23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 2002 SALI 14 KÜLTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DİKMEN CÜRÜN TiyatnoFestivali'ninardından..• Bu yılkipek çok sanat etkinliği gibi, Tiyatro FertivaH de 100. doğum yılını kutladığımız Nazım Hikmet'e önemli biryer ayırmıştı. 'Nazım 'a Armağan'yalnızzca Nazım 'a değil, Türk Tiyatrosu 'na da bir armağan oldu. Benerci İZendini Niçin Öldürdü' ve 'Memleketimden Insan Manzaraları' da değerli çahşmalardı. 13. Uluslararası Istanbul Tiyatro Festivali'nin bugün son günü. tnsanlar belki birkaç gün daha izledikleri oyunlar üstüne konuşacaklar ve son- ra dikkatler tiyatroda yeni bir sezona, yeni üriin- lere, sanatsal ve yönetsel sorunlara yoğunlaşa- cak. Yaşam zaten bir tekrarlar zincıri değil mi? Neden geldi akJıma bu soru° Belki de "Hashi- rigakF'de ''tekrar'' sözcüğünün ardında yatan gızli anlamlardan. Yaşamın ritminin tekrar olgu- sunu içinde banndınnasından... Bu ritim içinde, bu tekdüze yaşam seriivenı içinde umuyorum ki festivalden geriye gtlzellikler kalsın... Kısaca dolaşmak ıstiyorum oyunJar arasında; "Nâzım'a Armağan" festivalin gerçekleştırdığı ilk yapımdı. Pek çok değerli sanatçıyı bir araya getirdiği için de bir ilkti \e bu nedenle sadece Nâzun Hikmet'e değil, Türk tiyatrosuna bir ar- mağandı. Bu çalışma 2004 yılı için yeni ışıklar yaktı festivale... "Benerci Kendini Niçin Öldür- dü?" N^azım Hikmet *in 1932 yılında yazdığı bir anlatı-şiir. "Memleketimden ınsan Manzarala- rı'' ise büyük şairin 1 941 'de Bursa Hapishane- si'nde yazmaya başladığı bir destan. 2002 yılın- da, Nazım Hikmet'in doğumunun 100. yılında festival bu değerli çalışmalan da davet ederek üç- lû bir buluşmayı gerçekleştirdi. Insanın sorgulanışı Stüdyo Oyunculan yapımı olan "CHdipusNe- rede?" aynı zamanda Avrupa Kültür Merkezi Delphi ve Tiyatro Festivali ortak yapımıydı. Ese- rin yaşamı oyunla sorgulama teması, bir anlam- da az önce sözünü ettiğim tekdüzeliğin ötesine taşarken öte yandan da sıkışmışlık, karanlık-ay- dınlık olgulan bugünün insanının konumunu da sorguluyordu. Tiyatro Oyunevi'nin "Unutmak" adlı yapıtı iktidar, şiddet, ikna teknikleri tema- larını dört kısa Fransız oyunundan yola çıkarak işlerken sağlam kurgusu ve yarattığı tartışma alanlanyla dıkkat çekiyordu. Oyun Atölyesi'nin FestivaKn bu son gününde, 'Bedenler', 'Yine Ne OMu' ve 'Bu Anş Sana, Birdöe' son kez sahnelenecek. "ErmişlerveGünahkârlar''ı yıne ınsan ruhunun derinliklerine iniyor ve kötülüğün cazibesini sor- guluyordu. Kötûlüğün cazibesi dün olduğu gibi bugün de yaşamın temel güdülerinden değil mi? Sarah Kane'in iki oyunundan, "Tutku" ve tt Psi- koz 4.48"den oluşan "KiYTamış" projesi yaşa- mın sınırlannı zorlayan bu yazan, ancak ölümün- den sonra Türk seyircisiyle buluşturdu ve onun insan yapısının derinliklerinde dolaşan yapıtla- nnda parçalanmış zihinlerin imgelerle ve ses ri- timlenyle kurduğu ilişkiler üzerinde durdu. "Ben Ruhi Bey Nasıüm" Edip Cansever'in dizelerin- de bılinçaltını sorgularken yaşadıgı toplumla uz- laşamayan bireyi düşüncelerinin akışı içinde kıs- kıvrak yakalıyordu. "Tek Kişüik Şehir"de de in- sanın yalnızlıgı, yaşam temposu içinde kişilik- lerin giderek silikleşmesi absürd bir çizgide iş- leniyordu. Eskişehir Belediye Tiyatrosu'nun sun- duğu "Misafir" kendi evinde, kendi yatağında bile sürgün ve yabancı olan insanın dramını ge- leneksel oyun biçimlerinden yararlanarak ele al- mıştı. Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu yapımı olan "Seyaharname 2002"de de çağımız insamnın durum ve psiko- lojini irdelerken Schaubühne Am Lehniner Platz, Berlin yapımı olan "Bedenler" adlı dans tiyat- rosuyla bir bütün oluşturuyordu kuşkusuz. Sert bir dile sahip olan "Bedenler" bedenin beden- lerle, imgelerle, hareketle buluşmasını vurgu- larken yine yaşamla, yaşamın çeşitli boyutlany- la bir hesaplaşmanın sınırlannı zorluyordu. İn- san-mekân-tını buluşması ve bedenin ne oldu- ğunun sorgulamşı Almanya'dan gelen grubun koreografısinde temel hareket noktalanndan bi- riydi. Uyartamalar... Aysa Prodüksiyon yapımı olan "KadınlarDev- led" Aristophanes'in yaklaşık 2400 yıl önce yaz- mış olduğu "Ekklesiazusen" adlı oyununu uyar- lama olarak başlayarak süreç içinde bir yeniden yazıma dönüşmüş. Festivale proje bazında katı- lan oyun antik komedyaya Anadolu yakasından ve günümüzden bakaıîcen kaduı-erkek çelişkıle- rini de ele alıyor. Shakespeare'in ülkesinden ge- len ve onun "VI Henry" oyunlannın kısaltılarak ve de sıkıştınlarak iki bölüme indirildiği "Gülün Ofkesi" VI Henry'nin tngilteresi'nden günümü- ze kadar uzanan şiddeti akıcı, yalın, canlı ve mo- dern bir üslupla işleyen bir yapıt olarak festival- de ilgi çekti. Okyanus ötesinden gelen \e "gele- ceğin tiyatrosu" olarak nitelendirilen The Woos- terGroup ise Racine'ın "Phedre" tragedyasında- ki yapıyı bozarak yeniden yarattığı bir ürün olan "Bu Atış Sana, Birdie!" ile alışılmışuı çok öte- sinde bir tiyatro dili sergiledi ve kendine özgü bu dille seyirciyi şaşırtırken onlan tiyatronun boyut- lanna ilişkin sorular sormaya zorlarken tiyatro ile bilinçli olarak ve ustalıkla oynarken müthiş bir sahne disiplini ve ince bir yorumu iç içe geçirdi. Oyunculuk ile tekniğin saniye sektirmeyen bu- luşmasını gözler önüne serdi. Meydanlar bizim Bu yıl sokaklara taşan tiyatro insanlan mey- danlarda buluşturdu. Plasticiens Volants. Önce Or- taköy sonra Taksim Meydanı'nda renkli ve an- lamlı iki gösteri sundu. Hele Taksim gibi bir kar- maşa yumağının orta yerinde böyle bir olay ger- çekleştirebilmek hiç de kolay değildi, ama insan- lann keyfi unutturdu aylar öncesinden başlayan koşuşturmayı. Kuşlann izini sürenler de, benim gibi çimlerin üzerine yayılarüar da mutluydu. Şu dönemde pek de yabana atılacak bir mutluluk de- ğil bu bence. Gerisi laf-ı güzaf... Kumpanya ya- pımı olan ve festival boyunca her gün bir küçük meydanda, bir açık alanda oynanan " YineNe Ol- du?" da sokaktaki ınsanla bütünleşti. Yoldan ge- çen durdu, izledi. katıldı, konuştu \e tiyatronun tadına zekice kotanlmış bu yapımla vardı. Evet, iki yıl sonra yine buluşmak üzere.... BAYDUR'UN ARDINDAN VE BATI'DA TÎYATRO Mitos Boyut 'tan iki yeni kitap Kültür Servisi - Mitos Bo- yut'tan çıkan ElvedaDünyaMer- haba Kâinat' geçen aylarda yi- tirdiğimiz oyun yazan Memet Baydur'un yaşamını ele alıyor. Kitap, AyşegülYüksel, Sevda Şe- ner v e FüizElmas tara- findan hazırlandı. Dört bölümden oluşan kita- bın Tanıüm bölümün- de oğlu Ydnus'un, eşi Sina Baydur'un, Jale Parla'nın, Sevda Şe- ner'in, Ayşegül Yük- sel'in , Ongun Ona- ran'ın ve Sevim El- mas'ın yazılan bulu- nuyor. Söyieşüerbölü- münde ise yazarla bel- li dönemlerde yapılan konuşmalar yer alıyor. Baydur'dan Seçme- ler'de Baydur'un oyun- lan, gazetemizdekı kö- şe yazılan, şiirleri, ya- yımlanmamış yazılan. son bölüm olan Baydur'un Ardından'da ise yazann ölümünün ardından çı- kan yazılar yer alıyor. Yayınevinin Alman Kültür Enstitüsü'nün katkılanyla hazır- ladığı 'Genç Alman Ya- /arlar* dizisi Marius von Mayenburgun AteşYüz- lü' kitabı ile tamamlandı. Batı tiyatrosundaki yeni- liklerin, genç yazarlann ya- pıtlannın Türkiye'de sah- nelere pek çıkmadığı gerçe- ğinden yola çıkarak hazır- lanan dızıdeki. Mayen- burg'un 'Ateş Yüzlü' yapı- tı son yıllara ait Alman ti- yatro edebiyatının yurriçi ve yurtdışında en çok sah- nelenen oyunlardan biri. Yerişkinliğe geçişin eşi- ğindeki gençler üzerine yazılmış yakıcı ve rahat- sız edici bir oyun. TERAKKİVAKFI TlYATRO FESTtVALÎ JÜRlSİ Oyunculukta cinsiyet ayrımı olmaz Kültür Servisi - Bu yıl 7.'si düzenlenen Terakki Vakfi Ti- yatro Festh-aünın jüri üyeleri Deniz Gökçer, Simay Küçük, Şehnaz Pak. Eşref Denizhan, Serpil Taımır, Serpfl Tezcan, Ha- mi Çağdaş ve Orhan Kurtukhı. 'en i>i kadın o\Tincu' ve w en iyi erkek oyuncu' ödüllerini son defa dağıtma, gelecek yıldan itibaren bu ödüllerin yerine 'en iyioyuncu' ödüllerini verme ka- ran aldı. Jüri üyeleri yaptıklan açık- lamada, eski karanlıl çağların cinsel aynmcılık üzerine kuru- lu düzeninin kalmtısıolan alış- kanlıklann, bugün hâlâ toplum yaşammda bilerek ya da bilinç- sizce sürdürüldüğünûve akt sa- natuıın doğrudan yaşamı yan- sıttığını belirtirken biıçok alan- daki ilerlemelerine karşın. Ba- tı toplumlannın cinshet aynm- cılığının ızlerini hâlâ Jillerinde taşıdıklarmı ve hiç farkında ol- madan bunu gelecek nesillere ve hatta Batı'nın kültürel ge- lişmişliğınden esinlenen bizim gibi ülkelere aktardıklannı ifa- de ediyorlar. Türkçe, Hint-Av- rupa ve Semitik dillere özgü cinsiyet aynmının olmadığma dikkat çekenjüriye göre bu, ta- rihsel kökenirrüzdeki farklı sos- yal yapıya ilişkin bir işaret. "Tophunumuzun eksikükk- rini gidermek amacıyla başka toplunılardan kültürel değerler aktanrken. dikkatsizükle bazen onlan, daha geri okhıldan konu- larda da örnek alabiliyoruz" açıklamasını yapan Terakki Vak- fı Tiyatro Festivali jürisi, ya- şamda ırk ve cins aynmı olma- dığı gibi, yaşamın yansıması olan oyunculuk sanatında da 'kadın' ya da 'erkek' oyuncu olmadığını, sadece 'oyuncu' kav- ramının olduğunu savunuyor. (Fotoğraf: VEDAT AR1K) Leyla Gediz, 'Sahte Özgürlükler' sergisiyle Galerist'te Egodan kaçamayışın hikâyesi ÖZLEM ALTLTS'OK Son olarak 7. Uluslararası tstanbul Bıenalfnde ve Kasa Galeri'de işlennı gördüğümüz Leyla Gediz, 'Sahte Oz- gürtükler' başlığı altında topladığı re- simleriyle Galerist'te. Beylerbeyi Sarayı'nda Kursk denizal- tısında hayatıru yitiren bir denizcinin su- retinden yola çıkarak 118 kdşilik müret- tebatın her biri adına birer karakalem portre yapan Gediz"in tekrara dayalı bu işi hem dramatik, hem de kuru bir de- sen çalışması gibi algılanabilecek iki ucu açık bir çalışmaydı. Darphane'deki işi ise mekânın ve geleneksel resmin ola- naklanndan faydalanan yalm bir işti. Gediz, bu sergide de yer verdiği ay- nı işleri diğerleriyle birükte ama farklı kuruluşlarda sunarken te- melde yine aynı yerlerden bes- leniyor. Tekrann tekran, kopya- nın kopyası, aynntıdaki yalın- lık, geleneksel resmin sınırlan ve olanaklanyla üretilen, alıntılar- la özgünleştirilen bir dilin kaynağını kullamyor Leyla Gediz. Bienalin baskm teması 'Ego-Kaç' üze- rine de bir sorgulama süreci yaşayan Gediz, bu sergiyi kendi açısmdan 'ego- dan kaçamayışının hikâyesi' olarak ta- nımlıyor. "Temalargelip benim formu- ma sannvoriar. o anlamda özgür hisset- miyorum kendimi, sanatçının da genel anlamda özgür olduğunu düşünmüyo- rum" derken 'Sahte Özgürlükler' baş- lığma farklı anlamlar yüklüyor. Yarat- manın bağımlı ve destekli bir eylem ve suıırlanrun olması gibi. "Resmeükbaş- ladığımda ressanılığın özgürtükle eşan- lamlı olduğunu düşünüvordum. Sanat okullannda ve ortamlaruıda bulunduk- ça, derinliğine düştükçe. öyle bir özgür- lüğün olmadığını anladım. \apman ge- reken şeyieri yapmakzorundasın ve yap- mazsan kendine ihanet etmiş olursun düşüncesi, o sorumluluğu sahiplenme- me neden olurken \anda bırakma öz- güıiüğümü de elimden aldu" Sergiyi gezmeye galerinin ofisinden başlıyoruz, iş hayatının sıkıcılığı yüzü- ne yansımış memur tiplemesi ve arka- smda tuvalin bütününe hâkim olan de- koratif bir fon... Gediz'in birçok res- minde örnekleyebileceğimiz tekrarlara da bu resimle başlıyonız aslmda. Figür: bir çocuk kitabından almmış ve defalar- ca büyütülmüş bir figür, fondaki motif- se, bir çiçek motifinin büyütühnüş ha- • Gediz resimlerinde, tekrann tekran, kopyanın kopyası, aynntıdaki yalınlık, geleneksel resmin sınırlan ve olanaklanyla üretilen bir dilin kaynağını kullamyor. Iinin bir parçası sadece. Çocuk kitapla- n, tasanm dergileri, kendi çocukluğu- na ait desenler, çizgi romanlar, gazete kupürlerinden faydalanarak oluşturdu- ğu 'tstediğimi mi Sanıyorsun?' ve 'Ken- dfli Kale' dizılen. Son Perde', 'Port- re'... Tüm bunlann seçilmesindeki ne- dense hem eğlenceli olması hem de ye- niden bir araya getirme arzusu. "Cid- di bir kopya düşüncesi \ ar, çocukluk de- senleri anı dcfttrierindeki süslemeler, dekoratif elemanlan kullandını. Onlan tekrariamayı seviyorum, çünkü her bi- ri kendi kişiliklerinin ifadesi olarak kul- lanılan karakteıier, bu özgünlüğün as- lında herkes için geçerii olduğunu düşü- nüyorum, dil gibi, hepimiz' Seni seviyo- rum' deriz, ama farkh anlamlar yükle- riz, ashnda aynı şeyi söylüyoruzdur. Re- sim, kopyanın kopyasıdn*. Ben de özgün obnakisterdim.bunlandaçokistcdiğim- den yapmrvorum ama başka da bir çı- kış yolu görmüyorum demek istedim." Tekrar etme, aynntının peşinden git- me, yüzeyi, resmin elemanlarını sorgu- lamaya dönüşüyor ayru zamanda. Ge- leneksel resmi hem içleyen hem de eleş- tiren bir yaklaşımı var Gediz'in. Ken- dine tanınan özgürlük alanının içinde res- min olanaklanndan faydalanarak res- me kattığı ironiyle resmin tarihiyle ve kendi resmiyle hesaplaşıyor. Tuvalin tü- münü bir çukur ya da boşluk gibi düşü- nüp onun içini doldurmak düşüncesin- den oluşan bir çalışma 'Araba Mezarhğı', natürmort olmaya çalışan bir peynirin serüveni 'EskiAeni', farklı bir peyzaj anlayışıyla yapılan 'DağResnn' ve'Bozkır Resmi'nde olduğu gi- bi... "Enpolitikresimde bile iyi olan, görsel olarak işieven re- simlerdir. Oo\ımun içinden bir şeyler söy- lemeye çahşıyorum. Kendime tanıdığım özgürlüğün, hem ifadesi hem ironiye ahnmasL, hem resmin tarihiyfe dalga geç- mek. Dört yaşında \ aptığım desenle ye- ni bir resim yapıyorsam, ilk dakikasm- da bir tavır var. Bütün bu ironi, tekrar, genel bir kavramaya çahşmanın sonuç- ları belki de. Farkh düzenlerde a\nı an- da işleven tşler yapmak istrvorum." Ge- diz" ın resme yaklaşımını özetle ciddi- ye alınmış bir ironi eşliğinde kaçama- dığı egosuyla resmin derin sulannda gezinmek olarak tanımlayabiliriz. (Sergi 22 Haziran'a dek Galerist'te. (0 212 233 62 68) YAZIODASI SELİM İLERİ Eski Yazılar Dınmez sızı: Kitaplığımı düzenlemeliyim. Sodom ve Gomore'nin iki satınna bakacağım, ortada yok. Yakup Kadri'leri sözümona bir ara- da tutuyordum. Metin Eloğlu'nun ezbere söylediğim dizesi doğ- ru mu, belleğıme güvenemiyorum. Toplu şıirlerini ara da bul. Oburcuğun Edebiyat Kitabı'nda hünkârbeğen- di tarifi verecektim. Abdülhak Şinasi Hisar, Geç- miş Zaman Fıkralan'nda ne güzel anlatır beğen- dinin hikâyesini. Kitabı günlerce aradım, bulama- dım... Sodom ve Gomore'nin yerine Hep O Şarkı'run sayfalannadaldım. Yakup Kadri'ninokuduğum ilk yapıtı, tuhaf bir rastlantıyla, son romanıydı: Hep O Şarkı. Bu kitabı Beyoglu'ndaki Kitap Sarayı'ndan edin- diğimde on iki ya da on üç yaşındaydım. Galata- saray Lisesi'nde yatılı okuyordum. Okulun alaca ışıklı koridorlarına sığınıp, bahçelerdeki gürültü- lerden, koşuşmalardan uzak, coşkuyla okurdum. Hep O Şarkı biten bir ömre dönüp bakan yaşlı bir Osmanlı kadınının güncesi, anı defteriydi. Içli anlatımı bir kez daha etkiledi. Sonra, annemle an- neannemin de bu kitabı içlenerek okuduklannı anımsadım; her ikisini yine çok özledim. Niyazi Akı'nın emek ürünü Yakup Kadri Kara- osmanoğlu monografisi neyse kitaplıkta kaybol- mamış. Niyazi Akı, Kiralık Konak romancısının 1910-1922 yılları arasında düzyazı şiirler yazdığı- nı, yayımladığını saptadıktan sonra, bu şiirlerden birkaç örnek verıyor. Yakup Kadri de, kendısinı bir anlamda yetiştir- miş öncelindeki Türk romancıları gibi düzyazı şi- irler kaleme almış. Erenlerin Bağından ve Okun Ucundan'da yer alanları biliyoruz. Ama, sağda solda, çokluk Servet-i Fünûn dergisinde yayımla- nıp bir kitapta derlenmemiş olanları bugün ne ya- zık ki okuyamıyoruz. O dönemde, düzyazı şiir, romancılarımızın eni- konu ilgisini çekmiş. HalidZiya nın, Mehmed Ra- uf'un düzyazı şiirleri var. Rahim Tarım'ın çabasıy- la Mehmed Rauf'unkıler okura ulaştı, Yapı Kredi Yayınları bu eseri yayımladı. Bugun de tatla oku- nuyor. Her üç romancının, roman dilinde niçin şıiri ara- dıklarını böylesi venmlerinden kavrayabiliyoruz... Ben, oldum birtim, yazarlarımızın dergilerde, ga- zetelerde öksüz kalmış yazıları için çok üzülürüm. Yakup Kadri, Kurtuluş Savaşı'nın yazarı. Kurtu- luş Savaşı yazarlannı bile günümüze eksiksiz su- namamışız. Eksiksiz sunumu, uzun süre MilffEği- tim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı Yayınlan'ndan bek- ledim. Sonra bunun boş bir hayal olduğunu anla- dım. Behçet Necatigil'in Edebiyatımızda Isimler Sözlüğü uyarılarla, hatırtatışlarla dolup taşar: Fa- lan yazarın şu romanı filan gazetede tefrika halin- de kalmıştır. Filan hıkâyecı şu-şu tarihler arasında falan gazetede röportajlar, köşe yazıları yayımla- mıştır... Evet, hepsini okumak ısterdim. Hem de ne ka- dar çok okumak isterdim. Abdülhak Şinasi Hisar'ın öylesi nice yazısından kısıtlı birseçmeyi, geçmiş yıllarda, Yapı Kredi Ya- yınları için hazırladığım antolojide okura kazandır- maya çalışmıştım. Her biri elmastan değerli bu ya- zılar okurun ilgisini çekti mi, bilmiyorum. Herhalde çekmedi. Yayınevlerinin çoğu kez yalnızca 'yen/'ye düş- künlükleri gıbı okurun da yalnızca yeniden yana bir tavrı var. Bırakın Abdülhak Şinasi'yı, Necati Cu- malı'dan, Salâh Birsel'den söz açtığınızda bön bön bakan birçok kişı tanıdım, şu son üç dört yıl- da. Neacı... Takvimde tz Bırakan: "sahici mi elinde tuttuğun o kartal kanadı I sen tuttun acıdan benim ellerim kanadı" Turgut Uyar, Divan, Bilgi Yayınevı, 1970. Taxim ShafTta lîazz ÇalıCazz7 • Kültür Servisi - Taxim Shaft'ta 6 Haziran'da 'Cazz ÇalıCazz' Cazz •y- tnimslmff adlı bir parti düzenlenecek. Cazseverlerin yakından tanıdığı Hülya Tunçağ, Zuhal Focan, Görgün Taner ve Yavuz Baydar'ın DJ'lik yapacaklan partı, 21.00'de başlayacak. Caz müziğinin ustalannın partiye katılanlarla paylaşacaklan parçalar. ağırlıkh olarak caz festivalinin konuklanndan Herbie Hancock, Chick Corea, Jan Garbarek, Oscar d'leon' ve Marianne Faithfull'a ait olacak. Partide, gecenin akışma göre doğaçlama performans ve sürprizler de müzikseverleri bekliyor... (212 252 53 76) BASAD'da egitim seminerleri •Kültür Servisi - BASAD (Bakırköylü Sanatçılar Derneği), yeni binası 'Baİarköy Kültür ve Sanat Konağf nda amatör oyunculara yönelik 'Tiyatro Rejisörlüğü' eğitimi ve 'Konservatuvar Tiyatro Bölümü'ne Hazu-lık Seminerleri'ne başladı. Türkiye'de amatör tiyatroculara yönelik düzenlenen ilk 'Tiyatro Rejisörlügü Eğitimi", Devlet Tiyatrolan rejisörlerinden Cüneyt Çahşkur yönetiminde her pazartesi 19.00-21.00 saatlerinde gerçekleştiriliyor. 'Konsen'atuvar Tiyatro Bölümüne Hazu-hk' seminerleri ise Devlet Tiyatrosu sanatçılanndan Zafer Kayaokay eğitmenliğinde gerçekleştiriliyor. (0 212 570 45) Birmot'ta 'Keçe Sengisi' • Kültür Servisi - Birmot'un Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ile ortaklaşa düzenlediği 'Birart Projesi' kapsamındaki 'Keçe Sergisi', haziran ayı boyunca Ortaköy Alfa Romeomağazasında sanatseverlerle buluşacak. Serginin temel amacı ise göçer kültürünüve tarihini en iyi yansıtan değerlerden biri oian 'keçe'nin yeni nesillere sanat eserleri aracılığıyla tanıtılması". (0 212 278 50 55)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear