23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 MART 2001 PAZARTESİ DİZt 'Yoksulluğun Küreselleşmesi' kitabının yazan Kanadalı ekonomist Chossudovsky, yaşanan hrizi ve / Türkiye 'deki gelişmeleri Cumhuriyet değerlendirdi: UlusalPr.IJ-M am bir aldatmaeaNtLÜFERŞENSÖZ Ünlü Kanadalı ekonomist ve yazar Prof. Mkhel Chossudovsky, ekonomik knzle bırlıkte Türkiye'de uygulanacağı söylenen "Ulusal Program"ın aldatma- cadan ıbaret olduğuna dikkat çekerek "Bu, Uluslararası Para Fonu'nun (HVfF) klasik jargonu. Ulusal Prognun bir ka- muflaj. ÇeşıtK ülkelerde uygulanan bu tar/ programlar, IMFnin işine getiyor, çünkü program başansız oMuğunda Ib- nu suçlayanuyorsunuz,Ancak arka plan- da hep IMF var" diye konuştu. Prof. Chossudovsky, Türkiye'de yaşa- nan ekonomik krizi ve ülkenin karşı kar- şıya kalacağı tehlikeleri Cumhuriyet'e değerlendırerek IMF politikalannın kur- banı olan Kore ve Brezilya'daki gelişme- leri anlattı. - Geçen kasun ayında ekonomisi salla- nan Türkiye'ninlNIFgüdümlüekoDomi programıçöktü. Son olarak IMFdcn ka- smi ayında 15 mflyar doiar kredi ahnmış- n. Bu kredi ckonominin düzehnesini sag- layacakn, ancak 3 ay sonra devalûasvon okiu. Alınan krediler sizce ne- reşe gidiyor? - Türkiye'de yaşanan para krizı, Güney Kore ve Brezilya gibi ülkeler- de de yaşandı. Esasında IMF bu krızleri tetıklı- yor. Şöyle bir düşünü- nün, geçen kasım ayın- da IMF, ülke ekonomisi- nın düze çıkması için 7.5 mılyar dolar kredi verdi. Ancak bu para, ekonominin doğrultul- ması yenne spekülatör- lerin cebine gitti. Ulusal para birimine yönelik büyük ölçeklı operas- yonlar ıçın vadelı ışlem- lerpıyasası kullanılıyor. Spekülatörler piyasaya, büyük mıktarda sahip olmadıklan Türk Lirası satıyorlar. Merkez Bar- kası paranın değerinı korumaya çalışıyor. An- cak spekülatörler çok büyük nakıt kaynaklan kontrol edıyorlar ve pa- ra bınmlerinı ıstikrar- sızlaştınyorlar. Türki- ye'de de aynı şey yaşan- dı. Emınım, George Soros da bu operas- yondan mılyarlar kazandı. - 'DVfFzede ülkderden olan Tûrid- ye'nin arnk ulusal bir ekonomi progra- mı mgulayacağı söyleniyor. Geçen gün- lerde acil öniemler paketi açüdandı. Bu önlemler çerçevesinde sizce Türkrye'nm uygulayacağı 'Ulusal Program' nasıl olur? - Açıklanan öniemler, IMF program- lannın devamı. Uygulanacağı söylenen Ulusal Program ise bir aldatmacadan ibaret. Bu, Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) klasik jargonu. Ulusal Program bir kamuflaj. Çeşitlı ülkelerde uygula- nan bu tarz programlar, IMF'nin işine geliyor. çünkü program başansız oldu- ğunda fonu suçlâyamıyorsunuz. Ancak arka planda hep IMF var. - Dünya BankasTnda başkan yardnn- cısıolanKemalDcrviş^Tûrkiye'ıımeko- nomiden sorumhı Devlet Bakanı olarak / Bankaeütk Denetkme ve Düzenleme Kurulu gibi IMF güdümündeki diğer ülkelerde de oluşturulan bu kuruUarda, bu ülkelerin özel bankakn önce kamulaşunlıyor, sonra dayabanafinans devlerine "yok pahasına " satılıyor. / UlusalProgrcm IMF'nin bir kamuflaju Program başansız olursafonu suçlâyamıyorsunuz, ancak arkaplanda IMF hep var. / Türkiyegibi Kore ve Brezilya'da da ülke ekonomisiniyönetenler, eskiIMFya da Dünya BankasıyetkMeri göreve başladı. Kemal Derviş'e 'kurtan- a' gözüyie bakıfavor. Sizce Derviş, Tür- ldye'nin knrtanası olabflir mi? - Eğer Güney Kore ve Brezilya'da ya- şananlara bakarsanız, Türkiye'deki ge- lişmelerbunlannbirkopyası. Öncelikle IMF programını uygulayan kişiler atanı- yor. Bu başansız olduğunda ekonomide- ki kilit noktalara eski IMF ve Dünya Bankası yetkilileri yerleştiriliyor. Bu ki- şılerin görüşme masasına oturduklann- da ülke çıkarlannı savunduklan konu- sunda şüphelerim var. Bu üpkı insanın kendi kendisiyle müzakere etmesine benzer. Brezilya'da daha da ilginci, ün- lü para spekülatörü George Soros'un ça- lışanı, ekonomi bakanı olarak göreve ge- tirilmişti. - Türk bankacıhk sisteminin yeniden yapdandınlmasının, ekonominin topar- lanmasında öncelikli ek alınması gere- ken sorun olduğu belirtiliyor. IMF prog- ranüan uygulayan diğer ülkeferdekiban- kaahksektörûnü değerlendirir misiniz? - Kore'de bankacılık sistemındekı ge- lişmeler, Türkiye'de ya- şananlara çok benziyor. Sızdekı Bankacılık De- netleme ve Düzenleme Kurulu (BDDK) benze- ri, Kore'de de bankalan denetleyen bir komıte var. Bukomiteye Merrill Lynch, JP Morgan gibi şirketler danışmanlık ya- pıyorlar. Komite ülkede- kı özel bankalan önce kamulaştınyor, sonra da bu bankalar 'roezat'a çı- kanlıp yabancı finans devlerine yok pahasına satılıyor. Korea First BankveSeulBank,Ko- re'nm en büyük iki özel bankasıydı. Artık sahip- leri yabancılar. Benzer gelişmeler Türkiye'de de yaşanacak. Yabancılar, Türk bankacılık sistemi- m kontrol edecekler. -Ohalde BDDK vasrtasryla Türidye'deki özel bankalar yabancüa- nn eiine mi geçecek? Böyie bir geuşme reel sektörü nasıl etküer? - Türkiye'de daha çok özel banka batacak. ayn- ca bunlann büyükleri yabancılar tarafından alınacak. Bu ne- denle bu kurulu kontrol edecek bir de- mokratik yapı oluşturulmalı. Oluşturul- madığı takdırde bankalar yabancılann kontrolüne geçecek ve bu da sanayinizı, üretiminizi direkt olarak etkileyecek. IMF programlan, Türkiye'deki sermaye- yi de tehdıt ediyor. Türk iş çevreleri de IMF programına karşı olmalılar. - Türkiye ekonomisidüzeçıkabflir mi? - Türkiye gibi gelişmekte olan pek çok ülke, Batı tarafindan yeniden koloni ha- hne getırilmeye çalışüıyor. IMF'yi ülke- nizden kovmazsanız ya AB'nin ya da Wall Street'in sömürgesi olursunuz. M F programlan ülkenizi mezata çıka- nyor. Ülkede gerek işçi, gerekse serma- ye kesimine zarar veriyor. Tüm kesim- İer bu programlan reddedip IMF'yi ka- pı dışan etmeli. IMF politikalan doğrul- tusunda hareket eden politikacılan sor- gulamalısınız. Prof. Mlchel Chossudovsky uluslararası arenadaözeffikk IMF veDünya Bankasınmüçön- cü dünya ülketeriıredavattığıpoHtikalan gözler önüne seren ki- taplanyla tanımyor. Özeffikle' YöksuOuğun KureseUeşmesi' ki- tabıytodikluâeri üzerineçekenProf.OKissııdovsky,gerek eko- nomist olarak gerekse eykmd kfanfiğiyle küresel kapitaKznıe karşı mücadek ediyor. K.üreselleşme ashndaneyiT"X ünyanınen / 1 zenginülkesi * S olanBirleşik Devletler'de 60 milyondan fazla yoksul var; önde gelen bir ticaret gücü olan Avnıpa Birliği'nde 50 milyondan fazla. Çoğu yurttaş, gelecekle ilgüi durmuş oturmuş bir tasan, üstünde uzlaşdmış bir toplum vaadi bekliyor. ~T~\ aşlarken de belirttik, f 4 küreselleşme, bugün- JLJ kü içenğiyle "tekdü- şünce" adı verilen bir ideolo- jiye dayamyor. Onun söyle- diği de kısaca şu: Mümkün olan yegâne ekonomi politi- kası, "yeni liberalizm" ve "piyasa"dır; ölçütleri de re- kabet, üretkenlik, serbest mübadele ve verimliliktir; yeryüzünde bir toplumun ayakta kahnasının biricik ça- resi arük budur. Medyanın, yeni mitolojilerle de astarla- dığı bu "tekboyuUu" ideolo- ji, doğaya ve yaşama ilışkin her şeyi metalaştınp pazar- larken, belki daha da korkun- cu, "ortaklaşaohnanuzgere- ken"i yıkıyor, "kamusal^la "sosyal"i de piyasanın emri- ne veriyor. Nasıl? Küreselleşme özünde nedlr? Neredeyse her şey, Berlin Duvan'mn yıkıhşı ile Sov- yetler Bırhği'nm çöküşünün arkasından, şaşkınlıkla poli- tik sersemleşmenin bir arada olduğu bir ortamda başladı. Doğu Avrupa'da onlarca yıl sürmüş bir devletçiliğin so- nuçlan kafalan kanştırmıştı. Özgürlüksüz ve piyasa eko- noırusınden uzak bir sıstem, adaletsizlıkleriyle beraber trajik bir aptallık içınde gö- rünüyordu. Bellı bir ölçüde, sosyalist düşüncenm yam sı- ra, geleceğı mutlak olarak planlama ıddiasındaki bir ilerleme örneği de göçüp git- mişti. Buna karşılık, komünist sistemin iflası ile sosyaliz- min çatlaması, asıl besini an- tikomünizm olan geleneksel sağ'ın ideolojik parçalanma- sma yol açarken, "yeni Bbe- ralizm"i. Doğu-Batı çatış- masında zafer kazanmış tek ideoloji olarak ilan edip tah- ta oturttu. Dmamığı XX. yüz- yılın başlanndan beri dizgin- lenmış bu yeni görüş, başlıca hasımlannın ortadan çekildi- ği bir ortamda. daha da artmış bir enerjiyle, dünya çapmda açılıp serpilebilırdi artık. Düşünde de şu vardı: Ken- di ütopyası olan dünya görü- şünü, tek bır fikir olarak bü- tün bir yerküreye dayatmak! Akıl hocalan • "Küreselleşme'', işte bu dünyayı ele geçırme girişüni- nin adıdır: Sermaye akışının mutlak özgürlüğü, gümrük engelleri ile kısıtlamalann or- tadan kaldınlması, ticaret ve serbest mübadelenin yoğun- laştınlması yoluyla, bütün ül- kelerin ekonomilerinin gitgi- de daha sıkı bıçimde bırbirle- rine bağlanmalannı öğütle- mektedir ve akıl hocalan da Dünya Bankası, Uluslararası Para Fonu, îktisadı Işbirliği ve Gelişme Örgütü ile Dünya Ticaret Orgütü'dür. Yeni liberalizmin böylesi- ne boy atmasına, en gelişmiş ülkelerde bile, parlamentolar- dan başlayarak kamu yaşa- mmda rol oynayanlann göze çarpar gerileyişi eşlik etmek- tedir; onlara, çevrenin yağ- malanışmı, eşitsizliklerin ay- yuka çıkışı ile kitlesel yoksul- laşmanın ve işsizliğin gen ge- lişini de katmalı. Bütün bun- Yüzyılımızm 'Gündeminde . Neler var? Server Tanilli 2 bunlan yerine getirmek- ten çekinmek de ne, sıradan insanlann sefaletini hafiflet- mek ve ulusal gelirin adil bi- çımde dağılışım sağlamak için, ıktısadî yaşama müda- hale etmek zorundadır. Bunu, devletten istemek halk için de bir görevdir. Böylece, demokrasinin amacı, bir yerde toplumu de- rinden derine değiştirmektir de. Demokrasi günümüzde evrensel bir değer haline gel- mişse, toplumlan ve dünyayı daha insanca kılmada uyan- dırdığı umutlar yüzündendir de. Yeni liberalizmin a daha az devlet'' derken bir göreme- diği de budur. Devleti, "gece bekçisi'' ya da "smnian konıyan" bir güç durumuna ındırgeyıp, toplu- mu, liberalizm adına "piyasa güçkri"ne, yani ashnda tekel- ci kapitalizmin yağmacı güç- lenne teslım etmek, köylünün -o pek bilinen- öyküsünde ol- duğu gibi taşlan bağlayıp kö- pekleri salıvermek demek ol- maz mı? Kimi aymaz kalem- lerin "piyasa demokrasisi" dedikleri alanda at oynatacak olanlar kimlerdir? JU-t. Ulus-devlet i lar, modern de\letı \e >Tart- taşlığı da yadsıyan olumsuz- luİdardır. Enformatik devrim, çağdaş toplumu çatlatmıştır. Rekabet mantıflı Gelişmeler sadece bunlar- dan ibaret de değıl: Rekabet mantığı, toplumun doğal em- redici kuralı sırasma çıkanl- mıştır. Bu mantık, "buükte yaşama^nın, nımetlerden "ortaklaşa yararlanma r 'nın anlamını yok etmeye götürü- yor, üretimden sağlanan ka- zançlann dağılımı sermaye- nin yaranna ve emeğın zara- nna ışlerken, dayanışmanm pahası takatın üstünde görü- lerek sosyal devletin yapısı çökertihniştir.Bütün bunlann sonucu da şudur: Eşıtsizlik- ler derinleşiyor. Yoksulluk Dünyanm en zengin ülkesi olan Birleşik Devletler'de 60 milyondan fazla yoksul var, önde gelen bir ticaret gücü olan Avrupa Birliği'nde 50 milyondan fazla. Birleşik Devletler'de nüfusun yüzde biri, ülke zenginliğinin yüzde 39'una sahip. Ve dünya ça- pında bir gerçektir, dolar mil- yarderi en zengin 358 kişinin serveti en yoksul insanlann yüzde 45'inin yıllık gelirin- den fazladır ki, o yoksullar da 2.6 milyarlık bir kitledir yer- yüzünde... Çoğu yurttaş, bpylesi bir ortamda, geleceği nasıl dü- şünmeleri gerektigini kendi- lerine sorup duruyor ve ister istemez, bir başka ütopya, dünyayı yeniden aklîleştirme ihtiyacuıı duyuyor; gelecekle ilgili durmuş otunnuş bir ta- san, üstünde uzlaşılmış bir toplum \aadı bekh\or Daha- sı, söz konusu insanlar, yeni liberalizmin kudurganlığına karşı bir kale olarak, dünya çapmda bir karşı-tasan, bir karşı-ideoloji, bugün egemen modelin zıddı olabılecek bir kavramsal yapı oluşturup onu hayata geçırmenın hareketle- nişi içindeler; Seattle'da, Washington'da, Prag'da, son olarak da Porto Alegre'de duyduğumuz ayak sesleri bu- dur. Ne var ki, öyle kolay olma- yacağa benzer bunlan yap- mak... "Kolay olmayacağa ben- zer"; çünkü liberalizm, başta medya obnak üzere, ulusla- rarası iktisadî ve parasal bü- yük kurumlan, hemen her ül- kede üniversiteleri ve kuru- luşlan, çoğu politikacıyı ve gazeteciyi hizmetine amııştır; onlar da, "tek düşünce"yi, modern dogmatızm dıyebile- ceğimiz fikirleri allayıp pul- layarak yayıyorlar. Günümüz demokrasilerinde yurttaşlar, bu yapışkan doktrininin zıfti- ne batmış haldeler; o doktrin, direnen her fikri -belh etme- den- kuşatıp sanyor, dizginli- yor, kanştınyor, felce uğratıp sonunda boğuyor. Dünyanın yeni sahlplerlnin tasarıları Şu olgu da önemlidir: Dün- yamızm bu yeni sahipleri ta- sanlannı genel oy'a asla sun- muş değıller. Demokrasi on- lar için yok; yığınla tartışma- nın dışmda kaldıklan gibi, ka- mu yaran, sosyal mutluluk, özgürlük ya da eşitlik gibi kavramlara da kayıtsızlar. Onlara ayıracak zaman bu- lamıyor ve küreselleşmiş dunya pıyasasını elldrim kol- lannı sallaya sallaya dolaşı- yorlar. Siyasal iktıdar da olsa olsa bir üçüncü güç gözlerin- de; önce ekonomik ıktidar, sonra da medyatik iktıdar var. Bu ikisı de ellerinde olduğun- da, -tıpkı Berlusconi'nin Ital- ya'da yaptığı gıbı- siyasal ik- tidan elde etmenin sıradan bir ış olduğunu düşünüyorlar. Demokrasi, işte bu ortam- da yapacak ne yapacaksa, a- ma açıktır ki işı zor onun... Gerçekten, halkın siyaset sahnesıne çıkmasıyla, özel- likle XX. yüzyılda, devletin rolü üstüne de köklü bır degi- şiklik ohnuştur. Hatırlatmak için söyleyelim: Daha önce, egemen güçler, denetledikle- ri ya da en azmdan kendi ya- rarlanna işleyen ekonomik alanda siyasal iktidann rolü- nü en azda tutmayı isterken; halk tersine, iktisadi yasalann etkilenni ve doğurduklan eşitsizlikleri düzeltecek bir güç olarak bakmaya başlar devlete. Devletin bu yeni rolü de, Birinci Dünya Savaşı, özel- likle de Ücinci Dünya Sava- şı'ndan sonra çıkanlan ana- yasalarda ete-kemiğe bürü- nür. Bireye, devlet karşısmda bir özerklık sağlayan gele- neksel hak ve özgürlüklerin yanı sıra, yeni anayasalar yep- yeni haklar tanırlar: Eğitim hakkı, hastalık ve sakatlıkla- ra karşı sosyal sigorta hakla- n, konut ve çalışma hakkıdır bunlar. Içinde bulunduğumuz aşamada bu liste daha da uzu- yor. Pevletln görevlerl Bunlar, halkm devlete yük- lediği yeni görevlerdır; dev- Buradan kalkarak diyece- ğiz ki, bütün küreselleşme şarkılanna karşm, ulus-dev- let gerçeği sona ermiş ohna- dığı gibi, birey ve halk yara- nna XX. yüzyıl boyunca ka- zanılmış hak ve özgürlük mevzilerine en iyi göz-kulak olacak olan, yine de ulus- devlettir. Derhokratik kura- mın bir görevi, onu bir yana atmak değıl, tersine gitgide demokratikleştirmektir. Aslmda, gerek ulusal gerek uluslararası alanda olan da budur. Gitgide demokratikle- şen devlet, demokrasinin de- rinleştirilmesinde daha olum- lu bir rol oynayacaknr. Yuıttaslar göreve! Tekrarlamakta yarar var: Bu büyük sonmlann varhğı, günümüzün yurttaşı için de çetin görevlere yol açıyor; çünkü onun bilgisi kınntılar halinde ve büyük bölümü de kıtle kültürüyle temas saye- sinde -yöntemsiz- kazamlnuş durumda ya da bilımsel uz- manlığm uçurumlanndan çe- kip çıkanhnış. Öyle de olsa, bunalımı an- lamak, bugün başta gelen bir fıkrî konudur. Bu ise, her yurttaştan, daha iyi düşûn- mek için büyük çaba istiyor. özellikle şunun bilincinde ol- malıdır yurttaşlar: Kapitalizmin, yanı paranın küresel hareketlenişıne karşı, yine küresel bir örgütlenış ge- rekiyor. İnsanca bir dünya Yerel ve ulusaldan başla- yan, ama onlann daılığı içine hapsohnayan böylesı bir ör- gütleniş "daha insanca b i r dünya''nın kuruluşuıa götû- recek olan yolun taşLannı d ö - şeyebilir. Seattle'ın, VVashiıgton'ım, Prag'ın arkasmdan Porto Alegre'de, dünyanıı yurttaş- lan konuyu bu bıluKİe ele a l - mışlardır. Dünyamızın zengıııleri i l e yoksullan bır kez <±ha güon- demdedir. Yarın: Dünyamzın zenginlerl ve yoksullan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear