23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 2001 SALI 14 LJ.K. kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Bir Idtap, bir oyım, ild ölü"Hyatroyuhafife alamnakhna şa- şayım" demiş Macide Tanır bir za- manlar. Şimdilerde ise son iki sözcü- ğü "akhndanşüphetiyim" diye değiş- tirmiş. Tiyatroyu üretenin de, izleye- nin de beynine çakılması gerekenbir özdeyiş niteliği taşıyor "Tîyatromuı Cadısı''nın bu sözleri. "Tiyatronun Cadısı", tiyatromuz- da yaşayan en "tademfi" kadın tiyat- ro sanatçısı olduğunu söyleyen Ma- cide Tanır' ın Bilgi Yayınevi'nden çı- kan anı kitabının başlığı. Yaşı ondan küçük tüm Ankaralı tiyatroculann "Macide AMa"sı Istanbul'a göçeli epeyce oldu. Devlet Tiyatrolan sanat- çısı olarak Türk izleyicisine armağan ettiği onca unutulmaz sahne yoru- mundan sonra Istanbul'da özel tiyat- ro, televizyon ve sinemada birkez da- ha seyircisiyle buluştu. Niteliği tar- tışılmaz oyunculuğu yanında, laik Cumhuriyet kızı olma temelinden kaynaklanan idealist, düriist yaklaşı- mıyla, eleştiriyi "hakaret" sayan ti- yatro çevresinde epeyce can yakmış açık sözlülüğüyle, kültüre ve sanata olan tutkunluğuyla, tiyatromuzun unutulmaz "kişilik''krinden biri ol- duğu da yadsınabilır mi? Dünyasını okurlanyla sere serpe paylaştığı bukitapta üç Macide ile bir- liktesiniz 350 sayfa boyunca. Önem- li oranda "tepemdeld Madde" de- diği "sanatçTyla. yer yer "içimdeki çocuk" dediği muzip "cin B le ve top- lumumuz içinde yüzyıhn ilk yansın- da başlayan var olma serüvenini 21. yüzyıla taşıyan insan ve kadın, ken- di deyişiyle "sade" Macide'yle. Bu üç boyutlu renkli öykünün içinden ge- çerek "gerçekMadde"yi keşfetmek okura kalıyor. Çoğumuzun "hayan ro- man"dır sorulacak olursa... Tiyatro- nun Cadısı'nın bizimle paylaştığı ya- şantılar ise "sinema" çeşnisi taşı- yor.. ysel dinamikler • Necati Cumah'nın oyunlan ne zaman aklıma düşse görüntüler ve sesler belirir belleğimde. Oyunlarında, pek çok şiirinde ve öykülerinde yansıyan ince duyarlılığı içiçe yaşayan özel bir insandı. Macide Tanır'ın, niteliği tartışılmaz oyunculuğu yanında, laik Cumhuriyet kızı olma temelinden kaynaklanan idealist, dürüst yaklaşımıyla, kültüre ve sanata olan tutkunluğuyla, tiyatromuzun unutulmaz 'kişilik'lerinden biri olduğu yadsınabilir mi? 1- Macide Tanır, 2- Dilek Türker, 3- Melahat Özgü, 4- Necati Cumah. Necati Cumah'nın oyunlan ne za- man aklıma düşse görüntüler ve ses- ler belirir belleğimde. Cumah'nın oyunlannı "metin" olarak düşüne- mem. Yazann belli başlı tiyatro ya- pıtlannın göstergeleri ne yapıp edip içinde bulunduklan metni aşarak gö- rüntüye ve sese dönüşmüştür. Bu nedenle de kimi oyunlan büyük sanatçılann parlak yorumlanyla taç- landmlmış, kimi oyunlan da önem- li yönetmenlerin imza attığı sinema yapıtlannı oluşturmuştur. Tiyatromuzda kırsal kesim gerçek- çiliğı akımını oluşturan onlarca oyun arasında, sözgelimi "Boş Beşjk"in, "Susaz Yaz"ın özel bir yeri vardır. Çünkü Cumalı'nnı oyunlarında yal- mz belirli toplumsal gerçeklere par- makbasma amacı değil, o gerçekler içinde var olan insanlann yaşantıla- nndaki iç dinamikleri de sahne dına- miğinin bir parçası yapma çabası var- dır. Bu çabanın yoğunluğu ılışkilerin Parmakkapı Sanat Galerisi 6 Ustalarla Şakalar' BURCUGÜNÜŞEN "Bu dar kapıdan içerigirengirdL Kim- ler mi? Bilmem. Ko- tay mı? Deneyingücü- nüzü, kurundüşünü- zü.Ahenktibirsesgö- türüyor beni düşler evinin merkezine." Resimlennde fan- tastikbirevren kurgu- layan Mehmet Uy- gun, renkçi ve naıf bir doku anlayışına sahip: "Boyayı tüp- ten sıköğım gibi fir- çayla sürerek değil ama tamponlayarak yaptığımhgürlerirö- latifbir etki oluşacak şekilde resimlemeye çaüşıyorum. Bu her- hakledoku rutkusun- dan kaynaklanıyor." Resimlerinde sanat tarihindeki klasik ya- pıtlara göndermeler- de bulunan ressam. geçmişte ülkemizde böyle yapıtlar üretil- mediği için kıskanç- lıkla kanşık bir duy- gu içine girmiş. Bun- lan kendi tarzında resmedip yurduna ta- şımayı koymuş aklı- na. Böylece ortaya 'Ustalarla Şakalar' başlıkb mizahi yakla- şımh bir dizi resim çıkrmş. "Bu ressam- lann evrenselkültüre çok büyük kaüalan olmuş. Onlara duy- duğum sayguun ya- nında ben de tyi bir ressam olarak böyle bir ironiyapma hak- kını kendimde bul- dum. Yani şakalaşı- yorum onlarla.Bir de onlan kendime dö- nüştürüyorum. On- lann yapıüan bana dönüşüyor/' Resimlerindeki netliğin kişiliğinden kaynaklandığını be- lirten Uygun, resmi- ni kurgularken mate- matikten yararlandı- ğını söylüyor: "Ben bir abenk detisiyim. Evreninkendisininde bir ahengi var. Biz in- sanhrbozuyoruzonu. Matematiği çok sevi- yorum. Kendi evre- nimde de o matema- tiği uygulamaya çah- şıyonım." Uygun'un fantastik dünyasının beslendıği kaynaklar geçmişinde yatıyor. Yedi yaşına kadar ya- şadığı eski Istanbul evinde; *O ahşap ev- de, o küerti ve avluhı evde. Anneannemin, dedeminanlathğıma- sauarda, mitotojik hi- kâyelerde, destanlar- da-" l o ı ı i ) a*3 a* 78 ızıım- K A R Ş I S A N A T ÇALIŞMALARI GRAVUR Altan Adalı G01»r Akalan Nevzat Akoral Mus\at» *»U«r Muammer Bekır Allye Berg*r Ssbrl Berkel Çelln Bllgln S«ma Boyancı Cih«t Burak Ihsan Çakıcı Dsvrlm Erbll Hayrl Esrne- Şaklr Göhçobağ Gûng&r Ibllkçi Mûrslds Içmall Ismaıl IIHan E'gın Inan Asım l?ler Ayşegül izer Öz«r Kabaa Emln Keç Ahmet Aydın Kaptan Fsthl Karakaç F*V2l Katakoç Fethl Kayaalp Ercûmsnt Kalmık Mshmet Koyunoğlu L*opolt)-Levy Uelek Malıcı Hayat! Milman Hasan P»kmejcl Hatlp Pektaş Musttla Pllevnall Marla Scıer Teoman Südor Gülasren Südot Muhammat Şeng6< Suleyman Saım Tskcan Favzı Tütekçi All Itmall lûremen Bitgahan Uzuner Turgut Zalm Altan Adah Gülar Akalan Navxat Akoral BAŞLANGICINDAN BUGÜNE TÜRKİYE'DE GRAVÜR SERGİSİ 19 Ocak-19 Şubat 2001 Galer.mız Pazar Hariç Hefgün lO'OO - 2 1 M Saatten Arasında Aç:ktr İstikfai Caddesı Bhamra Pasajı No: 25&203 Beyogkj İSTANBUL (212) 245 15 08 - 245 37 00 info@karsi.com www.karsi.com iyihava kötühavaPtnmbe İSM1.İJH TuUb^ı Balvuı No- 120-122 TdalB Td (0212) 254 96 9t BOSTANd , ... . . . .1 C Ü M B Ü Ş ^ ^ ^ HER AKŞAM 02.00'a kadar panlıFasd UmlBiı İçki, limltsiı Yemek RezcnmrOD:0(Zl<) 373 62 39 AKSANAT PRODÜKSİYON TİYATROSU ZeynepAva Z. Su Kasapojlu YBncbnı: OuyBU Sajjırojlu Mttrft JoelSlmon Oysnodar KSksal Engûr TllbeSaran CöneytTürel Güler Ökten Yavuz Pekman Tam: 4.000JOO Tl Ogrenct2X003300U. AKSANAT, Trt (021O 2S2 35 «0-01 tiycrtrooyunevı 0212 2516060 www.tiyatrooyunevi.com HLzdietçlLerBtji: Hahir Günvray Drım«tur«i: Çatln Sarıkartıl Sıhnı Taıtrımı: Clauda Lton, Stllm Şirııl •yuncuiır-. Alpar Dtvtlioglu, GDvın lnct, Hahir Güntiray 26 Ocak Cuma 20.30 27 Ocak Cumarlesi 21.00 Biletler, Adam KKabevi (Beyoğiu), lletişim K'ıtabevi (Kadıkey) ve gi$ede. Rezervasyon: 0 2 u 254 96 96 İSM 2. KAT Tartaba* Butvan No: 120-122, B«yo4Uı E F E S Pilsen'inkültüıve sanata katküan artaıak siırecek. tutku boyutunun yakalanmasını sağ- lar. Sinemacüann "j'akmçekim'' ola- naklanm, tiyatroculann ayırtılı (nü- ansh) yorumlar kotarma şansını ya- kaladıklan metinlerdir bunlar. Öyle olmasa, yapısal açıdan dört dörtlûk bir yapıt olmadığını düşûn- düğüm "Derya Gülü B nün yer aldığı balıkçı köyünün gündüze ya da ak- şama boyanmış renkleri, buram bu- ram tüten deniz kokusu, belki oyun- da hiç olmayan martı sesleri, tekne çıtırülan, aşk üçlüsûnün öyküsünü sımsıkı çevreleyen erotizm, Ken- ter'lerin 60'lı yıllarda sunduğu tiyat- ro yaşantısından bugûne uzanabilir miydi belleğimizde? Tiyatromuzda kasaba gerçekçiliği doğrultusunda yaalmış en çarpıcı yapıtlardan biri olan "Mme"nin öyküsünün içerdiği tensellik, oyunun dokusunaböylesi- ne ustaca sindirilmiş olmasa, yapıt benzer bir toplumsal konuyu işleyen onlarca oyun ya da sinema senaryo- su arasında sivrilebilir miydi? "Nahnlar"m ise özel bir yeri var Cu- mah'nın oyunlan içinde. Doğal dür- tülerin törelerle yenişmestni gûlme- cenin uzak bakış açısından irdeleyen neşeli bir oyun. Onlarca kez sahne- ye ve beyazperdeye çıkmış bir top- lumsal sorunu yine farklı bir dinamik içinde işliyor Cumalı. Taruyanlar bilirler. Necati Cumalı, tiyatro ve kendi yapıtlan söz konusu olduğunda tartışmacı bir tavır içinde olurdu hep. Verdiği emeğin yeterin- ce değerlendirilmediği kanısındaydı. Avukatlık günlennden kalma oldu- ğunu sandığım "ttiraz ediyonım, hâ- Idm bey" biçemiyle, sözünü ettiğim oyunlarında, pek çok şiirinde ve öy- külerinde yansıyan ince duyarlılığı iç içe yaşayan özel bir insandı. Kitapla- n okunacak, oyunlan sahnelenecek, arük aramızda olmasa da... Ülkemi- zin en etkin biçimde çalışan, en ör- gûtlü kuruluşlanndan olan Türkiye Yardımsevenler Derneğı yaranna Ber- na Yıimaz himayesinde düzenlenen eâdnlikte DOekTürke^NezîheAraz'tn "restad" özelliği taşıyan "Latife" oyununu Arıkara'da sundu. "Prestij dryunu" niteliğindekibutekkişilikça- lışma kuşkusuz gecenin anlam ve önemine yakışıyordu. Son yıllarda Latife Hanım, tiyat- roda birkaç kez gündeme geldi. La- tife Hanım Mustaîa Kemal'siz dü- şünülentedi. Mustafa Kemal'i sahne- ye getirme zorluğu ise pek çok kez tartışıldı. Bu oyunda ise yalnızca La- tife var, ama oyun Mustafa Kemal' in oyunu... Büyük kurtancı ile eşi ara- sındakı öykünün bu yöntemle dile getirilmesi Mustafa Kemal'in varlı- ğunn seyirci tarafından çok daha sı- caklıkla algılanmasını sağlamış. Bu- nun bir nedeni de oyunun Atatürk'ün öldüğü gün başlayıp, yıllar önce bo- şandığı, arnk orta yaşh Latife Hanım tarafından geriye dönüşlerle anlatıl- ması... Bildiğimiz öykü, aynı anda kendi özeleştinsini de yapan, ilişki- nin sıcak günlerini geride bırakmış bir kadın tarafından bir "an"dan bir başka "an"a geçerek yaşatıhyor. Dilek Türker. ınanılmaz bir coşku- yu ve mutluluğu banndıran ama so- nu kötü biten öyküyü canlanduırken son derece disiplinli ve denetimli bir oyunculuk anlayışı içinde, olayın w doz"unu arttırmadan ve eksiltme- den baştan sona götürüyor yorumu- nu. Tiyatroya, yazara ve yorumcu olarakkendisine olan saygısını seyir- ciye de geçiriyor. Osman Şengezer'in oda dekorunun yabancı bir sahneye tnonte edilmesinin getirdiğı yadır- gatıcılık ve Hakan Altıner'in reji- sindeki "herşeyiyeredüşürme* ör- gesınin garipliğı bu saygı ortamı için- de göze batmayabiliyor. Her şey tiyatro için Tiyatro bilimcisi Profesör Dr. Me- lahat Özgü'yü, ölebileceğini düşün- düğümüz bir yastayken ama bekle- mediğimiz bir noktada yitirdik. Yıl- başından bir hafta önce kitaplannın basılması üstüne konuşabilecek den- li yaşamla bağlantıh bir insanuı, iki hafta içinde aramızdan aynlması şa- şırtıcı geliyor. Gelmemeli. Tıpkı Ma- cide Tanır gibi, tiyatroyla soluk alıp verenbir insandı Melahat Özgü. Tür- kiye'nin ilk kez Dil ve Tarih Coğraf- ya Fakültesi'nde kurulan Tiyatro Kür- süsü'nün, eğitici ve yönetici olarak ilklerinden. Disiplini, çalışkanlığı, mesleğine olan tutkunluğuyla bugün orta yaşı geçmiş pek çok tiyatro in- sanına ve bilimcisine meslek ve ki- şilik ilkelerini benimsetmişbir yaman kadın.Onun öğrencisi olmadım. Ama Melahat Hoca, emekli olduktan çok sonra tanışmış olmamıza karşın dok- tora tezimi -ben önermeden- istedi, adresine yollattı, okudu, sonra da yo- rumunu yazılı olarak iletti. Onun kendisini tiyatroya adamış- hğına, onun eğitimcilikle bütünleş- miş kişiliğine hep şaştım, şaşaca- gım... YAZIODASI SELİMİLERİ Ahmet Haşim'in f istanbul Yazıları (2) 193O'a bir iki yıl kala İstanbul, çoktenha bir Is- tanbul'dur. "Gece Gezıntisi"r\e çıkan şair bunu yazmak ihtryacını duyar. Şehir handiyse karanlıktır; "otomobillerin nadi- ren geçtiği", Haydarpaşa'dan Beykoz'a kadar uzanan yollarda, geceleyin hâlâ, "merkebı yeşil dallaha yüklü rençberiere, kollannda yiyecek ta- şıyan gecikmiş işçilere, birevden diğerbireve mi- safırgiden, başka birasırdan kalma küme küme hanımlara" rastlanılmaktadır. Ama artık Istanbul'da hayat hızla değişmekte; "Istanbul'u yenileştiren ve yerlisini şaşırtan istilâ- lann en gizlisi ve en tesihisiyabancı saatler" Müs- lüman saatinin yerini almaktadır. Alafranga saatin kullanımıyla birlikte, alaturka saat, "camilere, türbelere ve muvakkithanelere bırakılmış battal bir eski saat" haline gelmiştir. Alaturka saatin "ışıkta başlayıp ışıkta biten, on ikisaatlik, kısa, hafif, yaşaması kolay" günü, bun- dan böyle, Istanbul'da ve bütün öteki büyük kent- lerimizde, "sarhoşlan, evsizleri, hırsızlan ve katil- leri çok ve yeraltında mümkün olduğu kadar faz- la çalıştınlacak köleleri sayısız olan büyük mede- niyetlenn acı ve sonu gelmez" gününe dönüşe- cektir. Üstelik şu saptayım 1921'de, "Müslüman Sa- ati"nde kaleme getirilmiştir. Şehir hayatında usul usul bir ikilik belirmektedir. 1924 tarihli "Sayfiyeden Dönenler" saptıyor: Boğaziçi'nde bütün yaz, görkemlerinden çok şey yitirmiş yalılarda, düşkün Ruslar ve Yahudiler eğlenmektedir. Onlardenizden, güneşten yararla- nıriar. "Mülkün sahiplen"ne gelince, iskele kahvele- rinde, bakımsız köşelerde nargile çekmekte, "fin- can fincan" kahve içmekte, denizde, ışıkta, güneş- te eğlenenlere kızmaktadırlar. Rumeli sahili "musikili, panltıh "yken Anadolu yakası her gece gamlı bir karanlığa bürünür. "Oteller, kulöpler, gazinolar, meyhanelehe do- lu, cazbandlı ve balolu alafranga Ada "da yeni dev- rin zenginleriyse eğlenceyi, "rakı sofralan ve ku- mar masalannda" aramaktadır. Ahmet Haşim betimlediği dünyanın dışmda, hem de enıkonu dışında yaşadığını, öylesi bir ya- şamaya yanaşmayacağını satır aralannda sezdi- rir. Siyasetten ve toplumsal kaygılardan uzak dur- duğu söylenegelmiş şair, bir bakıma, dünya görü- şünü dile getirmektedir: Şimdi Istanbul'u saran, ister alaturka ister alaf- rangayaşayışlarda, yoğun bir can sıkıntısı, ala-ala- heylik, tehlikeli bir üretimsizliktir... Kentin varlıklı kışileri Ahmet Haşim'in gözünde birer görgüsüzlük simgesidir. "Otomobiller" sini- rini oynatır; yıl henüz 1928: "Hakikat bu ki, süs arabalannı çılgınca koştu- ran sebepler içinde ciddi endişeler aramamaiı. Piyadeye naz&rartûtomobil sahibine $u' nâniüte- naht tavakkufu verdiren sadece paranın şımank- lığıdın Zira kristal camlar arkasından, elâ gözlü parlak bir attın damlası gibi size bakan şu alaca ipeklere sanlmış genç hanımın yetişememekten korktuğu, dedikodu yapılan bir çay ve şu maro- ken sediriere yaslanmış in göbekli Yahudınin ace- leyle gittiği muhakkak bir briç masasından başka bir şey değildir." Ahmet Haşim yetinmez, itirazını da söyler: "Halkçı bir memleketin dar sokaklannda de- mokratik bir münakale vasıtası olmayan otomo- bile bu kadar geniş yer vermemeli!" Şiirini garipseyenler, ola ki, "Bir Günün Sonun- da Arzu" şairinin şu sözlerini de yadırgıyor, oriji- nallik uğruna söylenmiş sözler sanıyoriardı... Takvimde İz Bırakan: "Nurullah Ataç haklıdır: Istikbalin sanat tari- hinde bu devrin adı Haşim devridir." Ahmet Ham- di Tanpınar. Bülent AkkurrtarTBir azofrenin Aşk Mektupları'ş ; •I KüMr Servisi - Sevgi dolu şiirlen ve öyküleriyle tanınan Bülent Akkurt, iki yıllık bir çalışmadan sonra ilk romanı 'Bir Şizofrenin Aşk Mektupları'nı Altın Kitaplar Yayınevi'nden yayımladı. Umutlan ve özlemleri yanm kabnış bir annenin, tek varlığı olan oğluna tutkulu bir aşk gibi kol kanat gerişi, şizoididen şizofrenıye gidişin titiz ve aynntılı imgelerle işlendiği romanda, şiirsel dil dikkat çekiyor. torahim Aşık'ın pesim sergisi • Kültür Servisi - Ibrahım Aşık'ın resimlen 24 Ocak-6 Şubat arasında Beylerbeyi Akbank Sanat Galensi'nde sergilenecek. Yapıtlannda iç söylemini, doğadaki şiirselliği, yitirilmış umutlan, imgeleri işleyen Aşık'ın resimlerinin temel öğeleri, fıgüratif ve simgesel olmakla beraber renklerle de felsefi boyutu betimliyor. Bugüne kadar 11 kişisel sergı açan Aşık, herhangi bir olgunun, coşkunun, düşlerin, yaşama sevincinin röntgenini, fosilleşmiş izlerini zaman içinde ayıklayarak tuvale..- } aktanyor. Henri Troyardan Döm Çariçe' • KüMr Servisi - Fransa'da yaşayan ünlü Rus yazar Henri Troyat, son yapıtlanndan biri olan 'Dört Çariçe' isimli kitabmda Büyük Petro'nun ve 1761 yılında tahta çıkan II. Katerina'nın gölgesinde silinip giden, bu yüzden de çok az tanınan çariçelerin ve bu kadınlann pençesindeki Rusya'nın kaderini anlatıyor. Büyük Petrol725'te öldüğünde Rusya diken üstündedir, soyu büyük aıleler kendi aralannda uzlaşırken, iktidara yakın olanlar çeşitli entrikalar peşindedir. Rusya'ya bir efendi aranmaktadır... Doğan Kitapçılık'tan çıkan kitabı Türkçeye Nıhal önol çevirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear