Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 17 EKİM 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUSLER [email protected]
OKTfAYİ SAL
Sorsalar, Kimse
Savaş İstemezL
"Savaş için sorular sormak, banş için soru-
lar sormaktan tehlikelidir. Çünkü, bizim ülkemiz-
de olsun, herhangi bir ülkede olsun savaşa ka-
rar verenler, yuıttaşlann savaştan kuşku duy-
malannı, savaş üstüne sorular sormalannı iste-
mezler, halkın yerine düşünmek yetkisi ve ka-
rar almak hakkı onlanndır. (Aziz Nesin)...
Kimse savaş istemez! Halka soımazlar ki!.. Bi-
rinci Dünya Savaşı'na niye, nasıl girdiğimizi ogün-
lerin sadrazamı bile bilmiyordu... Olup bittilerie
başlatılır savaşlar...
Iki Alman gemisi canını kurtarmak için boğa-
za girmişti. Onian alıp Türk adı verdik. Gittiler Ode-
sa'yı bombaladılar. Öylece katıldık savaşa...
Ikinci Dünya Savaşı'nda, Türk ulusu, tarihin-
de ilk kez savaş dışı kaldı. Sınırlarımıza kadar
gelmişti düşman orduları... Ama ülkenin başın-
da usta bir devlet adamı vardı. Savaş nedir bi-
len, tanıyan, onu yaşamış birasker... Benim ku-
şağım bugün yaşamda ise bunu o dönemin yö-
neticilerine, en başta ismet Paşa'ya borçludur.
Unutmayalım, Birinci Dünya Savaşı'nda yüz bin-
lerce genç insanımızın anlamsız bir savaşta can
verdiğini!.. Yalnız Çanakkale, yalnız Sankamış,
yalnız Kalan şehrtleri yüz binleri geçer...
Hiçbirzaman halka sorulmadı! Ne Avrupa, ne
Asya, ne Arnerika'da... Işbaşındaki yöneticiler
tarih boyunca hep özel hesaplarına, özel düşün-
celerine dayanarak savaş kararian vermişlerdir.
Halklarının çıkarlarını koruyor gibi davranarak,
belli parasal çevrelerin, güçlerin yaranna milyon-
ları ölüme yollamışlardır...
ABD Başkanı Bush, Irak'aordularını, uçakla-
rını, tanklarını göndererek Saddam yönetimini
ortadan kaldırmak hırsında... "Haylaz devlet-
ler" varmış, bunlar terör kaynaklarını besliyor-
larmış, bu yüzden onları ezmek, yok etmek ge-
rekliymiş!.. Bu görüşü acaba Amerikan halkı
paylaşıyor mu? Bir halk oylaması yapsalar so-
nuç Bush'un istediği gibi mi çıkar? Bush, Ame-
rikan halkından gerekli oy çoğunluğunu da ala-
mamıştı. Zorlukla, o da yüksek mahkeme kara-
rıyla başkan olabildi... Arkasında kamuoyunun
desteği yok!.. Halka sorsalar ya, ama sormaz-
lar, hiçbirzaman!..
Son günlerde kimi dost okurlar "Çok karam-
sarsın, hiç umut yok mu?" diye eleştiriyortar...
Gerçekleri söylemek suç mu? Hiçbir yararımız
olmayan bir savaşta, hem de komşumuz bir ül-
keyle savaşta, gençlerimizi kırdırmak tarihsel
bir yanılgı olmayacak mı? ABD'li bir Bush'un bi-
raz da babasının öcünü almak için bağımsız bir
ülkeye karşı saldırıya geçmesi, bizim de bu yan-
lışlığa araç olmamız, hem akla hem de ulusal çı-
karlarımıza aykırı değil mi?
"Bir koyup on almak" diye bir şey de yok! On
yıl önce denemeye kalkıştık, en büyük zararla
çıktık. Aklı başında birkaç kişi olmasaydı, Özal
Bey ülkemizi gereksiz bir savaşa sokacaktı.
Ya şimdi ne olacak? Borçluyuz diye, borcu-
muzu ödeyebilmek için yeni borçlar alıyoruz di-
ye mi takılacağız gözü dönmüş bir adamın pe-
şine! İsmet Paşa okulundan yetişmiş usta poli-
tikacı Ecevit'in işin başında olması bir talihtir.
Ya "Ben savaşmasını bilirim, beni getirin işba-
şına" diye tutturan bir şaşkın bayan olsaydı yö-
netimin başında!..
Yöneten-Yönetemeyen Demokrasi...
Demagoji ve halk dalkavukluğu yaparak tepkisel oylan ele geçirme-
ye çalışan siyasal partiler, vatandaşın bu günkü yapıya öfkesüıden
yararlanıyorlar. Bu durum daha büyük yeni bir soruna yataklık yapı-
yor: Yetersiz ve donanımsız siyasal iktidarlann oluşması...
Dr. Alev COŞKUN Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Öğretim Üyesi
3
Kasım 2002'de
yapılacak seçim-
lerin sonuçlan
üzerine yorumlar
çokdeğişik...Se-
çimlerin sonuçlanndan
hemen hiç kimse umutlu
değil...
Iktidardaki partilerin
barajı aşamayacağı konu-
sunda göstergeler belir-
gindir. AKP seçim siste-
minin adaletsizliği ve ba-
rajı aşamayan partilerin
oylanndan aslan payını
alacağı için Meclis'te ger-
çek oylanndan daha faz-
la sandalyeye sahip ola-
caktır. Bu gidişle belki bir
gün tek başına iktidar ola-
caktır. Bu durumda se-
çimlerden sonra nasıl bir
parlamento ile karşı kar-
şıya geleceğiz? Bu seçim-
lerden Türkiye için "is-
tikrarfc" bir hükümet çı-
kabilecek mi?
Demokrasilerde en bü-
yük tehlikelerden birin-
cısi kutsal din duygulan-
nın siyasal amaçlar için
kullanılması; ikincisi ise
halk dalkavukluğuna (po-
pülizme) prim veren ve
demagojiye dayanarak ya-
pılan siyasal kampanya-
lardır. Işte AKP ile Genç
Parti'nin yapbklan da bu-
dur.
Bu seçim, siyasal par-
tilerin desteksiz atnklan
birarenayadönüştü. Sınır-
sız vaatlerle vatandaşla-
nn kafalannda düş şato-
lan kuran siyasal partile-
rin vaatlerini gerçekleş-
tirmeleri için katrilyon-
luk kaynaklar gerekiyor.
îşte birkaç ömek: Genç
Parti, il sayısım 25O'ye
çıkanyor, her aileye Ha-
zine'den arsa ve 30 yıllık
konut kredisi, herfl'ebir
fabrika ve bir üniversite
kuruyor. AKP ise hesap-
sız atarak herkesi kira öder
gibi ev sahibi yapıyor, ay-
rıca maliyeti milyar
dolarlar tutan 15 bin km.
duble yol yapıyor. DYP
ise her mahallede 100 tril-
yoner yaratıyor, herkese
mavi kart, her köylüye bir
traktör veriyor.
Türkiye bu seçimlerde
yerine getirilmesi olanak-
sız vaatler ve "gölüoç bir
yeni popüMznr ile karşı
karşıyadır. Bu seçimler,
merkez ve merkez sağ par-
tilerin çöktüğünü göster-
mektedir. CHP istenen aç-
ramayı yapabilecek mi?
Son anketlere göre daha
önce hesaba katılmayan
Genç Parti'nin Meclis'e
girmesi kesinleşmiştir. Bu
seçim sonuçlan çevrenin
merkeze olan öfke ve tep-
kisini yansıtacaktır. Pekiyi
neden buraya gelindi?
Vatandaşımız siyasal
kirienmeden, horrumla-
malardan, yeteneksiz ve
beceriksiz kötü ekonomi
yönetimlerinden ve siyasal
parti BderlerininMedis'te
birfoiıierini aklamalarm-
dan bıknuşbr. Banka bor-
tnmcuhnndan, siyasal ka-
yHTnsüardan,hırsızhkJar-
dan nefret ediyor. HalJa-
nuz gelir dağılınunın kor-
knnç adaletsizüğmi beni-
ğinde bütün ağıriığıyla
duymaktadır. Özet olarak
bu kokuşmuş siyasalyapı-
lanmaya karşı öfkelidir.
Seçmen,güvenerekoy ve-
receğibir siyasalpartibu-
bmıyor. Oyîartepkiselgn-
dülerle marjinal partile-
re yöneüyor-
Demagoji ve halk dal-
kavukluğu yaparak tep-
kisel oylan ele geçirme-
ye çalışan siyasal parti-
ler, vatandaşın bu öfke-
sinden yaraıianıyorlar. Bu
durum daha büyük yeni
bir soruna yataklık yapı-
yor Yetersiz ve donanım-
sız siyasal iktidarlann
oluşması... Bu noktada
yöneten'lenn kaybettik-
leri iktidan, yönetiJen'ler
yani halk kazanıyor mu?
Siyaset bilimcilerine
göre bu durumda asıl kay-
beden halk oluyor. Ünlü
siyaset bilimci George
Bordeau, "Yöneten De-
mokrasi'' adlı 3 cıltlık ese-
rinde bu konulara geniş
olarak değinmektedir.
Tepkilerin ve öfkenin
DEMOKRATİK SOL PARTİ
INÇIİK
TEDMAN KONSERLERİ
BİLGİ TOPLUMU SÖYLEŞİLERİ
18 Ekim • Saat:19.00 Izmir Alsancak Kapalı Spor Salonu
19 Ekim - Saat:19.00 İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi
DSP BILG! TOPLUMU ÖTOBUSU konser günleri beij
TÜM HALklMIZ DAVETÜDİR. GİRİŞ ÜCRETSİZDİR.
Şimdi Yine DSP Zamanı.
Demokratik Sd Parti
Hedef Bilgi Toplumu
www.dsp.org.tr
DSP
güdülediği oylar hesapsız
sonuçlar yaratmaktadır.
Bu biçimdeki modellerin
en büyük güçsüzlüğü (za-
afi) giderek "yöneteme-
yen demokrasi"ler duru-
muna dönüşmeleridir. Se-
çim sonuçlannın ne za-
man bozulacağı bilinme-
yen güçsüz koalisyonlar
doğurması ya da tepkisel
oylann yarattığı yetenek-
siz "çoğunluklanT ulaş-
ması, sorunlan katlıyor.
Böylesi iktidarlar uzun
erimli olamıyorlar. Ünlü
sosyal bilimci Karl Pop-
per de yapıtlannda, bu ne-
denle bu konulan özellik-
le irdelemek zorunda kal-
mıştır.
Yöneten-yönetemeyen
demokrasi konusunda
Milliyet'teki sütununda
Taha Akyol bir süre önce
dikkatiçekti (29.7.2002).
Siyaset biliminin saygın
kışılennden GiovanniSar-
tori'nın Demokrasi Teori-
sine Geri Dönüş adlı ya-
pıtına gönderme yaparak
konuyu gündeme taşı-
dı.(*)
Aşın yük-sorun çöze-
mevenkr:
Colombia Üniversite-
si'nin ünlü öğretim üyesi
Sartori, sözü edilen bu ki-
tabında seçimle gelen si-
yasal iktidarlann bir ül-
kede çözmekle yükümlü
oldugu sorunlann ağırlı-
ğını belirtmek bağlamın-
da "aşınyük'' (overload)
kavramını ortaya atmış-
tır. Örneğin siyasal, top-
lumsal ve ekonomik bir-
çok sorunla (aşın yük) bo-
ğuşan Türkiye, bu sorun-
lannı çözmek için genel
seçimlerden bu sorunlara
çözüm getirici hükümet-
lerin çıkışını yaratabiuTie-
lidir. Prof. Sartori'nin söy-
lemi ile demokrasinin "^ö-
netebilir'' olması gerekir.
Buna karşın ^yönetihnez-
Bk" (ungovernabüity) so-
run çözücü olmak yerine,
sonın yaraticı bir niteliğe
bürünüyor.
Bir ülkede hem "aşm
yük* (agır sorunlar) hem
de "yönetilmezlik'' (yö-
netemeyen demokrasi, ya-
ni sorunlan çözecek si-
yasal iktidarlann yaratıla-
maması) dunımu \
r
arsa, o
ülkede siyasal iktidarlar
uzun erimli olamıyorlar.
Hatta Sartori bu noktada
Karl Mannheim'a bir
gönderme yaparak dikta-
toryal istekleri olan grup-
lara firsat veren olgunun
"işte bu genel yönetme,
çekip çevirme yokluğu"
olduğunu belirtiyor. (s.
179)
Bu seçimin sonunda;
sandıktan makul bir ço-
ğunluğun çıkamaması, de-
mokrasinin giderek "yö-
netilmezfik" alanına çe-
kihnesi, belki de "taroş-
malı bir azmtağm" ege-
men oldugu bir yöneti-
min ön plana çıkması gi-
bi durumlarla karşı karşı-
ya kalabiliriz.
Ülkemizin seçimler
sonrası siyasal iktidarla-
n bekleyen sorunlannı
(aşın yük) özet olarak sı-
ralayalım:
• Yaklaşık 240 milyar
dolarlık iç ve dış borç,
• Seçimden sonnüa yıl-
da (2003) ödenecek iç
borç faiz miktan 77 mil-
yar dolar. dış borç faiz
miktan ise 10 milyar do-
lar,
• Bunca reforma karşın
tam toplanamayan \ergı
gelirleri,
• Bir türlü düşmeyen
süreğen (kronik) enflas-
yon ve arttınlamayan üre-
tim gereksinmesi,
• Çok çarpık ve adalet-
siz bır gelir dağıhmı, (Nü-
fusun yüzde 20'lik en üst
dilimi milli gelirin yüzde
53'ünü ahrken yüzde
20'lik en alt dilim sadece
yüzde 5'ini alabiliyor)
• Çarpık işleyen "aktü-
erya" hesaplannın yarat-
tığı iflas etmiş bır sosyal
güvenlik sistemi,
• Dünyanın en pahalı
enerjisinin devlete satıl-
dığı ve bu pahalı enerjiy-
le artık değer yaratabile-
cek sanayi üretimi ve kal-
kınma düşleri,
• IMF ve Dünya Ban-
kası ile ilişkiler, AB ile
ilişkiler ve Kıbns sorunu,
• Ortadoğu'daki petrol
kaynaklannın sahipliği ve
petrol geçiş yollannın de-
netlenmesinden kaynakla-
nan büyük mücadele so-
nucu doğacak Irak sava-
• Toplumsal banşın
sağlanması sorunu vs. vs.
Görüldüğü gibi çözüm
bekleyen sorunlar, Prof.
Sartori'nin belirttiği öl-
çüde çok yoğun. Kaldı ki,
bunlara bir de ülkemiz-
deki eğitün yozlaşmasını
ve aydınlanmadan sapıl-
masını eklersek vann siz
düşünün...
Yönetebflir
demokrasi
Türkiye'de kuşkusuz
aklı başında herkes "yö-
netebüir bir demokrasi"
istiyor. Seçim sonuçlan-
nın "yönetebflir makul bir
çoğunluk" yaratmasını ıs-
tiyor. Ancak bunu sağla-
yacak, yasal düzenekler-
den (mekanizma) yoksu-
nuz. Siyasal Parti ve Se-
çim Yasalannda sistemi
tıkayan unsurlann açıl-
ması için siyasal parti li-
derleri hiçbir çaba göster-
mediler. Bu yasalarda ya-
pılacak iyileştirmelerin
kendilerinin siyasal etkin-
liğine, tek seçicihğine son
vereceğini bildikleri için
bu konuda harekete geç-
mediler. Italya'da oldugu
gibi "zeytindah ittifakla-
n" yasal olarak olanak-
sızdır. Sonuçta 'Şönete-
meyen bir demokrasi'' ile
karşı karşıya kalıyoruz.
Yapılan açıklamalara
bakılırsa, siyasi parti li-
derlerinin düzenlediği lis-
telerdeki milletvekili
adaylannın 1/4'inin sav-
cı ya da Interpol tarafın-
dan arandığı belirtiliyor.
Bu ortamda vatandaş
tepkisel oy vermekten baş-
ka ne yapabilir? Öfkesi-
ni tepkisel oyla gösterdi-
ği için ve sonucunda ^ ö -
netemeyen bir demokra-
siyi" yarattığı için suçu
sadece seçmene yükle-
mek, sadece seçmende ka-
bahat bulmak doğru degıl-
dir.
Bu kokuşmuş yapıyı si-
yasal kadrolar yaratma-
dılar mı? Bunun yanmda
seçim sistemini belirle-
yen Seçim Yasası ve Siya-
sal Partiler Yasasf nın yö-
netebflir bir demokrasiyi
engelleyen, sistemi tıka-
yan önemli bir etmen ol-
duğunu yadsıyabilir mi-
yiz?
Bugün ülkemizde halk
demokratik katıhmın için-
de değildir. Parti listeleri
parti liderlerinin oligar-
şik çevresi taraftndan ha-
zırlanmaktadır. Parti lis-
telerinin oluşumunda ne
siyasal parti tabanının ne
de halkın bir yetkisi var-
dır. Halkm tepki olarak
marjinal siyasal partilere
yönelmesinin bir nedeni
de budur.
Tüm bu nedenlerle se-
çim sonuçlan, ne yazık ki
çözüm getirici olamaya-
caktır.
Kısaca özetlersek: Tür-
kiye'nın sorunlan büyük-
tür. Siyaset bilimci Sar-
tori'nin belirttiği gibi ta-
şıdığımız bu "ağıryükü"
(sosyal ve ekonomik so-
runlan) çözebilecek ma-
kul çoğunluklar bu
seçimlerden kolayhkla çı-
kamayacağı için süratle
bu seçimlerden sonra ne
yazık ki "yöneteıneyende-
mokrasi"ye itilmektedir.
(*)G. Sartori, Demok-
rasi Teorisine Geri Dönûş
Ankara, Türk Demokrasi
Vakfı, 1993.
Demokratik Kitle Örgütlerinin
Sorumluluğu...
tlhanAZKAN
Çeşitlı yazarlanmız. önümüzdeki se-
çimin halkımızın TBMM'de gerçek
anlamda temsil edilmesine yönelik
bir değişikliğin getirilmesi bağlamında ye-
ni bir şey getiremeyeceğini dile getirdiler.
Hatta bazı yazarlanmız "o halde bu seçim
deneyinnea?" diye sorularda sordular. Çe-
şitli yorumlar yapılabilir ama "sessiz ya da
'sivil darbe' benzetmesini yapanlann gö-
rüşlerine katılarak asıl amacın 'me\cutsis-
temin değişınemesini sağjamak' ve ileride
halktan gelebilecek tepkilere karşı 'İştese-
çim yapıldı, hür iradenizle yönetimi yeni-
den beliriediniz. daha ne istiyorsunuz?' di-
ye savunmaya sanlmak olduğunu söylemek
yanlış ohnayacaktır.
Çıkarlan. mevcut sosyo-ekonomik dü-
zenin devamından yana olan iç ve dış çı-
kar çevreleri bir beş yıl daha kendi aynca-
lıklı konumlannı'yasal' güvenceye almış
olacaklannı hesaplamış olmahlar. Erken se-
çimin yapılmaması durumunda ülkenin bir
kanşıklık içine süriikleneceğini düşünen-
ler de var ki, bu görüşte bir ölçüde haklı-
lık payı yok değildir. Ancak, dikkatlerden
kaçan bir husus da, seçim sisteminin hal-
kın 'hür iradesinin' Meclis'te tam yansı-
masına olanak tanımadığıdır. Ülkenin için-
de bulunduğu ekonomik durum: gelecek
yıllann. hele önümüzdeki 2003 yılının hiç
de parlak geçmeyeceği ve halkımız arasın-
da gittikçe güçlenen tepkinin yapılacak se-
çımle bastınlmasının güç olacağının işa-
retlerinı vermektedir. Televizyon kanalla-
nnda gösterilen 'paparazzi' programlan
ve tath hayat' görüntüleri sermayenin gü-
dümündeki yazılı yayın organlan ise hal-
kın yaşadığı güçlükleri yetennce dile ge-
tirmemekte ve kendi çıkarlan yönünde
haklı görülecek bir tutumu ısrarla sürdür-
mektedir.
Bu tabloya karşın, mevcut statü daha ne
kadar sürdürülebilir? Burada tepkilerin or-
taya çıkmasında belirleyici etken halkın
gelir düzeyindeki olumlu yahut olumsuz
değişme eğilimi değil midir? 2003 yılın-
da alınan kredilerin geri ödemelerinin ül-
ke ekonomisini olumsuz etkileyeceğini
beklemek gerçekçi bir yaklaşım olur. O
halde seçimin yapılmış olması halkın tep-
kilerini ne kadar bir süre için daha ve ne
ölçüde önleyebilir?
Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını ulu-
salcı bir yaklaşımla toplumumuzun gerçek
çıkarlan doğrultusunda cesaretli adımlar ata-
rak köklü bir değişimi başlatmadan kan-
şıklık ortamına sürüklenmemeyi nasıl umut
edebılir. Halkın olası tepkilerinin geçici
olarak önlenmesi sorunlann sadece sür-
mesine yardımcı olur. Ama tepkilerin ya-
sal çerçevede gösterilmesine izin vermek
zarardan çok yarar getirir. Ülke sorunlan-
nı çözülmesı geçmışte de görüldüğü gibi
asker-sivil aydıniar ve halkın (günümüz-
de demokratik kitle örgütleri-DKÖ) birlik-
teliği ile gerçekleşebilir.
DKÖ'lerin; halkın (gençlik. işçi, köylü,
esnaf, memur, küçük ve orta ölçekli işlet-
meler ve bunlann emekli kitleleri) sosyal,
ekonomik ve siyasal istemlerini ve tercih-
lerini güçlü bir şekilde dile getirmeleri, ik-
tıdann halkın çıkarlan doğrultusunda ye-
niden şekillenmesinde öncü rol oynama-
lan beklenir. Kanşıklık ortamına sürük-
leruneden ve zorunlu olarak şu veya bu şe-
kilde, şekilsel de olsa. demokrasiye ara ve-
rilmeden esenliğe kavuşmanın en akılcı
volu budur.
PENCERE
Bir Varmış, Bir Yokmuş
Osmanlı Imparatorluğu'nun çöküşü az buz bir
tarih değildir...
Birinci Dünya Savaşı'nda Galiçya'dan Basra'ya,
Hazar'dan Akdeniz'e değın yaygın cephelerde dö-
vüşe dövüşe parçalandı imparatorluk, ama baş-
ta îngiltere olmak üzere Batı'ya bu da yetmiyor-
du, Anadolu'yu da 'Sevrharitası' üzerine bölmek
istiyorlardı.
Bugün yaşadıklanmız o günlerin mirasını günü-
müze taşımak üzerinedir...
Çok eski bir tarih mı bu?..
Yok canım...
Bizim babalanmız bu tarihi gençliklerinde soluk
soluğa yaşadılar...
•
'Yüzbaşı Selahattin'den bir anı hangi mirasla
yüklü olduğumuzu çarpıcı bir öyküyle anlatın
Birinci Dünya Savaşı'nda Altıncı Ordu Komuta-
nı Halil Paşa Musul'dadır; Bağdat düşünce, as-
ker Musul'a çekilmiştir...
Şehirde açlık ve sefalet kol geziyor...
Kumandanın yaverine (Yüzbaşı Selahattin) bir
gün beyaz sadakorelbiseli ve beyaz sakallı biradam
başvurur; gün görmüş bir kişi oldugu her halinden
anlaşılmaktadır...
Kendisinı tanıtır:
- Ben Sabri Paşa!..
Topçu ferikliğinden (tümgenerallikten) emekliy-
miş, sıkıntı çekiyormuş...
Ordu Kumandanı düşünür, Sabri Paşa'ya ay-
da otuz altın vermek üzere karara vanlır, durumu
bildirmek üzere Yüzbaşı Selahattin, Sabri Paşa'nın
evine gider...
Boş bir odaya alıriar kendisini, iki kınk dökük san-
dalyeden başka bır şey yoktur...
Yaşlı paşa hayatını masal gibi anlatır...
•
1881 yılında Bağdat'ta çıkan bir isyan üzerine
Sultan Abdülhamit Sabn Paşa'yı görevlendirir...
Sabri Paşa isyanı bastınr, iki yıl Bağdat'ta kal-
dıktan sonra Istanbul'a döner...
1891'de Bağdat yine karışır, bu kez Irak Valisi
ve Kumandanı olarak Sabri Paşa yine Bağdat'a
yollanır; 1908'e kadar bu görevi yürütür...
Bağdat'ta evlenir...
Evlendiği kızın şehirde malı, mülkü, arazileri say-
makla bitmez...
' 1908 Meşrutiyet Inkılabı 'nda Sabri Paşa emek-
liye sevk edilince Bağdat'a yerieşır; 1917'ye dek
böyle yaşar, Bağdat Ingilizler'in eline düşeceği za-
man ahaliden saygın kişiler derier ki:
- Burası Müslüman memlekettir, artık senin de
memleketindir; yaşlandın, Türkiye'ye gidip ha-
yatla mücadele edemezsin; burada kal, başımı-
za geç, bizi gâvurzulmünden korursun...
Sabri Paşa öneriye 'evet' der, ama Ingiliz uçak-
lan şehri bombalamaya başlayınca asker ruhu is-
yan eder, yabancılann emrinde yaşayamayacağı-
nı anlar, yirmi dört kişilik ailesini toparlar; kimi at-
la, kimi yürüyerek, kimi arabayla düşe kalka Mu-
sul'a vanrlar; ama savaş bu, ellerınde avuçlann-
da bir şey kalmaz...
•
Bağdat 1917'de Ingilizler'in eline geçmişti, şim-
di Amerikalıların mı olacak?..
Sanki bir karabasan yaşıyoruz; bir büyük cana-
var bitmez tükenmez bir saldırının çeşitli aşama-
lannı hepimize yaşatıyor; Angloamerikan ortaklı-
ğının petrol savaşı, o günden bugünlere Müslüman
dünyasının başında boza pişiriyor.
Sabri Paşa, Bağdat Valisi'yken başkaldınlann ne-
denlerinı bilemezdi; yaşamını bu bilinçsızliğin ka-
ranlığında noktaladı...
Peki, 2002'de değişen ne?..
Bilınç var, ama, tüm dünya petrol savaşının kar-
şısında çaresiz...
NOVITAS
KASTAMONU
Amasta P'narüaş
26 29
KONYA-KARAMAN 13-15
MISIR 1-8Arahk
Td: (0212)251 28 08-(W
: [email protected] tr • web: w»w novıtas com ır
müziklipaşarnasiz de katıhn
Piyano,
öolfej,
G'ıtar,
Yan Flüt,
Şan ve
Konservatuar'a
hazırlık emıflanna
ön kayıtlarımız başlamıştır.
in, pükselîm...
Ayhatı Işık Sokuk 34 Ozverim apt.
Kat 2 Bevn^Iıı, İstaııhul
Tel : (O.212) 245 38 96 - 245 4O 32
Fa.\: (O.2 12) 292 J5 72