Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 AĞUSTOS 2002 CUMA
14 LJJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr
Işm Karaca'nm en büyük hayali Aretha Franklin ile aynı sahneyi paylaşmak
Şarkılanyla aşkı anlatı4YÇA TEZER
Sahnedekirahat.cm£iyakın tavırlan ve davul çalışıy-
la kendine özgi biraı-oluşturan, Türidye'ningüçlü ses-
lerinden biri Işn Kınc=a
11 yıl önce. 8 yısa dayken şarkıcı olmaya karar ve-
rerekTürkiye'; egtltt londradoğumluKaraca,Lond-
ra IV King Edvarc Obulu tngiliz Dili ve Edebiyatı. Ti-
yatro Bölümü nezırL.
Önceleri Türiçe büneyen sanatçı, barlarda yabancı şar-
kılar söyleyeret mizl yaşamına adım atar. Daha sonra
dili ve sahne tecrübes: geliştikçe albüm vokalleri. rek-
lam cıngıllan, irdııd» da film müzikleri gelir.
Bir gün yolu Sezaı^Jöu ile kesişir. Ve bu karşılaşma,
müzik yaşarnınn döi'jn noktası olur. ''Pro-
fesyonel miizik iayam Sezen Aksu ilebaş-
ladı. Ondan ön<esi birön deneme niteliğin-
deydT diyen Karaca.altı yıl boyunca Ak-
su'nun vokalistüğünajıar. En büyük ha-
yali kendi solo ilbümiıü çıkarmaktır. Çok
çahşır, kendini gelşrLr. Altyapısı yavaş
yavaş, basamak basanai oluşur. Sonunda
Sezen Aksu "A/ük kaaF"sın" der. Ve daima
mükemmeli arar/an ii^ca, 'AnadilinıAşk'
ile kendi kanatlınyauçmaya başlar.
Sözle muzlĞin dansı
mesini, tiyatroda birebirliğin olmamasına bağljyor. "Şar-
tacüıkta birebirtik var. Sahnede sizi dinleyenlerle bir duy-
gu, bir enerji pavlaşryorsunuz. Tiyatroda isebaşkainsan-
lann hayannı yaşryorsunuz."
Sezen Aksu, Zerrin Özer, fbrahim Tatbses gibi ısim-
lerin tutarlı oldııklan ve asla kendilerinden ödün verme-
dikleri için bu duruma geldiklerini vurgulayan Karaca
da aynı yolu izliyor. Karşısına çıkan problemleri iyilik-
le yok etmeye çalışıyor. Negatifle negatif karşı karşıya
gelince daha çok negatiflik yaratıldığını düşünen sanat-
çı, engelleri gülümseyerek aşıyor.
Sezen Aksu yu 'nereye gitmek istediğimi bilen ve o ışı-
ğı bana tutan. beni anlatan, beni kollayan kişi' sözleriy-
le nıteleyen sanatçı, "Türkiye bizi müzikal olarak bir
eçen yıl 'Anadilim Aşk' adlı albümüyle çıkış yapan Işm
Karaca, "Profesyonel müzik hayatım Sezen Aksu ile başladı.
Ondan öncesi bir ön deneme niteliğindeydi. Aksu ile yaşadığımız
duygusal bağ, bir anne-kızın yaşadığı ilişki gibi. Asla ismi altında
ezilmemi, ezmeyi istemez, ben de asla ezildiğimi hissetmem.
Çünkü biz daima yan yana yürüdük" diyor.
'Anadilim Aşk'ın herfcesin hayatında önemli bir yeri
olan aşkı anlattğınrnaltını çizen Karaca, "Sezen Aİcsu
on ild tane beni tanamayla anlatan şarla yapö. Bu çok
zor bir projeydi Baaiı n gelmiş bir kıza Türİdye'de şar-
la söytettirmek zor i>. Sezen Aksu çok güzel bir kıhf, çok
güzeİ bir Işın Karaca jfe tantşürdı insanlarT diyor. "Ben
sahnede kendimi çok hi anlaüyorum.Hiçbirşeyidesak-
laıruvorum insanlanian. Sezen Mn bana öğrettigi çokönem-
li bir şey bu. Ha?ata karşı hiçbir şeyi içine atmayacaksm.
O an ne hissediyorsan onu beİh* sınırlar içerisüıde yapmak
durumundasuı. Eğer idne atarsan seni hasta eder*.
Londra'da 'Damdala Kemana' adlı müzikalde oyna-
yan Karaca, tıyatro eğmrni almasına rağmen müziği seç-
arada tanıdı. Sezen Aksu ile yaşadığımız du\gusal bağ,
bir annc-kızın yaşadığı ilişki gibi. Asla ismi altında ezil-
memi, ezmeyi istemez, ben de asla ezildiğimi hissetmem.
Çünkü biz daima yan yana yürüdük" diye anlatıyor Ak-
su ile ilişkisini.
Altyapısı sağlam olmayan birinin bu sektörde varlığı-
nı çok fazla sürdüremeyeceğine inanan Karaca, "Albü-
müm alö-vedi yıl önce çıksaydı. şimdiye kadar çoktan si-
linip gitmiştim. Karakterin, kişüiğin oturmadan bu işi
yapmak çok manasız. tşini doğru düzgün yap. Onu om-
zunda taşı. Çünkü iyi taşıyamadığın takdirde o yükün al-
onda ezüirsin. Sonunda rezil oünak da var* diye düşün-
celerim açıklıyor.
Rumelihısan konserine kadar neler başardığının far-
kında olmadığını itiraf eden sanatçı, bugüne kadar yap-
üklannın ödülünü orada aldığını ve2000-3000
kişiyle yoğun bir duygu seli yaşamanın ay-
n bir zevkı olduğunu söylüyor. "Ük albüm-
de Rumelihisan her sanatçıya nasip olmu-
yor. Doldurmak da ayn bir dert Ama ben
hiç o stresi yaşamadım. Üç kişi de gelse,
3000 kişi de gelse aynı şekilde şarkı söyle-
rimT
Pop müziğinin son on yılda kötübir
çizgide ilerlediğine değinen sa-
natçı, albümü hazırlarken Onno
Tunç'un stilini baz alarak •söz-
lemüziğin dansetmesine' önem
verdiklerine ve o günden sonra
her işin daha kalite-
li çıkmaya başladığı-
na dikkat çekiyor. Ba-
şansını sahnedeki doğal
tavirlaraıa, pozitif yak-
laşımına ve altyapısının
sağlamlığına bağhyor Işın
Karaca. Davul çalmaya
başlamasıru şöyle an-
latıyor sanatçı: "Se-
zen Aksu'nun 'Su-
de' adlı parçasnda birilginçlikol-
ması gerekiyordu. Sezen, ' Davul
çalar mısın?" diye sordu. Ben de
'Anedemek'dedim.Ogünbugün-
dür o davul elime yapışn. Arök iyi-
ce perküsyona geçmeyi düşünüyo-
rum. Bir yerde deti danalar gibi per-
küsyon çalan birinigöriirsenizobenim.
En büyük hayali Aretha Franklin ile
aynı sahneyi paylaşmak olan Karaca,
stüdyo çalışmalan eylülde başlayacak
olan yeni albümünü mayıs ayında çıka-
racağını ve bu albümde de Sezen Aksu
ile çalışacağını sözlerüıe ekliyor.
LİTTERANIN1 l.SAYISI Toronto'daki Opera Gecesi'nde ödül avcısı genç Türk basbariton ayakta alkışlandı
Burak Bilgili'nin başansı
Kültür Servisi - Cengiz
Ertem'in hazırladıâı littera-
Eklebiyat Yanlan nuı
11. Cildi, Crûn
Yaymlanndan çıktı.
Bu ciltte Fransız, tngiliz,
Ispanyol, Isviçre. K-ore, Rus
ve Türk edebiyatlarrndan
çeşitli örneklerin
incelemelenne yer veriliyor.
Öncelikle, ,<\nkara
Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesı Araştırma
Görevlisi Murat Çakmakçı,
Bulgar hikâye rürunün
baş mimarlanndar EKn
Peün'in yazınsal
yaratıcıhğında kö} gerçekleri
ve karakterlerini inceliyor.
Fransız edebiyatı Je ilgili
incelemelerde; Nedim Kula.
Göl Tekay Baysan. A\ten Er
ve ŞengiilKocanunm
yazılan yer alıyor.Öte
yaıdan;
Irgiliz
ecebiyatında
Rlgin Elbir,
Tiomas
Ihrdjnin
»The
W>odlanders'
rcmanını,
SmaTulpar
is Jane
Aısten'ın
'Persuaaon' romaıını
irdelerken Güler İfkö,
Haldun Taner'in
'Dürbün' adlı öykisünü
çözümlüyor.
Ispanyol edebiyatnda da
Miguel Deh'bes'in ıol
Romanında Çocul
Olgusu ile Şebnen Atakan;
'tspanyol Tlj'atrosı'nun
Kökeni' incelemes ile
Ayfer Teker Garciı yer alıyor
Isviçre edebiyatı bjlümünde
Stendhal'dan Cora'ya,
Italyan edebiyatınıa.
Senıra Alemdaro«u' nun
BotticeDi'nin 'Venis'ün
Doğuşu' adlı esenle
ilgili araştırma yaısı
göze çarpıyor. 'ICone
Romanında AyduiKadmlarm
Kimlik Arayışlar»*fCore
edebiyatı bölümüıde yer
alıyor. Rus edebiylı
bölümünde LemaıErgen ve
Zeynep Günay'ır» azılannın
yanısıra dergide, Aİa
Kaşoğlu'nun, postnodern
edebiyatın Rusya_"ıaki etkileri
ile ilgili bir çalışrnsı
bulunuyor.
ENGÎN AŞKEV
TORONTO - Toron-
to'da Ontario gölü kıyı-
sında yer alan "Harbo-
urfronf adlı büyük sa-
nat ve eğlence sitesin-
deki opera gecesinde,
Türk basbariton Burak
BOgüi, müzik eleştirmen-
lerinin ve dinleyicileri-
nin ortak övgüsünü ka-
zandı. "Altamlra Yaz
Operası" adıyla 8 yıldır
süren 3 gecelik ve üc-
retsiz opera dinletileri,
Türk sanatçının yanı sı-
ra Kanada Opera Şir-
keti'mn (COC) büyük
yeteneklerini de sundu.
Birgörkem gecesi ola-
rak tarumlanan dinletide
daha önce itfaiyecilik
yapan Quebec'li tenor
Luc Robert, profesyo-
nel bir orkestrayla ilk
kez şarkı söyledi.
8 opera sanatçısının
katıldığı dinleti programında, sa-
natçılarla birlikte Kanada Opera
Şirketi'nin "yaz müzik kampm-
dan gelen" 50 çocuk yetenek, da-
kikalarca süren bir alkış firtması
yarattılar.
Sevil Berberl'nden
aryalar
Bir ek üvertürün yanı sıra 15
operadan unutulmaz sahneler ser-
gilenen programda, Kanada'nın
gurur duyduğu opera şirketinin
büyük şefi Richard Bradshaw,kü-
çüİc esprileri konserbastonunu ha-
vaya savurması ve ilginç davra-
nışlanyla beğeni topladı.
Ağırbaşlılık öğesinin egemen
olduğu operaya, yaz konserleriy-
le "popüHst" bir içerik kazandıran
izlence, Toronto'nun zor beğenir
müzik eleştirmeni Geoff Chap-
man tarafından "Bir nefaset gece-
si" olarak övüldü.
Toronto Star, Globe And Mail ga-
zeteleri aynca. Sevil Berberi'nden
aryalar söyleyen yakışıklı Türk
operacı Burak Bilgili'nin dinleti fo-
toğraflanru yayımladı.
Zor beğenir eleştirmen Geoff
Chapman, Burak Bilgili'yi şu öv-
güyle tanımlıyordu: "Istanbul iVD-
mar Sinan Üniversitesi'ni bitirnıiş
olan Türk sanatçısı, son sıralarda
birçok ödüle layık görüldü. Püriiz-
süz bir karaktere ve görkenüi bir
tekniğe sahip olan Bilgili, Rossi-
ni' nin SevilBerberi'nden "La Ca-
lunnia"yı büyüleyici bir tonla söy-
ledi. Verdi'nin büyük yapıtı
"Macheth"ten savaşçı Banquo'yu
şiirsel yoğunluklacanlandıran Türk
lDurak
Bilgili,
"Türk'tende
opera şarkıcısı
olur mu? " diye
şaşıranlara
başanlı olarak
yanıî vermek
gerektiğini
söylüyor ve
büyük
Atatürk'ün bu
konudaki
buyruklarını
anımsatıyor.
şarkıcı, nefaset gecesinin unutul-
maz seslerinden biri oldu.
Opera sanatçısı Burak Bilgili.
Toronto'daki izlenceye, Montre-
al'da uluslararası bir opera yanş-
masındakazandığı 2'ncüik ödülüy-
le gelmişti. Montreal'de ilk kez
düzenlenen "Concours internati-
nonal des jeunesses musicales -
uluslararası Gençlik Müzikalleri
Yanşması"nda, 45 ülkeden 281
genç yeteneğin arasında, önce ilk
10'a giren ve ardından 2'nciliğe la-
yık görülen Burak Bilgili, îtal-
ya'nın ulusal gururu "La Scala
Accademia"da, yönetici öğretmen-
lerden Prof. Güzin Görel'in öğ-
rencisiydi.
Geçen yıldan bu yana ABD'de,
Philadelphia kentinde "Academy
of Vbcal Arts" adlı say-
gın opera okulunda öğ-
renimini sürdüren genç
sanatçı, Almanya'daki
"Yeni Sesler Yanşma-
sı"nda da binncilik ödü-
lü almıştı. Italya'da "La
Scala"da 5 Eylül-5 Ekim
tarihleri arasında, ilk bü-
yük profesyonel dinletisi-
ni sunacak olan Burak
Bilgili, Türk operasının
kısıtlı koşullara karşın,
özverilı katkısıyla, yürek
coşkusuyla ve opera tut-
kusuyla örtüşen bir gücü
olduğunu söylüyor.
Özelsektör
desteklemell
Operanın gelişmesi için,
Türkiye'deki özel sektö-
rün bir görgü aşaması ya-
parak Bah'daki gibi gerek-
İi ve içten bir parasal kat-
kı oluşturmasını öneriyor.
Batı'daki dinletilerde.
"Türk'ten de opera şarkKisı olur
mu" diye şaşıranlara, başanlanmı-
zı katlayarak yarut \ermek gerek-
tiğini vurgulayan sanatçı, büyük
Atatürk'ün bu konudaki buyruİda-
nnı sı,k sık anımsatıyor.
Bir yüce güzelliğin çok boyutlu
simgesi olan opera sanatına, dam-
gasını vuran bir Türkiye'yi düşlü-
yor Burak Bilgili.
YAZI ODASI
SELİM tLERİ
Piknik Sepeti
Zavallı, bir köşede durarak, gözden ırak yaşa-
maya alışmış, biraz tozlanmış, biraz kirlice yüzlü;
fakat her ilkyaz gelişinde yeniden umutlara kapı-
lır, yeniden aklanıp paklanarak. ele güne gösteri-
leceği günleri beklerdi.
O, bizim pıknık sepetımizdı.
Herhalde Kadıköyü'nden, Bahariye'deki evden
Cihangir'egetirilmıştı.Arada, Almanya'daolduğu-
muz sırada, dedemlerın Bakla Tartası Apartma-
nı'ndaki kömüriüğe kapatılmış olmalı. O zaman, Ba-
hariye'deki evden değıl, komürlukten Cıhangir'e
getirilmiş olmalı.
Büyük olasıhkla da öyle: Çünkü hasırında çık-
maz kara lekeler yaşar dururdu.
Kim bilır ne zaman, kim bilır hangi özenişlerle,
kım bilir nereden alınmıştı. Annemle babam birlik-
te mi almışlardı? Yoksa babamın Istanbul'daki be-
kârlık günlerınden mi kalmaydı?
Anneme kalsa; ev işiyle, yemektı, bulaşıktı, ça-
maşırdı, söküktü, ütüydü, daha bir surü tekdüze
işle geçen günlerinde, öyle sanıyorum ki, pikniğe
gitmek aklının ucundan bıle geçmezdi.
Ama babamın gezme tozma merakları vardı.
Gerçi bu meraka tam da 'gezme tozma' denemez;
babam 'oksijen' meraklısıydı. 'temiz hava' me-
raklısıydı. Oksijenle dolup taşacak cığerlerimizin
ömrümüzü uzatacağını ıkıde birde söylerdi.
Öyleyken, pikniğe gitmek bireğlenti değil, ade-
ta zorunlu. mesela askerlik gıbı bir gorevdi.
Gelgelelim benım anımsayabıldığım yıllarda pik-
nik görevi, Mavi Kanatlannla Yalnız Benim Olsay-
dın'da anlattığım Tahir Bey'in komutasına bırakrl-
mıştı. Evde kalmış Tahir Bey'in düzenlediğı otobus
turiarı, günübirlik ve hep pazar günune rastlaya-
rak pazar günlerini zehır eden gezdirip tozdurma-
larında piknik sepetımiz bir türlü boy göstermez-
di.
Besili bir hindiyi o kadar andıran piknik sepeti-
mizin tıklım tıkış Cihangirti dolu otobüste fazla yer
kaplayacağı, bu yüzden söylenişlere, mırıltılara,
itirazlara yol açabılecegı düşunülüyordu belkı de.
Besili ve irice bir hindı! Evet, ta kendisi. Bu ha-
lınden utanıp utanmadığını kurardım piknik sepe-
timızin...
Kim bilır, belki de bir hindi gıbı kabara kabara
geçmiş güzel günleriyleavunuyor; bir zamanlarkır
gezintilerinde, deniz kıyısı tozmalarında, gazino
buluşmalarında nasıl baş köşede kurumlandığını
kendi kendine söyleyip duruyordu.
Ah o gazinolar, kır gazinoları! dıyordu herhalde.
Tepede, çamlık ortasında, mermer masalı, tahta
iskemlelı; yarların aşağısı masmavi deniz!
öylesi günler yaşamışsa; küçük çatalbıçağın,
elbezinin, kaminetonun. hatta küçük çaydanlığın,
fincanlann, küçük bardakların. kırılıp dökülecek
başka ıvır zıvırın özenle kendisine yerleştirilmesı-
ni de elbette anımsıyordu.
Kuruköfteydi, katı yumurtaydı, domates, peynir,
salatalık, hatta sefertasında zeytınyağlı yaprak dol-
masıydı, hepsınin nasıl olup da kendisine sığdığı-
na şaşıyor, hülyalı bir dalgınlıkla gülümsüyor, gu-
rur duyuyordu. "Aa! Ekmeği unutmayın!" diye uya-
rıyor, açık havada iştahın fil iştahı olup çıkacağını
hatırlatıyordu.
Ama bunlar hep hayalindeydı. Bana öyle gelir-
di kı, piknik sepetımiz bunların hiçbırinı yaşama-
mıştı. Bir 'mantık evliliği' ortasına düşmuş, neşe-
siz bir evde günler, aylar, mevsimlergeçırerek, onu
bu eve tıkmış karı kocanın zalimliğinden için için
yakınmaya koyulmuştu.
Sağırduyarlı nice evde, yüklükte, sandık odasın-
da, balkonun kuytusunda pinekleyip duran nice kar-
deşini piknik sepetimiz bilseydi. gönlüne biraz ol-
sun su serpilir miydi, doğrusu hep merak etmişım-
dır...
Takvimde Iz Bırakan:
"Bir kurşun külçesiydi sankı duvar." Sadık Hi-
dayet, Kör Baykuş, Behçet Necatigil'in çevirisi,
VarlıkYay., 1977.
Adalar'da 2. Kitap Şenliği
• Kültür Senisi - Adalar Belediye Başkanlığı'nın
düzenlıği 2. Kitap Şenliği Büyükada'da yapılıyor.
Bugün başlayan etkinlik 18 Ağustos'ta son
bulacak. 16.00 ile 20.00 arasında yazarlar,
Büyükada vapur iskelesi üstündeki Cafe Turing'de
kıtaplannı imzalayacak. Imza günlerine katılacak
olan yazarlardan bazılan şöyle: Çetin Altan, Mario
Levi,Mehmet Altan, Oral Çalışlar, Toktamış Ateş,
Gündüz Vassaf, Buket Uzuner, Hıfzı Topuz, Ataol
Behramoğlu ve Rıdvan Akar.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M İ L M A S A R A C I
'GÜNÜMÜZ İÇİN BİR TARİH' SERGÎSİ 4 EYLÜL'DE AÇILIYOR
Anne Frank'tan izlerKültür Servisi - Schneidertempel
Sanat Merkezi, 4 Eylül-31 Ekim
tarihleri arasında Istanbul
Hollanda Başkonsoloslugu
işbirliğiyle düzenlenen 'Anne
Frank-Günümüz İçin Bir Tarih'
adlı sergiye ev sahipliği yapacak.
Sergi, bugüne kadar birçok dile
çevrilen ve 25 milyonun
üzerinde satan 'Anne Frank'ın
Hanra Defteri'yle 2. Dünya
Savaşı'nda yaşananlarm simgesi
haline gelen Anne Frank"ın
tarihiyle buluşruruyor izleyiciyi.
Hollanda Amsterdam Anne
Frank House'dan getirilen
sergi, farklıyı kabul
edememenin,
aynmcılığın, ırkçılığın
insanı sürüklediği
korkunç katliamı;
içindeki kötünün
uyanlması
halinde
insanın insana yapabileceklerinin
boyutlarını, Anne Frank'ın kısa
yaşamıru zaman çizelgesi
paralelinde yansıtarak izleyicileri
düşünmeye çağınyor.
Aynca, sergi boyunca Bergen
Belsen ölüm
kampında
yaşamını
yitirmiş Anne
Frank'ın dört
kişilik
ailesiyle
saklanmak
zorunda bırakıldığı tavan arasında
onlann dış dünya ile
bağlantılannı sağlayan Miep
Gies'in o günleri aıilattığı bir
video filmi sunulacak.
Anne Frank ve 2. Dünya Savaşı
konusunda daha fazla bilgi
edinmek isteyenler içüıse sergi
boyunca bilgisayar ortamında
faydalanabilecekleri CD'ler
kullanıma açık olacak.
(Schneidertempel Sanat Merkezi
: 0212 -252 21 57)