22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
17EYLÜL2000PAZAR CUMHURİYET SAYFA 20. YILINDA 12 EYLUL 12 Eylül darbesi Bonn Büyükelçisi olan VahitHalefoğlu, Almanya 'nın tutumunu değerlendirdi 'Almanyabizeyardımcı oldu' 12 Eytûl darbesi sırasmda Bonn Büyükelçisi olarak görev yapan Vahit Halefoğhı, Hetannt Schmidt başbakanbğındaki Federal Ahnanya hükümetinin Tûrkiye'deki müdahaleyi anfayışbı karşıbdığını benrtti. en 11 Eylül'de Türkiye'deydim, darbe haberini 12 Eylül'de uçaktan indiğimde Almanya 'da aldım. Türkiye îdeki olan bitenler o kadar çığırından çıkmıştı ki Almanya 'daki insanlar dahi bunun bir müdahale ile halledilmesinin doğru olacağına inanıyorlardı o zaman. OSMANÇUTSAY -3- •* ^ Eylül askeri darbesinde, / J Bonn Büyükelçisi Vahit A. jLt Hakfoğhı'ydu Darbeden yıllar sonra yapılan bır mülakatta eski Büyükelçi ve Dışjşlen Bakanı, Fede- ral Almanya'nın ıstekli ruh halinı an- latrnışü. Halefoğlu, 27 Ekırn 1994'te, bir dizi konferans içın bulunduğu Al- manya'da, Bonn Büyükelçiliği'nde sorulanmızı yanıtlamış ve sosyal de- mokrat ağırlüdı Alman hükümetinin 12 Eylül'e bir sorun çıkarmadığını söylemışti. - Son araş&rmalar, 12 Eylül askeri müdahalesinin siyasi sonuçlannın Al- manya tarafından anlayışla karşılandı- ğuu gösteriyor. Bu sizce doğru mu? Sa- yın Halefoğlu. çok somut olarak: Siz 12 Eylül'ü ne zaman haber aldınız? VAHfT HALEFOĞLU-12 Eylül sa- bahı. Ben 11 Eylül'de Türkiye'deydim, haberi de 12 Eylül'de uçaktan indiğim- de burada aldım. - Uçaktan indiniz ve darbeyi burada haber aldınız. Peki Alman Dışişleri Ba- kanhğı ve Başbakanhk, bunlar size han- gi sorularla geldiler? HALEFOĞLU - Somut olarak "şu- dur" diyebilecek dunımda değilim. Ta- bii çok eskide kaldı bunlar. 12 Ey- lül'den önce Türkiye'dekı hadıseleri gören tanıdıklanmız, arkadaşlanmız, "Bu anarşiye neden asker müdahale edip de son vermKor? Bu böyle devam edemez" diye birtakım fıkirler ortaya sürüyorlardı. Tûrkiye'deki olan biten- ler o kadar çığınndan çıknuştı kı, Al- manya'daki insanlar dahi bunun bir müdahale ile halledilmesinin doğru olacağına inanıyorlardı o zaman. Nite- kim 12 Eylül'den sonra da Alman ba- kanlar, Ahnan halkı, belki medyası kıs- men, bu olup bitenlere karşı başka re- aksiyon göstermedi ve anlayışla karşı- lamaya çalıştı. Ve Türkiye'nin tekrar demokrasiye dönmesini kolaylaştır- mak içın yardımcı olmaya çalıştı - Bu konuda sosyal demokranann, yani Hehnut Schmidt hükümetinin de ayn bir tavn olmadı. Yani Tûrkiye'de- ki bu müdahaleyianlayışla karşuadüar. TflrMye'ye yardım HALEFOĞLU- Tabu onlannnamı- na bunu söylemek mümkün değil, ama verdikleri izlenım buydu. - Bu kolaylaşüncı destek, sizin yoru- munuza göre Turkrye'de demokrasive dönüşü, yani "üç sene içinde demokra- siye dÖnüşü" kolav laşürdı._ HALEFOĞLU - Bır kolaylık sağla- dı. Çünkü Türkiye çok tehlikeli bir ye- re doğru hızlı adımlarla gidiyordu. 7O'ler biterken bu düşünce hâkimdi. Afganistan'a Rus müdahalesı olmuştu, tran'da durum son derece kntikti, Şah gitti gidecek... Sırada Tûrkıye vardı. "Acaba Türkiye aynıduruma düşebiKr mi, yoksa Türîdye'yi kurtarmak lazun mı, değil mi?" dıye konuşuluyordu. Tûrkiye'yi o badıreden kurtarmanın Baülılann lehine bır hareket olacağına kararverdiler ve OECD içinde bır kon- sorsiyum kurarak Türkıye'ye her sene 1 miryar dolardan fazla bir yardım et- me karan aldılar Bunu. yardım ışinı 12 Eylül sûrecinde Federal Almanya'nın Türkiye ile ilişkilerini dönemin dışişleri bakanı Genscher yürüttü. yürütmek üzere de Almanya'yı görev- îendırdıler. Ve Almanya, gene hatırla- yacaksınız o zaman, Leisler Kiep gibi CDLJ'lu (Hıristıyan Demokrat Birlik) bir mahye uzmanını bu ışı yürütmeye memur ettı, Leisler Kıep de elinde şap- ka dünyayı dolaşıp Türkıye'ye para topladı. Japonya'ya, Amerika"ya, Su- udi Arabıstan'a, her yere gıtti... Bır sü- re sonra Leisler Kiep'in bu yaphklann- dan kendı partısıne avantaj sağladığı ortaya çıkar gıbı olunca, SPD o zaman Leisler Kiep"ı bır kenara bıraktı, yeri- ne Matthöfer'ı koydu. Matthöfer o za- man Mahye Bakanı idı. Ama tabıı Tür- kiye'ye geldı, başka yerlere gittı. Bize büyük yardım etmeye çalıştı. O sırada, 1980'den sonra, Turgut Bey (Özal) bu- raya sık sık geldi, Alman bakanlanyla gerek garantisiz ticari borçlar gerekse kredilerin ertelenmesi, yeni bir plana bağlanması ve yeni ödeme kuraüarı tespit edihnesi için müzakereler yaptık. O zaman bize karşı da büyük anlayış gösterdiler. Zlya Müezzinoğlu - Sizin bildiğiniz bir detayı hanrlata- yım. Ziya Müezzinoğlu geliyor buraya, 1979'un Temmuz ayında ve diyor ki: "Bu LMF'nin bize y öneük yapnnmla- nnı bir kenara bırakın. biz sizinle kar- şılıkh anlaşalım. siz bize doğrudan des- tek verin." O zaman da pek oJumlu ce- vap alamadış bUmiyor. HALEFOĞLU -Ziya Müezzinoğlu benim sınıf arkadaşımdır Buraya gel- diğınde bız bırlıkte gıttık. Şımdı deta- yı hatırlamıyorum ama. görüşmelenn pek olumlu bir sonuç verdiğini de ha- tırlamıyorum. - Peki şöyle bir sonı sorulabflir mi? Eğer Almaırya, 12 Eylül müdahalesini baştan reddedip de "Derhal eski kn- rumlar ihdas edilmeMir" diye ısrarlı bir tepki göstermiş olsaydı, 12 Eylül'ün başan şansı olabilir miy di? Varsayalım. yine burada kurgusal bir modelden ha- reket ediyoruz, VVashington bu konuda Türkiyeye daha anlayışh davTanmış ol- sun, ama Almaırya ters bir tepki göster- miş bulunsun... Böyle kabul edetim. Çünkü sosyaldemokraüann egementi- ğinde bir koaüsyon hükümetisöz konu- suydu veböyle bir tepki mümkündü. O zaman, 12 Eylül'ünbir başan şansıohır muydu? Schmidt ve Gensctier HALEFOĞLU- Gerek Schmidt ge- rekse Genscher yıllardır tanıdığım Al- man devlet adamlanydı. Bunlann ikı- sinin de, benim tespit eftiğım en kuv- vetli taraflan gerçekçi olmalanydı, pragmatik olmalanydı. Hatırlarsanız Schmidt için "CDU'ya mükemmel bir başbakanolur" denirdi. Genscher aya- ğı yerde, hadiseleri çok iyi tahlil ve ne- ler yapılabıleceğıni çok iyı tespit eden, ona göre bir politika izleyen bir dışiş- leri bakamydı. Ve Türkiye'yle ihşkile- ri de zaten hep Genscher yürüttû. On- larla Genscher görüştû, Evren Paşa ile Genscher görüştü, onlarla temas etti ve Türkiye'nin o geçiş döneminde, de- mokratik sürece en kısa zamanda tek- rar dönebilmesi için yardımcı olmaya çalıştı. Hatta Evren Paşa'nın hatırala- nnda da vardır, orada Evren Paşa Genscher'e bir program venyor, "Şu tarihte şunlanyapacağa, butarihtebu- nu yapacağız" dıye... Hepsı de aynı ta- rıhlerde gerçekleşiyor. Bu Genscher'ı çok etkıliyor ve onun için 12 Eylül'e daima anlayışla yaklaşıyor. Benim Genscher'le anlaşamadığım bir tek ko- nu var. Serbest dolaşım. Orada Gensc- her'in bir saplantısı vardı. O saplantı da: "Evren Paşa bana Türkiye'nin ser- best dolaşundan vazgeçeceği vaadini yapta,sizbu vaadiyerinegetiremryorsu- nuz." Halbukı yıne Evren Paşa'nın ha- tırahnı okuyacak olursanız, Evren Pa- şa böyle bir şey söylememiş. Orada bir yanlış anlama veyahut da bir yanlış yo- rum söz konusu. Ve ilişkılenmizi ol- dukça hırpaladı bu anlayış. Evren Pa- şa böyle bir şey söylememiş. Evren Pa- şa ile konuşuyonız, "Ben böyle bir şey söylemedim. Benim söytediğim ortada" diyor. Evren Paşa'nın yanında yaban- cılarla yaptığı bütün görûşmelerin za- bıtlannın bir kopyası vardır. Ve zaten o hatıralannı yazarken o zabıtlan çıkar- tıp yazıyordu. Tabii bu, çok makul bir sistem. Hep soruyorsunuz; "Niye yaz- mıyorsunuz" diye, işte bende böyle bir vesika yok. Hiçbir zaman tutmadım. Aklıma da gelmedi. Yani bir gûn yaza- cağımı, bir gûn bakan olacağımı düşü- nemedim ki ben. Evren'ln anıları - Evet ama, 12 EyraTden önce Türld- ye'nm siyaset üreten muhteuf kurmay- bn, her anlamda >% her yerde, Ahnan- ya'dan herhangi bir tepki görmeyecek- leritespitininetolarakyaprmslardLBen söyiediklerinizden bu sonucu çıkardım. 1980yihnda 11 Eylül'de sizTürkiye'dey- ken ve 12 Eylül sabahı uçakla buraya ge- Grken olayİann geüsimi içinde, Tûrki- ye'deki bu yeni ohışumun Almanya'dan bir tepki atanayacağmı bfliyordunıız-. HALEFOĞLU - Onu ben söyleye- cek durumda değilim. - Ama böyle bir izlenim çıkmıyor mu ortaya? Birebir anlaşma yok tabii ara- da,ama._ Eylül'den sonra da, Alman bakanlar, Alman halkı, bu olup bitenleri anlayışla karşılamaya ve Türkiye 'nin tekrar demokrasiye dönmesini kolaylaştırmak için yardımcı olmaya çalıştılar. HALEFOĞLU- Anladım, anladım. Şımdı bazı asken yardımı, ekonomik yardımı ve bunlann, Türkiye'de olup bitenler ne olursa olsun devam ettiğını görmememiz belki bizi, bu sizin söz et- tiğiniz sonuca vardınyor. Ama evvela bunlan görüyoruz, sonra geri gıdip hü- küm veriyoruz. Bunu söyleyebümek... Ben Evren Paşa'nın hatıratında da oku- madım böyle bir şeyi. Çûnkû o her şe- yiyazdı. Almanya'nın tutumu - Ama olaylara hep beraber bakm- ca_ Bir soruma yine net bir cevap ver- mediniz, Şöyle sormuşnun: Şöyle bir kurumsal yapı içinde, yani Washing- ton'm "Evet" dediği,Bonn'unda "Ola- bflir, bir süre bakahm, bekle gör poBti- kası izfeyenm" dediği 12 Eylül tûrü bir mûdahalenin, Amerika "Hayır" bile deseydi, Almanya "Evet" dediği için, en a7in<1an tepki göstermediği için, devam etme şansı yok muydu? Ahnanya izte- diğir»lirikayiabuyeniohışumu,1983'e kadar olan dönemi acıkça destekledi. HALEFOĞLU - Tabii bu sadece bir varsayım. Varsayımdan hareket ederek birtakım teoriler geliştirmek mumkün- dûr. Çûnkü o zaman yanlış bir şey yap- mış oluruz. Korkanm o zaman yanlış birtakım yerlere yönlenmiş oluruz. Şimdı ben herhangi bir şey söylemek istemiyorum. Belki bir gûn tarihte, eğer daha ge- nişo 12 Eylül'ühazırlayan insanlar, 12 Eylül'ün felsefesini, polıtıkasını, alt- yapısını hazırlayan kişiler görüşlerini, deneyimlerini, bilgilerini yayımlarlar- sa, o zaman bir şeyler söyleyebiliriz. Ama benim bugün sahip olduğum bilgilerle bu varsayıma bir karşılık vermem mümkün değil. Yalnız şu var: Bu müdahale yapıldıktan sonra Almanya bize karşı ters bir tutuma girmedi. Ama ters bir tutuma girsey- di ne olurdu? Onu şimdiden söyleye- bilmek çok zor. Ne olurdu, onu büe- mem... - Peki ama siz, 1972'de Bonn'da gö- revi aldığuuz anda büe, "Baü dünyası içinde Türkiye'nin,Ahnanya'nmuhde- sine düştüğü" vurgusunuyapıyorsunuz zaman zaman» Kurumsal defllşHtlHder HALEFOĞLU - Ama Avrupa için- de. Bana sorarsanız, tamamıyla şahsi fıkrim olarak söylüyorum, Almanya "Hayn-" deseydi bile, o iş (12 Eylül ik- tidan-OÇ) vürürdü... -12 Eyiül'k öngörûlen Tûrkiye'deki kurumsal deöşmeler_ HALEFOĞLU- Evet efendim. Bel- ki iş biraz daha zor giderdi, ama gene giderdi. Çünkü obnuş bir şeyi geri çe- viremezsiniz. Beş tane asker gelmiş, el koymuş, kapatmış, Hamzaköy var... Şimdi fılmi geri çevirip eski yerine ge- tırmek olmazdı... Biraz belki daha zor, biraz daha bas- kıh olarak devam edecekti. Benim tah- minim budur, eğer varsayımdan bir şey çıkarmamız mümkün olursa. SÜRECEK Almanya'cla durum Bonn y un çıkarUmA lmanya'da 1974'ten ben sendikalarla hü- / I kümet arasındaki çekişme. 70'lerin so- ^JL nunda işçı temsılcilennin geri adım at- masıyia sonuçlandı. Kamuoyundan ve Schmidt hükümetinden gelen baskılar sonuç vermişti. Yeni teknolojilerin üretime girmesiyle yapısal bir işsizlik doğmuştu. Sendikalann etkisi gide- rek eridi. Bir karşı güç oluşturamadüar. Çok sa- tışlı gazeteler de Brandt hükûmetine karşı bir yayın politikası ızliyordu. Ama özellikle iş dünyasında bir dönüşüm ya- şandı. önde gelen işveren örgütleri Keynesyan- lısı iktısat poüükalanndan yûz çevirmeye, mo- netarist politikalara yönelmeye başladı. Karau- nun ekonomidekı ağırhğı hafifletilecek, para polıtıkalan ve özeüeştirmelerle krizin önüne geçilecekti. Yığınlann satm alma gûcüyle do- ğan talep ve devletın talebi, sıkı para politika- sıyla dengeleniyor, devlet kûçültûlerek yerini serbest piyasa mekanızmalanna bırakıyordu. özellikle 70'lerin ikinci yansında, Federal Almanya ekonomisi, beklentı ve politik arayış- lanyla da dünya ekonomisinin aynlmaz bir par- çası halıni aldı. Dolayısıyla her hareketin etki- sine de iyice açılmış oldu. Alman Merkez Ban- kası, 1965'ten sonra ilk kez açık veren cari iş- lemler dengesim, 1979 yıluıda faizleri yüksel- terek karşıladı. Böylece dışardan da sermaye it- hali kolaylaşönlmaya çalışılıyordu. 1979 dan m'baren Almanya'nın iktısat politikası tûmüy- le dış ticaretin hedeflerine bağımlı bir tanıma kavuşmuştu. Bu, Almanya'nın dünya ekonomi- sinin tamamlayıcı birparçası olma süreciyle ya- kından ilintüiydi. Dünya ekonomisındeki her kriz, azgelişmiş veya sanayileşmiş ûlkeler kay- naklı olsun, aynm yapmadan her bölgeyi etki- sine alıyor, ancak sonuçlar farklı oluyordu. Almmya ve Tûrklye i Krizin sonuçlan ve etkısine iki örnek, FeoV ral Almanya ile Türkiye'ydi. Ülkeler arasındaki bağımlılık ve uluslarara» sılaşma eğilimı, globalleşme zorunluluğu, Al- manya'yı dünya ekonomisinin iç dalgalanma- larına daha da açık bir hale getirdı. thracat ve ithalat sayesinde ticari sermaye, çok ülkeye da- ğılnuş işletmeler sayesinde üretken sermaye, para ve kredilerin uluslararasılaşması sayesin- de de mali sermaye, tüm suurlan aşıyordu. Al- man iktısat yazınının soldakı çahşkan ismi Prof. EfanarAttvater için sorun çok açıktı: Ekonomik bağımlılık ve iç içelikler, bu uluslararasılaşma sûrecinde uluslararası ticaretin düzenlenmesine yönelik sonuçlar veriyordu. Politik kurumlarm kannaşık bir sistemiydı sahnedeki. Federal Al- manya, iç içe geçmış dünya pazannın tüm ge- üşmelerinden etkilenen, ancak önemi giderek büyüyen bir unsuruydu. Kriz, sanayileşmiş metropolleri ve çevreyi et- kilecü. Federal Almanya, Iran, Arap dünyası ve- ya Türkiye'nin önemi de bir sonuç olarak orta- ya çıktı. Federal Almanya, iç istikran için, dış istikran da göz önünde tutmak zorunda olduğu- na inanıyordu. Bu, diğer sanayileşmiş ülkeler için de söz konusuydu. Etküeme çabalan, Fe- deral Almanya içinde ve dışında, 1980'e dek sürdû. 1973 'ten sonra, reel gayri safı yurtiçi ha- sılanın yühk ortalama büyüme hızı dûştü. tşsiz- lik ve enflasyon artıyordu. Ekonomik durgun- luk sadece Almanya değil, diğer tüm gelişmiş ülkelerde gözlenebiliyordu. Slyasl sonuçlar Federal Almanya'nın ihracata bağımlılığı 70'li yıllar krizini dengeleyici bir etkide bulun- du. Alman Markı, Avrupa çapında ve hegemon- yal bir para olarak siyasi sonuçlar da doğurdu. Bu konum, bir neden olarak, sadece para ve ser- maye piyasalanyla da sınırh kalmadı. Siyasal iktidan da güçîendirdi. Federal Almanya'nın dünya ticareti içindeki payı 196O'ta yüzde 10 ci- vannda iken 1979'da yüzde 12 idi. Ama aynı dö- nemde ABD payı yüzde 18'den yüzde 12.3'e düşüyordu. \ 2 Eylül eşiğinde dünya pazarlann- daki yannm mallan sektöründe söz sabibi ülke Federal Almanya'ydı. 1979 yıluıda sanayi mal- lan ticaretinde ve dünya çapındaki ağırhğı yüz- de 16.7 olmuştu. Onu 1980'de yüzde 13.6 ile ABD izliyordu. Bu rakamlar, dünyadaki yatınm mallan ticaretinde Almanya'nın karşılaştırma- h üstünlüğüne bir örnek olarak göstenliyordu. Almanya diğer ülkelerin ekonomik yapılanma- smı bu thracat rengiyle edcileyebiliyordu. îhra- cata bağımlı yapısı, kriz sırasmda ve sonrasm- da Alman ekonomisinin yeni koşullara uyma- sını zorlaştırmadı. ABD'nin hegemonyal rolü- ne soyunmasıyla bağlantüı bır süreç işliyordu. Ancak 701er, Almanya'daki güvensizlik or- tamını derinleştirdi. Sendıkalar bölünmüştü. Bu da 70'lerin ortasından itibaren ekonomik krizin sonuçlan gözle görülür bir hal aldıktan sonra, Alman kamuoyunu etkiledi. Çekingenliğı artan ûrkek kitleler, sorunlann çözûmüne, alıştıklan. geleneksel değer yarguan çerçevesinde eğilme- ye başladılar. Egemen muhafazakâr hava, bu güvensizlik ortamının hem nedenı oldu hem de ortamı daha bir olgunlaştırdı. Bonn, "dışâkmdekisürprizleri'' kend; çıkar- lan için kullanabilecek bir güce kavuşmuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear