01 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
»NİS>rN20O2PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER DEVRİMDEN, EVRİME. TURHAN SELÇUK DÜRÜST TABİATLI ÎSTANBUL EFENDİSİ ADÜLGANBAZ' IN HARİKULADE A1ACERA1ARI 32 K1SIM TEKMİLİ BİRDEN Ki?. ATiATTIK J TEK 3AŞE&L 0rA*m Gencebay: Beni nasıl değerlendirirlerse değerlendirsinler, ben kendimi biliyorum Saygılı başkaldırıHATtCE TUNCER O, tartışmasız bir kral, öyle çıkıp kendi kendini kral ilan etmiş de değil. Ama kralı ilan edildiği "dünyaya" konulan adın, yanlış ve yaptıklannı tümüyle anlatmaya yeterli olrnadığını düşünüyor. Arabeskin krah Orhan Gencebay, kralıyet alanını tartışmaktan çoktan vazgeçmiş: "Beni nasıl değerlendirirlerse değerlendirsinler, ben kendimi biliyorum. Ve yapmak istediğimi anlatmaya çalıştım. Anlayan anlamıştır. Anlamayana da anlaması için tekrar bizi araştırmasını tavsiye ederiz, anlamak istiyorsa..." Samsun'dan tstanbul'a 1964 yılında 19 yaşında gelen Gencebay, dönemin ünlü sanat ve halk müziği solıstlenne beste yapar. bağlamasıyla eşlik eder. tstanbul Radyosu'nda 10 ay çalışan Gencebay, aynlır ve yeni arayışlara girer: "Genelde resmi müzik politikasında yalnızca Türk halk müziği ve Türk sanat müziği bize ait değer olarak gösterildi. Hatta sanat müziğini dışlayanlar oldu bir ara. Resmi müziklerin yaptığı halk müziği daha kapalı bir alanda, ben daha özgün bir alanda onu icra etmeye çalışıyorum. Tabii sanat müziği için de bu böyle. O zaman yeni sanatçı arkadaşlar, o kapalı alandaki icraatlarını yaptıktan sonra daha özgür olmak istemindeler. Bazı fanatikler ' Sen halk müzıkçisin, sen sanat müzikçısin, başka yere nasıl gidiyorsun' diye tepki gösteriyorlar. Niye gitmesin? Siz ille de İıerkesin misyoner olmasını mı istiyorsunuz? Böyle bir şeyi herkesten isteyemezsiniz. Başka arayışlara girmek isteyen de var." kuşağı 63'lerde dünya ve Türkiye başkalanrken Gencebay, "Bir TeselliVer" der: "Yeni yeni oiuşumlar çıkmıştır her alanda. Tabii müzik alanı beni ilgilendirdiği için o yıllarda jenilikleri arayan biriyim. O dönemde en aktif zamanlarımın başındaydım. Zaten iaha iyi olmaya özlem, ^ar olandan tatmin olmamak *nlamna geliyor. Var olana bir tepkidr. Bir başkaldırıdır ama saygısızca değil. Saygılı bir «ekildt. 'Bende o malzeme var, *ine bıdiğimi yapanm' iemeltir. Madem resmi nüzike saplantılar, tabular r ar. Btn onların dışında talmav istiyorum. Zaten sizin rapmb olduğunuz müzikle loğdum, büyüdüm. Yıllardır la yajıyorum ve bunu daha leriytgötürmek istiyorum iemelrir." HaHın gösterdiğl llgl *^rt ara yaptığı şarkılan sevenkr başlangıçta "varoş" diye aiandınlan kent kenarlnnda yaşayanlar ve dinlene mekânlan da bu semtleın ulaşım aracı mmJbıslerdir. Giderek kentin tüm amlarına yayılır. Belki bu yüzde teybe bir kasetinı koyup Jıiç <lrjememiş olabilirsinız ama kni zaman nasıl da "Ben zatenJer acının tiryakisi olınaiim" diye söyler gıdersiniz. • "Benim yaptığım, bir müzik hareketiydi. Türkiye'nin demokrasisi biraz daha farklı yerlere doğru gidiyor. Tabulann içinden çıkamayan insanlar hâlâ olmasma rağmen demokrasi anlayışının bir hayli genişlediğini görüyoruz. 'Yalnız biz yokuz, başkalan da var' düşüncesi gelişti. Bir misyonun içinde olup da başka misyonlara saygı duymayan bazı aydınlanmızın yeterli olmadığı kanaatindeyim. Yalnız kendisinin doğru olduğunu iddia eden kişiler benim için yeterli araştırmacı değillerdir." Kendiniz de şaşarsınız. "Nereden biliyorum bu şarkının sözlerini" diye. Hem de andaki duygulannızı ifade ettiğini bile fark edebilirsınız: "Bana kaderimin bir oyunu mu bu / Aldı sevdiğimi verdi zulmü..." Çalışmalanna, "halkın gösterdiği ilgi üzerine" doğru yolda olduğunu düşünür ve devam eder: "Benim de kaynağım yine kendi yapılarımızdı. Özleri güzeldir, daha geliştirmek miimkündür. tlyada bizim uzağımızda değildir. Ergenekon'a sahip çıkacaksak Truva'ya da sahip çıkacağız. İnsanlık adına bütün insanlara da saygıyla sahip çıkacağız. Yararlandığım halk müziği, sanat müziği ve oryantal diye adlandırılan Ortadoğu, Adriyarik'ten Çin'e kadar bu dünyanın değerleri ve buradald ülkelerin Türkiye'de bıraktığı izlerdir." Hüzün insanın doğasında Gencebay. "kırdan kente göçün" müziğini yaptığı tespitlerine itirazmı bir kez daha yineliyor: "Bütün Türkiye göç -*?• urnalardan e-postaya Gencebay'ı bugünlerde bir reklam fürninde yılları, yaşamı tamamlamak mümkün değildir. rockçıbirgençleatışırkenizliyoruz. Özgür- Her dönemin kendine göre özellikleri vardır. lük istemi ve başkaldınnın, kendi müziğiyle rock O zaman kağnı arabası vardı, şimdi füzeler müziğinin ortak noktalan olduğunu söylüyor: var. O zaman tumalarla selam gönderiliyordu, "Rock çıktığı andan itibaren özgürlükrûr, ye- şimdi elekrronik postayla." ni senteze ulaşmak içindir. Ben de 'özgürlük' diyorum. Başkaldırış, ama saygüı, yeni arayış SÜrpfiZ bekleylH ' ' • " ve özgürlük. Özgür bakışla yola çıkmca öz- "™~"~™'~~ günlük oluşur. Mevcudu icra etmek rocka uy- maz. Burada büyük benzerüklerimiz var. Za- ten 6O'Iı yıllarda patlama oldu derken biz de rockın ne olduğunu o ydJarda öğrendik. Ka- lıplann içine sığmak istemiyorduk. Gencebay'ın söyleminde 1980sonrasındade- ğişim olduğu, toplumsal dekorun yerini da- ha içsel duygulann aldığı değerlendirmeleri ya- pılır. Bu değerlendirmelere tamamen karşı çıkmı- vor:_r ....... jıgman «ıtnııvoruuK. yor: k ma mevcut yapıyı kullanarak kalıplann içi- "Bu benim bakışımın zenginliğini, çeşitlili- x\jıe sığmak istiyorduk. Halk müziği ve sa- ğini gösteriyor. Benden her zaman her türlü nat müziğini tahlii ederek, Batı'dan da bir öl- sürpriz beklenebilir. Ben her zaman bir al- çüde nasibini almış biri olarak yeni oluşumia- bümde yapmak istediğim her şeyi anlatamam. nn kaçınılmaz olduğunu biliyordum. Hiçbir za- Sağlığım yerinde oldukça ben ne yapacağımı man'farih böyle, dedelerbunubırakh'deyip,on- biliyorum ve daha iyi, daha farklı şeyler lann bırakmış olduğu ile bundan sonraki yüz- sunacağıma eminim." etmedi. Ezici bir çoğunluk gecekondularda olduğu için böyle bir izlenim veriyordu. Aslında kırdan kente kadar dinlenebiliyorduk. Bunu satışlarda da görebiliyoruz. Ben Türkiye'de günceli yakalamak istedim." Ağlamayı, gülmeyi. sevilmemeyi, platonik sevmeyi anlatır, hüzün "fazlaca" işlenir şarkılannda: "Çünkü insan doğasında hüzün her zaman için en çok yaşanandır. Bütün dünya sanatlarında hüzün en çok anlatılandır. Ama hüzne takılıp kalmıyoruz. 'Yaşamda her şey vardır' diyoruz ve çaresiz de bırakmıyoruz. Oİumsuzlukları da protesto ediyoruz. 1975'te Türkiye'nin içinde bulunduğu sağ-sol kavgasından dolayı Batsın Bu Dünya'jı yaptım. 'Allah kahretsin, bu ne bıçim şeydir' anlamında söyledim. Bu bir gariban edebiyatı değil. Protesttir, 'Türkiye'nin ağıtıdır, insanlık feryadıdır' dedim" Pemokrasl gellştl Orhan Gencebay'a 1998'de 1. Klasikler albümünü yayımladığında, artık 30 yıl öncekinden farklı bakılıyordu. Arabeskçilikten "derin müzik bilgisi olan müzik adamı" değerlendirmelerine gelindi. Şubat ayında 2. Klasikler albümünü çıkardığından bu yana da gazetecılerin farklı yollardan aynı yere varan sorulannı usanmadan yanıtlıyor. Gencebay, " küçümsenmeye cüret edilemeyecek kadar dikduruşluydu", fazla konuşmadan "kendi bildiği yolda ilerleyecek kadar kararh"ydı: "Benim yaptığım bir müzik hareketiydi. Türkiye'nin belki demokrasisi biraz daha farklı yerlere doğru gidiyor. Tabulann içinden çıkamayan insanlar hâlâ olmasma rağmen demokrasi anlayışının bir hayli genişlediğini görüyoruz. 'Yalnız biz yokuz, başkalan da var' düşüncesi gelişti. Bir misyonun içinde olup da başka misyonlara saygı duymayan bazı aydınlanmızin yeterli olmadığı kanaatindeyim. Yalnız kendisinin doğru olduğunu iddia eden kişiler benim için yeterli araştırmacı değillerdir." Ruhi su lle tcarşılaşma Gencebay, Istanbul'da yeni geldiği dönemlerde, Kasımpaşa'daki "Ömer Gök Saz YapımevT'nde Ruhi Su ile karşılaşır. Saz çalar, Ruhi Su beğendiğini söyler: "Zaten o zaman kim 'çal' dese çaüyoruz, dinleyici bulduk ya. Saz alacaktı, benim beğenmemi istedi. Hani bir halk türkümüz vardı ya 'Mert dayanır namert kaçar' diye. Bir girdi mi o gür sesiyle, dükkân çınladı. Ezgiyi biliyordum ama onun yorumuyla tüylerim diken diken olmuştu. Sonra görüşmeye devam ettik. Yeni anlayışla bir Türk halk müziği grubu kurulacaktı, 'Beraber yapabılir miyiz' demişti. Sonra maalesef kurulamadı ve bir süre sonra cezaevine girdi." GÖRÜŞ Prof. Dr. FATMA ESÎN 1940lı Yıllardan Giinümüze Türban 194O'lı yıllann ıkıncı yansı. Üskudar'ın Çınili semtin- de bir sokak. Annelerın, nınelerin. komşu teyzelerin hepsinin başları ortülü. Bazıları örtü yenne türban kul- lanıyor enseyı ve boynu açıkta bırakan, sadece saç- ları sıkıca örten bere gıbi bir başlıkyani!.. Sıkmabaş da deniyortürbana Fakat genç kızlann, genç gelinlenn hep- sinin başları açık... Kız Enstitüsü'nü bitirmiş genç bir kızı olan dul bir kcxn- şumuz vardı sokakta: Samiye Hanım. Kızına bir talip çıktı günün birinde. 2. Dünya Savaşı'nın son yıllannda Anadolu'dan göç etmiş, Çinili semtının bir başka so- kağında ev alıp Istanbul'a yerleşmiş ailenin deJikanlı oğ- luydu damat adayı. Delikanlı ile genç kız bırbirlerini sevmişler, aile de gelin adayını istemeye karar vermiş. Çocuklannı seven, onlar için her türlü özveride bu- lunmuş bir anne olarak bu karara sevindi, mutlu oldu Samiye Hanım: mutluluğu gözlerine yansıdı. Fakat is- temeye geldıklerınde iş değışti; mutluluğu mutsuzlu- ğa, sevincı kedere dönüştü, gözlerindekı ışıltı yok ol- du! Çünkü aile bu evlilik için bir koşul ileri sürmüştü: Gelınleri başını ortecektı. "Hayır" demiş Samiye Hanım hıç düşünmeden. "Ka- bul edemem bunu." "Fakat bizım memleketimizde genç-yaşlı herkesin başı örtülüdür" demiş damat tarafı. "Nasıl bakanz memleketimizde insanlann yüzüne?" Kızının delikanlıyı sevdiğıni hesaba katan Samiye Hanım bir orta yol önermiş: "Memleketinize gittiğinizde başını örter ktzım; siz- len mahcup etmez, fakat Istanbul'da yaşadığı sürece başı açık olmalı." Kabul etmemış karşı taraf ve çıkıp gitmış. Aylarca tartışıldıydı bu konu sokakta. "Aman canım, Samiye Hanım 'ın başı örtülü değil mi? Kızı da örtüversin, ne olurt.." demişti birkaç kişi. Fa- kat büyük çoğunluk Samiye Hanım'ın yanında yer al- mıştı. "Haklı Samiye Hanım" demişlerdi. "O, başını iste- yerek örtmedi ki. O zamanlar öyleydi; sonra da aça- madı. Bizler şimdi genç olsaydık örter miydik başımı- zı?.." Hele genç kızın arkadaşlannın tepkisi!.. "Olmaz öyle şey!.. Geçmışte kaldı o gelenekleri Hiç evlenemeyeceğimizi bilsek bile, yine de örtmeyiz ba- şımızı" demişlerdi. Yaklaşık kırk yıl sonra. Üniversitede görevimi sürdür- düğüm 198O'lı yıllar. Yine başörtüsü tartışması; ama bu kez farklı: "Başımızı açmayız, açtırtmayız" diye daya- tanlar üniversrtelı genç ktzlar... Sayıları hızla arttı. Bol pardosüleri topuklanna kadar uzanıyor, sırtlannı ve omuzlarını kuşatan başörtüleri alınları üzerinden gölgelık gıbı öne doğru uzanıyordu. Tabii kı bireysel tercihlen değıldi örtünmeleri! Şeriat düzenine geçiş programının bir parçası olarak şeriat yanlılan tarafından kullanılıyorlardı. Bir papağan gibi ay- nı sözleri yineliyorlardı. "Inancımın gereği" diyoriardı. "Dinimin kurallannı uyguluyorvm" diyorlardı. "öğrenme özgühüğüm engellenemez" diyorlardı. Bir önlem olarak, dekanlıklardan yollanan genelgelerte öğ- retim elemanlannın bu öğrencilen derslere almamala- n istendi ve uygulama başladı. Uygulama ile birlikte bu kişilerin göstenleri, protestolan, oturma eylemleri de. işte o günlerde YÖK Başkanı Prof. Dr. thsan Doğra- macı ılginç bir açıklama yaptı!.. Bayanlann, boyunlannı ve enselerini orten türbanı üni- versitelerde takabılecekleri anlamında bir açıklamay- dı bu. Çok şaşırtıcı ve duşündürucu bir açıklamaydı. Türban sözcüğune yepyenı bir anlam kazandınlarak, eylemci öğrencılenn şeriat sımgesi halıne soktuklan ör- tünme şeklıne yeşil ışık yakılmış oluyordu böylece!.. Ülke geleceğine yönelik tehlikeyı görüp bu konuyla ıçtenlıkle mücadele eden oğretim üyelerinin ve bazı yö- netıcilerin işleri, bu talihsiz açıklamadan sonra çok da- ha zorlaştı. Ve bilındiği uzere, türban konusu üniversi- telerde hâlâ çözümlenmemiş olduğu gibi, ortaöğretim kurumlanna da sıçramış durumda. Bu sorunun yakla- şık 20 yıldır çozumlenememiş olmasında Sayın Doğ- ramacı'ntn o türban betimlemesi ile yaptığı açıklama- nın etkisi inkâr edınebilir mi?.. Buna rağmen birkaç gun önce parlamentoda yaşa- nan, Millı Eğıtım Bakanı Sayın M. Bostancıoğlu hak- kındaki Meclis soruşturması önergesi ve bu önergeye kabul oyu verenlerin sayısı!.. Açıkça ifade edümemek- le beraber önergenin arkasındakı asıl nedenin türban olduğu herkesçe bilınmekte. Bu gerçeğe karşın bu oy sayısı!.. Bu gidişle türban bu ülkenin gündeminden uzuuuuun yıllar ınmeyeceğe benziyor. Suavi'den yeni albüm Umuty sevgi ve dostluk için tstanbul Haber Servisi - Suavi son albümü "Çığlık Çığuğa" ile yine müzik dünyasında kendine özgü çizgisini sürdürüyor. Albümde "YıBar Sonra", a Kaf Dağı", "Biunelisin'1 . "Şafakta Halay", gibi söz ve müziklerinı hazırladığı parçalann yanı sıra sözlerini MenderesSamancılârınyazdığıyine bir Suavi şarbsı 'Ohnaz Obun" yer ahyor. "Çığhk Çığhğa"da Suavi şarkılannın yanı sıra sözlerini Yasemin Göksu'nun yazdığı. müziğini Mazlum Çimen'ın yaptığı "Kalanlann Ardından", sözlerini Suavi 'nın yazdığı Taygar AB Işüdı bestesi "EyvalT parçalan bulunuyor. Suavi, AB Hadi'nın sözlerini yazdığı, Kurtuluş'un bestesi "Yolcuhık'' şarkısını dostu Eşber Yağmurdereu için söylüyor. Arkadaş şarkısıyla eski bir dostla karşılaşır gibi olduğumuz albüme adını veren Çığhk Çığlığa'nın sözleri Gönül Yıbnan'a ait. Ercan Irmak, Eytem PeBt, Güray Hafiftaş, Ekrem Çelebi'nin katkıda bulunduğu "Çığhk Çığhğa" albümündeki parçalann aranjörlüğünü İzmirli usta müzik adamı Ömer Er yaptı. Albümün müzik alanmda hak ettiği yere oturacağına inanan Suavi, duygulannı "sağhkb bir çocuk dünyaya getirmiş obnanın mutiuluğu" olarak ifade ederek ve devam ediyor: "Umuda, sevgrye, dosüuğa, merhamete ihuyacımız var. Bunca merhametsiztiğe dur dhebilmek için Çığhk Çığhğa_" Suavi, çizgisini koruyor
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear