25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SîUBAr 2002 SALI CUMHURİYET SAYFA J. U 1 \ kultur(g cumhuriyet.com.tr Aslı Erdoğan 'ın İş Bankası Yayınlan'ndan çıkacak yeni öykü kitabı baharda okuyucuyla buluşacak Edebiyatın derin sulanndaOILEMALTUISOK Kırmıa Pelerinli Kent', 'Mudzevi Man- dain'. Kabuk Adanı" kıtaplanyla kendi- ne5zgü ve farklı diliyle dikkat çeken As- h Irdoğan. son olarak 'Tahta Kuşlar' öy- kiui ıle de 'Deutscbe VV'eDe' ödülünü al- ımtı. Da yeni öykü kitabı, tş Bankası Ya- yııian'ndan çıkacak olan Erdoğan. insa- nı arihin değil, nıitlerin yarattığına inanı- yoı Bu yüzden de mitlerle çalışıyor ve keıdine özgü dili 'okurla konuşabiliyor- san eğer. onun da en çıplak, yalnız, tarih- sizolduğu karanlık noktasında buluşuyo- nxz demektir' sözleriyle tanımlıyor. -Edebiyat TrenL Ermenistan Edebiyat- çıla- BuluşmasL edebiyat seminerterL. Sa- dece yazarak değil, edebiyaün içinde yer alarak edebiyaün sorunlanyla da UgUeni- yorsunuz. ASLI ERDOĞAN -'Ben yazdım, oktu!' deyıp geçemeyışımizin nedeni edebiyatın bir kurum oluşu. Yayıncısı, eleştirmeni, tarihi.hattaartıkpazarlayıcısı ile... Buku- rumsallıkla banşık olalım olmayalım, o- nur nasıl işlediğini, yeniyi, farklıyı, azın- hğı nasıl dışlayıp içerdiğini anlamak du- ruraundayız. Benim için bugiinlerde ya- şamsal önem kazanan sorunlarla yüzleş- mem gerektığini düşünüyorum, ki edebi- yatın yazının-kendisiyle büyülenmeyi sürdürebileyim. Türkiye'de yazarlar yazdıklanyla değil, imajlanyla var ediliyor ya da yok sayılı- yorlar. Edebıyat ıncelemelerinin sayısına bir bakın ya da edebiyatın medyada işle- niş tarzına, yazarın pazarlanması veya ye- rindibine batınlmasıyla beslenen iktidar odaklanna, kendileri dışuıda kimseyi gör- meyen, çıkar ilişkileri yumağı cemaatle- re bakın, artık neredeyse edebiyattan hiç söz etmediğimiz ortaya çıkıyor. En acısı, bu eleştirileri rahatça sıralayanlann, ben dahil, eleştirdiğimiz yapınm bir parçası olduğumuzu bir türlü göremeyişimiz. Trajediyi görûnûr kümak - Bir gazetede köşe yazarhgı yaparken edebiyatçı olarak cezaevierindeki yazarlar, ölüm onıçlan üzerine yazılar da yazdınız. Bir yazar ne kadar yaşamın içinde ya da tûm bunlar bir yazan ne kadar ilgilendi- riyor bizim ülkemizde? ERDOĞAN - Bir edebiyatçı olarak yaz- dım cezaevlerini, işkenceleri... Bireylerin hikâyelerini yazdım. Gözûmüzün çoktan alıştığı karanlığı, karanlığın tam içinden anlatmaya, çoğaldıkça görünmezleşen trajedıyı görünür kılmaya çalıştım. Aldı- ğun tepkilerden, ödediğim bedellerden sonra, tek umabileceğim, yazılanmın bi- rilerine dokunabilmiş, birilerinin elinden tutabılmış olması. Yazarlanmızın-aydınlanmızın tutumu, 'kayıtsızluV denemeyecek çapraşıklıkta. Aydın kimliğimizin 'sınınn' ötesine bak- mama üzerine örgütlendiğini düşünüyo- rum. Yanıbaşındaki yazan okumamak da yan hücredeki çığlığı duymamak da aynı kapalı. kırgın, kısıth bakışın semptomla- n. Bence, bir edebiyatçı ahlaki önder ol- mak zorunda değil. Bir katil de iyi bir ro- man yazabilir, roman ayn kıstaslarla de- ğerlendirilır. Ama bir okur, bir ınsan ola- rak yazarlardan da sahicilik beklemek be- nım haklam. Bana acıdan söz eden biri- nin kendı hayatında beş paralık bir firsat- çı olduğunu duyarsam hayal kınklığına uğranm. Derinlemesine bakarsak - Kır- ' debiyat incelemelerinin sayısına bir bakın ya da edebiyatın medyada işleniş tarzına, yazann pazarlanması veya yerin dibine batınlmasıyla beslenen iktidar odaklanna, kendileri dışmda kimseyi görmeyen, çıkar ilişkileri yumağı cemaatlere bakın, artık neredeyse edebiyattan hiç söz etmediğimiz ortaya çıkıyor. mızı Pelerinli Kent'te sorguladığım buy- du- yazardan iç dünyasına kapanmayı ta- lep eden yazı, dış dünyanın şiddetiyle na- sıl baş edebilir? Ama, yanıbaşındaki ölü- me gözlerini çevirmeyen biri, kendi içine hangi derinlikte bakabilir? - Edebiyat kurumunun zayrfladığı, ede- biyat dergüerinin azakhğı bir dönemdeyiz. Ama bir yandan da birçok genç yazar, farkb tanıüm, reklanı pakederi edebiyat üzerine spekülatif tarüşmalar var~ ERDOĞAN - Yazarlann yazdıklanyla değil, imajlanyla konumlandınldığı bir ortamda. bu konumu yetenekten çok iliş- kilerin belirlediği, adil olmayı aklının ucundan bile geçirmeyen bir sistemde, yazı ile yazarüğın yollan hızla aynlıyor. Çünkü yazmak, karşılıksız vermeyi bil- mektir. Ciddiye alınmalan daha güç olan, bu yüzden de onay almak, görülmek ıçin daha çok çaba sarf etmek zorunda bırakı- lanlar içinse, sözgelimi kadınlar, öldürü- cü bir yapı. Ama hepimiz, okuru, yazan, referanslanmızı kaybettiğimiz bir alaca- karanlıktayız. Kaostan iyi yazı çıkar, çı- kıyor da... Kadri bilinecek mi, bilmiyo- rum. Ortak tema: Kapatüma ve şiddet - Tahta Kuşlar'ın da yer alacağı bir öy- kü kitabınızın çıkacağmı biliyoruz. Bunun dışmda üzerinde çahşüğuuz başka bir ki- tapvarmı? ERDOĞAN - -Kırmızı Pelerinli Kent'ten sonra bir suskunluk dönemine gırdim. Bunun bir nedem. romanda bir durağa, iç dünyayla dış gerçeklik, ölüm- le hayat bağlamında yazıyı sorgulayabi- leceğim sınınma dayanmam... Orpheus mitiyle uğraşırken korkanm kendi sazımı kırdım. Şu an bir yol aynmmdayım. Ba- harda yayımlanacak kıtap, hem bu sınınn ötesine geçmeye çalışan, sessizliğe çok yakın yazılardan (rehberim Blanchot di- yebilirim), hem de Tahta Kuşlar ve ben- zeri 'klasik' öykülerden oluşacak. Kapa- tıhna ve şiddet bu öykülerin ortak tema- sı, ama şiddetin kendisine değil, yansı- masına bakacağım. Bir de yaklaşıkbeş yıldır uğraştığım bir kitap var elimde. Metaforik dille kavram- salı yan yana getirmeye çalıştığım, zıtla- nn karşılaşmasından doğan, sözcüklerin kılıç gibi kullanıldığı, 'hakikatm' bir sa- vaş alam gibi görüldüğü üç uzun öykü: Cangıl. delilik, Kızılderili ayinleri, kuk- lalar, diktatör ve devTİmciler. kuantum fi- zıği... Kısacası cehennem... Tahta Kuş- lar'dan farklı olarak, bedensel değil de zi- hinsel bir cehennem. Ve cehennemi taşı- ma yollan... - Sizin daha dışarda kaldığmız kitaplar olacak diyebilir miyiz? 'Kırmıa Pelerinli Kent'tekigibi anlancmm yazann kendisiy- le bütünleştigi bir tarzuı yerine... ERDOĞAN -' Kırmızı Pelerinli Kent', anlatıcıyı, hem yarattığı karakterle, hem de yazarla bütünleştirerek edebiyatın maskelerine işaret ediyordu. Parçalan- mış bir 'ben'in içine dış dünyanm yutul- ması çabasına... Şimdi, 'Tahta Kuşlar' tarzı öykülerle aynı maskeyi -her şeyi bilen, kendini silmiş, objektif, tannsal yazar maskesi- yeniden takıyorum. As- lında benim sevdiğim edebiyat, bu 'ben'in altını oyan, yani yazmın sallan- dığı boşluğa işaret eden edebiyat. Ama o çok bel bağladığımız "hakikat", baş- ka türlü de sarsılabılir belkı! YENt KTTAP BAHARA - Erdoğan'ın baharda çıkacak öykü kitabı, ses- sizliğe yakın yazılardan ve klasik öykülerden oluşacak. 10. Asya Bienali'nde çağdaş Türk sanatçılan FERHATÖZGÜR Bangladeş'in başkenti Dakka'da 9 Ocak-10 Şubat 2002 tarihleri arasında dü- zenlenen 10. Uluslararası Asya Bienaü'ne bu yıl ülke- mizde güncel sanat alanın- da farklı eğilimlerde çalışan sanatçılarunızdan Canan Beykal, Şeyda Cesur, Ayşe- güî tzer Drahşan, T. Mefih Görgün, Gülçin Aksoy, Fer- hat Ozgür ve Neriman Po- lat katıldı. Bu sanatçılann kinıileri gerek Istan- bul, Kahire, Tiran, Sao Paulo gibi ulus- lararası bienallere, gerekse Türkiye'de- ki çeşitli güncel sa- nat etkinliklerine de katılmış. 10. Asya Bienali'nin Türkiye küratörlüğünü de T. Melih Görgün üstleniyor. Coğrafik açıdan dünya- nın en sorunlu bölgesi olan Asya kıtası yeni binyüa yi- ne savaşın onaylandığı, şid- det söylemleri yüzünden ta- rihi geçmişindeki gibi bü- yük göçlerin, yer değiştir- melerin yaşandığı bir yer olarak giriyor. Sıcak çatış- malarla çevrildiği böyle bir anda, Bangladeş sanat adı- na büyük bir eylem gerçek- leştirerek kökeni ne olursa olsun bireylerin birükte ola- bileceğini ve insan ohnanın erdemlerinin şiddet olmak- sızm tartışabileceğini gös- teriyor. Türk sanatçılan bi- enalde bu bağlamda, deği- şim, yeniden konumlandır- ma, yeni anlamlar ve olu- şum, yolculuk hikâyeleri, birey olarak tavır bebrleme, kent yaşammın sorgulan- ması ve farkh dinler arasın- daki ilişkinin sosyal yaşam bağlamındaki geçişliüğinin üzerine eğiliyorlar. • Türkiye küratörlüğünü T. Melih Görgün'ün üstlendiği bienalde Türk sanatçılar, değişim, yeniden konumlandırma, yeni anlamlar ve oluşum gibi konular üzerine eğiliyorlar. Canan Beykal, "Sözeük- lü AsemMaj" adh çalışma- smda a assemblage"nı bü- tünlüğünü sağlayan harfler- den ve hecelerden yola çı- karak bulduğu yeni sözcük- leri listehyor. T. Melih Görgün araba si- leceklerinin yanşıyla anlat- tığı "on my way* adlı vide- osunda, geçme hırsını ve karşı konulmaz bir yanşma tutkusunu ortaya koyarken, Ferhat Özgür fotoğraflann- da farklı coğrafyalardaki ai- diyetlerin ve kimlik farklı- lıklannın anlamsızlıklanna eğilerek insan ohnanın er- demini sorguluyor. Şeyda Cesur videosunda kent-modern çağ insanı ola- rak dilini ortaya koyarken makineyi yüzleşme aracı olarak bireyleştiriyor ve kendi görüntüsünden gün- celer oluşturuyor. Neriman Polat kent yaşamına karşıt bir ortamı tespit ettiği, din- gin bir atmosferdeki oda içi fotoğrafinda dağınık bir ya- tak ve pencereden süzülen gün ışığı vasıtasıyla aydınhk ve karanlığı vurgu- luyor. "Şiddetin ahlaki yokrur" tannnım destekleyen insan- lann Afganistan'da öldürdüğü gazetecilere it- haf ettiği ve bir ikon biçim- selliğini andıran yapıhnda bu sorunun cevabuıı arayan Ayşegül Izer, insan olarak kütsalhğımızı da hatırlatır- ken Gülçin Aksoy'un vide- osunda, egemenler ve hiz- met edenler yerlerini ah- yorlar ve sınıflararası oyun- daki rollerde olabilecek de- ğişüdikler ahlak kavramı- nnı geri çekihnesine ve kavgamn başlamasuıa ne- den oluyor. A.GORZ, R. LOURAU, E.V WELLDON,A. NEHAMAS, U. BRÖCKLİNG Aynnü'dan yeni çıkanlar Kültür Servisi - Andre Gorz'un "Yaşadığnmz Sefalef, Rene Lourau'nun 'Bflmçalnnda De\lef, Estela V. VVeüdon'un 'Anne: Melek mi, Yosma mı?', Isabel Fonseca'nm 'Beni Ayakta Gömün', Alesander Nehamas'ın 'Yaşama Sanaü Felsefesi' ve UMch Bröckling'in 'DisipUn'adlı kitaplan Aynntı Yavınlannın yenileri arasmda yer alıyor. Andre Gorz, 'Yaşadığumz Sefalef adlı kitabmda, okuyuculanna gündelik kâbuslardan çıkış kapılannı gösterirken kölesı olduğumuz 'çahşma hayaü'ndan kurtulmanın yollanmn altım çiziyor. Aynntı Yayınevi'nden çıkan bir diğer kitap Rene Lourau'nun 'Biünçalünda Devlet' adlı kitabı. Devletin küreselleşmesini, sol ve devlet karşıtı bir noktadan değerlendiren Lourau, günümüz dünyasmı aydmlatan kehanetler ileri sürüyor. Estela V Welldon'un 'Anne: Melek mi, Yosma mı?' adh kitabı ise anneliğin idealleştirihnesini ve alçaltılmasını konu alıyor. Isabel Fonseca da kitabmda. Doğu Avrupa ülkelerinde karşılaştığı, ezeli 'günah keçileri' ve 'yeryüzünün en boyun eğmez halla' diye adlandırdığı Çingenelerin kapalı dünyasının kapılanm aralıyor. 'Beni Ayakta Gömün', göçebe yaşam tarzmı artık büyük ölçüde terk etmiş olan Çingene halkmm çalkantılı değişim sürecini seyahatname kurgusuyla anlatıyor. Montaigne, Nietzsche, Kierkegaard ve Foucault gibi düşünürlerin sunduğu farklı Sokrates portrelerinin yer aldığı 'Yaşama Sanaü Felsefesi1 okuyucusunun hayat, edebiyat ve felsefe hakkında düşünmesini sağlıyor. Alexander Nehamas kitabmda, Sokrates'i reddedebileceğimiz gibi. tüm zorluklan ve tehlikeleriyle onun hayatma benzer bir yaşam sürebileceğimizin de altını çiziyor. UMch Bröckling'in 'Disipfin' adlı kitabı ise aile, okul, hapishane gibi disipline edici kurumlardan biri olan orduyu, Ahnanya çerçevesinde inceliyor. Kitap, erkekleri askere dönüştürmek için hangi yöntemlerin kullamldığmı, bir askerin emir alınca başka askerleri hatta sivüleri öldürecek duruma nasıl getirildiğini anlatıyor. Genç kalemler Cumhuriyet'te, KORKU Karanlıkta kıvılcım çaktı Iri bir çift göz Korkuyla çevresine baktı Kendini yere atsa Faydası olur muydu acaba. Derken Biliyordu Ölmesi için henüz zaman çok erken Neredeyse yüreği duracaktı Tekrar kıvılcımın çatığı yöne baktı. Ölüm kusan makineler Arkalannda kocaman paraşütleriyle Art arda yardım paketleri bıraktı. Bu ne perhiz Bu ne lahana turşusu dese Sesini duyurabilir miydi?1 Ah bir duyurabilse... MAHMUT EROĞLU İNSANCIL bakışlarından duyumsadıklanm en zor iklimlerdeki kardelen cesareti düze çıkıyorum/yıllann en sinik boşluklanndan sevgide takıntısız Bakışlanndan duyumsadıklanm kendine tutsak yüreği ve yabanıl duvar örücülere inat aşkın kelebek hali gözyaşıma dokunuyorsun ilk günden ılık bir eylül serinliği elin insancıl taştı taşacak/kıyılanma çok sevilmenin onuru FATMA BABUŞÇU • DRAGAN Babic'in 'Son Sürgün' adlı romanı TCK'nin 426. maddesine dayandınlarak 'halkın ar ve hayâ duygulanm rencide ettiği' gerekçesijie toplaüldı. Kitabuı ilk basunı 1999 yıhnda, ikinci basımı Aynnb Yaymlan'nm yeni başladığı 'Yeralti Edebiyaü Dizisi'nde 2001 >ıhnda yapılnuşrı. • .ANTONIO Cosentino'nun 'Ay Bahçesi - Lunapark' başlıklı sergisi, 8 - 28 Şubat tarihleri arasında İş Sanat Parmakkapı Galerisi'nde yer alacak. Cosentino, sergisinde 21. yüzyıldan kent manzaralan eşliğinde kentleşme, çocukluğun yitirilen 'oyun bahçeleri' ve yahıızlaşmayı konu alan yapıtlanm sunuyor. (0 212 244 20 21) • AVRUPA'nın sayılı radvolan arasmda yer alan ve Almanya'nın en büyük radyosu olan WDR, bu hafta boyunca Teoman'ın şarkılarma yer verecek. Hafta boyunca Teoman'ın şarkılan VVDR'de çahmrken sanatçuıuı yaşam hikâyesi, müziği. özel hayaü ile ilgili bilgiler verilecek. • AYKIRISANAT 2. Şiir Yanşması başvurulan başladı. Yanşmaya katıhnak isteyenler hiçbir yerde yayımlanmamış en çok üç şiir, kısa özgeçmiş, telefon varsa faks ve açık adresleriyle bir adet vesikaldc fotoğraflanm 1 Kasmı - 15 Nisan tarihleri arasmda Aykmsanat 2 Şiir Yanşması PK 1048 Gar/Adana adresine başvurabilirler. Yanşma sonuçlan mayıs ayı içinde açıklanacak ve ödüller derginin 10. yıl kutlama etkinlıklerinde verilecek. • BİR Kültür Sanat MerkezTnde 1 Şubat'ta başlayan Erdoğan Zünırütoğlu sergisi, 1 Mart'a kadar devam edecek. Sergi, pazar hariç her gün 11.00 - 1830 arasmda gezilebilir. (0 212 291 28 71) • TEMORE Sanat Galerisi'nde 2 Şubat'ta başlayan Canan Keleş, Oya Toprakseven ve Şule Koçak'mresim sergisi, 15 Şubat'a kadar devam edecek. (0 532 326 30 84) • GOETHE Enstitüsü'nde yann saat 19.00'da Doris Dörrie'nin yönettiği 'Ben Güzel mi\im?' adh film gösterilecek. Iris Berben, Senta Berger, Joachim KroL, Franka Potente, Otto Sander, Maria Schrader'in rol aldığı fihnde, kahplannı kumak isteyen, birbüieriyle karşılaşan ve tekrar birbirlerini kaybeden, özlemleri olan, mutluluk ve hayal kmkhkları yaşayan insanlann etrafinda gelişen mizahi olaylar anlanhyor. (0 212 24920 09) •EHMEDE Xani tarafindan kaleme alınan ve 1992 yılında yönetmen Ümit Elçi tarafindan sinemaya aktanlan 'Mem u Zin' yeniden gösterime giriyor. 1992 yılında gösterimden kaldınlan 'Mem u Zin' filmi tüm Türkiye'de yeniden sinemaseverlerin karşısına çıkıyor Imkânsız aşk öyküsü olan "Mem u Zin"in Mazlum Çimen tarafindan yapılan fihn müzikleri de büyük beğeni toplamıştı. Mart ayının ilk haftasından itibaren vizyona girecek olan 'Mem u Zin' Türkiye'de çekilen ilk Kürtçe film olma özelliğine de sahip. • SUNDANCE Film Fesrivali'nde büyük başarı elde eden Yeşim Ustaoğlu, Rotterdam Film Festivali ve Berlin Film Fesrivali'nin ortaklaşa düzenlediği 'Rotterdam-Berlinale Ekspress' adlı etkinlikte tanıtmak üzere 'Bulutları Beklerken' adlı yeni projesini Berlin'e götürüyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear