24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
3 O AGUSTOS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA. 17 Cesp telefonlanndan kesilen aylık sabit ücret ile katma değer vergisinin yol, su, okad, hastane ve baz istasyonu olarak geri döndüğünü söyleyen vatandaş, her konuşmadan alınan yüzde 25 ^özeliletişim vergisinin nereye grttiğini de Maliye Bakanı'ndan ögrenmek istiyor. Bakan Bey'in işi vardın bHdtğimiz kadariyta özel iletişim vergisinin, depremden sonra salınan öteki vergilerie biriikte depremzedelere grtmesi gerekiyor. Bağış ve yardımlarla biriikte toplanan 1.9 katrilyon liradan 533 trilyon liranın depremzedelere gittiği bilinmekle biriikte bunun içindeki iletişimin özel katkısı asla bilinmiyor. T«fc 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97EJektronik posta: »omeposta.cumhuriyat.coin.tr - Sayıştay'm arşivi yanmış... "Hatın savılır bir vanaın!" üyük Zafer'in seksen sekizinci yılındayız... Bir yanda her yanıyta iflas etmiş, ölümü beklenen bir 'hasta', öte yanda cenaze kaJkmadan mi- rasın peşine düşmüş emperyalistler ve beri yanda ulusunun kaderini değiştirecek bir başkomutan... Yokluk ve yoksulluk içinde zincirlerinden başka yrtirecek bir şeyi kalmamış Anadolu insanının, Gazi Mustafa Ke- mal Paşa'nın verdiği "llk hedefıniz Akdeniz'dir" komu- tu ıle Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Anadolu'da kazandığı Büyük Utku. Askeri ve siyasi bir dehanın öndertiğirKJe tam bağım- stz ve ulusal egemen birdevlet... Savaşla kazanılan, ba- nşia büyütülen birTürkiye... 30 Ağustos'larda, Atatürk'ün asker yanı ağır basar ama biz 'ekonomi politikası'ndan söz edelim istedik bugün. Prof. Dr. Mustafa M. Aysan, son basktsı Toplumsal Dönüşüm Yayınlan'ndan çıkan 'Atatürk'ün Ekonomi Po- litikası'nda anlatryor "Atatürk, istiklai Savaşı içinde bile savaş ihtiyaçlannın Buyuk Onderpara basmak suretiyle karşılanmasına izin vermemiştir. 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı'nda ortaya çıkan Türk Urasıüstunc^ilkbaskjterşısırKia hemen hükürr^ mış ve yıl içinde alınan önlemlerte Türk Urası'nın değe- ri 1931 'den başlayarak sürekli artmıştır. Stertin karşısın- da Türk Urası değeri, 1921 'de 605,1938'de 616 kuruş- tur. 1919'dan beri memleketi enflasyonsuz bir yönetim- le 1931 yılına getiren Gazi, o tarihten sonra da emisyo- nun bir finansman ateti gıbi kullanılmasına izin verme- miştir. 1919'da 158 milyon lira düzeyinde olan tedavül- deki banknotlar 1938'de 194 milyon Iraya yükselmiştir 20 yıHık artış çok düşüktür. Atatürk'ün para değerinin ko- runması işine verdiği önem, hertürlü tartışmanın üzerin- de, ekonomik politikasının temel taşlanndan biridir. Dev- letin vatandaşa karşı vazifeteri arasında para değerinin korunmasını da saymıştır 'Devlet, memleketin asayiş ve müdafaası için yollar- la, demiryollanyla, limanlarta, deniz vasıtalanyla, telgraf- la, telefonla, memleketin hayvanlanyla, her türtü nakliye vasıtalanyla memleketin umumi servetiyle yakından ala- kadardır. Memleket idaresinde ve müdafaasında bu say- dıklanmız toptan, tüfekten, her nevı silahtan daha mü- nimdir. Bitiassa para, hertürlü vasıtanın üstünde, bir mev- cudiyet silahıdır.' Bu sağlam para politikasının arkasında Atatürk'ün güçlü iradesi vardır... Düşünmek gerekır ki, bu dönem- de Osmanlı borçlan ödenmekte, çok atılgan bir demir- yolu politikası izlenmekte, üç savaştan sonra bitmiş, tü- kenmiş Anadolu ve Türk ulusu yeniden canlanmaktadır. Bu koşullar altmda enflasyonist bir kalkınma politikası be- nimsemenin önemli kolayiıklan ve rahatlıklan vardır. Ata- türk, benzer dünya liderierinin hemen hepsinin seçtikle- ri bu tehlikeli yolu seçmemıştir." Bir de bugüne bakın! Ekmek Istanbul'da belediye ekmek üretiyor ve halka ucuza satryor... Ne ki 'halk ) ekmek' Istanbul merkezindeki ilçeierden birinde satlmıyor. Koskoca Istanbul Büyükşehir Belediyesi, Adalar'daki iki fınnı aşıp halka ekmek götüremiyor! SESSİZŞEIMWM Yüksek Yerüim Hatta ErdinçUTKU Okul kayıtlan başladı: Yurtta bağış, dünyada bağış! Bir üniversrtede başarımn tescili! Sel gitti kumu kaldı; Samsun'da- ki üniversitede o kadar kadrolaşıp en çok oyu aldığı halde Cumhur- başkanı tarafından ıkinci kez rektör- lüğe atanmayan şahıs ıçin birileri so- kağa dökülmüştü, birileri de gazete- ye ilan verip hem şahsa hem de so- kağa dökülenlere 'başanlanndan do- layı' teşekkür etmiş... Kimler mi? Samsun Hırdavatçılar Odası... Samsun Berberier Odası Başkanlı- ğı... Samsun 3. Hat Dolmuşçular Derne- ği Başkanlığı... Samsun Eczacı Kalfalan Yardımlaş- ma ve Dayanışma Derneği Başkanlı- ğı... Samsun Sıhhi Tesisatçılar ve Kalo- riferciler Odası... Erzurumlular ve Havalisi Kültür ve Dayanışma Derneği Samsun Şu- besi Başkanlığı... Samsun Lokantacılar Odası... Samsun Kuyumcular Odası Baş- kanlığı... Samsun Güvenlik Kuvvetleri ve Şe- hit Aileleri Derneği... üderspor Eğitim Merkezi... Çarşamba Belediye Spor... Bafra Şampiyonlar Spor Kulubü... Sürmene, Araklı, Köprübaşı Yar- dımlaşma Derneği Samsun Şubesi... Tekkeköy Belediye Başkanlığı... Köy Hizmetleri Spor Kulübü... Kadifekalespor Kulübü Başkanlı- ğı... Samsun Tüketici Haklannı Koruma Derneği... Öteki Amerika TAYFUN AKGÜL Bizim Alaşehir'in eski adı- nı taşıyan ABD'nin önemli kentlerinden biri olan Phila- delphia'da GOP diye anılan (•Grand OldParty"yani 'Ko- ca Eski Parti" diye çevirebi- leceğimiz) Cumhuriyetçi Par- ti'nin pazartesi günü başla- yan ve perşembe gününe dek sürecek olan kurultayı sırasında caddeleri "öteki Amerika" işgal etti! Yeri gelmişken belirtmek isterim. "ötekiAmerika" as- lında Michael Harringion adlı yazann 1962'de yayım- ladığı ve Amerika'daki yok- sulluğu göz önüne serdiği, daha sonra kitaba dönüşen bir makalenin adıdır. Bu ma- kale ve ardından yaytmlanan kitap o tarihlerde hararetli tartışmalara yol açmıştı. (The Other America-Povret in the United States, Michael Har- rington, Touchstone Book, 1962). • • • Kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerine Cum- huriyetçi Parti, seçimlere ba- basını Körfez Savaşı'ndan tanıdığımız George W. Bush ile giriyor. Yardımcısı olarak seçtiği kişi yine Körfez Sava- şı sırasında Savunma Baka- nı olan Dick Cheney. Bush'un kadrosu, hemen hepsi tutucu sağcı olan ve Körfez Savaşı sırasında ak- tif görev de yapmış olan po- litikacılar, askerler ve bürok- ratlar... Philadelphia'daki halkın çoğunluğu Demokrat eğilim- li. Şehrin belediye başkanı zenci bir demokrat ve geçen yıl bu görevi şu anda De- mokrat Parti'nin başkanlığı- na seçilmiş olan bir diğer de- mokrattan devraldı. ••• Protestolar nasıl başladı? llk etkinlik geçen pazar gü- nü 7000-8000 kişilik çok ses- li, çok renkli ve çok çeşitli grupçukların oluşturduğu "Unity 2000-Bütünleşme 2000" adı verilen gösteri yü- rüyüşü ile başladı. Bu yürü- yüşe çeşitli sendikalar ve iş- çi kuruluşları, Amerikan Ko- münist Partisi, Sosyalistler, Yeşiller ve çeşitli sol, ultra-sol ve kendilerini anarşist ola- rak isimlendiren gruplar des- tek verdi. Philadelphia caddelerine karnaval havası getiren gös- tericilerin amacı halk için önemli olan ve medya tara- fından göz ardı edilen konu- lar gündeme getirmek ola- rak özetlenebilir. Bu konu- larJan bazılan "idam cezası- nahayır", "işçi haklan ve sağ- lıksorunlan", "ırkçılık", "ka- dır haklan", "göçmen hakla- n" "işsizlik", "polis baskısı", "politikyozlaşma", "nükleer silıhlanma", "tabancavetü- rW gibi silahlann ticaretinin kontrolü" olarak göze çarpı- yo-. Göstericiler bastırdıkları broşürierde seçim kampan- yalarının sahneye konan oyundan farksız olduğunu, seçimlerin aslında şirket ve holdinglerin tıpkı at yanşla- nnda olduğu gibi kazanmak için para bastırdıkları bir ku- mar gibi görüldüğünü söylü- yorlar. Medyayı kontrol eden parababalannın halkın gercek sorunlannı tarbşmaya yanaş- mamalan nedeniyle protes- toianyla bu sorunlann günde- me getirilmesini amaçlıyoriar. Boğucu sıcak bir pazar gü- nüne denk gelen "Unity 2000" gösterisi, göstericile- rin ve polisin karşılıklı anla- yış içinde bulunmaları (yer yer her iki tarafın gösterileri karşılıklı oynanan oyun say- ması) nedeniyle olaysız geç- mişti. ömeğin kendilerine "Milyarderier Kulübü" adını yakıştıran bir grup "Kimise- çerseniz seçin biz milyarder- ier için fark etmez, biz onla- n nasılsa satın almasını bili- riz" diyerek ellerindeki sah- te paraları etrafa saçıyor ve politik sokak tiyatrosu ser- gileyerek herkesi gülümseti- yortardı. Pazartesi günü bazı kav- şaklarda tek tük küçük çap- lı gösteriler sürdü. Fakat sa- lı günü öğleden sonra ortam birdenbire ısınıverdi. Bazıla- nnın yüzleri maskeli, kimile- rinin ellerinde pankartlar ve (kızıl ve siyah) bayraklar ta- şıyan, çoğunluğu gençler- den oluşan gruplar Phila- delphia'nın önemli kavşakla- rını insan zinciri oluşturarak tıkadı. Polis ile zaman za- man kedi-fare oynayan pro- testocular şaşırtıcı ve başa- rılı taktikleriyle şehiriçi trafi- ğini felç etmeyi ve yerel ba- sının ilgisini çekmeyi başar- dılar. Bu arada bazı grupçuk- lar ara sokaklarda çöp kutu- lannı ateşledi; bazı polis ara- balannı sprey ile -pembeye- boyadı. Olaylar tırmanmaya baş- ladığında polis de göstermiş olduğu toleransı katılaştır- maya başlayarak gösterici- leri tutuklamaya başladı. Sa- lı günü akşamı itibarıyla 230'un üzerinde gösterici tu- tuklandı. Şehirde olaylar gelişirken polis olaylann organize edil- diğini tahmin ettiği kenar ma- hallelerden birindeki bir de- poyu bastı ve depoda bulu- nan 80 kişiyi gözaltına aldı. Polisin depoda Trafiği engei- lemek ve göstenlerde kulla- nılmak için hazırlanmış çok sayıda kukla ele geçirdiği" bildirildi. Gazetecilere demeç veren palyaço giysili bir gen- cin sözleri şunlar oldu: "Şu hale bakın, bunca polisin baş- ka işi gücü yokmuş gibi paJ- yaçolann peşinde; biz sokak tiyatroculanyız..." ••• Olaylar tırmanışını sürdüre- ceğe benziyor. KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK • • ° v ' " " 1 behicak@turk.net o . T - o • ÇÎZGÎLÎK KÂMtL MASARACI HARBÎ SEMtH POROY semlhporoy@yahoo.com KEDİ LEVO APTÜLtKA TARİHTE BUGÜN MIJMTAZ ARIKAN 30Ağustos DUMLUMNAR'DA KUTIAMA 1924'TB8U6ÜN, 6AZı MUST*FA HEMAL, SÜ- tÜK ZAFBtiN 2- VILPÖNUMÖNOB, PUKILÜ- PtNAJt'DAKİ TÛHBNE KATUMIŞn. ORADA VEBPkSf U2UN BİR SOYL£VLE, 8/tÇACO- MU77UJLUC MBYPAN SAVAŞIMI AYRlN- TILI &İÇİM&E ANLATMIfTT. MUSTAFA K£*AAL,PAHA SONKA SÖZISKİNİ G£NÇ- UĞ£ YDN£LTKK£K ŞÖYLE DSMİŞrt': Xr VLMCSEL£AI YENl N£StL, G£C£C£K SİZİNPto. CUMHU&YETİ SlZ t<ZlKPUK\ ONU YÛtCSeLTEC&C VE &ÜGDÜREC£K SİZSİNİ2İ* YANOAKI KESİMDe, M.KEMAL VE EŞİ SÖZ KONUSU TÖGENDE.. LATİK HA- NIMIN ARKASINDA İSE YUNUSNAOİ8€Y.. PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU NeDersiniz,HoşOfenaz m? Çankaya'ya yönelik tartışmalarda kendimi bir "tarafa ait hissetmemde, o sabah içinde olmam gereken Ankara uçağını, uçarken aşağıdan seyret- mek zorunda kalmak gibi bir çaresizliği yaşamış oJ- mamın da bir payı vardı hiç kuşkusuz... Sabahın o saatlerinde boş olur düşüncesiyle seçtiğim sahil yo- lu, Zeytinburnu sapağında polisler tarafından ke- silmiş, elinden geldığince ince davranmaya özen gösteren bir memur başıyta, Velıefendi Hıpodromu'na giden caddeyı işaret ederek "Sapın, kenarda bıryer- de bekleyın!" demışti. Sapmış, benden daha önce oraya yönlendirilip caddenin kenarına park etmiş arabalann oluşturduğu "çares/z/ertonvoyul 'nun en önüne geçmiştim. Yüzlerce arabaydık. Şen, daha motoru durdurmadan başkalan da gelmişler, önü- me dizilmişlerdi. Kimi sürücüler gibi ben de inmiş- tim arabadan. Öğretmenler, banka memurian, dük- kân sahipleri, kalorifertesisatçıları, çeşitli meslek- lerden uçak yolcuları aramızda konuşuyorduk. "Cumhurbaşkanı geçecekmiş..." Ama dakikalar geçiyor, Cumhurbaşkanı geçmiyordu... Belki tıra- • şı uzun sürmüş, belki de önemli bir yerden önem- li bir telefon geimışti. Bilemiyorduk. Görevliler de' bir şey söylemiyorlardı. Koyunlar gibi bekleşiyor- duk. Bekledikçe de huzursuzlanıyorduk. öfkelen- meye başlamıştık. Herkafadan birses çrkıyordu... . "Ne kötülüğümüz dokunur bizim Cumhurbaşka-', nı'na?.." dıyordu birisi. Aradan epey bir zaman geçtikten sonra yol açıl-' mış, ama öğretmenler okullanna, banka memuria-**' n bankalarına, dükkân sahipleri dükkânlanna, ka- lorifer tesısatçıları müşterilerıne, uçak yolcuları' uçaklanna geç kalmışlardı. Anlamsız, açıklanması kolay olmayan bir geç kalıştı bu! İçinde olmam ge- - reken uçağı, Yeşilköy'de aşağıdan seyrederken , düşünüyordum. Genç bankacının sorusu haklı bir . soruydu gerçekten. Ne kötülüğümüz dokunabilir- • di ki bizim Cumhurbaşkanımıza? Niçin korkuyor- du bizden? Yurttaşıyla aynı caddeyi paylaşmanın ne gibi bir sakıncası olabilirdi bir cumhurbaşkanı için? Eğer bizı, öğretmenlen, banka memurtannı, dükkân sahıplennı, kaiorrfertesısatçılannı, çeşitli mes- leklerden uçakyolculannı "ayakaltmda"gormek is- temiyorsa, nasıl olup da o gormek ıstemedikleri- nin kendisini gormek ısteyebıleceklerinı düşünebi- liyordu? Insansızlaştınlmış caddelerde siren ses- leri arasında yol alırken ne göstermek, ne anlatmak, neyi kanıtlamak ıstıyordu bize? , Oysa kalabalıklan sevdiğini biliyorduk Cumhur- başkanımızın. Kalabalıklara seslenmekten, onlara şapkasını sailamaktan çok hoşlanıyordu. Evine, Güniz Sokak'a döndüğü gün de büyük bir kalaba- lık karşılamışt] onu. Ama "biz" yoktuk o kalabalı- ğın içinde. O kalabalık başka bir kalabalıktı. Kendi kalabalığıydı. Ne var ki, o kalabalık onu Çanka- ya'da bir dönem daha tutmaya yetmemişti!.. Ka- zanan aslında "be"dik! Başbakana, başbakan yar- dımcılanna, istıkrarsızlık tehdıtlerıne rağmen "biz" kazanmıştık. ' Yenı Cumhurbaşkanımız bizim hep özlediğimiz, • düşündüğümüz, düşlediğımiz gibi bir insan çık- mıştı. Bunu daha ilk günlerde anlamıştık. Sokakta bisiklete binen Norveç Kralı, evinin önünde araba- sını yıkayan Hollanda Başbakanı gibi o da eşiyle alışverişe çıkıyor, kendi kitabını kendi satın aJıyor, arabasını kırmızı ışıkta durduruyor, otoyolda geçiş ücreti ödüyordu. Çankaya'da bir "yurttaş"ın otur- duğunu gördükçe, kendi "yurttaşlık bilinci"m\z\n de güçlendiğini hissediyorduk. Cumhurbaşkanı geçecek diye yolların boşaltılıp insanlann yan so- kaklara tıkıştınldığı bir ülkede, insan kendisini na- sıl "yurttaş" hissedebilirdi ki? Sayın Ahmet Necdet Sezer'i önce "insan" ola- rak sevip saymıştık. Sonra "hukukçu yurttaş" kişi- liğini tanıdık. Sevgımiz, saygımız daha da arttı. Üre- tilen "kriz senaryolan"nda gönlümüz hep ondan yana oldu. Dirensın istedik. Dırendi. Kazandı. Ye- nık düşenler şımdi kafa kafaya vermişler, "Nasılya- panz da, bu asla bize benzemeyen, benzemeye de hiç niyetligözükmeyen 'yurttaş cumhurbaşkanı'n/n elinı kolunu bağlanz?" diye yeni senaryolar üreti- yoriar. Cumhurbaşkanımızın daha Cumhurbaşka- nı olmadan önce Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak söylediklerini yeni bir şeymiş gibi geveliyor- lar ağızlannda. Tereciye tere satıyorlar. Gülünç olu- yorfar. Ellerinden gelenı yapsınlar, Cumhurbaşka- nımız daha yedi yıl Çankaya'da oturacak. Siyaset tacirierine ödün vermeyecek. Hukuksuzluğa göz yummayacak. Caddeler boşattılmayacak. Kimse işin- den gücünden olmayacak. Gün gelecek, onlar gi- decek. Yurttaşlar kalacak. Biz kalacağız! Ne der- siniz, hoş olmaz mı? Faks:0212-723 84 97 (e-posta: dkavukcuoglu(« tuyap.com) BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/ Insanın ken- dine gûvenme duygusu. II GenellıkleGü- ney Ameri- ka'da üretilen kalıtelı bır kah- ve cınsı. 3/ Su ya da başka sı- 6 vılan taşımak- -. ta kullanılan büyük şışe. 4/ 8 Bir organı- g mız... Armut bıçımınde ve ıpek tellı Vıetnam lavtası. 5/ Kö- pek ve ıneklere yedı- nlmek ıçın un ve ke- pekle hazırlanan yıye- 3 cek...Çemberinçevre- 4 sinın çapına oranını gösteren sayı... Biryü- zey ölçüsü bırunı. 6/ Ödün... Leylak rengı, açık mor. 7/ "Osman - 8 —":Öyküyazannnz.. 9 [ Bir savaş uçagı tıpı. 8/Os- manlı donanmasında tümgenerale eş bır rütbe 9/ Bır- bınne bağlanmış ıkı tekneden oluşan, yelkenlı ya da; motorlu denız taşıtı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: ) 1/ Vecıze. 2/ Can Yücel'in bır şıir kıtabı. 3/ " — çek-' meyiz uğrarsak eğer derd ü belaya" (Bağdatlı Ruhi)... Taş ya da mermerden oyma mezar. 4/ Urik asıdın tu- ' zu ya da esten.. "Bize bol bol — kucakla getir/Düş-' mek etrafı görmemektendır" (Tevfık Fıkret). 5/ Yapıl- ması gerekli olan . Şöhret. 6/" Çok uzaklardan — kuş- lan geçiyor/Tüylen dıken dıken" (B.R.Eyuboğlu)... Bır nota. 7/ Kristof Kolomb'un Amerika sefen sıra- sında yönettığı üç gemıden bın... Bayındırlık. 8/ Ford otomobilının bır modelı Orhan Hançerlioğlu'nun bır romaıu. 9/ Uzaklık ışaretı. Pençelı, kanatlı ve bır. yılan kuyruğuna sahıp efsanevı hayvan.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear