02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
ŞAYFA CUMHURİYET 29 EKİM 2001 PAZARTESİ HABERLER Zekeriya Temizel, BDDK başkanlığı dönemini eleştirenlere sert yanıt verdi Kralhkhiçbırakdırmı?MtYASEİLKNUR Başbakan Yardımcısı Mesut Yü- maz'a mektup göndererek Mali Mi- Iat'ı savunan eski Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, bir süreden beri Bankacüık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanhğı döne- mindeki icraatlanyla ilgili yapılan eleştirilere sert yanıt verdi. Sır sak- lama yükümlülüğü nedeniyle geç- mişte de benzeri eleştirileri yapan- lara "Zaman sizi utandıracak, inşal- lah utanacakvüzünüzvardır" dedi- ğini anunsatan Zekeriya Temizel, "Bugün yapılan eleştiri sahiplerine de aynı şeyi söyfüyonım. Zaman on- ian utandıracak. İnşallah utanacak yüzleri vardır" dedi. Temizel, başkanlık görevi sırasın- da BDDK'de krallık kurduğu ve key- fi kararlarla kurumu yönettiği suç- lamalanna karşılık görevinden ken- di isteğiyle aynldıguıı anımsatarak "İnsan kralhktan kendi isteğiyte ay- nhr mı" diye sordu. Prensip olarak kendisiyle ilgili suçlamalara yanıt vermediğini be- lirten Temizel, kamuoyu yanlış bil- gilendirildiği için açıklama yapma gereği duyduğuna dikkat çekerek şunlan söyledi: "Başkanhkgörevim sırasmdaban- kaataklaflgilisuç duvunüannda key- fîük oktuğundan söz ediliyor. Bu bü- yük bir yanhş. Çünkü bankalar ya- sasuıda üçtipsuç söz konusudur. Bu suçiardan birind gruba girenler hak- kmdayapılan uygulama kurulun ve- receği para cezalandır. Suç olan fi- Uin karşıhğında para cezasını verir ve tahsil etmek için direkt vergi da- iresine gönderir ki, bu direkt olarak kurul yetkisindedir. Kanun kurula bu yetki>i vermiştir. İkinci gnıp suç- lar da takibi şikâyete bağb suç ola- rakalgdarsm. Kanunda bu sayılnuş- ür 22. maddede, 9 fikra haündedir. Busuçlannsuçnitdikleribirazaktek- niktir. Dotaytsıyla böyle bir suçun oluşup oluşmadığı konusunda ka- rar kurul tarafindan verilir.Üçüncü gnıp bir suç daha vardır, o da direkt olarak Türk Ceza YasasTnda ve di- ğer cezalandırma ite Ugiti vasalarda beliraiensuçlardır. Böyle bir suç otuş- tuğu zaman bu suçun işlenip işlen- mediğini takdir etmek asla kurulun görevideğfldir. Hiç künseTCY>gö- re işlenmiş olan bir fîilde suç var mı yokffludiye kurulun karar verme- sini bekleyernez. Bu anayasanuzda 'tüm kamu görevlileri bilgileri da- hilinde olan suçlan yargı mercileri- ne bildırmek zorundadır" yükümlü- lüğünden kaynaklanmaktadır. Dola- yısryla böyle bir olay söz konusu ol- duğuzamanosuçutespitedeninsan- lar onu mutiaka yargıya bildirûier. Burada çok açık bir şekilde suç bü- dirme yükümlülüğü ortava çıkar. TCY'nin 503, 504, 508, 510'uncu maddesi,4422 ve313 sayıhyasaya gö- re işlenen suçlar denetim elemanla- n tarafindan tespit edihr. İdari ma- kamda olanlann bunlardan haber- darohnalansöz konusu değüdir. İn- Böylebir olayda kurulkaransöz ko- nusu olamaz. Varsayın kt murakıbm tespit etmiş olduğu TCY'ye göre ce- zalkndınlması gereken birfiinmah- kemeye göndernıeme karan aldı. Dosya gönderilmeyecek mi, böyle birşe>olabiirnıi?Busuçiamalarsub- jekufdeğerlendirmelerden kaynak- laıuyor." Zekeriya Temizel, TCY kapsamı- "Kan kardeşim de olsa, kannda- şun da olsa, duşmanun da olsa, ya- sa ne gerektiriyorsa onu vaparun. Hiçbir farkhhk olmaz. Benimle ilgi- li daha önceden başkalan tarafin- dan yapılan suçlamalar bugün tam tersi insanlar tarafindan yapıbyor. O günlerde 'sır saklama yükümlü- lügüm nedeniyle bazı şeyleri söyle- yemiyorum ama zaman sizleri utan- i G eçmişte de benzeri eleştirileri yapanlara "Zaman sizi utandıracak, inşallah utanacak yüzünüz vardır" dediğini anımsatan Zekeriya Temizel, "Bugün yapılan eleştiri sahiplerine de aynı şeyi söylüyorum. Zaman onlan utandıracak, inşallah utanacak yüzleri vardır" dedi. cetemeyi kim yapıyorsa onlar tespit ederler Bunlar BDDK tarafindan değilde Bankalar\eminli Muralap- lan Kurulu tarafindan yargı merci- lerine bildirilebileceği gibi kurulun başkanı olan kişi tarafindan da bil- dirilir. O tamamen hiyerarşik bir otaydn; Dolayısıyla burada kurum, bilğisi dahiüne giren inceleme ele- manlannın yaznuş olduğu rapoıiar- daki suçlan yargrya bikürmektedir. na giren suç duyurulannın belirli kişilerin kararlanna, inisiyarifleri- ne bırakılamayacağını aksi takdirde yolsuzluk ve suiisrimallerle müca- dele edilemeyeceğini vurguladı. Bu konuda BDDK'nin gereklı açıklamayı yaptığını, anımsatan Te- mizel, yaşamı boyunca insanlar ara- sında aynm yapmadığını yasanın gereğini yerine getirdiğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: dıracak, inşallah sizlerde utanacak yüz vardır' demiştinı. Şündi bu tür iftiralarda buhmanlar içindeaynı şey- leri söylüyorum. Zaman onlan ke- suınkle utandıracak, çok utandıra- cak, ama utanacak yüzleri varsa?" Ekonomiyi bekkyen tehlike Son günlerde tartışüan bütçe ve ek kaynak beklentisine ilişkin görüşle- rini de açıklayan Zekeriya Temizel, Türkiye'nin bütün sevinç ve üzün- tülerinin dışanya endekslenmesin- den duyduğu kaygıyı dile getirdi. Bütçenin tek bir kaleminin değerlen- dirilmesi halinde bile Türk ekono- misini bekleyen tehlikenin görüle- bileceğine dikkat çeken Zekeriya Temizel, 2002 yılı bütçesinde fi- nansman maliyetinin bütçede yer alan 44 katrilyon liradan ibaret ol- madığını, iç borçlann yüzde 35 'inin dolaraçevrilmesi nedeniyle gerek kur farkı gerekse borçlann kısa vadeye dönüşmesinin getirdiği yükün de fi- nansman maliyerine eklenmesi ge- rektiğini söyledi. Temizel bu konu- da şu değerlendirmeyi yaptı: "Türkiye'nin 2002 yıh bütçesinde ödeyeceği fınansman gtderi, kur far- kı arü faiz giderleri 65 -70 katrilyon Kra channda ohıyor. Bütçe gefirle- rimiz57 katrflyon Kra vergi gelri. Ver- gi genri 57 katrflyon Kra olan bir ül- ke eğer 70 katrilyon tira fînansman gideri ödeyecek ise demek ki o büt- çe bu halka hiçbir şey vermiyor de- mektir. Herkesin gözü önünde çök- mekte olan tarun kesimi ile nıihon- larca işsize iş >aratma umudu kesin olarak yok denıektir. Bu kesimlerin talepegih'mi çok yüksektir. Bunlann ihtiyaeı var, harcama > apnıası gere- ki>or. Harcama yapnıası ve toplum- dâ takbi yaratması gereken kesim- ler özeDikle bu tanm kesimi ve işini ka> betmiş kesimdir. Bu insanlar geüre kavuşturuhnaz- sa iç talepinamlmazşekilde düşecek- tir. Şu andaki talep yetersizüğini rah- medearatacakkadardüsecektir. Bu talep düşerse üreom doğal olarak düsecektir. Dolayısıyla Tiirkiyeyeni- den talep yetersizn^inden kaynak- lanan bir kısır döngü içerisine gire- cekuE Önümüzdeki yd çok kara gün- leryaşayacaknr. Bu koşuüar alünda Türldye'nin harcamalannı da ve ya- pacağı bütçesinide, kaynaklarou da yeni baştan ve çok ciddi anlamda düşünmevükümiülüğü vanar. Bizsa- dece bütçenin tek bir kalemi için de- ğerlendnineyapok Bütün GISK ŞU an- da gelecek olan dış kaynağa bağlan- dı. Pekidış kaynak nasâl kuDandacak, nerede kullanıiacak. Toplumun ya- ralannı saracak bir yerde kuDanıla- cak mı? Türkiyedinamikleri \e Tür- kh« potanshetinin kuDanıhnası, ulus devietin yeniden dinamikleri kulla- narak, kendiâve halkına sahip çıka- rak Türkiye'nin şu anda uygulanan programa seçenek oluşturacak bir programıyapmaotanagıkesinolarak var. O programı bütün yönleriyle size şu anda anlatmayacagun. Eksik- leri tamamlandığında bütün boyut- lanvia birükte açıklanacak." ANAP'm ekonomist milletvekili: Nereden buldun ertelenmesin. 15-20 milyar dolara ihtiyaç var Nas: Ekonomi tek elden yönetilmeli SEKIAÇEŞ ANKARA-ANAP'ın yeni dönemdeki eko- nomik önlemler çalışmasını yürüten Istanbul Milletvekili Nesrin Nas, "nereden buldun" uygulamasının ertelenmemesi, vergi numa- rası uygulamasının yaygınlaştınlması gerek- tiğini söyledi. Kişisel görüşünün, ekonomi ile ilgili kurumlann tek elde toplanması yönün- de olduğunu anlatan Nas, Türkiye'nin önümüz- deki yıl 15-20 milyar dolar kaynağa gereksin- mesi olduğunu dile getirdi. Nas, zor durum- daki firmalann kurtanunasma yönelik ara- yışlarda Londra Yaklaşımı'nın fazla etkili ola- mayacağım, kamu otoritesi gücüne sahip Ak- tif Yönetim Şirkeri modelinin tercih edilme- si gerektiğini savundu. ANAP'uı ekonomiye yönelik çahşmalannı anlatan Nas, bunun hükümetin uyguladığı programa altematif arayışı olmadığını söyle- di. Karşılaşılacak durumlara hazırlık için ça- lışmalar yürüttüklerini belirten Nas, "Nereden buldun" uygulamasına son veriknemesi ve- ya ertelenmemesi gerektiğini kaydetti. ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardım- cısı Mesut Yıbnaz'ın da, kendisi gibi düşün- düğünü belirten Nas, bazı MKYK üyesinin uy- gulamaya karşı olduğunu söyledi. Yansından vergi alamadığınız bir ekonomide haksız re- kabetin oluşacağını anlatan Nas, "Hazine'yi fuıanse edebilmek için vergi almadığuuz üı- sanlardan \ üksek faizJe borç ahnak durumun- dasnuz. Nereden buldun, uvgun Tamanlama ile tekrar yürürlüğe konmah" dedi. Nas, terörün uluslararası finans kaynaklannın araştınldığı bir dönemde bu uygulamayı kaldırmanın an- latılamayacağını da vurguladı. Kişisel görüşünün ekonomi ile ilgili kurum- lann tek elde toplanması olduğunu belirten Nas, bu konunun 2 Kasım'da MKYK toplantısın- da tartışılacağını bildirdi. Nas, "Geldigııniz aşamadan sonra ANAP, MHP'nin önüne ge- çer diyebilecek, siyaseten birbirimizle yanşa- bilecek durumda değUiz. Bir bütün olarak si- yaset kurumu gidiyor. O nedenle el ele verip bu enkazı kakhrmamız lazun" değerlendırmesi- ni yaptı. Türkiye'nin önümüzdeki yıl için 15-20 mil- yar dolarhk bir tasarrufa gereksinmesi oldu- ğunu anlatan Nas, bu kaynağın adresinin IMF, Dünya Bankası ve gelişmiş üUcelerin resmi kaynağı olduğunu söyledi. 2000'Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK Afganistan'a Benzemek İster misiniz?.. Eğer istiyorsanız neler yapmanız gerektiğini düşüneceksiniz. önce "ulus-devlet"\ modası geçti diye kaldırmalısınız. Ulus diye tanımladığınız sınırlarınız içindeki insanları dinsel inançlarına göre, etnik kökenlerine göre ayınp kendi başlanna yaşamalannı sağlamanız gerekecektir. Buna "çok-dinli, çok- etnili modern toplum" adını vermelisinız. Her topluluk kendi dınine, kendi diline, kendi töresine göre yaşayacak, bırbirieriyle ilişkileri zayıflayacaktır. Laik bir toplum olmaktan da vazgeçmeniz gerekiyor. Büyük çoğunluğun dinini ve mezhebini yeni devletinizin yönetim biçıminin temelleri olarak kabul etmeniz gerekecek. Çoğunluk dini ve mezhebi devletin dini ve mezhebi olacağından geri kalanlar azınlıklarolarak yaşamaya alışacak. Hepsi de sizin her gün artan baskılarınızın altında yaşamaya çalışacak ama hayatta kalabildıklerine şükretmeleri gerekecek. Çünkü, bir eğik düzleme girildiği zaman gidiş hızlanır, daha katı kurallar konur, daha sıkı denetim getirilir. Çok dılli olacaksınız. Her yerde her dil konuşulacak, insanlann birbirini anlaması için birkaç yerel dilı bilmesi gerekecek. Toplum bırbiriyle uğraştığı için dışa kapalı bir hayat sürmesı kaçınılmaz olacak. Kâfir olma korkusuyla herkes kendisini ve bırbınnı sıkı biçimde denetleyecek. Toplumun başına gelen kazalar belalar, aksılikter, krizlerönlem almamaktan, eğitırnsi- zlikten değıl de din kurallarına sıkı sıkı bağlı olmamaktan kaynaklanıyor kabul edilecek. Her toplumsal olayın hesabı azınlıklardan sorulacak. Hele de bir dine bağlı olmayanlar her fırsatta itilip kakılacak, yok olmaları için elden gelen her şey yapılacak. Yeni oluşan grupçuklar kendi ıçlenne kapandıkça aralanndakı uzaklık artacak, yavaştan başlayan bir düşmanlık insanları birbirine iyice yabancılaştıracak. Bu durum, toplumun, bölünmüş yapısını kullanarak ülkeyi bölüp kendi güdümüne almak isteyen yabancı devletleri harekete geçırecek; devletler uygun grupları destekleyerek kendi çıkarlarını sağlamaya çalışacaklar. Kimi grupları "kendibaşına ulus olma", kimilerini "Kendidinsel kimliğinihayata geçirme" adına kışkırtarak gevşemış bağları koparmaya çalışacaklar. Böylece bir ıç savaşın koşulları hazırlanacak. İç savaş çıkınca da geri yanı kolaylaşacak, desteklenenler "iyiler", desteklenmeyenler de "kötüler" olacak, ülkenin parçalanması yoluna gidilecek. Eski Yugoslavya'ya bu yapıldı. Afganıstan şimdi bu durumda. Afganistan da bu duruma Amerika Bırleşik Devletleri'nın "yeşil kuşak" projesi ile getirildi. Siz de Afganistan'a benzemek istiyor musunuz? Onlann Peştu'lan,Tacikler'i, Hazariler'i, Özbekler'i var. Sızin de Türk'ünüz, Kürt'ünüz, Laz'ınız, Abhaz'ınız, Çerkez'ıniz gibi etnik kökeni farklı olanlarınız var. Dahası, Anadolunuz, Trakya'nız, Karadeniz'ıniz. Ege'niz, Orta Anadolu'nuz var. Istediğiniz gibi bölün, ayırın. Afganlıların Peştu dilı, Dari dili, özbekçesi, Türkmencesi var. Sizin de Türkçeniz olduğu gibi Kürtçeniz de Lazcanız da daha isterseniz başka dillerinizde var. Hepsini kullanın, bırbırinizi anlamayın. Eğer Atatürk olmasaydı. Eğer Türkiye Cumhuriyeti olmasaydı... Bugünün Türkiye'sı Afganistan'dan beterolurdu. Bu coğrafyada, bu coğrafyanın jeopolitik özellik- lerinde bütün dünya egemenlerı cirit oynatırdı. Türklerin değil sözü, adı bile kalmazdı. Bugün dünyanın içine düştüğü kaıgaşayı görerek geçmişi bir kez daha değerlendirmek gerekiyor. Dünya "Batı-Doğu çatışması", "Hıristiyanlar- Müslümanlar savaşı", "ekonomik uçurumlar çıkmazı" gibi adlar verilmeye çahşılan büyük bir kavganın içine sürüklenmiş durumda. Ne zaman ve nasıl biteceği bilinmeyen yeni bir savaştır bu. Insanlığı kurtaracak olan "barış içinde birarada yaşamayı" öğrenmektir. Bunun için de Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptıklarına yeniden bakılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin nasıl kurulduğuna yeniden bakılmalıdır. Atatürk'ün daha savaş bitmeden komşulan ile, savaştığı taraflar ile nasıl banş aradığına yeniden bakılmalıdır. Atatürk'ün neleri, neden hedef gösterdiğine yeniden bakılmalıdır. Dünyanın Atatürk'ü yeniden keşfetmesi gerekiyor. Ama Atatürk'ü yeniden keşfetmesi gerekenler, ne yazık ki bizleriz. Bugün, 29 Ekim2001. e-mail: erdalataka superonline.com Faks: 0212-513 90 98 IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Süleyman Demirel'in Türkiye'yi bu krizden çıkaracağı konusunda ba- zı tezler öne sürüldü. Bundan cesa- ret alan Demirel, yeniden sokaklara döküldü ve "Verin bana, ikiayda kur- tarayım" diyecek kadar halka indi. Zaten bizim halkın "Versinler, iki ay- da kurtarayım" deme yönünde bir eğilimi vardır. Örneğin, Istanbul'un on şoföründen dokuzu, müşterisine Istanbul trafiği konusunda bunu söy- ler. Demirel, eski deyişle tarihimizin ye- tiştirdiği en büyük "idare-i maslahat- ç/"dır (durumu idare edici). • • • Demirel tartışması, aynı zamanda yaşadığımız sorunlan anlayıp anlama- ma tartışması. Türkiye derin bir kriz- den geçiyor. Bu kriz, uzun yıllann bi- rikimiyle oluşmuş yapısal bir kriz. Her tarafı idare ederek siyaset yapmayı meslek edinen bir kişi, bu koşullar- da ne yapmak gerektiği konusunda değil, olsa olsa ne yapmanın sakın- calı olabileceği konusunda fikir üre- tebilir. 12 Eylül askeri darbesini bu krizin Süleyman Demirel Olsa Olsa... dönüm noktası olarak ele alabiliriz. Ko- münizm düşmanlığı temelinde hazır- lanan bir senaryo sonucu gerçekle- şen 12 Eylül askeri darbesi, Batı'nın doğu ucunda ABD yanlısı bir rejimi pekiştirmeyi amaçlıyordu. • • • 1980'lerin dünyasında, Sovyet teh- didine karşı askeri yönetimler kabul edilebilir bir tercih sayılıyordu. Türki- ye, kendi ıç gericiliğini kışkırtarak bu rejimi pekiştirmeyegirişti. Başta ABD olmak üzere Batı bu gericileşmeye destek verdi. Gel zaman git zaman, Sovyetler Biriiği dağıldı. Batı açısın- dan Türkiye'nin jandarma görevi de sona erdi. Batı, yeni duruma uygun yeni siya- setler belirlemeye başladı. Örneğin Sovyet tehdidi kalktığı için savunma harcamalannda ciddi indirimlere git- ti. Avrupa Bırliği'nin kurulmasıyla or- tak savunma projeleri geliştirildi. • • • Batı, savunma harcamalannı düşür- dü ve komünizme dayalı düşmanlık siyasetlerini de değiştirdi. Çünkü ar- tık soğuk savaş dönemi sona ermiş- ti. Soğuk savaş dönemi bitmişti, ama Türkiye'yi yönetenler bundan mem- nun değildi. Değişimi görmezden gel- diler. Kendilerini var eden soğuk sa- vaş dönemi siyasetlerini uygulama- yı sürdürdüler. Süleyman Demirel, sorunlan buzdolabına koyan tipik bir soğuk savaş siyasetçisi olarak bu döneme de damgasını vurdu. Dünya yeni ihtiyaçlar ve yeni sorun- larta yüz yüze gelirken bu döneme uy- gun siyasiler de ön plana çıktı. ABD'de Clinton, Ingiltere'de Tony Blair, Al- manya'da Gerhard Schröder bu ye- ni siyasetçi tipinin örnekleri olarak yeni siyasetleri temsilen iktidara gel- diler. Bizde ne anlayışlar değişmişti ne de isimler. Isimler bir semboldü. Sü- leyman Demirel bu isimlerin başında geliyordu. Türkiye krize, Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığı'ndan ay- rıldıktan sonra girmedi. Süleyman Demirel gideli daha iki yıl bile olma- dı. Türkiye bu krize 20 yıllık bir süreç içinde uygulanan tercihler nedeniy- le girdi. ••• Türkiye, dünyadaki büyük deği- şiklikleri gören ve ona uygun siya- setler izleyen bir önderliğe sahip ol- madı. Türkiye, Sovyet tehdidini ve ko- münizm tehdidini bertarafetmek is- teyen bir askeri darbenin çekim ala- nından birtüriü çıkamadı. Hâlâ 12 Ey- lülcü demokrasi düşmanlığı, hâlâ 12 Eyiül'de kabaran kuru milliyetçilik, hâ- lâ 12 Eylül anlayışına göre kurgu- lanmış bir savunma mantığı bu ül- keye yön veriyor. Süleyman Demirel'in bu konuda yeni bir fikir, yeni bir konsept geliş- tirmesi mümkün mü? Onun siyaset arkadaşları Thatcher'dı, Kohl'dü, Reagan'dı. Artık onlar siyaset dünyasında ol- madıklan gibi, fikirleri ve kavrayışla- n da birer tarih haline dönüştü. ••• Türkiye'nin Demirel'lere değil, De- mirel'lerin zıddını düşünen, dünya- daki gelişmeleri kavrayan ve yaşadı- ğımız krizin bir yapısal kriz olduğunu anlayan lideıiere ihtiyaeı var. Türki- ye'nin açıkçası bir devrimci önderli- ğe ihtiyaeı var. Atatürk'ün 78 yıl ön- ce Cumhuriyeti kurarken gösterdiği ataklığı gösterecek, bugün geçerli olarak kabul edilen kurum ve kural- lar karşısında korkmayan, bunlan de- ğiştirmeye azimli bir önderliğe ihtiya- eı var. Bütün yaşamı, güç dengelerini he- saplamakla geçen, tutuculuğu ken- disine rehber edinmiş, kuvvetli ile uz- laşarak sorunu zamana yaymak dı- şında biryol bilmeyen bir siyasetçi bu- gün ne işe yarayabilir? Süleyman De- mirel'in yaptıklanna bakarak olsa ol- sa bugün ne yapılmaması gerektiği saptanabilir. Süleyman Demirel'in bir çözüm olduğunu ileri sürmek, profes- yonel şoförterin Istanbul trafiğini olum- lu etkilediklerinı ileri sürmekten da- ha inandırıcı olmaz. Genel Sekreter Tokmak: DİSK'in Denizli'de hiç şubesi olmadı Istanbul Haber Servi- si-DÎSK Genel Sekre- teri Murat Tokmak. DÎSK'in Denizlı ken- tinde bir şubesi olmadı- ğını, açlık grevi yapan HüseyinKa\han'uı sek- törde örgütlenme çaba- sı yürüten işçilerin isim- lerini işverene bıldirdi- ğini belirtti. Murat Tokmak, yap- tığı yazılı açıklamada, gazetemizin 25 Ekim Perşembe günkü sayı- sında 3. sayfada yayun- lanan "DlSKDenizli Şu- besfndegerekçegöster!- meden işten aoknğmı ile- ri süren" bir kişihin aç- hk grevine başladığı ha- berinin doğru olmadı- ğını kaydetti. Tokmak, açıklamasında, "Önce- likle DİSK'in Denizli kentinde bir şubesi ol- manuştıı: Denizli'deteks- ulsendikannzbirtemsO- cihk açmış, adı geçen ki- şt o dönemde işsizoldu- ğu için bu temsilcinkte bir süre için istihdam edflnüş vçtemsikflik sen- dikanuz tarafindan ka- panhnca yasalann ön- gördüğü tüm haklan kendisineödennüşur.Bu kişitekstil sendikamızm bümesinde çabşüğısüre içindeörgütlenme çaba- sı yürüten işçilerin isim- leriniişverene bfldirmek başta olmak üzere ken- di kişisel çıkan için sen- dikal mücadeleye zarar vermişar"dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear