Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 5 OCAK 2002 CUMARTES
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus(g cumhuriyet.com.tr
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Arjantin Fokurdaması
DİYALEKTİK felsefe üzerine yazılmış Öğreti-
ci kıtapların klasik örneğidir: Normal baromet-
rik koşullarda ısrtılan suyun sıcaklığı 100 dere-
ceye varınca kaynama başlar ve su sıvı olmak-
tan çıkıp hızla buharlaşır. Sıcaklık derecesinde
artışın, yani bir nicelik değışiklığinin suyun du-
rumunda farklılaşmaya, çabuk bir nitelik deği-
şikliğine yol açmasıdır bu.
Örnek, nicelikle nitelik arasındakı bağlantıyı gös-
termeye yarar.
Şu günierin Türkiyesi'nde önemli bir nitelik de-
ğişikliğine yol açabilecek olan durum, sıcaklık
artışıyla değil, azalışıyfa ilgili: Karakış, üzerınde
gereğince durulmayan bir sorunu, enerjideki
plansızlığı, dağınıklığı ve vurgun düzeninı olan-
ca açıklığıyla gözler önüne serdi. Soğukların
artması, toplumun niteliğinde önemli bir deği-
şiklik yaratabilir.
Değişme olasılığı beliren nitelik, Türk halkı-
nın soylu karakteridir diye övündüğümüz,
eşe dosta ve düşmana gururla anlattığ/mız sa-
bır, dayanıklılık, azla yetiniıiik gibi kavramlardan
oluşan bir çeşit garibanlık halidir. Fark etmeyiz
ki, bu haJ, "halkanlamaz, sesiçıkmaz" aldırmaz-
lığının, apaçık soygunlann da temelini oluştu-
rur.
Ama şimdi, doğalgaz sorunu, bu halin yarat-
tığı yapay durgunluğu, "halkımızın karakteribu-
dur" diye sürtlürülen sahte iyimseriiği yıkmak üze-
redir. Çünkü bu kez, okkantn altına giden sınıf,
büyiik kentlerin orta halli insanlan. Kirada otur-
duğu yerin ısıtma giderinde kira bedelinden bi-
le yüksek artışlan yaşayan, küçük bir apartman
dairesine sahip olsa da kirada oturuyormuşça-
sına ısınma katkısı ödemek zorunda kalan, es-
ki deyimiyle "sabit gelirli'' vatandaşlar grubu.
Yani, garibanlar değil. Kenar semtlerde otu-
rup iki göz gecekonduda sobasıyla ısınan, ba-
şını sokacak yer bulup aşını kotaracak ış bul-
duğuna şükreden, yeni kentlileşmiş, sessiz,
"mütevekkil" duran insanlar degil.
Ne tuhaf çelişki: Orta sınıflarda sogukla bir-
likte artan kızgınlık, nerdeyse, garibanlar-
daki durgunluğun özünde yatan barutu ateşle-
yici bir etken olabilir. Çünkü, büyük televizyon
kanallannı harekete geçiren, bu orta sınıflann öf-
kesi olsa da, o kanallan daha çok seyredip et-
kilenen de garibanlar.
Hükümet, eğer bu fokurdamanın Arjantin pat-
lamasına dönüşmesini istemiyorsa, belediyeler
üzerindeki yetkilerini kullanıp acele birşeyler
yapmak zorunda.
Daha fazlası, yani büyük enerji rezaletine kök-
lü çareler bulma, onun çapını ve felsefesıni aş-
sa bile.
AVDIN ENGIN
Tango'dan Taübcm'a
"Bu bir sezi yazıları kitabı.
Bir sozetecinin
Arjantin'den Bağdat
çöllerine,
Kudüs'ten Batkantar'a,
Bati Avrupa'nm
ırmak boylanndan
Sava ile Tuna'nm
butuştuğu topraklaro,
BalUk kıyılanndan
Af$anistaria uzanan
şezilerinin kitabı. Savaş
muhabirliği $it$ide bir
şazeteciiik dalına dönuştü.
Ben bir savaş muhabiri değilim. Geıilerin hiç-
birine savaşı şöztemek, izlemek üzere $itmedim.
Ama çoğunda savaş %eidi beni buldu... Kitabı
otuşturan yazılann tümü de dönünce' değil,
'yerinderi yazıldı. Bu kitap biraz da bu \azı
•• ^oOOMl seruvenlerini' okurla bolüşmek
YAYINLARI
isteşinden doğdu."
TMMOB
JEOLOJİ MÜHENDİSLERÎ ODASI'NDAN
DUYURULUR
Odamızın 18 Olağan Genel Kurulu delege seçımı ve olağa-
nûstû Genel Kurulu. 26-27 Ocak 2002 günü saat 10 00'da ço-
ğunlukJu olarak BayındırSok 7,1 Yenişehır-AıVKARA adresin-
de. çoğunluk saglanamadığı takdirde 02-03 Şubat 2002 tarihle-
nnde Bayındır Sok 7 1-3 Yenişehır-ANKARA (Oda Lokalı)
adresınde ço|unluk aranmaksıan aşağıdakı gündemle yapıla-
caktır.
YÖNETİM KURULU
GÜNDEM:
1 02 02.2002 Cumartesı günü açılış. 2. BaşkanlıkDıvanı'nuı
seçılmesi. 3. Ankara Bölgesı Asıl \e Yedek Delege adaylannm
belırlenmesi {Ankara Bölgesı Oda üyelen ıle). 4 Kapanış. 5.
03.02 2002 günü seçimler (saat 09.00 - 17.00)
DUYURU
TMMOB MİMARLARODASI
ANKARA ŞUBESİ
37. OLAĞANGENELKURULU
16-17 Şubat 2002 tarüılennde Konur Sokak 4 5'te çoğun-
luklu olarak, çoğunluk sajlanamaz ıse 02 Mart 2002 tarihın-
de Gazi Üruversıtesi Mühendislik - Mımarlık Fakültesi Top-
lantı Salonu Maltepe - ANKARA adresınde aşağıda belirri-
len gündemle toplanacaktır.
Gündem: (16 Şubat 2002 tarihinde çogunluklu. çoğunJuk
sağlanamaz ıse 03 Mart 2002 tarihinde 09.00 -17.00).
1. Açılış,
2. Başkanlık Divanı seçimi,
3. Saygı dunışu,
4. Açılış konuşması.
5. Çalışma Raporunun okunması, eleştiriler ve hakkında
karar alınması,
6. Yeni Dönem Çalışma Programı ıçin öneriler,
•", Dilek ve önenler,
8. Adaylann belırlenmesi ve ilanı.
9. Kapanış.
Seçimler 17 Şubat 2002 günü. çoğunluk sağlanamaz ıse
03 Mart 2002 Pazar günü saat 09.00 - 17.00 saatlen arasın-
da Mimar Kemal llkokulu, Yüksel Caddesi Yenışehir /
ANKARA adresınde yapılacaktır.
Karadeniz'de \bk Olan Servet
OktaySONMEZ Denizd-Yazar
K
aradeniz'deki bi-
yokimyasal bir fe-
laketin kaynağı
daha önceki yazı-
larımda da belirt-
tiğim gibi, büyük ırmaklarm
(nehirlerin) çok uzun süreçler
içinde getırip deniz dibine yığ-
dığı öldürücü toksik atıklardır.
Gerek organik ve gerekse in-
sanlann sanayi toplumlan ola-
rak yaşamaya geçmelerinden
itibaren de kimyasal besleyici-
ler niteliğindekı bu girdilerin
çoğunluğunu, tanma dönük sa-
nayinin atıklan olan fosfat ve nit-
ratlarla deterjan endüstrisinin
zararlı başka birikintileri oluş-
runır. Örneğin, Karadeniz'in
kuzeybatı havzasında sadece
1966-76 yıllan arasındaki fos-
fat yoğunlaşması otuz kat art-
mıştır. Sadece Tuna yoluyla de-
nize katılan fosfat girdisi, on
beş yıl öncesine oranla yirmi
bir kat artmıştır. Buna aynı ır-
mağın her yıl 50 bin tona ula-
şan miktarda yag atığı taşıdığı
da bir gerçek.
Çok kolayhkla saptandığına
göre deniz suyuna kanşan 1 kg.
yağ, en az 1 m2 'lik yüzeyi kap-
İayan bir tabaka halinde yayıl-
makta ve denizdeki canlılann
oksijen almasını öniemektedir.
1995 'teki petrol fiyatlanna go-
re yapılan bir hesapla, bu atık
yağın denetim altına alınıp pa-
raya çevrilebilmesiyle her yıl
7-8 miryon dolartutanrida bir fon
yaratılabiliyor. Bunun da Kara-
deniz'de yapılması çoktandır
planlanmış olan "ekolojik kur-
tarma" projesinin finansmanı
için yeterli olacağı saptanmış
bulunmaktadır.
Oysa Karadeniz Ekolojisini
Kurtarma Programı'na tarafolan
ülkelerin -biz dahil- hemen her
biri, başta Rusya olmak üzere bi-
hnen ekonomik güçlükler nede-
niyle bu işe para harcamaktan
halen çok uzak durmaktalar.
Her biri Avrupa'run bir yer-
lerindeki bitmez tükenmez kay-
naklarından kopan, bu yıllar
içinde ve inanılmaz hacimdeki
sulannı bir o kadar başka doğa
unsurları ile birlikte Karade-
niz'e boşaltan o beş büyük ır-
mak var oldukça ve bunlara üs-
telik bir de son iki-üç yüzyılın
sanayi atıklan eklenince Kara-
deniz'deki bu "doğamn intiha-
n", bu ölüm ve öldürücülüğün
hızlanarak süreceği kesin. Ge-
neline oranla sığ sularla kaplı ba-
zı bölgeleri dışında, çok derin
bir deniz olan Karadeniz'in yüz-
de doksanı halen ve binlerce yıl
öncesinden bu yana içinde ha-
yat olmayan ölü bir "su çöHiw
dür.
Bütün bu karamsar ve ne ya-
zık ki felaket tellallığı gibi gö-
rünen tabloya karşın yüzyıllar
boyu kıyılannda yaşayan insan-
lar için Karadeniz'in geriye ka-
lan yüzde onu, yine de inanıl-
maz bir zenginlik olmuş, Kara-
deniz'le Helen dünyası, daha
sonra da Roma'nın denizyolu
ile yaptığı ticaretin temel öğe-
sini su ürünleri teşkil etmiştir.
Bir başka deyişle, bu ölü deni-
zin yüzeyden 100-150 metre de-
rinliğe kadar olan yatay dili-
mindeki "bKomass" denilen bi-
yolojik zenginlikler dünyasının
geneluıi hamsi, palamut gibi te-
cünsel (ticari) değeri olan çeşit-
li balık türleri oluşturur. Kendi-
lerine göre mevsimlere baglı
belirli takvimleri olan. bu "yü-
zen buJuflar" denilebilecek ka-
dar büyük balık kütleleri binler-
ce yıl Karadeniz kıyılannda yer-
leşik uluslan olduğu kadar Yu-
nanistan, Roma ve Bizans'ı bi-
le besleyecek besin kaynaklan
olagelmiştir.
Zehirli. öldürücü bir karanh-
ğın yurdu olmuş Karadeniz'in
derinUklerinde neler oldufundan
o çağlarda kimsenin haberi bı-
le yoktu. Deniz bilginlerinin
"oxyline" dedikleri yüzeyden
KÜLTVK • SANAT
100-150 metre dennlikteki ölüm
çizgisüıin üzerindeki sular da-
ha binlerce yıl çok zengin bir bi-
yolojinin yurdu oldu. Salmon,
bizde mersinbalığı denilen ve
ünlü siyah havyann çıkanldığı
"sturgeon", beyaz balina dedi-
ğimiz, Rusçada "beyaz" anla-
mındaki "beluga''nm şaşmaz
bir zamanlama ile gelip milyar-
larca yumurtalannı bıraktığı ya-
taklar, Karadeniz'e dökülen o
beş büyük ırmağın ağızlannda-
ki sığlık bölgelerdi.
Mersinbalığı o denli boldu ki
14. yüzyıl Bizans toplumunda
havyar çok ucuz olduğu için fu-
kara yiyeceği olarak biliniyor-
du. Bizim Azak Denizi dediği-
miz Azov, görüldügü gibi koca-
man Kınm Yanmadası'nın he-
men arkasmda ve Kerç Boğazı
ile Karadeniz'e açılan bir baş-
ka balık ambandır. Kerç Boğa-
zı ağzından bataklık ve sazlık
Don Deltası'na kadar uzanan
130 mil genişliğindeki sığ sular,
yüzden fazla balık türünün yu-
murtlama alanıdır. Her biri mil-
yonlarca balıktan oluşan sürü-
ler birbiri ardından ve biyolojik
yaşamlannın takvimine göre
boğazdan geçıp güneyden ku-
zeye olan göçlerine devamla
Karadeniz' i aşarak Kerç'ten gi-
ripAzak Denizi 'ne milyarlarca
yumurta bırakırlar.
Bu, çağlar boyu inanılmaz bir
düzen içinde sürüp gitmiştir. Yi-
ne antikçağlar coğrafyacısı dos-
tumuz Amasyalı S<rabonun an-
lattığına göre, zamanın Istan-
bul'unda, Haliç'tepalamutu el-
le yakalamak mümkünmüş. Hat-
ta Propontis'te (Marmara) gerrü-
lere musallat olmuş bir canavar
balinadan söz eden, daha son-
raki yüzyıllann tarihçi yazan
Prokopıos da bunu doğruluyor.
Süriiler, o denli zengin ve nere-
deyse kıyıya çıkacakmış gibi
yakın geçerlermiş. Hallan te-
mel besini ekmek gibi, elzem ve
(0212) 293 «9 78
bir yerde kutsal olduğu için ba-
zı Bizans paralan üzerinde pa-
lamutkabartmalannın olduğu da
bilüıiyor.
Hamsi
Bir başka zenginlik de "ham-
a*. Karadeniz'in doyuruculuğu-
nun, bereketinin süngesi. Ka-
radeniz, Karadenizli ve "ham-
si" yani bu efsane yaratık hep
birbirlerini anımsatır. Nerede
birinden söz edilse öbürü hak-
kında da mutlaka konuşulacak-
tır. "Hamsi'', Karadeniz kültü-
rüne yerleşmiş, kendisi başlı ba-
şına bir kültür olmuştur. Ham-
si, balıktan çok öte bir şeydir. Şi-
irdir, türkiüerdir, saz, söz ve ho-
rondur. Sevdadn-, öfkeli, sinir-
li, sevince ölümüne seven, nef-
retleri öldüren, sımsıcak, seve-
cen, heyecanlı, hırsh Karade-
niz insarudır.
O üısanın işi, aşı, ekmeği, aş-
kıdır. O insanın yaşama hırsı, var
olma kavgası ve şehvetidir.
Hamsi Karadeniz'in tümü ve
kendisidir.
Hamsinin. bu bahk türünün ilk
ne zaman Karadeniz'e geldiği-
ni bilen yok. Ama Karadeniz,
Karadeniz olalı bugüne değin
boyutlan gittikçe azalmış da ol-
sa. hamsi sürüleri her yılın ay-
nı günlerinde, temmuz ve ağus-
tosta Odessa açıklanndaki su-
lara gelip yumurtalannı bıra-
kırlar. Her biri 20 bin tona yak-
laşan muazzam gruplar halinde
ve günde 12 mil kadar yol ala-
rak saat yelkovanının tersi yö-
nünde Tuna Deltası'nı, Roman-
ya ve Bulgaristan kıyılannı do-
landıktan sonra Karadeniz'in
Anadolu kıyılan boyunca do-
ğuya doğru yönelirler. Kasım
başlannda sırtlan koyu gri, ka-
nn taraflan gümüş parlaklığın-
da yedi-on santim uzunluğun-
da ve serçe parmak kalınlığın-
daki, belki de denizlerdeki en
lezzetli küçük bahk cinsinin
milyonlarcasından oluşan sürii-
ler Istanbul ile Sinop arası bir
yerdedir. Daha gidecek
birkaç yüz mil yollan
vardır, doğuya, Trab-
zon'a doğru... Bu mev-
sünde hamsi artık yağ-
lanmış ve büyümüştür.
Sürü içinde birbirlerine
nerede ise degecek kadar
yakuı, sıkışık bir nizam-
da, yine bulut bulut, dev
gruplar halinde ve daha
yavaş hareket etmekte-
dirler.
Yılbaşına doğru de-
nizde ilerleyen bu koyu
gri, daha doğrusu duman
rengi bulutlar, artık Ka-
radeniz'in güneydoğu
köşesine, Batum açıkla-
nna ulaşrmştu- ve bura-
da nedense o dev sürü
bölünür. Bir bölümü
Gürcistan kjyılan boyun-
ca kuzeye yönelir, öbür
bölümü gerisin geri dö-
ner ve koca Karadeniz' i
karşıdan karşıya geçe-
rek Odessa Körfezi'ne
ulaşır.
Son on yıllarda "bahk
soykmmı" denilebilecek
şekildeki yok edici aşın
avlanmalardan önce, uz-
manlar bu hamsi bulut-
lannı, bu akıl almaz ba-
lık kütlelerini Karade-
niz'de gezinen bir mil-
yon tonu aşkın bir mik-
tar olarak hesaplamış-
lardı. (Bu zenginliği ve
sonucunu 29 Aralık 2001
günü, bu sayfada çıkan
"Karadeniz'in G«lece-
ği" başhklı yazımda
belirtmiştim.)
3u kahkaha tufanında filmin sonu başından belli
11 OCAK'TA SİNEMALARDA
KAYSERİ
5.ASÜYT HUKUK
MAHKLMESt'NDEN
DosyaNo: 2001-447
Davacı Büvaikşehir
Bel. tarafından Vedat
Çetinkaya aleyhıne
açılan itirazın iptali
davasında davalının
adresi tespıt edileme-
miş. yapılan araştır-
maya rağmen de tes-
pit edilemediğinden,
Davalı Vedat Çe-
tınkaya'nın 7.3.2002
tarihinde saat 10.
50"de mahkememiz
duruşma salonunda
hazır olması veya
kendisini bir vekille
temsil ettirmesi, aksi
halde yargılamaya
yokluğunda devam
edileceği ve hüküm
kurulacağı ılanen
tebliğ olunur.
26.12.2001
Basın: 80367
PENCERE
Kar Yağapken Aruz...
Sabah kalktım..
Perdeyi açtım..
Ortalık bembeyaz...
Lapa lapa kar yağıyor, evin önünde dizili çam
ağaçlan yılbaşı kartpostalları gibi..
Çocukluğumun karakışları aklıma geldi, evin bü-
yükleri kafalarını sallayıp:
- Allah, derlerdi, fakir fukaraya acısın!..
Odun sobası gürül gürül yanardı...
Kar şaire ilham verirdi..
Ortıan Seyfi'nin 'Kış'v.
Dışarda yorgun adımlar, çalındı sonra kapım..
'Acep gelen bu zaman kim?' dedim, gidip aç-
tım.
Görünce, kalbimi oynattı bir küçük lerziş;
Garip çehreli, âsırdîde bir derviş!.
Elinde buzdan asa, koltuğunda bir ney var:
Omuzlarında uzun, bembeyaz uzun saçlar...
Peki, bu şiirın vezni ne?..
"Mefailün failatün mefaılün failün.."
Şiiri lise ilk sınıfta okuduğumuz Ali Canip Yön-
tem'in edebıyat ders kıtabından aldım; o zaman
aruz kalıplarını öğrenıp ezberlemiştik; sonradan
hepsini unuttum; Ne demiş büyüklerımiz:
"- Hafıza-i beşer nısyan ile maluldür."
Türkçesi:
Insan belleği unutkanlıkla sakattır.
•
Milli Eğitim Bakanımız -medyada yazıldığına gö-
re- açıklamış.
- Okullardaki edebiyat derslerinde failatün fa-
ilatün dönemi kapanacak!..
Bizim medyanın sağı solu, ne yazıp ne çizdiği
belli değil; Bakan Metin Bostancıoğlu o sözü
söyledi mi, söylemedi mi?.. Söylediyse bile ne de-
mek istediğine boşver!.. Medyaya malzeme gerek;
kimse gerçeklere metelik vermiyor, herkes "rey-
ting" yapmaya çalışıyor...
Peki, 'failatün failatün failün' dönemi kapandı mı
kapanmadı mı?.. Soruya yanıtı Halit Fahri Ozan-
soy "Aruza Veda" şiirıyle çoktan vermiş:
"İlk hasretiyle gençlığımin ilk elemleri
Eypaslı tellehnde gülen, ağlıyan aruz —
Ey eski dostyâd edelim eski demleri
Madem ki son sadanı dağıtmış, yorulmuşuz!
Incitmeden rübabını insafsız ellerin
Zalim temaslarıyla zamanın sıtemleri,
Ah aynlırken, inleyerek paslı tellerın,
Ey eski dost, yâd edelim eski demleri!..
Aruz çoktan öldü, Halit Fahri'nın şiirıyle ruhuna
fatiha okundu, ama, tartışması sürer...
•
Okullarda belletilen bılgılerin gözden geçirilme-
si, ders kıtaplarının yenılenmesi, eğitim yöntem-
lerinin çağa ayak uydurması doğal işlemdir..,
Eski ders kitaplarında ne yazar.
- Atom parçalanamaz!..
Atom parçalandı, Amerika Hiroşima ile Nagaza-
ki'ye atom bombası atarak sivil halkı yok etti, in-
sanlık durduğu yerde durmuyor...
Edebiyat yaprtlarını anlayıp tat alabilmek için uy-
garlığın çağdaş kültüründen nasiplenmek gerek!..
Felsefe, edebiyat, sanat üçlüsünden payını
alamayan kışinin yaşamı mutsuzlukla eşanlam-
lıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı'nın girışıminde başanlı ol-
ması dileğiyle yazıyı noktalamakta yarar var; okul-
larda eğitimin, uygarlığın hızına yetişmesi şart...
KULTUM • SANAT
•.V.V.V.MSEEEE
A N N E S 2 0
ALTIN P^
v e F I P R E ;
LA 5TANZA 0 f l FI61I0
OGULODA* «ı« br Nonni Morelli
Nonni Moretti Laura Moronte
11 OCAK'TA SİNEMALARDA
NÂZIMHİKMET
KÜLTÜR AJANDASI 2002 ÇIKTI
Nâzun Hıkmet Kültür % e Sanat Vakfi'nın. sekız > ıldır \a\ımlamak-
ta olduju Kültür Ajandası çıktı
"Kültür Ajandası 200;" Türkçe le lneıJızce olarak ıkı dılde hazır-
lanıvor ve Cumhunyet dönemının önde gelen kültür. sanal. edebıval
kjşılen. önemh kültür olav ları ve gunlerı ıie külrür-sanat kuruluşlanna
ılışkın ıletışım bılgılen veralıvor
Her >ıl yenıden gözden geçınlen \e guncelleştınlen ajandada, her
a\ ıkı dılde hazırlanan N'âzım Hıkme! şurlenmn >an/ sıra. avın sanat-
çılanna da yer \enlı\or
2002 v ılında anıfan ay m sanatçılan arasında N'ecatı Cumalı (l Ölüm
Yılı). Hıfeı Veldet Vehdedeoglu (10 O V ı. Hjkmet Ona! (25 Ö Y ).
Abdülhak Hamıt Tarhan (I50 Dogum Yıldönümu). Memduh Şevket
EsendaJ (50 Ö Y.l. Avnı Lıfij (75 Ö Y ). Hasan Alı Edız 130 Ö.Y ).
Samet Ağaoglu (20 Ö Y ), Azra Erhat (20 Ö Y.l. Mesut Cemıl (100.
D.Y.),GünayAkarsu(20 Ö.Y ) \ e Oguz Atay (25 Ö.Y ) bulunuyor
N'âzım Hıkmet Kûltûr \c Sanat \ akfi, Sıraselvıler Cad. No 48 Kat I
80060 Taksım - Istanbul. Tel&Faks. (212(252 63 14-15