Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
1 C KASIM 2002 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
17
57. hükimete stm msar.
£ Sonra tanMıtitattmü
0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Kara paraya
yeşil ışık yakılmış...
"Yesil sermaveve ak savfal"
Elektronik posta: denasom©cumhuriyetcom.tr
Etekçiler m
Prof. Dr. Aydın j[
Aybay, "bizim
medya"nın iktidar
yalakalığı için, "Ziya
Paşa yine haklı çıktı:
Kimi görsek etekleriz.
Ama bu seferki 'rekor'
değil; rekor 27 Mayıs
1960sabahı iki kez
çıkan Hürriyet
gazetesinde. Gazetenin
ilk baskısında
Menderes yalakalığı
yapılmış ve gazetenin
dağrtımı sürerken
Devrim haberi gelince
ikinci baskı yapılıp Milli
Birlik Komrtesi fazına
geçilmişti" diyor. Etik
yerine etekçiliği
seçenlerin yeni rekorlar
kırmasını bekliyoruz!
Atook
Fıkra bu ya... Atatürk,
kalbinden
rahatsızlanmış. Derhal
hastaneye kaldınlmış.
Cerekli tetkikler yapılıp,
filmler çekildikten
sonra doktor hayretle
sormuş:
- Sizin kalbinize altı ok
saplanmış. Kim attı bu
okları, biliyor
musunuz?
Atatürk:
- Biliyorum, demiş,
onlar CHP'nin okları...
Deniz Baykal attı!
Can Ozan
sevgılı Atam... Aramızdan ayrılışının 64. yılın-
da seni bır kez daha saygı, sevgi ve özlem-
leanıyoruz. Kurduğun Cumhuriyet 79 yaşın-
da oldu. Senin 15 yılda yaptıklarını senden
sonraki 64 yılın büyük bir kısmında yıkmaya çalıştı-
lar. Ve ne yaptılarsa hele son 50 yılda hep senin adı-
nı kullanarak yaptılar.
Bir hafta önce ulusça sandık başına gittik.
Halk, merkezin sağındaki ve solundaki tüm partı-
leri reddetti, Islamcı bir partiyi iktidara getirdi.
Islamcılar, Islamcı olmadıklannı, değiştiklerini söy-
lüyorlar ama düne kadar yaptıklan ortada. Görünen
köy kılavuz istemiyor.
Kurduğun Cumhuriyet Halk Partisi ise bambaşka
bir parti oldu. Tarihinde ilk kez geçen seçimde Tür-
kiye Büyük Millet Meclisi'nin dışında kalmıştı. Cum-
huriyet Halk Partisı'ni Meclis dışında bırakanlar tek-
rar Meclis'e girebilmek içın inanmayacaksın ama Is-
lamcılığa özendı. Partini şeyhlerin sözleri ve şeyhle-
Ata'ya
re mal edilen nasihatlerle donatarak son seçimde
büyük bir başarı kazandıklarına inanıyoriar. Başan
saydıkları sonuç; Meclis'te muhalefet olmak!
Sevgıli Atam...
Sanma ki Cumhuriyetin geleceğinden kuşku du-
yuyoruz, umutsuzluk içindeyiz...
Hayır sadece sana karşı mahcubuz; senin karşın-
dabaşımızeğik...
Bizi affedeceğin umuduyla şu günlerde Bursa Nut-
ku'nu bir kez daha okuyor ve bellegimize kazıyoruz:
"Türk genci, inkılaplann ve rejimin sahibi ve bek-
çısidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten
çok inanmıştır. Rejimi ve inkılapları benimsemiştir.
Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir
kıpırtı ve bir hareket duydu mu; bu memleketin poli-
s, vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adliyesi
vardır.. demeyecektir. Hemen müdahale edecektir.
Elle, taşla, sopa ve silahla... Nesi varsa onunla ese-
rini koruyacaktır.
Polis gelecektir; asıl suçlulan bırakıp, suçlu diye
onu yakalayacaktır. Genç, 'Polis henüz inkılap ve
Cumhuriyetin polisi değildir' diye düşünecek fakat
asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm ede-
cektir. Yine düşünecek: 'Demek adliyeyi de ıslah et-
mek, rejıme göre düzenlemek lazım...'
Onu hapse atacaklar, kanun yolundan itirazlannı
yapmakla beraber; bana, Ismet Paşa'ya, Meclis'e
telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tah-
liyesine çalışılmasını, kayınlmasını istemeyecek.. di-
yecek ki: 'Ben, inan ve kanaatimin icabını yaptım. Mü-
dahale ve hareketimizde haklıyım. Eğerburaya, hak-
sız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren
sebep ve amillerı düzeltmek de benim vazifemdir...'
Işte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği..."
SESStZ SEDASIZ (!)
H
Yüksek Yerilim Hatt
erdincutkui'i yahoo.com
Yeni hükümet modelimiz: MASKELİ SÜVARİ
Anadolu'da tiyatroya devlet engeli
Içişleri Bakanlığı, Ankara Ekin, Tiyat-
ro Birikim, Samsun Sanat gibi tiyatrola-
rın Anadolu'da sahne almasını engelli-
yor. Hozat Kaymakamlığı'nın tutanağı
engellemenin belgesinı oluşturuyor:
"Tıyatro eserınin sergıleneceği bele-
diye düğün salonunda yapılan incele-
mede Içişleri Bakanlığı'nın 0082 nolu
genelgesi ile 0116 nolu genelgesinde
bu tür eserlerin sergileneceği yerierde
aranması gereken hususlardan 1) bah-
se konu salonun tesıs guvenlik sertifi-
kasının bulunmadığı 2) kiralanan salo-
nun müsteciri olan Hozat Belediye Baş-
kanlığı'nda guvenlik tedbiri alacak per-
sonelin bulunmadığı 3) etkinliğin yapı-
lacağı tesiste metal arama dedektörü,
video, kamera, x-ray cihazı, guvenlik
bariyerleri gibi malzemelerin bulunma-
\
dığı 4) etkinliğin yapılacağı yerde
yangın alarm tertibatı ve yeterîi mik-
tarda yangı söndürme cihazının bu-
lunmadığı 5) etkinliğin yapılacağı yerde
seyirci/katılımcı, sanatçı, protokol kapı-
sı ve acil durumlar kapısı bulunmamak-
ta tek giriş kapısı ile faaliyet gösterildi-
ğinden bahsi geçen genelgedeki ara-
nan şartlara haiz olmadığından ilçemiz-
de bundan böyle etkinlik yapılacak te-
sislerfe ilgıli olarak genelgede belirtilen
şartlann uygun olup olmadığı aranacak,
şartlann uygun olduğu anlaşıldıktan
sonra etkinliklere izin verilecektir."
Aranan koşullann tümü devletin bazı
tiyatro salonlarında bile yok... Ama ay-
nı devlet sakıncalı bulduğu salonlarda
düğünlere izin veriyor! Çünkü amaç,
Anadolu'da tiyatroyu engellemek...
CEDKOSESI
OKTAY EKİNCİ
10 Kasım'da Bergama...
Atatürk'ü yitirdiğimiz
1938'den bu yana belki de en
"geriKmK" 10 Kasım günün-
deyiz...
Nedeni sadece ona açık ya
da gizli karşı olanlann 3 Ka-
sun'da topladıklan oy oranı de-
ğil... Zaten yıllardır "Atatürk-
çü" görünüp tam tersi politi-
kalan bu ülkeye egemen kılan-
lann adım adim yarattıklan ve
hatta "beklenen" bir sonucu
yaşamıyor muyuz?..
Gerilimi asıl körükleyen de
işte yine bunlar... Ağızlanndan
Atatürk'ü eksik etmeyenlerin,
bu ülkede şeriatın da baş düş-
man bellediği "Kuvayi MflBye
ruhunıT yaşatanlara takındık-
lan "suçlayıcr tavırlar, 10 Ka-
sun duygulanmızı da altûst
ediyor...
Bu ta%irlar arasında ise
yıllardır sömürgeci bir ya-
tınm anlayışına karşı
"Cumhuriyet hu-
kuku"nun da deste-
ğiyle "yurttasjık"
görevlerini yerine
getirenler için ileri
sürûlen "Alman va-
loflanyla Cumhuri-
yet akyhineişbirBğT
savlan, sadece Ber-
gama köylülerinin de-
ğil, hepimizin yüreği-
ni burkuyor...
Alman valaflan
arasmda Tûrkiye'nin
bağunsızhk ilkesüıe
saygısızhk yapanlar
varsa, bunlan ve îüş-
küiolanlanelbettebiz
de kuııyoruz... Ancak
Bergamaulann haklı
mücadelesine de aym
gölgenin düşürühnekis-
tenmesini ise kaygryia
karşıbyorve onayla-
mıyoruz»
Çünkü artık biz
de "Bergamahyız''... Şu yasa-
dışı siyanürle altın madencili-
ğııçin "bağnnsızyargnmaııip-
tal kararlan" uygulanıncaya
kadar da kim ne derse desin
Bergamalı köylülerle "aynT
saflardayız...
Nntuk aüp tokalaşacaklar...
Acaba bugün 10 Kasım için
Bergama'da neler söylene-
cek?..
Eminim ki ilçenin hemen
tüm "ileri getenleri", seçim so-
nuçlannın da tetiklemesiyle
amna toplantılannda "Atam"
demenin sayısal rekorunu kıra-
caklar... Ya, aym toplantılara
•'fiçeninyaünmcılanyız'' diye-
rek Normandy temsilcileri de
katılırlarsa?.. Atatürk'ün "en
büyük eserim" dediği Türkiye
Cumhuriyeti'nin yasalannı,
hukukunu ve mahkeme karar-
lannı hiçe sayanlarla tokalaşıp
"10 KaâmV nasü paylaşabi-
"Casus'
lecekler?..
Kim bilir belkı de eski DGM
Savcısı Nuh Mete Yüksel'in
savlarından cesaret alıp, hani
neredeyse "Mahkemeleri bile
Abnan vakıflan etküedT falan
gibi sözlerle birbirlerini avuta-
caklar...
Onlar işte bu haldeyken,
Bergama köylüleri ise Ata-
türk'ü çok daha yürekten bir
sevgiyle anıp, gözlerini "ufiık-
lara" dikecekler... Ata'lanna
yakışır gerçek bir "devtef
temsilcisinin, bir gün mutlaka
o ufükta görünüp gelerek, siya-
nürcülere "Tamam beyler, bu-
raya kadar™" demesini hayal
edecekler...
Yargı "devfet"in degfl mi?
Belki unutuluyor ama Nuh
Mete Yüksel'in savcılık
yaptığı "DGM" demek,
"Devtefin "Gihenöğini''
sağlama "\Iahkemesi"
demek...
Yargı kararlannı
açıkça çiğnemek de o
yargının ve o yasala-
nn ait olduğu "devte-
ti" hiçe saymak, ya
da siyasal veya eko-
nomik çıkarlar için
"devlet yetkisiru
knflanarak devieti
işlevsiz kdmak"
anlanuna gelmiyor
mu?..
Nitekim, döne-
min tüm sorumlu
bakanlan, Berga-
ma'da siyanürle al-
tın madenciliğini
"suç" kabul eden di-
ğer "devlet mahke-
melerini" dinleme-
dikleri için "tazmi-
nat ödemeye" bile
muydul.. mahkûm oldu-
lar...
Buna rağmen eski DGM
Savcısı, aynı tazminata neden
olan işletmeye hâlâ göz yuman
ve destek verenler için "Bun-
lar da devlete karşı suçhılar"
diye neden soruşturma açma-
dı?..
Dahası, "Atatürk ilkeierini
jTpratmak" isteyen Alman va-
kıflannın köylü eylemlerini de
laşkırthğı ileri sürülürken, ay-
nı eylemlerde savunulan "ba-
ğımsıznk ve hukukun üsrünlü-
ğü"nün de Atatürk ilkelerinde-
ki önemli yeri göz ardı edili-
yor; hatta hıç önemsenmiyor...
Evet... Bu 10 Kasım'da işte
böylesi bir gerilimi ne yazık ki
"yakasındaAtatürkrozetitası-
yanlar" yarathlar...
Yıllardır süregelen bu tu-
tumlanyla 3 Kasım seçımleri-
nin sonuçlanna da eşsiz katkı-
lardabulundular...
Oekinci /' cumhuriyet.com.tr
KİM KtME DUM DUMA BEHÎÇAK behicak(a turk.net
ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI
HARBİ SEMİH POROY semihporoy(â yahoo.com
7
TARİHTE BUGÜN MLMTAZ ARIKAS 10 Kasım
10 K4SIM 1953..13S3'TE BU6ÛN, ATATÜfVc'ÛN "FANİ
ANrT'KABİR'B THŞlNDt. 133e'D£, 6£Ç/C/ OLA-
Ü
GÖMÜLBN mgur, ÇJKAaUUZAK TÖBENLE RA-
SATTEf>E'D£Kİ YENİ TAMAMLAMMIŞ BULU-
NAM AHir-ACAB/G'e ĞÖTÜfîÛLPlJ. BAYGA&4
SARJLt -mSUT, KÛMULDUGU T
ÖNCB LUMSrAK/ r8MM ÖNÛME GETH&LMİŞ,
SAY&t DU/İ.UŞUNDAN £ON&), YOLA DEI/AM
EPİLEHE/C ANrr-4ZASİ£'S UlAÇlLMtÇTI. ORA-
DAKİ TÖfiENLB £>S, ATATÛgK'ÜN VÜCUDU, SÛ
REIOJ KA8BİNE YEKLEŞT/e/LM/Şr/..
SOLPA, ANlT-KAglR'DEKİ ATATÜRK LAHPİNİN
ÖNÜNOE DEĞİŞME£>EAI DURAH ÇEUENK 60-
RÛLÛYDR : "MİI-LErİN Ç£L£NSİ'>
...
ARDAHAN KADASTRO MAHKEMESI'NDEN
Sayı: 2000/12
Davacı Ardahan Defterdarlığı vekilı Av. Nurdan Çüçen tarafından davalılar Feramuz Kay, Hasret Kay ve Binnaz Kay aleyhine mahkememize
28.01.2000 havale tanhli kadastro tespıtinın ıptali ve tescıl dava dilekçesi ile .Ardahan ili Sulakyurt köyü hudutlan dahilinde, Alabalık yolu üstü mev-
kıinde bulunan hazıneye aıt tapulu taşınmazlar kadastro çalışmalan sırasmda hazine adrna eksik olarak tespit edildiğini. hazıne adına tespıt edilen ta-
şınmazlann tapu kayıt dayanaklannın ada' 118, parsel: 50'de kayıt edildığini. kadastro çalışmalan sırasındakı eksik tespitm gıdenlerek tapu mıktan
ve kapsamı kadar yenn hazıne adına tespıt edilmesi ıçın davayı açtıklannı, eksıkliğın hazine adına tespıt gören yenn komşulannda kalmış olduğun-
dan bu komşulara ait kadastro tespitlennin ıptali ile hazine adına tespıt ve tescılıne karar verilmesını talep ettıklerini, komşu taşınmazlann kadastro
tespıtlerinin ıptali ile hazıneve aıt tapu miktan ve kapsamı kadar yerin hazıne adına tespıt ve tescılıne. mahkeme masraf ve vekâlet ücretının davalıla-
ra vûkletılmesıne karar verilmesı talebı ile kadastro tespıtinın iptali ve tescıl davası açılmış olup, Davacı vekili mahkememize verrmş olduğu
12.07.2000 havale tarihlı dilekçesi ile da^hlardan Hasret ve Bınnaz'ın ölmüş olduğundan mirasçılannı davaya dahil etmiştir. Dahıli davalı Nun
Kav'ın tüm aramalara rağmen adreslen tespıt edilememış olup, adı geçen dahili davahnın duruşma günü olan 10.12.2002 günü saat 14.00'te bızzat
Ardahan Kadastro Mahkeme Salonu'nda hazır bulunmalan veya kendilerini bir \ekılle temsil ettırmelen, aksi takdirde duruşmalara yokluklannda
devam edilip, hatta karar \enleceğı, dava dilekçesi, meşruhatlı duruşma gûnünu bıldınr davetıye yenne kaım olmak üzere ılan olunur. Basın: 34164
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
f
Vah Benim Güzel Kmm.
Son günlerde esmeye başlayan "değişim rûzgâr-
/an"na kapılıp, rüya âlemlerine kanat açan kimi kö-
şe yazarlannın döktürdükleri "muhabbetyazılan"n\
okudukça yıllar önce izlediğim o kötü adam-iyi kız-
lı eski, siyah-beyaz yerlı filmlerden binnden acıklı ve
acıklı olduğu kadar da gerilimli bir sahne geliyor
gözlerimın önüne... Turan Seyfioğlu mu, Ahmet
TankTekçe mi, şimdi anımsayamıyorum, amaada-
mın "kötü" olduğu kesin... Biz, Kadıköy'deki Yurt Si-
neması'ndaki izleyiciler, filmin başından beri bin bir
kötülüğüne tanık olmuşuz o adamın... Biliyoruz...
Fakat ne yazık ki onun peşi sıra yürüyen iyi yürekli
zavallı kızcağız bilmiyor... Adam önde, kız arkasın-
da ağaçlıklı bir yoldan deniz kıyısına uiaşıyorlar...
Adamın bir an "mertıamet daman" kabanr gibi
oluyor, kıza "Gelme peşimden!.." diye bağınyor.
"Ben, senin sandığın gibi iyi birinsandeğilim... Git,
evine dön!.." Kız saf mı saf, ki bu kadar olur! Dönüp
gideceği yerde, "Sen kötü olamazsm, Osman..."
diyor yumuşacık bir sesle... Sinemadaki izleyiciler
ikiye aynlmışlar... Ev kadınlan, okullarını kırmış ens-
titülü kızlar, "kız kaçıp gitsin, kurtulsun" istiyorlar.
Önde, "birinci"de oturan delikanlılar ise birazdan
olacaklan bildiklerinden, sinemaya da zaten "o sah-
ne"için gelmış olduklanndan, "Sakın haL." diye ba-
ğınşıyorlar... Dalgalanna taş atılsın istemiyorlar, ga-
yet haklı olarak...
Kötü adam hâlâ "mütereddit", kararsızyani... Ka-
fasından, "Ulan, bir kerecik de iyi insan olsam gü-
naha mı girerim?" diye geçiriyor besbelli... Ama
huylu huyundan vazgeçer mi? O da geçmiyor ta-
bii... Kırk yılın başı bir insanlık edip kızı da uyarmış
zaten... Kız dinlememiş, peşinden gelmişse, yapa-
bileceği bir şey yok artık... Iş olacağına vanyor... ön
koltuklardaki delikanlıların "Yumuuul...", "Eyi mu-
uuz...", "Haydi, bastıri.." tezahüratı altında kızı be-
ceriyor beklendiği gibi... Becerip, gidiyor "vaka ma-
halli"nden... Kızın durumu perişan... Zavallı kızca-
ğız üzerindeki yirtılmış ipek-jarse kombinezonuyla
baygın vaziyette yatıyor kumsalda... Sutyeni bir ya-
na, donu bir yana atılmış... Kadın izleyiciler mendil-
lerini çıkartmışlar hüngür şakır ağlıyorlar... Gençler
ise kızın kombinezonunu parçalattırmayan "reci-
sör"e lanet okuyorlar içlennden... Bu da gayet "nor-
mal", çünkü herkesin aklında Brigitte Bardot'nun
"Ve Allah Kadını Yarattı"dak\ o anadan doğma gö-
rüntüsü varo günlerde... Herneyse... Kız, soğuktan
ölmek üzereyken yaşlı bir balıkçı tarafından kurtarı-
lıyor... Balıkçı onu bir battaniyeye sanp, kulübesine
götürüyor, çorba içiriyor... Yaşlı adam iyi olduğu ka-
dar da akıllı bir insan. Kızın sutyeni ile donunu bir
gazeteye sanp, "Bunlan mahkemede delil olarak
gösterirsin, yavrum..." diyor.
Sonra "artık her şeyini yitirmiş" o saf kızı üzerin-
de nereden çıktığı belli olmayan gıysilerie, elinde
paketi Chevrolet marka damalı birtaksiye bineri<en
görüyoruz... Gerisı malum... Kötü adam yakalanı-
yor... Dava açılıyor. Ama ilk duruşma günü Adliye'ye
getirilirken vurulup ölüyor. Kötü adamın katili, kızı
uzun zamandır büyük bir aşkla seven, fakat sevgi-
sini kıza bir türlü açamayan genç, yakışıklı bir dok-
tor... Sinemadaki kadın izleyiciler bu sahnede yeni-
den ağlama nöbetine tutuluyorlar ve ilk nöbettekin-
den çok daha rahat ağlayabiliyorlar. Çünkü tecavüz
olayından sonra ön koltuklardaki gençler çekip git-
tiklerinden koca salon onlann artık...
Film baştan sona dram... Zavallı kızcağız neye
yanacağını bılemiyor... Sevdiği, peşine takılıp gittiği
adam "tecavüzcü" çıkmış... Kendisini seven yakı-
şıklı genç doktor ise onun yüzünden katil olup ce-
zaevine düşmüş... 18 yıl yatacak, kolay değil... Ne
yapsın, kime, nereye sığınsın? Namusu lekelenmiş
genç kızlann sonu bellı o tarihlerde... Bar, pavyon,
genelev... Allah göstermesin!.. öyle bir kız değil o,
artık "kadın" olmuş olsa da... Herşeyin olup bittiği,
namusunun lekelendiği yere gidiyor... Bir kayalık bu-
lup, kendinı bırakıyor aşağıya... ölüyor... Kızın ölü-
sünü yine o babacan balıkçı buluyor... "Vah benim
güzelkızım..." diye dövünüyor yaşlı adam... Bu yü-
rek parçalayıcı sahneyle sona eriyor film... Yazımın
ilk cümlesiyle bu "son "un ne ilgisi var, diye soracak-
sınız belki, ama inanın, ben de tam bilemiyorum.
Hem, her "kıssa"dan bir "hisse" çıkarmak gibi bir
zorunluluğu da yok hiç kimsenin...
e-posta: dkavukcuoglu a superonline.com
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1 2 3 4 5 6 7 8 9
1 2 3 4 5 6 7 8
SOLDANSAĞA:
1/ Osmanlı
ordulannı
uzak cephe
savaşlanna
özendirmede
gösterilen
simgesel he-
def. 2/ Bar- 6
tın'ınbirilçe-
si... " — bir
tahta kaşıkhr.
Sapı ortasma
denk düşen" (Can
Yücel). 3/ Bazı bit-
kilerde sapı kucakla-
yan yaprak dibi...
Atı tımar etmekte
kullanılan kıldan ke-
se. 4/Aktinyum ele-
mentinin simgesi...
Danslı gece toplan-
tısı. 5/ Geciktirilmiş
borçlar için kullanı-
lan sözcük. 6/Gözü kapalı inanılan düşünce; dog-
ma... Zirkonyum elementinin simgesi. 7/Koç bur-
cunun eski adı... Yurdumuzun birbölgesi. 8/ "Du-
rur — gibi dallarda kanlı bülbüller" (Ahmet Ha-
şim)... Bir ay adı. 9/ Karasevda.
YUKARTOAN AŞAĞIYA:
1/ Dantel ya da nakış ipliği yumağı... Olgun ol-
mayan. 2/ Suyu sıcak olarak yerden çıkan ha-
mam... Ingiltere'de çok sevilen bir cins bira. 3/Op-
tik kaydırma... Kirpik boyası. 4/Sahip... Osman-
lı dönemi seyirlik oyunlannda gösteri yapan yü-
zü maskeli ya da boyalı oyunculara verilen ad. 5/
Asya'da yaşayan yan evcil bir sığır cinsi. 6/ El-
ma, armut, ay\a gibi meyvelerin yenmeyen iç bö-
lümü... îlave. 7/Uluslararası bankalann genellik-
le Londra'da saptadıklan kredi faiz ortalamasına
verilen ad... Yankı. 8/Bey... Bir cins küçük taneli
muşmula. 9/Ödünç alınan ya da verilen şey... Is-
kambillerle oynanan bir tür oyun.