01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLERolay.gorus(a cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Böyle Bir Yasa Var mı? Işçmın, çalışanın haklannı sürekli savunan, sendı- kalaşmanın önemini belirten bızlerin, yani gazete ça- lışanlannın da bir sendikası var. Arkadaşımız Şükran Soner'ın Başkanı olduğu bu sendıka ile yine gazete- mizden Oıtıan Erinç'in Başkanı olduğu Gazeteciler Cemıyetı uyeleri 10 Ocak günü bir yürüyüş yaptılar... Mesleğın bir kıdemlısi olarak benim de bu yuruyü- şe katılmam gerekliydi. Ama türlü nedenler engelle- di bunu. En lyisi konuyu gündeme getırmekle gore- vimı yapmak ıstedım. 202 sayılı yasa, neydi? Gazetelerde çalışanlan guvence altına almak; hak- larını, sorumluluklannı yasal kılmak; toplusözleşme duzenının basın alanında da uygulanmasını sağla- mak... Toplusözleşme, çalısanla çalıştıran arasında kar- şılıklı görüşmelerie bir sonuca bağlama yoluydu. Üc- retlerin saptanması, çalışma koşullarının belirlenme- si... Kıdem tazminatı, ışten kolaylıkla çıkarılmama gü- vencesi, yillık ücretli dınlence iznı, çalışma saatlerınin ayarlanması, işte böyle şeyler... 212 sayılı yasa, 27 Mayıs devrimcilerinin basın ça- lışanlanna bir armağanı idi. Daha önce hıçbirparti, hıç- bir ıktidar böyle bir şey düşünmemişti. Zorba Demok- rat Parti iktidanna karşı en büyük savaşımı gazeteci- ler vermişti. Devrim sorasında Basın Yayın Genel Mü- dürü olan Albay Ahmet Yıldız uzmanlara bir yasa ha- zırlattı. 212 sayılı yasayı çıkanp uygulatan Albay Ah- met Yıldız'a teşekkür borçlu olduğumuzu anımsatmak ısterım. Geçen gunkü yüruyüşün aynntılannı okudu- nuz. Konuşmalan. istekleri, özlemleri... Ne ıstiyor ar- kadaşlar? Bu yasanın uygulanmasını mı? Ama elde- ki çare nedir? Patronlar artık o denli güçlü ki.. bizler ne desek ne yazsak ne ıstesek boş, yararsız! Basın tekelleşti. Birkaç büyuk para sahibınin elin- de bir oyuncak! Bankalan var, şirketleri var, her şey- leri var... Gazeteci, onlann gözünde üç kuruş paray- la çalıştınlacak kişi! Istedığı zaman atılacak, ıstedıği zaman hizmetinden yenı şeyler beklenecek!.. En onemli görevlerdeki çalışanlannı bıle bir anda kapı dı- şına atabildiklenne göre.. gunumuz basın dunyasın- da her şey üç beş patronun elinde! Sen, ıstedığın ka- dar "212 sayılı yasa" var dıye diren!.. Ne mi yapmalı? Biranda bütün gazetelerin çalışan- lan bir genel greve gidebılirse! O zaman ne yapartar? Grev kıncılaryok mu, onlan toplarlar! Azıcık maaşlar- la geçim savaşındakı çalışanlar ise büsbutün yoksul- luğa düşmezler mi? Çare? Boyun eğmek, katlanmak mı? 212 sayılı yasa çıkınca sekiz gazete üç günlüğü- ne kapılan kapattı. Bir başka gazete ise busbutun ya- yını durdurmuş, piyasadan çekılmışti. "Artıkbu ülke- de gazete yayımlanamaz" diyerek!.. Boşuna yapmış bunu o zaman! Şimdilere kalsa işini eskisı gibi yürü- tecekti! Ne toplusözleşme var ne de bu sorunu sa- vunan güçlü bir sendıka! Bütün basın çalışanlan bir çeşit çağdaş köle!.. Dıyemiyorum, dilim varmıyor, ama görünen ne?.. 10 Ocakyurüyüşü bir güç gösterisi mi? Bırlıktelığin önemini kanıtlayan bırdavranış mı? Ama, biraz geç kalmadık mı? Daha ilk gunden dırenebilme- liydik, daha ılk günden 212'ye sımsıkı sarılmalıydık... "Böyle gelmiş böyle gıtmez" dıye kendimızı aldat- • mayalım. Bu yürüyüşü, onemli bir başlangıcın ılk be- lirtısı sayalım mı?.. BenDerimki... RÜŞtÜ ÖZAL Eski CHP Milletvekili, Kurucu Meclis 'te Imar-îskân Bakanı 1 945'lerden beri Türkiye siyasetinin ortalannda ve kıyılannda bulunmak- tayım. Gereken her yer- de ve hemen her zaman "ilk"lerin arasuıda yerimi ala- rak, fakat şamatasız bir yaşamla ulaştığım 87 yaşımda kendimi kusurlu görüyor ve kınıyorum. Oysa her zaman ülkemiz ve dü- zeni için bir şeyler katabilme ça- basmda oldum. Çok partili de- mokrasinin daha ilk günlerinde yerimi ahnış, karannca mücade- lemi yapmış bulunuyordum ve bu tutum ve davranışım, içinde ol- duğum siyasal partiden -sessiz, fakat onurla- aynldığım 1957 yı- hna dek aynı doğrultuda sürmüş- tür. Çağdaş demokrasimizin yol- lannı aydınlatıp açan 27 Mayıs 1960 Beyaz Devrimi'nden önce de tsmet Paşa'yı -bir arkadaşım- la- Taşlık'taki evinde ziyaret ede- rek o yıllarda kapalı kahnış olan CHP'nin kapılarmı açıyorduk. Kimlere mi? Bizim kadar CHP'nin karşıtı olmuş insanlara... Bu açıhşın böylece öncüsü ol- muştuk. Bizden bir iki gün son- raki Taşhk ziyaretçileri ise büyük ağırlıklannı koymuş oluyorlar- dı. O günlerin koşullannda Ata- türk" ün "en büyük eserim" nite- lemesiyle ulusuna armağan etti- ği Cumhuriyet ve partisi 10 yıl- hkbir muhalefet döneminin -An- kara'dan milletvekili de seçile- memek suretiyle- deneyimlerini de kazanmış Ismet Paşa'sı ve yö- netim kadrosuyla ülkenin ve in- sanlarının yazgısında var olma- lı, düşüncesinde odaklandık. Bu amaca yürürken kendimi- zi politikada sakat (malul) kıl- mamızın siyasal yaşam ufuklan- mızın kararacak olmasmın bir önemi olmamahydı, olmadı... Söylediklerim, günlerimizin gerilerinde kalmıştır, ne ki bu- günlerle benzerükbüyüktür. Ama bir benzemezlik de var ki, bü- tünlükleri çatır çatır parçalamak- ta ve hava raporunu okunmaz kü- maktadır. Siyaset alanında bol bol var olan -bir uçtan öbürüne alabildiğince yaygın olarak var olan- parti sayısı şimdilerde bir kez daha katlanmak üzere... Dün aynı çatının altında, aynı sevda- larda türkü çığıranlar bugün da- ha bir ufalanıp dağüma karann- da yola düşmüş görünüyorlar. Se- çimden uman olanlar seçmen va- tandaşı daha da bir umarsızlığa itiyorlar. Dört atlısı ile bir bflenin yollara dökülmesı şaşılası değil. Peki bizler ne yapıyoruz, bak- maktan başka? Umutlara temel örecek seçmenin bu -aydınlığı seçilemeyen- geceninkarnından ne çıkaracağını beklerken yeni doğan partilerin cılız sağlıksızlı- ğı karşısında ürpermek, donup kalmak mı yapacağımız görev diyebilir miyiz Biz eski politika- cılar. bu işlerin ne içindeyiz ne dı- şında? Bizler iyi görsek, iyi yap- sak gelir miydik bugünlere. dü- şermiydik bu hallere?.. "Biz ne yapıyoruz?" sorgulamasını uzak- ta bırakamayız, bana kalırsa... "Söytediğin yaşınla mı?" Evet. inemiyorsak alanlara, yoksa ta- katı, gücü bacaklanmızın, bari tribünlere zahmet edelim. Ko- nuşmuyoruz bile, olur mu bu?.. Hilmi Gürdal'ın (Y. Orman Müh.) 21 Ekim 2001 Cumhun- yet'te bilge hocasına seslendirdi- ği gerçek dolu, mantıkla bezen- miş söyledikleri ile avaz avaz haykınyorum. Başta hocalar ho- cası Sayın Prof. Dr. Mfimtaz Soy- sal'a, Kaya Erdem'e. Karayal- çın'a ve aym yolun yolculanna... 1950'denberi sağ siyaset' inül- kemizi ne duruma getirdiği sayıl- dıktan sonra, ey sayılan 60 bini bulan üniversite hocalan, ey ay- dın deyince mangalda kül bırak- mayanlar... Ya siz sosyal demok- ratlar... Memleketi bu duruma biz ge- tirmedik, diyor musunuz? Bölü- nerek çoğalma, fiziğin değil bi- yolojinin yasası sayın hocam. Memleket bu durumda iken ulu- sunu seven hiçbir kimsenin hiç- bir nedenle birbirine danlarak, doğruyu farklı yerlerde aramak gibi bir lüksü olamaz. Ulu önder Atatürk'le Inönü'nün birinci de- receden mirasçısı kibar ve bilge hocam, hele senin aynlıklar üze- rine bir lükse asla... Fiziksel bir yaklaşımla her şeyin en doğrusu bir tanedır. Sayın Erdal'ın karannda bu "hakka yakanşB ın etkisi oldu- ğuna inanmak istiyor, o nedenle de tanımadığım gözlerini öpmek istiyorum, sayın mühendis mes- lektaşım. Cumhuriyet tarihinde CHP ılk kez TBMM'nin dışında kahnış, ulusça bu ayıbın altında eziklik yaşanmıştır ve faturası da ödenmiştir. Bu ayıbın günahı ön- ce bizlerdedir. Solun prototip in- sanla değil benzeyenlerle oluştu- ruhnası zorunlu sayılmahdır, as- lında zorunludur. Kaynağını öne çıkarmadan gel- diğimiz noktada CHP 'nin güçle- nen bir yaşam grafiği var ki, dil- ler çözülür gibidir. Geliniz ben- zerler olalnn. açıldığı duyurulan kapıdan derviş selamıyla hu di- yerek değil, fakat istencimizle (irademizle) Atatürk'ün o esirîme- yen partisinde olalım Benim sesim siyaset alanlan- nı dolduramaz artık, mecali yok bacaklanmın kırsalı dolaşmaya, ama ben kaydımı yeniletebihrün. Selam olsun CHP'lilere, eskisi- ne, yenisine... Ve, kolay gele iyi niyetlere... 'Vizyonu Yok' Diyenlerin 'Görüşsüzlüğü'... Ahmet YORULMAZ G ünümüzdeki kasap dükkânlan, birma- nifatura mağazası ya da kılık kıyafet satan ve adına butik denilen işyer- leri kadar düzenlıdir, şık- tır. Eskiler bilirler, bu işyer- lerinde eski yıllarda kulla- nılan süngere gereksinim duyulmuyor artık. Sünger, kullamldığı bu yerle öz- deşleşmış, herkesçe "ka- sap süngeri" diye anılır ol- muştu. O süngerler, dalgıçlar ta- rafindan Bodrum ve yöre- sindeki denizlerden çıkan- KULTU* • SANAT (0213) 293 89 78 !KCE RfT2SHOPAN EV OAZI OAZI s*lon 2 ANKARA C M MAOIC ANKARA C M İ MAOIC ANKARA MOV1CPOC S-19 00-2 OO-l 8 3O-2T 1S OO-lB 3O 21 3O OO-1B3O-22 30 3OO- 3O-13 3O-1C 15-10 00-21 30-20 15 CVCTESİ 23 OO ANTALVA PLAZA 2 ANTALVA PtJkZA 9 ANTA.LYA P M t T K t t LVA. MtOA ESİR SAN AT«CMM*XX CINCMUUOI ADAMA M r m O f O L ANTAKYA KONAK DİVA.RBAKIR CMLAN 9 AhfTEP 3O-1B 0O-2O 3O 3O-1S0O-Z0 3O 45-18 0O-21 15 3O-10OO-31 3O lırdı. Günümüzdeyse çok pahah ve neredeyse turis- tik eşyadan sayılan deniz süngeri yerine, daha ucuz olan, petrol artığından üre- tılen yapayı kullanılıyor. Kasaplarbu süngerle, et- len doğradıklan pirzolayı, bifteğı, bonfileyı dövdük- len ağaç kütüklerinin, tez- gâhlannın üstlerini süer- lerdi. Sünger, gördüğü işin doğal sonucu, istenildiği kadar yıkanıp anndınhna- ya çahşılsın, kırmızıdır, asd rengi göriilmez olmuştur. Kim yakışhrdı, kim di- limıze deyim olarak oturt- tu; kımler bunu yazı kav- galannm içeriğinde ve baş- hğında kuÜandı?.. Bümiyo- ruz. Tek bildiğinüz, sek- sen doksan yıllık siyaset ve yazın yaşamımıza dam- gasını vurmuş gazeteci ve yazuı (edebiyat) adamla- rının bu deyimi kimileyin kullandıklandır. Biryüzyıla yakın zaman dilimi içinde, kimler yazı yoluyla kavga etmemişler- dı ki 0 .. Cenap Şahabettin, Tev- fık Fikret, Süleyman Na- zif. AK KemaL Hüsejin Ca- hit,RızaTe\fik,NâztmHik- met, Yakup Kadri, Hasan .4li,NaciSaduDahvb... Say- makla bıtireme>Tz!.. Bu adlar, günümüzdeki kimı hem bilisiz (cahil), hem görgüsüz, hem düzey- siz sözde yazarlar ve kalem artıklarından değildiler. Inançlan ne olursa olsun, bilgıli, çelebi, onurlu in- sanlardı. Hem hadlerini bilirler, haddini bümeyene de bil- dirirlerdi. Içlerinden para- sı yetmediği için sigarası- nı, yanm şişe rakısını bıra- kacak denli onurlulan çık- mıştır -hani bizde daha iyi semirmek için köşklere, yöneticileTe yaslanıhr ya- ... Onlar alçalma sayarlar- dı bu tür davranışlan. Ger- çekleri saptıran, obnakta olanı çekiştirip duran, ca- hil, yalancı ve utanıp ar- lanması ouna>f an adamla- n da "Yûzü kasap sünge- rivie sitinmiş" diyerek aşa- ğüarlardı. Bugünün densiz, kültür düzeyi de düşük sözde kö- şe yazarının -dilerseniz köşk de diyebihrsiniz- ta- sası ise başkadır. Fransızın Chardonnay'inin doksan beşi mi, Chateau du Cal- vaire'inin doksanı mı de- ğerlidir?.. Aman aman Lo- uis Max mı, ağıza alınacak gibi değildır!.. Kısacası geçmışini pas- pas yapmış bizim duyunç- suz (vicdansız) yalakalar, çıktığı yeri düşünmez. ga- rip babasının paracıklany- la, kafayı ucuza bulmak için, limonla ezihniş tahin helvasını meze yaparak Te- kel'in Güzel Marmara'sı- nı ya da daha ucuz bir Boz- caada şarabı içtiğini unu- tur, dünya markası şarap on yıllık mı olmalıdır, yir- mi yıllık mının hesabını yapar şimdi! Oysa başta bizim Tekel'in Buzba- ğı'ndan başlayan özel fır- malann ürettiği yığınla ka- lıte şaraplanmız var. Bun- lan bırakıp dünya marka- lannayönehnesi durumun- da, süperlüksyaşamınmgi- derlerini karşılamak için patronuna angaje olacağı- nı, poühkacmın çıkarlan- na kalemini kiralamak -ki- ralamakda ne söz, satmak- zorunda kalacağını düşüne- mez. Yani kendisi vizyonsuz, düştügü çukuru göremez, en üstteki erdemüye viz- yoou yok demek utanmaz- lıgına saplanır. (Vizyon ye- rine 'görüş' demez.) Ulusun, varlıgıylabvan- dığı insan, "YertiMahHaf- tası"nı anımsayıp, yakın tarihlerin varsılhğına o tu- tumlulukla geldiğimizi ve şimdiki içler acısı durumu- muzda, o günleri anımsa- dığını, içine bahklama dal- dığımız rezil yoksulluktan çıkabihnek için o tutum- luluğa özlem duyduğunu söylediğinde, densizlik edip, o değerli insanı "viz- yonsuzhıkla" yaftalamaya bakar, başta vizyon sahip- lerinin, ardından onlann yâran'ının bu memleketi nasıl soyup soğana çevir- diklerini, büyük bir pişkin- likle görmezden gelerek!.. Kimdir, kmlerdirbu gör- kemli medyacılar? Dar geürli birmemurun ya da küçük bir esnafın, - belki de çok dar gehrli bir çiftçinin- bin bir sıkıntıy- la bir liseden ya da fakül- te dengi sayılabilecek bir yüksekokuldan, hayatta ek- meğıni ahıının akıyla ka- zansın diye, okutmaya ça- hştığı dünün açı! Ya Istan- bul'un Gülhane Parkı'nda. ya Ankara'nın Kızılay'ın- da ya da Izmir Kordon'un- da bir avuç leblebi çekir- dekle öğreniminı tamam- lamaya çalışmıştır. Bugün ise, dolara en- deksli aylıkla, fazladan prım alan bir köşe yazan- dır... Onu, sadece varsıUann gıdebildiği (lüks) market- lerden alışvenş etmediği için, bu topluma vizyon ve yön veremeyecegini söyle- mekle, bir kez daha yurt gerçeklerinden uzak yaşa- dığının, toplum psikoloji- sini bümediğinin kanıtını verir. Taş çatlasa, 25-30 müyo- numuz marketlerden alış- veriş edebiliyor, geriye ka- lan 35 milyonumuz asgari ücretle ve hatta daha da al- tındaki bir gelirle yaşamı sürüklerken o, gereksinim- lerini (lüks) marketlerden ahnamakla doğru bir dav- ranış sergilemektedir. Kırmızı ışıkta duran, Cumhuriyet Türkiyesi'nde yurttaş olduğunun ayırdın- dakı Cumhurbaşkanı'nı bu nedenle eleştirmek, eski padişahhktan, talandanya- na olduğunu göstermektir. Bunu da bilemez zaval- lım! Vizyonu, millet malını talan etmek, cinayetlere göz yummak, varsıÛan da- ha da varsıl duruma getir- mek biçiminde algılayan ve o yolda çaba harcayan- lardandır artık köşe yaza- nmız. Çağdışı padişahlığa son vermış adaînı ne yapsm o!.. Ulusal Kurtuluş Sava- şı'na ınanmadığı için 150'liklerden ohnuş, son- radan Atatürk'ün bağışla- masıyla yurda dönmüş fı- lozof RızaTevfik"e, yönel- tilen bir soru üzerine ver- diği yanıttan, yüzleri ka- sap süngeriyle silinmiş olanlann, ders ve vizyon ahnalan gerekiyor, hem de bir 150'ükten: - Sizce bu dünyada en mukaddes şey nedir? - Hukuk vehaysiyet-i be- şer! (=Hukuk ve insanın saygınhğı!) Hukukla insanın saygın- hğını hedeflemiş bir Cum- hurbaşkanımız oldu, onu da harcamak isterler. Ta- bii harcatırsak ve bizlere yedirmeye çahştıklan eleş- tirel yaklaşımlannı yersek! DENİZİ SEVENLERE İLGİNC ÖYKÜLER, TEKNİK KONULAR. OCAK2002 •* SAYI.213 UYGUN BİR GEZİ YELKENLİSİNİN SEÇİMİ MOTORDA YAĞ VE YAKITA SU KARIŞMASI KİTAB-I BAHRİYE'DEN REHBER-İ DERYATA YÜKSEK ÖKÇELER DÜMEN BAŞINA GEÇTİ Demirciler Sitesi, 8. Cadde, No: 71 Zeyiinburnu / İSTANBUL Tel: (0212) 664 16 94 - 510 28 71 Falcs: (0212) 558 67 85 PENCERE Garip Bir Oykü!.. 14 Mayıs 1950'de -20'nci yüzyılın tam ortasın- da- Türkiye'de iktidar değişti; yapılan serbest se- çimlende CHP kaybetti, DP (Demokrat Parti) kazan- dı... Ortalık düğün bayram yerine dönmüştü, davul zurnayla meydanlarda oynuyordu halk... 1923'te kurulan Cumhuriyet Türkiyesi'nde ılk kez iktidar el değiştiriyordu, artık ülkeye demokrasi gelmişti, Ikinci Dünya Savaşı'nın ağır baskısında bunalan halk mutlu ve umutluydu. özgüriüğe kavuşmuştuk!.. • Yeni iktidar ilk'7cvaaf" olarak ne yaptı?.. Bir: Minarelerde güzelim Türkçeyle okunan eza- nı Arapçaya çevirecek yasayı çıkardı... İki: Türk Ceza Kanunu'nun sola açılımı yasakla- yan maddelerini ağırlaştırdı... Türkiye'de çok partili rejim bir 'karşıdevrim' kim- liği mi taşıyordu?.. 'Aydınlanma Devrimi'nm üstüne bir şal mı örtü- lecekti?.. • Aradan geçen yanm yüzyıllıkdönemde gerçek- ler ortaya dökülmüştür; Türkiye, Amerika'nın As- ya'da oluşturduğu "Yeşil Kuşak"ta yer alıyordu. Neydi anlamı bupun?.. Türkiye'de "7923 Aydınlanma Devrimi"ne kar- şı "irtica" desteklenecekti. Ya sol?.. 0 dönemde sol sözcüğünü kimse ağzına alamı- yordu; bunun için yıllar yılı beklenecekti. Ya Nâzım Hikmet?.. "Vatan haini"yd\ o... Kimse Nâzım'ın şiirierini yayımlayamazdı. Bu konuda bir yasal yasak mı vardı?.. HayırL Korku dağlan bekliyordu... Demokrat Parti ıktidara geçtikten sonra, on yılı aşkın bir süre, Türkiye'de ne bir kimse Nâzım' ın N'si- ni ağzına alabildi, ne bir dergi Hikmet'in H'sini ya- yımlayabildi, ne bir gazete Ran'ın R'sinden söz açabildi. • Ta ki Demokrat Parti iktidannı deviren 27 Ma- yts devrimine dek... Nâzım'ın şiirierinin gün ışığına çıkarılıp kendi memleketinde basılabilmesi için sivil siyasal ikti- darın bir askerı eylemle yıkılması mı gerekiyordu?.. Türkiye'nin tarihsel çaprazında "özgürlük ve de- mokrasi" kavramlannın yeriı yerine oturtulması da- ha zaman alacak... Yön dergisi de ancak 27 Mayıs 1960'tan sonra oluşabilen ortamda çıkanldı. Dergiyi simgeleyen adlar Doğan Avcıoğlu, Müm- taz Soysal, llhami Soysal, llhan Selçuk .. • Bir akşam sofrada söyleşiyoruz, Doğan Avcıoğ- lu birdenbire sordu: - Nâzım'ı yayımlayalım mı?.. Sordu, ama, karartı görunüyordu, bir süre sus- tum, düşündüm, Mümtaz Soysal'ın naberi var mıy- dı?.. Bu yayının sonu ne olabilirdi?.. Hepimizin to- zunu atartar mıydı?.. Tartışmaya başladık; bu mu- cize gerçekleşebilir miydi? "Komünistlik, Mosko- vacılık, vatan hainliği" iftiralannı nasıl göğüsleye- bilirdik?.. Nâzım'ın "Kurtuluş Savaşı Destanı"ndan başla- nırsa, kim ne diyebilirdi ki?.. Ilk şiirler Yön'de bomba gibi patladı; Nâzım Hik- met'i tanımayanlar allak bullak oldular... Yasak delinmiş, tabu yıkılmış, Nâzım Hikmet ken- di vatanında yayımlanabilmişti... Ne garip bir öykü değil mi!.. KULTUR • SANAT C A N N E S 2 0 ALTIN PA ve F I P R E S LA STANZA DEL FIGUO OGUL ODASIA Kim b, Nanni Morelti Nanni Moretti Laura Moranle BeyoOlu ALKAZAR 293 24 66 12 15/14.30'16 45/19.00/21.15 W.K5y ODEON C1HEPLBI 21637 90 11.30/14 00/16.30'18 50/21 05 C-C123M Anılar STANDART 695 36 45 11.30/13.30'15 30/17.30/19.30/21 30 Altunizade CAPITOL 310 06 16 11.00/13.15/15 30/17.45/20.00/22.00 Kadıköy BROADWAY 34614 81 11.00/13.00/15 00/17.00/19.00/21.00 ANKARA ON BİRİNÇİ ASÜYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN KAMULAŞTIRMA İLANI Dosya No: 2001 '946 Kamulaştınlan taşııvmazın Bulunduğu yer: Ankara. Yenimahalle, Susuz köyü. Mevkii: - Pafta no: - Ada no: 0 Parsel no: 3558 Vasfı: Tarla Yüzölçümü: 2543 Malikin adı ve soyadı: Musa Ak>ıldız, Nazif Adıbel- lı, Ömer Süleyman Kamulaştırmayı yapan ıdarenin adı: Bakırdağ ASKİ Genel Müdürlüğü Kamulaştırmanın ve belgelenn özetı: Ankara ıli. Yenimahalle ilçesı, Susuz köyü 3558 parselde bulunan gayrimenkulün mülkiyet kamulaştırmasına ve ırtıfak hakkı tesisine, kamulaştır- ma bedelinin tespiti ve taşınmazın idare adına tescili. Kamulaştırmayı yapan davacı idare. malikleriyle cınsi ve niteliğı yukanda yazılı taşınmazın kamulaştır- ma bedelinin tespiti ve tescılı için davacı idare tarafın- dan mahkememizin 2001'946 Esas sayısına dava açıl- mıştır. 2942 sayılı Kamulaştırma Yasası'nın 10. mad- desinin 4. bendi uyannca ılan olunur. 20.12.2001 Basın: 1078
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear