22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 EKİM 20C2 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 .ya arös#yar. Btamıstherşsyl mtamormf öektrorek posta: denesom@cufnburiyetcom.tr el: 0.212,512 05 05 Faks: 0,212.512 44 - CHP'de ibadet sancısı yaşanıyormuş... "Cami avlusunda siyaset yapmanın doğal sonucu!" Hatayda Hatay'daki Mustafa Kemal üniversitesi fena <aynıyor... Diyoıiar ki: "Dicle Ünivf-rsitesi'ne 2.5 yldır kadro verrreyen YÖK, önceki yıllarda şeriatçılann örgüUermesiyle gündeme gelen Harran Üniversrtesi'nde en çok oyu aldığı halde veto ederek rektör aday bile yapmadığı veteriner hekim Prof. Dr. Fatih Köksal'a, Mustafa Kemal Üniversrtesi Tıp Fakütesi Dekanlığı'na atandıktan sonra 100'e yakır öğretim üyesi kadrosu verdi. Kısa süre sonra Mustafa Kemal Üniversftesi'nde rektcrlük seçimi var ve göreceksiniz, daha önce YÖK tarafından rektcrlüğü veto edilen Köksal, bu kez Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e inat Mustafa Kemal Üniversitesi rektör adayı olarak birinci sıraya konacak. Köksal'ın emrine verilen ve atama işlemleri süren 100'e yakın kadro boşuna değil." evre Bakanlığı'nın geçen yılın sonunda ya- yımladığı ve galiba çevrecilerin gözünden kaçmış bir tebliğ var... Adı biraz uzun: Çi- mento Fabrikalannda Atıkların Alternatif ve- ya Ek Yakıt Olarak Kullanılmalarında Uyulacak Ge- nel Kurallar Hakkında Tebliğ... Tebliğin 2. maddesi şöyle: "Çimento fabrikalannda alternatif veya ek yakıt ola- rak katı atıklar ve tehlikeli atıklar kullanılabilir. Katı atıklar 14.03.1991 tarih ve 20814 sayılı Resmi Gaze- te'de yayımlanarak yürürlüğe giren 'Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği' kapsamında, tehlikeli atıklar ise 27.08.1995 tarih ve 22387 sayılı Resmi Gazete'deya- yımlanarak yürürlüğe giren Tehlikeli Atıkların Kont- rolü Yönetmeliği' kapsamında yer alan atıklardır. Teh- likeli atıklar yakılmak istendiğinde, uygulamanın ilk 2 yılında Ek-5'te verilen atıklar kullanılabilecek, 2 yıldan sonra gerektiğinde mevcut uygulamalar Türkiye Çi- mento Müstahsilleri Birliği'nin de yer aldığı bir teknik Zehir komisyonda değerlendirilecek, uygun görülürse Çev- re Bakanlığı'nca liste yenilenecektir." Bu madde ne anlama geliyor sorusunun yanıtın- dan önce Çevre Bakanlığı'nın listesine göre tehlike- li atıklardan bazılarının ne olduğunu öğrenelim: Hastanelerden, tıp merkezlerinden ve kliniklerden kaynaklanan klinik atıklar. Farmasotik ve ilaç atıkla- n. Siyanür ihtiva eden ısıl işlemler ile sertleştirme iş- lemlerinden kaynaklanan atıklar. Tanımlanamayan ve/veya yeni ve insan ve/veya çevre üzerindeki etki- leri bilinmeyen araştırma ve geliştirme veya eğitim fa- aliyetlerinden kaynaktanan kimyasal madde atıklan. Berilyum, berilyum bileşikteri. Arsenik, arsenik bileşikleri. Cıva, cıva bileşikleri. Talyum, talyum bileşikleri. Anorganik siyanürler. As- best. Organik fosfor bileşikleri. Organik siyanürler. Peki, madde ne anlama geliyor? Çevre Mühendisleri Odası'ndan biryetkili açıklıyor Tüm tehlikeli atıklar artık çimento fabrikalannda yakılabilecek. Başka bir deyişle çimento fabrikalan gerçek işlevlerinin yanı sıra 'tehlikeli atık yakma tesi- si' olarak da faaliyet gösterebilecek." Tebliğ yayımlanır yayımlanmaz herhalde faaliyete geçmişlerdir! Böyle bir uygulamaya Çevre Bakanlı- ğı nasıl izin verebilir? Yanıt, tebliğin içinde yatıyor ol- malı: Çevre Bakanlığı, 2 yıl sonra oturup kiminle konu- şacaktı anımsayın: Çimento Müstahsilleri Birliği! Çünkü Çimento Müstahsilleri Birliği bu ülkede, he- nüz dünyada tanımlanamamış, yeni, hatta insan ve çevre üzerindeki etkileri dahi bilinmeyen araştırma ve geliştirme veya eğitim faaliyetlerinden kaynaklanan kimyasal madde atıklarını bile yakabilecek kadar bü- yük bir iktidar gücüne sahip! SESSİZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatt erdincutku'fi yahoo.com Şeriatçı politikacılar menKUL KIYAMETLER borsasında! Centep Circle'dan aşağı Hyde Beach Aşağıda adlar, yeni yapılan büyük bir plaj düzenlemesinin içinde yer alan kamusal alanlara ve işyerierine aittir: Art Circle, Style Circle, Wish Circle, Center Circle, Fish&Cheers Circle, Yo- uth Circle, Grand Circle, Islander Be- ach, Hyde Beach, Suje, Yaso Beach, Hillside Su Plaj, Aqualand, Dolphin- land, Discoland, Drug Store, Jasmin Foto, Quicsilver, Düet Bistro, Ny's Hot Dog, Algida Shop, VVaffle Evi, Cals- berg Sports Cafe, SQ. Avenue, La Pri- mavera, ChinoTobacco, Çiçek's Mey- hane, Garden Live, C&G Candle Ligh, Lacoste, Harem Gift Shop, Murphys. Burası Amerika değil, Antalya'dır ve Antalya Büyükşehir Belediyesi'nin dü- zenlediği Konyaaltı Plajı'dır. Inşaat Yüksek Mühendisi Galip Büyükyıldı- nm, "Antalya Beach Park Aktüel" der- gisinde bu adlan gördükten sonra şöy- le demektedir "Nerede benim Türkçem? Nerede Antalyamın; Deliktaş, Mermerli, Kipro- noz plajlan; Yedi Mehmet Lokantası, Paçacı Şaban, Aşçı Mustafi, Topçu Kebapcı, Dönerci Hakkı, Piyazcı Sami, Börekci Tevfik, Peynirci Muammer, Turşucu Hamdi, Dondurmacı Ibruş'lar, Feyyaz'lar; Çınaraltı, Çaybaşı, Değir- menönü, Kırkgöz, Vatan kahveleri, Tophane, Barbaros çay bahçeleri? Nerede yurttaşlık bilinci, dil bilinci, kentlilik bilinci! Antalya'nın Konyaaltı Plajı, ulusal dili Türkçe olan Türkiye Cumhuriyeti'nin toprağı değil midir? Bu işlerin hiç kanşanı görüşeni yok mudur? ÇEDKÖŞESÎ OKTAY EKÎNCt Kınacıoğlu ve Kars'ın Trenleri Çocukluk ve ortaöğrenim yaşlarımda hemen her yaz Kars'a giderdik... Dogu 'nun bu "uygar* kentüıde geçirdiğimiz güzel günler ne kadar unutul- mazsa, neredeyse "Igün" süren o coşkulu "tren yolculuklan- nnz" da o kadar unutulmazdı... "Coşkuhı" diyorum; çünkü gidişte de dönüşte de "kuşetfi" vagonlardan yan yana birkaç "kompartunanı" bizim grup kapatırdı... Akrabalar ve Kars- h öğrenci gençler, o iki günü şarkılar, oyunlar ve neşeli soh- betlerle geçırirdik... Hele, llhanın bir Bakû sa- natçısından farksız "gar mon" (Azeri akordeonu) mal PaşaJ" sözleriyle karşılan- dığı tarihi istasyon binasını ya- kın geçmişte "yok eden" TCDD idaresi, şimdi de duygu yüklü bir "demiryoku kentimi- zi" adeta cezalandınyor... Ankara-Erzurum arasuıda başlatılan lüks "Erzurum Ekspresi", sanki daha ötede "Türkiye'' yokmuş gibi Kars'a devam ettirilmiyor... Çağdaş Kars Haber gazetesinden Gü- müşpala Kortağ. telefonda bile hissettığim "yürekdaralmasıy- la" artık ne diyeceğıni bilemi- yor: •*- Bu kadar da aynmcıhk olur mu?_ Erzurum yok-ulan konfora ve hıza layık görülür- KİM KİME DUM DUMA BEHÎÇ AK behicaka turk.net ÇtZGtLtK KÂMtL MASARACI "Cumhuriyet treni" bile Kars'ı unutuverdi ustalığıyla birlikte "•mahmJar* ve "'segâhlar'' söylemek?.. Keş- ke o günleri yeniden yaşayabil- sek... Dağ trenleri.. Yine anunsıyorum; ilk tren yolculuklannda tam *üç kez" katar değiştirirdık... Istan- bul'dan Erzurum'a konforlu bir "ekspres".. Sonra Erzurum'da "aktarma" yaptığımız "posta treni" ile Hasankak'ye... Ora- dan da biri önden çeken diğeri arkadan iten iki lokomotifli "dağ treni" ile Sankamış'a ve oradanda Kars'a... Dağ treni, her vagonunda o- dun sobası bulunan; gençlenn trenden atlayıp "gözelerden" (ormanlardaki sukaynaklan) su aldıktan sonra yeniden yokuşun tepesine doğru yetişip bindikle- ri; rampa yukan yüriime hızın- da, rampa aşağı ise rüzgâr gibi bırtrendi... Işte böylesi türlü çe- şitli trenlerle 3. gün Kars'a var- dığımızda, bizi karşılayan "is- tasyon binası" ise görkemi ve zarifliğiyle hâlâ belleklerimiz- de duruyor... 'Vefasız' TCDD-. Şimdı, bütün bunlan anımsa- yıp sizlerle de paylaşmanun ne- deni ise son günlerde Karshla- n yine "üzen" bir "Deviet De- miryollan (TCDD) vefasızhğı- nın" gündeme gelmiş olması... Vaktiyle Atatûrk'ün, o ünlü Kars türküsünde yaşayan; "Hoşgeiişler ola, Mustafa Ke- ken Kars yokulan sanki bu iü- kenin vatandaş^ değSkr-." Belediye Başkanı NaifABbe- yoğlu da TCDD 'nin bu vefasız- iığını, "Kars'ın dışlanmasına yeni bir örnek" olarak gösteri- yor... Adına "Doğu Ekspresi'' denilen, bakımsız, ükel, narap, her istasyonda duran ve yıllar- du" hep "rötar" yapan treni hâ- lâ Kars'a yeterli görüp Anka- ra'dan kalktıktan sonra sadece il merkezlerinde duran "yatakh, klimaİL halı döşcti ve lokantah" hızh ekspresi Erzurum'a arma- ğan edenleri şikâyet edecek kimse bulamıyor... 'Tarafeız' bakan ne diyor? Bütün bunların, Ulaştırma Bakanhğı'ndaki "tarafhsiyase- tin" sonucu olduğu belli... Peki, seçim nedeniyle bu ba- kanlığın başına geçen "taraf- sız" hocamız Prof. Dr. Naci Kı- nacıoğlu aynı konuda acaba ne düşünüyor?.. Kınacıoglu'nun hocalık yap- üğı "GaziÜnKersitesi'' bile ser- hat kentimize Atatürk'ten mı- ras olan "gazj* unvanını taşıdı- ğına göre; "bu hakstzhğı gkle- ren bakan" olması için o çok değer verdiği "manevi nedenle- ri" bile var demektir... Karslılarayine "sabır" diler- ken tarafsız bakanımızdan da "Ana\Bsadaki eşitKk ilkeshtin" gereğini yapmasını bekliyo- ruz... Oekinciıf cumhuriyet.com.tr . o KEDI LEVO APTÜÜKA e-posta: aptulikauigo.com. TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 2Ekim GRAHAM GRfENE 19O4'TS aUGÛN.üNÜJ İNGİLİZ 0OĞDU- GREEhie, PfZOBLSMÜ BİR ÇOCOtOUK G£Çİ- eeCEK, SIK SlK OKüLOAN K/İÇACAK, PSİkOLOĞtAB yocutkiACAKne.PAUASi, 16-17 y/tçun/e/A/o^, TA- BAK1CAYLA "RUS &JLET/ "OYNtYACAKTT/Z!. 132£ 'M KAjDUt: MEZHSBİNE 6'£M££l, yAŞAMINPA OĞ- AJÜM HOKTASt OLACAK, gUUU, BASIAJPA \/£ ' eeiupe ÇALIÇAAASI ızuVECE/aie. yAPtrt BIR. KISMI "e6L£NoiRici* ^if^üicre', J İSE GZEEUS'İN TAGZIMI ASl&LIKU fEKiL O£ Hİ£SE7TİG£N RCXU4HLAje. OLACA/CTIS. &Ü )tö Cî 8ĞÜJMÛ ; 77*M2/-İN£AA] lTfU$MAZU6Mt, SUÇ -CEZA, VlCDAM-SoeuMSUZUJK GİBİ ICAV&AMLA m ifZDeLEYEki,I'NSANIN iç tHJtjyAsiAiMias^esm TILARJ İÇLEYEN KİTAPLAR. OLUÇTU&\CA<TtlZ.. ANKARA14. SULH HUKUK MAHKEMEStiVDEN Sayı: 2002621 Davacılar Mustafa Bozkuş. Adem Solakaç ve Münezzeh Tanınmış vekili tarafından davalılar Mamak Belediyesi ve arkadaşlan aleyhine açılan ortakhğın giderilmesi davasmın mahkememizde yapılan açık duruşması sonunda \erilen karar gereğince; Davalılann Bahçeleriçi Mah 118. Sokak. No: 18 No: 365 Mamak'Ankara adresinde ikâmet ettikleri bildirilen Hanım, Zeliha, Sadık. Ka- zım, Şe\ket, Mazhar. Nuriye. Habibe ve Hacer'in adına çıkartılan tebligatlar tebliğ edilememiş ve adresleri de zabıtaca tespit edilememiş ol- duğundan adı geçen şahıslann adına (aleyhine) Mamak Bahçeleriçi mahallesinde bulunan 37387 ada, 6 parsel sayılı 708 m2 mıktanndaki ta- şınmazın ortaklığmın satış yolu ile giderilmesi davası açılmış olup davalılann bir dahaki duruşma günü olan 06.11.2002 günü saat 9.30'da mahkememizde hazır bulunmalan ve>a kendilerini bir vekille temsil ettirmeleri, aksi takdirde duruşmanın gıyaplannda devam edeceği ve karar verilebileceği HUMK. 509. maddesi gereğince tebliğ yerine geçerlı olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 59198 PANO DENtZ KAVUKÇUOGLU Eski Fotoğraflar Üç yıldır yaz kış Silivri'de yaşadıktan sonra ye- niden kentetaşınırken yaptığım işlerden biri de her taşınmada olduğu gibi fotoğraf albümlerini, içleri tıka basa fotoğraf dolu olan çeşitli kutuları elden geçirmek olmuştu. O albümlerde, kutularda bin- lerce fotoğraf vardı... Yalnız kendi çektiğim fotoğ- raflar değildi bunlar... Kutulardan birinden Tercü- man gazetesinden kesip sakladığım ama ne yazık ki bir köşesine tarih atmayı ihmal ettiğim, Bur- dur'da çekilmiş bir fotoğraf çıkmıştı, sözgelimi... Resmi, o zamanlann en ünlü futbolculanndan biri olan Fenerbahçeli Lefter Küçükandonyadis'in bu kenti ziyareti sırasında gazetenin yerel muha- biri çekmiş olmalıydı. Benim de içlerinde yer aldı- ğım bir grup gence ünlü futbolcu bir şeyler anlatı- yordu fotoğrafta... Dikkatli bakınca üzerimdeki ekoseli gömlekten bu fotoğrafın 1961 yılında çe- kilmiş olduğunu anlamıştım. Babam o yaz yurtdı- şından getinmişti o gömleği. O yazın sonunda da ailecek Burdur'a, eşi şeker fabrikasında muhase- be müdüriüğü yapan teyzeme gitmiştik bir hafta- lığına... Yaşamımdan yalnızca bir "an "ı gösteren o fotoğ- raf beni 41 yıl öncesine götürmüş, yaşadığım, a- ma geride kalan yıllar içinde unuttuğum, ("unuttu- ğumu sandtğım" demek belki daha doğru olacak), birçok "ân"\ yeniden yaşatmıştı bana... Lefter'in o kenti niçin ziyaret ettiğini anımsayamamıştım, a- ma Burdur'un bir daha aklıma getirmediğim o ge- niş ana caddesi, caddede çoluk çocuk akşamüs- tü piyasasına çıkmış Burdurlu aileler, o ailelerin gü- zel kızları, caddenin başındaki çay bahçesinde toplanan ve önlerinden geçen o güzel kızlara kar- şı büyük duygular besleyen, fakat bu duygulannı hiçbir zaman dile getiremeyeceklerini bilen, bu- nun için de sürekli "aşk ıstırabı" çeken delikanlı- lar... Caddenin bitimindeki askeri gazino, o gazi- noda akşamları dans müziği çalan "cazbant" ta- kımı, o cazbant takımının muziğine ayak uydura- rak dans etmeye çalışan sivil giysili subaylar ve "gece kıyafetli" eşleri... BurdurGölü, o göldeki yı- lanbalıklan ve daha birçok şey canlanmıştı belle- ğimde... Fotoğraflar bir "an" için dünyayı durduruyorlar, yaşanmışla yaşanacak olanlar arasında köprüler kuruyorlardı. Fotoğraflara bakarak, "Ben de var- dım...", "Ben de oradaydım..."diyebiliyordu insan. "Mutluluğun resmini yapabilir misin, Abidin?" Nâzım Hikmet'in ressam Abidin Dino'ya sordu- ğu bu soruya yanıt vermek hiç de kolay değildi. En usta ressamlar bile ancak birbirini izleyen ve bir- birleriyle "aynı" olmayan "ân/ar"ı dökebiliyoriardı tuvale. Her resim bir süreçti sonuçta... Fotoğraf ise yalnızca bir "ân"ın, bir "ensfânfane"nin yakalan- ması, dondurulmasıydı. Saniyenin binde biri, iki binde biri bir hızla açılıp kapanıyordu kameraların objektifleri. "Ne kadar mutluymuşum o zamanlar...", "Ne kadargençmişim, güzelmişim..." Kim bilir kaç ki- şiden, kaç kez duymuştuk bu sözleri eski fotoğ- raflara bakarken. Artık eskisi gibi yaşanmayan, ya- şanamayan mutluluklann, çok geride kalmış, artık eskisi gibi olmayan gençliklerin, güzellikterin kanıt- larıydı o fotoğraflar. "Şimdi de çok mutlu görünü- yorsunuz...", "Her yaşın kendine göre güzelliği var..." Hep böyle demez miydik, bize o fotoğraf- lan gösterirken, bizden "bir şeyler" söylememizi bekleyen o fotoğraflann sahiplerine? Nereden aklıma esmişse, bir kutuda da bir za- maniar değer verdiğim, önemsediğim politikacıla- rın, gazetecilerin, yazariann, gençlik önderlerinin fotoğraflarını biriktirmişim... Artık birçoğu yaşamı- yor onlann... Mehmet Ali Aybar, Cemal Hakkı Selek, Behice Boran, Rudi Dutschke, Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Deniz Gezmiş, Mahir Ça- yan ve daha başkaları... Onlann fotoğraflarına ba- karken eskiden neler duyumsamışsam, bugün de aynı duygulan duyuyorum... Tüm yaşamlannı, ge- ride bıraktıklan o fotoğraflarda kalıcılaşmış ânlann- daki gibi yaşamışlar onlar... Kimi insanların tek bir fotoğraflan bile tüm yaşamlanna tanıklık edebiliyor, diyedüşünüyorum. Ama insanlar hep aynı değil ne yazık ki... Deği- şiyorlar... Değiştikçe de kendi fotoğraflarına ya- bancılaşıyoriar ve bir yerde kendileri olmaktan çı- kıyoriar artık... Işte o zaman hiçbir anlam taşıma- maya başlıyor onlann eski fotoğraflan... Yoksayır- tıp yırtıp, niçin çöpe atıyoruz ki kimi eski fotoğraf- lan? e-posta: dkavukcuoglu@superonline.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOLDAINSAĞA: 1/ Kanıtlan- madan, geçici ya da kalıcı olarak benim- senen öner- me. 2/ tskam- bilde koz... Gökcisimleri- ni gözetleme. 6 3/Pelerinlibir palto... Nazi partisinin, "Kahverengi Gömlekliler" de nilen hücum kıtasını sımgeleyen harfler. 4/ Ayaksız olduğu için yılan sanılan bir tür 3 kertenkele.S/lticine- 4 den,güdü...Aynıahır 5 adına koşan yanş at- 6 lanna verilen ad. 6/ "Hayır" anlammda kullamlan sözcük... Notada durak işareti. 7/ Ankara'daki özel bir tiyatronun kısa yazılışı... Kürkü değerli bir hayvan. 8/ Romatizma ağnsı... Çeşit. 9/Eski Mısır'da güneş tannsı... Açı ölçmeye ya da çizmeye yarayan araç. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Nöbetleşe çalışma. 2/ Yunan mitolojisinde tuticu tannçası... Kastamonu'nun bir ilçesi. 3/tki takım ara- sında oval birtopla oynanan oyun... Bir cetvel türü. 4/ Bir nota... Adlan sıfat yapan bir yapım eki. 5/ Gi- rişik süsleme. 6/ "Dedim dilber —"lann kızar- mış/TJedi çiçek taktım gül yarasıdır" (Âşık Ömer)... Tanntanımaz. 7/Sahip... Sacı andıran sanlgan sap- lanyla bitkilere dolanarak onlan zayıflatan asalak bir bitki cinsi. 8/Masajcı... Soy, sülale. 9/"Lekedük"de denilen soyut resim anlayışı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear