23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 ARALIK 2001 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA J j j J v O I N O J y l l / ekonomi(a)cumhuriyet.com.tr 11 Manisa'dan, Ödemiş'ten, Kula'dan kalkıp başkente gelen tütün üreticisini dinleyen çıkmamış Köylü, vekile dert anlatamadı tayı Heyeti'nin sözcüsü Esat Yıldız, TEKEL'i "kınlan testiye" benzeten Bakan Yılmaz Karakoyunlu'ya, "kınlantestiye yabancıların nasıl talip olabildiklerini" soruyor. Yanıt çok net geliyor: "TEKEL kınlınış birtestideğll, devlefin vergi gelirlerinin yüzde 5'ini sağlayan, 26 bin işçiyi istihdanı eden bir kurunı. Tütünden Türkiye'de 600 bin aile, 3.5 milyonluk nüfus geçinıini sağlıyor." Yıldız'a göre bu yasa tütün üreticisini ortada bırakacak, çocuklanna üniversite kapısı daha baştan kapanacak. Manisa'dan Fadıl Gezen, çıkanlmaya çalışılan IMF patentli yasanın ncler getirdiğini sıralıyor: "Biz Manisa'da sözleşmeli domates üretenin ne duruma düştüğünü çok açık gördük. Sözleşmeli tanııı, tarıın kcsiınine ihanettir. Tek (araflı sözleşmelerle insanlan marabalaştırıııakta. Tüccar tütünü begenmeyip alnıaııı diycbiliyor. O zaman son 5 yüda üst kurulun uygun görecegi 3 yılın ortalama fiyaünın yüzde 50 eksiğine ihaleye çıkanlacak. Açık arttırmayla sablacak deniyor. Kim açık artürmayı yapacak? Hiçbir kurum yok. 3 tane tekelin temsilcisi gelecek. Köylü korumasız, örgütsüz. Böyle bir pazar diişünün." Mustafa Özel, sözleşmeli çiftçiliğin diğer yüzünü gösteriyor: "Yüzde 10 yanılma payı ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Yiyin Birbirinizil Düşünce özgürlüğü, tüm dünyada, derinlik ve yaygınlık kazanıyor. Üretimi ve kullanımıyla bilginin önem kazanması, toplumların düşünce özgürlüğünü çok daha sağlıklı bir biçimde benimsemelerini kolaylaştırıyor. Otuz yılı aşkın bir süredir, yani 1970'lerden başlayarak düşünce ayrılıklarının yarattığı ağır kayıpları yaşayan Türkiye, o çektikleri yetmezmiş gibi, düşünce yetersizliklerine sürüklenıyor. Ve sonuçta kendi kendine kötülük ediyor. Türkiye kamuoyunun tartışma olanakları giderek daralıyor, sığlaşıyor ve kısırlaşıyor. Valiler, tiyatro yasaklıyor; müzik albümleri toplatılıyor; filmler karşılıklı kara çalmalara konu oluyor. Benzer bir durum Kıbrıs konusunda görülüyor, taraflar birbirini en ağır sözcüklerle suçluyor. Hiçbir önemli konu soğukkanlılıkla, bilimsel verilerle ve tarihsel gerçeklerin yardımıyla tartışılmıyor; tartışılamıyor. Yıllardır, vatana ihanet dahil, insanların birbirlerini en ağır sözcüklerle suçladığı bir ortam yaratılmış bulunuyor. Bu durum, karşıt düşüncelerin sergilenmesiyle toplumun çıkarına bir ortak çözüme ulaşılmasını engelliyor; büyük zararlar veriyor. Sorunlarını kendisi çözemeyen Türkiye, dışarıdan çözüm istiyor ya da bekliyor. Bir kördövüşü ortamında her gün yapılanlar, yanlışa yanlış katmaktan başka bir işe yaramıyor. • •• Bu tartışmaların yapıldığı günlerde, IMF Başkan Yardımcısı Anne O. Krueger, VVashington'dan Türkiye'yi yönetiyor. "Memur sayısını azaltın, maaşlannı da düşürün" diyor; diyebiliyor. Krueger, görevini yapıyor. Gerçekten de bu iktisatçı neredeyse tüm meslek yaşamını Türkiye ekonomisine ayırmıştır. Krueger'in çalışmalarının içinde, 1974'teyayımlanan "Dış Ticaret Rejimleri ve Ekonomik Gelişme" adlı kitabı, Türkiye'nin sanayileşmemesini öngörür. Evet yanlış okumadınız. Krueger, tıpkı 1950'lerin başında Dünya Bankası'nın önerdiği gibi, Türkiye'nin demirçelik, kimya, kâğıt gibi sanayilere yönelmesini yanlış buluyor. Kruger'e göre Türkiye, 1960'ların planlı döneminin başında, "sınaiyatınmlarını 1963'tekisermaye stokunun ya da katma değerin sektörel dağılımına göre yapsaydı" yanı sanayileşmeye öncelik vermeseydi, gerçekleştırdığinden çok daha yüksek oranda ekonomik büyüme ve istihdam yaratacaktı. Türkiye 1970'lerde yaşadığı iç siyasal kavgalar ve giderek yaygınlaşan ya da yaygınlaştırılan şiddet eylemleri sonucu, sanayileşmede tökezledi ve 12 Eylül (1980) karanlığına sürüklendi. Kendi ekonomi politikalarını yapmaktan vazgeçti. Bu ışi IMF ve Dünya Bankası'nın Türkiye kökenli ya da yabancı uzmanlarına bıraktı. O tarihten bu yana da yani yırmı yılı aşan bir süredir, IMF ve Dünya Bankası'nın istediği politikaları uyguluyor. Alınan sonuç ortadadır. Ekonomik büyüme 1960'larda yılda yüzde 6.5 dolayındaydı ve süreklilik kazanmıştı. 1980 sonrasında IMF güdümünde geçirılen son yirmi yılın ekonomik büyüme oranı ortalaması bunun yarısı kadardır. Ûstelik son yılların büyümesi, aşırı inişliçıkışlı kalıyor; bir iki yıl artı olursa bir iki yıl da eksi değerler alıyor; sonuçta, kişi başına gelir artmıyor; yerınde sayıyor. Ayrıca ıkı gun önce açıklanan 2001 yılı üçüncü çeyreğının büyüme verileri, bu yıl ekonominin küçülmesinde bir rekor kırılmakta olduğunu kanıthyor. Krueger ve onun buradaki uzantıları, iyice azıttılar; artık sanayileşmeyle uğraşmıyorlar; onu bitirdiler. Son iki yıldır Türkiye'yi tarımsal üretimden de vazgeçiriyor ve bunu Kemal Derviş ve hükümet eliyle uygulamaya koyuyorlar. Geçenlerde basın çok az yaptığı olumlu işlerden birini yaptı; Türkiye'de memur sayısının, nüfus başına ortalama olarak, OECD ülkelerinin yarısı ya da üçte biri düzeyinde kaldığını yayımladı. IMF'nin Krueger'i, Türkiye insanını etkin ve verimli kamu hizmeti alacak kadar değerli bulmuyor olmalı ki, yine de memur sayısını azaltın diye emir veriyor. Yaptıkları yetmiyor, memur maaşlarını da saptıyor. Başbakan da Dünya Bankası ve IMF baskısıyla kurulan özerk kurullara söz geçiremediğini açıklarken "Doğru mu yaptık, yanlış mı yaptık, bilmiyorum" diyor. Teslimiyetin ve şaşkınlığın bundan daha açık kanıtı olabilir mi? • •• özetle, Türkler birbirini yerken birileri de Türkiye'yi yiyor. Ve bu utanç verici aymazlık ve bilinçsizlik, iki üç yıl daha sürecek yeni bir IMF anlaşması ile, olduğu gibi yeni yıla devrediliyor. yakup@metu.edu.tr SPORTING, Dudullu'da açtığı spor mağazasında, Adidas, O'Ncill, Reebok, Arena gibi ünlü markaları, yüzde 8O'lere varan indirimlerle tüketiciyle buluşıuruyor. KOSKA HELVACISI, özel ambalajı içindeki porsiyonluk tahinpekmezi piyasaya çıkardı. • Egeli 450'ye yakın tütün üreticisi, 15 Eylül'de Akhisar'da toplanmış, seslerini duyurabilmek için bir heyet seçmiş. Ankara'ya gelenlerin randevu taleplerine muhalefetten 2 milletvekili dışında yanıt gelmemiş. Üretici ise sesini duyurmak için kararlı. BANLJ SALMAN ANKARA Egeli tütün üreticileri, milletin vekillerine dert anlatmak için Manisa'dan, Ödemiş'ten, Kula Bebek Köyü'nden kalkıp başkentin yolunu tutmuşlar. Cumhurbaşkanı'nın geri göndermesini umursamadan IMF koşulu olan Tütün Yasası'nın aynen Meclis'ten çıkanlmaya çalışıldığını duyan tütün üreticıleri, yasaya "evet" oyu veren milletvekillerini "meşru" saymayacaklannı söylüyorlar. Egcli 450'ye yakın tütün üreticisi, 15 Eylül'de Akhisar'da toplanmış, seslennı duyurabilmek için bir heyet seçmiş. Ankara'ya gelen heyetin randevu taleplerine muhalefetten 2 milletvekili dışında yanıt gelmemiş. Heyettekıler seslennı duyurmak için kararlı: "Bu yasa Meclis'te görüşülme durumuna geldiğindc Meclis'in önünde, Kızılay'da, nerede yapabilirselc, döviz, pankart, ne açabilirsek açacağız." Heyet olarak 165 köye gitmış, 3 bin 500 afiş, 45 bin bildiri dağıtmışlar. Tütün üreticisi nin TEKEL'e sahip çıktığını anlatıyorlar. Ancakyoksul üretıcıyi Ankara'ya nasıl getireceklerini düşünüyorlar, kara kara... "Köylünün çocuğunu okula gönderecek dolmuş parası yok. Köyünden dışarı çıkamıyor kL." sözleri dökülüyor ağızlarından... Ege Tütün Üreticileri Kurul FABRİKA, 'Yeni bir yıl yeni bir sen' sloganıyla, yılbaşı için indirimli fiyatlannı uygun alternatitlerle sunuyor. BURGERKING, çocuk mönülerindeki yeni Scooby Doo oyuncaklarıyla çocukları eğlenceli oyunlara davet ediyor. SHERATON, Antalya'daki otelinde, bayram ve yılbaşı tatilleri için zengin aktiviteli ve bol eğlenceli bir tatil vaat ediyor. vermişler; ne kadar az tütün üretmişsem, tüccar benden az getirdiğini tütünün parasını talep edecek. Fazla nlursa da tütünün kilosuna verilen Hyatın iki kaü devlete ceza ödeyecegim. Bu sene, 1 ton bekleyen 600 kilo tütün aldı. 1 ton deyip de 1 ton alan babayiğit yoktur. Yağış verimi arttınr, kaliteyi düşürür." Ciezen ekliyor: "Mavi küf hastalığı gelirse hiç de alamazsın." Kula Bebek Köyü'nden Hikmet Özkaya söze giriyor: "Tüccann eksperleri, tütün 1001 aııdıman değil de, 70 randınıan diyor. Köylünün itiraz hakkı yok. Mcvcut durunıda TEKEL'in eksperleri köy köy gezer, tütünün kalitesini ölçcr, köylü tütününü bilir, pazarlık yapabilir." Alternatifürün projesı anımsatılınca, Fadıl Gezen, "Alternatif ürün sulak arazilerde ıııünıkiindür. /,a(eıı (üliiıı hayka ürün elde edilmesi mümkün olmayan ya da çok düşük verimi olan yerlerde yapılıyor" derken Mustafa Özel hesabını kıtabını yapmış: " 15 dekar tütün eken aile dekar başına 120 kilogram tütün elde eder. 2 ınilyon 200 bin liradaıı satsa 3 nıilyar 960 ınilyon lira masraflan dahil gelir elde eder. Aynı yerde nohut ekse, dekar başına 200 kilogramdan 450 bin lira fiyatla 1 nıilyar 350 nıilyon lira kazaııabilir. Bir aile yılda 1 nıilyar 350 nıilyon lirayla nasıl geçüıir?" Özel, tıryakileri de uyarma daıı edcmıyor "Tekellerin hâkim olduğu Avrupa'da sigara fiyatlan 5 markhr. Türkiye'de 3 nıark. TEKEL özelleşince 5 ınarktan aşağıya içenıeyecek tiryaki." Ödemiş'ten Salih Cındıroğlu, bu yasanın tütün pazannı yabancılaştırma olduğunu vurgularken şu noktalara dıkkat çekiyor: "Odemiş'te 13 yerleşim biriminde kimine 148 kilo ekim iznivermişler. Torbalı'da fabrika kuruldu. Tütün üretimini eksilterek o fabrikada hangi tütün işlenecek? Türkiye'de 70 milyonluk, 8.5 milyar dolarlık sigara pazarı var. Yabancılar bu pazarı ele geçirmek istiyor. Bugün 400 nıilyon dolar sigara ithalanna gidiyor." TÜRKİYE GHNHLİNDE YAYGINLAŞAN KAMPANYALARA İLGİ SÜRÜYOR SELPAK, ıslak mendil ambalajlannı değiştirdi. Yeni ambalajlarla, 102 Dalmaçyalı ve Mickey Mouse karakterleri çantalan süsleyecek. IPRAGAZ'a Alman RheinlandWestfalen kuruluşu tarafından 'işçi Sağlıği ve tş Güvenliği Yönetim Sistemi' sertifikası verildi. TAKOFAKS PAJNASONIC, küçük ve hafif CD çalan SD75 ve SD05 ile tüketiciye her türlü hava ve yol koşulunda kaliteli müzik keyfi sunuyor. LC VVAHOKl, pazar gününe kadar geçerli olacak kampanyasında ürünlerini yüzde 20 indirimlerle satacak. Nakit ödeme yapan tüketiciler için ise yüzde 10'lukbir indirim daha var. SANAYİ BAKANI Iııdirimli ürünlere dikkat Ekonomi Servisi Durgunluğu aşma çabasıyla düzenlenen indirim kampanyalan Türkiye geneline yayılırken tüketicinin dikkatli olması yönünde uyarı yapılıyor. Kimi firmaların ellerinde kalan, bir kısmı "ayıph" ürünleri de kampanyalarda eritme çabasına girdiklerine dikkat çekiliyor. Yaygınlaşan indirimler, tüketicinin lehine olmakla beraber kimi firmalar tarafından istismar edilebiliyor. Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜK.ÜÜER) Başkanı Mehnıet Sevim, indirimden alınan ürünler için genel tüketici haklarının geçerli olduğunu ammsattı. Sevim, indirimlerin aldatmacaya dönüştürüldüğünü belirterek "Ne ya/.ık ki tapoıı ürünler satanlar var" dedi. Öte yandan, indirim kampanyalan Türkiye geneline yayılıyor. tzmir'in tarihi Kemeraltı Çarsısı'nda 2 Şubat'a kadar pazar günlcri kepenk açan esnafa "hafta sonu çalısma runsatı" sorulmayacağı belırtıldı. "İndirimligünlerkampanya.sınna Konak Belediyesı de "tatil nıhsatısormama" uygulamasıyla destek verdi. Büyükşehir Belediyesı bandosu da, Salepçioğlu lş Merkezi önünde günün sevilen parçalarını çalarak çarşıya gelenlere sürpriz yaptı. Adana'da da "UcuzAüşverişFestivah"", 78 ve 9 Aralık'ta yapılacak. üaziantep'te başlatılan indirimli günler kampanyası da yoğun ilgi görüyor. Destek sürecek Ekonomi Servisi Sanayi ve Tıcaret Bakanı Ahmet Kenan Taıınkulu, ticaret ve sanayi erbabının oda ve borsalara, bunlann da üst kuruluşlanTOBB'yeolanaidat borçları ve gecikme zamlarının silinınesiyle reel sektöre toplam 51 trilyon liralık bir finansman kolaylığı getirileceğini bildirdi. Üyelerin, 2000 sonuna kadar birikcn borç asıllarını, 2 yıl içinde vc 4 eşit taksitte ödemeleri durumunda, gecikme zammının affedileceğinı bildiren Tanrıkulu, TOBB'ye ödenmesi gereken aidat borcu asıllannın da faizleri ile birlikte silineceğini belırtti ••• I/.MİRLİ İNDİRtME BANDOYLA GİTTt Salepçioğlu Iş Merkezi önünde günün sevilen parçalarını çalan bando, çarşıya gelen müşterilere mü/.ikli alışveriş keyfini yaşattı. D Ü N Y A E K O N O M İ S İ N E B A K I Ş / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA erginy(,,«r.ne« Ekonomik kriz, savaş, katliam, yükselen siyasi gericilik, arsız propaganda, tekelci sermayenin en muhafazakâr kesiminin kontrolünde bir iktidar... Hayır, 1930'larda bir Avrupa ülkesinden değıl, "dünyanın en özgür ülkesi" olarak sunulan, ABD'den söz ediyorum. Sonra, kaygıyla düşünüyorum "bu gidiş nereye?" Derin resesyon ABD ekonomısinin resmen kabul edilenden çok daha derin bir resesyona girdiğini aylardıryazıyoruz. Geçen hafta ABD'de Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu ekonominin marrtan bu yana resesyonda olduğunu resmen açıkladı. Başkan Bush "ekonominin durumundan çok endişeli olduğunu" söyledi. Financial Times (30/11), iyimserlerin beklentilerine katılmayarak ekonomik toparlanmanın henuz gündemde oimadığını vurguladı. Bear Sterns'in başekonomisti David Brovvn'a göre de bu son veriler "uzatılmış bir U biçimli resesyonla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyordu" ve "2003 yılından önce bir ekonomik toparlanma beklenmemeliydi" (The Guardian 01 /12). Geçen hafta, ABD'nın enerji sektörünün dev şirketlerinden Enron battı. Fortune 500 lıstesınde yedinci sırada yer alan Enron'un hisselerinin işlem hacmi, ABD ve Avrupa borsalarındaki enerji sektörü işlemlerinin yüzde 25'ini oluşturuyordu. Enron 40 ülkede faaliyet gösteren, 21.000'den fazla işçi çalıştıran bir devdi (Financial Times 30/11). 1990'larda, küreselleşme furyasında, hızla büyüyen Enron'un iflasının rumu uluslararası düzlemde kolayetkileri şimdi hızla ABD ve Avrupa lıkla yaratabılır. Afganistan savaşının bankacılık, sigortacılık sektöründe bu yönde bir dönüşüme girdiğine yayılıyor. Morgan Stanley Dean ilişkin işaretler artıyor. VVitter'in analistlerıne göre, bu iflaönceki hafta The Independent sın sigorta sektörüne yükü 2 milyar muhabiri Mezarı Şerıf'in alınması sıdoları bulacak (Wall Street Journal rasında, bir Kuzey Ittifakı komutanı30/11). nın 520 Taleban tutsağın katledıldıEnron gibi dev bir şirketin çöküşü, ğini kabul ettiğini bildirmişti (16/11). sırada başka "kazaların" da olabile Geçen hafta Cenk Kalesi'nde bizzat ABD ve Ingilız guçlerının katılıceğini düşündürüyor. Geçen hafta gazeteler, yıne tasarrufçunun Arjan mıyla Kızıl Haç'a göre 700 (The Guardian 29/11), The News Internatin bankalarından kaçmaya başladıtional'a (Pakistan) göre 800 "yabanğını ve hükümetin güven tazeleme cı" Taleban savaş tutsağı katledilgirişimlerinin sonuç vermediğini bıldi. Aynı günlerde Güney Afganisdiriyorlardı. Aylardır bekleniyor oltan'ın Taktel Poh kentınde Gül Ağa masına karşın Arjantin'den gelecek adlı komutabir iflas haberi "kaza" olasılıklarını nın güçleri daha da güçlendirecektir. ABDvelngiliz askeri görevSavaş ve katliam lılerınin gözleBu görüntü, terorizme karşı sürek ri önünde 160 Talebancı sali bir uluslararası savaş aracılığıyla vaş tutsağını yeni bir dünya düzeni kurmak için atağa kalkmış olan ABD için hiç iyi ınfaz ettiler, çeşitli gözhaber değil. Tabii dünyanın geri kalemcılerın aklanı için de... Bir hegemonyacı devtardığı gibi bu let, ne kadar güçlü bir ekonomıye dayanıyorsa, dayatmak istediği dü katliamlarda, ölenlerin zeni, o kadar az maliyetle, şiddete o kadar az başvurarak kurabilir. Ekoönemli bir kısmının ellerınin arkadan nomik gücü, ihtiraslarına uygun olbağlı olması, savaş tutsaklannın "ısmayan bir hegemonyacı gücün ata yanının", aşırı bir güçle, ABD uçakğı ise hiç umulmadık bir anda, iktilarının bomba ve roketleriyle, ABDdarsız bir psikopatın, düş kırıklıIngıltere özel tımlerinın yönetiminde ğının acısını seri cinayetlerle dinaçılan ateşle imha edilmeleri, bu dirmeye kalkmasına benzer bırdubağlamda Uluslararası Af örgütü' ABD, Nereye? DİVAN PASTANESt'nin Şeker Bayramı için hazırladığı 500 gramlık madlenler, bayram öncesinde tüm Migros'larda lezzetseverlerle buluşacak. nun gundeme getirdiği bir seri soru, Cenevre Anlaşması'nın ABD ve Ingiltere tarafından ıhlal edildiğini, ortada bir savaş suçu olduğunu gösteriyor. Zaten daha önce Rumsfeld "Yabancı Taleban savaşçılarının Afganistan'dan kaçmalarındansa öldürülmelerini tercih ettiğini" söylememış miydi? Şimdı Cenk Kalesı katliamının rastlantı olduğu söylenebilir mi? Arsız propaganda ve siyasi gericilik Tüm dünya bu katliamı konuşurken VVashington Post başyazısında, olup bitenlerden habersizcesine, "Afganistan seferi şu ana kadar insani açıdan tam bir başarı hikâyesidir" (01/12) diye yazabiliyor, tüm ABD medyası, kalede katledılen 700 savaş esirini boşverip, olayı başlatan provokasyonun parçası bir CIA uzmanının ölümü üzerinden "şehit edebiyatıyla", şovenizm ateşine benzin döküyordu. Buraya kadar özetlediğim resmin, bir siyasi geri Düzellme Mustafa Sönmez'in, "Krizin yıldönümü; Kim ne kadar kaybetti?" yazı dizisinin dünkü bölümünde ikinci sütunda yer alan emekli sayısı ile ilgili veriler şöyle olacaktır: "Sayılan 1.1 milyonu bulan memur emeklilcri, 3 milyonu bulan işçi cmeklileri ve 5 milyonu aşan BağKur emeklilerinin de reel gelirleri azaldı." cilik dalgasıyla örtüşmesi ise artık doğası gereğiydi. ABD'de yönetıme gelenlerin, silah sanayiine, enerji, kimya sektörlerine (dev tekellere), Pentagon çevrelerine doğrudan bağlı, çoğu "soğuk savaş" kalıntısı, aşırı dinci kesimle yakın ilişkili kadrolar olduğuna, bu kadronun Clinton'a karşı uzun bir karalama kampanyasından sonra yönetime "yasal bir darbeyle" el koyduğuna daha önce değinmiştik. Bu yönetim, ABD hukuk sisteminin başına Hıristiyan sağının önemli isimlerinden, John Ashcroft'u getirdi. Ashcroft, "Bizde kral (lider, başkan vb.. E. Y.) yok, Isa var" demeciyle, Yüksek Hâkimler Kurulu'na aday bir siyahın atanmasına, eşcinsellere, kürtaja karşı görüşleriyle, köleciliği, iç savaştaki Güneyli generalleri savunan ifadeleriyle büyuk tepki çekiyordu (New York Times 25/11). Tum bunlara rağmen Ashcroft'u atayan Bush yönetimi, terorizme karşı Patriot Act (yurtseverlik yasası yasanın adındaki sözcük aynı zamanda aşırı sağcı mılislerin kod sözcüğudür) adında, ABD'de özgürlükleri, yabancıların da haklarını bugüne kadar görülmemiş ölçüde kısıtlayan bir yasa çıkarttı. Bu yasa başsavcıya, yanı Ashcroft'ayabancıları, salt şüphe üzerine süresiz tutuklama, onlara ABD anayasanın haklarını tanımama, tutuklananların adlarını, sayılarını açıklamama, tutuklularla avukatları arasında özel konuşmaları gizlice kaydetme yetkisi veriyor. Kimi yerel polis örgütle ri, bu yasayı ırk ayrımcılığı olarak görüp uygulamak istemeyince, gündeme "ordunun yerel polis görevlerini üstlenmesini engelleyen yasanın kalkması" geliyor. Yıne geçen hafta New York Times, Ashcroft'un, FBI'nın siyasi(!) ve dıni gruplara yönelik casusluk yetkilerini genişletmek istediğini bildiriyordu. Bu yetkiler daha önce siyasi istismara yol açtığı için sınırlandırılmıştı. CIA'ya uluslararası suikast yapma yetkisi veren Bush yönetimi, Robert Fisk'in deyımiyle "Resmi ölüm mangalan" da kurmuş oluyordu. Orduya da terorizm zanlılarını dünyanın neresinde olursa olsun kaldırıp, getirip gizli mahkemelerde yargılama ve infaz etme yetkisi veriliyordu. Tabii kımin terorizm zanlısı olduğunu saptamak da Başsavcı'nın işiydi. Bunlar olurken geçen hafta vurguladığımız gibi Bush yönetimi, sigorta, havacılık sektörüne General Motors gibi otomotiv şirketlerine milyarlarca dolar transfer ediyor (Düzeltme: Geçen hafta 800 milyar olarak basılan yardım aslında 800 milyon olacak) ama işsiz kalanları görmüyordu bile... Tüm bunlar aklıma, 1930'larda üretılen "tekelci sermayenin en baskıcı ve gerici yönetimi..." diye başlayan malum (ama çok tartışmalı) bir betimlemeyi getiriyor... Hadi yorumda "kantarın topuzunu" kaçırmayalım ama, nereden bakarsanız bakın Prens Hamlet'in dediği gibi "Danimarka prensliğinde çürüyen bir şeyler var" ve çok kötü kokuyorlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear