23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 12 EKİM 2002 CUMARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr AÇI MUMTAZ SOYSAL Çılgınlığa Reddiye OĞUL Bush'un Irak macerasına Türkiye'nin sü- rüklenmesini istemeyen yalnız Başbakan Ecevit de- ğil. O, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazlan bılerek ve hükümetsorumluluğunu omuzlanndataşıyarak, VVashington'un baskısına ayak sürümeye çalışı- yor. Ama, şu da bilinmelidir ki, halkın büyük çoğun- luğu, neredeyse bütünü de bu baskıya göğüs ger- mekten yanadır. Eğer öbür politikacılar bu konuda ses çıkarmı- yor ya da alttan alıyorlarsa, halkın sesine kulak tı- kadıklanndan değil, ağızlannı açmanın büyük müt- tefiki kızdıracağını bildiklerindendir. Yoksa, hele bir seçim döneminde, halkın duygulannı kollayıp oy toplamayı iyi beceririer. Ama, Amerika'ya ters dü- şenin bu ülkede fazla yükselemeyeceği inancı yay- gın olduğu için, kendi geieceklerini düşünüp su- sar ya da hafif sesle bir şeyler mınldanırlar. Oysa gün, Atlantik ötelerinden gelen bu saç- malığa "hayır" deme günüdür. En azından, Amerikalılann kendileri kadar. Başkan'ın ateşli nutuklanna, televizyonlann be- yin yıkayışlanna karşın, orası kaynıyor. Burada da, siyasal kadrolar reddedişte agız birliği etseydi, medya protestolar yağdırsaydı, halk meydanlan doldursaydı, VVashington "vak'a mahalli"r\deki müttefikin "hayır" korosu üzenne belki çılgınlıktan vazgeçerdi. Durdurmak, Türkiye'nin elinde. Bu gü- cü iyi bilip iyi kullanmak gerek. Halk, yüzyıllann birikiminden gelen sağduyusuy- la, "Bize dokunmayan ve suçluluğu ispatedil- memiş bir komşuya bu yapılmaz" diyor. Oynanan oyunu yakından bilenler ise, Irak'ın parçalanışından bağımsız bir Kürt devletinin çıka- cağını biliyoriar. Şimdilik "Bağdat'la federasyon kurmak için federe devlet kuruyoruz" diyerek An- kara'yı aldatmaya çalışanlan ordunun gücüyle dur- durmanın nelere mal olacağı da biliniyor. Savaşı petrol için başlatanlann Musul'u Türkiye'ye bırakmayacakları da. Bir bela ki, ne bela. Ama halkı en çok rahatsız eden, başkalannın hesaplan uğruna kendi çocuklannı ateşe sürmek- tir. Çünkü, bunun yaratabileceği acılan ne başka- lanyla biriikte söylenen zafer şarkılan telafi eder, ne affedilecek borç, ne birkaç milyon dolar sadaka, ne AB'de destek, ne de birkaç kilometrekarelik toprak. Kore unutulmadı. Özal'ın doymazlığı yüzünden akabilecek kanı düşünerek Genelkurmay Başkanlığı'ndan mertçe çekilen Orgeneral'i de kimse unutmadı. Dolayısıyla, bu yeni çılgınlığa da, hep birden, si- yasal kadrolann ve halk yığınlannın olanca sesiy- le karşı çıkmanın, "Askerimizi de, Inciriik üssûmü- zü de, hava sahamızı da kullanamazsınız" diye haykırmanın zamanıdır. Türkiye Dünyaya Gemiler Yapıyor... Tuzla, gelecek yıllarda Japonya ve Kore ile başa baş yanşacak bir dünya gemi yapım merkezi olabilir diye düşünürken hayal kurmuyorum. Eskil (Antik) çağlardan bu yana o güzel kıyılannda hep gemiler yapılagelmiş Anadolu'nun Karadeniz, Akdeniz ve Ege'deki tersanelerinden de her tür ve tonajda gemilerin denizlere doğacağına inanıyorum. Oktay SÖNMEZ Denizci Yazar "_Cebren ve hfle Be aaz vata- nın bütün kalekri zapt edümiş, bütün tersanderine girUmiş™" Anadolu thtilali'nin, kimsenin tarihteki yerinden oynatamayaca- ğı Kurtuluş Savaşı'nın üzennden sekseni aşkın yıl geçti. Savaş yor- gunu ve yoksulu bir Türkiye'nin gerçekten vatansever insanlan- nın, kişilikli, ilkeli devlet adam- lanrun yönetirrunde "azzamanda çok ve büyük işler" yapnğı ytlla- nn onuncusundaki kutlamalann coşkusu o günJeri yaşayanlann anılannda hâlâ bütün tazeliği ile yaşıyor. O günlerden bu günlere geldik. Yaşadığımız şu talihsiz süreçte olup bitenlerin üzerinde biraz dü- şününce karamsarlığa, umutsuz- luğa ve en kötüsü nerdeyse gele- cek için bir belirsizliğin karanlı- ğına doğru ilerliyoruz. Ama yine bu topraklar üzerinde öyle şeyler de görüyoruz ki, birden kendimi- ze geliyoruz. Birden yine o yıllar önce yakdmış ateşin parlakhğuı- da.yıllar öncesinin "Onuncu Yıl" coşkusunun sıcaklığını duyuyoruz. Kötü yönetimlerle, türlü yol- lardan ülkeyi denetira altına almak isteyen başkaca güçlerin nerdey- se birlikteliğe varan politikalan, önce yaşamın temeli olan ekono- miyi ve giderek bir toplumun ki- şiliği, özelliği demek olan değer- leri yozlaştınp eritmesine tanık oluyoruz. Yeryüzünde benzeri gö- rülmemiş, inanılmaz çelişki ve hiç hak etmediğimiz çirkinJikler içinde hepsi de güya sorunlan çö- zülmüş mutlu bir Türkiye'yi va- at eden birileriyle yeni bir seçime doğru gidiyoruz. Bakmasını, gör- düklerini değerlendirmesini bi- len için topluma egemen olan gö- rüntü, belırsizlikten, güvensizlik- ten gelen kocaman bir umutsuz- luk ve mutsuzluk. Ama ne var ki yıDaröoce yakılan ateş, durup du- rup yeniden alevieoebflen gizem- Bgüçlübirateş™ Sönmüyor, sön- meyecek, söndüremeyecekler. Işte bu başan sönmeyen ateşin eseridir: 28 Eylül 2002, Tuzla'da- yız. Tuzla artık birtersaneler dün- yası. Oradaki tersanelerin birinde bir tören var. Tuzla, Deniz En- düstrisi'nin en özgün, enkıh kırk yaran, en çoközen isteyen bir işin arenası. Gemi yapmak... O gün "\ard^TersaMsPnde, yapımı bitmiş bir gemi daha de- nize indirilecek... Her cıvatasından, perçininden o karmaşık teknik donanımına, dümeninden pervanesine, her şe- yi ile bu ülke insanının ürettiği, üs- telik çok özel bir gemi: 10.000 tonluk Kimyevi madde Tankeri. Aylarönce omurgasının konul- duğu kızakta bayraklar dekoras- yonlar içinde yapımı bitirilmiş ve denize kavuşacağı anı bekleyen ge- mi ve çevredeki tersane alanında yapımı süren çeşitli açık deniz rö- morkörleri, değişik amaçh ve to- najlarda başka gemiler, turizmde kullanılacak boy boy, çeşit çeşit yatlar, turistik tekneler. Gerçek bir canlılık ve dinamizm tablo- su... Geminin her santinıinde alın teri, emeği, deneyim ve bilgisi olan yüzlerce işçi, mühendisler, kaptanlar, gemi adamlan. Tersaneler tipik aile şirketleri. Başındakiler ışlehnin uzmanı, en az bir üniversite mezunu, güzel, aydınlık ve cesur insanlar. Tica- ret denilen, dünyanın en eski se- rüvenindeki (macerasındaki) be- lirli riskleri de ölçüp biçip büinç- le göz alan çahşkan adamlar. Çocuklan da kendileri gibi eği- timli, amaçh delikanlılar. Umut- larla yüklüler ve gözlerinde hep o ateşten ışılülar. Ürettikleri, ya- rattıklan uluslararası piyasanın şart koştuğu en üstün kalite ile aranılan, türlü bıçimlerde işbirli- ği teklif edüen firmalar olmuşlar. Bütün bunlarda, başanlannda ne ekonomimizin gündeminden hiç düşmeyen IMFya da Dünya Ban- kas'nın ne de artık bu ülkenin düşünebilen insanına hiç de gü- ven vermeyen AB'nin katkısı var. Onlann yaptığı ve denizlere gön- derdiği her gemide sadece özve- ri, bilgi, çalışkanlık ve alın ten var. Enerjilerinin yakıtı bu ternel özellikler. Kızaktaki gemi, biraz sonra de- nıze ineceği anı beklıyor. 10.000 tonluk bu kimyasal madde tanke- ri, tersaneye yüzyıllar boyu de- nizciliğin aslan olmuş bir Iskan- dinav ülkesinin, Danımarkalı ün- lü bir fırmanın beş eş gemidenota- şan bir paket olarak verdiği sipa- rişin bu üçüncü gemısi. Yani ge- miler "flırâç" ediliyor. Bu toprak- larm pamuğu, findığı, tütünü gi- bi. Hepsi de, daha denize indiril- meden yapımındaki uluslararası kalıtelerin üstünlüğü nedenıyle kapışılmış. Tuzla'dabugünonüç ayn Türk tersanesi var. Bunlann hepsi de Almanya, Itarya, Dani- marka, Hollanda, Cayman Ada- lan ve Türkmenıstan"dan aldık- lan ve yerli armatörlerin sipariş- leriyle dolu. Boş tezgâh, çalışma- yan tersane yok. Hanl hanl deği- şik tip ve tonajlarda gemi yapıyor- lar. Binlerce işçi ve ailesi ekmek yiyor. Karmaşık bir iş olan gemi yapımının özelliği ve zorunlulu- ğu olarak ilgili bir yan sanayi de aynı koşutta (paralelde) gelişiyor. Aynntüara hiç gırmeden verebi- leceğimiz şu sayılann (rakamla- nn) oluşturduğu tablo o kadar se- vindirici ki, 1995/ 2001 yıllan içinde Tuzla'daki tersanelerde 105 adet gemi yapümış. Bunlann otuz yedisi yurtdışına satıhnış. Dünya kimyevi madde tanker gereksiniminden doğan sı- parişlerin yüzde 35'i Türk tersa- nelerine sipariş ediliyor. Eski kaptanlann " zeval vaktı" dedOderi an_ Yani güneş tam ba- şucu noktasında. Denize inecek gemrvi\e\apınu sürenöbürgemi- leri üreten, hakfa gurur ve tarifsiz se\inçler içindeki tüm yöneticfler, işçüer. kardeşleri, çocuklan, ko- nuklan hepimizin gözlerinde bir anda, bugün yurdumuzda olup bitenleri sflip atan, hiçe sayan o vaktiyle yakılmış ateş'in ışıHılan var. Danimarka, Fransız ve Türk müli marşjarmdan sonra uzun bir gemi düdüğü ve Verdi'nin Aida Operası'nın o ünlü Zafer Marşı ile "F/S MKA" Tuzla Tersane- si'ndeki ktzağmdan >r ağfa kütük- ler üzerinde gürül güriil kayarak bütün görkemhie denize kavıışu- yor. Tuzla, gelecek yıllarda Japon- ya ve Kore ile başa baş yanşacak bir dünya gemi yapım merkezi olabilir diye düşünürken hayal kurmuyorum. Eskil (Antik) çağ- lardan bu yana o güzel kıyılann- da hep gemiler yapılagelmiş Ana- dolu'nun Karadeniz, Akdeniz ve Ege'deki tersanelerinden de her tür ve tonajda gemilerin denizle- re doğacağına inanıyorum. Buna ulaşmak için o yıllar önceki mu- cizenin, "Kurruluş Savaşı"nın önünde durulmaz gücü olmuş, 1919 ve onu izleyen olaylardaki dinamiklerin yaktığı ateş bize ye- tecek. Yeter ki sayılan gittikçe ar- tan tersanelerimiz aralannda re- kabeti önleyici önlemleri alarak, organize olmuş bir endüstriyel güçle yurtdışındakirakiplerinibir- likte aşmayı başarmanın yolunda olsunlar. Bir geminin denize indirilişi her zaman sevinçli ve aşın coşku ve- rici ve daha da ötesi hep "yeniden doğuşlan" çağnştıran görkemli bir olaydır. Tersaneden aynlırken Kurtuluş Savaşı'nın eşsiz başku- mandanı, yok edilemeyecek dev- rimlerin, Cumhuriyetin tansık (mucize) adamı ve beraberinde- ki gerçek devlet adamlannı son- suz bir saygı ile anarken içimden mınldanıyordum: "-Müsterih ol Paşam. tersane- lerimize giremediler, giremezler. Giremeyecelder. Tersi gerçekleş- ti. Biz dürüst bir rekabet ve üstün kaihemizk dünya piyasasına gir- dikbik.- 'Dünyaya Bedel' Türk... Smart kartlı ankesörlerde kredi kartı ile yapılan görüşmeler % 25 daha ekonomik] Smart kartlı ankesörlü telefonlardan kredi kartı ile yapacağınız konuşmalarda kontör ücreti Bu kampanya 31 Aralık tarihine kadar sörecektir. Son zamanlarda Ata- türk'ün özlüsöz'leriyle ilgili olarak genelde olumsuz yaklaşımlar ve olumsuz taröşmalar ser- gilenmektedir. Bilindiği gibi bir sü- re önce "Ne mutlu Tür- küm dîyene" özlüsözü ile ilgili tartışma açıl- mış ve bu söz "Ne mut- hı Türkiyetiyiın dryene" ya da "Ne muthı msanım diyene'' gibi yaklaşım- larla sulandınhnaya ça- lışılmıştır. "Bir Türkdünyaya be- deknr" sözü de yazılı ve görsel medyada tartış- maya açılmakta ve olumsuz yaklaşımlar sergilenmektedir. "Bu vecizenin gerçekçi obna- dığı ve sadece topluma moral vermek için söy- lendiğr belirtiliyor. Hat- ta bazılan bu özlüsöze mizahi biçimde yaklaşa- rak açık ya da örtülü bir gülümsemeyle karşılık veriyorlar. "Bir Türk dümıaya be- deldir" sözünün teşvik edici, moral verici boyu- tu elbette ki olabilir. Ama unutulmamahdır ki Çanakkale Savaşla- n'nın en kritik döne- minde aldığı kararlar ve bu kararlara dayanan uy- gulamalarıyla "bir Türk" yani Mustafa Ke- mal "dünyayabedel* ol- dugunu göstermiştir. Kurtuluş Savaşı'nda da yine aldığı kararlar ve uygulamalanyla dün- ya tarihini değiştiren "bir Türk" vardır, işte o Mustafa KemaFdir. Evet"Mr Türk" Mus- tafa Kemal'dir ve bu öz- lüsöz de gayet gerçekçi bir "vedze w dir. Her za- man "Türk milletinin bir ferdi" ohnakla övü- nen Mustafa Kemal için elbette ki kendisi de "bir Türk"tür ve de "dün- yaya bedeJdir". Mustafa Kemal "Be- ni hatirlajınız" ve "ger- çekleri konuşmaktan korkmayuuz" diye be- lirtmiştir. Evet Musta- fa Kemal'i hatırlayahm, yani tartışalım. Ama "gerçekleri konuşarak" hatırlayalım ve tartışa- lım. O zaman "Hayatta en hakiki mürşit iöm- dir, fendir" sözünü reh- ber almış oluruz. Ger- çekçi oluruz, yambna- yız. îşte Mustafa Kemal Atatürk'ü 21. yüzyıla taşıyan en önemli öğe- lerden birisi de budur. Dr. Hasan tLERİ Araştırmacı Yazar KtĞI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No. 2002/64 Tapunun Topraklık köyü 109 ada 27 nolu parselin- de Binali Genç, Nuri Enül adına kayıtlı tarla vasfin- daki 6500 m2 yüzölçûmlü gaynraenkulün tamamı DSl Genel Müdürlüğü tarafından toplatn 11. 342 500.000 bedel karşıliğında kamulaştınlma ışle- mine tabi tutulmuş olup, taraflar arasında kamulaştır- ma bedelı hususunda anlaşmaya vanlamadığından DSl tarafindan 4650 sayılı yasa uyannca kamulaştır- ma bedelinın tespıtı ve taşınmazın DSl adına tapuya tesciline karar venlmesı ıçm mahkememize dava açıl- mış olup, duruşraası 31. 10.2002 gününe bırakılmış- tır. 4650 sayıh yasa ile değişik 2942 sayılı yasanın 10. maddesı uyannca ilan olunur Basın: 61432 Muayene, Teşhis, Tedavl TÜRK KALP VAKFI 19 Mayts Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tet: (212) 212 07 07 (pbx) Faks: (212) 212 68 35 Internet Wtp^/www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreteruı tkv.org.tr koordinatOfMtkv.org.tr PENCERE Neki?.. Yaşamak nedir?.. Sabahattin Kudret Aksal, Sait Faik'in yaşamı- nı şöyle anlatmış: "Bir tek gününü anlatmak son on beş yılını an- latmaya eşittir. O denli tekdüze bıryaşamdı bu!.. Sabahleyin on bire doğru Osmanbey'deki evin- den çıkar, Beyoğlu'na gelir, caddede birkaç volta attıktan sonra bir birahaneye girer, sinema kapı- lannda bir süre durakladıktan sonra iki buçuk ma- tinesine kendisini atardı. Sinema çıkışı yine caddede birkaç volta, ardın- dan bir pastaneye kapaklanış... Hava karannca bira veyemek... Yine bu kez bir başka sinemanın suaresi... Haftada bir iki akşam da tüm meyhane akşamı- mızdı, geceyanlanndan öteye sarkılırdı... Görüldüğü gibi tekdüze bıryaşamdı bu, biryir- mi dört saatin çerçevesiyle koskoca bir yıl özet- lenebilirdi... Gençliğinde Avrupa serüvenini, bayramlarda büyük bir saygıyla üç dört günlüğüne Adapaza- n'na aile ocağına gidişlerini biryana bırakırsak, bu gerçekten yolculuksuz bir yaşamdır. Neden? Nedeni bence açıktır: Sait Faik bilincinde devin- di, büyük yoicuiuğunu içinde yaşadı. Bu türden insanlann tümü gibi de dış devinim onu çekmedi, gereksinım duymadı. O günlerin o iç açıcı, dar, çamurlu, gırdili çıktılı Beyoğlu sokaklannda gezerken de düşselinde do- laşıyor gibiydi." • Kim Sart Faik'e 'yaşamadı' dıyebilir?.. 1954 yılında 'Izlerimiz' dergisınde yayımlanan bir söyleşıde Sait Faik'e soruyoriar: "- Sizce yaşamak nedir?" Yanıtlıyor: "- Balık tutmak, kahvede oturmak, yanımda çok sevdiğim köpeğim, insan tanımak, Beyoğlu'nda bir aşağı biryukan dolaşmak, arada ıçmek, hikâyeyaz- mak, velhasıl hiçbirşeye bağlanmadan avare ava- re gezmek bütün gün... Işte ben böyle bir hayat- tan zevk alınm, buna yaşamak derim." Sait Faik'in yaşamayı tanımlaması, Sabahattin Kudret'in söylediklerine uyuyor. • Peki, siz nasıl bir yaşamayı yeglerdiniz?.. Keşke insan sabahtan akşama sağda solda ava- re avare dolaşabılse... Sart Faik'in böyle bir olanağı vardı. Bir toplantıda edebiyatın eski koşullanndan söz açılınca demişler ki: - Bir zamanlar Avrupa 'da soylu ve zengin kadın- lar şairien ve yazarlan hımayelen altına alarak ge- çimlerini sağlarlarmış... Sait Faik atılmış: - Beni gözeten öyle bir soylu kadın var... ^ Meraklanıp sormuşlar: ^' * -Kimo?.. . . ^ _ _ ,^ ;_r Sait: ' •'• ••'' '' <• -v--*'*»-- - Annem!.. • Peki, yaşamak nedir?.. Herkese göre değişen bir kavram bu; kimisi de deli gibi çalışmaktan tat alıyor, içinde hiç devinmi- yor da dışında arkasından koşsan kendisine yeti- şemıyorsun; öylesine hızlı yaşıyor... Yaşamak tekdüze bir şey değil ki... KOOP-C'den DUYURU Kooperatifimizin her yıl düzenlediği geleneksel dayanışma yemeği bu yıl "Cumhuriyet Yemeği" adıyla 19 Ekim 2002 Cumartesi günü saat 19.30'da Ahırkapı'daki ARMADA HOTEUde ya- pılacaktır. Yemek Cumhuriyet ailesi ve okurlanna da açıktır. İZLENCE • 19.30 toplantının açılışı • Açıhş konuşması (llhan SELÇUK) • Gece müziği • Popüler müzik, Ahırkapı romanlan ve Grup Akdeniz) • Ebru AYGÜN, Şengül YAŞAR, Cenk ÇAKICI (Halk türküleri) Not: Davetiyeler KOOP-C merkezinden sağlanabilir. Adres: Basın Sarayı No: 1 Kat: 4 CağaJoğlu/tstanbul Tel: (0212) 52021 91-92 Fax: (0212) 520 50 23 YUCELEN HOTEL YÛCa TURİSTİK TEStSlfFU YATIfltM VE TK A.Ş DÜŞLEDÎĞİNİZ TATİL GERÇEK OLUYOR! Agahan Mimaıiıi Ödüllü Akyaka>öresınde. Türk mımansı ile Baö konforunun benzersiz bırleşımı GOK0\'A. dünva güzeh bir belde Bir yanda çam a|açlan, bir yanda masmavı bir deruz Buz gıbı kaynak sulan arasında doga ile baş başa bir dmlence Bu dinknce yennın adı YÜCELEN HOTEL • Denize sıfir • Demz ve orman manzaralı • Özel plajlı Yatak sa>ısı 220, odalannda klıma. merkezı ısıtma, mınıbar, TV. dırekt çıkışlı telefon, balkon, saç kurutma makınesı ve özel banyo mevcut. • Genış yûzme havvızu • Çocuk havuzu • Kapalı ısıtmah ha\iH • Sauoa • Masaj • Jakuzzı • Çocuk parkı Fıtness center, Spor aktıvıtelen • Wuıdsurf• Tenıs • Masatenısı • Mınıfiıtbol• Bılardo • Joggıng • Bısıklet • Kaı» • Kıteboard Geniş mekân ıçınde havuz bar. sahıl bar, lob) bar ÖNEMLl >OT: Oksıjen ve ıvot zengını YÎ CELEN HOTEL asöm ve guatr hastalan ıçın de onerilen bir saglık merkczıdtr Rezerra«;oıı >f daha fazla bilgi için: Tel: 0252-243 54 36 - 243 31 08 Fax: 0252-243 54 35 E-mail:goko\a(Syncelen.com tr hltp://www.yucelen.com.lr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear