17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
9 EKİM 2001 PAZARTESt + CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuttura cumhuriyet.com.tr 15 Ata'dan bugün gençliğe ne kaldığını düşününce ilk akla gelen insalık ve yurtseverlik bilincidir AtatürkTürkiyesiüzerine•/_____ bir içdökmesiVEPATGÜNYOL Yurdumuzda, Batı hayranlığının et- kisiyle filizlenmiş aydınlanma özlemi Meşrutiyet'le güç kazanmıştır. Nanuk KemaL Zrya Paşa ve başka aydınlarca, ömeğin AhmetMithat'ın yanı sıra Şi- nasi,TevfıkFikret gibi edebiyatçılarla özümsenen bir dünya görüş ve özlemi ortaya çıkmıştır. Katı din kurallaruun ağırbastığıbir devlet yönetiminde hal- kın kul köle olması kaçınılmazdı. Bir tek kişinin her şey olduğu bir toplum- dahalk hiçbir şeydir. Nitekimpadişah- Itk dönemi böyle idi. Ancak, padişahlığın yıkıntılan ûs- tünde, Atatürk'ün kurduğu cumhuri- yetle Türkiyemiz aydınlanmaya, bili- min biricik yol göstericiliği ve hüma- nist dünya görûşü ile insancalaşmaya başlamıştır. Bu dönemde kazanılan değerler, ne yazık ki Ata'nın ölümünden kısa süre sonra, çeşitli engellerle yozlaştınlma- ya başlamıştır. Ne var ki, bilim ve bi- limsel kafa alanında, atılan tohumlar, aydınlık düşmanlanna inat, biravuç da olsa. namuslu aydınlarca benimsenip yeşertiledurmaktadır. ••• Atatürk aydınlanması, yurt nürusu- nun yüzde seksenini kapsayan bölü- münce, gerici güçlerin iktidara getirdi- ği Demokrat Parti kanah ile yok edil- meye çahşılmıştır. Bu dönemde Ata- türk düşmanlığının tohumlan atılmış ve aydınlanmanın kazanımlan, haince ve sinsice yokedilir olmuştur. Örneğin, klasik çevirileri durdurulmuş, Köy Enstitülerikapatılmış, Dil ve Tarih Ku- rumlan düşman ellere bırakılmıştır. • • • Müslüman ülkeler arasında, Batı'ya, yani akla ve bilime ağırlık tanıyan tek ülkebizimülkemizdir, yani Lozan Tür- kiyesi'dir. Türkiye bu dognütuda ileri ve olumlu adımlar atmıştır. Bü adım- lann bence en önemlileri, laiklik ilke- si ile Latin abecesinin kabulüdür. Okunması kadar yazılması da çok güç olan Arap harfleri yerine Latin harflerinin konulması büyüğün büyü- ğübirdevrim atağıdır. Bukonuda Ata- türkşunlan söylüyor: "Kolayca yazüıp okunanLatinharflerinin kabulü,Türk insanmm gerek birbirleriyle, gerek yö- neticüeriik yakuı bir iletişime girmesi- ni vekuOuktankurtulupbireyliğe,yurt- taşhğa kavuşmasuu da sağlamıştır." • • • Atatürk devrimlerinin, Türkiye'yi aydınlığa götüren devrimlerinin, tepe- den inme, diktatörce yapıldığvnı ileri sürenler olmuştur, olmaktadır da. So- ranm o kimselere: "Latinharflerini te- pedeninmebirbujTuklakabul etürme- yip halkı bu yolda büinçlendirmeye kalksaydL, sitrinsene amacına ulaşa- mazdLYurttaşhk Yasasıiçinde aynı şe- yi söykyebüiriz.'' Bu konularda Atatürk'e diktatör de- yip yurdu terk eden aydınlar, bilim adamlan,bugün Türkiye'nin alanlarda ve konularda uygar bir ülkeye yaraşır düzeye -Atatürk sayesinde- ulaştığını, namuslu aydınlanmız, bilginlerimiz kabul etmektedirler. Bunlar arasında Dr. Adnan Adıvar'ı örnek olarak gös- terebilirim. Islam Ansiklopedisi yayın kurulunda 13 yıl, yanı başında bir öğ- renci gibi çalıştığım Dr. Adıvar, bir gün bana içini döktü: "Oğlum Vedat, Ata- türk diktatör diye yurdumuzu terk et- rik. Ama, bugün görüyorum ki, Ata- türk her alandaki girişimlerinde çok çokhakhymtş.Türkiye'yi laikbir görüş eksenindeele ahp biÛmigerçekyolgös- terici olarak benimsemiş. ve tüm dev- rimkrinde yerden göğe hakh davran- nnş." Işte size namusluve saygının say- guıı bir bilim adamının sözleri. Atatürk'tenbugün gençliğe ne kaldı- ğını düşününce ilk akla gelen nedir di- ye sorarsanız, insanlık ve yurtseverlik bilincidir, derim. Bu bilinçle bezeli gençlere yurdun geleceğini emanet ederken, onların irfanı ve vicdanı öz- gür olmalanyolunda çaba göstermele- rini istemiştir. Bugün o gençler, bir avuç da olsalar, bilim, sanat ve edebiyat alanlannda övünülesi çabalar göstermekte, özel- likle edebiyat ortamında olgun yapıt- lar kotarmaktadırlar. Bu alanlarda u- mutkapısı apaçık. Sevinelim diyorum. BtRDEVRtM ATAĞI-Okunması kadar yanlmasıda çokgüçolanArap harf- leriyerine Latin harflerinin konulması büyüğün büyüğü bir devrim atağıdır. çek uygarhğı!..AYŞEEMELMESCt Son zamanlarda iki ruh halini bir arada yaşıyo- rum. Bir yandan, hangi işle uğraşırsam uğraşa- yım, nerede dolaşırsam dolaşayım, geçmişimin yüzleri, kişüeri, mekânlan bilincimin derin sula- rından yükselip bugünün görüntülerinin üzerini kaphyorlar. Kişisel tarihim şimdiki zamanımla amansız bir çekişme içinde, dalgalanyla sahille- rimi dövüp duruyor. Diğeryandan,yaşadığım ça- ğın, dünyanın, ülkenin korku filmlerini aratma- yan kareleri içinde birkaç soru uğursuz bir naka- rat gibi yankılanıp duruyor beynimde: Niye hâlâ tiyatro yapmaya çababyorsun? "Her şeyçözühnüş bu ülkede, niye hâlâ sanat, kültür, sahnesel arayış vb, vb. konularda bir şeyler okuyup yazmaya uğ- raşryorsun? Bu kryamet çağuun ortasında, yaşa- dığı ana gömülmüş, ama onu büe göremeyecek hakgeurilmiş,başkalannınçıghklanna sağır,felaketiere suskun,evrenekör,bel- kksiz bir insanhğm ortasmda bu didin- me niye?" Sabahattin AH'nın "Içimizdeki Şey- tan" romanının başkahramanı Ömer, romanın ilk sayfalannda şöyle der. "K- zeziyasını(ışığmı)beşbinsenedegönde- ren yıkbzlarvarkenen kabadayısı,eflise- ne sonra kütüphanelerde çürüyecek ve nihayet beş yüz sene sonra adı unutula- cakeserteryazarak ebediolmaya çahşmak,yahut üç binsenesonra,kolsuzbacakstz.birmüzedeteş- hu* edilsindiye,Ömrünüçamuryoğurmak vemer- mere kalem savurmakla geçirmek bana pek akü- h işi gibi gelmiyor." Bir an durur ve ekler: "Bana öyle geliyor ki. hakikaten yapabfleceğimiz bir tek iş vanhr, o da ölmek." Ömer'in roman sürecinin başındaki bu ruh ha- lini, bizim kuşağın romanınm sonuna giderek yaklaştığımızbir dönemde toplumcapaylaşır ha- İe geldiğimiz izlenimi, inannı korkudan tüyleri- mi diken diken ediyor. Dario Fo ile Franca Rame'nin "Kadın Oyun- larTnın kahramanlan "Hepimizin Öyküsü aynı" diyorlar bana sahneden; Atinah Timon, toprağın içinde ağzına atacak bir parça kök ararken altın buluyor, hiçbir kullanım değerine denk düşme- yen mantıksız, akıldışı bir sermaye kültürü başı- mızın üstünde DemoVdes'in kılıcı gibi sallanıp duruyor ve beli bükük, ihtiyar bir kadın geçiyor yanımdan;parmaklıklaruun ardınaçekilmiş lüks sitenin önündeki kaldınma park etmiş milyon- larca lirahk iki cipin arasına kendi "çöp toplama arabasrnı çekiyor, çöp kutusunu kanştınp, bul- duğu kartonlan, kâğıtlan, kola kutularını doldu- ruyor torbasına. 2001 yılındabirmetropolünres- mi bu işte: Milyarlık ciplerle çöp çek-çeklerinin yanşı; tribünlerde de yüz yerine ekran taşıyan müyonlarca seyirci oturmuş. Büyük ve kutsal uy- garlığımız! İn God We Trust. (Tanrım sana güveniyoruz. Amerikan dolannın arka yüzünde yazar.) Kaos ve yenilenme Ashnda insanın yaşadığı çağa yönelik karam- sarlık duygulan beslemesi günümüzün sorunu değil sadece... Gerek mitoslar çağı, gerek antik çağ, gerekse ortaçağ insanının dünyayı, evreni ve • Belleksizlik insanlığın ortak mirasuıa aidiyet duygulanmızı köreltirken içinde yaşadığımız ana da yabancılaştırdı bizi. "Tarihin sonu geldi" demek, insanın zaman'a karşı verdiği savaşta yenildiğini ilan etmesinden başka bir anlam taşvrruyor çünkü ve emin olun, bu noktada teslim olmak, "Hakikaten yapabileceğimiz bir tek iş vardır, o da ölmek" demek, hepsi bu... hayatı algılayışında döngüsel zaman bakışının yanı sıra, kaos/kıyamet korkusu da hep ağvrlıklı bir yer turmuştu. Bir cennet hayali, bir altınçağ olarak varhğını koruyordu. Bir gün dünya yeni- lenecek, her şey yeniden yaratılacak ve "ebedi gençük" geri gelecekti. Bu anlayışın dünya üze- rindeki neredeyse tüm kültürlerin mitolojisinde, dininde, inancında, düşüncesinde yer edecek öl- çüde yaygınlaşmasuıın altında, insanın hem ken- di ömrünün zaman içinde sınırlılığını ka\Tayaşı- nın hem de toplumsal ilişkilerdeki tt yaşlanma- nm, bozulmanm" farkına varmasınınkesiştiğibir arka plan vardı kuşkusuz. Ahmet Hamdi Tanpı- nar'ın "Mahur Beste"deki şu cümlesi, insanın var oluşuyla toplumun var oluşunun kesiştiği bu hüzünlüarkaplanınbir özeti gibidir. "Eskisioka- dar uzak, o kadar efsanevi bir âlemdi ki, Behçet Bey orada bu âkmin her şeyi degiştiren ve güzeV- leştiren büyülü ışığı altında kendisini istediği gibi tahavvül edebinrdL" Amadiğeryandan, bu dünyayı altüst edecekbir yenilenme beklentısi olarak yansıyan bu karam- sarlığa, gözünü efsanevi bir geçmişe dikmiş, ge- riye dönük bir nitelik taşısa da yine de bir umut, bir gelecek perspektifi (bu dünyayla olmasa da öteki dünyayla ilişkili) eşlik ediyordu. Insan so- nunda zaman'a yenileceğini bilse de mücadele ediyor, u üç bin sene sonra bir müzede kolsuz ba- caksız teşhir edueceklerine" aldırmadan çamur yoğuruyor, mermere kalem salhyor, zamana di- reniyor, kendi sınırh ömrünün ötesine taşma ça- basıyla var oluşunu anlamlandınyordu. Zamana karşı direnmek Son aydınlanma ve onun ardından da sosyal de\Tİmler çağına girilince, öteki dünyaya ısmar- lanan gelecek perspektiflerinin yeryüzünde haya- ta geçirilme umutlan somutlaşıverdi. "Özgûrnik, eşhük, kardeşBk" en insani ve en kut- sallık-dışı biçimlerde kitlelerin gönlün- de sloganlaştı. Yüzyıllar boyunca te- vekkülle isyan arasında gidip gelmiş in- san ruhunda, kendi yazgısına egemen olma istenci zembereğinden boşandı, altınçağ birden gerçek oldu, insan ken- di kısacık zaman çizgisinin sınırlannı aşma yolunda dev adunlar attı. Sonra bir an geldi "Tarihin sonu geldi* dedi- ler ve insanlığı kendini yeniden üret- menin koşullarına kökten yabancılaştıran bir "metalaşma duü"nin soyut ve akıldışı tannlan- nın (para, tahvil, borsa, spekülasyon vb. vb.) su- nağuıdakurbanedibneyi bekleyen kör, sağır, dil- siz ve en önemlisi belleksiz bir sürüye dönüşmüş halde bulduk kendimizi. Belleksizlik insanlığm ortak mirasına aidiyet duygulanmızı köreltirkeniçinde yaşadığımız ana da yabancılaştırdı bizi. "Tarihin sonu geldi" de- mek, insanın zaman'a karşı verdiğisavaştayenil- diğini ilan etmesinden başka bir anlamtaşımıyor çünkü ve emin olun, bu noktada teslim olmak, "Hakikatenyapabileceğimiz birtekişvardır, o da ölmek" demek, hepsi bu... Şu kısacık var oluşumuzu anlamlandırmanın, benim bu yazının başında sorduğum tüm "ni- ye"leri yanıtlamamuı tek yolu zamana karşı mü- cadeleyi bırakmamaktan "ebedigençük" ve "ebe- di eşitBk" düşlerimizden vazgeçmemekten geçi- yor, her şeye rağmen... Küba Ulusal Balesi Amerika'da G e n ç k a l e m l e r Cumhuriyet'te.. ENGtN AŞKES TORONTO - 20 Ekim'de Küba'da kutlanan 'Ulusal Kültür Günü'nün ardından 13 ABD kentinde geziye çıkan 'Küba UlusalBakToplu- luğu' ve onun efsanevi yönetmeni Ah'cia Olon- so, son gösteriyi V/asbington'da 25 Kasım'da 3 klasikbaleyle kapatacak. Topluluk, Olonso'nun yorumuyla ( La Magia de la Danza-Dansuı Büyüsü', 'Coppleia' ve 'Gisela' yı sahneleye- cek. Topluluğa 'Prima Balerina' tanımlı büyük yetenek Galina Alvarez'in yam sua Viengsay Valdes ve Laura Hormigon adlı yenı sanatçüar dakatılıyor. Gösterilerde ayncaMctorGüi,Os- car Torrado, Nebon Magrîgal ve Yoel Correrio da rol alıyor. Kübahlar, 'Ulusal Kültür Günü' olarak ad- landurdıklan etkinliği 1868 yılından bu yana aksatmadan sürdürüyor. ilk kez Hawana'da da 1868 ilkyazında Kübaulusal marşıyla başlay an etkinhk, ülkenin tüm sanat dallanndaki çabalan ve katkıda bulunan sanatçılan onurlandırmak amacıyla 133 yıldır kutlanıyor. Küba balesinin 80 yaşındaki duayeni Alicia Olonso, Küba Devrimi ardından, Amerika'ya gitmeyi reddeden bir avuç özverili sanatçı ve entelektüel arasında yer almıştı. PAYLAŞMAKİSTİYORUM DOSTLARLA Paylaşmak istiyorum dostlarla Yaşamın tüm güzelliklerini, Ve yaşamak istiyorum; Duyarlı, sevecen ve içten duygular Ve karariı adımlarla. Yaşamak istiyorum dostlarla; Dostluklan arttırarak, ' Yaşamak istiyorum, Çirkinliklere karşı el ele, Ve güzellikleri paylaşarak. ŞAHİN ŞAHlN Ay, Deniz yüzünde renk örüyordu, Geceyi giydirmeye. Bayat öfkeye nişanlı, saçı yolunmuş baharda, Anladığını anlayamadan, "Beni gözyaşınla at" diyordum. Halbuki bıraksaydım, "yürek her şeyi bilir" diye, Geceyi de, seni de, Soyardım sıcak avuçlanmla. HULUSİDOĞAN Kısa Rlmcaer Derneği kuruldu • Kültür Servisi - tstanbul Kısa Filmciler Derneği, Oktay Güzeloğlu başkanlığında kuruldu. Derneğin öncelikli amacı, kısa film çekenlerin çalışmalanna destek vermek ve kısa fümle ilgilenenleri aynı çatı altuıda toplamak. Bu doğrultuda kasım ayından itibaren sinema seminerleri, film festivalleri, paneller, söyleşiler ve yanşmalar düzenleyecek olan dernek yetkilileri, kısa filmi yahıızca öğrenci çalışmalanyla sınırh tutmayıp daha geniş bir kitleye taşunayı amaçladıklannı belirtiyor. (Beyoğlu Nuri Ziya SokakNo:41) Yavuz'un son görüntüleri • ANKARA (AA) - Türk tarihinin önemli tanıklarından biri olan Yavuz zu-hlısının yok edilişinin, son görüntüleri ile ilk kez seyirciyle buluşacak. 29 Kasım'da Sivastopol ve Odesa'yı bombalayarak Türkiye'nin Birinci Dünya Savaşı'na girmesine neden olan Yavuz zırhlısının jilet yapılışuu konu alan Ara Güler'in fibni 'Kahraman Yavuz', 26 Kasım-9 Aralık tarihleri arasında düzenlenecek olan Ankara Film Festivali'nde gösterilecek. Yönetmenliğini ve senaryosunu Ara Güler'in üstlendiği belgesel filmde, Yavuz zırhlısuun hurdaya çekihnesinden sökülüşüne ve jÜet fabrikasına gönderiunesine kadarki görüntüleri. Yavuz'un çığlıklanrun sembolize edildiği müziklerle veriliyor. Müzikleri Ruhi Su, udi Hırant, Sonny Sharrock ve llhan Mimaroğlu'na ait olan filmde, lsmet Ay, Necdet Alan ve Şemsi Güner rol alıyor. Harry Potter'ın maceraları sürüyor • Kültür Servisi -J.K Rowling'in, 7 cilt olarak planladığı Harry Potter dizisinin dördüncüsü olan 'Harry Potter ve Ateş Kadehi' adlı kitabı, Yapı Kredi Yayınlan'ndan çıktı. Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'nda dördüncü smıfa geçen Harry'nin, yaz tatilinde Dursley'lerden izin kopanp arkadaşlanyla birlikte Quidditch Dünya Kupası finalini izlemeye gitmesiyle başlayan maceralarını anlatan kitap, 2 Kasım'da satışa sunulacak. Kampanlnce'nin 'Sarkıcı atbümü • Kültür Servisi - Kamran Ince'nin 'Şarkıcı' fihni için yazdığı müzikleri ıçeren albüm çıktı. Albümde sanatçının kompozisyonlanrun yanı su^ başrolünü Berhan Şimşek ve Nurseli tdiz ile paylaşan 'En lyi Kadın Oyuncu' dalında Altın Portakal kazanan Yeşim Salkım'ın seslendirdiği 'Gizli AşkBu' ve 'Sen Kimseyi Sevemezsin' adlı parçalar da bulunuyor. PENYazarlar I Kültür Servisi- PEN Yazarlar Derneği, 11 Eylül eylemiyle dünyada savaş rüzgân esmeye başladığını ve bu ruzgâra Türkiye'nin de çekilmek istenmesini kınadıklannı açıkladı. însana, insanın özgürlüğüne, insan doğasına en aykın eylemin savaş olduğunu ve paranın savaşında taraf olmamak gerektiğini belirten demek, açıklamasında aynca şu sözlere yer veriyor: "Savaşa evet demek, ABD'nin çıkarlanna, paranın çıkarlanna evet demektir. Bu ise her türlü kirlüiğin, insanhğa karşı işlenen suçlann yanında olmak demektir. ABD ve temsü ettiği dünya kapitalizmi, atom bombasıyla Kore, Vietnam ve en son Körfez Savaşı ve sonuçlan ile insanlığa karşı işlenen suçlannın bir yenisini de Afganistan'da sergilemektedir. Bu suça, savaş yandaşlığı yaparak katıknamamız gerekir." Dernek, sanatçılan, aydınlan, yazarlan ve tüm insanlan, banş, özgürlük ve bağımsızlık için savaşa karşı olmaya çagınyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear