25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 28 EYLÛL 2000 PERŞEMBE 14 J. LJiı. kultur@cumhuriyet.com.tr İstiklal CaddesVnde boydan boya '1870 Beyoğlu 2000- Bir Efsanenin MonografisV Beyoğlu'nun binbir yüzü Y, Kühür Servisi -Yapı Kredi Kûltür Mer- kezi yeni sezona kapsamlı biı biçimde ele aldıklan Beyoğlu sergileriyle başlıyor. Geç- mişten bugüne Beyoğlu'nu çeşitli yönle- ri\ le ele almayı ve yonımlamayı amaçlayan ' 1870 Beyoğlû 2000- Bir Efcanenin Monog- rafısi' başlıklı etkinlikler arasında 4 büyük sergı, 5 farklı yaym ve geleneksel Salı top- lantılan çerçevesinde yapılacak olan Be- yoğlu Konuşmalan var. Bugüne dek tek yanlı bir biçimde, nos- taljık yanı ön plana çıkanlarak kitlelere su- nulan Beyoğlu, bu sergilerle 'efstne'nin bi- linmeyen yüzünü de ortaya çıkaıacak. Bu sergiler, Beyoğlu'nun dünden bugüne han- gi tarihsel koşullarda yer aldığı ve gelecek- te nasıl bir değışime uğrayabileceği olasık- lan üzerine kurulu. Eklemli bir kûltür siya- seti benimseyerek projeyi yûrüten ekip, tek bir yönden değil çok açıh bir bakış açısını yeğlerniş. Projenin belki de en önemli özel- îiğı Beyoğlu'nu sokak boyutuyla ele alıyor olması. Projcler bir anlamda sokağa tasa- rak, izleyiciyi, bir an, için durup Beyoğlu'na bakmaya davet ediyor. Yapı Kredi Kûltür Merkezı yöneticisi Münevver Eminoğiu, sergilerin her ilgi ala- nına hıtap edeceğinı söylüyor. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan tüm öğelerin ele ahndığı proje, 1870 Beyoğlu yangınından günûmü- zc uzanan bir süreç çerçevesinde ele alını- yor. eğitim işlevmi deyerine getinneyi plan- îıyor. Enis Batur ise. Yapı Kredi Kûltür Sanat Yayıncıhk'ın karargâhmın Beyoğlu olma- sı nedeninin serginin anahatlannın bu ek- sende gerçekleşmesinin büyük bir payı ol- duğuna değiniyor."BinaınızSultanahmette olsaydı. içcrik olarak Suhanahmet'i seçe- cektik. BeyoğhTnun özel bir tarihi,dokrou, cfsanesi >ar. Işimia bu bakımdan zengjnleş- tinfiğmi dnşünfiyoroz. Sergflerin özeffikk sokağı da kapsaması, sergrye gelemeyenk- re gHme febefesmi de ön plana çıkanyor." Etkinliğin çekirdeğini yann Yapı Kredi \%dat.NedimTörMnzesi nde açılacak olan BeyoğhıMüzed tçmönerileradh sergı oluş- turuyor. Beyoğlu tarihini, kentsel gelişim, okullar, oteller, büyük mağazalar, dini ya- pılar, eğlence hayaü, elçilikler gibi ana baş- İıklar altında anlatan sergı. 'bir Beyoğlu Müzesinsd ohır' sorusuna da cevap anyor. Bugün bir Beyoğlu Müzesi kurulabilir mi? Kurulsaydı orada neler yer alırdı? Bir 'Re- simK Beyoğlu Tarihi 1 yazılsaydı, bu tarih hangı imgeleri ard arda getirirdi? Beyoğlu Müzesi Için Öneriler, kısaca Beyoğlu adı- nı verdiğimiz bu kent parçasınm, bir söy- 'Türk Edebiyatında Beyoğlu' Proje çerçevesinde Yapı Kredi Yaymlan da 'Türk Edebryatında Beyoğhı' başlıklı bir seçki hazırla- dı. Sehhattm Özpalabıyıklar'ın ha- zrrladığı Türk Edebiyatında Beyoğ- lu adlı kitapta, Ahmed Mkflıat Efen- di'den küçfiktskender'e kadar yet- aâş iki yazanmızın Beyoğlu'nu ko- nu alan öykü, roman, şiir, deneme ve anılarından seçmeler yer alıyor. '1870 Beyoğhı 2000- Bir Efeanenin Monografisf projesindeki her ser- grye ayn bir katalog eşlik edecek. apı Kredi Kûltür ve Sanat Yayıncılık'ın düzenlediği üç ay sürecek etkinlikte 4 büyük sergi, 5 farklı yayın ve Beyoğlu Konuşmalan yer alıyor. Sokağa taşan projeler izleyiciyi bir an durup Beyoğlu'na bakmaya davet ediyor. lenceye dönûşen yaşam serûvenine bir bi- çimde katılmış nesneler, belgeler, imgeler arasından. bir caddenın. bir dönemin, bir ya- şam tarzının topoğrafyasını çıkartmaya özen gösteriyor. Geniş birçevreden derlenerek bir araya getirilen nesne, belge ve görsellerin bulunmasında Beyoğlu'ndaki elçilikler, eği- nm ve kûltür kurumlan. dinsel kurumlar, der- nekler ve çok sayıda özel koleksıyoncu, ser- ginin oluşumuna katkıda bulundu. Bu ser- gı, Istanbul'un bu 'baüh' ve aynksı parça- sının, bir sergi 'yapboz'unda canlanan kısa ama çok renkli yaşamı, bugünün insanına, Osmanlı lmparatorluğu'nun son döneminın ve Cumhunyet tarihırun farklı okumalan içın yeni perspektıfler sunuyor. Sergıde, Pera Palas'tan Tokatiryan Ote- B'ne, Calara Mevlevibanesi'nden Santa Ma- ria Kinsesi' ne, Fransa Sarayı'ndan HoDan- da Elçiliği'ne. Bon Marcbe mağazası'ndan satın alınmış btr elbıseden Löbon'un pasta kutulanna, eski tabelalara uzanan objelere, bilgi panolan ve fotoğraflar eşlik ediyor. Beyoğlu Belediyesi'nin katlalanyla ha- zırlanan Bir Beyoğlu Fotoromanı adlı açık hava sergisi ise Taksım- Tünel arasında is- tiklal caddesini boydan boya kat ediyor, bu caddenin önernli olaylan, insanlan, yapıla- n seyyahlann Pera izlenimleri, Tûrk ede- biyatında Beyoğlu'nu konu alan metinler- den alıntılarla büyük panolarla anlatıh- yor.Markiz de özel bir düzenleme ile ser- gıye katılıyor. Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi Salonu'ndakı Beyoğlu sergisi, Duvarlann Arkasında Cadde-i Kebir'in lçyûzleri adı- nı taşıyor. İstiklal Caddesi yapılanndan ki- lıselerin, lokantalann, kürkçülerin, konut- lann, okullann, pasajlann görmedığimiz yüzleriyle, Murat Germen'in fotoğraflan aracılığıyla tanışacağız. 'Bugünkü Program GelecekProgram' Beyoğlu sergilerinin önem- lilerınden biri'Bugünkü Prog- ram-Geiecek Program adını taşıyor. Sergiye 8 sanatçı 12 ay- n işle katılıyor. Sarlds, Ayşe Erkmen, Serkan Özkaya, Fü- sun Onur. Nazlı Eda Novan, Aydan Murtezaoğlu, Gülsüm Karamustafa ve Selda Asal, Beyoğlu'nun farklı mekânla- nnı kullanarak, Beyoğlu ile üişkilerini kendi sanat yakla- şımları doğrultusunda ıfadc ediyor. Bu sergide Beyoğlu'nun bir sergi mekânı haline dönüştü- rülmesi ve sanatçılann yapıt- lannınkamusal alanaaçılıp, ga- leri ve müze dışında, kendi mekânlanru seçen işler olarak sergılenmesı öngörülüyor. Ser- gide, tarihsel referanslan göz önûnde bulundurarak, sürek- h bir nostalji kültürüyle gün- deme gelen Beyoğlu'na çağ- daş bir sanatçının bakışı nasıl olabılır? sorusundan yolaçıkı- lıyor. Üretimlerinin büyük bir bö- lümünü yurtdışında ve ulus- lararası organızasyonlann ya- nı sıra, özellikle kamusal me- kânlarda gerçekleştiren Türk sanatçılann biraraya geldiği sergide Beyoğlu, bir buluşma noktası haline geliyor. Duvar on altı yıl sonra yıkdıyor Yılmaz Güney'in uzun süre sansürlü kalmış son fılmi, 13 Ekim'de 23 sinemada gösterime giriyor CUMHLR CANB.4ZOĞLU YılmazGQney'in(1937-1984) son filmi Du- var (Le Mur) on altı yıl bekledikten sonra 13 Ekim'de 23 ticari sinema salonunda gösterime ginyor. Güney'in Arkadaş'tan dokuz yü sonra kameranm ardına geçip yönettiği, Cannes'dan Altm Palmiye getirmiş Yol'un verdiği büyük moralle ve uluslararası destekle ürettiği Duvar, 70'lerin ortasmda Ankara Kapalı Cezaevi'nde yaşanan trajediyı gözler önüne seriyor. Yıl 1976; siyasiler. adli suçlular, kadınlar ve sübyanlar Ankara hapishanesinde ayn ayn ko- ğuşlarda cezalannı çekmekte. Ancak hapisha- nedckı yaşam şartlan hayli ağrr ve ûstüne ûst- lük tüm angarya çocuklann üzerinde; temizlik, mutfak işleri, kömür ve çöp taşıma... bir de da- yak. baskı, taciz. Onlar cezaevinin köleleri. Buna rağmen umutlan hiç tükenmiyor, ısuı- mak için soba, sağlam camlı pencere, doymak içın ekmek istiyorlar, ya da derüzi görebilecek- leri, televizyon çekebilecekleri, haftada bir yı- kanabilecekleri, doktora çılcabilecekleri başka bir cezaevine gönderilmeyi. Sonunda sübyanlar koğuşunda isyan çıkryor ve dığer koğuşlara da sıçnyor. Hapishanedeki şartlan gayet iyi dille niteleyen idare ise isya- nın belını sübyanlar koğuşunda ezmeye karar- h... Daha önce oyunculuk yapmamış Kuzey Af- rikahlar. Latin Amerikalılar, Berlin'in taşrasm- da gettolarda yaşayan çocuklar ve o dönem Al- manya'da bulunan Tuncd Kurtiz ile Ayşe Emel Mesci gibi profesyonel oyunculardan oluşan kadroyla yapılan fİlmın ilk adı Candan Kmn Kuşlar Kurtubun. Fransa Kûltür Bakanlığı ta- rafindan maddi, manevi desteklenen yapıtı da- ha önce yayımladığı Soba, Pencere Camı ve tki Ekmek tstiyonız adlı romandan yola çıkarak çeken Güney, ilk ismin uzun olduğuna karar ve- riyor ve kısaca Duvar koyuyor admı... Paris'in 60 kilometre kuzeyindeki Pont SL Maxence'de eski bir manastır bulunuyor, etra- fına nöbetçi kulübeleri inşa ediliyor, pencerele- re parmaklıklar yerleştiriliyor; dekor ve aksesu- arlann büyük bölûmü de gizlice Türkiye'den getiriliyor. Güney'in şiddet ile acının dozunu rrcnleme- den anlathğı, başrole birini seçmeden adeta ano- nim bir fılm yapmaya soyunduğu, hapishane "uvar'ı çekmeye karar verdiğimde politik endişelerimi beyazperdeye yansıtmayı amaçlamıştım. Türkiye'deki politik ortamın ve sürekli çiğnenen insan haklannın ezilmemesini ve sanatsal yanının da güçlü olmasını sağlayabilmek için öyküyü çocukların üzerinde yoğunlaştırdım. Ancak çekimlere başlayınca sürgünde olmanın tüm güçlüklerini yaşadık. gerçeğinm yanmda çocuk ve kadının Türk top- lumundaki değerini sorguladığı Duvar'ın çe- kimleri, yönetmenin sette çocuklan tokatladığı, horgördûğû, tarafh fıbn çekerek içindeki tüm ki- ni kustuğu şeklinde Türkiye'ye yansıyor. Bana saldıranlan anlayamıyorum Yol gibi şiirsel anlatımlı bir fılmden sonra ay- nı çizgide bir şey bekleyen Batı basmı Duvar'la adeta şamar yiyor. Filmi sanatsal açıdan değer- lendirmek yerine daha çok politik yanını önp- lana çıkanyorlar. Güney'le oyuncu tartaklama ko- nusunda söyleşilerde bulunuyorlar. Bazı yazar- lar da 'Duygusabanız bu fflmi iztemedenönceild kez düşûnmelisiniz' gibi yorumlar getiriyor. Tabii, Alan Parker'm bir uyuşturucu kaçak- çısmın gözûnden Türkiye hapishanelerindeki durumu verdiği Geceyansı Ekspresi yeniden gündeme sokuluyor ve Duvar'ın gerçekçiliğinin kıyas bile kabul edemeyeceği belirtiliyor. Mostra Internazionale Del Nuovo Cinema ad- lı festivali sırasında Yılmaz Güney'e adanmış bölümün anısını oluşturan kitapta Güney, Jane Cousins'le yaptığı söyleşide Duvar' ın öyküsü- nü şöyle anlatıyor: 'Duvar'ı çekmeye karar verdiğimde politik en- dişelerimi beyazperdeye yansıtmayı amaçlamış- tım. Türkiye'deki politik ortamm ve sürekli çiğ- nenen insan haklannın ezilmemesini ve sanatsal yanının da güçlü olmasını sağlayabilmek için öy- küyü çocuklann üzerinde yoğunlaştırdım. Ancak çekimlere başlayınca sürgünde olma- nın tüm güçlüklerini yaşadık. Duvar Türkiye üzerine bir filmdi, dolayısıyla kendimizi Fran- sa'nın göbeğinde duvarlann arasma, manastıra kapadık. Bütün fıhnlennde Türkiye'nin manza- rasuu kullanmayı seven benim gibi biri için çok zorbirseçimdi... Avrupahlar filmimi, beni yıllarca hapiste tu- tan bir yönetime karşı kinle dolu olduğum için çektiğim şeklinde değerlendirdiler; bunu anla- makta zorluk çekiyorum. Aslında ben tam ter- sini yaptım; hapishane gerçeğini tüm çıplaklı- ğıyla anlatsaydım Avrupahlar bu kez hiç anla- mayacaktı, böyle şeyleri hayal bile edemeye- ceklerinden belki de bu tanıklığa inanmayacak- lardı. Bu nedenle birçok bölümü kısalttım. Ha- pishanedeki gerçeği incelediğinizde durumun çok daha vahim olduğunu göreceksıniz... Beni sette çocuklara şiddet uygulamakla da suçladılar; ama aynı insanlar ellıye yakın insan idam edilirken, milyonlarca insan baskı görür- ken seslerini bile çıkarmadı. Sonra da ben bir çocuğa tokat attım diye hakarete varan saldın- lara geçtiler; bu düşûnce yapısmı anlamakta da zorlanıyorum. Konuyu sertiüde çözen bajgardiyandım -Fransa'yageürken bu kadar kısa bir süre son- ra film yapabileceğinizi düşünmüş müydünüz? Ülke dışına çıkarken yılda iki film yapmayı ümit ediyordum. Duvar'm hazırlığı sekiz ay sûr- dü. Kafamda birçok proje, öykü ve fikir var. Bu nedenle daha hızlı çalışmaya başlamalıyun. - Hapishanedeki şiddeti sette yaratmayı nasıl başardınız? Belki sette çahşanlara çok sert davrandım ama böyle bir hassas öyküyle oyunculann azami uyum sağlaması gerekiyordu. Değişik metotlar uyguladım; örneğin çekim süresince oyuncu- larla ekibin setleri uzaklaştırmasma izin verme- dim. Onlan fibnde de görülen yataklarda uyut- tum. Çocuklar bütün çekim boyunca fılmdeki elbiselerle dolaştüar. Gardiyanlar, jandarmalar ve mahkûmlar arasındaki tüm bağlantıyı kestim. Filmin yönetmeni olarak bellı bir korku yarat- tım sette; orada her konuyu sertlikle çözen bir başgardiyandım. Not: Güney Yayınları 1999 yılında bu yapı- tın senaryosunun, yabancı basında filmle ilgi- li çıkan haber vesöyleşilerin.fotoğrafların bu- lunduğu Duvar adlı bir kitap yayımladı. IŞBLDAK VE YELPAZE ATtLLA BtRKTYE Türkiye, Konuk Ülke' Türkiye, özellikle Avrupa Birliği yolunda çok önemli bir durak olan Uluslararası Frankfurt Ki- tap Fuan'nın 2002 yılındaki "konuk ülke" olma şansınt yitiriyor... Bunun nedeni de tabii ki tahmin edebilece- ğiniz gibi -başta- Kûltür Bakanlığı ve hüküme- tin baştan savma tavrı. Işin komiği, son yıllar- da Kûltür Bakanlığı çeşitli kereler konuk ülke ol- mak için başvurmuş; ama insan haklan, dü- şünce özgürlüğü gibi gerekçelerle geri çevril- mişti. Bu kez ise Frankfurt Fuan'nın yeni yöneticisi -geçen yıl- Türkiye Yayıncılar Birliği'ne geliyor ve 2002'de "konuk ülke" olur musunuz, diyor. Konuk ülke olmak gerçekten de çok büyük bir iş. Yayıncılar Birliği'nin tek başına yapaca- ğı bir iş değil. Zaten, fuar yönetimi devletin ga- rantisini de şart koşuyor. Bu konuda Kûltür Bakanlığı'nın, fuar yöneti- mine yazılı bir teminat vermesi gerekiyor. Ya- yıncılar Biriiği yetkilileri, devletten para mara istemiyoruz, diyor. Yalnızca garantör oldukları- nı bildirsinler, bize yardımcı olsunlar. Böylesine büyük etkinliklerde sponsor bulmak güç değil. Çünkü işadamlarımız artık bu tür du- rumlara devletten daha akılcı bakıyor. Frankfurt Fuarı gibi dünyanın en büyük "kitap" etkinliğin- de, konuk ülke olmanın ne demek olduğunu, devletten daha iyi biliyor. Bunun ülkeye ve ken- dilerine katkılarını çok iyi biliyor. 2002 yılında konuk ülke olmanın anlamı ne- dir? Geçenlerde Doğan Hızlan da konuyu ay- nntılı bir biçimde yazdı. Etkinlik, fuar süresince olmayacak, bütün bir yıla yayılacak. Yalnızca, Frankfurt kentiyle de sınırlı kalmayacak; öteki kentlere de yayılacak. Bu "etkinliğin" içeriğine kısaca bakalım: Fo- toğraf sergileri, kısa ve uzun metrajlı film şen- likleri, müzelerde arkeoloji ve tarih sergileri, tu- ristik tanıtım amaçlı sergiler, tiyatro gösterileri, yazar tanıtım toplantıları, -halk, klasik, çağdaş Türk müziğini içeren- konserler, folklor, bale, dans gösterileri, Alman radyo ve televizyonla- rında ülke ve edebiyatı tanıtıcı canlı yayınlar, basın toplantıları, ülke mutfağını tanıtıcı yemek haftası, vb. vb. Bunlann yanı sıra elli Türk yazarının yapıtı Al- mancaya çevrilecek ve fuar süresince sergile- necek. Türk edebiyatı için -dolayısıyla ülke kül- türü için- bundan daha iyi bir tanıtım olur mu? Bir yıldır Yayıncılar Birliği, Kûltür Bakanlığı ile Başbakanlık arasındaki yazışmanın sonucunu bekliyor. Başbakanlık konuya olumlu bakıyor, Kûltür Bakanlığı da öyle. Ama ortada hiçbir ça- ba yok. Bu yüzden de fuar yönetimi, 2002 için Çin'i ikinci bir aday ülke olarak telaffuz ediyor. Doğan Hızlan, böylesine bir etkinlik için ace- le etmemek gerektiğini yazıyor. Kuşkusuz bu- nun çok geçerli ve haklı yanlan var. Geniş kap- samlı bir etkinlik olduğu için en ince ayrıntıla- rıyta düşünülmeli. Ancak öte yandan da çok acele etmek gere- kiyor. Çünkü, 2002'nin "konuk ülke"s\, bu yıl 18- 23 Ekim tarihteri arasında yapılacak olan 52. Fu- ar'da açıklanacak. Bu açıklamanın yapılabil- mesi için de Yayıncılar Birliği'nin önümüzdeki günlerde konuk ülke olmayı kabul ettiklerini bil- dirmeleri, dolayısıyla Kûltür Bakanlığı'nın da garantör olduğunu fuara bildırmesi gerekiyor. Yayıncılar Birliği, 2002 tarihinde ısrarlı; çün- kü Türkiye'nin "konuk ülke"ye ilk kez bu kadar yaklaştığının altını önemle çiziyor. Haklı olarak, bu şansı kaçırmayalım, diyor. İş, Kûltür Bakanlığı'na kalınca, çatallaşıyor. Umarız bu kez Kûltür Bakanlığı, tarihe kalacak ve AB yolunda önemli bir adım olan "bu etkin- liğin" gerçekleşmesi için fuara bir "yazı" yaza- bilir! Expo 2000 sergisinde gördük. Türkiye pav- yonu -binası- gerek ulusal gerekse uluslarara- sı basında ve televizyonlarda çok olumlu tep- kiler almış, ülke tanıtımına büyük katkıda bu- lunmuştu. Darısı, "konuk ülke"ye... Bangkok Rlm Festivalf'nde ödiü alan filmler • BANGKOK (AFP) - Bangkok Film Festivali'nde lranlı yönetmen Muhammed Ali Lalebi 'Willow and the Wind' adlı filmi ile 'Altm Fil' ödülünü aldı. Film, fakir bir erkek çocuğun kış gehneden önce kınk penceresini tamir etmeye çalışırken yaşadığı maceralan anlatıyor. Japon yönetmen Kurosava Kıyoshi ise 'Carisma' adh filmi ile 'Gümüş Fil'in sahibi oldu. Bangkok Film Festivali, Cannes gibi ticari olan festrvallenn aksine, yeni ve küçük bütçeli bağımsız fümleri göstermesiyle tammyor. konser verecek • LONDRA (AA) - Madonna, Ingiltere'de konser vermeye hazırlanıyor. Konser 28 Kasım'da Brixton'da gerçekleştirilecek. Madonna Londra'da yaşamayı sevdiğini, bu nedenle özel bir şey yapmak ıstediğini belirtiyor. Madonna'mn piyasaya çıkan son albûmü 'Music', Avrupa ve Amerika'da listelerde yükselmeye başladı. khan Erşahinden yeni atbüm • Kûltür Servisi - Caz sanatçısı Ilhan Erşahin yeni albümünün tamtımım dün akşam Babylon'da gerçekleştirdi. Sanatçı, 'Virgo' adını taşıyan albümde Larry Grenadıer, Jon Davis, Bırian Blade ve Saul VVilliams'la çahştı. Geçen yıl Istanbul Film Festivali'nde de gösterilen 'Slam' adlı filmde oynayan Amerikan rapper Saul Williams albümde kendi yazdığı sözlerle yer -•• alıyor. 'Virgo' da sırasıyla Vodoo, Jungle, My : Room, Ask, Sahara. Emotion, New Life, Tasmin's song, Virgo Vibe ve Waltz for Elvin adlı parçalar bulunuyor. Ilhan Erşahin bundan önce 'Home', 'She Saıd' ve özel projesi Wax Poetic adı altında da 'Three' albümlerini yayvmlamıştı. Sanatçının 'Three' albümü bu yaz Atlantic Recors tarafından tüm dûnyada satışa çıkanldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear