24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA •+ CUMHURİYET 9 AĞUSTOS 2000 ÇARŞAMBA OLAYLAR V E G O R U S L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr S on gunlerde Turkıve Yazar- lar Sendıkası'nın gınşımıy- le hazırlanan ve ımzaya açı- lan metınde "Bir fllkenin ınsanlannı koleleştırerek tüm kavnaklanna el koy- manın eo kesCrme yolu, kûMr ve sanat alaıunıelegeçirmektir''denıyor Bume- tın Cumhunyet gazetesınde bazı köşe yazarlan tarafindan gundeme getınlmış- trr Bu yazımda yabancı dılın, ınsancı üış- kılenn zayıfladığı, çıkarcı davranışlann egemen kılındığı toplumlarda anadjl ye- nne bılınçsızce kulîanılmasının bır kul- turû yozlaşnrmadakı önemını, Batı duşun- cesınden örneklerle dıle getırmeye çalı- şacağım. Tanhın hıçbır donemınde somurgeleş- tınlemeyen ulkemız, yabancı dıl aracılı- ğıyla bır sömürge gorünumü mu kazanı- yor1 Konu, bır kuşatmayı akla getırecek kadaronemlı Bukuşatma,dıl-kulturbağ- lammda açıklanabılır Dıl olgusunun kaçınılmaz olarak ıçer- dıgı toplumsal, ruhbılımsel budunbılım- sel, ınsanbılımsel \ b oğelen kültür soz- cugualtındatopldvabılınz Kulturunkay- nağı daınsandır LevvStrauss. *nsan"soz- cuğunü "dfl" sözcuğüne eşdeğer sayarak ınsanın ıncelenmesının onun dilının ınce- knmesndenaynbmılaınayacağınılerisür- mektedir. DıL kühürlenn varsüiığııu ve çeşirJiliğinı beluier aynı zamanda. Kühü- rel gerçeklıklenn toplumsal ve dizgesel boyutunugozönunde tutan Durkheım, di- lin kurumsal olduğu görüşunü savunur. Sonuçta dıl değıştınlınce kultur de değış- tınlmış olur, kırru araştırmacılar davra- ruşlann bıle değışeceğıru ılen surerler Henri Gobard, kultûrun farklılık olduğu- nu savunarak bu dûşunceyı destekler Kulrurler kendı dıllennın özellıklen ara- sından süzülerek ışığa kavuşurlar Dılın bır topkımun yansıması olduğu- nu yadsıyamayız Boyle olunca, dolaylı ya da dolaysız olarak, zorla benımsetıl- dığınde bır kultûrû etkı altına alması da kaçınılmazdır Sömurgeleştırme eylem- lerınde bunun örneklenne rastlıyomz Yabafleı Dil ve Kültür Prof. Dr. Cengiz ERTEM Hacettepe Unı Eğıtım Fakultesı Fransız Dılı Eğıtımı Anabıhm Dalı Louis-Jean Carvet yalnızca adlandırma- nın bıle bır sömurgeleşürnıe eylemı ol- duğunu duşunur Bır dığer dıl araşörma- cısı Danki Jacobi ıçın ıse adlandırmak, yetkı göstergesıdır Todorovadvermeış- lemının ele geçınneyle aynı değerde ol- duğunu bıle soyluyor Yıne Gobard, bır toplumun dılını etkılemekle topraklannı ışgal etmek arasında bır fark gormuyor Taber egemenlık altında tutulan bınnın. egememn dılını her zarnan anladığı, ama bunun tersıne kolay rastlanmadığı görü- şundedır Söz buraya gelmışken bır nok- taya değınmeden edemeyeceğım Cum- hurbaşkanımızın yabancı dıl bılmedığj soylenıyor Doğru mudeğılmıbılemem Doğruysavarsınbılmesın Egemen bırül- kede kımsenın yabancı dıl bılme zorun- luluğu yoktur Ulkemızde yapılacak gö- ruşmelerde çevırmen buhnak çok mu zor9 Yabancı ülkelerdekı göruşmelerde ıse ıleüşımı sağlamak o ülkelenn sorunudur Aslını soylemek gerekırse devlet adam- lanmızın yabancılarla \ aptıklan göruşme- lerde kendılennı onlann dılınde konuş- mak zorunda hıssetmelen ya da kımıle- nnce bunun ovunûlecek bır olay gıbı gos- tenlmesı yankşar Bılım dılının toplumsal-kultürel boyu- tunaonemvenlmezpek Bılımsel söyle- mın "erbabmca" anlaşümasınm yeterh ol- duğu sanılır Bu göruş de yanlıştır ka- nımca Bılımselmetınlennbılekonunun uzmanı olmayan kışılerce de olabıldığın- ce anlaşılır kılınması gerekır Bılımsel soylemlerde geçen yabancı sözcüklenn anadılın dağarcığında, sığabıldığı olçude sındınlmesının kımseye bır zaran ola- maz Yabancı sozcüklenn dılımızde kul- lanılması. soylemlerde yeryer yabancı dıl- de anlatıma başvurulması yaygınlaşmak- tadır Dahası, Arapça, Farsça sözcüklenn de gen donûşü başlamıştır "Mektep", "imtihan", "takbe" gen dönmektedır Dıl devnmınden saptırmalar ıvme kazan- maktadır Turklûğu kımseye kaptırma- yan sıyasılenmızın, soylemlennde Turk- çe sözcükler kullanmaya özen gösterme- melen ılgınçtır Turk Dıl Kurumu'nu ka- patan anlayışın ektığı tohumlar ne yazık kı yer yer de olsa yeşermeye yuz tutmuş- tur Düımıze, dolayısıyla kultürümuze, yabancı dıl saldınsından soz eden kımı aydınlanmızın Doğu'dan kaynaklanan saldınlan gormezden gelmelen ıse ken- dılen acısmdan bırçelısJadır Ozellıkle top- luluklara. kıtlelere seslenırken Turkçe sözcükler kullanmaya olabıldığınce özen göstermelıyız Baü kökenlı saldınlar, yukanda değın- dığımız gıbı, gıderek bır ışgal boyutuna ulaşmakta, sömurgeleştırme eylemının bır parçası olduğu ızlenımını uyandır- maktadır Somurgecı egemen toplumlar benmerkezcı bır yapıya sahıptırler Bu- nun gostergelennden bın, kendı dıllenn- den başka dıllen -hele bu düler kendıle- nne yaİan gormedıklen ve belü bır eko- nomik gehşme düzeyınınaltmda kalan ul- kelenn dıllen olursa- onemsememelen, görmezdengelmelendır BukonudaChris- tophe Colombe orneğını venyor Todo- rov Todorov'un, sömurgecılık anlayışı- nı yermek amacıyla Colombe adını ka- sıth olarak "sömürgeJerde yaşayan Av- rupah" anlamına gelen "Cotöo" bıçımm- de yazdığını da belırtelım Colombe'un kaleme aldığı bazı metınlenn çevınsını yapanlar bır konuda şaşkınlığa duşmüş- İerdır Colombe bu belgelerde lspanyol- Iann yerlılere konuşmayı oğretmelen ge- rektığını yazmaktadır Belgelerde "ko- nuşmayı öğreünek" deyışıyle karşılaşan çevırmenkr, bunu "diBmizi öğreönek" bıçunınde çevırmek zorunda kalmışlar- dır Colombe yerhlenn ayn bır dıle, ayn bır kültüre sahıp olduklannı düşunme- mış olmalı Bu örnekte onemlı olan, sö- mürgecı egemen toplumun, kendısınden alt düzeyde gördüğu dığer toplumJaraba- kış açısıdır Ulusal kültürümüzün konınmasında dılımızı korumanın payı büyüktür Ya- bancı sözcuk kullanımının günlük yaşa- mımıza, orada kök salarak ne denlı gır- dığıru gözlemlemek ıçın kentlenmızın caddelennde, sokaklannda sağa sola ba- karak şöyle bır yürumek yeter, kıtle ıle- tışım araçlanm ızlemek yeter, ozel rad- yo adlanm şöyle bır anımsamak yeter Ankara'da bır beledıyemn, yol onanm çalışmalannda kullandığı uyan levhala- nrun uzennde lngüızce yazılar görmek ulus olma bılıncıne sahıp herkesı şaşırt- rruştır sanınm Dılımızegınpköksalmış sozcüklen çıkanp atmak zor Ama yıne de bır uğraş venlmelı Ozellıkle yenıbu- luşlarla dıhmızegeçen sozcuklere zama- nında Türkçe karşılık arama zahmeüne gırmemışız Dıl Demeğı'nın şımdılerde bu ışın peşınde obnası sevmdıncıdır One- nlenlerden kımısı tutar, kırrusı tutmaz Yabancı sozcüklere Türkçe karşılık ara- maktan yılmamalıyız, onenlenlen kul- lanmaktan kaçınmamalryız Kendı dılle- nnı, kultürlennı koruma konusunda bı- lınçlı davranan bazı ülkeler yenı bulunan ürünlere kendı dıllennde karşılık buluve- nyorlar Örneğın Fransa "1ta" sözcüğü- nun yenne *^decopıe"yı getınverdı Bız de "bdgegeçer"] kullansak "o da ney- nüş" dıyenler çıkıvenyor hemen Önen- len sözcükler tartşılabılır, ama onlara ya- şam şansı neden tanınmasın. Yabancı sözcüklenn yalıtılmış bıçım- de dılımızde kullanılmasının kultürümu- zu etkıleme açısından fazla bır sakınca- sı bulunmadığı ılen surülebılır Bu görü- şün doğru olduğunu varsaysak bıle ış bu kadarla kalmıyor kı1 Televızyonlardakı, genış halk kesımlenne yonelen açık otu- rumlarda, konferanslarda konuşmacılann kendılennı zaman zaman yabancı dılde tümcelerle dıle getırdıklenne tanık olu- yoruz Ozel radyolarda uzun Ingılızce anlatımlar yer alıyor Her dıl, bağlı oldu- ğu kultürün ozellıklennı taşır ve gırdığı ülkeye kendı külturünu de bırlıkte getı- nr Gerek sözcüklenn yalıülmış bıçımde kuUanımında, gerek daha genış anlatım bıçımlennde gerekse bılımsel soylem- lerde yabancı dıllenn ve ozellıkle Ingı- lızcenın kulturumuzu etkılercesıne ulke- mızde göstermış olduğu yayılma eğdımı- nı gormezden gelemeyız Yabancı dıl öğrenmerun yararlı olma- dığım savunmuyorum elbette Insanımı- za yabancı dıl eğıtımı venlmesı her açı- danönemlıdır Yabancı dıldeeğıtımınge- reklı olup olmadığı ıse tartışılabılır Ya- bancı kulturlen tanımanuzda, gorüş açı- mızın genışlemesınde, dunya ıle ıleöşım kurmaînızda yabancı dılın yarannı kım yadsıyabılu-' Somurgecı kuşatmaya kar- şı çıkrnak kendı ıçıne kapanmak değıldır Yabancı dıhn gunlukyaşamımıza gınp kök salmasıdırkarşıçıkılmasıgereken Yok- sa, öykünmecılığın tuzağına düserek ken- dımıze yabancüaşmamızkaçınılmaz ohır Bunu önlemenın yollanndan bın, ınsanı- mıza ulus bılıncını aşılamak, rum zen- gınlığıyle ulusal kulturumuzun değennı anlatmaktır Eğıtım anlayışırmz ınsanla- nmızın dılıne, ulusal kulturune ve evren- sel değerlere sahıp çıkan, dunyayı tanı- yarak görgü ve bılgısını arttıran, öğren- dıklennı AUtürk'un gosterdığı yolda, çağdaş uygarlık yolunda ılerleyebılmesı ıçın toplumumuzun hızmetıne sunan, bu- nun yanında, baskıcı, tekdüzecı uygula- malar karşısında öznelhğınden odün ver- meyen "birey"ler olarak yetıştınlmesı temelıne dayanmahdır Yabancı dıl öğrenmeye evet Ancak hıçbır yabancı dılın toplumumuzu kendı dılınde anlatım yeteneğınden yoksun bırakmaya hakkı olmadığını da unut- mamalı ARADABİR Dr. CENGÎZ ABBASGİL Hukukçu Sendikal Yetki Sorunu Çalışma ve Sosyal Guvenlık Bakanlığı, her yıl ocak ve temmuz ayında tekrarladığı sendikal ıstatıstk so- nuçlannı açıkladı Bu açıklama sonucunda çeşıtlı ış- çı federasyonuna bağlı 10 sendıka yuzde 10 bara- jının altında kaldı Yanı bunun anlamı o sendıkanın kurulu bulunduğu ışkolundakı ışçı sayısının yuzde 10'u kadar uyeye sahıp olmamasıdır Sonucu ıse o sendıkanın toplu ış sozleşmesını yapamamasıdır Bu bağlamda senfiıkalar haklı olarak bakanlığın ta- rafsızlığından yakınmaktadırlar Bu yakınmalann ana dayanağı bakanlıkça yapılan ıstatıstıklenn gerçek dı- şı olması savlandır Bunun yanında bakanlığın ven- ler uzennde keyfi oynamalar yaptığı soylemlen de vardır Çunku sesını fazla çıkaran haklı tepkılennı dı- le getıren sendıkalar susturulmak ıstenmektedır Butun bu yakınmalann haklıhktan yoksun olduğu- nu soylemek olanaksızdır Çunku aynı ışkolunda ku- rulu başka federasyonlara bağlı karşit sendıkalar da aynı şeyden yakınmaktadırlar Demek kı bu ışte bır bıt yenığı vardır Ancak bu olumsuzluklan gıder- menın onlemlennı bulmak o kadar zor değıldır Hat- ta çok basıt ve kolaydır Şu anda yetkı ışlemlennı du- zenleme ışı yasa ıle yurutme erkıne yanı bakanlığa venlmıştır Bakanlık ıse sıyası bır yerdır Bu neden- le kendı sıyası goruş ve ıstencıne gore uygulama yap- ma olanağı yadsınamayacak olçude olasıdır Bunun aksını saviamak safdıllıktır Bunu önlemenın yolu ıse boyle bır yetkjyı bakanlıktan alıp tarafsız bır organa vermektır O organ ıse yargı erkıdır Yargı erkı boyle bır gorevlendırmede ışlevını bağımsız mahkemeler elı ıle tarafsız bır şekılde gerçekleştırebılır Bundan kımsenın yakınacağı duşunulemeyeceğı gıbı başta ışçı sendıkalan olmak uzere ılgılı tum taraflann da sevınç duyacağını sanmaktayız Bunu gerçekleştır- mek ıse sanıldığı kadar zor değıldır Anayasa değı- şıklığıne de gerek yoktur Çunku anayasamız, top- lu ış sozleşmesı duzenlemesını yasaya bırakmıştır O yasa ıse 2822 sayılı Toplu Iş Sozleşmesı, Grev ve Lokavt Vasas/'dır Bu yasada yapılacak değışıklıkle yetkı ışlemlen yargıya venldığınde ışler kendılığınden buyuk olçude çozume kavuşacaktır Ancak bu de- ğışıklığı yaparken yuzde 10 baraj'ını da kaldırmak- ta yarar vardır Bununla orgutlenme ve ozgurce soz- leşme yapmanın onundekı yapay bır engel de orta- dan kaldınlacaktır Şu anda sendıkalann orgut se- çımlen yargı denetımınde yapılmaktadır Boyle olun- ca sendikal ıstatıstık bılgılenn toplanması ve buna ılışkın yetkı ışJemtennın de YuksekSeçım Kurulu'nun gorevlen arasına katılması en doğru yol olur goru- şundeyız Gelelım madalyonun obur yuzune Bu konularda asıl gorev gene sendıkalann kendılenne duşmekte- dır Her yıl ocak ve temmuzda yayımlanan ıstatıs- tıklenn ardından feryat etmenın hıçbır yaran yoktur Asıl yapılacak ış, yapay aynmlarla ayn ayn konfe- derasyonlar artında orgutlenerek emekçılenn parça- lanmasını onlemektır Butun emekçılenn tek orgut çatısı altında bırieşmelen halınde ne bakanlığın olum- suz etkeı ne de ıstatıstklenn onemı kalır Yeter kı emek- çıler bu ışın bılıncıne varsın RODOS Doç. Dr. M. İhsan Tunay Bir bilim adamı eşliğınde bır hafta boyunca Rodos'a arkeolojiHi külrür'ü, tarih'i yaşamaya gidiyoruz. Öğleden önceleri Rodos'u gezijor, öğleden sonralan ıse denıze gınnek için zamanımız oluvor. Rodos'un sadece oteüer ve kumsallardan ibaret olmadığını farketmek ve dığerlerınden farklı bir Rodos turuna katılmak arzusundaysanız bu tur sızın ıçın bazırlandı. Tarih:24-31 Agustos Son katılma tanhı- 18 Agustos Cuma Antonina 9"urizm Rezervasvon (0 212) 292 28 74 - 75 Sorun, Rektörlük ya da YOK Sorunu mu Yoksa Daha Derinlerde mi? ••7 i Prof. Dr. Süleyman KAYNAK S on bırkaç haftayı Türkıye, unrversıte- ler başta olmak üzere tüm kamuoyu, rektörlük seçımlen ıle başlayan ve YOK kararlan ıle devam eden ve yı- ne YOK tarafindan, Cumhurbaşkân- lığı makammın da ıçıne çekılmeye calışıldığı bır tartişma sürecını yasayarak geçırdı Kamuoyunun belkı de her bınmı, bır şekılde ko- nuyla ılgılı fıkır sahıbt olup görüş beürtmeye ça- Iı^tı Ortada durmakta olan "sonuT ıle ılgılı en ıl- gınç açıklama, YOK kurucusu ve ılk başkaru Doğ- ramaa'dan geldı Doğramacı, "Ben Cumhurbaş- kanı'mnyerindeokam, tekoy abuu rektörhiğe ata- rnn'' şeklınde çok anlamlı bu" vecıze üretıp nede- nını de açıkladı "Çünküenazangajeolınuşkişi, bu tekoy alan- dn-!" YOK'un kuruluşu ve yasal düzenlemelen esas olarak ıkı kışı arastndakı üışkıyı düzenleyen bır "özel mukavete''dır Bu mukavele "ben şöyle ya- parsam. sen de şoyleyap" esasına ve angajman şart- lamasına dayalıdır Bu kışılerden bınncısı done- mın "referandumlu cumhurbaşkanı'' Ahmet Ke- nan Evren,dığen de "tek oylaYOK başkanı" olan İhsan Doğramacrdır Doğramacı kendınce haklı- dır, zırakendısı de sadece Evren'ın oyu ıle ve hıç- bv öğrenm uyesının oyunu almadan, unıversıte- ye değıl, sadece Evren'e angaje olarak YÖK Baş- kanı olmuştur Bu söz aynı zamanda, Evren - Doğ- ramacı geleneğını de tanımlamaktadır "AslasecırnJegelınmemeiiseçimkgeiınirse,si- n seçenlere angaje olur, onlann istediklerini yap- mak zorunda kahrsmB." Bu düşuncenın neyı tarumladığını herkes zaten bıldığı ıçın buraya yazmaya gerek gormedık. An- cak bu düşünceye, bu yazıya mahsus olmak üze- re "Evren - Doğramacı darbecı geleneği'' demek- le yenneceğız Işte o donemdekıpek çok yasanın yapıldığı tarza uygun olarak, YOK Yasası da, bu ıkı "özel kişi" arasuıdakı kışısel angajman ılışkı- sıne göre düzenlendığı ıçm, makamlardakı ınsan- lar değışrıkçe YOK Yasası'run ucubelığı de arta- rak devam etmışör YOK Başkanı Gürûz'ün kadım dostu, Cdal Şengör'ün CNN Türk'te Şahm Alpay ıle yaptığı soyleşıde, Alpay'ın YOK konusundakı fıkrinı sor- ması uzenne verdığı cevap, bır ulke unıversıtesı- nın ne şekılde kavrandığı ve yönetıldıgı konusun- da açık bır fıkır vermektedır Şengor cevabında "Hangı YÖK? Doğramacı YÖK'ü mu, Mehmet SağlamYÖK'ümü,K£malGürüzYÖK'ümü?'' dıye başlayarak, adeta "çifUik" olarak gördüğü anlaşılan bu kunımun, tanımlanmasının ancak, başına getınlen "kâhya'larla mumkun olabıldığı- m açığa vurmuştur Evren - Doğramacı ıküısınden sonrakı ıkıhle- nn bır bacağını Ozal -Demird oluştururken, ıkın- cı bacağını Mehmet Sağlam - Kemal Güruz gö- türmüşlerdır Bızzat kendısı bır darbe ürünü olan Ozal ıle, Zırcırbozan'ı kendı kanyennde bır yuk- / Prof. Dr. Mııtlu PARKAN selme sayan Demırel'ın oluşturduğu bınncı bacak ıle Ewen - Doğramacı darbecı geleneğımn, "par- lak talebeleri" Mehmet Sağlam ve Kemal Gu- ruz'un oluşturduğu ıkılıler, ışlen, Evren - Doğra- macı darbecı mantığuıa uygun devam etormeye çalışarak "sorunsuz" göturmeyı uygun bulmuşlar, esas olarak da "Bir de başnnıza YOK ve ünivers- te sorunu çıkannavalım, vazneû grtnğı kadar gö- tflreüm" duşuncesı ıle her şeyı zamana bırakmış- lar, kamuoyunun dıkkatıru bu konudan uzak tut- maya çalışmışlardır Zıra Evren - Doğramacı man- tığı demokrasırun kulturel mırasından nasıbını alamamış ınsanlar ıçın mukemmel bu" yonetım şablonudur Bu sureç ıçınde kımı zaman açıktan, kımı zaman da gızlı kapılar arkasında devletuı yuksek menfaatlan "konmarak", hukuk ve demok- rası "yasal şartlarda" dıkkate alınmaksızın, ûm- versıtelerdekı her konu ve sorun sulandınlarak, kro- nıkleşunlerek, uzen ortülerek ya da aba altından sopa gostenlerek "yoksaMİmaya" çalışıhnışnr Bu sureç ıçınde de "Her kente ve kasabaya bir üniwersite" gıbı, ınsan kaynaJdannın tam anlamı ıle göz ardı edılmesı suretı ıle yaranlmış ve kasa- ba polınkacüanna alet olunarak üretılmış bır se- naryo ıle umversıteenflasyonundan "varar" ve "do- layta randar" elde edılmek uzere de "çabşmalar" yapılmıştır Nevarkı, ınsan kaynaklan göz onun- de tutulmadan bu gınşımler planlandığı ıçın Sam- sun'dan Malatya'ya, Urfa'dan Van'a, bdım yapan unıversıteler yenne şenatçı orgutlenme yuvalan- nın oluşumuyla karşı karşıya kaknmıştır Sonra da kalkıp, bız bunlarla mucadele edıyoruz dıye, gös- termelık seçımler ıle darbecı geleneğın devamına gerekçe oluşturulmava çalışılmıştır Çozüm yol- lan asİa"Ömer Paşa'yı Malatya'ya gönderdik mi her şeyi halledenz" mantığı ıle uretılememış, bu çabalar "Havaumın en zor dörtyıhnı geqrdım" ıtı- rafi ıle gen donmuştur YÖK'ün, bu çozüm üret- mekten uzak darbecı mantığı, Çanakkale'den Mer- sm'e, lstanbul'dan Samsun'a, Erzurum'dan Iz- nur'e, tüm ülke uruversıtelenmn uzennde, uste- Iık amacmdan sapmış, kontrolden çıkmış, karan- lık ve başıboş bır hayalet gıbı dolaşmaya devam etmektedır Bu Evren - Doğramacı darbecı şablonu, tüm Anadolu'dahem kendı varhk gerekçesını üreterek hem de sonradan bu gerekçelen öne sürup "dar- bed" reflekslerle hayatıyennı devam emrerek bu güne gelmışhr Ta kı, Cumhurbaşkanhğı makamı- na, tam anlamı ıle hukukun ustunlüğü ve demok- ratık katıhmın esas olduğu düşüncesını taşıyan bır yenı cumhurbaşkanı gelınceye kadar Cumhurbaşkam Sezer ın demokratık hukuk devletının de\ let başkanı olmayı ve bu doğrultu- da davranıp davxanmayacağı henüz tam olarak ka- muoyu tarafindan anlaşılamadığı "muğtok" bır evrede, YOK'un umversıte rektoradaylannı Cutn- hurbaşkanlığı makamına sunma ışlemı gehp da- yanmıştır Burada taraflardan bınncısı yanı YÖK, Evren - Doğramacı darbecı geleneğınden hareket- le, rektörler hstesınde son derece abartılı ve key- fi bır yaklaşımla, ashnda kamuoyunun bırturlu an- layamadığı sıralamalar yapmış, bu ışı Dokuz Ey- lul Umversıtesı'nın hstesınde adeta trajı-komık bırçılgınJığavardımııştır Bu çılgınüğm nedenle- n ve gerekçelen gayet malumdur ve başka bır ya- zmın konusudur Ancak, taraflardan ıkmcısı yanı Cumhurbaşkanı Sezer, Evren - Doğramacı gele- neği dedığımız kışılenn, kışılık özellıklenne gö- re duzenlenmış "mukavete-j-asalann" 1 aslında ev- rensel hukuk ve demokratık teamüller çerçeve- sınde asla "demokrası kumını" ıle bağdaşmadı- gı kanısında olan duşuncesıru yansıtan kararlan ıle, bu darbecı kalıba gırmeyeceğını gostermış ve us- tehk, YOK'un, Evren - Doğramacı geleneğının şab- lonundan çıkabılmesı ıçın de bır fırsat yaratmaya çalışmış ve YÖK Başkanı ve kurullanna bır şans tantmışnr Ne yazık kı başta YÖK Başkanı olmak uzere, YÖK Kurulu'nu oluşturan ınsanlar, Evren - Doğ- ramacı darbecı şablonunun altında o denlı şekıl- lenmışlerdır kı, kendılenne ve bella de YÖK ve unıversıteler adına, sunubnuş şansı kullanma es- neklığıvebecensuııgosterememışlerdır Bunok- tadakı bır başka tahhsızük de YÖK'ün bu komık- uklenne, B Ben bir oyla rektörlük vapanm" dıye- nınden "Üniversrte atanmışlarta kalkınır" savra- dakı bazı "öğreom uyetenne" ve bazı buyuk ga- zetelenn koşe yazarlanna kadar, bellı bır "küçük" kesımın, kılıfüretme gayretkeşlığı ıçınde "darbe- cT geleneğe dahıl kımlıklen ıle ona katkıda bu- lunmaya çalışmış olmalandır Bu da başka bır ya- zmınkonusudur Ama kurucusunun ve "tekoylu" ılk başkanının "bilim hırsızuğı - mtihaki'' ısnatla- nnı yıllardır cevapsız bırakmak bır yana, unıver- sıtedekı bılımsel çalışmalan, makalelen sadece ve sadece sayısı ve benzen nıcel knterlerle olçme- ye kalkışan, oğretım uyesınm gırdığı ders saaünı parmak hesabıyla hesaplayan, ortaokul ve lıse öğ- retmenlenm çeşıtlı kasaba ve kentlerde kurduğu "üniversitelere'' oğreüm üyesı olarak atayan bu- YOK Başkanı ve Kurulu'ndan bundan başkası da beklenemezdı Belkı de bu süreç, daha hayırlı bır gıdışe yol aça- caknr Zıra Evren - Doğramacı geleneği ya da 12 Eylul'ün ünrversıte geleneğının bu denh yoğun tar- üşılması ve kamuoyunun dıkkatım çekmesı bu şe- kılde mümkün olmuştur YÖK Başkanı ve kurullannı oluşturan kışılenn, arok Evren - Doğramacı darbecı geleneğının, ya- nı 12 Eyhıl laşısel ıdare mukavelesının, bu toplum- dakı her kesım ıçın dayanılmaz bır komıklık kay- nağı hahne geldığını anlamalan, boylece ulkeye, topluma, ümversıtelere daha fazla zaman kaybet- tumeden görevlennı buakmalan gerekmektedır Bu, öyle ınanıyoruz kı 12 EyluTde doğan ço- cuklann 18 yaşını tamamladıklan ve umversıte- ye başlayacaklan sırada, onlara yapacaklan en bü- yuk armağan olacaktır ve bu davranışlan belkı de hem "kendîerininbu konuya kanşanhnamasın ar- zusu ıçındekı hukümete de "Hadı arnk bır şeyler yapmakzorundasınız'' mesaj ını verecektır hem de "darbed" kımhkten uzak, "demokrası kültürü'' olan yenı bır YÖK oluşumunu hızlandıracakhr PENCERE Insanoğlunun en önemlı haklann- dan bınnın "kendinı savunma hak- kı oktuğu" çağımızda açıkça kabul edılmıştır Toplumda suçlanan her kışının savunma hakkını artık yad- sımak olanaksızdır Sanıkbu hakkı- nı bızzat kullanabıleceğı gıbı savun- ma mesleğını seçmış olan avukatlar- la da kullanabılır Kendını bızzat savunmuş olan sa- nık, kışısel savunma hakkını başka bınne devretmedığı ıçın kuşkusuz daha mutluduı£ Cıkıkü "iyi gunlerde'' başkasına kendinı borçlu hıssetmeyeceğı gıbı, kötü gunlenn^nımsatacak başka bır kışıyle de karşılaşmayacaktır Her kara gün dostu ıster ıstemez o gunlere gotürür her sanığı Ceza davasında savunma yapan Nâzım ve Savunma... Av. Müşür Kaya CANPOLAT avukatlar zamanla bu gerçekle kar- Belkı bundan da dahaonemlısı, sa- şı karşıya kalu-lar Cezaevınde ve mahkemelerdeyegâne kara gün dos- tu olduklan sanıklann sonradan ken- dılennınasıl unuttuklannı, nasü gor- mezlıkten geldıklennı fark edınce şaşınp kalırlar Vefasızlığın bu ka- danna katlanamazlar Soylenır du- rurlar Oysa bu tavnn kaynağı yal- nızca vefasızlık değıldır Öncehkle kendinı hakkıyla savunamadığı ıçın bu kadar onemlı bır hakkı her ne se- beple olursa olsun başkasuıa dev- retmenın burukluğu asla unutuhna- yacaktır nığın o kara günlennı anımsatan her amdan kaçmasımn zorunluluğudur Sıradan bır tanık değıl, sanığuı yar- gı sırasındakı kımlığını yakından ta- nımış olan savunma avukatınm, o gunlen anımsatması kaçuulmaz ve moral bozucu bır anı olacaktır Şım- dı yaşanılan ıyı günlennde tadını ka- çıracaktır Aynca, savunma avuka- tının ucretı ödenmış olsa bıle ona karşı borçluluk ve mınnet duygusu surup gıdecektır Çünkü kara gunle- nnın tek dostu odur Bırçok kez sanık olarak yargılan- mış olan unlu şaır Nâzım Hikmet ılk avukab Irfan Emın Kosemihal e yaz- dığı akrotış şıırle bu gerçeğı bakın nasıl dıle getırmış İyi gunkrimde, çok insan eü uza- nıreDerime Resmimı baş koşeye asarlar. Fakat, demir kapuann her kapa- ntşmda üzerime Ardında taşdu\arlann,her kakb- ğun zaman Ne arayan beni ne soran. E._ daha iyi be, bunun böyfc okhı- ğu Minnetiın ve borçhıluğum yahuz sanakalsın İyigûnlerimde benim unuttuğum büyük insan eH Nasüsın? (Nâzım Hikmet) Islamda Reform?.. "IslamdaReform"nasıl gerçekteştınlecek? "Ku- ran-ı Kenm"e gore koca, kansını pataklayabılır . Bınsı çıkıp demelı kı. - Koca, kansını dövemez!. O bınsı çıkmış Kım o?. Atatûrkl.. 1923 Cumhunyeti'nın yasalan dıpten doruğa şe- nat ahkâmını dışlayıp laık hukuku benımsemış, ın- san haklannı ıçleytp demokrasıye açılımın temellen- nı atmış!.. Herkesın ezbere bıldığı şenat hukumten var Hır- sızın elı kesılır, katılın kellesı vurulur; erkek, kadını tek tumceyle boşar, kız çocuğu mırasta erkek çocuğa göre yan hak sahıbıdır; zına yapan kadın taşlanarak oldurulur, vb Htçbın uygulanm/yor Islamda reform mu bu? Yoksa Islamı mumının ınanç dunyasında kendı ha- hne bırakarak laık devtette dunya ışiennın çağdaş hu- kuka göre duzenlenmesı mfi • Dınsei ırtıca, gencı sağla ışbıriığı yaparak Ankara'ya arkasını dayadığı "yeşıl kuşak" yıllannda çok guçlen- mıştı, entellen de peşıne takan murtecı soruyordu "- Kemalıstler kaç kışı7 " Azgınlığın haddı hesabı yoktur Dıncı duzen kaçı- nılmazdı, şenatçı ergeç devletı ele geçırecekt, bu ış "ya kanlı olacaktı, ya kansız", ama, ılle de olacaktı Olmadı Olamadı. Apo nasıl davasını sılahla başaramayınca, zorakı banş yanlısı havasına burundüyse, murtecıler de kanlı ya da kansız bu ışı beceremeyınce Avrupa'ya sığındılar, "Islamda refonm" uzenne çeşıtleme ya- pıyoriar, entellen bu ıse katıyoriar . Ne reformu?.. "Hınstıyanlıkta Refonv" Avrupa'da krallann, prens- lenn, köylulenn ensesınde boza pışıren papalığa baş- kaldırmadır, çeşıtlı mezheplenn ve kılıselenn oluşma- sına yol açmıştır Anadolu Islamında reformu kım kı- me karşı yapacak? Hangı tankat ötekını şavullaya- cak? Avrupa'da Reform, 'Aydınlanma Çağı'na ve laık devfete açılımı sağladı Turkrye'de atı alan çok- tan Uskudar'ı geçtı, laık Cumhunyet 1923'te kurul- du, bu durumda Islamda reform yapmak ısteyen ha- cı, hoca, ılahıyatçı, entel mentel, ya Afganıstan'agıt- melı, ya Suudı Arabıstan'a, ya Sudan'a, ya Iran'a.. Bızımkıler akıllannı çoktan peynır ekmekle yemış- ter de ıçlenne sındıremıyoriar . • Irtfca zor durumda. Islamcı çtkmazda Dıncı açmazda Murtecıtenn ıktıdarlaştığı tum Musluman dunyasın- da dışa bağımlı kapıtalızmın duzenıne seçenek oluş- turulamadı, gunde beş değıl on beş rekât namaz kıl- san, evde kanyı her gun yedı kez dovsen, ekonomık durumu ırgalamıyor 1 Insan hak ve özguriuklen ka- ra çarşafın çuvalına tıkıldığı zaman bır karanlık rejım- dır ortalığı saran 1 Dıncının yaptığı şey, halklara ote- kı dunyanın cennetını vaat etmek, ama, şenatçı bu dunyayı cehennemleştınyor İslam dünyası"nda "reform" sozcuğu yerlı yen- ne oturmuyor; şenatın "ıbadet" kapsamının dtşın- dakı ahkâmı çoktan dışlanmış bır devlette, ıçtenlıkli Muslumanın yapacağı en ıyı şey, laık cumhunyet sonuna dek savunmaktır Bızım Hacı Fışfışlar, eğıp bükmeden, dönup do- laştrmadan bu gerçeğı dıle getırebılıyortar mı?.. ORHAN BİLİR Onurlu yaşadı Onuriu öldü Anısı yaşayacak 1960- özgürlük ve Dayanışma Partisi ?onn9 ag Bugün depremin — — — •• •• gunu Profesyonel gönüllülerımız hâlâ depremzedelerin yanında! Bızı kalkılarıyla destekteyen ve projetonmıze maddi destek sağlayan aşağıda adlan yazılı dostlara yurekten leşekkür edıyoruz FUNDA GILLI EMİNE OĞUZ. NURTENGULER GÖKHAN TÜRE E KOÇAK, AHMET KEMAL KALKAN, CANER ISLAK MEHMET ISMAIL ALGIŞ YAVUZ SELIM ILKÖĞRETJM OKULU 5 SINIFI (Selım Ozgür ve Öğrencılert) EGE-IRMAK KORALTAY CELAL-OMER BAĞDATOGLU ERCAN OSMAN GULNUR BULUT ENGIN AKCANBAŞ FÜSUN KUDUNOĞLU JALE ÇAM Yardmbnne İçin (0212) 292 87 27 - 292 08 01 (iş gunlerı saat 10 00/17 00 arası)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear