23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 ŞUBAT 2001 CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 Halka açılmak Yeni Cumhuriyet Halk Partisi'ne yeniden genel başkan olan Deniz Baykal, Şeyh Edepli ile başlatbğı ^ r ^ süreçte partinin W W) halka açıldığını ^f; söylüyor... Baykal'la son seçimde yüzde 10'luk barajın altında kalan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Osmaniye'den bir delegesi halka açılmanın nasıl bir açılma olduğunu tam anlayamamakla birlikte partideki son gelişmeler ışığında bazı ipuçlan veriyor: "Osmaniye'nin merkez ilçesinde 18 Nisan seçimlerinde sandık sorumlusu olarak 347 delege görevlendirilmişti. Yeni düzenlemede merkez ilçenin delege sayısı 131, önseçim delege sayısı da 47 olmak üzere toplam 178'eindirildi. Halka açılma, parti delegelerini azaltma anlamına geliyor olmasın..." Osmaniye örneğinde hemen hemen yarı yarıya bir tasarruf söz konusu... Boşalan yerler, yenilenen partide sol gösterip sağ vuranlara aynlmış kontenjan olsa gerek... Elektronik posta: denizBOiTi9ciimhuriystcom.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Türkiye enerjiyi iyi kullanmıyormuş... "Türkive her alanda eneriisini kullanmrvor ki!" iftçi dostu Sadullah Ağabey'e (Usumi) acil şifalar dileyerek ve en kısa zamanda ara- mızda olacağına inanarakTanm Ekonomi- si Derneği Eskişehir temsilcisi Feyyaz Uy- sal'dan gelen mektubu paylaşalım istedik bugün... Sadullah Ağbi'nin bıkmadan usanmadan yazdığı gi- bi Türk tarımının çekilmek istendiği bataklığın bo- yutları giderek büyüyor... Feyyaz Uysal, bakın ne diyor: "Çıkarılması amaçlanan 'Şeker Kanunu' tasansı ile geçiminı pancardan sağlayan 7.5 milyon Türk köy- lüsü yerine üç-beş rantiyeci ve uluslararası birkaç şirket kollanmak isteniyor." Nasıl mı? Yanıtı, tasarının gündeme getirdiği soruların için- de: "Yasa tasarısında 30 şeker fabrikasının bir tem- silcisi varken, beş nişasta üreticisi şirketin birden faz- la üye ile temsil edilmesi haksızlık değil midir?" Pancar"Avrupa Birliği bile tatlandıncılara kota uygularken, Türkiye tatlandırıcı üretimine neden kota uygulamı- yor?" 'Türkiye, Amerikan tatlandırıcı şirketinin pazan yapılarak 3 milyon ton kapasiteli fabrikalarımız ka- patılmak mı isteniyor?" "Arjantin başta olmak üzere Güney Amerika men- şeli mısın (ki büyük çoğunluğunda genetik yapısı bak- teri kökenli olarak değiştirilmiş transgenik çeşit ol- ma riski olan mısırlar Türkiye insanını kobay haline getirecek) Türkiye'de işleyerek kime destek olacak- lar?" "Köyden kente göç, özelleştirmelerle ortaya çıkan işsizlik, tanmda üretimden çıkış nedeniyle oluşan is- tihdamın daralmasının oluşturduğu sancılar durur- ken, milyonlarca insanımıza iş olanağı sağlayan bir sektörü baltalamak kime yarar sağlayacaktır?" "Amerika Birleşik Devletleri'nin Dünya Ticaret Ör- gütü'ne hâkimiyeti ile tanm ürünlerinde uyguladığı menfaatçı baskıya Türkiye neden Avrupa Birliği ka- dar tepkı göstermiyor?" "Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği çift- çisini korurken, Türkiye Büyük Millet Meclisi çrftçt- sini güçlü yabancı şirketlere yem mi yapacak?" Sonuç... Tanm Ekonomisi Derneği Eskişehir temsilcisi Fey- yaz Uysal diyor ki: "Bütün bu sorulann ışığında konunun yeniden de- ğertendirilerek, Şeker Kanunu'nun Türk üreticisini kol- layan bir şekilde ve ziraat ve ziraat mühendisleri odaları, pancar kooperatifleri, şeker alanındaki işçi sendikaları gibi kuruluşların görüşleri de alınarak yeniden düzenlenmesini talep ediyoruz." Sadullah Ağabey, sana ihtiyacımız van çabuk kalk... SESSİZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE * -1P • '"• 1 Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(a yahoo.com Satranç bile değil, SAT-RANT oynuyor bunlar ekonomimizle! Başbakanlık makamına arz edilmiştir Ankara'ya 150 kilometre uzaklıkta- ki Bolu'da adı bizde saklı bir vatan- daş tarafından Başbakan Biüerrt Ece- vit'e gönderilmiş ve büyük olasılıkla Ankara'da sumen altında kalacak bir dilekçe: "Bolu'nun Kıbnscık ilçesi Bölücek- kaya köyü imamı Recep Işıldar, dört yıldır Marmara Üniversitesı llahiyat Fakültesi'nde okur, babası Mehmet Işıldar imamlık yaparmış. Bu olay, Ni- san 20OO'de bir cenaze namazıyla or- taya çıktı. Kıbnscık Kaymakamlığı'na ve Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyu- rusunda bulunuldu. Bolu Müftü Yar- dımcısı Cevdet Çelen ve Bakanlıkça görevlendirilen Ibrahim Aksoy 4483 sayılı yasaya uymadan ön inceleme- yi yapmış ve imam olay tarihinde iki gün göreve gelmemiş gibi gösteril- miştir. Imamın fakütteye devam kayrt- lan incelenmemiştir. Bu kayrtlar ince- lendiğinde okulda mı köyde mi oldu- ğu ortaya çıkacaktı. Bu durumu Kıb- nscık Mütfüsü Ahmet Halıcı da bili- yordu. Çalıştığı dairenin penceresi ile Bölücekkaya köyü camisinin mina- resi 700-800 metre yok. Köy imamı, Istanbul'da oturup okuduğu halde tıkır tıkır devletten maaşını aldı. Devlet zarara uğratıldı. Durumun tarafınızdan incelenerek Bolu Mütfü Yardımcısı Cevdet Çelen ve müfettiş Ibrahim Aksoy hak- kında yasal işlem yapılmasını, ilgili dosyanın yeniden incelenerek suçlu- lar hakkında gereğinin yapılmasını arz ederim." 6 Doğu Sorunu' ve Avrupalılar Doç. Dr. HÜNER TUNCER (*) Avrupalı Büyük Güçler'in "Ooğu Sorunu" olarak nite- lendirdikleri, Osmanlı Impa- ratorluğu'nun kaderi anla- mına gelmekteydi on doku- zuncu yüzyılda. Bu yüzyıl- da, Osmanlı'nın kaderiyle yakından ilgilenen başlıca güçler, Rusya, Avusturya, Fransa, Ingıttere ve 1871 'den sonra da Italya ile Almanya olmuştu. On dokuzuncu yüzyılın ikincı yansında, Avrupa mer- kezli bir çağdaşlık anlayışı dünyaya damgasını vurma- ya başlamıştı. Osmanlı Dev- leti de Avrupa devletler top- luluğunun bir parçası olmak istiyorsa, Avrupalıların de- ğerleriyle onlarla konuşmak gerektiğinin bilincine varmış- tı. Büyuk ölçüde bu duşün- ceden hareketle, Osmanlı yönetımi, Tanzimat ve Isla- hat hareketlerini gerçekleş- tirmiş; Büyük Güçler'le olan ilişkılerinde diplomasi yönte- •mini büyük bir hünerle kul- lanarak hem Osmanlı Dev- leti'nin varlığını sürdürmesi- ni sağlamrş hem de Avrupa Topluluğu'na kabul edilme- yi başarmıştı. Kırım Savaşı'nı sona erdi- ren ve 25 Şubat 1856'da toplanan Pans Kongresi'nde, Osmanlı Imparatorluğu'nun bağımsızlığı Kongre'ye katı- lan devletlerce onaylanmış ve hiçbir devletin, Osmanlı padişahı ve Hıristiyan uyruk- İan arasındaki ilışkilere kanş- ma hakkının olmadığı kabul edilmişti. Osmanlı Impara- torluğu, Avrupa Uyumu'nun (Concert of Europe) içine alınmış ve böylelikle, ilk kez Avrupalı güçlerden biri ola- rak kabul görmüştü. 30 Mart 1856 tarihinde im- zalanan Paris Barış Antlaş- ması'yla, Osmanlı'nın yaşam süresi uzatılmıştı. Ancak, Av- rupa Topluluğu'na üye ola- rak kabul edilmesine karşı- lık olarak, Avrupalı devlet- ler, Osmanlı padişahından "evini düzene sokması"n\ is- temışti. Osmanlı Imparator- luğu'nun içişlerine karışma- ma yükümlülüğünü üstlen- melerine karşın, Avrupalı güçler, Osmanlı Devleti'nin Avrupa Topluluğu'nun yazı- lı olmayan kurallarına uygun bir biçimde davranıp dav- ranmadığını gözlemleyecek- ti. Görüldüğü gibi, Paris Ant- laşması'yla, Osmanlı Impa- ratorluğu gerçekte, Avrupa Uyumu'nun koruyuculuğu altına konulmuş oluyordu. Avrupalı Büyük Güçler, on dokuzuncu yüzyılda, Os- manlı'nın toprak bütünlüğü- nün Avrupa'nın denetimi al- tında korunmasından yanay- dı. Başka bir deyişle, Avru- palı devletler, Osmanlı Dev- leti'nin vartığını sürdürmesi- ni istemekteydi; ancak bu devlet, kendilerinin denetimi altında yaşamalıydı. Ingilte- re, Fransa, Avusturya ve Rusya, "kendi başına buy- ruk", kendılerinden bağım- sız hareket edebilecek, güç- lü bir Osmanlı Devleti'ni Av- "nipU'da görmek istemiyoF" du; bu devletlerin istedikle- ri, kendı çıkarianna zarar ver- meyecek olan ve aynı za- manda da birbirieri aleyhine genişlemelerine engel oluş- turacak, yarı-bağımlı bir Os- manlı Devleti'nin variığını sür- dürmesiydi. Ote yandan on dokuzuncu yüzyılda, Osmanlı Impara- torluğu'nun Türk olmayan halkları arasında kısa bir sü- rede yayılan ulusçuluk hare- keti, Avrupalı devletlerin ko- ruyuculuğu altında olmaksı- zın, bu denli başanlı olamaz ve ımparatorluğun parçalan- ma süreciry bu denli hızlan- dıramazdı. Örneğin, Ingılte- re, 1878'den sonra benimse- miş olduğu Osmanlı Impa- ratorluğu'nu parçalama yö- nündeki yeni politikası çerçe- vesinde, bağımsızlıklarını ka- zanmak isteyen Ermenileri harekete geçırmişti. 1878 Berlin Antlaşması uyannca Osmanlı Devleti, Ermenilerin yaşadığı bölgelerde reform- lar yapmak ve Avrupa dev- letlerini zaman zaman bu re- formlardan haberii kılmak yü- kümlülüğü altına konulmuş- tu. Ingiltere, 1880 ortaların- da, Babıâli'ye Fransa ve Rus- ya ile birlikte ortak bir nota ve- rerek, Ermeni bölgelerinde ıslahat yapılmasını istemişti. Babıâli ise bu notaya verdi- ği karşılıkta, gerekenin yapıl- makta olduğunu bildirmişti. 1894 Ağustosu'nda Bitlis'te, Ermeniler ile Osmanlılar ara- sında yer alan kanlı çarpış- maların sonucunda, Ingilte- re, Rusya ve Fransa ile bir- likte, 1895 başlarında Babı- âli'ye yeniden ıslahat konu- sunu ele alan bir tasan sun- muş ve gerekirse, güç kullan- ma tehdidinde bulunmuştu. Ancak, Rusya güç kullan- maktan yana olmadığını açık- layınca, Osmanlı Devleti de kendisine sunulan ıslahat ta- sarısını reddetmişti. "Avrupa Birliği" toplulu- ğuna kabul edilmemizin söz konusu olduğu bugünlerde, özellikle on dokuzuncu yüz- yılda Avrupalının Osmanh'ya yönelik bakış açısının ve po- litikasının göz önüne alın- masının ve Türkiye-Avrupa Birliği ilişkiterinin, belki de bu geniş çerçeve içine otur- tularak değertendirilmesinin yararlı olabileceği kanısın- dayım. <*)Atılım Üniversitesı, Ulusla- rarası llışkiler Bölüm Başkanı. HAYVANLAR ÎSMAÎL GÜLGEÇ igulgec(a yahoo.com KİM KİME aUM UUMAJtEHlçAK ÇİZGİLtK KÂMİL MASARACI KEDl LEVO APTÜÜKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Şubat ÇOK PARTİLİ DEM0KK4T/K ORTAMA GEÇİUYOR. tsso'oesaeüKj, rst**t'*/ı>£, T&C Dateceu, 6ETİKEN, Ç.OSUAILUK İ S SASI A Ç SS4S HUMAflALI SBÇfM r&Ji TASA/HN/V SAVVAIUCUUIĞUNU 'A/O£A/L£T 6L/Mİ.UK. oy F*K>KIYLA öfjoe OLAN p*&Tyuiu, e/e r.. -VSACAS/M/, au/VUAJ DA ^^KRUMILAR YAKArACAg/Aff £Ö~yL£toiŞTİ. ANCAK, v N \ A * 4 soNUMDA,fo HAymA KAKÇI 3+1 ever pu- SULAS1 &AYILMIŞT/. OAHA SONBA KÜ&CÛye GECEhJ SAfSAKAHJ çeMSemH GÜNACrMY ' yASA UAKMINDA OLJJMLU ~'~ ANKARA...ANKA MÜŞERREF HEKİMOĞLU Sevmekten Geri Kalmayın önce komşuyuz Göztepe'de, biz Yeşilba- har'da oturuyoruz, onlar Cavitpaşa'da. Anne- sine teyze diyorum, ama onu az görüyorum. Yo- kuşta başlıyor dostluğumuz, Yeni Sabah'ta ça- lıştığım dönemde. Ben köşelerdeyim, o spor ser- visinde. Sonra başka dallara tırmanıyor, tepe- lere yol alıyor, Hürriyet gazetesinde önemli gö- revler üstle.iiyor, üstlendiği görevleri güzel sa- hipleniyor. Meslek kuruluşlarımızda da önem- li çabalan var, önemli girişimier, sözün kısası uzun soluklu bir kişi. O solukla boyutlanıyor meslek çizgisi. Bu çizgiyle oluşuyor yaşam biçimi, sev- giyle çalışıyor, sevgiyle üretiyor, sevgiyle yöne- tiyor, görev ve sorumluluk bilinci derinleşen bir kişi olarak meslek dalımızı yeşertiyor. Uyarıcı birörnek, gönüllü biröğretmen, birokul, bir ağa- bey olarak sürdürüyor çizgisini. Yeni ufuklara yöneliyor, yeni ürünler katıyor basın yaşamına. Yeni bir "Dünya"yaratıyor, eski bir gazeteye ye- ni bir yüz veriyor, özü de, sözü de değişen bir "Dünya". Uzun, ince bir yolculuğun ürünü ba- sın dalında. Derken bir haber ekranda. Nezih Demirkent yaşamını yitirdi! Dünyayı döndürmek için çarpan kalp duru- verdi. Acı ama gerçek. Dalımızdaki yaprak dökü- mü sürüyor. Kaç kişiyi yitirdik son günlerde. Is- lam Çupi'ler, Yılmaz Gümüşbaş'lar, Saygılı'lar, Kabaklı'lar, son yolculuğa eşlik ederken can veren Kemal Diyarbekir de Nezih ağabeyini uğuriarken yitirdi soluğunu. Kimi kalp, kimi kan- ser, kimi beyin kanaması. Koşullar giderek güç- leşiyor, direnme gücünü de yitırıyor ağabeyler, kardeşler. Peki yaşayanlar? Direnme gücüne kar- şın ruh sağlığını yitirenler de var değil mi? TV 8'de Semih Balcıoğlu'nun programında Ne- zih Demirkent ile Hasan Pulur'un söyleşisini izledim geçen akşam. Anılar, çağrışımlar, de- ğişen koşullaria ilginç bir resim oluştu ekran- da. Işıklı, umutlu bir resim değil doğrusu. Na- sıl olsun! Bunca yıl, bunca emek ama ilginç se- rüvenleryaşanryor, sorunlar giderek tırmanıyor meslek dalımızda, daha önemlisi darboğazlar oluşuyor. Darboğazları oluşturan yanlış polıti- kalann, kirii ellerin faturasını da çalışanlar ödü- yor. Işlerinden yoksun kalıyor, özveriye zorla- nıyor, geleceğe umutla bakamıyor. Umutla beslenmeyen bir meslek dalı yeşe- remez değil mi? Gazetecinin itici gücü de oku- ru, okurdan gördüğü ilgi ve destek hıç kuşku- suz, dahası güven ve saygı. Yoksa inandırıcı- lığını yitiriyor. Sağlıksız kamuoyu oluşturuyor. Yanılgının faturasını da halkımız ödüyor sonra. Yaşadıklanmız kanıtlıyor bu gerçeği. Ama son yaklaşıyor artık. Temizlik başladı, bi- linçlenme derinleşiyor, kirli ellerin önü kapanı- yor, temiz elleri de mutlu ve umutlu selamlıyor insanlar. Süleymaniye avlusunun siyasal bir mezarlığa dönüşmesini önleyen Cumhurbaş- kanımız Sayın Sezer'e hâlâ kutlama, teşekkür telgrafı çekenlervar. Kimler derseniz, devlet sa- natçılan, emekli büyükelçiler, bilim adamları, her düzeyde kamu görevlilerı, sanat dünyasından ünlü kişiler. Sağlam bir altyapı oluşuyor Se- zer'in izinde. Toplumdaki beklentileri yanıtlayan davranışları, hukuk anlayışıyla tabanı giderek genişliyor. ••• O tabanı genişletmek göreviyle yükümlüyüz hepimiz. Yıtik dostlanmız mezartannda rahat uyur o zaman. Genç arkadaşlarımız da umutla sür- dürür yolculuğunu, dal solmaz yeşerir. "Dün- ya" durmaz döner, döndürmek görevini sevgiy- le başarır geridekiler. ••• Bu köşenin yazısını bir gün önceden yollu- yor, Sevgililer Günü'nü de bir gün sonra kutlu- yorum. Beni sevgiyle selamlayan okurlanmın güzel dileklerini başarmayı umut ediyor, sev- giyi soldurmayan, üreten, yeşerten bir yaşam diliyorum hepinize. Sevmekten geri kalmayın diyorum! Yaşama sevincimiz, itici gücümüz sevgi her zaman. BULMACA SEDAT YAŞAYAy 1 2 3 4 5 6 7 SOLDA.NSAĞA: 1/Kelebekbi- 1 çimınde bağ- lanmış kurde- 2 le... Asker. 2/ 3 Büyük vesüs- lü çadır... Ce- zayir'de bir li- 5 man kenti. 3/ g Ancak bir ki- şinin hareket etmeden ayak- 8 ta durabilece- g ğı özel işkence bölmesi. 4/ Osmanlı ordusunda ve donan- 1 masındahafifpiyade 2 askeri...flgieki.5/Ha- 3 va ve gaz akımları 4 oluşturmaktakullanı- 5 lanaygıt... "akşamlar g bir — gibi bıterdi" 7 (Attilâtlhan).6/Bes- ' telenmiş her tür şiire Batı'da verilen ad... Barynm elementinin simgesi... Bir etkinlığin geçi- ci olarak durdurulduğu süre. II Motorlu taşıtlardi fren yapmayı sağlayan aygıt... "— Büyürken Uyu- yamam": Necati Cumalı nın öykü kitabı. 8/ Kas- tamonu'nun bir ilçesi. 9/ Eskiden harman ürünle- rinden onda bir oranında alınan vergi... Pamuktaı dokunmuş basma. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Işıktan ve ışıklı yerlerden aşın ürkme. 2/ Verme ödeme... Bir ilimiz. 3/ Y.K. Karaosmanoğlu'nur bir romanı... Kokmuş hayvan ölüsü. 4/ lyı huylu kim- se... Gemi ya da iskelede halatm takıldığı iri dık- me. 5/ Ekmek içi, ceviz, zeytınyağı. sarrrusak ve sır- ke ile yapılan bir tür meze. 6/ Bilardo oyununda \u- ruş, çarpma... Bir renk. II Eskı dılde yüz, çehre.. Fas'ın plaka işareti... Bir şeyin kenan. 8/ Mısır'ık en eski piramitlerin bulunduğu arkeolojik bölge. 9. Şöhret... îyilik, ihsan. B A L A L A Y K A A S A L E T | A S L A L •M A N D A A L IK A £ A R • L E M A N •F 0 Nj A T A S IM T •E Y •N X F T L E • \K \K D R 0 •E IÜJ E. A S A • E •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear