14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2S AĞUSTOS 2001 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 17 U OtaBvükayrt %toyıtparastvermeym; E Modaya uymt, "% kayıttpolım! Etektronik posta: derHzsom@cumhuriyetcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 • Türk parası kullan kampanyası başlatılmış... "Bulursak kullanacağız!" Yıptık Krampon Bir zamanlar medyadakilere kök söktüren Antimedya dergisinin yaratıcısı Süleyman Yıldız yeni bir dergiyle okurların karşısına çıktı: Yırtık Krampon... Çarşambalan yayımlanan haftalık gülmece ^ s dergisi Yırtık $ Krampon, adından da belli olduğu gibi futbolla ilgileniyor ama futbol dünyasındaki siyaseti ve siyasileri de göz ardı etmiyor... Karikatür ve yazı dengesinin eşit kurulduğu derginin ilk sayısında, "yırtık röportaj"ın konuğu olan bağımsız milletvekili Mehmet Ağar "Kulüplerde kravatlı mafya var" diyor... Galatasaray ve Elazığspor'a yakınlığı ile bilinen eski polis şeflerinden Ağar'ın bir bildiği olmalı! Dergi, futbolcusundan yöneticisine, hakeminden spor yazanna herkese kök söktüreceğe benziyor... Süleyman Yıldız'ın işi bu... nkara'dan genç bir Cumhuriyet okuru... De- desi ve babası gibi... Kendini bildi bileliCum- huriyet okuyor... 23 yaşında... Hacettepe Üniversitesi Tıp Faküttesi Ingilizce Tıp beşin- ci sınıf öğrencisi: Orçun Şahin... Orçun, gazetesine yazma gereksinimi duyuyor: "Üniversiteye giriş sınavında fen bilimleri bölümün- de ortalama dogru cevap sayısının dördü geçmedi- ği; gençlerin çalışıp, üretip, öğrenip kazanmak yeri- ne kısa yoldan köşe dönmeciliğe özendirildiği; üni- versitede yetişmiş beyinlerin ise bu ülkeye ve halkı- na hizmet edip ellerini taşın altına koyarak Türkiye'yi yarınlara taşımaya çalışacaklan yerde, nasıl olur da yurtdışına kapağı atanz diye düşündükleri bir ülkede; bilimin, aydınlanmanın, deneysel ve pratiğe dayalı eğitimin, araştırmanın, okumanın, akılcılığın, çalışma- nın, çalışmanın ve daha çok çaiışmanın önemini tam olarak anlamamış; bırakın beş Türk ressamını, alfa- bedeki sesli harfleri bile tam olarak sayamayacak Bîr genç olan, orada burada gösteriş amaçlı televolelere çıkan, üretmeden devamlı tüketen, har vurup harman savu- ran, lüks içındeki tatlı hayatlara, güzet kızlara veya bol paralı şehzadelere özendirilen bir genç nüfus ıçerisin- de, ben de bir genç olarak Atatûrk'ün bize emanet ettiği cumhuriyete ve onun mirasına sahip çıkarak yurtdışına kaçmak yerine, oradaki bilim ve teknoloji- yi insanımız hizmetınde kullanmaya çalışarak, araş- tırarak, gelıştirerek, şüphe ederek, okuyarak, öğrene- rek, daha iyi bir doktor nasıl olurum dıye düşunerek, emeğimin hakkıyla para kazanmayı, aileme ve ülke- me daha fazla yük olmamayı isteyerek hayatımı de- vam ettiriyorum. Elbette ben de gencim... Ben de egleniyorum, sinemaya gidiyorum, hayatı- mı güzel yaşamaya çalışıyorum ama aynı zamanda da her gün gazete okuyorum, yeni bir şeyler öğren- meye çalışıyorum, ileride faydalı işler yapmak istiyo- rum... Genç arkadaşlanma seslenmek, 'Lütfen bu ül- keyi sahipsiz bırakmayalım. Yarınlar bizim. Büyükle- rimiz yapmadıysa, biz neden yapmayalım; taşın altı- na elimizi koyalım ve Türkiye'nin geleceğıne kendi- mizi iyi yetiştirerek, çalışarak, üreterek sahıp çıkalım' demek istiyorum. Zamanınızı aldım, kusura bakma- yın... Bir genç olarak size sorabilir miyim? Yanlış mı düşünüyorum? Hatalarım olduysa özür dilerim. Yanlış bir şeyler yazmak istemezdim. İlk defa bir gazeteciye yazıyo- rum da... Yorumların/zı almak beni sevindirecektir. Mektubumu okuyacağınızdan eminim. llginiz için şimdiden teşekkürier." Orçun'a ne diyebilirim ki... Belki Tevfik Fikret yar- dımcı olabilir: Kıran da olsa kırıl düş, fakat eğilme sakın! SESSÎZSEDASIZ(I) NURtKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı erdincutkuın yahoo.com Hoca'nınkı ADİL bunlannkı DİL düzenı; her şey lafta! Kadıköy Belediyesinden yaz eziyeti! Kadıköy Belediyesi'nden izinli bir şirketler topluluğunun Bostancı'da düzenlediği "yaz etkinlikleri" çev- redeki apartmanlarda oturan vatan- daşlara yazı zehir etmişe benziyor... Vatandaşların anlattığına göre ikı ayrı sahnede saat 17.00'den 24.00'e kadar yapılan "müzik" yayını ile dü- zenlenen "konser"ler, on-on beş met- re kadar ötedekı apartmanlarda ev- lerin içinde patlıyor... Kadıköy Beledıyesi'nın etkili ve yet- kilileri ise ilginçtır. halkın etkinlikler- den çok mernnun olduğunu söylüyor, balkonda oturanların da eğlendiğini anlatıyor... Öte yandan polisi aradığında da sonuç alamayan vatandaşlardan bi- ri "Mafya'dan yardım isteyen insan- ları şimdi çok daha iyi anlıyorum" diyor... Belediye, başkalarını rahatsız ederek halkı eglendirmenın mutlu- luğunu bir şirketler topluluğu ile pay- laşadursun semt sakinleri de Beledi- ye Başkanı Selami Öztürk'e sormak istiyor: "Açılış gecesinde Molla isimli biri- si tarafından kendisine verilen Kura- nı Kerim konusuna açıklık getirebilir mi? Her gece dönüşümlü sahneye çı- karak gitar ve saz çalan kişilerin ezan okunurken müziklerine ara verdikle- rini biliyor mu? Evferin bu kadar yakınında fuar açıl- masına izin verdiğine göre acaba ken- di evinin yanında da böyle bir yer açılmasını ister mi?" ÇED KÖŞESI OKTAY EKtNCİ Bayındırhk 'Bize' GüveniyorL Dost. diişman. arkadaş, mes- lektaş. okur, herkes soruyor: " Yapı Denetim Yasası'nda mesleki kurallar gefirilirken, meslek odaları da famamen dışlandılar... Bayındırlık Ba- kanlığı sizinle (meslek oda- lan yöneticileriyle) neden ba- nşık değil, size neden güven- miyor?.." Bu soruların "Sizinle ne- den barışık değil" bölümü- nü yanıtlamak hep zaman alı- yor... Çünkü, meslek odalan- nın mesleğin öncelikle "top- lum yararına ve bilimsel il- kelerle" uygulanmasını sa- vunduklarını. Bakanlığı yöne- ten ve yasalan biçımleyen "si- yasilerin" ise bu değerlerden hızla uzaklaşarak "rantçılığa ve popülizme" kapılandıkla- nnı anlatmak. öy le kısa sözler- le pek mümkün olmuyor... Benzer şekilde yine meslek odalarına anayasada verilen görev olan "kamu yararını sa\ unmak" ile siyasilere seç- menlerı ve destekçileri tara- fından verilmiş görev olan "kı- sa vadeli dar çıkarları gözet- nnın "Assos yolu katliamına karşı çıkışıyla" duyarlı çev- relerin de beğenisini kazanan Bayındırlık ve Iskân 11 Müdü- rü Uğur Yüksel'e Bakanlık'tan bir "müfettiş" gelir. Geliş ne- denı ise Uğur Vüksel hakkın- da verilen altında "Oktay Ekinci" imzası bulunan bir "şikâyet" dilekçesidir... Bakanlık, bu "imzaya" müt- hiş "güven" duymuş olacak ki dilekçenin "sahte" olup ol- madığına bile bakmadan, ay- nı dilekçede "imar usulsüz- liilderi" yaptığı ileri sürülen Uğur Yüksel için "gereğini yapmak" üzere bir "başmü- fettişi" derhal Çanakkale'ye gönderir... Sonrası mı?.. Soruşturmada ilk ortaya çı- kan gerçek, elbette ki altında- ki imzanın "düzmece" oldu- ğudur. Bu gerçek, başmüfetti- şe resmen yazıyla da bildiril- diğı gibi. müfettişten Oktay Ekınci'ye gelen resmi yanıtta da "sahte isim ve imzayı şi- kâyet dilekçesinde kimin kıil- landığını saptamak mümkün Kaçak otelleri değil, "mühürleyenleri" cezalandırdılar... nıe" anlayışının da "banşıküti tercih" olamayacağını açık- lamak çok kolay değil... Helekı kimi "meslek men- supları" bile kendi kişisel çı- karları ile kamu yarannı eş tu- tup. "okumuş, yazmış teknik kişi" olduklan için toplumu da bu yöndeki beyanlanyla ya- nıltma yanşına ginşmişlerse... ••• Ne var ki bir süredir bu gibi sorulara şu yanıtı da verebili- yorum: "Her zaman değil, işine geldiğinde fazlasıyla gü- veniyor..." Çünkü Çanakkale'deki bir soruşturmanın belgelerinden habenm olunca durum değiş- ti... Bakanlık tarafından kimi zaman da "sözüne güvenilir" kabul edildiğimiz ortaya çık- tı... Pekı bu belgeler "neler" mi?.. Onu da özetleyeyim... ••• Geçen yılın (2000) sonlann- da, ÇanakkaletieözellikJe "ka- çak \apılaşmaya karşı müca- delesiyle" ve hatta karayolla- olamamıştır..." denilmekte- dır. Ancak, bu açık sahtekârlığa rağmen düzmece şikâyet di- lekçesine "itibar" eden Ba- kanlık kısa süre sonra Uğur Yüksel'i görevinden alır ve başka bir ile tayin eder... Böy- lece, imarla ilgili yasalar hazır- lanırken "gerçek imzalı ra- porlarunızj" hiç dikkate alma- yan Bayındu"lık Bakanlığı, du- yarlı ve çalışkan bir bürokra- tına kıymak için sahte imzalı dilekçelerimize "mal bulmuş mağrıbi" gibi dört elle sanla- rak "işini" görmüş olur... Eh!.. Bu da zaten tıpkı yeni Yapı Denetim Yasası gibi ka- mu görevindeki "işbitirici" anlayışın bir başka çarpıcı gös- tergesi değil mi?.. Evet... Bakanlık "bazen" bize çok güveniyor... Ancak, imzamız sahteyse ve kendi işi- ne gelen düzmece belgelerde bu sahte ımzalarımız yer alıyor- sa... Oekinci(o cumhuriyet.com.tr. KÎM KİME DUM DUMA BEHÎÇAK behicaküı turk.net ÇİZGÎLlK KÂMtL MASARAC1 HARBt SEMtH POROY semihporoy(a yahoo.com BULUT BEBEK NVRAYÇIFTÇI bulutbebekiı hotmail.com olurj 1VOr»L/J IU gr V > TARtHTE BLGÜN MÜMTAZ ARIKAN 26 Ağustos g ı/s L/ÇOÖt "Sp'trif- cp^y Louts*.. OlDÜ.. 1374-'T£ 8U£ÜfJ,UNLÛ HAl/ACI CHA&LES UUDBEKGU OB İUC K£Z UÇAğıyCA T£K BAŞ/MA ATLAS OKYA- HUSU'NU AŞMlÇrt. 8U OIAYDAN SONRA PlNDA TAUIAIAN LIUD8£ISGH, BfZ Su££ OE, CJJĞUKJUAJ /eAÇfRfct, GAZ£TEC£/?fA/ SAÇ SAyFASWA H.POUYA S4W4Ş/'A/ÛAH G4K 8ULÜNOU&U ALMANyA'CA, / W 2 HAM GÜCÛ- hJÜ yAKffi/DAN GÖGMÜŞTÜ. ÜLKBSl A*AERİ&4rA OÖN- JĞÜMDE, BU SOCÜN r£NİLM££OĞ/Hi ÖN£ SÛR- MÜÇ ISE GAV4ŞA GlRİCM£MESİ GE/S£t£7İGÎMt SA- VUMMUŞTU. SpZLEKı KAMUOYUMDAH BÜYÜK. —-—'/• sineMûş, B4ŞK4AI &oo£et/eu—• DA s-eer Biç.<Moe PANO DENIZ KAVUKÇUOGLU Nazar mı, Rastlantı mı? Geçen yazımda, bir ara da Istanbul Büyükşehır Belediye Başkanlığı da yapmış olan Kasımpaşalı, külhan edalı eski futbolcu Recep Tayyip Erdo- ğan'dan söz ederken, "Yazıyor, çiziyorduk, ama hiçbirşey değişmiyordu..." demiştim ya, artık na- zar mı, rastlantı mı, bilemiyorum, aynı gün Yargı- tay Cumhuriyet Başsavcısı'nın savları gazete man- şetlerine çıktı... Sayın Başsavcı Sabih Kanadoğlu Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. Erdoğan'ın Türk Ce- za Kanunu'nun 312/2. maddesinden "Hükümlülû- ğü nedeniyle siyasi birpartinin kurucu üyesi ve ge- nel başkanı olamaz" diyordu. Ayrıca altı bayan ku- rucunun türbanlarını da "simge ve dayatma unsu- ru" olarak değerlendiriyor, bunların kurucu üyelik- ten çıkartılmalannı istiyordu... Haber, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yandaşla- rını ne kadar huzursuz ettiyse, laik kesimi, ama özellikle de bu kesimin "sosyal demokrat" kana- dını o kadar rahatlatmıştı. Yeni bir "hukuksavaşı'mn başlayacağı kesindi. Bu savaş boyunca "sosyal de- mokratlar" durumu değerlendırecekler, düşünce- ler üretecekler, görüşlerinı açıklayacaklar, derin tar- tışmalara gıreceklerdi. Gündemı belirleyen bu tür olaylaronlariçin bulunmaz nimetti! "Tayyip olayı "nın da gündemden düşmemesı için ellerinden geleni yapacaklardı. Çünkü bir "sosyaldemokrat"Türk için dünyada en zor şey "kendine dönük" olaylar üze- rine kafa yorup, düşünce üretmekti. Sürekli olarak gündeme yeni bir şeyler gelmesi, başka "memle- ketmeseleleri"nin ortaya çıkması onlan bu neden- le çok mutlu ediyordu. Böylelikle kendi sorunları- na eğilmekten kurtuluyorlar, doğal olarak da çok rahatlıyoriardı... •' . • • • Bir Türk sosyal demokratı için akla en gelmedik şey, bir gündem yaratarak bizzat kendısinın kamu- oyunun ilgi odağı durumuna gelmesiydi. Bu, Tür- kiye'nin yakın sıyasal tanhinde ancak bir iki kez, o da bölündüklerinde, gerçekleşebilmişti. Son otuz yılda Türk sosyal demokratlan tarafından kamuoyu- nun ilgisini biraz olsun çekecek bir öneri getirildi- ğine, bir tartışma açıldığına hiç kimse tanık olma- mıştı. Onlar ancak başkaları tarafından belirlenen, kendi istençleri dışında ortaya çıkan gelişmelere "laf- zen müdahil" oluyortardı. Millet de karnı artık laf ka- labalıklarınatokolduğundan onlan dinlemiyordu... Sosyal demokratların Recep Tayyip Erdoğan hakkında ne düşündüklerini aşagı yukarı bıliyorduk. Onlar da sosyal demokrat olmayan başka insan- lar gibi "yenilikçiler"de yeni hiçbir şeyin olmadığı- nı görüyorlardı. Ama bunu görmek için ille de sos- yal demokrat olmaya gerek yoktu. Önümüzdeki günler, haftalar, aylarda da "ampuliü parti"n\r\ ye- ni genel başkanı ve geleceği hakkında neler dü- şündüklerini öğrenecektik. Ama hiçbirimiz "küreselleşme" üzerine ne düşün- düklerini, "özelleştirmeler"\n sınırını nerede gör- düklerini, hangi KlT'leri korumak istediklerini bile- meyecektik. Tanm sektöründeki yeni dayatmala- ra karşı ne gibi bir seçenek önerdikleri ya da böy- le birönenlerinin olup olmadığı da bizim için bir "mu- amma" olarak kalacaktı. Türk sosyal demokrasisi, vartığını "kendini giz- leme" esasına dayandıran, bu niteliğiyle de yeryü- zünde eşi benzeri bulunması mümkün olmayan bir siyasal yaklaşımdı. Tarihinin en büyük ekono- mik ve toplumsal krizini yaşayan Türkiye'de, eko- nomik ve sosyal konularda en az konuşulanların sosyal demokratlar olması, belli ki onların bu te- mel niteliklerinden ileri geliyordu. Belki de hep "mu- amma"olarak kalmanın kendilerini "son dereceil- g/nç"kıldığını, bunundabilinmeyenbirtarihteşid- detli bir patlamaya yol açacağtnı düşünüyorlardı... Kamuoyuna aylar önce, eylül ayı içinde ortaya çıkacak yeni bir oluşumun müjdesını venmişlerdi. En azındarıbir bölümü bu "sürekli muamma" du- rumundan kendilerini de, bizleri de kurtarmaya ka- rarlı görünüyorlardı... Nisan, mayıs, haziran, tem- muz, ağustos derken, eylül kapıya dayanıvermiş- ti. Bu arada Fazilet Partisi kapatılmış, yerine iki parti kurulmuş, hatta biri yeniden kapatılma nok- tasına bile gelmişti... "Bızımkıler" ise hâlâ ortada yoktu... Belki de "birden•" patlayacaklardı gerçek- ten! Patır patır geleceklerdi yani... Kim bilir? (Faks: 0 212 - 723 84 97) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 1/Taşkırmak- ^ ta kullanılan büyük çekiç... "Hadi — " : 3 Heykelcimiz. 4 2/ Sarısabır bitkisinden el- de edilerek özellikle par- füm sanayi- sinde kullanı- lan özüt... Müzikte armoni ku- rallanna göre üst üs- 1 te bindirilmiş sesler. 2 3/Satrançtabirtaş... 3 Arsız, sırnaşık. 4/ 4 Güzel kokulu beyaz 5 çiçekler açan bir g ağaççık... Çıngene. 7 5/ Avcının av bekle- g mek için taş yığınla- g nndan yaptığı pusu. 6/ Kir... Istem dışı yapılan hareket. II "Sayı far- kı" anlamında kullanılan spor terimı... Eski Mı- sır'da güneş tannsı. 8/ "Ünlü" anlamında eski söz- cük... Hisse, pay. 9/Döl verme yetkinliğine eren; baliğ... Cehennem. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Istenç zayıflığı... Üzeri ekmek kınntılanyla kap- lanmış yiyecekler için kullanılan sözcük. 2/ Er- zurum'un bir ilçesi... Halk dilinde sebze bahçe- sine verilen ad. 3/ Molibden elementinin simge- si... Kan kanseri. 4/ Önceden verilen güvence parası... Ince yapılı. 5/ Güneydoğu Asya'da ye- tişen ve zeytine benzer yemişi olan palmiye cin- si. 6/ Gemici, işçi gibi kimselerin eğlenmek için gittikleri içkili ve danslı yer... Lifleri ip \e çuval yapımında kullanılan bir bitki. 7/ Başarısızlık... Bir nota. 8/ Yapraklan yenen kokulu bir bitki... Cennet. 91 Kuytu ve sıcak yer... Eczacılıkta. bo- yacılıkta ve sepicilikte kullanılan, tanence zen- gin bitkisel bir özüt.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear