99'u bilmi\»r. Oysa tüm dük- kânlar açıldığında > aklaşık 1000 kişi iş bulacakbu- rada. 116 dükkân var. 12'si lokanta-kafe." Cansın Kafe Restoran'ın fıyatlannı soruyo- rum sonra, ucuz olduğunu söylüyor. İşte bir iki örnek, karan siz verin. Bıra-patates ya da çerez 1.5 milyon; Balık-ekmek-salata-bıra ya da co- la 7.5 milyon. Sevda Hanım'a teşekkür edip aynlıyoruz. Sırada Yıldızlar var. Yıldızlar da köprünün yenisi değil Ya- nan köprüdekı Yıldızlar'ı babası tmdat Bey çalıştmyormuş, konuştuğumuz Su- atYıkhz'ın. Köprünün Karaköy ayağın- da da bir yerleri varmış, amcası yöne- tiyormuş: 'Basvuracak yer yok' New Galata. "t^er haıüzdurgun" di- yor Suat Yıldız. Ve bu durgunluğun ne- denlerini sıralamaya başlıyor hemen: Te- mizlik yeterli değil, doğru dürüst çöp alınmıyor, güvenlikyok, köprünün açıl- dığını kimse duymadı, ne reklam yapıl- dı, ne de resmi açılış. DevamediyorYıldız: "Birkeregüwn- lik >«k. ne kadar rinercL psikopat \arsa burada_ \ukardan bahkçdar su döküyor, oha sallıyor_ Dükkânlann çoğu boşoldu- ğu için karanhk, ürkütücü bir görüntü var_ Girişçöplükgibi,boşdükkânlar çöp \irsasL üsteliktuMdet olarak kullaruhyor. orta yollar da_ Köprüde bir yönetici, bir sorumlu >ok. müşterinin bir şikâyeti oba başMiracağı \er yok. bizim de tabii_" Isınma sorunu Suat Yıldız' ın çok dertli olduğu bel- liydi, daha pek çok şey anlattı. Örne- ğin köprünün Karaköy ayağındaki dük- kânlann hangı belediyeye bağlı oldu- ğu daha belli değilmiş; ruhsat almak için her şeyi tamamlayıp başvurulannı yap- mışlar, bekliyorlarmış; denızin üstün- deki, her yandan rüzgâr alan dükkân- lannı kışın nasıl ısıtacaklannı bihni- yorlarmış... Bu arada, köprüaltındaki 116 dükkâ- nın 8'i dışında hepsinin kiralandığuıı, ancak yalmzca 20-25 dükkânm açıl- mış olduğunu öğreniyoruz. Bu da önem- li bir sorun, çünkü yaklaşık 80 dükkâ- nın açılmaya hazırlanmasınınyarataca- ğı gürültünün müşterileri rahatsız ede- ceği kesin. Suat Yüdız'a ve ortaklan Tahsin Beye teşekkür edip aynlıyor ve köprünün Ka- raköy ayağına geçiyoruz. Bir iki içkievini ge- çiyor ve "Galatetia"ya giriyoruz. Karşuıızda Cevdet Kara. Mesleğe öğrencilik yıllarında McDonald's'da en alttan başlamış, bu arada Is- tanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nü bitirmiş, şımdi burayı işletiyor. İhaleler flyatı yükseltiyor geziyor,yapılmakta olan dükkânlann gürültü- sü biryandan,pisiik biryandan_. Akmerkez'de, Profilo'da böyle bir şey olabiür mi?" diyor. "Oysa. burada kiralar hepsinden yüksek, hem de dolar olarak ödenecek. Belediye yalnızca ki- ra almayı bihyor. Öbür çarşüann yönetimleri müşteri çekmek için promosyon yapıyoriar, hatta kiralar bile arük saüş üzerinden yüzdey- le ödeniyor." "Kiralar nhe bu kadar >1iksek?" diye soru- yorum. "Neden, belediye ihalderi" diyor, "Te- minatlar düşük olduğu için önüne gelen giriyor ve kiralann yüksehnesine neden oluyor." Cevdet Kara'nın yakınması bitecek gıbı de- ğildi. Diyor ki: "Biz burayı alah bir yü oldu, daha belediye başkanun burada göremedik. Zaten resmi açılış da yapılmadı. Güvenlik di- ye bir şe>' yok. Buradaki dükkânlan belediye- nin sigorta ettirmesi gerek, ama nerde! Bu yüz- den bizsigorta ettirdik, aynca geceleri bekçi tu- tuvonız." ^ Bu sırada dışan masa çıkarmaya başladüar, konuşmamız da bitmişti artık, biz de kalktık, "HajTDla" dedım, "bugeceizmmivar?" "Yok" dedi, "deniyoruz işte". Daha sonra belediye zabıtalan gelip masa- lan kaldırttı mı dıye sormak için telefon numa- rası alıp Galatelia'dan aynlıyoruz. GEÇMtŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Varsılların Güdümündeki Doruk Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Doruğu bugün Gü- ney Afrika Cumhurıyeti'nın önemli kentlerinden Johannesburg'da başlayacak. Bu tür uluslararası toplantıların, daha öncekiler- den de kanıtlandığı gibi sorunlara çözüm getirme- yeceği yaygın bir kanı olarak dile getiriliyor. Beklentiler, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere dünya ekonomisinde söz sa- hibi çokuluslu şirketlerin ve onların denetiminde- ki Birîeşmiş Milletler'e (BM) bağlı kuruluşların yön- lendirmesıyle yine kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm ilkeler belirleyeceğı yolunda. "Kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm ilkeler" nite- lemesı, 1992 yılındaki Rio Doruğu'nda alınan ka- rarlardan önemlilerinin yaşama geçirilememesi yü- zünden geçeriiliğini koruyor. Küresel ısınmanın her yıl artan bir ölçekte yayı- larak yükselmesine karşın, Rio'da yapılan deger- lendirmeler sonunda hazırlanan Kyoto Sözleşme- si'ni ABD'nin imzalamaması ve küresel ısınmaya karşı savaşım verilmesine değgın önlemlen red- detmesi. bu konudaki en çarpıcı örnek olarak or- tada duruyor. Çünkü, kendi kalkınmasına öncelik tanıyan ABD'nin, kalkınmasını sürdürebilecekekonomikgü- ce sahıp olması, doğal olarak "SürdürülebilirKal- kınma" kavramıyla örtüşmüyor. Kalkınmayla birlikte "tüketim ekonomisini" de sürdürmek durumunda olan ABD, bu alanda da dünyaya meydan okuyor. Çünku sera etkisini yo- ğunlaştırdığı bilinen gazlardan yalnızca karbondi- oksitin salınımında ABD'nin payı dörtte bire yak- laşıyor ve bu oranı düşürecek her önleme kendi çıkarı için karşı çıkıyor. Hiçbir ülkenin elinden de açıklamalar yapmaktan başka bir şey gelmiyor. Doğal kaynakların hızla tüketilmesini ve bunun sonucunda da çevrenin tutartı bir yaşam alanı ol- maktan çıkarılmasını önlemek, şimdiki tek kutup- lu dunyada olası görülmüyor. Bu nedenle de yoksullaşma, küreselleşmenin sö- mürgecilik anlayışına bağlı uygulamaları, açlık, sal- gın hastalıklar, azalan sular, enerji yetersizliği gibi başlıca sorunlar, azalacağı yerde artarak sürüyor. Arasında Türkiye'nin de yer aldığı kimı ülke yö- netımlerinin yanlış karar ve uygulamaları da anı- lan sorunların yerel düzeyde tırmanmasına yol açı- yor. Gelirdağılımındaki adaletsizlikten kaynaklanan yoksulluğun ve bunun sonucu olarak gündeme ge- len açlığın Türkiye'de yarattığı bunalım, dışandan dayatılan önerilerin benimsenmesi zorunluğu yü- zünden goz ardı edilmeye çalışılıyor. Özellikle tarım kesimınde alınan ve Türkiye'yi bu alanda da dışa bağımlı duruma düşürmekte olan karartar, yeni çevre sorunlannı da beraberinde ge- tiriyor. Istanbul Haber, Ekonomi, Dış Haberler Servis- lerimiz, Johannesburg Doruğu'nun öncesi ile per- de arkasını yansıtan haber ve söyleşilerde sağlık- lı bir değerlendirme yapılmasını sağlayacak bilgi- lerı aktarıyorlar. Görünen o ki ınsanlara çevrelerini de koruyarak daha yüksek bir yaşam standardı sağlamayı amaç- layan iyi nıyetli insancıl yaklaşımlar, varsıllann eiin- de oyuncaklar gibi keyifli bir zaman dilimini arka- da bırakmanın aracına dönüşüveriyor. Parası olanın düdüğü çalacağı dönem, bu gidiş- le hiç bitmeyeceğe benziyor. [email protected]. Dolandırıcılık operasyonu Emekligeneralerin adını kullanarak para topladılar tstanbul Haber Servisi - Istanbul'da, kendisini MÎT görevlisi olarak tanıtıp 3 emekli generalin de adını kullanarak 1 mimar ve 1 galericiden yaklaşık 330 milyar lira para aldığı iddia edilen Selim Yükselir ile suç ortağı gözaltına alındı. Yükselir'in ifadesinde "DeHYürek"adh televızyon dizisinden etkilendiğini söylediği öğrenildi. Istanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü ekipleri, mimar Ayten Yukacı'nm şikâyeti üzerine operasyon başlattı. Kendini MİT görevlisi gibi gösterip 3 emekli general adına Yukacı'dan 200 bin dolar,_galerici Mehmet Unlü'den de 300 milyon lira ve 1 bilgisayar alan Selim Yükselir ile kendisine suçta yardım eden Tahp Buka, Şişli'de gözaltına alındı. Sorgusunda "DeB Yürek" adlı televizyon dizisindeki "Bozo" rolünden etkilendiğini söyleyen Yükselir'in, 3 emekli generalin adını kullanarak telefonla irtibat kurduğu Yukacı ve Unlü'den "derin devlet için yardım istediği ve paravıda gönderecekleri MİT göre\1isine vermelerini takp ettiguû" anlattığı bildirildı. Daha sonra MÎT görevlisi gibi davranarak Yukacı ve Unlü'den parayı alan Yükselir'in, elde ettiği paralarla lüks bir otelde kaldığı belirlendi. Sorgulan süren Yükselir ve Buka, bugün Istanbul DGM Cumhuriyet Başsavcılığı'na sevk edilecekler. Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/istanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 fnternet http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreter(5tkv.org.tr koordinatoKgtkv.org.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear