02 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
23 OCAK 2001 SALI CUMHURİYET SAYFA 17 Hıpsızhk tekniği Emniyetyetkilileri açıkladı; aftan sonra Istanbul'da otomobil hırsızlığında yüzde 70 artış olmuş... Evlerdeki hırsızlıktaki artış oranı açıklanmadı ama yeni "tekrrtk"ler geliştirilmiş... Haberiniz olsun... Yeni geliştirilen yöntemle hırsıza kapıyı ev sahibi açıyor... Önce telefon hattını bir yerden kesiyorlar ve sonra elinde alet edevat çantasıyia bir adam "anza"yi gidermek için geliyor... Soyulan evlerde genellikle biri salonda, biri yatak odasında paralel telefon bulunuyor... Ev sahibi, telefon şirketinden geldiğini sandığı "tamirci"nin bir yatak odasında bir salonda yaptğı çalışmalan izliyor... Bir ara "tamirci" ev sahibinden salondakî telefon hattının başında beklemesinî isteyip yatak odasındaki hattı kontrole gidiyor ve yükte hafif pahada ağır ne varsa alıp hattın apartman girişini kontrol için daireden dışan çıkıyor ve gidiş o gidiş... Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 9?Elektronik posta: denizsom6cuinhunyet.com.tr - Istanbul'da taksiciler Fransız müşteri almayacakmış... "Yağmurlu havalarda Türk müşteri de almıyoriar!" I kinci Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, "Anadolu Solu"ndan sonra çağdaş sosyal demokrasinin değerlerini 13. yüzyıldaki "Anadolu Rönesansf nda buldu; Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli ve Şeyh Edebali Hazretleri ile "Anadolu Aydınlanmasf nı 1200'lüyıllaradayadı. Varlığı bile tartışmalı Edebali'nin ağzından Os- man'a nasihat olarak sonradan yaztlan şiirdeki "in- sanı yaşat ki devlet yaşasın" sözünü kendine ilke edinen Baykal'a önce şunu hatırlatmak gerekir ki Os- man, çadırındaki mecliste bir hisara saldırma pla- nını onaylamayan 90 yaşındaki amcası Dündar'ı öl- dürmüştür... Bu bakımdan kökleri 13. yüzyılda aranan "sosyal demokrasi"nin sosunda kan vardırt Mevlana, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli'nin ar- kasına sığınarak Anadolu'da "rönesans"ı ve "ay- dınlanma"yı 13. yüzyılda arayıp bulmak ise ancak Rönesans!bir karganın kılavuzluğunda başanlabilir! Çünkü tarih, Anadolu'da 13. yüzyılı "kaos" döne- mi olarak değeriendirir... Bu yüzyılm ilk yarısında Batı'dan gelen Katolik Haçlılar Ortodoks Bizans'ı yıkarak, yerine Latin Im- paratorluğunu kurmuştur. Yıne aynı yüzyılda Doğu'dan gelen Şaman Moğol- lar, Bağdat'ı yerle bir ederek halifeliği ortadan kal- dırmıştır. Anadolu'da varlığını sürdürmeye çalışan Selçuk- lular da Cengiz Han'ın ardıllannın, llhanlı'nın ege- menliğine girmiş ve tarih sahnesinden çekilmeye başlamıştır. Batı'dan Haçlı, Doğu'dan Moğol akınlan 13. yüz- yılda Anadolu'yu hallaç pamuğu gibi atmıştır. Moğollar, Islamiyetin genişlemesini durdurmuş, (Oral Sander, Siyasi Tarih, Imge, 1993 s: 38) Asya ve Avrupa'da siyasal yapıyı değiştirmiştir. 13. yüzyıl, kısa bir süre önce Müslüman olan ve göçle Küçük Asya'ya gelen toplumlar için inançlan- nı yitirmekle yüz yüze kaldıklan bir yüzyıldır... Islamiyet adına kurulan siyasi otoritenin ortadan kalkması, inanç dünyasını da olumsuz yönde etki- lemiştir. Işte bu dönemde sufî adını alan kişiler Al- lah'ın kişiyi kutsal kılan görünümüne ulaşmaya ça- lışarak -ki bu düşünce akımına daha sonra tasavvuf denilmiştir- (William H. McNeill, Dünya Tarihi, Im- ge, 1994, s: 272) inanç dünyasının ayakta durması- nı sağlamıştır. Islamiyette ilk tarikatlar, 13. yüzyılda işte bu koşullarda ve Anadolu'da ortaya çıkmıştır. Anadolu'da bir "rönesans"ı tarikatlarla başlatmak en ryimser yaklaşımla, en doğru yol göstericinin bi- lim olduğunu söyleyen Atatürk'ün "1923 Aydın- lanma Devrimi"ni inkâr etmektir. SESSİZ SEDASIZ (!) MRİKURTCEBE w Yüksek Yerilim Hattı erdincutku(a yahoo .com Umut operasyonu fakırin ekmeğı: Ye Türkiyem ye! Köppii 2.2 değil 3.1 dolar olmalıymış Prof. Dr. Aydın Aybay'ın köprü ge- çişini ücretsiz olması gereken bir ka- mu hizmeti olarak niteleyen, yatırım maliyetini karşıladıktan sonra insafsız- cazam yapılmasını ve açılıştaki 1.4 do- lar karşılığı geçiş ücretinin 2.2 dolara yükseltilmesini eleştiren görüşlerine Karayolları Genel Müdürlüğü'nden yanıt geldi... Karayolları diyor ki: Köprünün açıldığı 1973yılından bu- güne kadar dolar da değer yitirmiştir ve 27 yıl önceki 1.4 dolann bugünkü karşılığı 3.1 dolar olmuştur. Inanılmaz ama aynen böyle diyor- lar... Ve sonra New York'taki Verazo- no-Narrows köprüsünden 7 dolara geçildiğini bildiriyorlar... Ayıp... Kaldı ki New York'ta parasız köp- rülerde var... Karayolları Genel Müdürlüğü'nün açıklamasındaki bir gerçeğin altını çizmek gerekir: "Dünyanın heryerinde para- lı hizmet veren otoyollar alter- nafrf uiaşım arterleri olup, oto- yollara paralel mutlaka parasız geçi- şin yapılabileceği devlet yolları mev- cuttur." Evet, Türkiye'de de böyle; Is- tanbul'dan Ankara'ya isterseniz pa- ralı otoyoldan gidebilirsiniz, isterseniz parasız devlet karayolundan... Peki Istanbul'da Boğaz'ı geçebile- ceğiniz alternatif (parasız) bir yol var mı? Yok! Haliç'ten geçiş parasız da Bo- ğaz'dan niye paralı? Dumrul'un köp- rüsü olduğu için mi! Hoşça Kal Kalem NEBİ CEYLAN Çocukluk aşkımdın. Yazmanın, sevdiğim satırlann altını çizmenin tadıydın. Kuşanıp gezdiğim silah- tın, sanlıpyattığımsevgilıydin. Bi- lirsin. Kim derdi, bir gün ayrılaca- ğız? Şimdi her şeyi itiraf edeceğim. Acı da olsa bunları sana anlatma- lıyım. Mahallede, Daktilo adlı bir ha- nım vardı anımsar mısın? Sana yi- yecekmış gıbi bakardı; kendisine ılgi göstermemi beklerdi. Nereden bileceksin? sen o yıllarda gençsin, güzelsin, tığ gıbisin; gözün kaşın sürmeli, giysilerin şıkır şıkır ren- gârenk! Kendinden eminsin! Dak- tilo'da surat beş kanş. Şevimsiz, soğuk. Nerede sendeki can ca- nahk! Zaten, ne ben senin üstüne gül koklayacak adamdım; ne de Daktilo, gül sayılırdı. Şimdilerde pencereden sokağı seyrediyor- muş; evde kalmış, diyorlar. Ama... Tükenmez adlı pasaklı kalemler var ya, seni onlardan bi- riyle aldatmıştım; anımsadıkça be- ni bir ter basar, hâlâ utanırım. O gün sezmiştim senın başına bir çorap örmeye niyetlendiklerini. Ne çare: Korkunun ecele faydası yok- muş. Önce hoş kokulu ağacından sıyırdılar seni. Sıpsivri ve çınlçıp- lak tnraktılar. Sonra tutup, plastik gövdelere doldurdular seni ve ar- kadaşlannı, beşer onar. Diri diri gömdüler! O üstten basılan, basıl- dıkça kınlan hafifmeşrep yazma araçlannın içindeydiniz. Artık ka- lem degildiniz, "uç"tunuz. Kim- liksiz, kişiliksiz... Kalakalmıştım. Mahalleye bir kız gelmış, dedi- ler bir gün. Adı "Computer" müy- müş, neymiş? Koca kafalı, çok bil- miş bir kız! Anasının babasının ha- li vakti de yerindeymiş. Hınzır, bir de hamarat, bir de cilveli... On par- mağında on marifet! Gerçi, kötü huylan da yok değil! Örneğin, çok geveze. Ağzında bakla ıslanmı- yor. Utanmasa ciklet çiğneyip pat- latacak; ama devir, onun gibilerin... Sen zaten kuyulardavardiyalann- dasın.. Ortalıkta sensizlik çın çın! llgisiz göründüğüme bakma; o sa- at anladım: Bu gelen, sana kuma- dır! Sen sessizdin, şırdaştın! Ben anlatayım diye, bana anlatsınlar diye kaç ömür tükettin uğruma! Ağzın var dilin yoktu! Saçın yolu- ma süpürgeydi... Rum kızı "Ka/a- mos", kalemdi dilimde adının ta- dı. Gerçi ananla baban mı, deden- le ninen mi, güya kaz tüyüyle hok- kayı ekmeginden etmişier de za- vallılar kahrından ölmüş. Olan ol- muş, diye aldırmayıp vurulmuş- tum sana. Vuruluş o vuruluş! Hep koynumda taşıdım seni. ıç içeydik el eleydik, göz gözeydik... Seni sol elimden bile kıskanırdım. Ipek mftndil niyetipe seni takıp cekati- min üst cebine, resimler çektir- dim dosta düşmana karşı. Çoğu, "görgûsüz!" demış arkamdan; tın- madım! Selvı boylum, kara gözlüm, se- dirağacı kokulum, çocukluk aş- kım! Dükkânlar türedi buralarda, adlan da bir hoş; içinde sabi süb- yan gece gündüz göz göze diz di- ze bu kızla! Uluorta! Gbzümle gör- düm kaç kez. Arıma gitse de "2a- mane" deyip geçtim. Geçtim ya, nefsim de uyanmadı değil. Dilim varmıyor söylemeye. Hani o var- diyalara gıdip de artık gelmeyi- şin... Kapıp getirdım, üç ay oldu, o kız bizim evde. Yukanda AJIah var; on parmağında on marifet! Evde bir bereket, bir bolluk... Di- lim dönmediğinden, adını değiş- tirdim; bilgısayar, diyorum. Artık bil- mem yalandan, bılmem içten; ses çıkarmadı. Evin başköşesine geç- ti, kuruldu. Ne yalan söyleyeyim, gözümü gözünden ayıramaz ol- dum. Ben bunlan yapacak adam değildim; zamana mı uydum, şey- tana mı; oldu bir kez. Gençmiş, ma- rifetliymiş, cilvelıymiş, diye kan- malı mıydım? Beşerşaşarmış. Şaş- tım besbelli. Insan hem şaşar, hem alışır de- seler de inanma bre Kalamos. Ko- lay mı sensizliğe alışmak!.. Kimde bir kalem kaş görsem, ne zaman bir kalem efendisi çıksa köşeden, iki gözüm iki çeşme. Ne senin gi- bi güzel kokar bu koca kafalı çok bilmiş, ne yüreğimin üstünden in- cecik sarılır bana. Ak ak, koca ko- ca bakar, türlü dilier konuşur da bir şey söylemez bana. Sevdiklerini yitire yitire yaşama- ya alışıyor insan; ama onları unut- maya, asla! nebiceylanCgveezy.com B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ "Yalan, palavra" anlamın- da argo sözcük. 2/ Doğu Ana- dolu'da bırırmak... Mihrak. 3/ Ensiz... Küçük bitkilere veri- len ortak ad... Bir soru sözü. 4/ Eski bir Türk yaylı çalgısı... Ilgi çekici ve değişik kımse. 5/ Bezekçilikte kullanılan ye- şil ve pembe dalgalı bir çeşit sedef. 6/ " — parçası, dal de- meti, kuş tüyü / Alıştığımız bir şeydi yaşamak" (C.S. Taran- cı)... Müslümanlıktasahip olu- nan mal ve paranın kırkta bi- rinin sadaka olarak dağıtılma- sı. 7/ Malezya halkına özgü bir tür öl- dürücü delilik... Lityum elementinin ^ simgesı. 8/ Kırmızı mercimekle yapı- lan bir çorba. 9/ Tümör... Lüfer balı- 2 ğınınirisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Özellikle Akdeniz'de kullanılmış yelkenli bir savaş gemisi. II Asya'da bir ülke..."— Kavur": Sinema yönet- menimiz. 3/ Bir tür küçük manyat agı- 4/ Sahıp... Şarkı, türkü... Bir kömür 8 cinsi. 5/ " — Atay": Yazanmız... Çin 9 ve Japonya'da oynanan bir strateji oyu- nu. 6/ Küçük gemi... Bir görevde, bir makamda kendinden önce bu- lunmuş olan kimse. 7/ Ateş... Özellikle Meksika'da yaygın sert bir iç- ki. 8/ Gemilerde, ambarlara ve makıne bölümüne hava vermek için güverteye açılan baca... Küçük mağara. 9/ Sipersiz şapka... Avrupa'da bırırmak. 1 2 HAYVANLAR İSMAIL GVLGEÇ iguigec(n yahoo.com HARBİ SEMtH POROY semihporoy(a yahoo.com KEDI LEVO APTÜÜKA ^ — A FKANSIZ. PARL OTGSTO fÇİAf F7& ÇoYJXt>T ÜYtU/CA WvWVWw_ >/V»2 MALLAX/N*?1 je'ız. -BöytB V-^. yAPARSAK " ^ v YABANCI SE/?MA>Eyr) S \ \ \ TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 23 Ocak İNGİLİZLER TRABLUS'U ALDI! 134l'TE 8V&ÜN, İM6İLİZ, KUW£TİJER} TRİPOÜ'Yİ /Ç&AL enuişri. E.OÜNYA SAI/AÇI'WN SAÇIN- OA, İTALYH'NtN ÜBVA'OA ZOO0/A/ 4^/cSe/ BUUINMAIzrAYtM. AMCA/C, PAfİST /cUWETl.e- IZİN K4Ğrr &4PLANPAN PA/SJCI YOKTU- AL~ MAAJ OBSTBĞİ OLMAOAM H'Ç BİR VARLlK âSEMYO&LA&O/ &OE OA . AMA, B/B.ÇOK ZAFBI3. DB RİKA Ç J, eŞBY TERSİSJE PÖNMÜÇTÜ. MiStR 'PAAJ 8AT7YA POĞKU İLBRLEYEN İMGt{JZLef>ÇOK GE MEPEN TK/POLÎ'Yt ÎŞGAL ET77. Ç.ĞL MÛCAPELES/NtfJ SONU M İLAN . <:' . • "••'- T C MUSTAFAKEMALPAŞA 1 ASLTYE HUKUK MAHKEMESI'NDEN ' - •• DosyaNo: 1999/355 Esas Davacı llhan Demirtaş tarafından davalı Bilge Mirhan aleyhine açılan menfı tespit çek iptali davasının verilen ara karannda, Bursa ili, M. Kemalpaşa ilçesi, Çırpan Mah. Kahraman Sokak No: 11/4 adresinde ikamet etmekte iken adresi tespit edılip ken- disine dava dilekçesi ve dunışma günü tebliği mümkün olmadığmdan Bilgin Mirhan'a ilan yoluyla tebligat yapılmasına karar ve- rildiğınden adı geçen davalıya 2.3.2001 tarih ve saat 10.00'da hazır bulunması, HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğince ib- raz ve ıkame etmek istediği delillerle birlikte dııruşmaya gelmesi veya bir vejtille kendısıni temsil ettırmesi, aksi halde duruşma- ya gıyabında devam edilip sonuçlanduılacağı, dava dilekçesi yerine geçerli olmak üzere ılanen davalıya duyurulur. Basın. 65668 . . . '" TC . , — ' - , - - BEYPAZARI SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN - ' - ' ' Dosya No: 2000/6 Satış Satılmasma karar verilen ilçemiz Rüstempaşa Mahallesi, Inönü mevkiinde bulunan, 325 ada, 17 parsel sayılı taşınmazın 6.7.2000 tarihinde kıymet takdiri yapılmış olup mahallı bilırkişi ve teknik bilirkişi tarafından taşınmazın tamamuıın değen 250.0OO.OO0.-TL ettiği bildirildiğinden işbu taşuımazda hissedar olan ve ölü bulunan Mehmet Habıp Lütfullah Ay'ın kanunı mi- rasçılannın ilan tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde işbu kıymet takdınne itiraz edebilecekleri, 15 gün içerisinde itiraz etme- dikleri takdirde kıymet takdirinin kesinleşecegi ve ıhaleye çıkartılacağı ilan olunur. 16.01.2001 Basın: 2649 GÖRÜŞ Prof. Dr. NECLA ARAT Devpim ve Tarih Önünde Udaşanlara' Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyo- nu'nda Türk Medeni Kanunu Tasarısı görüşülür- ken alt komisyonun 1926'da kabul edilen kanu- na dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Boz- kurt'un yazdığı gerekçenin tamamının girmesi doğrultusundaki kararı, büyük tartışmafara yol açmış. Fazilet Partili üyeler, Nazl» llıcak ve Meh- met Ali Şahin, Mahmut Esat Bozkurt'un gerek- çe metninde "/s/ama küfürniteliğinde... /s/am di- nini rencide edecek ifadeler" bulunduğunu, bu- nun "Müsiümanlan incittiğini" öne sürerek ge- rekçenin metinden tamamen çıkarılması için önerge vermişler. Koalisyon ortağı Milliyetçi Ha- reket Partisi'nin komisyondaki temsilcileri ise yeni bir gerekçe hazırlanmasını istemişler. So- nuçta, muhalefet milletvekillerinin "tasannınya- salaşabilmesi için bütün partilerin uz/aşması ge- rektiğine" ilişkin siyasal şantajlan, Bozkurt'un ge- rekçesinin tırpanlanarak tasarıda yer alması tü- ründen bir kararın kabulüne neden olmuş (Bkz. Cumhuriyet, 12.1.2001). Devrimin yürekli Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'un "Gerekçe" metni hiç kuşku yok ki ba- zı tarihsel gerçekleri yeni kurulan laik Cumhuri- yet için yaşamsal önemlerini göz önünde bulun- durarak vurgulayan bir belgedir. Mece//e'nin yerine yeni ve çağdaş Türk Me- deni Kanunu'nu getirmek isteyen ve laik devle- tin temellerini kurarken ilkel siyasal kuruluşlar- dan kurtulup ulusal toplum yaşamını aklınyolgös- tericiliğinde yeniden düzenlemek ödevini üstle- nen bu kanunun gerekçesinde devrimin ruhu- nu açıklayan eleştirel bir yaklaşımın bulunması çok doğaldır. Mahmut Esat Bozkurt; dinsel hu- kuk kurallarına bağlılığın Türkiye halkını "adale- tin uygulanmasında kargaşa karşısında bıraktı- ğını" görmekte ve komisyonun gerekçeden çı- kardığı aşağıdaki paragrafta bir tür hukuk fel- sefesi ve bir din felsefesi dersi vermektedir: "Mece//en/n kuralı ve ana çizgileri dindir. Hal- buki insanlıkyaşamı hergün, hatta heran esas- h değişikliklerle karşı karşıyadır. Bunun değişik- liklerini, yürüyüşünü hiçbirzaman birnokta çev- resinde saptamak ve durdurmak mümkün de- ğildir. Kanunlan dine dayalı olan devletler, kısa birzaman sonra ülkenin ve u/usun ihtiyaç ve is- teklerinikarşılayamazlar. Çünkü dinlerdeğişmez hükümler belirtirler. Yasam yürür, ihtiyaçlar hız- la değişir. Din kanunlan kesinlikle ileheyen ya- şamın önüne biçimden ve ölü sözcüklerden faz- Ia bir değer, bir anlam ifade edemezler. Değiş- memek dinler için bir zorunluluktur. Bu bakım- dan dinlerin sadece bir vicdan işi olarak kalma- sı günümüz uygariığının esaslanndan ve eski uy- garlıkla yeni uygariığın en önemli ayırt edicile- hnden birisidir. Esaslannı dinlerden alan kanun- lar, uygulanmakta olduklan toplumlan indikleriil- kel dönemlere bağlariar ve ilerlemeye engel bel- li başlı etkenler ve nedenler arasında bulunur- lar. Türk ulusunun kaderini yüzyılımız içinde bi- le ortaçağ hükümleh ve kanunlanna bağlamak- ta, dinin değişmez hükümlennden es/n/en/ten ve tannsallıkla sürekliilişkiiçinde bulunan kanun- lanmızın en güçlü etken olduklanndan şüphe edilmemelidir." Adalet Komisyonu üyeleri, bu pasajın içerdi- ği tarihsel hakikati, ne yazık ki yazılışından yet- miş beş yıl sonra ve yaşanan nice kötü örneğe karşın kavrayamadıklan için gerekçeden çıka- rılmasını içlerine sindirebilmişlerdir. Mahmut Esat Bozkurt, gerekçeden çıkarılan diğer bölümlerde de Alman, Fransız ve Isviçre medeni kanunlarının geçirdikleri değişimleri ör- nek olarak vermekte ve bu örneklerle "zamanın gereklehne ve uygahığın zorunluluklanna göre, utuslann gelenek ve göreneklerine biradımda na- s// veda ettiklehni, bu vedanın sanıldığı gibi za- rar ve tehlikeyi değil, büyük çıkarlan gerektirdi- ğini" göstermektedir. Çünkü ona göre, "Yaşa- mın gereklehne uymayan gelenek ve görenek- lerdeısrardırki, uluslariçin felaket nedeni olur". Bozkurt, gerekçesinin "tırpanlanan" bölümün- de Isviçre, Almanya ve Fransa'nın medeni ka- nunlarını yayımlamakla siyasal ve ulusal biriik- lehni sağlamlaştınp desteklediklerini ve bu dev- letlerin kanunlarında esasın din ve devletin mut- lak biçimde ayntığı olduğunu da vurgulamakta- dır. O, ayrıca gerçek bir hukuk adamı olarak "Kanunlann amacı, hertıangi birgelenek ve gö- renek veya yalnız vicdanla ilgili olması gereken dinsel hükümler değil, siyasal, toplumsal, ulu- sal biriiğin herneye mal olursa olsun güvence- si ve tatminidir" demektedir. Mahmut Esat Bozkurt, "Yüzyılımız uygarlığı- na mensup devletlerin ilkayıncı nitelikleri din ile dünyayı ayrı görmektedir... Din, devlet gözün- de vicdanlarda kaldıkça saygındırve temizdir. Di- nin hüküm halinde kanunlara girmesi, tarihin akı- şında çoğu kez hükümdarlann, zorbalann, güç- lülerin keyifve isteklerini tatmine aracı olması so- nucunu getirmiştir. Dini dünyadan ayırmaklayüz- yılımızın devleti, insanlığı tarihin bu kanlı sıkıntı- sından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı ayırmıştır" derken bir tür Laik- likBildirgesi kaleme almıştır. Işte Adalet Komis- yonu'ndaki Fazilet Partilileri ve çekimseriikleri ile onlara katılan kimi MHP'li üyeleri asıl kızdıran, gerekçenin içeriğinde uluslararası örneklerle de desteklenen bu Laiklik Bildirgesi'dir. Kısacası, laik devlet karşıtları yine her zaman- ki yöntemlerini kullanmışlar, "Dine küfrediliyor... Müslüman yurttaşlar rencide ediliyor" safsata- sı ile Mahmut Esat Bozkurt'un devrimci gerek- çesinin "tırpanlanmasım" ve yeni tasarıya özet olarak konmasını sağlamışlardır. Mahmut Esat Bozkurt, gerekçesini şu son cümle ile bitirmektedir: "AdaletBakanlığı bu ka- nunu hazırlamakla devrim ve tarih önünde ulu- sal göreviniyapmış ve Türk ulusunun gerçek çı- kahannı dile getirmiş olduğundan şüphe etme- mektedir." Şimdi merak ettiğimiz nokta, gerek TBMM Adalet Komisyonu'nun gerekse (tasarı- yı bu şekli ile yasalaştırdığı takdirde) Meclis'in devrim vetarih önünde aynı duygulan ve özgüveni yaşayıp yaşayamayacaklarıdır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear