14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 3 ARALIK 2001 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER upya'taıjhinin hiçbir dönemifade, olaylann I aynı anda bu denli I hızlı ve çok yönlü yaşandığı görülmemiştir. Birkaçını sayalim: Afganistan'da savaş yaşanıyor, Türkiye çok büyük bir ekonomik bunalımdan kurtulmaya çalışıyor, Yunanistan, Kıbrıs'a yükleniyor, Almanya "dünya politikası"na soyunuyor, Avrupa Birliği'ni tamamlamaya çalışıyor ve ABD dorukta (zirvede) kalmanın savaşını veriyor. Tüm bunlara karşın, yaşadığımız sorunlar iki grubaayrılıyor. ABD'yi ügilendiren "dünya sorunlan" ve Almanya'yı ilgilendiren "Avnıpa sorunlarT. Dünyamız, teknolojideki iletişim ve ulaşım olanaklarıyla, bir "büyük köy" konumuna geldi. Kuzey yarımküresi ağa, güney yanmküresi züğürt bir köy! Bu denli sorunlarla dolu köyde, "Fareli köyün kavalcısT gibi, kendini "tek yönlendiricr olarak gören kavalcılar türedi. Afganistan'da Ladin, Türkiye'de Derviş, Yunanistan'da Papandreu, Almanya 'da Schrödcr ve ABD'de Bush... Bütün bu gelişmeler, Ikinci Dünya Savaşı'nın sonunda başlayan Soğuk Savaş döneminin bitmesi ile ortaya çıktı. Yaklaşık yanm yüzyıldır ABD ve SSCB, Avrupa'yı da, dünyayı da aralarında paylaşmışlardı. Bu koşullarda politika yapmak kolaydı. Hem yan olay.gorus@cumhuriyet.com.tr "Ver Kıbrıs'ı al Kerkük'ü" gıbi yemleme politikaları, Türkiye'nin kendisini inkâr etmesi olur. Eğer bu serüvene kapılacak olursak, 20. yüzy ıla damgasını vuran Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yîırtta banş, dünyada banş" sözünü de tarih kitaplanndan kazımamız gerekecektir. Avrupa Birliği dün yoktu, bugün var, ama yannını kimse garanti edemez. Türkiye dışında her başvuranın gireceği ve "yol geçen hanı"na dönecek olan AB, kendisı ile baş başa kaldığında, asıl sorunlar o zaman başlayacaktır. Almanya ile Fransa arasındaki "tarihsel çekişme" kısa sürede ortaya çıkacaktır. Bunun ipuçlarını, yapılanma konusundaki görüş aynlığında, bugünden bile görmek olası. ABD bir süper güç olmayı sürdürmek istiyorsa, Avrupa ve Akdeniz dünyasından uzak kalarak bunu başaramaz. Yeni savunma modeli olan "Füze Savunma Sistemi", ABD'nin kendi kabuğuna çekilmesi demektir. Dışişleri Bakanı CoHnPoweD45 Aralık'ta (yarın) Türkiye'ye geliyor. Bu kez de biz bir hamle yapalım ve ABD'yebirprojesunalım: BanşKuşağı ProjesL ABD, lngiltere, Türkiye ve Israıl'den oluşan bir banş kuşağL Ne dersiniz? Belki de böylece, Avrupalı dostlanmıza, en iyi ve anlamlı yanıtı vermiş oluruz. Bir Fransız atasözünün dediğigibi: uDostlannı!Bendostlanmdançokkorkarun." D Dostlanm!.. Prof. Dr. MahİT AYDIN Sinop Eğitim Fakültesi Dekanı daşlanna kol kanat geriyorlar hem de karşısındakini "öcü" olarak gösterip korkutuyorlardı. Ama görüldü ki: "Ülkelerin ırmakları, krallanna göre akmaz!" Bu "danışıklı dövüş" uzun sürmedi. 1992'de Sovyetler Bırliği'nin çöküşü ile bitti. Sovyetler çökünce de, Avrupa'nın ABD'ye gereksinimi kalmadı. Artık Avrupa devletleri; "Avrupa, Avrupaldanndır" ilkesini uygulamaya koyuyor. Bu düşünce ile Avrupa; önce ekonomik, sonra siyasal ve şimdı de askersel birliğe giden yapılanmasını tamamlıyor. Unutmamak gerekir ki, ABD'nin Atlantik ötesinde oluşuna karşın, dünyanın merkezi hâlâ Avrupa'dır. Avrupa da, Almanya ve FVansa demektir. lngiltere'yi saymıyorunı, çünkü o, Avrupa için "laita devleti" değil, "ada devleti"dir. Aynca, dünya politikasında özgörevini (misyonunu) büyük ölçüde yitirmiş "ikinci sınıf" bir devlet olarak, ABD'nin dümen suyunda gitmek zorundadır. öyle de yapıyor. "Dikkat!" diyorum. Çünkü Almanya geliyor. Avrupa kıtasının en güçlü devleti. Birleşmesini tam olarak gerçekleştirdikten sonra, onu tutabilene aşkolsun! Sabıkasında iki büyük dünya savaşı ve bu savaşlarda ölen milyonlarca insan var. Ama gelin görün ki, Afganistan'ın geleceğini belirleyen uluslararası toplantı, Almanya'da yapılıyor. Sizce bu, Almanya için bir rastlantı mı? Afganistan'da yaşananlar, ABD'nin yeni dünya politikasının ilk perdesidir. Avrupa politikası geçerliliğini yitiren ve NATO'dan vazgeçen ABD, Orta Asya ve Uzakdoğu'ya yönelik yeni politikasında bir "köprü başı" yaptı Afganistan'ı. Böylece, Hindistan ve Çin'i daha kolay denetleyebilecektir. Çünkü uzmanlar, birkaç on yıl içerisinde, önce HindistaıTın vc arkasından da Çin'in, birer süper güç olarak ortaya çıkacağmı öngörüyorlar. Büyüme hızı yüzde 10'u aşan bu iki dev ülke, herkesten çok tek süper güç olan ABD'yi tedirgin ediyor. O da kendine göre haklı. Çünkü, bizim yaşadığımız sorunlann yansını yaşasa, 51 parçaya bölünür. O halde, Kissinger'ındeyişiyle: "Yasüpcrgüç olarak kalacak ya da parçalanıp gidecek!" Peki, tüm bu olup bitenlerin karşısında, biz ne durumdayız? Türkiye olarak, üzerinde yaşadığımız toprakların değerinin ayırdında mıyız? Bu sorulara karşılık vernıek zorundayız. Çünkü biz ayırdında olamasak bile, tüm dünya ayırdında... Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan beri ilk kez bu denli çetrefılli ve çok yönlü bir sınavdan geçiyor: lç ve dış borçlar, Kıbrıs, Avrupa Birliği ve Bosna'dan Afganistan'a dış politika... Son söyleyecegimi ilk olarak söylemem gerekırse, tüm bu sorunlardan yüzümüzün akıyla çıkacağıma güvenim, abartısızca tamdır. Yeter ki, yaşananları bir daha yaşamayalım vc yıpratmakta gösterdiğimiz çabayı, artık yapmakta gösterelim. Türkiye'de şirket yönetmekle, deylet yönetmeyi birbirine kanşüran TÜSİAD, sorunıluluk alamayacagı konularda, lütfen konuşmasın. Sayın Derviş, 9 aylık u/un bir süreden sonra "tleriyi göremedim" diyor. Sız devlet bakanısınız; devlet adamlığının en önemli özelliği "ileriyi görmektir". Aldığınız en küçük karann, 70 milyon insanımı/ı çok büyük ölçüde etkilediğini, bilmem söylemeye gerek var mı? Kıbrıs; Türkiye'nın "sorunu" değil, "Akdcniz'e açdan penceresTdir ve Doğu Akdeniz'dcki yeri ve önemi hiç değişmeyecektir. Deniz SOM TEPE TEPE İSTANBUL *lüm G ü n i z j Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212512 42 19 FakS: 512 11 72 Mehmet FARAÇ HIZBULLAH'IN KANLI YOLCULUĞU M ülkiye, 142. kuruluşyıldönümünükutluyor. Mülkiyeliler AKM'de bir araya gelecek; 1951 yılı mezunlarına plaketler verilecek, eski arkadaşlar özlem giderecek. Hep birlikte Mülkiye Marşı söylenecek. Bir şey daha yapılacak kaçınılmaz olarak: Mülkiye'nin geleceği konuşulacak, tartışılacak. Mülkiyeliler Mektubu'nun son sayısında bir arkadaşunız "Mülkiyeli ülnıak Zor Zenaat!" diye bitirmiş yazısını. Neden zor olduğunu bakın şöyle açıklıyor: "tçvedışkoşullararasmdaki amansız çelişki, çoğu kişinin kafasuu karışürmaktadır. Amansız kriz koşullanmn girdabında tepkisel bir milliyetçiliğin, konımacılığın, içine kapanma isteginin yeşermesi beklenmelidir." Ya, tersi olursa ne olur arkadaşını? Kırk yıldır olanın beteri olmaz mı? Mahkeme duvarlannda yargıcın hemen arkasında görülen o ünlü cümlecikteki ttMülk"ün devlet anlamma geldiğini, "Bahri Baba"dan (Prof. Savcı) öğrenmiştim. Mülkiye bu nedenle kurulmuştu zaten. Mülkiye, Devleti Âli'nin Batılılaşma çabalannın öncülerinden biriydi. Cumhuriyet, bu kurumu devralmış, yeniden kalıba dökmüştü. "Tanzimataydınr yerini, bir dönem için de olsa, "Cumhuriyet aydını"na bırakmıştı. Mülkiye/SBF 50'li, 6O'lı yıllarda Türkiye'nin en seçkin bir iki kurumundan biri olarak sivrildi. Eğitimöğretimin yanı sıra toplumsal yaşamda önderliği ele geçirdi. Fildr Ku Mülkiye ve Küreselleşme CüneytAKALIN^ mezunu lüpleri orada kuruldu, 28 Nisan'lar Mülkiye sıralarında tasarlandı, DevGenç ordan güç aldı. Tarihsel misyonu "devlcte bürokrat yctiştirmek" idi ama o daha iddialı bir görevi içgüdüsel olarak üstlendi: Topluma aydın yetiştirmek. Bunun bir bedeli olacaktı; oldu da. Dekanı makam odasından alındı, 12 Mart zindanlanna tıkıldı. Yurdu elinden alındı. 12 Eylülcüler suçu gençlikte bulmuşlardı. Gençliğin tam kalbinde yer alan Mülkiye iyice örselendi. Özalsuçun kapsamını genişletti, Mülkiye'yi açıkça hedef aldı. Mülkiye "devtetçiydi". Bundan büyük suç olur muydu? Çare, piyasaydı. "Görünmez el" her şeyi hizaya sokacaktır: özal, Mülkiye'nin çanına ot tıkamak için elinden gelenı yaptı, Mülkiye'yi geri hizmete çekti. Meydan prenslere terk edildi. 9O'lı yılların ikinci yansında Mülkiyeli hocalar, dostlar bu seçkin ilim irfan yuvasının elden gitmemesi için direnmeye başladılar. Dcrnekler, vakıflar kuruldu, dayanışma güçlendirildi, Mülkiyeliler Mülkiye'ye sahip çıktı. Mülkiye toparlandı, ayağa kalktı. Prenslerinin "hırsızuğf, Ozal ideolojisinin darbe yemesini hızlandırmıştı ama Batı'dan kopup gelen neoliberal rüzgârlar yeni sorunlar yaratmayı sürdürdüler. üiderek yaygınlaşan bir söyleme göre "Her şeyin küreselleştigi bir dünyada... devleti sahiplennıe düşüncesi eskimişti". "Öyleyseterkedilmeliydi." Açıkça söylenmese de, kastedilen budur. Peki ne yapmalı? Işte bu sorunun da yanıtı yoktur (ya da vardır da açıkça söylenmiyor). Kim bilir, belki de dolaylı yanıtlar veriliyor. Mülkiye Vakıflarf nda Istanbul Şubesi'nde "özelleştirme" toplantılarının biri bıtiyoröteki başhyor. "Küreselleşme"nin tüm üstatları TV'den sonra bir de Mülkiye lokallerinde boy gösteriyor. Mülkiye özal'dan sonra en büyük tehlike ile karşı karşıyadır. Tarihsel misyonundan koparak sıradanlaşacak mı? Yoksa TC'ye hizmet etmeyı içine sındırecek mı? Etkin, iyi yetişmiş bir bürokrasi olmadan devlet cihazının işlemeyeceğini Mülkiye'de hocalanmız öğretmemiş miydi bizlere? Bu bürokrasinin eğitimi, ya "özel misyonlu eğitim kurumlanna" ya da Amcrika'da olduğu gibi büyük sermayenin çıkarlanna teslim edilir. Bu eğitimi Kıta Avrupa sisteminde "seçkin" kımi okullar üstlenir. Fransızların "Grands Eco les"leri lngilizlerin "OxfordCambridge'1 ikiz kuleleri vb. bu tür okullardır. Toplumun her sınıfından çıkma yetenekli gençler devlet tarafından okutulur, mezun olunca bürokrasiye gırer ve devletın omurgasını oluştururlar. Mülkiye bu modele dayanarak kuruldu, bunu sürdürmelidir. Bugünlere Cumhuriyet'in mirasını tüketerek geldik. Artık kritik bir karar aşamasındayız. Yakendimizi toparlayacakya da olaylann arkasından sürüklenerek yok olup gıdeceğiz. Dostlar, düşünebiliyor musunuz: Beş yıl sonra vakıf üniversiteleri (aralarında A.Taner Kışlalı'nın deyişiyle "tkinciCumhuriyetçi" olanlar var) çıkışlı kaymakamlarla, savcılarla, vb. karşı karşıya geleceğiz. O zaman korkarım vakit çok geçmiş olacak. Türkiye'nin en derin krizi, kafalardaki krizdir. Bundan çıkışın yolu ise bellidir: Cumhuriyet'in kurucu iradesine dönmek, Cumhuriyet'in değerlerini pekiştirmek. Etkin, iyi yetişmiş, çalışkan, yurdunu seven bir bürokrasi olmadan "devlet" olmaz. Cumhuriyet'in bir başka tcmel direği olan Harbiye, sağdan "sol"dan yükselen çatlak seslere kulak tıkayıp işine baktıgı (vatan savunması) için dimdik ayaktadır. Buna karşılık kafaların karışması, Mülkiye'yi sıradan, yoz, asalak bir kimliğe itmektedir. "Ey vatan, gözyaşlann dinsin, yetiştik çünkü biz" sözleri ya bir anlam ifade edecek ya da boş bir övünmeye dönüşecektir. 2001 Aralık'ında yanıt bekleyen soru budur. „ AH'IN KANLIYOI G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212512 42 19 FakS: 512 11 72 Tgrkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Ülke sorunlarına ilişkin raporlarıyla, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafşız habeıieriyle sivil toplumların gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.511 08 75 tamdan henüz yoksun sayılıyoruz. Buna karşın fıkir, sanat, bilim, kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel gelişim sürecinde elbette aydınlanma'nın önüne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uygarlığa giden yolun fıkir, sanat, kültür, bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi ödülleri 'nin işlevi sürecek. 1999 yılında başlanılan iki anabaşlık altında dört ödül verilmesi yöntemi, bu yıl da sürdürülmekte. 2002 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı 'nda; öykü, roman, şiir, Görsel Sanatlar Ana Dalı'nda fotoğraf olarak belirlendi. Önümüzdeki vıllarda ödül ana dalları ve dallarında gereksinimlere göre değişiklik yapılabilecek. Adaylara başarılar diliyoruz. Gazete Yunus Nadi Armağanı Yarışması, 1946'da kuruldu; hem geçmişe hem geleceğe dönük olan anlamı, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi'ye saygı ve sevgiden kaynaklamyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti nin kuruluşunda hü'yük emeği bulunan Yunus Nadi nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demokrat Cumhuriyet'in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti 'yle zamandaş ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını bu doğrultuda koydu. Yunus Nadi 'nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmamn ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye'de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnız CHP 'nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. lsveç 'te Nobel, ABD 'de Pulitzer, Sovyetler 'de Lenin, Fransa 'da Goncourt ödüllerinin sonuçları Türkiye'de de izleniyordu; ama ülkemiz bu alanda da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncülüğü üstlendi, elli altı yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağanı 'yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türkiye 'de de yarışmaların ve ödüllerin sayısı çoğaldı, yirmiyi aştı. Bugün belki ödül enflasyonundan söz açılabilir; eleştirel bir yaklaşımla sakıncaları gündeme getirilebilir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konularında yapılan yatırımlann çok yararlı olduğu rahathkla söylenebilir. tekellerin reklam amacıyla düzenledikleri yarışmaların ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçevenin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yarışması adıyla aralıksız olarak kırk yılı aşkın bir sürede düzenli olarak gerçekleştirildi, kültür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Zamanla ödüller arasında ayrımlar or ödülleri adıyla sürmeye başladı. taya çıkar; bir yarışma kurumsallaştıkÜlkemizin kültür ve sanat yaşamı büça, amacı, nitelikleri, karakteri belirgin tün baltalanmalara ve olumsuz yatırımleşir. Bu arada kimi holdinglerin kendi lara karşın sürekli gelişiyor ve yaygınlaamaçlanna yönelik yarışmalar düzenle şıyor. meleri ve ödüller dağıtmaları da bu Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye de alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtı tam değil; siyasal iktidarların baskıları yor. Kimi bankaların, şirketlerin, ticari hâlâ sürüyor ve çağdaş demokratik or 56. YIL YIJNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2002 ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 2001 ile 31 Mart 2002 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Mehmet Başaran, Vedat Günyol, Selim 1leri, TarıkDursun K., SamiKaraören. Seçici Kurul: Ahmet Cemal, Konur Ertop, Fethi Naci, Prof. Dr. Jale Parla, Muzaffer Uyguner. Seçici Kurul: lsa Çelik, Şakir Eczacıbaşı, Orhan Erinç, Ara Güler, Paul McMillen. $ İ İ R Ödüle 1 Nisan 2001 ile 31 Mart 2002 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlannı altı adet olarak göndereceklerdir. Odül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof Dr. Cevat Çapan, Muzaffer îlhan Erdost, Doğan Hızlan, Kemal Özer. HER D A L İÇİN C EÇER L İ C E N E L K O Ş U L L A R Ödüller, her dalda amatörprofesyonel herkese açıktır. (Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar gerçek ad ve adreslerini ve telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtları yarışma dışında tutmak zorundayız. Adayların yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 15 Nisan 2002 Pazartesi günü saat 17.00'ye kadar 'Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri Cağaloğlu 34334 lstanbul' adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması şartı geçerlidir. Zar fın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şckildc iadc cdilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. ödül sonuçları 28 Haziran 2002 günü açıklanacaktır. ÖDÜL Her dal için: 1.000.000.000 TL. R O M A N Ödüle 1 Nisa*2001 ile 31 Mart 2002 tarihleri arasında yayırnfanmış bir kitap ya da yayına hazır bir w a p dosyası'yla aday olunabilir. Yayımlanmarnış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makıİPİe yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. KATILMA ADIM, SOYADIM: ADRESİM: BELCESİ F O T O Ğ R A F Ödüle, en çok 4 adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek siyahbeyaz fotoğrafların en az 18x24, en çok 30x40 cm. boyutlarında ve daha önce başka yerde ödül almamış olması gerekmektedir. TELEFONUM: KATILD1Ğ1M DAL:
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear