26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7 EKİM 2001 PAZAR HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİ StRMEN Yine Yaşama Daip Sevgili, Geçen hafta sana yazdığım, Nâzım Hikmet'in hayatınadilolmadığınıanlatan,"Ö/üme£)a/r"şiiriy- le başlayan, yaşamın bu yanının gerçek olduğunu soyledıkten sonra, "Evet hayat adıl değil, ama yok- sula da zengine de yine de nıce olanaklar sunu- yor, onlann ne kadanndan yararianabildiğimiz ise bizım sorunumuz" diyen ve bu konuda, 30. yaşını kutlayan bir yakınımı örnek gösteren yazımı kimi okurlanm yadırgadı. Bir yazı yadırgandığında, kuşkusuz yazann ilk bakması gereken kendisi. Ben de meramımı iyi anlatamamışım; belki bir de, örnek göstenlen kişinın yaşamın olanak ve ye- tenek bakımından cömert davrandığı bir kişi olma- sı da, bazı yanlış anlamalara yol açıyor. Ama hemen bir noktayı vurgulamak gerek. Aynı olanaklara sahip ınsanlann hepsi yaşamın kendilerine sunduklannın en fazlasını kucaklama konusunda aynı gayret ve titizliği göstemniyorlar. Aynca yaşamın sunduklannı kucaklamak, onlara sahip çikıp benimsemek, onlan özümsemekten söz ederken, bir okurum da, bu yaşamın önümüze ser- diğı olanaklan özümseme ginşımını, elden gelen en büyük servetı edınme olarak yorumlamış ki, böyle bir şeyı kastetmediğim açık. Ne var ki, toplumda egemen olan görüş, zenginliği yalnızca ekonomik varlığa indirgemeye o kadar yatkın ki, ne zaman zenginlikten söz edilse, mali varlık geliyor akla ••• Ekonomik koşullann iyiliğinin özgürleştirici yönü- nü yadsımak mümkün değil. Günümüz dünyasın- da, "birlokma, birhırka" düşüncesini savunan gö- rüş kalmadı. Hatta, 20. yüzyılın kazanımlan, değil sosyalist gö- rüştekı, ama kapitalist devletiere bile bireyi özgür- leştincı ekonomik gelin sağlayacak koşullan herkes için eşit yanşmaya açacak biçımde sağlama yü- kümlülüğünü de getırdı, yanı sosyal devlet kavra- mını yaşama geçirdı. Şimdılerde küreselleşmenin bugünkü biçimiyle, bu kazanımın yrtirilmesi tehlikesiyle karşı karşıyayız. Ama, benım sözünü ettığım zenginlık, aslında ki- şioğlunun, yaşamın kendısine sunduklannın azamı- sini elde etmesıyle oluşan kişisel birikimdir ki her za- man maddı olanaklarla at başı gitmez. Kımi zaman ekonomik koşullan daha az olan bir kişi, kendisinden paraca çok üstün olan kişiden da- ha zengın olabıliyor. Istanbul'da oturan ınsanlann yüzde kaçı, bir gün balık tutmayı denemiştir? Oysa bir olta parası (ki tutulacak balığın değeri, oltanın maliyetini çoktan çıkarır) ile erişilecek bir ka- zanımdır bu. Bir otobuse atlayıp, kıyıya inip Boğaz kıyısında koşmak ya da yürümek, guneşin batışını izlemek, yaşamın herkese sunduğu bir olanak ve de beda- va. • • • Belki de bu konudaki en güzel ömek, Aziz Ne- sin'dir. Aziz Bey, ne yazık ki, yalnızca iki cildini yazabil- diği başyapıtı "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez"de ço- cukluğunu anlatır. Dız boyu yoksulluk ve yoksunluk ve de körpecik yaşta anasını yitirmenin de acısıyla dolu bir çocukluk yaşamıdır söz konusu olan. Üs- telik de, namuslu ama son derecede sınırlı görüş- lü, tutucu bir baba ile geçer bu yıllar. Ama Galip Am- ca'nın açtığı ufuk ve de, yaşamın bu çocuğa yete- nek açısından cömert davranmış olması, onu da- ha ilk yıllardan öğrenmeye, yaşamın bütün sunduk- lannı kucaklamaya itmiştir. Toplumumuzda kaç kişi, Aziz Bey'inki kadar zen- gin bir yaşama sahip olabilmiştir. Büyük yazanmızı görüp tanımış olanlar, onun her anını nasıl değer- lendirme çabası içinde olduğunu görmüşlerdir. Yaşamın adıl davranmadığı kişilerden biri, onu en iyi değerlendırenlerin başında gelenleri arasında y- er almayı becermiştir. Ama dersen ki Sevgili, "Yaşam ona yetenek açı- sından çok elı açık davranmıştır da ondan Aziz Ne- sin böyle olmuştur", doğrusu buna verecek yanı- tım yok. - AÇIKLAMA 25Temmuz2001gün- lü nüshasında 4. sayfada "Verkaya için bûtçe taü- matı deİindi" başlıkla ve- rüen haberde yer alan id- dia gerçeğe aykın olup, gerçek durum aşağıda or- taya konulmaktadır. Haberde adı geçen Mehmet Verkaya Erciyes Ünıversıtesı Mühendislik _ Fakültesi Makina Bölü- < mü mezunu olup, tstan- * bul Eminönü Merkez îlçe Beledıye Başkanlığında Fen Işlen Müdûrlüğü gö- revı yapmakta ıken, Bele- dıyelenn alt ve üst yapı yatınnüannı gerçekleşti- ren Bankamızın yoğun iş hacmı bulunan 1 Bölge .(Istanbul) Müdürlüğün- dekı boş kadroya, sahip , olduğu ruteİLk, lıyakat ve kanyer dıkkate alınarak, , kendısınden ıstıfade ede- bilmek üzere ve aynı za- manda kamu yaran göze- tilerek, hizmetin gereği olarak atanmıştır 2000 Yüı Bütçe Uygu- lama Talımatına açıklık getıren Başbakanlık Dev- let Personel Daıresı Baş- kanlığının 30.03.2000 ta- rih ve 3524 sayılı yazısın- da Kamu hizmetlerinde aksamaya yol açacak ıve- di ve zorunlu hallerde ata- ma yapılabilmesi için Başbakanlıktan izin alm- masi ve aynca Belediye- lerden, kamu kurum ve kuruluşlanna yapılacak naklen atamalarda da Başbakanlıktan izin ahn- ması gerektiği açıkça ifa- de edilmektedk Buna gö- re adı geçen Başbakanh- ğın 18.9.2000 tarih ve 1664 sayılı müsaade yaa- lan, Yönetim Kurulumu- zun 13.10. 2000 tarih ve 41/1450 sayılı karan, Ba- kanlık Makamının 25.10.2000 tarih ve 8526 sayılı olurlan ile 657 sa- yılı Kanunun 68/B ve 74. maddelerine istinaden Bankamız 1. Bölge (Is- tanbul) Müdürlüğüne Bölge Müdür Yardımcısı kadrosuna, bılahare 3.5.2001 tarih ve 2O0L1677 sayılı Karar- name ile de 1. Bölge (Is- tanbul) Müdürlüğüne naklen atanmış olup 2000 yılı Mali Bütçe Uygula- ma Talımatına aykın bir durum bulunmamaktadır. Aynca yapılan atama ışlemi, Devlet Memurla- nnın Yer Değiştirme Su- retı ile Atanmalanna Iliş- kın Yönetmeliğin Ek. 1 maddesine uygun olarak tesis edılmiştir. Gerçekler saptınhnak suretiyle haber gerçek durumu yansıtmamakta- dır Kamuoyununbilgileri- ne sunulur. tller Bankası Genel Müdür Yardımcısı Genel Müdür Vekili M. Tuğrul Müftüoğlu Yeni kredileri değil, Türkiye'nin borcunu ertelemesini de pazarlık unsuru olarak kullanıyor IMF'ninkoşullanbitmiyorANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, Türkiye'nin 2002 yıhnda IMF'ye ödeme yükümlülüğü bulunan 5-5.5 milyar dolann esnekliğe sahip ol- duğunu belirterek "Ödeme yararh olursa ödeyeceğiz, yararh olmazsa ertetenecek" açıklaması, gelecek yıl her dilim ödemenin pazarlıklara sahne olacağını ortaya koydu. IMF'nin, 5.5 milyar dolarlıkborcun her diliminin geri ödemesini erteler- ken yeni koşullan gündeme getire- bileceğine dikkat çekildi. Washing- ton'da yapılan görüşmeler, Türki- ye'nin daha sert kemer sıkma poli- tikası uygulaması karşılığında pa- rasal desteklemenin olacağını orta- ya koydu. 1MF ve Dünya Banka- sı'ndan ek kaynak sağlanması duru- lcimize sindiremeyiz 1 Baro'dan Sezer'e mektup HATAY/İSTANBUL- Anayasa paketi değişikliğiyle milletvekili maaşlanna yapılan artışa tepkiler sürerken Hatay Barosu Baskanı Nabi inaL Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e mektup gönderdı. Inal, mektupta, "Yurttaşlanmızı derinden yaralayan, güvensizliğin daha da artmasına neden olacak olan bu anayasa değişiküğini sizin de içinize sindiremeyeceğiniz inancındayız" dedi. Cumhurbaşkanı Sezer'i anayasanın 175. maddesinin vermiş olduğu yetkiyi kullanarak yeniden görüşülmek üzere Meclis'e göndermeye ya da halkoyuna sunmaya çağıran Hatay Barosu Başkanı Inal, mektupta şu ifadelere yer verdi: "Emeklinin, asgari ücredinin, işçinin, memurun yaşam $avaşı venüği, ekonominin dibc vurduğu, piyasalarda yaprağın kıpırdamadığu yurttaşlanmızın yüzierinin gülmediği, umutsuzJuğun ileri boyutlara ulaşbğı mahununuzdur. Tûm bu ohunsuzJukJarın üstesinden gelebilmek için güven içinde bulunulması, güven verici adımlann atüması, örnek davranış içinde bulunulması, güvensizük ortamımn en ktsa sûrede güven ortamına dönüştürülmesi zonınluluğu ortada iken bunun tamamen tersi bir yol izienmesinin kabul edileböir bir yanı obnasa gerek." ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan da yaptığı açıklamada, "TBMM'den çağdaş Türkiye'nin geleceğine büyûk katkısı olacak anayasa değişikükleri beklerken mÛJervekilDeri ûlke koşullanm hiçe sayarak dokunulmazlık nrhlannı korumalan ve ücrederini kaüamalanyla mfllet karşısındaki sorumluluklannı hiçe saymışlardır'" dedi. tzmir Büyükşehir Belediyesi lzelman ve Izyay çalışanlan da imza toplayarak milletvekili maaşlanna artışa tepki gösterdi. • IMF'nin, 5.5 milyar dolarlık borcun her diliminin geri ödemesini ertelerken yeni koşullan gündeme getirebileceğine dikkat çekildi. Washington'da yapılan görüşmeler, Türkiye'nin daha sert kemer sıkma politikası uygulaması karşılığında parasal desteklemenin gerçekleşeceğini ortaya koydu. munda da bu kaynağın 5.5 milyar dolarlık ödemenin üstünde olma- ması ve ödemelerde ertelemeye gi- dilmemesı durumunda Türkiye'ye nakit bir gıriş olmayacak. Derviş, yabancı gazetecilere, IMF Icra Kurulu'nun, Türkiye'ye 3 mil- yar dolarlık kaynak dılimıni serbest bırakıp bırakmamay ı görüşeceği 10. gözden geçirmeye ihşkin toplantısı- nın ekim sonuna kalabıleceğini açıkladı. Ancak IMF Sözcüsü David Hawley, "Planlandığı gibi ekim or- tasmda Icra Direktörleri Kuru- lu'nun toplanmasını umuyoruz" açıklamasını yaptı. Hawley'in, "Şu ana kadar Tûrk yetküileriyle görüş- meler, programı yolunda tufmaya yönelik siyasi tedbirler üzerinde yo- ğunlaşn" açıklaması da dikkat çek- ti. EV1F: Kemer sıkmaya devam Derviş'in dönüşünde 2002 bütçe- siyle ilgili çalışmalarhız kazanacak. Yüksek Planlama Kurulu, 11 Ekim'de toplanarak 2002 bütçe bü- yüklükJerini kesinleştirecek. Bütçe- nin, anayasa gereği 17 Ekim Çar- şamba günü TBMM'ye sunulması gerekiyor. IMF'nin bütçe dışında, özellikJe bankacılık sektörüyle ilgi- li koşullan gündeme getirdiği belir- tiliyor. Fondaki bankalann çözüme kavuşturulmasından, kamu banka- lannm yeniden yapılanma stratejisi çerçevesinde personel ve şube azal- tımına, kamuda emekliliği gelenle- rin emekliye aynlarak personel sa- yısmın azaltılmasına, finans kesi- mine yönelik farklı denetleme kuru- luşlarmın birleştirilmesine kadar uzanan istekJeri olduğu kaydedili- yor. Derviş'in, Washington'da mevcut vergi oranlannı artırmanın doğru ol- mayacağını belirtirken "Vergi alma- cakzümre var; ödemeyenler" sözle- ri de yeni vergiler geleceği beklen- tisi yarattı. IMF'nin, harcamalann kısıhnası istemi çerçevesinde kamu- nun daha da küçültülmesı gündeme getirilirken, halen kamuda enflas- yon farklannın ödenmesi uygula- masından vazgeçilmesinden yatı- nmlann durdurulmasına kadar uza- nan kısıtlayıcı taleplerde direndiği belirtiliyor. IMF'ningelirlerin arttı- nlması talebi karşısında da "birke- reye mahsus" adı altında yeni ver- gilerin gelebileceği belirtiliyor. An- cak bu vergilerin yine ödemeyen ke- simleri değil, en kolay yol olarak za- ten vergi sistemi içerisinde yer alan kesimleri kapsayacağı kaydediliyor. IĞNELİ FIRÇA ZAFERTEMOÇİN H 6 N Kemal DervişTürkiyeyedondü Dövize müdohole doğru bir korardı Anayasa paketindeki yeni düzenleme kaygı yarattı Ekonomiksuçcıhapisyök Ekonomi Servisi - ABD'de IMF, Dünya Bankası ve ABD yöne- timleriyle görüşmeler yapan Devlet Bakanı Ke- mal Derviş Türkiye'ye döndü. 11 Eylül saldınla- nnın dünya ekonomısıne yansımalannın yeni ön- lemler alınması gerektir- diğini belirten Derviş, Merkez Bankası'nın dö- viz kuruna yaptığı müda- halenin doğru olduğunu bildirdi. Bakan Derviş akşam saatlerinde geldiği Istan- bul Atatürk Havalıma- nı'nda gazetecilerin so- rulanm yanıtladı. Derviş, Merkez Bankası'nın ön- cekı gün dolara yaptığı müdahaleyle ilgili bir so- ruyu, "Çok aşın bir yük- sehne karşısında Merkez Bankasrnın müdahale etnıesi doğrudur ve ser- best kur potftikasına ay- kui bir davranış değildir. Serbest kur demek, aşın derecede dalgalanan kur anlamına gelmez" şek- linde yanıtladı. ABD'deki temaslann- da Türkiye'nin durumu- nu aynntılı olarak anlat- ma fırsatı bulduklannı söyleyen Derviş. Türki- ye'nin koşullannın 11 Eylül saldınsından önce de kolay olmadığını be- lirterek, dün yapılan G-7 maliye bakanlan toplan- tısı için bir rapor hazır- landığını bildirdi. Der\ iş, "Sanıyorunı rapor yarar- lı olacak. Çabşmalannu- zın neticesini sanıyorum önünümzdeki günlerde göreceğiz" dıye konuştu. llerleyen günlerde 2002 bütçesıne yönelik yoğun bırçalışmayagiri- leceğinı ıfade eden Der- viş, "Bütün bu çabalan- mızın sonuçlannı hafta sonunda alabilirsek, o za- man 2002 yılındaki he- defler, fınansman iç vedış dengeler bu konuda daha bir açıkuğa ka%uşmuş olacak. Bu açıkuğa ka- Mişturma, ekonomiye gü- ven gelmesi bakımından çokönemir şeklinde ko- nuştu. BANUSALMAN ANKARA - Anayasa deği- şikliği paketinde yer aîan "Hiç künse, yahuzca sözkş- meden doğan bir yükümlülü- ğü yerine getiranemesinden dolayı Ö2gürlüğünden akko- nuiamaz* 1 hükmü kaygı ya- rattı. Bu düzenle- ^ _ — menin "ekonomik suça ekonomik ce- za" kapsammda, çek ve kredi kartı borcunu ödeyeme- yenlerin dışında daha geniş olarak yorumlanabüeceği belirtili- yor. Kişiler arasmdaki söz- leşmeler dışında, devletin şir- ketlerle yaptığı sözleşmeleri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun batık bankalann eski saüipleriyle yaptığı geri ödeme planlan- na ilişkin sözleşmeleri, çalış- ma yaşamında işverenle ya- pılan iş akitleri ve toplusöz- Ieşmeleri kapsayıp kapsama- dığı tartışma yarattı. Temel olarak anayasa değişikliği paketindeki düzenlemenin "fflçknnse" ifadesini kullan- ması nedeniyle tüzel kişilik- • Bu düzenlemenin "ekonomik suça ekonomik ceza" kapsamında, çek ve kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin • dışında daha geniş olarak yorumlanabileceği belirtiliyor. leri kapsamaması gerektiği belirtiliyor. Ancak, tüzel ki- şiliğin yükümlülüğünü yeri- ne getirmemesi durumunda sahibinin sorumluluğu dik- kate alındığında, sözleşme yükümlülüğünün yerine geti- rilmemesinden dolayı hapis cezasınm uygulanmasının ortadan kalkabileceği de ifa- de ediliyor. Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Öz- den, bu maddeyi, "Ekono- mik suçiarda,Turgut Özal za- manmdan gelen, ceza yapün- mı y^pılmasın, ekonomik yapünm uygulansm diyorlar. Peki adamm varnğıyoksa,varlığını yurtdışmakaçnııuşsa neyapacaksuıız n diye değerlendirdi. Özden, ^ _ _ _ bu düzenlemeBİn ""^~~ devletin idari sözleş- melerini kapsayıp kapsama- dığına ilişkin soru üzerine de, "Şirkettemsidsiyiikümlülu- ğtoü yerine grtiremezse dedi- ğiniz otur.O zaman hapsegir- meyecek. Ekonomik suçhrfaı ilişkin \aptınmlarda hapb kalkacak" dedi. Hukumet tartısmayı erken buldu Sandafyesayısı MecUs'iböldü ANKARA (AA)-Mil- letvekili sayısının azalnl- ması konusunda DSP Grup Başkanvekili Ay- dın Tümen, böyle bir dü- zenlemeden rahatsız ol- mayacaklannı bildirir- ken MHP Grup Başkan- vekili Mehmet Şandır ile ANAP Grup Başkanve- kili Yaşar Dedelek tartışmanın "henüz er- ken" olduğunu savundu. Değişik çevrelerden gelen, milletvekili sayı- smın 550'den daha az ol- ması konusundaki görüş- ler, iktidar ve muhalefet partileri tarafindan fark- lı değerlendirildi. DSP'li Aydın Tümen, DSP'nin milletvekili sa- yısı 450'den 550'ye çı- kartılırken karşı çıktığını anımsatarak, "Biz DSP olarak sayuun düşürül- mesinden rahatsız olma- yız" dedi. " MHP'li Mehmet Şan- dır "Meclis'in yapısının ve milletvekili sayısuun tarnşılması için erken" dedi. ANAP'Iı Yaşar Dede- lek ise, DYP Genel Baş- kanı Tansu Çiller'in, mil- letvekili sayısının azaltıl- ması önerisini "popülist bir yaklaşım" olarak ni- telendırdı. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Süheyla Şalizi, "Çok acı ama, New York'taki ikiz kulelere ve Was- hington'a yapılan saldmlardan son- ra dikkatlerAfganistan'ayöneldi. Biz de dikkatlerin ülkemize yönelmesin- den memnunuz, çünkü düne kadar bizim çektiğimiz acılara kimse ilgi göstermiyordu. Şimdi herkes bizim- le ilgileniyor. Kanal 7'de Ahmet Ha- kan'ın "/s/ce/eSancaA'"programında konuşan Afganlı işkadını Süheyla Şalizi, pek de bilmediğımiz Afgan gerçegine dikkat çekiyordu. Program aralannda konuşma fır- satı bulduğumuz Afganlılar, eskiden Afganistan'da kız erkek, açık kapalı hep biraradaeğitim gördüklerini an- lattılar. Şimdi ise kızlann okumasının yasaklandığını belirttiler. Süheyla'nın hemcinsleri işkadını olmak bir yana sokağa bile çıkamıyorlardı. Bu ko- nuşmalarsırasında bir başka gerçek daha ortaya çıktı. Afganistan'da Usame bin Ladin'in yaşadığını ve terörün ondan kaynaklandığını dü- şünen ABD istihbarat kaynaklan, 11 Eylül saldınsına kadar birçok ülkeyi Afganlılan Tanımadan Konuşmak "terörist ülkeler" sınıflandırmasına aldığı halde Afganistan'ı bu ülkeler içinde saymamıştı. Afganlı Süheyla'nın sözleri işte bu olgular içinde bir anlam kazanıyordu. Sovyet yanlısı yönetime karşı müca- dele eden Afganlılar, Sovyet yanlısı yönetimleri Batı'nın ve özellikle de ABD'nin desteğiyle devirdiler. Ancak birlikte iktidar kurma şansı olan bu gruplar arasında iktidar savaşı baş- ladı. Yine Afganlıların anlattıklanna göre, çevre ülkeler ve Batılılar, ken- dilerine yakın hissettikleri grupları desteklediler ve Afganistan'daki iç savaşı bu yönüyle ateşlediler. işte bu sürecin sonunda bunlar arasında dı- şanya en bağımlı olduğu söylenen talebanlar yönetimi ele geçirdi. • • • Taleban'ın, biröğrenci hareketi ol- duğunu biliyoruz. Bu öğrenci hareke- ti, asıl olarak Pakistan medreselerin- de eğitim gören gruplardan oluşu- yor. Pakistan yönetimi, "Kuzey Ittifa- kı"m yıkmak ve daha sonra da onla- n tamamen yok edebilmek için Tale- ban'a sonsuz bir destek verdi. Bin- lerce Pakistanlı subay, Taleban güç- lerini eğitti. Binlerce Pakistanlı öğ- renci halen Taleban saflannda sava- şıyor. Afganlı muhalifler bu nedenle, Taleban'ın yabancı bir güç olduğunu söyiüyoriar. Taleban, yabancı bir güç müdür? Afgan kültürünün, Afgan doğasının birparçası mıdır? Bunlan datam ola- rak bilmemiz mümkün değil. Prog- ram sırasında Afgan ulusunun ka- rakteri üzerine yapılan genellemele- re de Afganlılar haklı olarak tepki gösterdiler. Afgan gerçeğini bilme- den herkesin ileri geri konuştuğunu söylediler. • • • Bu arada Afganistan'daki Tale- ban'ın islamla ilişkisi konusunda da ilginç bilgiler öğrendik. Afganlıların çoğunluğunu oluşturan Peştunlann Sünni-Hanefi mezhebinden olduğu, yani Türklerin büyük çoğunluğuyla aynı mezhepten olduğu belirtildi. Bu nedenle Taleban'ın Islamın içinde ol- duğu vurgulandı. Islami bakış açısıy- la ele alındığında Taleban, bir Islami akımdı ve Islam içinde kabul edilme- si gerekiyordu. Burada da başından beri yapılan bir tartışma gündeme geldi. "Tale- banın yaptıklan Islama sığarmı?" Is- lam araştırmacılanna göre, Taleban Islami katı bir yorumla ele alıyor ve uyguluyordu. Ancak sonuç olarak yaptıklan Islami kültür içinde kabul edilmeliydi. Buna Afganlı muhalifler itiraz ettiler, bu kadar acımasız ve vahşi bir uygulamanın Islam içinde sayıîamayacağını söylediler. Burada yeniden Afgan gerçeği ve Islam gerçeği tartışması gündeme geldi. Islamın şiddete uygun bir ey- leme yatkın eğilimler içerip içerme- diği konusunda da bir ortak görüş oluşamadı. Kimilerine göre Islami- yet, bir banş diniydi. Kimilerine göre ise isteyen, katı bir yorumla şiddeti dinin kurallan içinden bulup çıkara- bilirdi. ••• Ancak bütün gece yaptığımız tar- tışmadan, en azından şöyle bir ger- çeği kavradık; Afganistan üzerine ya- pılan birçok yorum, Afgan gerçeğini anlamadan yapılıyordu. Afgan halkı üzerine yapılan genellemeler son de- rece haksız ve yanlış sonuçlar yara- tıyordu. TV programına katılan mo- dern görünüşlü, çağdaş düşünceli Afganlı kadınlar ve erkekler Afganis- tan'ın Taleban'dan ibaret olmadığını bize gösterdiler. Orada bizim bilme- diğimiz başka gerçekler olduğunu anlattılar. Afgan muhaliflerini, Afganlı kadın- ları dinledikten sonra, bir ülke için uzaktan genellemeler yapmanın ne kadar yanlış olduğunu oğrendim. Yıl- lardır acı çeken Afgan halkına olan sevgim ve ilgim arttı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear