25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 1 EYLÛL 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET J. LJJ\ kultur@cumhuriyet.com.tr 15t HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDIM ANDAÇ Abidin Dino'yutanımakHer zaman bir 'kültür ada- s ' olarak düşündüğüm Abidin Dino'nun uzun sanat/yaşam yolu, birbakıma, ülkemizın ay- dınlanma serüveninin de tanıİc- lığını içerir. 1913'ten 1993'e uzanan, 90 yıllık serüven dolu bır y aşam... Sanatla çok erken yaşta yüzleş- me... Ağabeylennin (Ali, Arif Ahmet Dino) önünde bir 'mo- del*, etkileyici kaynak olması onun bu yola erkence girmesini sağlamıştır. tlk çalışmalannı 1931 'de, Fikret AdiTın \önettıği "Artisf dergisınde yayımladığı- nı düşünürsek... Hemen ardın- dan, 1933'te arkadaşlanyla "D GrubuT> nm daha sonra da "liman Grubu"nu kurması (1939)... Pa- ris'ten Leningrad'a. oradan Ada- na sürgûnlüğüne; derken Ankara- îstanbul- Paris... Yenı bir 'yurt' edine- ceği Paris, onun, bundan böyle yerle- şik mekânıdır: 1952'den 7 Arahk 1993'edeğin. Resim, 80 yıllık ömrii süresince hep baş köşede olmuşrur. Ama, ömrünûn 1930- 1950 yıllan arasındaki döne- minde, Dino; yalnızca resme bağlı kal- mamıştır. Daha doğrusu, kültür/sanat insanı kimliğıyle sanat ortamının oluş- masında etkin olmaya çalışmıştır. Ya- zılar, sinema, tiyatro. karikatürresmi- nin yanı başında yer alan uğraşılan olur bu sûreçte. Uzun sanat yolunun ba^langıç yılla- n bir arayış dönemidır onun ıçin. Ne ya- pacağının değil, nasıl yapacağının ara- yışıdır bu. Buradaki bir başka önemli yan da, yapabileceklerinin en uç nok- tasına gitmek çabası içindc olmasıdır. 'Özgûrce yaratmak istiyordıun 7 Sovyet sinemacı Yutkeviç ıle tanış- ması (1933). bir bakıma onun önünü açar. 1934'te gittiği Leningrad'da, üç yıla yakın, Lenfilm stüdyosunda de- koratör, ressam olarak çalışır. 1937'de Paris'tedır. Yurda dönüşünde ıse (1939) yazın/sanat ortamıyla yakın ilişki için- dedir. "Ses", "Yeni Ses", "Yeni Adam", "Serw*-4 Fünun","Yeni Edebiyar gi- bi dergilerde yazılan yayımlanır, resim ve karikatürleri çıkar. Toplumcu ger- çekçi sanat anlayışım savunmaktadır. Yer yer uyancı, yönlendirici, eleştirel yazılar yazmakta; hatta polemiklere bile girmektedir. Sanatın anlamı, sa- natçının görevi, sanat eğitimi, edebi- yatın ne anlama geldığı vb. konularda aydınlatıcı yazılar yazmaktadır. Tek Parti Dönemi'nın getirdiği bas- kı, yıldın, yasaklamalardan o da payı- nı ahr. Ağabeyi Anf Dino Develi'ye, o da Mecitözü'ne sûrgüne gönderilir- ler (1940/41). Sonrasında ıse, Ada- na'da 'zorunhı ikamet' Resim çalışma- lannı sürdûren Dmo. geçimini de Fe- ritCelalGüvenin TürkSözü'' gaze- tesinin yazı işlen görevinı üstlenerek sağlamaya çalışır. 1941 'de yazdığı Kd adlı oyunu da yasaklanmıştır 1943 'te «s», yazıya ne denli önem verdiğinin birer belitidir edebiyat, sanat, siyasi yazılan. Dino'nun hayata/sanata/topluma/ dönemine bakışını sergiler niteliktedüier. Sanat/yaşam yolunun bütün renkleri nasıl ki resmine ağmışsa; bu yolun düşün yanı da yazılanna yansımıştır. Biri(leri)ne ulaştınlabilecek bir 'ses', bir 'söz\ bir 'renk' gibi düşünür sanatı. Gûzin (Dikel) Dino ile evlenir. Bu dönemdeki tanıklığı, Anadolu ile yüzleşmesi onun için önemlidir. Ander Velter'le söyleşisinde şunlan söyler: "...tüm gördükİerim, yaşadık- larımbeniresmedaha çokbağhyordu. Sankiresmettikçegörüyordum içinde yaşadığun Anadolu insanımn gerçeği- ni. Bu resimlerde köylû. ilk kez folkk>- rik köylü değildi. Daha önce de Ana- dolu, köy, köylü temalan üzerinde re- sim yapanlar otmuştu. Ama bu resim- lenk köylüler sağhkh, köytertertemiz- dl tneklerin memelerinden süt çocuk- lannyanaklanndan kan damhyordu_ GüzeL dekoratif, oölçüde de gerçekkr- den uzakresimJerdi bunlar. Bense, gör- düğüm, yoksul, hasta, sıtmah köytüfe- ri çizryordum." Askerlik, kısa Ankara serüveni der- ken; tstanbul... Gelinen yerde pek ra- hat bırakılmayan Dino, bir sûrgûnden ötekine gidişin adımını atar; ilk durak ltalya'dır. u Arukcarumataketmişti.Öz- gûr olmak, özgûrce düşünmek, düşün- dfiklerimi özgûrce dik getirmek. öz- gûrce\aratmakisnyordum.Tûrkiye'de bunun olanağı yoktu." Onu gönüllü sürgünlüğe sürükleyen nedenlerdir bunlar. Ressam/yazar/ sanat düşûnûrfi Nasıl çizmesi, anlatması gerektiği- nin yolunu yordamını bulmada ilk sür- günlük döneminin önemlice payı var- dır. Onun bu çabası dönemi ve ardıh kuşak yazın/ sanat insanlannı etkiler. Daha da ötesi, yönlendirici/ öğretici- dir, Dino. Dönemin gerçekçilik anlayışmın oluşmasında etkindir. Yazın/ sanat der- gilerinde yazdığı yazılar bunun önem- ü göstergesidir. Yazar kimliği, en az res- samhğı kadar etkindir. Bir yerde duramayan, arayan, araş- tıran; bir adadan ötekine geçen; geçiş izlerini anlamlandıran bir sanat düşü- nürü. Kuram ve eylem iç içeliğini ya- şarhayatm her döneminde. Öyle ki; söz/ yazı ve resim onun bu dünyasında ay- nlmaz bir bütün oluştururlar. Işte Dino'nun bu etkinliğinin ürün- len, yıllar sonra, bir araya getirildi. Onun iyi bir anlatıcı/yazar olduğunu Gören Göz İçin Fikret MuaOa kitabı- nı okuyanlar bılirler. Bir yaşamöykü- sünü bu denli akıcı, renkli, yahn bir dil- le anlatmak... Usta işi bir yazann üs- tesinden gelebileceği bir şeydır, doğ- rusu. Sık sık olmasa da arada bir gazete- lerde dergilerde bazı yazılanna rastlar- dık. Bir de sergi kitapçıklan için_yaz- dıklan ulaşırdı bize. "BiçinıdenOte", "Çernobfl İçin (Çernobal)" metinleri unutulacak gibi değil... Ressam/yazar/sanat düşünürü kim- liğini tümleyen sözlerinin anlamı, yu- kanda ımlediğım 'kültür adası' nite- lemesını yapmamıza da kapı arahyor- du. Turgut Çeviker'in derleyerek yayı- na hazırladığı Kültûr. Sanat ve Potiti- ka Üstûne Yazılar, Dino'nun çok yön- lü yanını sergileyen ürünlerini bir ara- ya getiriyor. Bir bakıma da, Ferit Ed- gû'nûn kitabınm 'sunu'sunda altını çizdiği; Dino'nun 'yazarhğuun keşfe- dihnesi' önemli bir adım. Bence, Di- no, bu adımı asıl Fikret MuaDa kita- bıyla atmıştı! Gene de şunu söyleyebilirim ki; Di- no'nun, yazarlığı resmin dışmda dü- şûndüğûnü sannuyorum. Söze, yazı- ya ne denli önem verdiğinin birer be- lıtidir edebiyat, sanat, siyasi yazılan. Dino'nun hayata/sanata/topluma/dö- nemine bakışını sergiler niteliktedirler. Sanat/yaşam yolunun bütün renkle- ri nasıl ki resmine ağmışsa; bu yolun düşün yanı da yazılanna yansımıştır. Dino, çizdiği resimler, yaptığı rıey- keller/seramikler, yazdığı yazılarla in- sanlığın yüzyülardır kültür mirası ohış- turabilme çabasını simgeleyen bir bi- rikimi var etmiştir. Söz/yazı/edebiyat ise işte bu yaratıcıhğırnn vazgeçilmez yanıdır. Resmin biçimleyici, renkle bir dünya yaratıcı öğesini yazıda da gös- tenniştir. Biri(leri)ne ulaştınlabilecek bir 'ses' bir 'söz', bir 'renk' gibi düşü- nür sanatı. Kitaptaki her bir yazısırun anlamı, söylemi de buna dönüktür. Yakm dos- tu, bu serüveninin tanığı Edgü'nün şu imlemesi de yerindedir: "çûnkû yaz- dıklannıda, çizdiklerini dekendisiiçin yazıp cizmiyordu." Fakir Baykurt'tan dinlemişimdir; şiir kitabı Bir Lzun Yolu resımleme- si için gönderdiğinde, kısa sürede bır dolu resimle çıkagelir şiirleri. Resim- leri, kitapta kullandıktan sonra, Di- no'ya göndermek isteyen Baykurt'a yanıtı şöyle olur: 'Oresinüerkitaba ve sana ait artık bundan böyte-' Dino ile vapümış söykjfler Dino'nun yazdıklanna baktığımız- da; dönemin sanat/ yazın/kültür orta- mının oluşma serüvenini, gündemde- ki sorunlan/olgulan, tartışma konula- nnı görürüz. özellikle sanat insanlan üzerine yazdıklan ise ayn bir değer- dir. Bakış açısındaki erimlilik, sapta- ma ve gözlemlerinin yerindeliği oku- ru zenginleştirecek düzeydedir. Dino, bazı kavramlann doğru/nasıl tamşılması gerektiğinin de ipuçlanm verir bize. Sanat yazılannın getirdiği önemli bir açılım da budur. Sanatçının düşün/yaratıcı dünyası- mn debisini gösteren; zamanla o biri- kimin neye/niçin/nasıl dönüştüğünün de adeta yansunalandır her biri. Siyasi yazılan ise, işte o 'kültfir ada- sı'nın yerini/yurdunu, ildimini, kara- sal görûnümünü ortaya koyacak bir birikimi getiriyor. Turgut Çeviker'e, bizi bu 'kûhür adası'na yeniden kavuşturduğu için, eüne sağlık diyorum. Onu bir başka 'gö- rev' daha bekliyor. Başlamışken bunu da yapmalı diye düşünüyorum: Abi- din Dino ile yapılmış söyleşiler kita- bı. Elimdeki Abidin Dino dosyasını, bunun için, kendisine sunmaya hazı- nm. Onunla yapılmış konuşmalann, hatta Dino üzerine yazılmış yazılann da, bir araya getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu görev hem onu, hem de Adam Yayınlan'nı bekliyor. Okuma önermeleri * Abidin Dino, Kültür, Sanat ve Poutika Lstüne \azilar (1938- 1993), Derleyen ve Yayına Hazırlayan: Turgut Çevİker, Ağustos 2000. Adam Yaymlan, 679 s. * A'dan Z'ye Abidin Dino, Derleme ve Metin: Zeynep Ava, Nisan 2000, Yapı Kredi Yayınlan, 291 s. * Abidin Dino, Kısa Hayat Öyküm, Kasım 1995, Yapı Kredi Yayınlan, 119 s. * Abidin Dino-Ara Güler, Gören Göz tçin Fikret MuaDa, 1980, Cem Yayınevi, 215 s. * Gûzin Dino, Gel Zaman Git Zaman. 1991, Can Yayınlan, 240 s. Okurken a l t ı ç l z l l e n l e r "Anlamı,en geniş bir kavram olarak anlamı savunmak, memleketimizde çok önemli: Asırlar boyunca elden geldiği kadar anlamlan hsmışız, anlam kırıntılan ile yetinmişiz. Anlamsızhk hem sosyal hem politik, hem kültürel bir ilke olarak süregelmiş. Ortacı güç, saray ve medreseye, anlamı, düşünceyi, tehlikeli bir düşman saymış. Oyüzden düzyazı gelişememiş, şiir anlamsızlığa sığınmış (Divan Edebiyatı konusunda örnekler hatırlanabilir), bütün toplum düzeni bir gerçekten kopma nöbetine tutulmuş, anlamlar boğulmuş, düşünce hsır kalmış, kavramlar kanşmış, yabancılaşma (alienation) bugüne dek süregelmiştir." (1963). 'Abidin Dino Ansiklopedisi'Abidin Dino'yu tanımak, onun sanat/yaşam yolunun serüvenini öğrenmek için bir başka kitaptan söz etmek istiyorum size kısaca. A'den Z'ye Abidin Dino. Zeynep Avcı'nın derleyip metinlerini yazdığı bu kitabı, 'Abidin Dino Ansiklopedisi' olarak nıtelendiriyorum. Içeriği ve sunuluşuyla bir sanatçı üzerine böylesine yazümış/hazırlanmış bir başka kitap hatırlamıyorum. Burada salt bir ressamın öyküsünü, sanat/yaşam yolunun tanıklığrnı öğrenmiyorsunuz; Türkiye'nin sanat/düşün/yazın/kültür cografyasına, kırk kapılı bir kente girercesine, yolculuk yapıyorsunuz. Çok yönlü bir sanatçuıın sanat yordamı başka türlü anlatılamazdı gibime geliyor. A'dan Z'ye Abidin Dino'nun sanat/yaşam yolunda yer alan/yer eden kişiler/ mekânlar/olaylar'olgular/ Kavramlar/akımlar/ dönemler vb. madde başhklan olarak ele alınıyor: değerlendirilerek tanıtıhyor. Resimler, fotoğraflar, çizimlerin yer aldığı, adeta bir 'ansildopedi' niteliğindeki kitabın Abidin Dino'yu bütün yönleriyle tanımamız için eşsiz bir kaynak olduğunu düşünüyorum. Uzunca bir süre eünizdea bırakamayacağınız bir kaynak, hem de... Zeynep Avcı'nın şu sözlerine katılırken; "Bir sanat ve kültür insanı alfabetik sıralama kuDamlarak Tûrkiye'de ilk kez ek atanıyor. Abidin Dino gflri, çok yönlû, özenDesi bir yaşamı ve üretimi obn kişflerin bir kitap çerçevesinde tannnlanmasmda alfabetik yöntemin ûlkemizde de benimseneceğine ve yaygmlaşacağuuı inamyonız»''; onun bu dileğinin ve çalışmasının başka sanatçılan tanımak/ tanunlamak/ anlamak ve anlatabılmek için bir adım, bir model olmasını diliyorum. Bu uzun yolculuğun sizj yeni serüvenlere çıkarabileceğini söylemeliyim. Bir 'kültûr adası'nı tanımak için iki kitabı bir arada okumak fırsatını yakalamanızı dilerim. Hayatın öte yakasuıa bir ressamın, sanat düşünürünün dünyasından bakmanın zenginleştirici yanmı göreceksinizdir, eminim. Paris Sonbahar Festivali'nde Iran Hizgân David Cronenbcrg'in retrospektifi »cmulacak. Kültür Servisi -Dünyanın önde gelen festivallerinden geleneksel Paris Sonbahar Festivali'nin 29.'su dün başladı. Bu yıl oldukça geniş bir programı içinde banndn^n festival- de, müzik, tiyatro, sergi ve dans gi- bi sanat etkinliklerine yer venliyor. Festivalin en önemli özelliği Iran'ı konu alması. Festivalde mMüslümanlığm bel- li bir dönemini ele alan dinsel bir dra- ma da gösterilecek. 'Taziye' adım ta- şıyan oyun ilk kez Islam ülkelerinin dışmda sergilenecek. Opera ve tiyatro öğelerinin birlik- te harmanlanarak sunulacağı Tazi- ye'de, Şam halifesi Yezid ve Hazre- ti Muhammed' in tonınu Imam Hü- seyin arasında 680 yılmda Sunni ve Şii anlaşmazlığı üzerine başlayan savaş ele ahnıyor. Oyun aynca, Is- lam dünyasmdaki tek dinsel drama. Festivalde aynca Iran, Kolombı- ya, Yunanistan gibi çeşitlı ülkeler- den 15 öykü anlatıcısı 'Babil öykû- sûnü' Japonca, Çince, Yeni Zellan- daca gibi çeşitli dillerde seslendire- cek. Shakespeare'm ünlü 'Hamlet'i iki ayn biçimde yorumlanacak. ll- ki Ingiliz yönetmen Peter Brook ta- rafından 'ngilizce, diğeri ise Al- manca olarak Peter ZaJek'in yö- netmenliğinde sunulacak izleyici- lere. Yeni ttalyan Tiyatrosu ise Raf- faello Sanzio'nun yapıtıyla Teatrino Clandestino tarafmdan temsil edi- lecek. Bu yıl mayıs aymda gerçekleşti- rilen Cannes Fibn Festivali'nde üç ödül VenedikFilmFestivali'nde ise Gümüş Ayı ödülünü kazanan Iran sineması, festivalin diğer ilgi oda- ğı. îran sinemasmdan örnekler ka- sım aymda üç hafta boyunca göste- nlecek. Aynca Kanadalı yönetmen DavidCronenberg'in çalışmalan da retrospektif biçimde izleyicilere su- nulacak. Alman ressam ve heykeltıraş An- sehn Kiefer ise Yahudi Kabala'dan esinlenerek gerçekleştirdiği yapıt- lanm sergileyecek. Aynı zamanda îran doğumlu sanatçı ŞirinNeşat da Iran'dan kadm yüzlerini Paris Fes- tivah'nde gösterecek. Festivalde mo- dern dans ise Belçika'dan Meg Stu- art, Japonya'dan Saburo Teshiga- wara ile temsil ediliyor. Bütçesi 25 milyon fîankı bulan Paris Sonbahar Festivali bu yıl di- ğer yıllara oranla daha geniş ve ni- telikli bir programla çıkıyor izleyi- cilerin karşısma. Festival 30 Ka- sım'a dek surecek. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL Devletin Tiyatrosu Yalnız bugün değil, ama eskiden beri düşündür- müştür beni şu "Devletin tiyatrosu" kavramı. Burada "Devlet Tiyatrosu" demekten bilinçli ola- rak kaçındım. Çünkü Batı'da, özellikle deneyimler- den yana zengin bir burjuva kültüründen süzülüp gel- * miş toplumlarda "Devlet Tiyatrosu" ya da adı f a r k ^ benzer kurumlar, devlet "iktidannı" tiyatro alanında da göstersin diye değil, fakat devletin tiyatro sana- bnı desteklemesi amacıyla vardır. Dolayısıyla o top-— lumlarda böyle kurumlar, devlet daireleri olmayıp bi^a rer sanat kurumudur. Ama o toplumlann, devletin, ~ rjyatrolannı sanat kurumu kılan çok önemli bir üst- özelliği iyi anlaşılmazsa, konu bulanık kalır O topl-'R lumlar, devletin kendi için değil, fakat toplum ve a -' toplumu oluşturan bireyler için var olduğu toplunv A lardır. nıi Sonuç: Bir ülkede devletin tiyatrosuna egemen oten ıs anlayışı, o ülkedeki devlet anlayışı belirler. Eğer o üko kenin devlet mekanizması hâlâ hizmet mekanizma-sjj sına dönüşememişse, variık gerekçesini hâlâ genis.^ ölçüde kendinde bulan bir soyut kavram olarai^ kalmışsa, her tırsattan yararlanarak kendini vurgu-' luyorsa, o devletin tiyatrosunun yönetimine de -pek ~ ender ortaya çıkan, çtktıklan zaman da genelde gö1 ^; revlerinden alman sanattan yana yöneticilerin bakı§.- açılannın dışında-, elbette birincil olarak sanatı de-'^ ğil, fakat kaynağı devletteki bir iktidan vurgulama he0 ^ defini düşünen bir anlayış egemen olacaktır. 'i •: Tûrkiye'de, bugün olduğu kadar dün de Devlet TKJH yatrolan ile ilgili sorunlar ortaya çıktığında rastladfir) ğımız düşünme ve değerlendirme yanlışlan, yukarr- daki gerçeklenn göz önünde tutulmamasından kay*;,, naklanmaktadır. Başka deyişle, ülkemizde devletin,,, kendine yönelik bakış açışı tartışılmadan ve değiş- p meden, Devlet Tıyatrolan'ndaki aksaklıklann gideri;ı r, lebileceği sanılmaktadır. ;"_ Türkiye, imparatoriuktan cumhuriyete -tarihsel ge-''' lişiminin beraberinde getirdği nedenlerden ötürüu 'i -î hemen hiçbireteştiri mekanizmasmı oluşturama- dan geçmiş bir devletin adıdır. Bunun sonucu ola^ 1 -' rak da Türkiye, devletin ancak kendini eleştirebildi-'« ; ği ve dışardan yöneltilen eleştirilere de açık kalabik-.î diği ölçüde güç kazanabileceği gibi bir anlayışın, ya-.! ni çağdaş devlet anlayışmın henüz yeterince kök,-, salamadığı bir ülkedir. _ ,; Durum böyle olunca, bu devletin elindeki birtiyafc^ ronun, tiyatro sanatının doğrudan özünden kaynak- ( lanan bir işlevi, yani eleştirel olma işlevini yerine ge^' nrmesi, getirse bile devletin buna ses çıkarmaması,' 1 ' nasıl beklenebilir? ' ' Bugün Tûrkiye'de devlet, vatandaşını ön plandâ- ;l tutmakta mıdır ki, devletin tiyatrosu -ya da operası?-'"'' "her şeyden önce sanat ve yaratıcılık" desin? • '• Bugün Tûrkiye'de devtet anlayışı, devletin ancaR 7 eleştin'lebildiği ölçüde güçlü olacağı gibi bir bılince - ulaşabilmiş midir ki, devletin tiyatrosu da özellikle bu toplumda tiyatronun eleştirel olma zorunluluğunu duyabilsin? ,,.-; Bir tiyatro düşününüz ki, gündeminde sanat tar- n tışmalan değil, fakat hep yönetim biçimine ilişkin tartışmalar bulunsun ve bütün bunalımlar, yönetime. ilişkin sorunlardan kaynaklansın! Bir tiyatro düşününüz ki, medyada sanatsal bâ- ^ şanlanyla değil, fakat ağırlıklı olarak "kim nereyeata- nacak" ya da "kim hangi görevden alındr gibisin- den sorulann yanıtlanyla yer alsın! " " Bir tiyatro düşününüz ki, yıllık oyun programından çok, genellikle içindeki ikti dar çekişmeleriyle dik- katleri çeksin! Evet, böyle bir tiyatronun tiyatro adryla var olabi- leceği düşünülebilir mi? Kural olarak düşünülemez. Ama o tiyatro, Tûrkiye'de devletin kendisine yö- nelik bakış açisının ürünü bir "DeWef Tiyatrosu" ise,, ancak bu kadar tiyatro olabiliri : ' Ben, Devlet Tıyatrosu'nun "böyle" olmasına hiç- bir zaman şaşmadım. Ama "Devlet Tiyatrosu neden böyle" ya da "oaşfca türlü olamaz mı" diye soranla- ra her zaman şaştım ve şaşmayı da sürdürüyorum! e-posta: ahmetcemal@superonHne.cofn ' A acem20@hotmail.com Atnâ İhan'ın yeni kitaJn1 8ultan Galiyef • Kültür Servisi - Bılgı Yayınevi, Attılâ tlhan'ın Cumhuriyet gazetesinde 'Söyleşiler' adı altında çıkan yazılannı, 'Cumhuriyet Söyleşileri' başlığıyla yayunhyor. Yayuıevi, son olarak dızının üçüncü halkası 'Sultan Galiyef 'i pıyasaya çıkardı. tlhan'ın 1997-1998 yülan arasında yazdığı köşe yazılanrun yer aldığı kitap, 'Milletin Tutkalı Devlet', 'Asıl Sorun: örgütlenme', 'Mazlumlann Küreselleşmesi', 'Avrasya, Avrasyalınm!', 'Soğuk Savaş Kirliliği' ve 'tktidarlar, Anti-Kemalist' adlı 6 bölümden oluşuyor. Yazar bu kitabında da 'Avrasya'da dolaşan hayalet' şeklinde betimlediği Mirseyit Sultan Galiyef ile Atatürk'ün tezleri arasındaki benzerliğe dikkati çekiyor. Galiyef ile „ Atatürk'ün 'MazlumlarEnternasyonalizmi' kurulması üzerinde yoğunlaşan fıkirlerine sadık - - kalınması gerektiğini belirten tlhan, şu an *2 yürütülen hâkim politikalar ile Türkiye'nin, kendisini tamamıyla karşı tarafa adamış olduğu ^ görüşünü savunuyor. .<-; Ressamtar Fransız romancriara^ ilham kaynağı oluyor *< • PARİS (AFP) - Dünyanın en önemli ^ resimlerinden biri sayılan Courbet'in 'L'Origine dö Monde', Fransız edebiyat dünyasında yeni sezon kitaplannm odak noktisı oldu. Tecrübeli romancı," 1 ' Serge Rezvani'nin son romanına konu olan resim, Paris'in merkezinde bulunan Musee d'Orsay'da IiJ S sergileniyor. Resim, 1866'da St. Petersburg ''' n . Sarayı'nda görevlendirilen ve aynı zaman da bir '"! koleksiyonu olan Osmanlı büyükelçisi Halil v "^ Bey'in de eline geçmiş. Romancı Elisabeth ''" Belorgey de 15. yüzyıl Flaman ressamlan arasmda^ farklı bir yeri olan Jan Van Eyck'm hayatı ve ~J * aşklan ile ilgili bir kitap yazıyor. ' ' n "T/f BUGUN • 2. AYA İRtNİ BACH GÜNLERİ'nde saat 19.30'da François Fernandez'ın keman konseri • BABYLON'da saat 21.30'da Laço Tavfa'nın konseri izlenebilir.(292 73 68) • tFSAK'ta saat 19.30'da Reyan 1\ıvi'nin 'Bir Belgeselin Kamera Arkası' adlı dıa eşliğinde soyieşısı yer alacak. (292 42 01) iırn
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear