25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26EYLÜL2000SAU 14 J V U J L l U.II. kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Tükeficiye erideksli BroadwayOn bir yıllık bir aradan sonra bir kez daha Nevv York'taydım. Yalnızca iki gûn iki gece için. Ya- hn eyalet ya da kentlerde oturup da arada sırada "NewYork'uyaşamak" içinailecek "seferdüzen- leyen" tipik Amerikalı hafta sonu turistleri gibi... Ancak oalar gibi bu dünya başkentinde geçe- cek her hafta sonu saatini aylarca önceden proje- lendirmiş değilim. Herhangi bir restoranda rezer- vasyonum olmadığı gibi, aylarca önce alınmış ti- yatro biletlerim de yok. Bir açık hava turisti ola- cağım. Ozellikle cuma akşamlanna özgü ağır bir ka- rayolu trafığiyle cebelleşerek girdiğimiz kentte- ki son anda bulunmuş otelimize adım attıktan ya- nm saat sonra Broadway'deyiz. özlediğimden fa- lan değıl, gecenin ilerlemiş saatlerinde zaman ge- çirecek en şenlikli yer olduğu için. Otuz-otuz beş yıl önce, 45 dolayındatiyatronun, bir dolu sinemanın ve restoranın bulunduğu, yak- laşık üç bin metrekarelik bir alanı kaplayan bu yö- rede dikkatli davranırsanız, başmıza bir şey gel- meden sıtadan bir gece geçirebilirdınız. On bir yıl önce ise durum fılmlerde izlediğimiz denli se- vimsiz görünüyordu. Bir ITI etkihliği dolayısıy- la ikijün geçirdiğimiz New York'ta, RefıkErdu- ran, OzdemirNutku,Genco Erkal ile taksiyle do- laşmayı yeğlediğimizi anımsıyorum. Bu cuma ge- cesi heyheyi içinde ise nerede taksi! Metro'dan42. Cadde'ye çıknğınızdabirnem yağ- muruyla karşılaşıyorsunuz. Gûn boyu o yüksekbi- naların duvarlannda toplanan nem şimdi cadde- lere iniyor. Soluk alınamıyor. Gençliğimde de ay- nı boğucu havayı solurdum kuşkusuz. Ama o za- manlar kimin umurunda. Zaten Times Square ve Broadvvay'in şenlikJi geceleri çoğunlukla Noel ya da yılbaşı sırastnda önemliydi. Metropolitan Ope- rası, Carnegie Hall, off-ofifya da off- Broadvvay tiyatrolan varken tecimsel Broadvvay tiyatrolan- nın yûzûne kim bakar... zaten paranız yetmez. Şimdi de yetmez ya.. o başka mesele. Broadway'de o gece tüm dûnyanın kalabalığı top- lanmış. Her ırk, her ulus ve herhalde ABD'nin tüm eyaletlerinden insanlar itiş kakış tur atıyorlar cad- de boyu, o bunaltıcı sıcakta. Çantalanmıza sıkı sı- kıya yapışmış yürürken, öğrencilik yıllanmda da, on bir yıl önce de rastlamadığım bir yenilikle kar- şılaşıyorum. On metrede bir, kadın ya da erkek, çeşitli ûniformalar içinde polisler. Öylece, gü- lümseyerek duruyorlar. Ama herkes biliyor ki en küçük bir kanşıklıkta yakalanna anında yapışa- cak bir güvenlik görevlileri ordusu var. Bu neden- le kanşıklık çıkmıyor. Başanlı bir belediye baş- karunın uzun çabakr sonucunda, Nevv York'u (en azından turistik Broadvvay yöresini) herkesin ra- hatçadolaşabileceği bir kente dönüştürdüğü söy- leniyor. Ancak, eskiden beri turistik bir ya- paylıgı içeren Broadvvay çevresi boy- İece iyice bir yapaylaşarak, büyükler için düzenlenmiş bir Disneyland'e, dev bir lunaparka dönüşüyor. Tiyatrolar da bu lunaparkın bir parçası... Çoğunun revü, varyete tûrü gösteri- ler içerdiği bu tiyatrolarda en büyûk at- raksiyon müzikaller. Bu acıdan Broad- vvay Londra ile yanşıyor. Sağa sola ba- kıyorum. şu ya da bu biçimde duyma- dığım, tanımadığım, daha önceki yıl- larda afışini görmediğim birmüzikal yok gibi. Işte "Cats"! Son otuz yıldır müzikal piyasasının en büyük ismi olan Andrew Ltoyd Webber'in T.S. Eliot'un şiirleri- ne (oyunu izlemediğim için nasıl oldu- ğunu bilmediğim bir biçimde) dayan- dınlmış bu yapıtı. 1983 Tony en iyi müzikal ödülünü aldı alalı Broadway'e yerieşmiş durumda. On bir yıl önce de vardı, şimdi de var. Zaten o "sünrli" Tony en iyi müzi- kal ödülünü aldmız mı sırtınız yere gel- miyor. Yine VVebber'in müziğiyle 1988 en iyi müzikal Tony'sine kavuşan, Gas- ton Lerous'un "Operadaki Hayalefi (Phantom of the Opera) de övgü alma- yı ve kapalı gişe oynamayı sürdürüyor. 1987 Tony ödüllü tt Les Misarebtes" bir başka Broadvvay şampiyonu. Alain Boublil vc Oaude-Mkhd Schönberg'in. Victor Hugo'nun ünlü romanı "Sefil- kr"den müzikale dönüştürdükleribuya- pıtın başansı, aynı sanatçılan "MissSa- jgon"u da kotarmaya yöneltmiş. 199 l'de üç Tony kazanan bu müzikal Pucci- ni'nin "MadameButterfly'ını Vietnam Savaşı'nın son günlerine taşıyor. Puc- cini'nin "LaBoheme"i ise "Rent" (Ki- ra)başlığı altında GreemvkhVulage'ın Doğu yakasmın genç sanatçılannı an- latan bir öyküye taşınmış. Gündemde- ki müzikaller arasında en sanatsal olan- lardan biri olarak niteleniyor. Broad- vray'in sonnumaralanndanbiri de 2000 Martı'nda başlayan ve EftonJohn-Tim Rkeeliyle müzikale dönüştürülen, Ver- • Eskiden beri turistik bir yapaylığı içeren Broadvvay çevresi iyice bir yapaylaşarak, büyükler için düzenlenmiş bir Disneyland'e, dev bir lunaparka dönüşüyor. Tiyatrolar da bu lunaparkın bir parçası... Çoğunun revü, varyete türü gösteriler içerdiği bu tiyatroda en büyük atraksiyon müzikaller. di'nin ünlü operası "Aida"~ Bu arada büyüklere ve çocuklara masallar se- risi de göz ardı edilmemiş. Disney çizgi film kla- siklerinden "Asian Knü" 1998 Tony'sini Elton John-Tim Rice müzikali olarak kapıvermiş. Sebas- tian Bach'ın, ünlü RL. Stevensonklasiğine dayan- dırdığı "Jekyll ve Hyde" 1997'den bu yana sürü- yor. Alan Menken'in Oscar ödüllü müziğine da- yalı, ünlü "Çirkin ve GüzeP (The Beauty and the Beast) de 1993'ten bu yana Broadvvay'de. Bir de zamanında büyük sükse yapmış müzi- kallerin "yeniyapım''lan söz konusu. (Dolayısıy- ladaen iyi "eski müzikalinveniyapıınr TonyÖdü- lü var. Bu Tony ödülleri yaman. Yalnız riyatro sa- natını değil, riyatro endüstrisini ve Nevv York'un tecimsel yaşamını birinci elden etkiliyor. Kapita- list sistemi iyice hazmetmiş bir ödül kurumu!) "Eski müzikallerin yeni yapunlan"nın başmda Tim Rice-Andrew Lloyd Webber'in 1970'lerde mü- zikal dünyasını sallayan çok ünlü "Jesus Christ Superstar"ı var. Analarbabalar gençliklerinde iz- lemiş. Şimdi de çocuklanyle izleyip "nostalji ya- pacak"lar. Ardından bizde bile çok ünlü (Cûneyt Gökçer'ın başrolünü oynadığı ve yurtdışında da sergilenen) "Kiss Me Kate" geliyor. (Reklamla- nnda "Snakespeare bilginizi yenileyin" deniyor. Malum, Shakespeare'in ünlü "Hırçın Kız"ından dönüştürülmüş bu müzikal). Cole Pbrter'ın mü- ziği de en az Shakespeare kadar satacak. Demeye kalmıyor, ne göreyim, Lisa MincDi'li filminden de, Gülriz Sunıri'li sahne yapımından da yakından tanıdığımız "Cabaret" de bir kez da- ha yerieşmiş Broadvvay'e. Anlaşılan yakında 1960'Lann "My Fair Lady"si ile "West Side Story"sine de bir kez daha sıra gelecek... Bizde eski bir başanlı yapıtın yenilenmesi ge- nellikle düş kınklığı getirir. Broadvvay ise işini sağ- lam tutuyor. ABD'deki bir dolu riyatro okulunun çoğunda çok iyi eğitim görmüş, yalnız oyuncu- lukta değil, ancak sahne gösterisinin gerektirdiği her alanda beceri kazandıktan sonra diploma ala- bilmiş yüzlerce sanatçı adayı arasından seçiyor oyunculannı. Başansı kuşkulu olan yapıtlara ge- çit vermiyor. Son derece gelişmiş bir tiyatro tek- nolojisi, bu teknolojiyi yetkinlikle kullanabilecek sayıda teknik ekipleri, yaratıcılığını "ben yaptun, oMu" düşüncesiylesınırlamakyerine, "Neyapar- sam başanyı garanti ederim'' boyutlanna götüren. kısacası hem gösterının kusursuzluğunu önkoşul olarak görebilen, hem de piyasayı kollamada ka- şarlanmış yönetmenleri ve yapımcılan var. Üste- lik de yapımcılar arasında kıyasıya bir yanşma... Bu nedenle de yerli ve turist seyirciye satacağı ma- lı hazırlarken çok titiz davranıyor Broadvvay. Sı- radan olanı "şaşırtıcı'' kıhnayı başanyor. Yeni ya- pıtlarda, eski yapıtlann yeni yapımlan da seyir- ciyi düşkınklığına uğratmıyor. Bu nedenle, Bro- advvay memnun, "Broadvray'de oyun izkdün" di- yerek eyaletine ya da ülkesine dönen, popüler kül- türe endeksli seyirciler memnun. Öyle ya, Met- ropolitan'a gitmeden operadan, Puccini ve Ver- di'den söz edecek, iki satır okumadan, Shakespe- are, Victor Hugo izledimdiyecek, üstelik de Lond- ra ve Nevv York'ta "sükse yapmış'' müzikallerin coşkusunu yaşayan bir "sanat olaylannın takipçi- a" kimliğine bürünecek. Broadvvay, "kotay anb- şüabifcn"ı ve "yorulmadan tüketilebilen"ı "nhe- Kkli" göstermenin gizini çözdüğü için Broad- vvay... "Gösteri işTnin ("sbow busüıess") tüm incelik- lerinı kavTamış bu dev tiyatro panayınndan tiyat- ro adına alabileceğimiz birtek olurnlu ders var bel- ki. "Iş'in hiçbir tavsamaya ve aksaklığa izin ve- rilmeksızın, ödünsüz birdisiplinle yapılıyor olma- sı... Ertesi gün öğle saatlerinde yine Broadvvay'den geçerken caddenin trafığe kapatıldığını görüyo- rum. Orta yere koca bir platform kurulmuş, or- kestra yeni bir "şov"un promosyonunu yapıyor. Bir kilometrelik alana gökten trilyonlarca renkli kâgıt kırpığı yağmur gibi iniyor. Çoğu "görme- seniz de olur" sınıfına giren birtakım gösteriler adına yaratılan şenlik. Milyonlarca dolann milyonlarca dolar kazaml- sın diye sokaklara saçüdığı... Az sonra son kezper- desini açacak olan "Cats"e girmek için sıra bek- leyen inanılmaz bir kalabalık. u Treni kaçmna- dm''diyeceklerülkelerine, eyaletlerinedönünce... Broadvvay'in bir gece önceki nemli ışıklanndan ve ertesi günün renkli şamatasından sıynlıp Gre- envvich Village'ın gün ortası dinginliğine sığmı- yoruz. Actor's Studio'nun kapısı kapalı. Ameri- ka'nın en güçlü oyunculannı yetiştiren bu nitelik- li kurumun gösterişsizliğine şaşmamak gerek. O ülkenin sahne ve gösteri sanaüan Broadvvay'le sınırh değil ki... Barbra Strelsandın LOS Angeles'takf son konserl hınca hınç doluydu Son albümünde yaşamını anlattı Kültûr Servisi- Barbra Streisand'ın Los Angeles'taki Staples Center'da verdiği konser tıklım tıklım doluydu. Dûnyanın dört bir yanından gelen ün- lü isimler ve Streisand hayranlan ar- tık konser vermeyeceğini açıklayan bu ünlü sesi bir kez daha duyabilmek için Los Angeles'a gelmişti. Güney Af- rika'dan gelen bir hayranı "Buraya ge- lebümek için arabamı.rad>onıu satüm ve bütün biriktirdikkrimi harcadun" diyordu. Biletlerin 2500 dolara kadar alıcı bulduğu konserde pek çok ünlü yıldız da vardı. Barbra Streisand ile bir fılmde oynamayı çok istediğini söy- leyen John Travolta. eşi oyuncu Kefly Preston ile konsere gelmişti. Travol- ta, " O, drvalann divası. Şarküannı dinlediğim her an içünden ağlamak geHyor" diyordu. 'SometfaingWonderfüI', 'Evergre- en' gibi ünlü şarkılannı seslendiren Streisand herkesi büyüledi. Fotoğraf çekimlerinden teşekkür yazılanna ka- dar her aynntısı ile kendisinin ilgilen- diğı son albümü 'Tbneless-LivelnThe Cwıcert"ın tanıtımı için Amerika'da dört konser veren Streisand, geniş bir izleyici kitlesi önünde son kez şarkı söyledi. - Neden hayatmızdalti her ajnntrjı kontrol etmeye çahşryorsunuz? BARBRASTREISANfD- Çünkü uzun zaman önce yaptığım her şeye başkalan karar veriyordu. Bugün, her yaptığım ve söylediğim sözün arkasın- da ben durmak istiyorum. Medyanın yeni kontrol mekanizması tam benim • "Yapmayı istediğiniz işlere kendınizi tamamen adadığınız bir dönem oluyor. Şimdi de ben sinema ile ilgilenmek istiyorum. Yaşadığım olaylardan ve gördüklerimden yola çıkarak deneysel fîlmler çekeceğim. Bir yapım stüdyom ve elimde ilginç senaryolar var." için yaratılmış ve ben ne istersem onu anında izleyiciye ulaştınyor. Ama ar- tıktelevizyonlara çıkıp kendimi anlat- maya çalışmaktan sıkıldım. Olgun- laştıkça kendi benliğinizi daha iyi ta- nır hale gehyorsunuz. Sınırlannızı öğ- reniyorsunuz. Şarkı söylemek dışın- da artık mikrofonla ilgili hiçbir şey beni ilgilendirmiyor. Son albümüm 'Timdess'ı da kendı hayaümı anlatmak için yaptım. Böylece bir döneme son noktayı koyuyorum. - Canh konsere çıkmaktan korktu- ğunnz söyleniyor. Bunun ardında ar- tık halka kendinizi göstermek isteme- me isteği yaüyor mu? STREİSAND-Yapmayı istediğiniz işlere kendinizi tamamen adadığınız bir dönem olüyor. Şimdi de ben sine- ma ile ilgilenmek istiyorum. Yaşadı- ğım olaylardan ve gördüklerimden yo- la çıkarak deneysel filmler çekece- ğim. Bir yapım stüdyom ve elimde çekilmeyi bekleyen ilginç senaryolar ve hikâyeler var. Sanırım halkın önün- de olmak benim kişiliğimle bağdaşmı- yordu ve beni artık yordu. - Kendinizi gizlediğiniz bir yaşam stiMnizardında da bu çekingeniik duy- gusu mu yaüyor? STREİSAND - Malibu'da eşim Ja- mes BroKn ve benim için önemli olan arkadaşlanmla birlikte yaşıyorum. Arada birde ilgilendiğim fihnlerin ilk gösterimlerine gidiyorum. Aslında kendimi tecrit ettim demek pek de doğru olmaz. Genç şarkjcüan dinliyo- rum, yeni gruplan takip ediyorum. Hatta Backstreet Boys'un bile konse- rine gittim. Ama şubatta Avustrah/a'ya yaptığım tur çokyorucuve sıkıntı için- de geçti. Üstelik, artık insanlara yar- dım ettiğim projeler yüzünden çok meşgulüm. -Orneğin? STREİSAND - Göğûs kanserine karşı savaşan pek çok derneğe katılı- yorum. Aynca doğanm ekolojik den- gesini koruma amacıyla kurulan 'Na- turalResources'ın etkinliklerinin de ön- de gelen takipçilerindenim. -Bugünkû Streisand'ıniçinde 19421- lerin "Funny GirTünden neler kaldı? STREİSAND - Her şey aynı. Ama artık bazı önceliklerim var. Özel ha- yatım mesela. Çalışmaktan asla sıkıl- mam. Gençken insan sürekli devam eden bir enerjiyle, bir şeyleri bulma ve hayatmı kurma içgüdüsüyle çalışıyor. Ama bir zaman sonra ne yaptığım dü- şünmeye başlıyor. Ben, mutluluğu, ef- sanevi kadın karakterinden çok, dün- ya işlerinde, bahçeyle ilgilenmek, gençleri dinlemek ve onlann yeteri kadar iyi olduğuna manınca başkala- nnın dinlemesi için çabalamakta bul- dum. Yaşlandıkça iş ve insan ilişkile- rimde dürüstlüğe daha da çok ihtiyaç duyar oldum. - Peki sizi bir ilah gibi gören, sesini- zeve müziğinize ha>Tanlık duyan din- leyici Idtlenize ne söylemek istersiniz? STREİSAND- Neşe, iyi niyet ve in- saniyet. Hayatlannm her aynntısma özen göstermelerini, ilişküerinde dü- riist olmalarını ve her zor dönemin onlan daha güçlü kıldığım asla unut- mamalannı öğütlüyorum. Müjdat Gezen SanatMerkezi'ndeActorStııdio Kültûr Servisi - Dûnyanın en büyük " aktörokuhıolan Amerika'daki Actor Stu- dio'nun dünyadaki ilk şubesi olma hak- kınıkazanan Müjdat Gezen Sanat Mer- kezi, bir yılı aşkın süredir sürdürdûğü çalışmalar sonucunda ünlü Amerikalı yönetmen Neil Fkckman ıle bir sözleş- me imzaladı. MSM binasında 3 Ekim'den itibaren özel olarak hazırla- nan stüdyolarda başlayacak olan Actor Studio programmınkurulıış amacı; çağ- daş Tüikçe ve îngilizce eğitim vererek modern bir tiyatro atölyesi anlayışıyla salt tiyatroda değil, sinema ve televiz- yonda da yeni arayışlara nasıl girilece- ğini araştırmak. MSM Başkanı sanatçı Müjdat Ge- zen, dûzenlenen basın toplantısındahe- deflediklerinin profesyonel sanatçı ye- tiştirmek olmadığını belirtirken sadece kendini geliştirmeyi seven ve dünyaya farklı bir çerçeveden bakabilen insan- lan; kendisinin ve öğretmen kadrosu- nun deneyimleriyle yetiştirerek eğer onlar da isterlerse sanat dûnyasına ka- zandırmak olduğunu belirtti. "Bura- dan çıkan herkes oyuncu olacak diye bir garanti vennemiz mümkün değB, çünkü Idşjnin tektorpili kendisidir" di- ye konuşan Gezen, tiyatronun bir usta- çırak ilişkisi olduğunu ve MSM'deki tüm öğretmenlerin de kendi dallannda ustalaşmış isimlerden oluştuğunu ifade etti. Amerikah yönetmen Neil Fleckman Ingüizce oyunculukve doğaçlama ders- leri verirken Sumru DinçeL Fleckman'a simültane tercüme yaparak îngilizce seviyeleri birbirinden farkh öğrencile- rin derse anmdakonsantre olmasmı sağ- layacak. Actor Studio'nun öğretmen kadrosundaki diğer isimler ve dersleri ise şöyle: Terena Haiflova - solfej, pi- yano; Ludnio Montefusco- opera, şan; Erol Kesldn - vücut dili, Taiçi Çu Yan; Ann L. GökyiğH - Amerikan tiyatrosu; CerenAküboğhı - diksiyon; YıknzTun- bul - şan, operet, müzikal; Göksel Kor- tay- oyunculuk; Yeşim Toker - dans. Amerika'daki Actor Studio'nun üç yıllık müfredatı MSM'de bir yıla indir- genmiş. Aynca, Türkiye'de ilk defa kul- lamlacak teknik olanaklarla MSM, Ac- tor Studio öğrencilerine köklü bir eği- tim vermeyi amaçhyor. YAZIODASI SELİM İLERİ "CicinTden tzdüşümler (2) OZevkler...'i (lletişim Yayınlan, Bütent Boysan'ın çevirisi) okuduğumda, Cotette'e bir kez daha hay- ran olmuştum. Cinselliğin kural tanımazlığını böyie- sine incelikli, duyarlı anlatabilmek... "Zevklerden hüzünle söz edecek böyle bir kita- bın başlangıcına da kibirii, hayal kınklıkianyla dolu ve tülle örtülü bir kadın yüzû denk düşüyor." Ama Cicim'deki cinsellik de, O Zevkler...'in sarsın- tılı dünyasını aratmaz. L'ea, genç bir erkekle, çocuğu yaşındaki sevgilt- siyle cinselliği yaşarken aşkı ölümsüz kılar bir yan- danda. Burjuva ahlâkının erdem dışı saymaya çalıştığı L'ea, genç bir çocuğa aşkı 'öğretmekte', toplum ta- rafındansa, körpe et tutkunu olmakla aşağılanmak- tadır. Ne var ki, yaşını başını almış L'ea, aşktaki kınk in- celiği bir başka insana, o çok genç, çok yakışıklı Ci- cim'e sunmaktadır. L'ea'yı burjuva ahlâkının da ka- lıplan içinde kavrayabiimek imkânsızdır. Tolstoy'un Anna Karenina'sına kadarevli kadının başka bir erkeği sevebileceği düşüncesi bile ürkünç ahlâksızlıktı. Yani yasamak açısından değil, 'yazmalc' açısından. Tolstoy, Anna'yı mahkûm edemedi. Colette'e gelince, Anna'nın ya da Madame Bo- vary'nin macerası umurunda değildi. L'ea'yı doğru- dan doğruya yaşamak macerasından seçiyordu. Collette'i, bize öğretilen ahlâkın tam karşısında yakalayabiliriz. Üstelik kendinden emin, söylemek is- tediklerinden kaçmayan bir tavırla. Yazann yaşamöyküsüne göz atanlar, hayli fırtına- lı günler saptariar: Pandomimacı Colette, sahneye yan çıplak çıkmış ve tutucu çevrelerin hışmına uğramıştır... Romancı Colette dile getirilmesinden çekinilecek kişilerden söz açmış; fahişeler, jigololar, kadın ve er- kek eşcinseller, metresler kaleme getirmiştir... Ne var ki söz konusu kimlikleri bir fırsat rantı gibi kuüanmaya yanaşmamıştır. Colette, edebiyatn ve do- ğallığın yordamına güvenmiştir. Lea'ya fahişe, Cicim'ejigolo demek olası mı? Ro- manı okuyunca, geçkin fahişeler ve yakışıklı jigolo- lar konusunda bildiklerimizi, bize ögretileni yeniden değerlendirmek zorunda kalınz. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, 'ruhu genç' yaşlı kadınların aşkı, burjuva ahlâkınca oldum bittim mahkûm edilmiştir. Bir 'jigolo'nun, ruhu genç yaşlı kadınlara gerçekten âşık olamayacağı düşünülmüş- tür. Oluyorsa, bu bir sapıklık, sapkınlıktır... Para kar- şılığı sevişmeyi ruh hastalığı saymayan burjuva ah- lâkı, aşka gönül rahatlığıyla sapıklık teşhisini koya- bilmektedir. Colette çoktan kemikleşmiş, ikiyüzlü değer yargı- lannın gerçek aşklara getirdiği yıkımı anlatır Cicim'de. Cicim'in kaleme alındıgı dönem (1920'ler) hatıria- nılırsa, yirminci yüzyılın başındaki törel değerier dü- şünülürse, bu romanın başlı başına bir itiraz olduğu hissedilecektir. İtiraz, fakat karşı tarafın aşağılayıcı söylemiyle de- ğil. Tersine, L'ea'yı da, Cicim'i de eşsiz, biricik kıla- rak. "Kapıyı Cicim'in üzerine kapadı. L'ea'nın bu boş, umutsuzsözleri sessizlik içinde yitti. Cicim'in mer- divende ayağını çarptığını duydu, pencereye koş- tu. Büyük kapı önündeki merdivenden indiğini, ama sonra avlunun ortasında durduğunu gördü. L'eaei- lerini kaldırarak: - Geri dönüyor, geri dönüyor diye haykırdı." Hâlâ soranm: L'ea mı yaşlanışı kabullenen, yoksa Cicim mi yaş- lanışı reddeden? Takvimde tz Bırakan: "Hemen yanıt vermiyor, eğilmiş. Artık yalnızca bumunu, o güzel hayvan kirpiklerini, herzaman ağ- lamakisteyen, dertli ağzının uçlannı görebiliyorum." Colette, Duygusal Sürgûn, Tahsin YücePin çeviri- si, Can Yayınlan, 1991. Itayatımızıiaki Ince Şeylere Dair' internene satılacak • ANKARA (AA) - Pan Yayınevi, felsefeci Ahmet Inam'ın yazdığı 'Hayatımızdaki tnce Şeylere Dair' adlı kitabı, sadece internet üzerinden satışa çıkararak Türkiye'de bir ilki gerçekleştiriyor. Daha önceden 'Müziği okuyabilirsiniz' sloganıyla yalnızca müzik kitaplan yayımlayan Pan Yayıncılık, intenıet üzerinden satış yaparak farklıhk yaratmayı amaçhyor. ODTÜ Felsefe Bölümü'nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Ahmet tnam'ın hayatın birçok aynntısını sorguladığı kitabı, IDEeFIXE adlı internet sitesinde satışa çıkanlacak. Kitapseverler, aynca sitenin kırk bin kitabm veri tabanına sahip arşivinden de yararlanabilecekler. Televizyon, Kadın ve Şidder • Kümır Servisi - Dünya Kitle Araştırma Vakfi, 'Festivalin 10 Yılı', 'Türk Sinemasında Kısa Fibn' ve 'Dünden Bugüne Bir Sinema Güncesüıden Notlar' kitaplannrn ardından kitle iletişim alanındaki yayınlanna bir yenisini ekledi: 'Televizyon, Kadın ve Şiddet'. Prof. Oğuz Onaran yönetiminde on iki araştırmacının 1998 yıluıdan bu yana yaptıklan çalışmalann derlendiği kıtap, Türkiye'de televizyon anlatılannda kadının temsil edilme biçimleri ve bu temsilde var olan şiddetı sorguluyor. Televizyon kanallannın, kadının temsili açısuıdân bir eleştirisini de yapan ve Avrupa Birliği'nin katkılanyla hazırlanan kitapta, yerli drama, güldürü programı, reality show, talk show, Yeşilçam fılmleri, yabancı film, müzik videolan ve televizyon reklamlanndan da örnekler veTCTek kadının temsiline ilginç bir bakış açısı getiriliyor. Boğaziçi Kitap Günleri • Kültür Servisi - Feshane Uluslararası Fuar ve Kongre Merkezi'nde 20-29 Ekim 2000 tarihleri arasında 'Boğaziçi Kitap Günleri' düzenleniyor. 'însan Haklan ve Hukuk' ana teması üzerine dûzenlenen fuar etkinlikleri kapsammda, akademisyen ve yazarlann katdacağı paneller, konferanslar, imza günleri düzenlenecek. Akademi Fuarcılık tarafından gerçekleştirilen fuarda, Türkiye'de şu ana kadar yayımlanmış 55 bin kitap ilk kez sergilenecek. Fuar kapsamında aynca yayınevlerinin ve ziyareçilerin desteği ile, Güneydoğu'daki kütüphanesiz okullara birer kütüphane kazandırma kampanyası başlatılacak. Fuann onur konuğu ise Kırgız romancı Cengiz Aytmatov olacak. Sovyet Yazarjar Birliği üyesi olan Aytmatov 1963 yılında 'Lenin Ödülü' nü almıştı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear