24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Bakan Tiirk Sakarya'da • ADAPAZARI(AA)- Sakarya'da dün Vali Cahit Kıraç'ı ziyaret ederek deprem sonrası yapılan çalışmalarla ilgili bilgi alan Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, ölüm cezasının kaldınlmasının, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerde Türkiye'nin önünü açacagını söyledi. Türk, gazetecilerin Fehriye ErdaPın iadesi ile ilgili sorusu üzerine, Tûrkiye'del984'tenberi ölüm cezası uygulanmadığını Belçikalı ilgililere anlatıp Fehriye Erdal'a siyasi iltica hakkı tanınmamasmı ve ıadesini istediklerini. fakat Belçika'nın Türkiye'de ölüm cezası olduğunu ve bu nedenle iade edemeyeceğini bildirdiğini söyledi. Sözde soykıpımı protesto • ANKARA (AA)- FORSNET Bilgi Teknolojileri tarafindan açılan sitede, Ermenilerin Hollanda'da yapmayı planladıklan sözde soykınm anıtı protesto ediliyor. întemet'te "www.ermenisorunu.gen. tr" adresiyle ulaşılabilen sitede, böyle bir anıtın, Ermeni topluluğunun gerçekien yanlış olarak dünya kamuoyuna takdımine yol açacağı belirtilerek "Ermenilerin Hollanda'da yapmayı planladıklan sözde soykınm anıtını protesto ediyoruz" deniliyor. Sitede aynca, Ermeni sorununun ortaya çıkışı, Ermeni komiteleri, isyanlar ve PKK- Ermeniler ilişkisi gibi konularda da detaylı bilgiler veriliyor. Türkiye Barolar Birliği 32 yaşnda • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye Barolar Birliği 32. yıldönümünü kutluyor. TBB Başkanvekili Burhan Karaçelik, geçen 31 yıl içinde avukatlann, barolann, birliğin ve ülkenin sorunlannın çözümü yolunda çalışmalar yaptıklannı, ancak resmi makamlann sorunlara ilgisiz kaldığını söyledi. "Artık eskiyen ve yetersiz olan 1136 sayılı Avukatlık Yasası değişikliğı tasanlan ilgisizlik sebebiyle iki kez kadük olmuştur" diyen Karaçelik, TBMM'ye gönderilen son tasannın bir an önce görüşülmesi için etkin çalışmalar yapacakJannı, ancak tasanya çeşitli çıkar çevrelerinin tepki gösterdigini belirtti. İBOA-C davası • ANKARA (AA)-Laik cumhuriyeti silahlı mücadele ile yıkarak, şeriat esaslanna dayalı 'Büyük Doğu Federe tslam Devleti'ni kurmak amacıyla oluşrurulmuş silahlı tslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi (İBDA-C) örgütü mensubu olduklan gerekçesiyle 9 sanığın yargılanmasına devam edildi. Ankara 1 No'lu DGM'de dün görülen davanın duruşmasına, tutuksuz yargılanan sanıklardan Bahattin Yeşiloğlu ile Hilmi Yücel katıldı. Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz, saruklarla ilgili tanık ifadelerinin mahkemeye ulaşmadığım bildirerek duruşmayı erteledi. Arap ülkeleri, Türkiye'nin Ortadoğu Banş Süreci'nde daha etkin rol üstlenmesini bekliyor 'Türkiye inisiyatif alabflmelT TÜrklye ÇOk gÜÇİÜ Mısır'ın Ankara Büyükelçisi Muhammed Fathi El- Shazly, Türkiye'yi Ortadoğu'nun aynlmaz bir parçası olarak gördüklerini söyleyerek, "Bölgedeki olası çatışmalar Türkiye'yi çok olumsuz etkileyecektir. Bölgenin istikran ise Türkiye'nin çıkannadır. Türkiye, bölgede ekonornik ve kültürel olarak çok güçlü şekilde vardır" dedi. Terörlstler dinl kullanıyor Müslüman bir diplomat olmakla gururlandığını söyleyen El-Shazly şu görüşleri savundu: Radikal Islam nitelemesinden hiç hoşlanmadığımı söylemeliyim. îslamın vahşice işlenen suçlarla bir arada kullanılması doğru değildir. Teröristler dini istismar ediyor, dini sembol ve söylemleri kullanıyorlar. AYHANŞİMŞEK ANKARA - Mısır'm Ankara Büyükelçisi Muhammed Fathi El-Shazly, Türkiye'nin Ortadoğu Banş Süreci'nde daha etkin rol üstlenmesini beklediklerini söy- ledi. Türkiye'nin rolünün arabu- luculuğun ötesinde oünası gerek- tiğini belirten El- Shazly, "ABD de yeri geidiğinde İsrail'i eleştire- binVor. Türkiye ise bugüne kadar çok tenıkinli politika izledi. Bölge- de bağunsız inisiyatif alabilmeüsi- niz" diye konuştu. Sorulanmızı yanıtlayan El- Shazly, "siyasi irade" bulunmadı- ğı için Türkiye'nin bir Ortadoğu politikası geliştirme konusunda çok geç kaldığına işaret etti. Türkiye'de laikliğin çok fazla tartışılmasını anlamakta güçlük çektiklerini kaydeden El-Shazly, Islamı propaganda aracı olarak kullananlann yarattığı terör orta- mına son vermek için siyasette Is- lamı sembollenn kullanılmasını yasakladıklannı söyledi. El-Sha- zly, "Bizim de temeidesizinle nok- talannuz ortak, ama kullandığn mız sözcükler farklT dıye konuştu. Mısır'ın Ankara Büyükelçisi El-Sha- zly'ye yöneltilen sorular ve yanıtlan şöy- le: - Türldye'nin Ortadoğu ve banş süre- cine Uişkin politikasuu nasü değerlendiri- yorsunuz, beklentileriniz neler? - Türkiye'yı Ortadoğu'nun aynlmaz bir parçası olarak görüyoruz. Bölgedeki olası çatışmalar Türkiye'yi çok olumsuz etkileyecektir. Bölgenin istikran ise Tür- kiye'nin çıkannadır. Türkiye, bölgede ekonornik ve kültürel olarak çok güçlü Büyükelçi El-Shazly Mısır'da Islami terörü nasıl yok ettikJerini anlatû. (SERDAR ÖZSOY) şekilde vardır. Buna karşın Türkiye'de bazı çevreler yıllardır "dengeu* pofitika" izlemekten söz ediyorlar. Ancak unutul- mamalıdır ki haklı ile haksız arasında dengeli politika izlenemez. Türkiye bugüne kadar gereğinden çok daha temkinli politika izledi. ABD bile bazı konularda lsraıl'ı eleştiriyor. Türki- ye ise Kudüs'ün statüsü, Filistinli mülte- cilerin dunımu gibi konularda bugüne kadar sessiz kaldı. Türkiye'nin bölgede bağunsız inisiyatif alabilmesi gerektiği- ni düşünüyoruz. Türkiye'nin rolü yalnız- ca arabuluculuk değil bunun ötesinde ol- malı. Türkiye kendisinin ve îslam dün- yasının çıkarlannı korumak için daha ka- rarlı bir tutum izlemeli. Sayın Arafat'uı ziyareti sonrasında daha etkin politika yönündeki işaretleri memnuniyetle kar- şıladığımızı belirtmeliyim. - Mısır bir dönem radikal tslama kar- şı mücadele etti. Radikal Îslamın yükse- lişini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Ben Müslüman bir diplomatım ve bu- nunla gurur duyuyorum. Radikal tslam nitelemesinden hiç hoşlanmadığunı söy- E ğ i t i m d e ş e r i a t ö z I e m i 'imam-hatipUlerharp okulkırınagirsîn ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Diyanet Vakfı'nca 1996 yılında yayımlanan "Türk Eği- tjm Sistemi-Altenıatif Perspek- tiP adlı kitapta, din derslerirun ilkokul 1. sınıftan itibaren oku- tulması, Kuran kurslannın temel eğitimin ikinci aşaması yani or- taokui gibi düzenlenmesi, din derslerinin Diyanet Işleri Baş- kaniığı personeli yani imamlar tarafindan "dini ortamlarda" verilmesi ve imam-hatip lisesi mezunlanrun harp okuilanna da gırebilmesi istendi. Kitapta, Atatürk ilke ve devrimlerine uy- gunluğun din öğretuni bakımın- dan sorunlar yaratabileceği sa- vunularak "Dm eğimni üzerinde laikçi (din karşın) baskılar, Tür- kiye'nin demokratik-laik niteü- ğjnedezararvennektedir" iddi- asında bulunuldu. 8 yılhk kesinrisiz eğitim yasa- suun çıkmasmdan önce tartış- malann yürütüldüğü dönemde hazırlanan alternatif kitap için, dönemin parasıyla 2 milyar lira harcandı. Atatürk ilke ve dev- rimlerine yönelik ağır eleştirile- rin bulundugu kitapta, eğitim sistemine ilişkin istekler örrülü • Atatürk ilke ve devrimlerini 'din eğitimi' açısından sakıncalı bulan anlayış, temel eğitimin 6. 7 ve 8. sınıflannda Arapça dersi konulmasını istedi. bir "şeriat özfcmini" yansıttı. Kitapta, dikkat çeken bazı de- ğerlendirme ve eğitim sistemi- ne ilişkin bazı istek/öneriler şöy- le: # Eğitime ilişkin anayasal bir ilke olan "Atatürk Oke ve inlo- laplarma uvgunluk", din öğre- tırru bakurundan bazı sorunlar yaratabilir. Herşeyden önce, bir dini (özellikle de Islamiyet), Atatürkçülük açısından öğret- mek, tarafsız ve sahici bir ögre- tim alamama ihtımalini berabe- rinde getirir. Çünkü Atatürkçü duyarlık ve kaygılar, dini otan- tik şekliyle öğretmemeyi onu bir ölçüde değiştirerek tanımlama- yı gerektirebilir ki bu, dini inanç özgürlüğüne açık bir müdahale teşkil eder. # Insan hakJan öğretisi ve la- üdik ilkesi din görevlisi veya uz- manı yetiştirmek için mesleki ihtisas okullan açılmasına soyut olarak cevap vermezse de bu tür kurumlann özel olarak kurul- masma izin verilmediği bir du- rumda, devlet eliyle dini mes- lek okullanmn kurulması, bu il- keler açısmdan da bir zorunlu- lük haline geür. Aksi halde din özgürlüğü hiçbir makul ve mak- bul neden olmaksızın, büyük öl- çüde kısıtlanmış ve laiklik ilke- sine uymaktan farklı olarak "la- isiznı fefcefesi devletçe yurttaş- lara dayaümuş" olur. # Türkiye'de din eğitiminin hukuki çerçevesi suıırlayıcı ol- makla birlikte yetersiz değüdir. Türkiye'de problem hukuki çer- çeveye riayet edilmemesinden, flili durumun hukuki sırurlama- lardan daha az sınırh olmasın- dan kaynaklanmaktadır. # Anayasal açıdan, Kuran kurslanmn zonınlu eğitime da- hil edilmemesi demek, fıilen din eğtimi hakkının ortadan kaldı- nlması anlamına gelecektir. Türkiye'de imam-hatip düşman- islam çağdaşlaşmalı EI shaziynin Islama ilişkin görüşleri ise şöyle: Islam evrensel bir dindir ve sonsuza kadar uygulanabilir olmalı. 6. yüzyılın zihniyeti ile 21. yüzyılda yaşanılamaz. Dünyaya 21. yüzyılın değerleri ve zihniyeti ile bakmamız lazım. Îslamın güncelleştirilmesi ve çağdaş bir yapıya kavuşturulması gerektiğini düşünüyoruz. lemeliyim. îslamın vahşice işlenen suçlarla bir arada kullanılması doğ- ru değildir. Teröristler dini istismar ediyor, dini sembol ve söylemleri kullanarak güçlenmeye çalışıyorlar. Tüm dünyada olduğu gibi Türki- ye'de de bu söz konusu. Türklerin Islamı değerlere atfettikleri önemi biliyor ve bunu sömürmeye çalışı- yorlar. Bu teröristlerin idam edil- meleri gerektiğini düşünüyorum. - Mısır, İslamcı terörûn üstesm- den nasd geHi? - Biz süreci erken fark ettik ve yeni bir strateji oluşrurduk. Önce- likle medya ve eğitim araçlanyla yoğun bir savaşun başlattık, çünkü cahil halk üzerinde etkili oluyorlar- dı. Yoksul bölgelerde bu eylemlerin destek aldığını gözlemledık. Bunun üzerine bu bölgelerde yahnmcılann ilgısinı arttıracak politikalar uygu- ladık. llginçtir, Batı ile de mücade- le etmek zorunda kaldık, çünkü ABD ve Avrupa bu teröristlere ku- cak açtı. Biz hep terorizmin tüm dünyayı tehdit eden bir olgu oldu- ğunu savunduk. Bu teröristler ABD'de de eylemlerde bulununca neyi kastettığuniz anlaşıldı. önem- li bir adımı da siyasal alanda gerçekleş- tirdik. Îslamın, siyasal propaganda aracı ola- rak kullanılrnasmı yasakladık. Bunu Is- lamı korumak amacıyla yapûk. Yasala- nmız, Îslamın siyasete alet edilmesıni yasaklıyor. - Mısır'ın kendmeözgü geliştirdiği bir Islam anlayışı mı söz konusu? - Islam evrensel bir dindir ve sonsuza kadar uygulanabilir olmalı. 6. yüzyılın zihniyeti ile 21. yüzyılda yaşanılamaz. Dünyaya 21. yüzyılın değerleri ve zihni- yeti ile bakmamız lazım. îslamın güncelleştirilme- si ve çağdaş bir yapıya ka- vuşturulması gerektiğini düşünüyoruz. Îslamın dünyanın farklı bölgele- rinde tektipte uygulanma- sı düşünülemez. Islam, ye- rel dinamikler, farklı gele- nekler, farklı doğal koşul- lar gözerilerek "yereJ dûz- lemde" uygulanmalı. Bu, Iran'ın bir dönem etkin olan "devrim ihraa" poli- tikası ile zıtlık göstermek- te. Iran'ın bu politikası te- rorizme dayalı bir politi- kaydı. Ancak Sayın Hate- mi ile birlikte bu uygula- malann gözden geçirildiğı bir gerçek. Bundan tslam imajuun çok olumsuz bir şekilde etkilendiğını düşü- lıgı, kendisini 8 yıllık eğitim ta- lebiyle özdeşleştirmiştir. Bu ta- lebin eğitimin gerekleri ile pe- dagojik ihtiyaçlarla temellendi- rilmesi ımkânsızdır. # Temel eğitimin 6, 7 ve 8. sınıflanna haftada 3 'er saat Ku- ran dersi konmalı, din bılgisi dersi temel öğretimin sınıflann- da haftada 3 saat mecburi ders haline getirihnelidir. Aynca temel öğretimin 6, 7 ve 8. sınıflannda haftada üçer saat Arapça dersi konularak Ku- ran'ı ve Arapçayı seçenler i- mam hatip liselerine yönlendi- rilmeli, seçenler çok fazla olur- sa, sınavla seçim yapılmalıdn-. Hatta, takviye bilgi isteyene cid- di yaz kurslannda ve yaz okul- lannda ilave öğretimle takviye verilmelidir. # Din eğitimi üzerinde laik- çi (din karşıtı) baskılar, Türki- ye'nin demokratik-laik niteliği- ne de zarar vennektedir. # Kuran kurslanna, çıraklık eğitim merkezi statüsü tanınma- lı, bu kurslar kültür dersleri ile takviye edilmeli, temel eğitimin ikinci kademesi olacak şekilde yeniden organıze edilmelidir. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR nuyorum. - Bazı tslam ülkeferinin Türkiye'nin laiksBtemine yönelik eleştirileri var. Bunlan nasıl değerlendiri- yorsunuz? - lslamın, Türk kimliği- nin önemli bir parçası ol- duğunu düşünüyorum. Hem Batı hem de Islam dünyası sizı tslam dünya- sının birparçası olarak gö- rüyor. Cumhuriyet döne- minde yaşanılan çağdaş- laşma deneyimi, Batılı bir göz için çok çekici. Diğer ülkeler için de örnek ol- malı. oralcalislarövahoo.com Burdur Cezaevi'nin duvarla- nnın yıkıldığı, mahkûmlann dö- vüldüğü, ağır yaralandığı bas- kında, bir genç de kolunu yitir- mişti. Veli Saçılık'ın öyküsünü hepimizokuduk, az-çok biliyo- ruz. O günlerde pek çok insan buna üzüldü. Ancak, konu ka- muoyunun gündemind^i çıktı. Artık Veli Saçılık bundan sonra ne yapar, yaşamını nasıl sürdü- rür, onun kolunu koparanlar dahil kimsenin dikkatini çek- mez. Aslında, o bundan sonra çalışamayacak ve yaşamını kurmaktazorluk çekecek. Dev- let, o kolu koparanlar, onun ya- şamını altüst eden bu vahşetin sorumluları. bu yaptıklarının hesabını verecekler mi? Bu konuda derin bir umut- suzluk ve öfke içinde olduğu- muzu söyleyebilirim. Ancak en azından Veli'nin kolunun mad- di diyeti ödenemez mi? Ona devletin çok yüklü bir tazminat ödemesi gerekmez mi? F Tipi Cezaevi tartışmalan sürerken, "ŞehitAileleh'nin Adalet Baka- nı'nı ziyaret ettiği haberi gözü- me takıldı. Habere göre aileler, siyasi tutuklu ve mahkûmlann F Kolu Kopan Veli'den Mektup Tipi'ne atılmasını destekledik- terini söyiemişler. Bir grup aile, çocukları hücrelere atılmasın diye uğraşırken bir başka grup ailenin, "Atın bunlan hücreye, orada çürüsünler" demesi ne büyük bir acı değil mi? Çünkü onlar da gencecik çocuklannı yitirdiler ve yürekleri yanıyor. Başkasının yüreklerinin yanma- sını nasıl isteyebiliyortar? Veli Saçılık, kotu kopanldık- tan sonra gönderildiği Hayma- na Cezaevi'nde olduğunu an- latan mektubunda şunlan anla- tıyon "Merhaba Sayın Çalışlar, si- ze yazılmış olan yüzlerce ceza- evi mektubundan biriyle karşı karşıyasınız. Ama yaşadığım acılardan ziyade size teşekkür- lerimi bildirmek için bu mektu- buyazma ihtiyacı duydum. Si- zin politik görûşlerinizi büyük ölçüde eleştiriyor olsam da, or- taya koyduğunuz insan ve ay- dın tavnndan dolayı kutlanm. Aslında size uzunca bir mektup yazmak istedim, ama biliyor- sunuz artık sağ kolum yok. Ve ben henüz sol kolla yazı yaz- mayı öğrenemedim. Burada beraberkaldığım arkadaşım U- laş Işık mektuplanmı yazıyor ve tabii diğer bütün işlerimde de o yardımcı oluyor. Oral Bey, sanıyorum Bur- dur'da yaşanan vahşeti aynn- tılanyla biliyorsunuzdur. Sizin- le yaşanılan acılan içimden gel- diğincepayiaşmakisterdim. A- ma sol kolu kullanmak çok güç. 23 yaşında sakat kalmakelbet- te insanı dehnden sarstyor. Ko- lum kopartıldığında yanımdaki arkadaşlarıma söylediğim ilk söz şu olmuştu: 'Bir daha işçi olamayacağım.' Bir daha işçi olamamak düşüncesi beni de- rinden sarsıyor. Şu anda ken- dimi hayata yeniden adapte edebiliyorsam, bu benim sos- yalizme ve devrime yürekten inanmış olmamdandır. Hastanede ayağıma iki ke- lepçe birden vuran, hücrede başıma 5 nöbetçi birden ko- yan uzman çavuşun sözlerini size aktarmak istiyorum. Ceza- evi taşıtıyla yaptığım uzun yol- culuktan sonra getirildiğim Burdur Devlet Hastanesi hüc- resinde başımda duran asker- lerden su istemiştim. Asker, sözünü ettiğim uzman çavuşa isteğimi aktardı. O da askere bana su verilmemesini emret- ti. Bunun üzerine çavuşa 'In- sanlık diye bir şey varsa bana su verin' dedim. O da bana şu cevabı verdi: 'Hangi insanlık- tan söz ediyorsun, olmayan in- sanlıktan mı? Yoksa olacak olan insanlıktan mı?' Sanıyo- rum bu sözleri size yorumla- mama gerek yoktur. Şu anda Haymana Ceza- evi'ndeyim. Sağ kolum yok a- ma bütün onurumla ayakta- yım...lnsanlığı yok sayanlara, insanlığıyok edenlere inat, ya- şama dört elle sanlacağıma emin olabilirsiniz. Sizi, yeniden aydın onuruna sahip çıktığınız ve gerçekleriyazmada göster- diğiniz gayret nedeniyle kutlu- yorum. Insanoğlu, mutlaka in- sanlaşma kavgasını kazana- cakbr. Hücrelere karşı çtkan ay- dınlara buradan sonsuz saygı- lanmt, sevgilerimi yolluyorum. Hoşça kalın. Veli Saçılık." • • • önümde cezaevinden geten mektuplar yığılı. Türkiye, son yıllarda ne büyük acılar yaşadı. Bu acılann bir yerde sona erme- si ve iç gerilime dayalı siyasi ça- tışmanın tansiyonunun düşü- rülmesi gerekirken bunu kışkır- tan biryola başvurmayı kim, ne- den istiyor, anlamak mümkün değil? Ulucanlar, Burdur, son olarak Buca Cezaevi'nde hınç- la siyasi tutuklu ve mahkûmla- ra saldınp onlan döven, öldü- renler, ne yapmak istiyor? Bü- tün bunlardan ne bekliyortar? ••• Not: Kamil Koç Otobûsleri Genel Müdürü Sena Kaieli, bir yolculukta başımıza gelenler konusunda yazdıklanmı ce- vaplayan biraçıklamayollamış. Duyarlılığı ve yazdıklanmı araş- tınp cevaplama ihtiyacı duydu- ğu için kendisine teşekkür ediyorum. GLOBALPOLtltKÜLTÜR ERGtN YELDIZOĞLU Avrupa'da Irkçılık.. ve Küreselleşme Alman patronlar ve politikacılar aniden ırkçı sal- dınlara karşı seslerini yükseltmeye karar verdiler. Aşın sağcı militanlann işyerlerinden atılmasını öne- ren Alman Sanayi Işverenleri Konfederasyonu'nun başkanı Ludorf Von Wartenburg'a göre patron- lar "Yabancılann refahından ziyade ırkçı sakJınla- nn kâriar üzerindeki olumsuz etkilerini düşünü- yoriar" (The Observer). Alman patronlar, işletme- lerine yabancı ortak bulmaya, özellikle yüksek tek- noloji alanında Almanya'ya yabancı uzman getir- meye, bu alanda da ABD ile rekabet etmeye çalı- şıyorlar. Ülkenin ikinci büyük partisinin, Hıristiyan bemokratlann, son eyalet seçimlerinde "Kinders- tatt Inder" (Hintlilere para vereceğine, çocuklara bilgisayar öğret!) (The Economist) sloganlanyla or- tada gezdiği bir ülkeye kim gelmek ister... Geçen sekiz hafta içinde dört göçmenin öldü- rülmesi ve Düsseldorfta patlayan bombanın be- şi Yahudi 9 göçmeni yaralamasından sonra artık, özellikle Doğu eyaletlerinde sorunun gizleneme- yecek bir düzeye geldiği ortaya çıktı. Rostok'ta 15 yaşındakiler arasında yapılan bir anket, çocukla- nn yüzde 40'ının yabancılan suçladığını, yüzde 20'sinin Almanya'ya tekrar güçlü bir lider gerekti- ğine inandığını gösteriyor. Doğu eyaletlerinde sol- cu ve Yahudi aydınlar için sık sık ölüm tehdidi al- makgünlükyaşamın parçası haline gelmiş, birçok kentte yabancılann giremediği "kurtanlmış bölge- ler" oluşmuş durumda. Bir Berlin polis yetkilisine bakılırsa halkın büyük bir kesimi, "aşın sağ slogan- lara paralel düşünüyor"... (The Observer). Irkçılığın bu şekilde yükselmesi Almanya'ya öz- gü değil, Avrupa'da Irkçılık ve Yabancı Düşman- lığını Gözlemleme''nin son raporuna (1998 verile- rine dayanıyor) göre, "Irkçılık ve yabancı düşman- lığıyalnızca tek bir AB ülkesinde değil, her yerde var." Raporun bulgulan ırkçı saldınlarda. aşın sağ- cı gruplann üyelerinin sayısında, halk arasında göçmenlere yönelik olumsuz tepkilerde, ırkçı ol- duğunu saklamayanlann sayılannda birönceki yı- la göre artış olduğunu gösteriyor. Birieşmiş Milletler insan Haklan Komisyonu Başkanı Mary Robinson'a göre "Irkçılıtda küresel- leşme arasında doğrudan bir ilişki var." (BBC - 1/05/2000). Robinson konuşmasına, "yoksul ülke- lerin küreselleşmenin nimetlerinden faydalana- madığını" vurguladıktan sonra, "zengin ülkeler bu soruna bir çare bulmaktansa, servetterini kendi- lerine saklamak, bir kaleye kapanmak mantığıyla hareket ediyor, daha iyi biryaşam elde etmek için ülkelerine gelmeye çalışanlan dışanda tutmak is- tiyorlar" dedi. Irkçılık salt gelişmiş ülketere de özgü değil; bir- çok Doğu Avrupa ülkesinde de belirgin bir geliş- me çizgisi sergiliyor. Kültürünün Batı'ya en yakın olduğu düşünülen Macaristan örneğinin üzerinde, Türkiye açısından bir anlamı olduğunu düşündü- ğüm için kısaca durmak istiyorum. Macaristan Bi- lim Akademisi'nden Prof. Tamas anlatıyor (Bos- ton Revfeyv - Yaz 2000): Sağcı hükümet, parla- mentonun işleyişini bilerek aksatıyor, kendisinden farklı görüşlere sahip yerel yönetimleri kaynaksız bırakıyor; Yahudi düşmanı bir partiyle işbirliği ya- pryor. Bu arada aşın sağın lümpen düşünürleri, ki- mi açık neo-Nazilerle birlikte yeni bir devlet ide- olojisi oluşturmaya çalışıyor. Medya sistematik ola- rak Romanlara, yancılara karşı ırkçtlığı körüklüyor. Ülkenin en büyük futbol takımlannın maçlan ırkçı slogan ve şarkılaria çınlryor... Konumuza dönersek, Avrupa'da ırkçılığın, Neo/Post ön ekinin arkasına gizlenen faşizmin son yıllarda yeniden güçlenmeye başlamasının ardın- da, sanınm, esas olarak iki dinamik var. Biri küre- selleşmenin var olan bölüşüm ilişkilerini altüst e- den, azgelişmiş ülkelerde devlet yapılannı zayıtla- tan, hatta bazı bölgelerde yıkan etkileri ve bu düz- lemde hızla çoğalan uluslararası göçmen nüfus. Ikincisi de 1980'lerden bu yana neo-liberalizmin ve post modemtzmin aydınlanma geleneğine yönett- tikieri saldınlann bir sonucu olarak "eleştirel kül- tür'ün etkisini kaybetmesi. Gelişmiş ülkelerde refah devletine yönelik sal- dınlar; egemen ideolojinin, eşitlikçi kapitalizm, da- yanışma, zor durumda olana acıma gibi bileşen- lerini zayıflattı, hatta sildi. Böylece evrenset/kap- sayıcı vatandaşlık ilkesi, birleştirici öğe olarak za- yıflamaya, bunun yerine "birbirine benzeyenlerin", "benzemeyenlere" karşı düşmanlık temelinde da- yanışması, birleştirici öğe olmaya başladı. Azge- lişmiş ülkelerde ise birtaraftan ihracatayönlendir- me, ithalata açılma, borç ödeyebilmek için mali di- siplin (toplumsal desteklerin kaldınlması) sınıflar ve bölgeler arasındaki bölüşüm ilişkilerini altüst etti; bölgesel, etnik, dini farklılaşmalan, dayanış- ma/düşmanlık dinamiklerini güçlendirdi, yerel elit- lerin servetterini koruma refleksiyle şiddete başvur- ması da, etnik çatışmalara, iç savaşlara yol açtı. Devletler hızla zayıtladı. Birçok yerde vatandaşlık, tüm yasal, sivil korunma mekanizmalanyla birlik- te olarak ortadan kalktı. Böyle bölgelerden kaçmak için harekete geçen mityonlarca insan oluştu kü- resel ekonomide. Hareketin yönü de, evrensel va- tandaşlık kurumlannın zayıflamaya devam ettiği merkez ülkelere doğru. 1980'lere gelinceye kadar burjuva toplumunda yönetici sınrf(lar), kendisine, toplumun bozukluk- lan, eşitsizlikleri, yasal, ekonomik haksızlıklan, Fransız Devrimi'nin prensiplerini, toplumsal çıka- nn önemini hatırlatan bir eleştiri altında yaşamak durumundaydı. özeilikle 1989'dan sonra bu kül- türün yerini hızla, varolanın kabulüne, mazurgös- terilmesine dayanan, en iyi durumda bilgiç, ama tesJimiyetçi bir kültür aldı. Anti-burjuva eleştirinin zayıfladığı hemen her yerde politikacılar merkeze yığılmaya başlarken "siyasi ontolojinin boşalan merkezine" de mülk sahibi küçük adamın, Avus- turya'da Haidar'ı, Ingittere'de Blair'i hükümete getiren muhafazakâr, milliyetçi, dinci, statükocu kaygılan oturdu. Bu iki eğilimin kesiştiği noktalar- da şimdi, ırkçılık ve hatta faşizm (Neo/Post vb..) açısından verimli bir toprak oluşuyor. • ANKARA (AA) - "Alo Bağ-Kur Acü Çözüm Telefon Hattrmn numaralannın değiştiği bildirildi. Bağ-Kur Genei Müdürlügü'nden yapılan yazılı açıklamada, "Alo Bağ-Kur Acil Çözüm Telefon Hafu"nın yeni numaralan şöyle: 0312-215 58 80,0312-215 58 81.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear