23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
16 EYLÜL 2000 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA •A€ I 17 ttiraf Bundan bir süre önce sorumlulu- ğunu üstJendiği bakanlığın lağvedilme- sini öneren ANAP'lı Turizm Bakanı Er- kan Mumcu, bu kez "Türkiye kötü yönetiliyor" demiş. Itiraf, ülkeyi yöneten iktidann bir üyesinden geldiğine göre, biz yöneti- lenlere söyleyecek pek bir şey kalmı- yor "Aman efendim, sayenizde..." Danyal şaşırttı Karikatürist Nezih Danyal ın Do- ku Sanat Galerisi'nde açılan "Kırk Yıl- da Bir 2000" sergisine gidenler durak- sadılar. Duvarlarda karikatürler değil, resimler asılıydı. Resimsi karikatürler ya da karika- türümsü resimler de diyebiliriz bu ya- pıtlara. Karton yerine tuval, çini mü- rekkebi yerine boya kullanmıştı Dan- yal. Rengi denemişti. Geçen yüzyıl- dan yüzler taşımıştı; Einstein'ı, Nâ- zım'ı, Şarlo'yu, Picasso'yu, Yılmaz Güney'i, Brigrtte Bardot'yu, Sophia Loren'i... Kısacası, Danyal şaşırtıyordu. Mi- zah da ilk anda çarpma, şaşırtma sa- natı değil mi zaten? önce şaşıracak, sonra gülecek ya da düşüneceksin... kutisi I-SIK KANSt kansu©c«nrwriyetconı.tr. CHP'de son perdeTarım destekleme fiyatları kaldırılıyormuş... "Duydun mu şekerim; genel başkan, listesine koymak için bula bula o hanımı bulmuş!" IMF ücretlerin dondurulmasını istiyormuş... "Üstat, cumhuriyetin kınlma noktalan nerededir, biliyor musun?" Devlet kademelerinde gerici kadrolaşma tartışılıyormuş... "Filanca il başkanının amcasının eniştesinin en küçük oğlunun sünnet düğünü muhteşem olmuş. Doğal liderimiz, 'Yumurtanın sarısı, gitti mi yarısı' bağınşlan arasında çocuğa altın takarken yaptığı konuşmada demiş ki..." Milyonlarca yurttaşın sosyal güvenlik hakkına "kararnameler ile bir darbe daha vuruluyormuş... "Altı oku kaldınp da mı saklasak, kaldırmayıp da mı saklasak..." Ortaya çıkarılan yeni çetelerin izi Susurluk'a uzanıyormuş... "Partimize, yüksek perdeden konuşan önder gerek..." CHP'de oynanan oyunun son perdesinin replikleri böyle. Şimdi dönelim ilk perdeye. Mustafa Kemal Atatürk. "Mütevazı bir ferdı mıllet sıfatıyla, hayatımı sonuna kadar vatan haynna vakfeylemek emeliyle halkçılık esası üzerine müstenit ve Halk Fırkası namiyle siyasi bir fırka teşkil etmek niyetindeyim" diyor 6 Aralık 1922'de. Halk Fırkası'nın programına ilişkin ilk ipuçlarını da veriyor: "Köylülerimizi ve halkımızı ezen ve fakir düşüren adaletsiz vergilerin ne suretle ıslahı lazım geleceğine ve ticaret ve ziraat ve sanayimizi inkişaf ettirecek maddi, iktisadi tedabire ve orman ve maadin gibi tabii servetlerimızden menafii umumiye namına daha kolaylıkla istifadeyi temin için ne gibi ıslahatı kanuniye yapılması lazım geleceğine, arazi ve emlak temellük hususunda herkes için daha emniyetbahş tadilatı kanuniye yapılması lazım gelip gelmeyeceğlne, evkâf umurunun ne suretle şayanı ıslah bulunduğuna ve memlekette hangi nikatı nazardan ne gibi ameliyat ve inşaatı nafia yapılabileceğine, velhasıl milletimizı elyevm hali tedennide bırakan esbab ve avamilin suretini izalesine müteallik erbabı ihtisasın gönderecekleri mûtaleat kemali ehemmiyetle nazan itibara alınacaktır." CHP'lilerin dikkatine sunulur. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü, yaz başında "özellikle böyük kentlerde görevi olmayan sanatçıların gereksinim bulunan bölgelerde görevlendirilebileceğini" öngören bir genelge yayımladı. Genelge iki kişiye uygulandı. Bunlardan biri, Devlet Tiyatroları'nın bundan bir önceki genel müdürü Lemi Bilgin'di Bilgin. Trabzon'da görevlendirildiğine ilişkin yazıyı, İnsani durum geçirdiği ağır zatürree sonrası evinde dinlenirken aldı. Görevlendirme, bilgisi dışındaydı. Dilekçe ile başvurdu: "Hangi gerekçeyle Trabzon'a gönderiliyorum ? " Yanıt gecikmedi: "Trabzon'daki oyunun görev dağılımı birkaç gün içinde asılacak..." Bilgin, Trabzon'a gitti, provalara girdi, ancak hastalık peşini bırakmıyordu. Göğüs hastalıkları hastanesine başvurdu, 20 günlük rapor verditer. Devlet Tıyatrolan Genel Müdürlüğü, alınan raporu yeterli görmemiş olsa gerek, Ankara'da bir hastaneye görünmesi için Bilgin'i geri çağırdı. Bilgin'in, genel müdürtük görevinden alınmasına karşı açtığı davanın sürmesi ve Devlet Tiyatrolan içindeki tartışmalar bir yana, ortada çok insani bir durum var: Bilgin, sağlık sorunlan ile uğraşıyor. Daha birkaç aya değin Devlet Tiyatrolan'nın genel müdürlüğünü üstlenen 25 yıllık sanatçı Lemi Bilgin'e bir anlamda "eziyet" edilmesine Kültür Bakanı Sayın Istemihan Talay'ın bundan böyle ISSIZ ODA YAZILARI VEDAT ÖZDEMÎROĞLU Bir göstergebilim nesnesi olarak puro! Üstüne vazile Başbakan Bülent Ecevit adeta gürledi: "Türkiye'nin ekonomi, finans ve sosyal politikalannı yabancı kuruluşlar değil, kendi ilgill '•.% toplum kesimlerimizle biriikte devletimiz belirier. Hiçbir yabancı kuruluşun kendini devletimizin veya toplum kesimlerimizin yerine koymaya haklan yoktur." Başbakanımızın bu zehir zemberek açıklamasından tam bir gün sonra sosyal güvenlik sistemini "piyasaya" açan, SSK'nin sağlık tesislerinin "işletme"ye dönüştürülmesini öngören kanun hükmünde kararnameler, başta Ecevit olmak üzere tüm Bakanlar Kurulu üyelerince imzalanıp Cumhurbaşkanı'na gönderildi. Rastlantı işte, aynı günlerde arkadaşımız Banu Salman, Dünya Bankası'nın ağustos ayı raporunu habeıieştirdi. Habere göre, Dünya Bankası, sosyal güvenlik kuruluşlarının serbest piyasada sağlık hizmeti satmasını, hastanelerin sigorta şirketleriyle anlaşma yapıp sağlık hizmeti satan özel kuruluşlara dönuşmesini öneriyordu. En ufak kuşkunuz olmasın. Türkiye'nin ekonomi, finans ve sosyal politikalannı yabancı kuruluşlar değil, kendi ilgili toplum kesimlerimizle biriikte devletimiz belirliyor. Dünya Bankası, IMF'ye de ne oluyormuş ki! KÎM KtME DUM DUMA BEHIÇ AK behicak@turk.net Biz; kafası karışmaya her an hazır bir halk olarak, "puro" konusunda da epey sıkıntı çektik, çekmedik değil! Puro, bir yandan serigrafik Türk filmlerinde, müzikli- şarkılı tiyatro oyunlannda ve özellikle eski Gırgır karikatürlerinde, hep patronlann vazgeçemediği bir zenginlik simgesi olarak karşımıza çıkmış ve bu - "bunuva>tırta]iyla" bilinçaltımızın çekmecelerinden birine güzelce yerleşmiştir. Gel gör ki, bizim "Patron Maltepesi" olarak algıladığımız puro; "patron" kavramıyla ters düşen ve bu ters düşüşte ısrar eden tek ülkenin, Küba'nın "resmi içeceği" durumundaydı. Şaşırdık, puro kime aittir? Otoriter ve zalim patron Muzaffer Tema'ya mı, devrim sembolü Che'ye mi? Puroya bu yüzden epey bir süre mesafeli duruldu. Oysa sigarayla çoktan laubali olmuştuk, türkülerimizde bile yeri vardı: "Bir sigara iç oğlan Gel kapımdan geç oğlan Seni bana vermezler Bu sevdadan geç oğlan!" Bu türküde kızın erkeğe niçin "oğlan" diye seslendiği ayrı bir konu. Biz konseptin sigaralı bölümüne bakalım: "Bir sigara iç oğlan" ne demektir? Bu nasıl bir öneri ya da motivasyon biçimidir? Türkü ilerledtkçe. kolayca anlaşılır ki, asıl mevzu, kızı erkege asla vermeyecek olmalandır. Bu türküde sigara bir dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Netice olarak içinde "puro" geçen bir türkümüz yok. Fakat eminim ki, içinde "puro" banndıran çok sayıda Küba türküsü vardır, ki o da olur! Bir puro hastasıyım ve o mavi dumanda dalıp gitmeyi çok seviyorum. ilk fırsatta puroyu anayurdunda ziyaret etmek, Küba'ya gidip Okyanus'a, batan güneşe bakarak puro tüttürmek tutkudan öte bir görevdir bentm için! Bensiz Küba biraz sıkıcı! Bir reklam! lyi geceler Susurluk... iyi geceler Çillerler... lyi geceler Ağar... lyi geceler Bucak... lyi geceler Şahin... lyi geceler kaydı silinmiş Uzi'ler... lyi geceler örtülü ödenek... lyi geceler Mercedes... iyi geceler meçhul failler... lyi geceler derin devlet. Günaydın Türkiye... Günaydın Türkiye?.. Türkiye!?.. Peki... lyi uykular Türkiye!.. Gürdal'ın amhndan Tamam, ölümün sırası yoktur, bunu biliyoruz... Hepimizi bekleyen de 'aynı fjnaldir1 , bunu da biliyoruz... Ama melek kalpli bir yetenek, aramızdan ayrılmakta niye böylesine acele eder?.. "Oyuncak" ölür mü?.. Gürdal dostumdu, onunla çalışma şansına da sahip oldum... Düzenli görüşemesek de, hep bir yerlerde iyi bir şeyler yaptığını bilirdim... Gönlümdeydi... Bir Demet Tiyatro'nun zeki bakkal çırağı Tombalak'ı hep beğeniyle izlerdim... Şimdi Gürdal, hem 'hepimizi büyöten' babası Necdet Tosun'a hem de ustası Laz Bakkala kavuştu... Başta sevgili Erdal olmak üzere tüm sevenlerine başsağlığı dilerim... Gülegüle Gürdal... Güle güle sevgili dostum... Sensiz dünya daha ıssız... Kreatif yağmacılık! Bir büyük gazetenin "Hasana" adlı magazin ekinin reklamlarında Fidel Castro'nun görüntüleri kullanılmış. Güya ilginç bir buluş yapılmış. Küreselleştikçe küreselleşen dünyada, yoksul halkların direnişine sembol olmuş bir liderin görüntülerini reklamda kullanmak mucitliğinin etik yönü bir yana... Fidel Castro bir şahıs. Acaba bu reklam için onunla anlaşmaya varıldı mı, merak ediyorum. Eğer fıkri ve nzası alınmadıysa yapılanın tanımı "kreatif yağmacılık" değil mi? Ayrıca, bir başka ülkenin gazetesi, reklamlarında özüne ters ve izinsiz biçimde, bir başka sembol lider olan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün görüntülerini kullansa rahatsız olmaz mıydık? En başta o büyük gazete, manşetlerinde bu konuyu işleyip gurur meselesi yapmaz mıydı? Düşünelim bakalım. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACl ı _ — — — . HARBI SEMİH POROY ^ ...... • ^ ; semihporoy (a yahoo.com • - . 1 • • •ÜLSI BULUT BEBEK NURAY çtrrçt TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 16 Eylül Cû//atS% û roUerindetı Medea 'etcr PRİMADONNANIN ÖLÛMÜ.. JS77'P£ KU6ÜN,LMLİJ 8OPKAUO MAKIA CALLAS, 52 Vt- Ş'NPA ÖlMÜfTÜ YUHAN ASILLI $fg GÖÇM&N AİL£N<M QD- CUĞU OIARAK AMERİKA'DA PÛV*t>* G£t£N MAKlA &LOGeXOPOUOS, 14 YASIHDA ATİHA'YA &İD£K£K KONSeRVATUAROA Ö&ttMİM GÖeMÛÇTÜ. İLK İCE2 "CAVAU£MtA GuSTtCAMA'OPERAStNDA RAK SAHNEYE ÇJKAN CAUAS, fctSA EŞİNE AZ fZASTLAUAAi 8t* ÛA/£ uiAŞ($T HAfZtA CALLAS'tU ÜÇ. ÖZEU-İĞi P'U£££ PES- TPM OLMUŞTU: SCSf, H(e.ÇtMUğt </E YUNAN- U AeMATög- ONASİS'LE UZATMALl AÇK(! HIRÇfNUSlfJlN K£NP( PE FA&((NPAYPt. BUUUN, OPEGAMIU MSKiStNMN f&Y- AANDĞtfiH SÖLü& GÖRÜŞ EMİN GURSES Petpolde Serbest Pazap Petrol ihraç Eden Ülketer Teşkilatı'na (OPEC) üye ülkeler uluslararası rekabetin 'senbestlik' anlayışına uygun davranarak fiyatları yükseltmek ve elden gel- diğince yüksek gelir elde etmek çabası içerisindey- ken, petrolde dışa bağımlı gelişmiş ülkeler petrolün varil fiyatını 25 doların altında tutmaya çalışmakta- dırlar. Gelişmekte olan ülkelerin iso bu süreci etkile- me güçleri yok. OPEC'in Arap üyelerinin Ekim 1973 Arap-israil sa- vaşı sonrası Israil'i destekleyen Batılı gelişmiş ülke- leri cezalandırmak düşüncesiyle başlattıklan petrol ambargosu sonucu 1958-1970 arası 3 dolar civa- nnda seyreden petrol fiyatlan Arap üreticilerin petrol üretimınde günde 5 mılyon varil kısıntıya gıtme ka- ran sonucu vanl başına fıyatı 1974 yılı sonu itibany- la 12 dolara çıkmıştı. 1978'de ise fiyatlar 14 dolar ol- muştu. 1980'de başlayan Iran-lrak savaşıyla biriikte üretimde 2-2.5 milyon varillik bir kayıp olmuş ve 1981 yılında petrolün varil fiyatı 35 dolara kadar yükselmiş- tı. ABD'nin telkiniyle en büyük petro) üreticisi olan Su- udi Arabistan'ın üretimi arttırmasıyla fiyatlar 18 do- lara kadar düşmüştü. Aralık 1998'de petrol fıyatlarında 10 dolara kadar bir düşüş olunca petrol ihraç eden ülkelerin ihracat gelirlerinde 60-65 milyar dolarlık bir azalma olmuş- tu. Gelirinin yüzde 93'ünü petrol ihracatından sağ- layan Kuveytin 1998 ve 1999 yıllannda 4.4 milyar do- lar olan hükümet bütçesı 2 milyar dolar açık vermtş- ti. OPEC'in ikinci büyük üreticisi olan Venezüella'nın (günlük üretimi yaklaşık 3 milyon vanl) Devlet Baş- kanı Hugo Chavez de milli gelirlerinin yaklaşık yan- sını oluşturan petrol gelirlerinin düsmemesi için fiyat- lann yüksek tutulmasından yana olduğunu açıklamış- tı. OPEC üyeleri ve OPEC'e üye olmayan Meksika, Rusya, Norveç ve Umman fiyatlan yükseltmek için Mart 1999'da üretimi azaltarak dünya üretıminın gün- lük 77 milyon tondan 75 milyon tona düşürülmesı ka- ran almışlardı. Bu çaba başarılı oldu ve petrol fiyat- lan bir süreç içerisinde 34 dolara kadar çıktı. Bu fi- yatların ilk etkisi en fazla petrol tüketen gelişmiş sa- nayi ülkelerinde ortaya çıktı. Almanya, Fransa, Bel- çika gibi ülkelerde yükselen fiyatlar toplumsal mu- hatefeti arttırdı. Petrol fiyatlanndaki artış sonucu ör- neğin, Belçika'da mazot fiyatlan yüzde 50 arttı. In- giltere kendi petrol ihtiyacını karşılayacak kadar pet- rol üretmesine rağmen yüzde 70'lik vergıden tavız ver- memekte, buradan elde ettıği yaklaşık 32-35 mityar dolarlık geliri geltşmişlik düzeyini ve uluslararası et- kinliğini korumak için diğer alanlara aktarmaktadır. Petrol fiyatlarındaki ani yükseliş Avrupa'da Ocak 1999'dan Haziran 2000'e kadarki sürede peraken- de petrol fiyatlarının yaklaşık yüzde 40 artmasına ve toplumsal itirazların yükselmesine neden oldu. Yüksek petrol fiyatlannın 25 dolara düşürülmesi İÇBI ABD yönetimi, geçen yıl üretimin 2 milyon varil art- tırılması talebinde bulunmuştu. Fakat 1998'deki fi- yat düzeyine dönülmesi korkusu OPEC üyelerinin bu talebe olumlu ce^/ap vermesinı engellemişti. ABD kongresindeki bazı Cumhuriyetçi Partı üyelerinin yap- tınm talepleri, yine birçok ABD şirketinın Suudi Ara- bistan'daki yatırımlan, ABD'nin bu ülkeyle otan pet- rol ve sılah ticaretı nedenıyle sonuçsuz kaldı. y ı - . ABD petrol ihtiyacının yüzde 55'ini ifral etmekte- dir. Eğer zor dûrumda kalırsa stratejik petrol rezerv- ;: lerinden kullanabileceği gibi Suudi yönetiminin 8.5 milyon varil olan günlük üretimini arttırmasını da sag- layabılir. Avrupa'nın böyte bir gücü yoktur. Avrupa'da- ki krizle Washington kendisini Avrupa'dan sessizce dışlamaya çalışan Avrupa Birliği'nin etkinlik ve da- yanışma gücünü de ölçmekte ve gerekli yerlere do- laylı mesaj vermektedir. Petrol ihtiyacının yüzde 99.7'sini itha! eden Japonya da bundan nasibini al- maktadır. Petrol fiyatlanndaki aşın düşüşten gelişmiş Battlı ülkeler pek memnun olmazlar.. çünkü bu ülkelerin ulus- lararası petrol şirketleri fıyat artışlarıyla biriikte kâr- lannı da arttırmışlardır. Texaco'nun 2000 yılı itk 6 ay- lık kârı 1.2 milyar dolar olurken, Exxon Mobil 7 mil- yar dolar kâr elde etmiştir (geçen yılın iki katı). Total- FinaElf 1999'daki 3 milyar dolariık kânna ise bu yılın ilk 6 ayında ulaşmıştır. überalizmin eşitsiz serbest ticareti, 1970'li yıllar- da gelişmiş ekonomilerde petrole bağh yaşanan kriz sonucu ortaya çıkan faturayı gelişmekte olan ülke- lere çıkarmıştı. Bugün enerji alanında yaşanan soru- nun faturası da Türkiye gibi gelişmiş Avrupa ekono- milerine bağımlı ülkelere çıkanlacaktır. Yüksek fiyat- lar sonucu petrol üreten ülkelerin artan gelirleri ise önemli oranda yine olası bölgesel gerginlikler sonu- cu gelişmiş ülkelerin kasalanna savunma harcama- ları olarak dönecektir. c.A 1. j :sH t,'C •1.7 \:r.: ıfl\>\ ' • " > , nıo 7 E-mail: emingursesıa yahoo.com Fax: 0212 513 85 95 BULMACA SEDAT YAŞAYA\ 1 2 3SOLDANSAĞA: 1/Yapaybirtat- landmcı. 2/Ve- ba hastalığına 2 verilen bir baş- ka ad... Uyan. 3 3/Keçiküından hayvan çulu, yem torbası gi- bi şeyler doku- 5 yankimse... Te- mel, esas. 4/ Bir sayı... Ge- celeyin ateş çevresinde da- ' vul zuma eşliğınde oy- nanan bir halkoyunu. 5/ Paltoya benzer bir ' üstlük... "Yeryüzüçız- 2 gısınde duran -—,'Bu- 3 lutlara değince hızla- 4 nıverdi" (M.C.Anday). 6/ Bir parçanın canlı çalınacağını anlatan müzik terimi. 7/ Eskı dıldebulut...Bırnota... 8 Orhan Asena'nın bir g oyunu. 8/ Dûrûlerek bo- ru biçımi verilmış den ya da kâğit tomar... "Pencere- den kar geliyor/Gurbet bana -— gelıyor" (Türkii). 9/ Bahçelerde çiçek dikmeye aynlmış yer... Hazırlanan çayın renk ve koku bakımından istenilen durumu. YUKAR1DAN AŞAĞIYA: 1/ İçinde yaşanan ve etkısinde kaltnan ortam. 2/ Fin hamamı... Vücudun kalça ile dız arasındaki bölümü. 3/ Üç dört tel ipekten bükülmüş ıplık... Güneş siste- mınin, 1993'tekeşfedılenonuncugezegeni. 4/Rakı- cılıkta ve hamur ışlerinıie kullanılan bir bitkı... Müs- tahkem yer. 5/ Eskı ve bılinmev en bir tarihi anlatmak- ta kullanılan deyım sözü... Vilayet. 6/ Boru sesı... "Bir kez gönül yıktm ıse.'Bu kıldığın — değil" (Yu- nusEmre). 7/Birgölgeağacı... Aşkateşi. 8/Engel... Bir toplumdaki ahlaksal davranış biçimleri. 9/ Kili- se hizmeti gören ve çan çalan kimse. -•G •ifr • • \ '.(I
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear